- 908 Okunma
- 2 Yorum
- 0 Beğeni
BİR KADIN SAYIKLAMALARI
Sadece hayal edin, gerçekleri…
ve karşınızda küçük bir kadının
milyonlarca resmi
Güzel bir bahar günü müydü bunu tam bilmiyoruz. Ama yeşillerin kırmızılarla koşmaca oynadığı bir sabahta başlıyor masalımız. Masalımızın kahramanlarından biri 14 yaşında, yüzü çilli, saçları kızıl – Saç rengine okuyucudan itiraz geldi. Kim demiş yazanlar özgürdür diye, off of. Neyse, bir saç rengi için kırılmayacak kadar güzel bir okuyucumuz var karşımızda. Tabi çilli kızımıza turuncunun kırmızıdan daha çok yakıştığını söylemem gerekiyor. Tamaaam, tamaaam. Çenem düştü biliyorum, devam ediyoruz – saçları turuncu, gözleri boncuk gibi kocaman mavi, kendisi mini mini bir kız. Saçları iki örgü, bermuda pantolonunun belindeki kemerin ortasına kocaman parlayan bir melek yüzü yerleştirilmiş, renkli çizgili soket çorapları ince bileklerinin hemen üstünde - Sanmayın ki çorapların boyu oraya kadar. Diz kapaklarında biten çorapları düşe düşe bileklerine iniyor minik kızın- Ayaklarında hep ve nedense bir numara büyük, burnu yuvarlak, rengi her gün değişen ayakkabıları var. “Hayda, e ne diyor şimdi bu?” demeden önce sabırla okumaya devam etmenizi öneririm. Bu ayakkabıların çok özel ve sihirli olduğunu ve dünyada bir eşinin daha bulunmadığını küçük kızımız bilmiyor henüz. Aslında bu ayakkabılarla ilgili gerçeği siz ve ben dışında kimse bilmiyor. Ne küçük kızın ailesi, ne okul arkadaşları, ne de komşular. Sırrımız sizle benim aramda, e size de güvenebileceğime göre sorun yok.
Masalımızın diğer kahramanları mı kim? Onları bulmak size kalmış…
…
Sabah 8.05’te kurulmuş saat gibi fırlayıverdi yataktan. Ama bu fırlama ayaklarının yere basmasıyla son bulmadı elbette. Gözlerini ovuşturdu, önce tek gözünü açıp yumru halindeki sol elinin işaret parmağında kalan rimel izine baktı. Oh deyip rahatladı. Yataktan inmeden önce, yeri kontrol etti. Aşağı doğru baktı, baktı, baktı… Gördüğü dipsiz boşluğa basabileceğini artık biliyordu. Gülerek zıpladı yere ve dimdik durdu. Kızıl saçlarını iki örgü yaptı, kotunu giydi, bahçeye çıkıp çiçeklerini suladı. Toprağın kokusunu duyunca öylece kalakaldı yerinde. Gözlerini hemen yumdu; 1, 2, 3, 4, 5, 6, 7… İçinden sayıları sayarken dışından şarkı söylemeye başladı. Azıcık araladı gözlerini, duvarın dibindeki ortancaların biraz daha boy attığını gördü. Bahçeden geri geri attığı adımlarla çıkarken gözü, yan duvara tırmanmış komşu çocuklarına takıldı. Çocukların yüzlerindeki ilgi, şaşkınlık karışımı ifadeye onlara dil çıkararak karşılık verdi. Bahçe kapısını tam kapatacakken birden açıp çocuklara doğru “akşama çikolatalı kurabiye kim seviyorsa elinde misketle kapıma gelsin” diye bağırdı ve içeri kaçtı. Arkasından nasıl kıkırdadıklarını duyup gülümsedi.
“Kapının rengini bugün yeşile boyamak gerekecek” diye söylendi kendi kendine.
…..
noktaların düz çizgi oluşturduğunu kim söylemişti ki
benim noktalarım dalgalanarak uzanıyordu
önce göğe
sonra güneşe
ve aya
…..
- Adınız?
- Elif
- Mesleğiniz?
- Niye ki?
- Size yapacağımız testlerde mesleğinizin kişisel gelişiminiz üzerindeki etkisini de göz önünde bulundurmalıyız. Aksi halde, sizin de tahmin edebileceğiniz gibi, sağlıklı bir sonuca ulaşmamız söz konusu değil.
- Bence aynı cümleleri ardı ardına baştan tekrar edemezsiniz, eksiksiz olarak.
- Efendim?
- Benim tahmin yeteneğimi nasıl ölçebildiniz? Uzmanlığınıza hayran kalmamak elde değil.
- Pardon anlayamadım.
- Su tamircisiyim
- … Bakın Elif hanım, kendi isteğinizle buraya geldiniz ve merkezimizin testlerinden yararlanmak istediğinizi, kişisel gelişiminizle yakından ilgilendiğinizi beyan ettiniz. Ancak, bu şekilde, yani nasıl desem bu testleri hafife alır üslubunuzla ve tarafıma verdiğiniz, doğruluğu konusunda şüpheye düştüğüm bilgilerle, arzu ettiğimiz noktaya ulaşabileceğimizi açıkçası düşünmüyorum.
- Benden başka ilgilenen yok ki
- … Mesleğinizi söyler misiniz lütfen!
- Su tamircisiyim
- Bu testlerin maliyetini konuştuğumuzu hatırlıyorum sizinle. Peki, su tamirinden kazandığınız para bunu karşılamaya yetecek mi hanımefendi?
- Bunu hiç düşünmemiştim
- Bakın! Sizinle açık konuşacağım. Merkezimize ilk geldiğinizde, lütfen bu söylediklerimi yanlış anlamayın, başarılı, ne istediğini bilen bir iş kadını vardı karşımızda. Size merkezimizin faaliyetleri hakkında oldukça detaylı bilgi verdim. Müşterilerimizin her biri bizim için ayrıcalıklıdır ve büyük önem taşımaktadır. Hepsi birbirinden seçkin kişilerdir. Sizi de bu sınıfta tanımlamaktan büyük onur duymuştuk. Yani duyuyoruz. Ama şimdi bende yarattığınız izlenim, kişisel gelişiminizi ikinci plana attığınız. Kişisel fikrim, sizin biraz daha düşünmeye ihtiyacınız olduğu yönünde Elif hanım.
- Ama ben yaptığım işi ciddiye alırım. Bugün hafta sonu, o yüzden de rahat giyindim. Bunun sizin için bir sorun olacağı aklıma gelmedi ki. Masanın üzerinde duran fotoğraf kızınıza mı ait? Çok şekermiş, ne şeker.
- Teşekkürler. Ne diyorduk? Para.. Yani kişisel gelişiminiz…
- Para sorun değil, lütfen siz üzülmeyin. Biraz kıyılarda ve köşelerde birikimim var. Hah, yalnız hangi kıyı ve köşe olduğunu mali danışmanıma soracaksınız, o biliyor. İsterseniz telefonunu vereyim, konuşun. Çok dost canlısıdır, biraz gevezedir ama yine de sıkmaz sizi. Geçen hafta küçük köpekleri, sizlere ömür… Nasıl üzüldüler anlatamam. Küçüklüğünden beri…
- Elif Hanım!
- Efendim?
- Bu testlerin bedeli yaklaşık onbeş milyar ve bu rakam sadece ilk üç ay için belirlenmiş…
- Evet, bundan ilk görüşmemizde bahsetmiştiniz. Bir bardak çaya hayır demem.
- Efendim?
- Tek şekerli olsun lütfen. Bence artık renkli kravatlar takmayı düşünmelisiniz.
….
yarım ay var dışarıda.
sivri olan ucundan kendimi aşağıya bırakıp kaydım ortasına kadar.
ne parlak, ne sade.
ayaklarımı sarkıttım sonra,
havada asılı kaldılar.
ben de parladım hiç olmadığım kadar.
inci yağmuru hediye etti bana ay,
teker teker yüzümü yaladılar,
saçlarımın arasında dolaştılar.
sustum ki rahatsız olmasınlar,
beni görmesinler.
hiç bitmesin istedim gece
hiç gitmesin dedim ay.
uyuyakaldığımı fark etmedim bile.
….
Neden inanmadı ki bana? Doğruyu söylemiştim. Suları tamir ederim ben. Bozulduğunda ilk çağırdıkları kişi ben olurum. Birbirinden renkli iş kıyafetlerim vardır. Mesela Günseli Hanım’ın evine sarıyla giderim. Soluk bir sarı değil, parlak, canlı civ civ sarısı dediklerinden. O güne özel bana içinde küçük çikolata parçalarının yoğun olduğu meyveli bir pasta yapmıştır. İşimi bitiririm, Günseli Hanım çayı hazırlar. Sonra başlar hayat hikayesini anlatmaya kaldığı yerden. Bu yüzyılda yaşamadığına inanırım. Kitapların sayfaları arasında bir yerlerde gezinir durur. Harflerde yaptığı dünyasından bahseder bolca. Ben pastamı yerim. Bazen gözleri sayfalar arasında kuruttuğu bir çiçeğe takılır, ağlar… Ben hüzünlenirim ama pastamı yemeye devam ederim. Bir ara heyecanlanır, eli ayağı buz kesilir. O zaman anlarım ki yarım kalan bir cümleye rastladı. Sakinleştiririm hemen onu. Çayını tazelerim. O an beni tanımadığı andır. Bağırmaya başlayacağını bilirim. Ama hazırlıklıyımdır. Hemen küçük kulak tıkaçlarımı takarım. Bittiğinde bir el işareti yapar. İkinci dilimi isteyip istemediğimi sorar. İstenmez mi bu kadar lezzetli pasta. Elbette derim. Teklif zamanı gelmiştir. Sırasıyla önce oğluna ister beni, sonra evlatlık alayım seni der, sonra yanında çalışırsam çokça para vereceğini söyler, sonra beni annesine benzetir ve en son tekrar gel olur mu? diyen çocuk gözleriyle bana bakar. Biten pastama üzülürüm ben. Paramı verir, giderken kocaman sarılır bana, alnıma küçücük bir öpücük kondurur. Suyu tamir etmemi istemediğini bildiğimden suyu tamir etmediğimi bilir. Bu aramızda olan gizli bir anlaşmadır, yüz yıllardır süren gizli anlaşma.
….
- Geç kalıyoruz kızın müsameresine, biraz çabuk tutsan elini.
- Tamam, tamam geldim. Ne gündü!
- Fotoğraf makinesini aldın mı?
- Hem fotoğraf makinesini hem de kamerayı aldım.
- Sen ne giydin Haluk öyle?
- Ne varmış kıyafetimde. Yeni trend bu güzelim. Kişisel gelişiminin en önemli parçalarından biri de toplum içerisindeki imajının kabul görür bir fark yaratabilmesi.
- Çocuğun müsameresine giderken papyonlu bir imaj yaratmasan da olurdu.
- Düşünsene, hangi baba takar papyon orada.
- Düşünmek istediğimi sanmıyorum.
- Benden sonra takacaklar ama. Öncü olmak, artçı olmaktan her zaman iyidir. Bunu da kafana yaz. Haluk dedi dersin.
- Siyah üzerine beyaz puantiyeli papyon takmış bir kalabalığı içinde yaşamak istediğimi sanmıyorum.
- Şeker karım benim, sen de şu inadından vazgeçsen de alsan şu testleri. Aile üyelerine bedava nasıl olsa.
- Ben almayım, mal gibi kalayım mümkünse
- Lütfen Sema, hiç yakışıyor mu senin gibi kariyer sahibi bir kadına
- Ne kariyeri yahu, alt tarafı kıçıkırık bir gazetede köşe yazarlığı
- Kıçıkırık dediğin gazetenin bugün tirajı milyonlara ulaşıyor
- Gazeteye değil kendime dedim kıçıkırık
- Bak işte, kişisel gelişim süreci, kendinle ilgili tüm düşünceleri değiştirmene yarayacak, kendini –pardon- kıçıkırık değil değerli, özel, güzel, başarılı hissettirecek sana. Sen saçlarını ne zaman boyattın?
- Yaklaşık bir aydır bu renkte.
- Çok koyu olmuş, ne kadar boğmuş seni
- Beni boğan saçlarım değil ama neyse
- Efendim?
- Boşver hadi geç kalıyoruz
…...
bir deniz kabuğu yaklaştır kulağına
uzaklardan gelen sesini dinle
kimin çağırdığını bileceksin
…….
Küçük kız sahneye çıkar tek başına. Koca salondaki milyonlarca uğultu bir anda kesilir. Etrafında kümelenmiş ışıklara takılır gözü. Sarı, pembe, mavi, yeşil, kırmızı noktalar parlayarak dans eder başının üstünde. Başı döner, kollarını dönüşünün ritmine bırakır, O da ışıklarla sallanmaya, sahnenin ortasında dans etmeye başlar bermudasıyla; belinde melek yüzlü bir kemer, saçları iki örgü, pabuçları bir numara büyük. Babasının faltaşı gibi açılmış gözlerini yakalar, kahkahaları salonu çınlatır. Annesi şaşkın ama memnun. Bir anda, öğretmenlerinin şaşkın bakışları arasında, sahneden aşağı, yere zıplar ve dimdik durur. Babasına doğru bir kravat fırlatır, renkli.
- dün bana ne olmak istediğimi sormuştun ya
- su tamircisi baba
…..
Saçlarını gidip koyu kahveye boyattı. Yüzünü yaklaştırdı aynaya. Gözlerinin derinlerine doğru baktı, baktı, baktı… Milyonlarca hayatın yansımasını gördü, gülümsedi. Yavaşça gözlerini kapadı. Gördüğü dipsiz boşluğa dalabileceğini artık biliyordu.
Kapı artık yeşildi…