Çirkin ve zarafetten yoksun bazı kadınlar, gerektiği gibi övmesini bildiklerinden, ömür boyunca sevilmişlerdir. andre mauroıs
cakirismail
cakirismail

MEHLİKA SULTAN'A AŞIK YEDİ GENÇ 5

Yorum

MEHLİKA SULTAN'A AŞIK YEDİ GENÇ 5

0

Yorum

1

Beğeni

0,0

Puan

29

Okunma

MEHLİKA SULTAN'A AŞIK YEDİ GENÇ 5

MEHLİKA SULTAN'A AŞIK YEDİ GENÇ 5

BÖLÜM 9 – KUYUDAKİ ÂLEM

Gümüş yüzük, suya düştüğü anda çıkan çınlama hâlâ kulaklarında yankılanıyordu. Ahmet’in parmağına taktığı o yüzüğü, bir zamanlar onu bekleyen bir nişanlı, umutla vermişti. Ama şimdi umut, aşkın başka bir şekline evrilmişti. Bu yolculuk, artık geriye dönüşü olmayan bir yoldaydı.

Selim dizlerini kırıp kuyunun kenarına oturdu:

“Burada dinlenelim... Bu gece, içimde bir ağırlık var. Sanki her adımda başka bir ben yitip gidiyor…”

Yedi genç, kuyunun çevresine usulca uzandı. Sırtlarını taşlara yasladılar. Göz kapakları ağırlaştı, yorgunluk omuzlarına çöktü.

Ve o an, gece sustu. Yeryüzü nefesini tuttu. Gök kubbe daha da yakınlaştı sanki. Ve rüya, yavaşça üzerlerine örüldü.

Ama bu kez Mehlika Sultan yoktu.

Rüya kuyu merdivene dönüştü, basamaklardan yürüyerek aşağı indiler. Gençler, bir bir kendilerini boş bir düzlüğün ortasında buldu. Ne gökyüzünde bir yıldız, ne toprakta bir iz vardı. Ta ki, ufukta Hz. Pir belirene kadar.

O, yanlarına yaklaştığında yüzünde bildikleri o tatlı tebessüm vardı. Gözleri hâlâ ışık doluydu. Ama sesi, bu kez rüzgâr gibi içlerinden geçiyordu:

“Evlatlarım… Geldiniz. Geldiniz ama boş ellerle değil.”

Elini uzattı. Ve her birinin önünde, kalplerine dokunacak bir sahne canlandı.

Selim annesinin gözleri önünde ağladığını gördü. Kadıncağız yere diz çökmüş, “Gitme, oğlum! Ben seni tek başıma büyüttüm” diyordu. Selim gözyaşlarını tutamıyordu ama geri dönmedi.

İlyas, babasının ona verdiği kılıcı hatırladı. “Bu senin soyunun onurudur,” demişti. Rüyasında o kılıcı toprağa saplayıp yürüdüğünü gördü.

Yusuf, evleneceği kızla göz göze geldi. Kız, ona gizlice diktiği işlemeli mendili uzatıyordu. Yusuf mendili almadı. Sadece “Hakk’a söz verdim” dedi ve yürüdü.

Ömer, zengin bir mirasın eşiğindeydi. Rüyasında altınlarla dolu bir sandık önünde açılıyordu. Ömer sandığa elini sürmeden arkasına dönüp gitti.

Musa, ağabeyiyle vedalaşıyordu. “Anneme iyi bak” dedi ve yürüdü.

Rafi, öğretmeniyle karşılaştı. “Seni en zeki talebem bilirdim. Ama sen gidiyorsun” dedi öğretmeni. Rafi, “İlim, hakikati göstermediğinde yük olur hocam” deyip arkasını döndü.

Ve Ahmet... En küçükleri. O, bir kızın yüzünü gördü. Nişanlısıydı. Ona o gümüş yüzüğü vermişti. “Beni unutma” demişti kız. Ahmet titredi. Sustu. Ve yüzüğü bir kuyu attı.

Sabahın ilk ışıklarıyla birlikte, yedi genç gözlerini açtı. Kuyunun başı sessizdi. Kuşlar henüz ötmemişti. Güneş, tepelerin ardından utangaçça süzülüyordu.

Ahmet avucunu yavaşça açtı Ve yüzüğü gördü.

Gece suya attığı o yüzük, şimdi avucundaydı.

Titreyerek avuçladı. Gözleri doldu.

Selim usulca mırıldandı:

“Bu yolculukta bizimle kalanlar getirdiklerimiz değil, geride bıraktıklarımızdır.”

Ve İlyas ekledi:

“Mehlika Sultan için canımızdan başka terk etmediğimiz kalmadı. Anladım ki gideceğimiz yerde onu da terk etmemiz gerekecek.”

Belki de bu rüya, onları sadece Mehlika’ya değil, Mehlika’nın ötesine, aşkın en yüksek makamına çağırıyordu.



Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Gece şehrin kapısından çıktı:
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Kara sevdalı birer âşıktı.
Bir hayâlet gibi dünya güzeli
Girdiğinden beri rü’yâlarına;
Hepsi meshûr, o muammâ güzeli
Gittiler görmeye Kaf dağlarına.
Hepsi, sırtında aba, günlerce
Gittiler içleri hicranla dolu;
Her günün ufkunu sardıkça gece
Dediler: ’’Belki bu son akşamdır’’
Bu emel gurbetinin yoktur ucu;
Daimâ yollar uzar, kalp üzülür:
Ömrü oldukça yürür her yolcu,
Varmadan menzile bir yerde ölür.
Mehlika’nın kara sevdalıları
Vardılar çıkrığı yok bir kuyuya,
Mehlika’nın kara sevdalıları
Baktılar korkulu gözlerle suya.
Gördüler: ’’Aynada bir gizli cihân..
Ufku çepçevre ölüm servileri...’’
Sandılar doğdu içinden bir ân
O, uzun gözlü, uzun saçlı peri.
Bu hâzin yolcuların en küçüğü
Bir zaman baktı o viran kuyuya.
Ve neden sonra gümüş bir yüzüğü
Parmağından sıyırıp attı suya.
Su çekilmiş gibi rü’yâ oldu!..
Erdiler yolculuğun son demine;
Bir hayâl âlemi peydâ oldu
Göçtüler hep o hayâl âlemine.
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Seneler geçti, henüz gelmediler;
Mehlika Sultan’a âşık yedi genç
Oradan gelmeyecekmiş dediler!.. (Yahya Kemal BEYATLI)





BÖLÜM 10 – ZULÜM PLANLARI

Geniş taht odasında ağır tütsü kokuları havaya yükseliyor, bronz sütunların arasında meşaleler cılız bir kararlılıkla titreyerek karanlığa direniyordu. Duvarlardaki kabartmalarda tanrıların öfkesi, savaş arabalarının zaferi ve diz çöken düşmanlar betimlenmişti. Bu taşlara kazınmış anlatı, bir imparatorluğun kendine çizdiği efsanenin özeti gibiydi.

Roma İmparatoru Decius, kırmızı ipeklere sarılı tahtında sessizce oturuyordu. Elindeki altın yaldızlı asayı zaman zaman mermer zemine vuruyor, ama konuşmuyordu. Gözleri sabitti; karanlıkta yanıp sönen tapınak kulelerine bakıyordu.

Onun önünde eğilmiş üç figür vardı:
Pagan tapınaklarının başrahibi Melporion, eski orduların soğuk bakışlı komutanı Vartanos ve şehrin kudretli tüccarlarından, altın işlemeli pelerin giymiş Klorias.
Melporion başını daha da eğerek söze başladı:

— Yüce İmparatorum... Şehrinizde bir fitne yeşeriyor. Sizin tanrılarınıza sırt çeviren, tek bir ilaha inandıklarını söyleyen bir topluluk. Kurban kesmiyorlar, tapınaklara adak sunmuyorlar. Ve kötüsü… susarak büyüyorlar.

Decius gözlerini kıstı. Bakışı, düşmanının yüzünü değil, henüz görünmemiş bir gölgeyi arıyor gibiydi.

— Susmakla mı tehdit edilir bir taç? dedi alayla. Kurban sunmayan birkaç zavallı mı sarsacak Roma’yı?

Komutan Vartanos sessizce öne çıktı. Asker disiplinini hiç terk etmeden konuştu:

— Onların sessizliği, emirlere karşı bir itaatsizliktir, majesteleri. Askerlerimin arasında bile bazıları bu tek tanrı inancının fısıltılarına kulak veriyor. Bugün affederseniz, yarın birlikler bölünür. Sınırlar çürür.

Klorias burun kıvırdı. Konuşurken sesi yılan gibi kayarak ulaştı taht odasının taş duvarlarına:

— Ticaret yavaşladı. Halk arasında huzursuzluk var. Yeni inanç, yeni korkular doğuruyor. Tanrıların gazabını üzerimize çekeceğiz. Bu şehir, dualarla değil, kurbanlarla ayakta durur.

Decius ağır ağır yerinden kalktı. Pelerininin kenarı mermer zeminde hışırdadı. Ağır adımlarla pencereye doğru yürüdü. Dışarıda, sabaha yakın gökyüzü küllenmişti. Tanrı Jüpiter’e adanmış büyük tapınağın kuleleri karanlıkta zorlukla seçiliyordu. Decius uzun süre baktı oraya.

Sonra, sert bir dönüşle tekrar içeriye döndü. Sesi bir emir gibi patladı:

— Birliği parçalayacak olan her fikir, ihanettir. Roma’nın tanrıları, Roma’nın ruhudur. Tek tanrıya inanan herkes, yalnız bana değil, şehrin kalbine hançer saplamıştır.

Melporion hemen diz çöktü:

— O halde, emir verin yüce kralım… Tanrılarımıza kurban sunmayan her nefes, kendi kanıyla ödesin günahını.

Vartanos başını öne eğdi:

— Tapınaklar dolacak. Halk secdeye dönecek. Roma yeniden kudretle yükselecek.

Klorias sinsi bir gülümsemeyle fısıldadı:

— Zenginler, korkuyla sizin yanınızda olacak. Halk, korkunun adaletine itaat eder.

Decius tahtına geri döndü. Elindeki altın asayı bir kez daha yere vurdu.

— Yarın sabah… bildiriler duvarlara asılacak. Her vatandaş tapınağa gelip tanrılara kurban sunacak. Kim itaat etmezse, Roma’nın öfkesiyle yüzleşecek. Tapınaklar kurbanla yıkanacak, inanç tek ses olacak.

Sessizlik çöktü.

Melporion gözlerini kapattı. Sesi bir yılan gibi tısladı:

— Yeni din... doğmadan ölecek.

Ve o sırada, sarayın dışında, henüz uzak tepelerin kıyısında, yedi genç ve onların peşinden gelen bir köpek, sabaha doğru bir şehre yaklaşıyordu.

Ama o şehir, artık karara dönüşmüş bir korkunun, zulme dönüşmüş bir fısıltının pençesindeydi.

DEVAM EDECEK...

Paylaş:
1 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Mehlika sultan'a aşık yedi genÇ 5 Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Mehlika sultan'a aşık yedi genÇ 5 yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
MEHLİKA SULTAN'A AŞIK YEDİ GENÇ 5 yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL