SENİ AĞLADIĞIN İÇİN SEVİYORUM
SENİ AĞLADIĞIN İÇİN SEVİYORUM
(guzel olması için ghiç bir şey yapmadığım ve sadece korkumu akıttığım bir yazıdır.. can kardeşim ve beni anlatır...)
Öğretmen,bize kompozisyon yazmamızı söyleyince çok sevindim, nihayet tüm ülkeden otuz kişi de olsa düşündüğüm ve kendimce doğru olan şeyleri duyabilecekti. Yazımı tam bir aşkla bitirdim,ve beğendim.
Ama sonra Elif kompozisyonunu okudu. Ve ben kompozisyon yazmamızdaki amacı düşündüm. Amacı insanlara bir şeyler öğretme fırsatını bulmuşken sonuna kadar kullanmak mıydı yoksa kendimi ifade etmek miydi? Kendimi nasıl ifade ederdim,hangi konu benim hayatımdı?
Ben de bir zamanlar beynimdeki böceği öldürdüğüm hikayemden bahsetmek istiyorum. Bu,bir zamanlar hıçkıran bir kızla ilgili. Şimdi;dinleyin.
Ve etraf bulanıklaşır,nesnelerin sınırları,suyla dağıtılmış renk karışımına benzeyerek belirsizleşir. Günlük hayatın sesleri,uzaklaştıkça uzaklaşır ve zaman denen kara delik anın yaşandığı her yeri anda olan her şeyi yukarı çeker. Tam durmaya yakın,bir kızın hıçkırıkları duyulur… kızlar tuvaletinde –gerçekten ilgilenmeseler de – herkes ne olduğunu sorar. Soru kalıplarını ve ünlem cümlelerini bilirsiniz:
-hadi yaaaaa
-şşş kızım.. bi’ anlat..
-nazaaar,niye ağlıyo’?
-lütfüüü;peçete veriyim mii?
Ama ben ne olduğunu gerçekten merak ediyordum. Sonunda dedikodu dalgası bana ulaşmadan öğrendim. İşte o an ,hıçkıran kızı çok sevdim. Tanrım,ne güzel bir insandı! Onu o zaman neden sevdiğimi bilmiyordum. Hıçkıran kız;fanusun dışında onu bekleyen babasını özlüyordu, yada ondan öncekiler öyle yaptığı için hıçkıran kız,aslında ağlayan kızdı. Sürekli neden ben diyordu. Karamsardı. Aklına rüyaları geliyor ve içten içe ağlamak için bahane olmuş oluyordu tüm bunlar. Ama ben,hiç karamsar değildim. Bir zamanlar yatağımda sessizce ağladığım zamanlarda,Tanrı’nın bana gizlice sunduğu ve inanmak isteyeceğim düşüncelerim aklıma geldi. Belki de Tanrı,b düşüncelerimi ona iletmem için göstermişti. Gizli bir görevdi bu,önemli bir görev. Ama aklımda bir şüphe vardı,ya ben inanmak istediğim için doğru geliyorduysa düşünceler bana? Hayal ettiysem,öyle olmasını dilediysem yada gerçekten inanmak istediysem düşüncelere? Ama Tanrının sesi,bana ya onlar zaten öyleyse dedi. Riske girmeye karar verdim. Doğru yapma ihtimalimi küçümsemek yerine,yanlış yapma ihtimalimi küçümsedim. Böyle karışık düşünceler içindeydim. Oysa hıçkıran kız,hüzünlü gözleriyle bana bakarken,riske girmeye olan korkum,kalbimden tıpkı aldatan bir sevgili gibi uçup gidiverdi. Onunla konuşmaya başladım ama amacım bir psikolog edasıyla konuşmak değildi. Belki de düşüncelerimi kendime kanıtlamak istiyordum?
Her şeye rağmen,kalbindeki ateş;benim içine attığım birkaç odun parçasıyla parlardı,ve böylece içinde bir ateş olduğunu fark ettim. Eğer o ateş büyürse;kalbini yakacaktı. Ve aynı ateş;düşmanı su gibi hayatını söndürecekti. Hayır;koşulsuz ve nedensiz sevdiğim insan asla böyle olmayacaktı,benim onu sevmem için sevebileceğim biçimde;hep var olacaktı.
Konuşmalarımızla ağladık ve göz yaşlarımızı dondurduk. Artık;ne zaman bir damla göz yaşı dökülebilecek durumda olsak;birkaç buz parçasını;sıcak bir kolanın içine atıyoruz, ve yüzümüzü bardağa doğru çevirerek sıçrayan damlalarla serinliyoruz.
Benim bir zamanlar yaşadığım yıllar;sihir gibi bir şeydi. Hiç yoktan var olan bir şeyi,zaten hep var olan bir şeyle yok etmiştik. İkimiz,beraber. Bu bizim yaşantımız olmuştu artık anılarımız beraberdi. Belki de ikimizin de ihtiyacı olan şey buydu. Şimdi;geçirdiğim onca karanlık,umutsuz nemli ve sıcak yıllardan memnunmuş gibi hissediyorum. Ve kendimi tadının en güzel zamanındaki cennet elması gibi görüyorum. Elimizde bir çok düşünce ve bir paket lezzetli bir şeker var. Onu yemekte acele etmiyoruz. Şekerlerimizin bir gün bir yağmurda eriyeceğini biliyoruz o yüzden;düşüncelerimiz bizim en kıymetli ve ölümsüz varlıklarımız. Ve ne kadar güzel olurlarsa;şekerlerimizi o kadar lezzetli kılacağımızı biliyoruz.
Hayatta her şeyin,herkes için panzehiri ayrıdır. Bizimkiler aynıydı. Yazımın son satırlarına geldikçe,böyle güzel yazılarımı aslında ir zamanlar hıçkıran kıza yazdığımı anlıyorum. Bütün bu yazdıklarımı da aslında ona ithaf ettiğimi ve o olmazsa yazamayacağımı da biliyorum. Bu;mutluluğun farkına varılması için acının gerekmesi gibi bir şey. Ondan ayrı kalacak olmam yada bir gün birimizin şekerlerinin önce eriyecek olması önemli değil. Biz biliyoruz ki; bir gün mutluluğun kıymetini anlamak için acının gerek kalmadığı yerde buluşacağız. Belki birimiz fanustan biraz geç çıkacak;ama sonuçta en güzel meyvelerin ve masaldaki hurilerin buluştuğu yerde; -mutluluğun değerinin acı olmadan anlaşıldığı bir yerde- tüm ailemizle ve sevdiklerimizle kocaman bir masada oturup sohbet edeceğiz.
Ama şu anda fanustayken anladığım bir şey var: hıçkıran kızı;bir zamanlar ağladığı için ve şimdi hep gülümsediği için seviyorum.
O da beni seviyor.
zgg – 13-10-05
YORUMLAR
yorumlareınız benim için o kadar değerli ki..anlatamam. hatta biraz da bu yuzden yayımlamak istedim yazdıklarımı;gerçi ben boyle elektronik ortamlarda şiir-öykuyu pek sevmem. ama...yalnızca yorumlarınızı duybailmek için.
aydın kardeşim;elbet herkes bir gun çıkacak bu kotu ruh halinden;gerekli olan şey dusunmek. benim yaklaşık 5 yılımı aldı. ama burdayım. düşünmen dileğiyle...
sevgiyle kal..