Kaybolan Hayatlar
Genç kadın başını kaldırdı. Hasretin, unuttuğu umutlarının, yaşayamadığı sevdaların
çentikleri vardı yüzünde. Yorgun gözbebekleri güneşi yeni görüyormuşcasına kısık olmaktan bıkmıştı sanki. Gözlerini kırpıştırdı, bir daha, bir daha. Kendisine gelmeye başlamıştı. Yalnızdı. Sabahleyin kalktığında yalnızlık suyuyla yıkadığı yüzü, gün boyu yalnız bakıyordu etrafına. Duyguları üşümüştü sanki. Elleri de soğuktu. Başını koltuğun arkasına dayadı, gözleri sokak kapısını kolluyordu. Derin bir iç geçirdi, ’kızlarım’ dedi yavaşça. Başını kaldırdı, karşı duvarda duran fotoğrafa baktı. fotoğrafta iki kişinin kafası koparılmıştı. Kendisi, iki kızı ve bir de torunu kalmıştı yalnızca. Başı kopan iki kişi
erkekti. Erkeklerin birinin eli kendi omuzunda, diğer erkeğin eli ise büyük kızının omuzundaydı. Belli ki kocası damadı idi o iki erkek.
Köyünün liseyi bitiren bir kaç kızından birisiydi Ayşe. Teyze oğluyla nişanlanmış, aile içi huzursuzluk nişanın bozulmasına sebep olmuş, akrabalık bağları zedelenmişti. Aradan çok geçmemişti ki köyün bir başka genciyle evlenivermişti işte.
Şehir yolu uzun gelmişti Ayşe kadına. Annesi, babası, sevdikleri, sokağı arkada kalıvermişti bir anda. Yanında düne kadar yabancı biri oturuyordu şimdi. ’Koca’sıydı. ’
’Evim, yolum, sokağım, anam, babam velhasıl her şeyim bu adam.’ demişti içinden.
Koca şehir, onlarıda yutuvermişti. ’Boş zaman’ ın anlamını bilememişti uzun yıllar. Gün doğmadan yola çıkılıp, gün batınca geri dönülüyor olmuştu. İlk çocuk kargaşanın içinde doğmuş, büyümüş, okull yaşına geldiğinde kemer sıkılarak alınan daha iyi bir semtteki eve taşınılmıştı. Giyimi, çevreyi değiştirmişti Ayşe hanım. Kibar bir şehir kadını olmuştu. İkinci çocuğu özel hastahanede doğuracak, sonra da çalışmayacaktı. Kocası işleri büyütmüştü. Kooperatit işi iyi tutmuş, büro, üyeler, ardından da akşam yemekleri başlamıştı. Ayşe hanım olayların rüzgarında kaldığından gelişmeleri görememiş, ya da görmek istememişti. Kocası itirazlarını sürdürse de bürodaki sekteriyle birlikte olmaya başlamış, geceleri de eve gelmez olmuştu. Büyük kızı liseyi bitirmiş, cebindeki para okumayı gereksiz göstermiş, ilgisizlik, içinde oluşan boşluğu arttırmıştı. Önüne para kokusu alarak çıkan ilk erkekle evlenen kızı, mutsuzluk zincirine takılan halkalardan biri oluvermişti.
Eşiyle ayrılmıştı. Büyük kızıyla görüşüyor denilemezdi. Küçük kız da liseye başlarken babayı tercih ettirilmiş, koca evde tek başına kalıvermişti.
Gözünü kapıdan çekti. Başını koltuğun arkasına dayadı, gözlerini sıkıca kapadı. güneş girmeyen evde yaşanırdı belki de, sevgi girmeyen evde nasıl yaşanırdı?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.