Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
MuratKEREMk
MuratKEREMk

İnsan ve Denge

Yorum

İnsan ve Denge

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

38

Okunma

İnsan ve Denge

İnsan ve Denge

Yazar: Murat Kerem

İnsan, bir sarkaç gibidir.
Bir uçtan diğerine savrulmaya meyyaldir. Sevindiğinde kendini kaybeder, kızdığında ölçüyü unutur. Konuştuğunda susması gereken yeri kaçırır; sustuğunda ise söylemesi gereken hakikati gömer. Ya fazlaya kaçar ya eksikte kalır. Oysa hayat, insana en başta şunu öğretmek ister: dengeyi.

Kur’ân’ın dili bu dengeyi daha ilk anda fısıldar. Sessiz ama derin bir kelimeyle…
“Ve…”

Sadece “bu” değil; “bu ile beraber o” demektir.
İman ve amel,
Dünya ve ahiret,
Korku ve ümit,
Gece ve gündüz…

Çünkü hayat, tek kanatla uçulmaz.

Kur’ân, insanı uçlara çağırmaz. Onu ifrata da tefrite de sürüklemez. Aksine, ayakta kalabileceği bir istikamet gösterir:

“İşte böylece sizi orta bir ümmet kıldık.”
(Bakara, 2/143)

Bu “orta”, gevşeklik değildir. Bu “orta”, kararsızlık hiç değildir. Bu, hakikati taşırken insanı ezmeyen; insanı yaşatırken hakikatten koparmayan bir yürüyüştür.


Denge, Kur’ân’ın Metnine Gizlenmiş Bir Mizan

Kur’ân’a dikkatle bakıldığında, denge yalnızca anlamda değil, metnin iç dokusunda da hissedilir. Zıt kavramlar rastgele kullanılmaz; adeta görünmez bir terazide tartılarak yerleştirilir. Gece ve gündüz bunun en belirgin örneğidir. “Leyl” kelimesi Kur’ân’da 92 defa, “nehâr” kelimesi de 92 defa geçer. Ne biri diğerine üstün kılınır ne de biri yok sayılır. Dinlenme ile çalışma, sükûn ile hareket aynı ölçüye bağlanır.

Benzer bir denge hayat ve ölüm kavramlarında görülür. Hayatı ifade eden kelimeler 145 defa, ölümü ifade eden kelimeler de 145 defa zikredilir. İnsan varoluşunun iki temel gerçeği, biri diğerini bastırmadan metinde yer alır. Dünya kelimesi 115, ahiret kelimesi de 115 defa geçer. Kur’ân ne dünyayı mutlaklaştırır ne de ahireti hayattan koparır; ikisini birlikte taşımayı öğretir. Cennet ve cehennem 77’şer, melek ve şeytan 88’er defa zikredilir. İnsanın önündeki çağrılar eşit biçimde görünür kılınır; tercih insana bırakılır.

Kur’ân bu sayısal dengeleri bir iddia hâline getirmez. Sessizce gösterir. Çünkü denge, bağırmaz.

“Göğü yükseltti ve mizanı koydu. Sakın dengeden sapmayın.”
(Rahmân, 55/7–8)

Bu mizan, yalnızca gökte ve yerde değil; kelimelerde, anlamlarda ve insanın yürüyüşünde de vardır.

Sahabe nesli bu mizanın canlı tefsiriydi. Hz. Ömer (r.a), halife olduğu hâlde geceleri sırtında un çuvalı taşırdı. Gündüz devlet işlerini yürütür, gece fakirin kapısını çalardı. Ne makam onu halktan kopardı ne ibadet onu sorumluluktan. Çünkü denge, onun için bir fikir değil; yaşanan bir ahlâktı.



Dünya ile Ahireti Aynı Kalpte Taşıyabilmek

Kur’ân, dünya ile ahiret arasında da aynı dengeyi kurar:

Allah’ın sana verdiğiyle ahiret yurdunu iste; dünyadan da nasibini unutma.”
(Kasas, 28/77)

Bu ayet, dengenin özüdür. Ne dünyadan kaçışı ne de dünyaya saplanmayı onaylar. Sahabede bunun berrak karşılıklarından biri Hz. Abdurrahman b. Avf’tır (r.a). Medine’ye hicret ettiğinde neredeyse hiçbir şeyi yoktu. Kısa sürede büyük bir servet kazandı. Fakat serveti kalbine koymadı. Bir kervanı Medine’ye ulaştığında, tamamını Allah yolunda infak etti. Dünya elindeydi, kalbinde değil. Fakirlik onu isyana, zenginlik onu gaflete sürüklemedi.



İbadette Denge: Fıtratı Ezmeden Kulluk

Bu dengenin yaşayan hâli Resûlullah’tır (s.a.v). O, dengeyi anlatan biri değil; dengeyi hayatında bizzat yaşayan bir rehberdi. Sahih hadislerde anlatıldığı üzere, bir gün üç sahabe onun ibadet hayatını öğrenmiş; bunu kendi nefislerinde az görerek ibadeti zorlaştırmaya yönelmişlerdi. Biri geceleri hiç uyumamaya, biri sürekli oruç tutmaya, biri de evlenmemeye niyet etti.

Resûlullah (s.a.v) onları çağırdı ve şu ölçüyü koydu:

Allah’a yemin ederim ki, Allah’tan en çok korkanınız benim.
Ama ben bazen oruç tutarım, bazen tutmam;
gece namazı kılarım, uyurum;
evlenirim.
Kim benim sünnetimden yüz çevirirse benden değildir.”
(Buhârî; Müslim)

Bu ikaz, ibadeti insanı tüketen bir yüke dönüştürmeye karşıdır. Kulluk, nefsi ezmek için değil; terbiye etmek içindir. Nitekim Selman-ı Fârisî (r.a), ibadette aşırıya kaçan Ebû’d-Derdâ’ya (r.a) şu denge cümlesini kurmuştur:
“Rabbinin senin üzerinde hakkı var, nefsinin senin üzerinde hakkı var, ailenin senin üzerinde hakkı var. Her hak sahibine hakkını ver.”



Sözde ve Davranışta Denge

Söz de denge ister. İnsan çoğu zaman en büyük yarayı diliyle açar. Bu yüzden söz, ölçü altına alınır:

“Ya hayır söyleyin ya da susun.”
(Buhârî)

Hz. Ebû Bekir (r.a), kendisine hakaret eden birine uzun süre cevap vermemişti. Adam sustuğunda o da sustu. Sebebi sorulduğunda, “Ben sustukça melek cevap veriyordu; konuşsaydım şeytan devreye girecekti,” demişti. Bu, susmanın değil; yerinde susmanın hikmetidir.



Denge, Zor Ama Kurtarıcıdır

İlginçtir ki modern bilim de bugün aynı noktaya işaret eder. Evren, son derece hassas bir denge üzerine kuruludur. Yerçekimi biraz artsa yıldızlar çöker; biraz azalsa galaksiler oluşmaz. İnsan bedeni de böyledir. Vücut sıcaklığı bir–iki derece oynadığında hayat tehlikeye girer. Psikoloji şunu söyler: Aşırı baskı travma üretir; sınırsız özgürlük savrulma doğurur. Sağlıklı insan, ölçülü sınırlar içinde gelişir.

Bilimin vardığı bu nokta, Kur’ân’ın asırlar önce söylediği şu hakikatle buluşur:

“Biz her şeyi bir ölçü ile yarattık.”
(Kamer, 54/49)

Denge kaybolduğunda sonuçlar kaçınılmazdır. Dinde denge yitirildiğinde fanatizm doğar. Akılda denge kaybolduğunda inkâr kök salar. Sevgide denge bozulduğunda bağımlılık başlar. Güç dengeyi kaybettiğinde zulme dönüşür.

Denge kolay değildir.
Uç olmak kolaydır.
Bağırmak kolaydır.
Kopmak kolaydır.

Zor olan; kızarken adil kalabilmek, severken körleşmemek, inanırken düşünmeyi, susarken hakikati kaybetmemektir.

Belki de bu yüzden Kur’ân bize uzun nutuklar yerine tek bir bağlaçla büyük bir hayat dersi verir:

“Ve…”

Çünkü insan, ancak iki uç arasında sağlam durabildiğinde insandır.

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İnsan ve denge Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İnsan ve denge yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İnsan ve Denge yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL