- 756 Okunma
- 1 Yorum
- 0 Beğeni
Bir gün batımı karalaması..........
Farklı kimliklere bürünmüş derin bir ruh karmaşasından geriye kalmıştı içimdeki iyileşmeyen yaralar…
Gel-git leri yaşayan ve ay tutulmasına karşı koyamayan açık denizler misali engin yüreğimin sesini dinlemeden, sahildeki kayalara çarpıyordum kendimi…
Bir gül yaprağı kadar hafif,bir mum alevi kadar narin ve bir ölü misali sesiz yüreğimin,çırpınışlarını duyuyordum hazin bir gün batımının yavaşça terk edişlerinde…
Akşam kızıllıklarında bir yudum güneş daha, diye pervasızca çırpınan yaseminlerin yakarışlarını duyuyordum en derin terk edilişlerimde…
Kayboluşlarımı mı arıyordum bir şiirin katran karası derinliklerinde,
yoksa bilinmezliklere derin bir özlemiydi yazdığım her harfin çığlık çığlık hayatımdaki sesi…
Sessizliğin en derin çığlıklarında,menekşelerin solmasını seyrediyordum….
Ve artık bir gece, gökteki sönük bir yıldızın ha kaydı kayacak hayatına bağlamıştım en derin hayallerimi……..
Acıyor muydum kendime yoksa hepsi birer gerçek miydi …………
YORUMLAR
Güzel bir deneme, ama ünlü bir düşünürün deyimiyle " tasvir-i müddea" ( iddia edilen duygu ve düşüncenin tasviri) yönü oldukça fazla... O hislerin hallolma çarelerini de sezdirebilseydiniz, o ghüzel Türkçe kullanımınıza daha farklı bir renk katardınız gibime geliyor.