Gül teninde yağmur damlası., (I)
Sıla, sığınılacak (Anne sıcaklığının hissedildiği) sevildiğine emin olunan, yaşamın oksijen dolu nefeslerle hissedildiği, buram buram hürriyet kokan, özgürlüğün en ala yaşandığı, çimenleri bir başka yeşil, gülleri bir başka daha kırmızı, bülbülleri Ruşen, sevgilileri gülşen ve zamanın en küçük parçasından dahi ruhuna binlerce sevgi, huzur, esenlik düşen ana yurt değimlidir?
Sen bazen bana, içinde bunca sayısız özellik ve güzellikleri sembolize eden bir vefalı yurt gibi bakarsın! Gözlerimi kapar, kollarımı ekvator kuşağı boylamınca açarım, sarılmak için., Açtığımda gözlerimi gördüğümün bir gün batımı gurubu görsel aldatmacası veya deniz ufkunda bir su buharı iklim olayı olduğunu anlarken hüznü ipek şallar gibi kat kat boynuma dolar yinede kabadayı görünmeye çalışırım!
Her vefasızlık örneğini tadarken vakti (anı, başa geleni) kabullenme gönüllülüğüm benimle hemhal ve dosttur! Sanki en hazırlıklı halim ve üstün, galip gelen ihtiyati yanım budur. Kaderin lehime işleyen olayların zaman dilimlerinde bulduğu boşlukları aleyhime doldurması ve esenlik eylemlerini iltimasa taraf tezahür ettirmesi, (Elhamdülillah) beni asla isyan duygularına sevk etmediği gibi, şer’in ve şüphenin ocağına da düşürmedi düşürmez de inşallah..,
Her şeyin Hak’tan iftitah alıp zuhur ettiğine dair olan inancım ve imanım, şartlar her ne kadar olumsuz olursa olsun, hiç ümitsiz olmaktansa en azından da olsa bir nebze ümitle yaşamaya çalışmanın çok yaşıyorum diyenlerden daha muazzam bir hayata ve imkanlara sahip olduğuma dair direncimin de, bana Yaratan’ın vermiş olduğu azim bir nimet olduğu idraki ve şükründeyim her daim..,
Pek tabi bende beşerim! Başkaları gibi olandan çok daha fazlasını ister arzu ederim. İsterken neyin ne kadarının ne miktarda huzur ve mutluluk vereceğini hesap etmeden, daha çok, daha çok mal, meta, ilim ve saygınlık isterim..! Ancak gel gör ki, günlük hayatımızın hemen her anında alacak olanlar için sayısız ibret vakalarını duyar veya bizzat şahit oluruz..,
Yokluğunda özlemle, “Olsun da tek bir tane evladım olsun!” diyenlerin olunca bir zaman sonra ondan bizar bir vaziyette “Olmaz olaydı!” ve bunun gibi intizari sözler sarf ettikleri.., “Rabbim, bir evim olsun da başka bir şey istemem!” diyenlerin han hamam sahibi olup ta doyumsuz ve haris bir vaziyette acımasız, zalim tüccar haleti ruhiye sine büründüklerini duyar görürüz., Bütün bunlara mukabil, dememiz ve dilememiz gereken elbette ki, “Her şeyin hayırlısı..!” olsun..,
Istırap nedir, sence?
Değimlidir; Yoksunluk., Var olanla yetinememek., Sende olmayanı başkasında görünce, vücut ve ruh hazımsızlığı ile sıhhati sakata uğratmak ve başa gelenden acı duymak.? Istırabın meşruiyeti iman perdesine kadar olan sürecidir ancak. Aklı başında, şuurlu insan acı ne kadar bariz, yara ne kadar derin olursa olsun, sebep sonuç ilişkisini o meşruiyet içerisinde denklemi kurar ve akliselimin gereklerini ve icaplarını düşünüp ikmal etmeye çalışır. Kin, intikam ve zarara zararla karşılık vermek gibi bedbaht duygulara kapılmaz ki, zira bir hamle (olası) başka bir hamleyi (zararı) başa getirir..!
Elinde ne var?
Allah (c.c.) halihazırda sana ne vermiş?
Örneğin; Kırklı yaşlardasınız., Ele güne muhtaç olmadan sürüp giden, helalinden bir geçimliğiniz, geliriniz ve henüz kendi ayakları üzerinde durmaya namzet iki evladınız ve kırk sene sonra sevgisinden, samimiyetinden şüphe ettiğiniz bir eşiniz(mi?), var.! Siz bu nimet huzmesinin neresinden tutup ta, ben şurasını beğenmiyorum diyeceksiniz de, size onları layık gören Cenabı Halik, değiştirecek, sizin hoşunuza giden, size yeni bir aile, eş ve yuva bahşedecek! Hiç aklınız alıyor mu? Rab böyle bir şey yapmaz! Siz emek verip, iyileştirmek için çalışmadıkça, siz veya ben yada başka biri huzur duyacağı nimete, refaha ve saadete asla kavuşamaz ki, birde şu var; Çok iyi niyetli ve azimli, gayretli olmanıza rağmen, arzuladığınız (aklınızın aldığı) hayat ve yaşam düzeyine ulaşamıyorsanız, bunun sizin (ihtimal ki) için en hayırlı olan olduğunu düşünmeniz bile büyük olasılıkla sizin için bir erdem olabilir! Zira sabır meyvesi çok hoş, tatlı olan bir haslettir..,
Şöyle yada böyle, elde olandan, mevcuttan şikayet etmek, onu daha iyi ve güzel etmek için çalışıp çabalamak varken, kurulu düzeni (geçici parıltıların sihri ve büyüsüne kapılarak!) sakata uğratmak, yıkılıp yok olmasına gönüllü göz yummak, (Tabiri caizse!) bir nevi hainlik değil de nedir?! Bize içinde bulunduğumuz çevre, eş ve arkadaşlarımızı, dost ve ahbaplarımızı bahş eden, bir yığın nimetlere gark eden Yaratıcı (Allah c.c.) elimize ve irademize sunduğu bu güzellikleri göz göre göre zayii ve ihmal etmemize karşılık (Sizce!) daha iyisini mi takdir ve takdim edecek!? Hayır! Bunu bekleyen ve böyle bir şey uman öncelikle kendisini ve kader ortaklarını aldatmış olur! Aynı zamanda ailesine olduğu gibi topluma ve bir milletin oturmuş veya oluşan, yükselen ahlak öğretilerine, genel kültür kriterlerine, edep ve edebiyat usulleri geleceğine de o derece olumsuz katkı sağlayacaktır.
Bizler, istemediğimiz, kabul etmediğimiz, sahiplenmeyi bir türlü hazmedemediğimiz olaylar, oluşumlar ve varlıklar için nefsimizi haklı çıkarmak adına binlerce, tonlarca bahane, gerekçe ve kusur ve kabahati kolaylıkla görebilir ve bulabiliriz! Halbuki zorda olsa gönlümüze eğreti gelen ama (uzak yakın) bize ait olan geçmişimizde istersek küçücük bir kırıntı yada kırıntılar şeklinde bir dizi mutluluk ve güzellik umdeleri bulur onları saadet zinciri haline sokabiliriz. İradesini aklın hamuru ile yoğurmasını bilenler ancak böyle yapar. Yani hakkını kullanır ki, onu iyileştirmesini emeği ve teri ile hak ederek başarır ve ömrünü bu gurur ve kıvançla idame ettirir..,
...
Mehmet Sani Özel
07.12.2005