ÇOCUKLUĞUMA DAİR...
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Hep yazdı çocukluğum. Hep Ağustos… Sıcak,uzun ve sessiz. Sabah uyanışları hep telaşlıydı. Bahçemizdeki tulumbaya koşar, yüzümüze değen soğuk , bir o kadar da sıcak suyun başında bırakırdık sabah mahmurluğumuzu. Sağ elle tulumba çekilir sol elle yüz yıkanırdı.
O zamanlar sol eli kullanmak yasak değildi…
En az beş kez çekilen tulumba kolundan anca çıkardı su. Bir- iki- üç- dört ve beş… Ve işte ! su , sol eli taşırıp çoktan yüze değdi bile. Telaşım kahvaltı sofrasının en uzanılan yerine oturmaktandı.. mahsulümüz bahçedendi. Domates, biber, salatalık yazın yenilirdi sadece..
O zamanlar hormonlu sebzeler yoktu sofralarda…
Kahvaltı yapılır , hemen oyuna koşulurdu;evin en küçüğü olmanın verdiği rahatlıkla işlerden kaytarılır,tüm oyun arkadaşları evlerden çağırılır,sokağın başındaki boş arazi çocuk sesleriyle çınlardı.Tüm oyunlar sırayla oynanırdı:körebe,dokuz kiremit,istop…
O zamanlar İngilizce dersi yoktu oyunlarımızda…
Bir uçurtmanın peşinden saatlerce gökyüzüne uçurulurdu hayaller.Defalarca yerden havalandırılır,en yükseğe çıkarma telaşıyla da defalarca yere düşürülürdü.
O zamanlar bilgisayar yoktu oyunlarımızda…
Öğle vakti gelince elimize dua kitaplarını alırdık.Mahalle hocasının yanına gidilir,bir gün evvelden verilen ezber dualarımız sırayla okunur,sevinçle eve dönülürdü.
O zamanlar yobazlık yoktu korkularımızda…
Eve gelince sırtüstü balkona uzanırım.Annemin el emeği yer minderlerine…Üzerimden geçen bulutları masal kahramanlarına benzetirdim.Bazen yedi cücelerden biri olurdu bulutlar bazen kırmızı başlıklı kızdaki kurt bazen de keloğlan.
O zamanlar Harry Potter yoktu masallarımızda…
Akşamüzeri tekrar bahçeye çıkılırdı.Taslara doldurduğumuz tulumba suyuyla toprakta küçücük bir havuz yapılırdı.Havuzun etrafını, taştan yapılan evler,ağaç dallarından çitler,gazoz kapaklarından arabalar süslerdi;üstümüz başımız çamur olur yine tulumba başında temizlenilirdi.
O zamanlar kirlenmeyi yasaklamamıştı anneler…
Saatlerce oynanırdı bu oyun…Solucanların suda ölmediğini o bahçedeki küçük,toprak havuzumdan öğrenmiştim.
Hava kararmaya başlayınca yemek kokuları gelirdi evimizden:zeytin yağı kokulu…Defalarca duyulurdu annemin sesi:
‘’Oyuna doymadınız mı daha? Gelmeyene yemek yok!’’ diye
Aldırış edilmezdi önce…Hayalimde şimdi annemin sesi,babamın yüzü…
Hemen sofraya oturulur,neşe içinde yemekler yenir,sohbetler edilirdi.Hava iyice kararınca balkonda ay ışığında masallar anlatılır;şarkılar söylenirdi hep bir ağızdan.
O zamanlar televizyon yoktu sohbetlerde…
Bütün gün oyun oynamış olmanın verdiği yorgunlukla erkenden uyunurdu.Yer yatakları yapılır,üç beş kişi aynı odada yatılırdı.Sıcaktan pencereler,kapılar hep açık dururdu.
O zamanlar kilit vurulmazdı kapılara…
Gece duası hep bir ağızdan okunurdu.Babaannemin incecik sesiyle başladığı ‘’Yattım sağıma;döndüm soluma…’’ duası her gece söylenirdi.
O zamanlar ölüm korkusu yoktu,yataklarda…
Çocukluğumun evi aynı…Ancak tulumbanın suyu çoktan çekilmiş,Bahçede eskisi gibi değil sebzeler.Sokağın sonundaki boş arsa,çoktan apartman olmuş.Tozlu sokağım taşlaşmış,yerdeki sek sek oyunum çoktan kaldırım olmuş.Masallarım unutulmuş,bulutlarım çocukluğumda kalmış…
Hayatıma kış gelmiş…Hep şubat soğuğu…
SİBEL ÇAKIR
2007
(BU YAZI CANIM ARKADAŞIM SİBEL ÇAKIR’ A AİTTİR VE ONUN İZNİYLE YAYIMLANMAKTADIR...
BÜYÜK BİR ONURLA SİZE SUNUYORUM...)
YORUMLAR
Tabusuz, kaygısız ve sevgi dolu günlerdi geriye dönüp baktığımızda o günlere.
şimdi bakıyorumda;
yaşlandık sanırım...
yaşlanırkende yetiştirdiğimiz nesilleri boğduk..
bizler yaşadıknasılsa.. onlara/çocuklarımıza yaşatamadan/yaşatmadan çağın gereği budur diye yaşamışlar farzetmelerini istiyoruz.
o güzelim anlara ederken yolculuk, bencilliğimizden midir neden bilmiyorum kocaman kocaman kayalar, dikenli çalılar bırakmışız geçtiğimiz yollara. dizlerim kanadı, çorabım yırtıldı, elime diken battı..
şimdiki çocuklarımız çok şanssız!...
ve bu çocukları yetiştiren bizleriz...
sevgimle...
Sevgili Karyam
Hüzünlü Meleğim..
''(BU YAZI CANIM ARKADAŞIM SİBEL ÇAKIR'' A AİTTİR VE ONUN İZNİYLE YAYIMLANMAKTADIR...
BÜYÜK BİR ONURLA SİZE SUNUYORUM...) ''
Malum edebiyat adına amatör çalışmalarımızı paylaştığımız bir sitedeyiz.
SibelÇakır'a teşekkürlerimi sunuyorum böylesi bir paylaşım için.
Peki Karya nerede????
Ben bu sayfaya Karya'yı okumaya girmiştim!
Yetki dahiline alınıp sunulmuş ve buna göz yumulmuş bir yazıyı okumaya değil!
Kınama gereği duydum...
Seni okuyabileceğim yazılarda buluşmak temennisi ile...
Sevgimdesin..
18'liğim
çok güzel ya...
çocukluğum aklıma geldi...
kapımızın önünde bir kayısı ağacı vardı, tuhaf bir şekilde yana doğru kocaman bir dalı vardı bende o dala baçaklarımı geçiriri baş aşağı dakikalarca sallanırdım taaki babannem görüp bana bağırana kadar...
ahhh ne güzel günlerdi özlüyorum demek bile öyle yetersiz öyle az ki...
Karyam sağol canım ve tabiki bunları bana hatırlatan arkadaşında sağ olsun öpüyorum güzel yüreklerinizden...
kutluyorum...
sevgiler...
Perşembe akşamları radyo tiyatrosu vardı o günlerde.
Usta sanatçıların seslendirdiği,
Ve dinleyicilerin hayal ettiği yüzler, olaylar, mekanlar vardı.
Gaz lambalarımız vardı,
Omuzlukla taşıdığımız su kovalarımız vardı.
...
Şimdilerde yok bunlar.
...
Bir de mutlu yüzler vardı o günlerde,
Mutlu, huzurlu, anne babalar,
güleç yüzlü komşular,
şımarık çocuklar vardı.
...
Şimdilerde onlar da yok
...
Sevgili Karya,
Bu yazıya aracılık ettiğin için sana
Ve bu yazıyı kaleme alan sevgili Sibel Çakır'a çok teşekkür ederim.
Selamlar, sevgiler