- 801 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
dailektik
Düşünüyorumda dogal ve sevisel yaşamın odak noktasında aşk vardır .
tüm üst kültürler özde cinsel yansımanın baskılaşması veya red edilmesiyle egemenlik kazanır böylece sözde saygın insan olur .Acaba toplumda özgürce yaşamak istiyen insanmı haklı yoksa onu söyle yaşamalısın diyen yaptırımlarmı .
Her dogal insan yemek içmek cinsel arzularını tatmin etmek ister bunları başara bildikten sora ruhu saydamlaşır ekinsellige yönelir. şöyleki dogal ihtiyaçlarda doyuma eremiyen bir insandan ,olgunca bir ekinsellik beklemek pek gerçekçi olmaz.
Şiir ,resim ,gibi net kültürel yansımalara insan ancak olgunuk potasına ulaşır.
günümüz toplumu birinci yi görmezden geliyor ikinciyi yere vuruyor ,yasak ama niçin ,ayıp ama neye göre ,yaşamak varolmak özgürce bir kişilk kazanmak nasıl ve neye göre biçimlenecek.
onun için edebiyat bir lokomatiftir .dogrusu edebiyat aynı zamanda ölümcül yaşamaktır.
Bir şeyleri hissedip onu yerlere dökmeden yazıya geçirmek ,her halde dürüst olmak bence samimi olmakla eş degerdir .neyi niçin istedigini bilmek hiç ayak basmadıgın topraklardaki insanları sevebilmek ,yurdunu sevmek. ama diger yurtlarıda yüreginde özümsemek insanın içinde oldugu her şeyi benimsemek ,ve aşık olmayı bilebilmek uzaklardaki çaresiz hastaları düşüne bilmek sevmek utangaç bakışlı dişilerini bu ülkenin.yaşamın keskin dialektiginde yok olmamak.
YORUMLAR
Aceleye gelmiş yazınız. En iyisi önce MS Word'e yazın, hatalı kelimelerin altını çizsin bilgisayar; Siteye sonra ekleyin.
Yazarken paragrafları ayırmak, okuyanın pisikolojisi açısından önemli. Bir duvar gibi olmaktansa yazınız, daha şık gözükür.
Son olarak; "her dogal insan yemek içmek cinsel arzularını tatmin etmek ister." demişsiniz. Bunu hayvanlar da ister ...
Evet yemek, içmek, cinsel arzuları tatmin etmek ...
İnsanlar biraz daha üstün, biraz daha farklı ihtiyaçlara sahiptir. Mutluluk arzuların tatmin edilmesi ile sınırlı değildir.
Ve haklısınız edebiyat bir lokomotiftir. Edebiyat ve felsefe "niçin, neye göre ?"; Bunun da bir şekilde, cevaplarını vermeye çalışır.
Platon sormuş: "Güzel nedir?" diye...
Ahlak felsefesi geliştirmiş insan oğlu...
İnsan hakları, görgü kuralları, ahlak kuralları.
Bunlar hem evrenseldir, hem de yaşanılan coğrafyaya göre değişiklik gösterir.
Bunu hor görmek mantıklı değildir.
Mesela eski orta Asya Türk'lerinde suyu kirletmek suyu kirletmenin cezası ölümmüş, çünkü su az bulunurmuş...
Frigyalılarda (Anadolu'da Sakarya Nehri civarında bir medeniyet), bir ineği öldürmenin cezası ölümmüş, çünkü insanlar geçimini hayvancılıkla sağlarmış...
Hammurabi kanunlarına göre, bir usta bir yapı yapar ve o yapı yıkılırsa, ve o aileden kim ölürse, ustanın da ailesinden onun dengi biri öldürülürmüş...
Hukuk: haklar demektir, hukuk böyle gelişti. Yaşanılan coğrafyaya uygun olarak...
Mesela Avrupa'da aydınlanma devrinden sonra, pek çok düşünür ortaya çıktı. Onların görüşlerini şimdi okusak, gülersiniz. Yemin ederim gülersiniz...
İnsan Hakları Batı kaynaklı, ama İki Dünya savaşını çıkran da onlar.
Demek ki birşey gelişmemiş.
Ahlak felsefesi... Oysa onların da ahlakı savunan aydınları var: Victor Hugo mesela...
Ya da kuduz aşısını bulan Louis Pasteur.
Şimdi size birşey söyleyeceğim. Louis Pasteur'a ilk labaratuar açan Osmanlı devletiymiiş. Ve çok dolgun bir aylık bağlamış.
Dünya'nın üçüncü metrosu İstanbulda ...
Demek ki Avrupa bile zamanında bilim adamlarını dışlamış...
Sizin söyledikleriniz, "neye göre, kime göre ?"
Bunu Suç ve Ceza'da Dostoyevski tartışmıştı ...
İşte edebiyat ...
(Çok dağınık oldu kusura bakmayın).