- 930 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
BİR POSTAYA CEVAPTIR
BİR POSTAYA CEVAPTIR
“… Ne güzel...farklı coğrafyalarda benzer iklim özelliklerinin etkisiyle yaşayan "keşfedilmeye" hazır dünyalar..iyi bir tanımlama oldu sanki...Dışarda aralıksız süren yağmur ve gök gürültüsü ve şimşekler.Senin de olmanı isterdim…”
Ve devam eden pek çok satır. Bunların içinde özellikle yaz dediğin bölümü bir kenara bırakırsak aslında kayda değer tek bölüm senin tarafından italik yazılmış . Ben de onu mektubun başına ekledim zaten.
Sen istedin ben yazıyorum. Beni çıkar dediğim halde hayatından bunca zamana nasıl kaldık bilinmez. Onca badireler atlatıldıktan sonra tekrar mı?
Ama geçmişin hatırına sözünü ettiğin kavramlar hakkında neler düşündüğümü yazacağım.Sen yine abartılı olmuş, süslemişsin diyeceksin.sence bazı şeyleri düz geçip yüzeysel yaşamak varken bunca ayrıntıya ne gerek var deyişini duyar gibiyim.Varsın olsun .Her zamanki gibi kabulümdür.Bak başladım bile..
Yağmur iç dünyamda çok zengin çağrışımlarla yüklüdür benim. Çoğu çocukluğumun yaz aylarına aittir bunların. Temmuz -Ağustos aylarının yoğun sıcaklarında toprak günlerce , haftalarca yağmur görmez.Nem de yetersizdir.Toprak önce ince çizgilerle belli eder susuzluğunu.Sonra derin oyuklarla.Önceki sızlanmanın yerini artık delice bir feryat alır.Güneşin bereket,ürün demek olduğu anlar yerini felaket anlamına bırakır.Toprak kavruldukça köpürür yer altından.Karınca yuvalarının bir kısmı yer değiştirmek zorunda kalır.Köstebekler daha derinlere doğru taşırlar yuvalarını.Toprak yağmura vurgundur. Ve beklenir, beklenir ve…
Bal tepe üzerinde bulutlar top top geliverirse sağanak olmaz derdi babaannem.-Hatta o sağanak kelimesini çoğu zaman caranak –faranak diye söyler bende kıs kıs gülerdim.-Esas tehlikeli yağmurlar Haşim kayalığından gelen bulutlardandır. O bulutlar ani ve kuvvetli yağmurlara gebeymiş.Sen şimdi yine mi babaanne, anneanne hikayeleri dersin ya.
Eğer yağmur gündüz yağıyor ve çisil çisil ise kavrulan toprağın suya kavuşması doyumsuzdur. Damlalar önce gökyüzünde belirir her zamanki gibi, toprağa ilk parça düşüverir. O birleşimle birlikte önce hafif bir tütsü buğusu yükselir, İki ezeli ve ebedi sevdalının kavuşması yaşanmıştır.Toprak, bedenin de varlığına muhtaç olduğu sevgiliyi yok etmiştir.Geriye ilginç bir koku kalır.Siz suyun billurluğu içinde bu doğuş sebebini tam anlamlandıramadığınız kokuyu doya doya ciğerlerinize çekersiniz.İnce yağan yağmur doyurdukça toprağı ,salınan koku yoğunlaşır.
Eğer yağmur Haşim kayalığının yağmurlarıysa yaşanan daha farklı olacaktır. Bu defa hızlı ve yoğun damlalar ana gövdenin dışına çıkan toprak parçalarını alır götürür. Toprak derinliğine suya kanmadan sel olur akar gider. Delice öfkeli tutkular gibidir bu durum. Sevgiye katkısı olmayan bir sürükleniştir sadece akılda kalan.
Oysa çoğu insan yağmura boş gözlerle bakar. Onlara göre yağmur sadece bir doğa olayıdır. Nem yüklü bir sıcak hava kütlesi, soğuk hava kütlesi ile karşılaşır karşılaşmaz yoğunlaşır , sonucunda yağmur oluşur.Çoğu insan bilmez yağmur altında yaşanan yüzlerce ,binlerce hikayeyi.Hatta sen bile seninle ilgili onca yağmurlu hikayeden bunca yıldır habersiz yaşadın.Yaa bak söyledim sonunda…Yıllardır sakladığım bir sırrı daha tutamadım gitti..
Gök gürültüsü gerçekten ürperticidir. Yalnızlığı, kimsesizliği, ızdırapları , acımasızlığı çağrıştırır.Gece karanlığında ve şimşekle birlikte ise bütün karanlıklar birden aydınlanır. Belki de insana sığınma ,başkasına ait olma gibi duyguları her gök gürültüsü sonrasında benliğimize kazınan korkular sonrasıdır...
İnsanın durduğu yere göre oluşur ve değişir manzaralar. Eğer nehrin kenarında isen ve sel geliyorsa manzara farklıdır.Eğer sel geliyor ve sen nehirden tamamen uzakta ve güvende isen daha farklı.Pek çok yağmurlu akşamda evinizin bahçeye bakan penceresinin karşısındaki yeşillikte olurdum.Bu yüzden yağmura değil ama çocuk yüreğim şimşek ve gök gürültüsüne tahammülsüzdür. Şimşek çaktığı zaman saklanır,aman görecekler .ya tanırlarsa diye ödüm kopardı.Ya görünürsem,ya tanırlarsa görenler…Nasıl kalırdım köyde?… Ya ailem ?…Nasıl açıklardı durumu…daha nice sorular heyecanlı yüreğimde. Gök gürledikçe ellerimle bedenimi sarar ,kıvrılan bedenimi saklayacak yer arardım.
Oysa çoğu insan şimşeğe , gök gürültüsüne sıradan korkuların kaynağı olarak bakarlar.Bilmezler gök gürültüsü,şimşekler arasında yaşanan acıları.Onlara göre gök gürültüsü sadece bulutların farklı kutuplarının meydana getirdiği çarpışma olayıdır.Ve şimşekler de bu şekilde oluşur.Gök gürültüsü ve şimşekler altında yaşanan onca hikayeyi bilmezler insanlar.Bu hikayeler çoğu zaman yalnızlık, kimsesizlik acı ve ızdırap doludur.Hatta sen bile seninle ilgili onca gök gürültülü- şimşek dolu hikayeden bunca yıl habersiz yaşadın.
Postanda seninde olmanı isterdim diyorsun. Ben kavrulan toprağa çisil çisil yağmurlarımı bırakma sınırını çoktan aştım.Ancak sağanak yağmurlar halinde yağabilirim bundan sonra.Seninde olmanı isterdim diyorsun.Üstelik ben gök gürültülü sağanak yağış ortasında ben sığınacak güvenli bir liman arar çağlarımda iken sen bunu bilmedin,bilmek istemedin…Sen fırtınalara bütünüyle açık engin bir okyanus.Sen bunca yıl habersiz yaşadığın hazlara yelken açma hevesinde… Ben acılarını ,tecrübelerini Kaf dağının Zümrüt-ü Anka kuşuna yüklemiş delitay …
Sözlerimizin ardına koca bir hayat sığdırmanın , aykırı yaşamların anaforunda yakalandık şimdi.Bunca yıl sonra yağmurlarla düştün alnıma.Alnıma düşen damlalarla serinledim.Bunca yıl sonra gök gürültüleri içinde yaşanması imkansız gelecekler kuşanmadan yakalandık … Ben vefayı senin yağmurlu bir günde, sisli puslu bir karadeniz ikindisinde ıslak saçlarınla birlikte çektirdiğimiz fotoğrafında ölümsüzleştirdim oysa. Henüz kulaklarına kurşun döktürmemiştin.Ben de sana öylesine derin akmamıştım…Şimdi sen şimşeklerle gelsen …farklı coğrafyalarda benzer iklim özelliklerini paylaşsan da ben ipekböcekleri gibi kozamı çoktan ördüm.
Haa… Bir de keşfedilmeye hazır dünyalar tanımlaması var postanda.Sana uzun zaman önce keşfetmen gereken bir şeyleri hatırlatmış oldum herhalde…Yüreğim acısa da ,yüreğin acısın istemedim.Sadece bilesin istedim bunca yıl sonra sadece bilesin.
Neyse çok uzattım ...gecenin son çeyreğinde ,fecrin yaklaştığı vakitler okunacak şeyler değil bunlar... Yorgun, alıngan, dağınık …Şu cümle senin değildir fakat postanda vardı:”Sen her bana yaklaşmaya kalktığında rüzgarım kokumu üzerine sindirecek ve sen hep benden uzaklaşacaksın ama kokum hep yanında olacak.” Diğerlerine ayrıca yazacağım diyemiyorum çünkü buna gerek kalıp kalmayacağından şüpheliyim.
Sinan YILMAZ
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.