- 870 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
GAVUR ALİ
Bir yaz akşamı uykulu ve yorgun...Çekirge sesleriyle -savaş artığı
yanık malzemelerle yapılan -evlerin çirkin bacalarından yükselen
uğursuz baykuşlarla, uyuz köpeklerin ulumalarının bozduğu sessizlik.
Akşam güneşinin yeni bırakıp gittiği, kahvehanenin pencere camlarının
kirliliğinden süzülen lüks lambasının ışığında, sigara dumanından yüzü
seçilemeyen insanlar...
-Bu yıl halimiz harap.Gözlerini aç,başını kaldır gökyüzüne,bak dur.
-Gözlerini değil, ellerini açsan nafile...
-Bize yağmur olmaz arkadaşlar.İmam bekar olduğundan, yağmur tutmazmış.
-Yav ,bizim imam bekar değil ki...
-Canım evli ama,karısı burda değil.Ne farkeder evli olması...
-Yav siz,boşuna şamata ediyorsunuz.İmamın yağmurla ne ilgisi var ki...
Gazetede okudum.Yağmur bombası icat etmiş Sovyetler.Kuraklık olan yerde
bulutlara bir bomba bırakılıyormuş.Ondan sonra şakır şakır yağmur.Bizim
İstanbul Belediyesi aynı işi yaptıracakmış.İstanbul’un susuzluğuna çare
diye düşünülüyormuş.Öyle değil mi Fahri...
-Öyle amca.Ben de okudum gazetede.
-Yani, olur mu böyle bir şey?
-Bilim adamları araştırıyor olmalı.Denemesi yapılmıştır mutlaka.
-Yav, Fahri tahsilli adamsın.Sen bari böyle şeylere inanma.Koministler
yağdırıyormuş yağmuru.Allahın işine onlardan başka musallat olan olmaz.
Anarşik fikir bunlar.Yağmur yağmayınca ,yağmur duası diye bir şey vardır.
Dünya dua üzerine kurulmuş arkadaş.
-Hasan amca.Bak ne kadar zamandır yağmur yağmıyor.Ekinler bir karış boy
yaptı.Başak bile çıkaramadan kurudu gitti tarlalarda.İmam efendinin çok
mu işi var?Madem bir dua ile olacak bu iş .Yapıversin duayı,dedi Fahri.
-..........
Kahvehanede oturanların hiç biri ses çıkarmadı.Doğruydu Fahri’nin dedikleri.
İmamın ne işi vardı...Günde beş vakit ezan okuyacak,namaz kıldıracak.Birisi de
ölürse mezarlığa götürüp gömecek.Başka ne işi var ki imamın.Niçin yapmıyor ki
yağmur duasını?Bir anlık sessizliği Hacı Şükrü’nün sezi bozdu:
-Arkadaşlar,dedi.Biz bu imamı tutmakla iyi etmedik.İmamın karısı "Ben köylük
yerinde durmam"dediği için, imam getiremiyormuş karısını.İmamın karısını gören
birisi söyledi.Kadın sosyetikmiş.Eeee...İmam evli ama, karısı burda değil.İmam
nasıl körleyecek nefsini?Onun bunun karısında olacak gözü.Böyle olunca da beti
bereketi olmaz köyün.Allah böyle köye yağmur verir mi be...
-Garson!Kahveci güzeli,diye bağırdı müşterilerden biri.Kahvehanenin sahibi Hacı
Şükrü müşterinin son söylediğini duymadı.Salt garson sözcüğünü duymuştu.Bir çay
aldı getirdi.Adam gülüyordu.Hacı ters ters baktı adama:
-Ne o len ,kahpe karı gibi gülüyorsun ,dedi.
Adam hala bir şey olmamış gibi gülüyordu.Hacı Şükrü "lahavle "çekip ,başını sağa
sola sallayarak dönüp gitti adamın yanından.Kahvehanedekiler kaşınmıştı belli ki.
Hacıyı sövdüreceklerdi ille de.O sırada köy kahyası İsmail geldi koşarak:
-Ne oldu deli?dedi kahvehaneci Hacı Şükrü’ye takılanlardan biri Kahya İsmail’e.
-Ananın şamı oldu,dedi İsmail.Kahvehanenin bahçesinde oturanlar yine başladılar
gülmeye.Kahya İsmail söve söve giderek Fahri’nin yanına oturdu.Heyecanlı heyecanlı
bir şeyler anlatmaya başladı.
..................
Hızla gelen bir taksi kahvehanenin önünde durdu.Üç kişi indi taksiden .Şoför takside
oturuyordu.Sabri bağırdı oturduğu yerden:
-Hemşehrim ,hooop!Gel ya!Bir bardak çayımızı iç!diye bağırdı.
Şoför arabadan indi.Sabri’nin masasına oturdu.Sabri nakliyecilikle uğraşırdı.Mesleği
gereği, gitmediği yer yoktu.Gurbeti bildiği için de, köye uğrayanları ağırlamak onun
göreviydi.Haftada bir gün köyde kalırdı.O gün akşama kadar, oturduğu kahvehane bahçe-
sinde hasret giderirdi tanıdıklarıyla.Gelen geçen olduğunda da ayağa kalkar, bağırarak
onları çay içmeye davet ederdi.Kahvehaneye gelen üç kişiden biri olan fötr şapkalısı
şapkasını çıkararak:
-Selamaleyküm,diye bağırdı.
İki büklüm olmuştu .Koltuğunun altında taşıdığı fermuarlı çantasını, masanın üzerine
koydu.Çantanın fermuarını açtı.Bir kaç koçan makbuz çıkardı içinden.
-Arkadaşlar ,dedi.Biliyorsunuz camimiz yarım kaldı.Allahını seven herkesin yardımını
bekliyoruz.
Kahvehanenin bahçesinde oturan herkes adamların etrafını sarmıştı.
-Ramazan’a yetişir mi Ali Amca? diye sordu içlerinden biri.
-Mümkün değil.Yetişmez.İki üç senede sürer daha,dedi bir diğeri.
Kahya İsmail oturduğu yerden kalkıp adamların yanına gitti hızla:
-Hop !Hemşehrim ...Biz burda bostan beklemiyoruz.Her gelen nutuk atıp gidiyor.Necisin,
nerelisin,kimsin?
-Ali Dindar...Cami yaptırma derneği başkanıyım.Bu da hüviyetim,dedi adam sinirlenerek.
-Peki...Yardım toplamak için izin kağıdın var mı? dedi Kahya İsmail.
Ali Dindar çantasından çıkardığı üç koçan makbuzu ve bir de kaşeyi gösterdi:
-İşte ,dedi.Bunlar olmasa yardım toplayabilir miyim?
Kahya İsmail ,ikiz kardeşi Ali ile köy sığırını gütmüşlerdi uzun yıllar.Bir kaç sene
okula gittikleri halde ,okumayı sökemediklerinden öğretmen,okula kabul etmemişti bir
daha onları .Bu yüzden Okuması yazması yoktu İsmail’in.Eline aldığı makbuzların şöyle
bir sayfalarını karıştırdı.Kaşeyi inceledi.Köylülerden biri:
-Yav ,sen ne karışıyorsun,dedi Kahya İsmail’e.
-Muhtarın emri ,dedi İsmail.
Orada oturanlardan bir diğeri:
-Ben canım isterse yardım yaparım.Muhtar karışamaz,dedi.
-Camii bu...Ben de yardım yaparım arkadaş.
-Canım kahya görevini yapıyor.Muhtar talimat vermiş adama.Her eline makbuz alıp gelene
para mı vereceğiz?
-Yav,adam cami için topluyor.
-Ne malum için camii için topladığı?
-Saçlı sakallı adam.Yalan mı söyleyecek...Allah işi bu.Hem kendisine topluyorsa günahı
onun.Sevabı isa bizim.Sen vermeyeceksen verme.Verenlere de engel olma.Anladın mı...
-Sen kes makbuzu Ali Amca.Al şu elli lirayı.
Yabancı adam iki büklüm ayağa kalkarak:
-Allah verenden de razı olsun, vermeyenden de,dedi ve bir çanta dolusu para toplayarak
çekip gitti bir başka köye.
-Kim bu adam?dedi o sırada kahvehaneye yeni gelenlerden biri.
-Ben çok iyi tanıyorum onu,dedi yaşlı bir adam Fahri’ye.İlçeden geliyor.Gavur Alı derler
ona.Yunan Harbi devam ederken, asker kaçağıymış kendisi.Yunanlılar emrine bir müfreze
asker vermişler.Sakarya kıyısındaki köylüleri isyana teşvik etsin diye.Din elden gidiyor diye,
padişahımıza yardım edelim diye,Mustafa Kemal asidir diye kandırmak istemiş köylüleri.
Başarmış ta duyuşuma göre.Sakarya kıyısındaki bir köyden bizim askerimize kurşun atıldığı
Mustafa Kemal’in kulağına gitmiş.Paşa çok kızmış. Emir vermiş :
"Sakarya köylerini araştırın ,olayın aslı varsa bu köylerde, taş üstünde taş bırakmayın "
diye.Ben keşif yapan uçak bile gördüm o sıralarda Sakarya üzerinde uçan.Daha sonra
bu Gavur Ali işi azıtmıştı iyice.Köylülerden iyi destek alamayınca,bu sefer de emrindeki
Yunan müfrezesiyle birlikte köyleri basmağa başlamış.Hali vakti yerinde bildiği kişilerin
evlerine giriyor altın,mücevherat ne bulduysa soyuyormuş.Bazılarının kadınlarını,kızlarını
dağa kaldırmış" altın getirin de alın" diyerek.Zaferden sonra herkesten önce koşmuş birliğine.
Terhis işlemlerini yaptırmış.Madalya taşıyor şerefsiz.Gazi maaşı alıyor utanmadan.
Yazan:Osman Eker