0
Yorum
1
Beğeni
5,0
Puan
27
Okunma
Türkiye’de, özellikle yerel siyasette, liderlere olan sadakatin sınırlarını zorlayan ilginç ve çoğu zaman trajikomik hikayelerle karşılaşmak mümkündür. Adıyaman özelinde dile getirdiğiniz bu durum, belirli bir siyasi figürün çevresinde gelişen, çıkar, haysiyet ve toplumsal duruş ekseninde derin bir analizi hak ediyor.
7/24 Göz Önünde Olma Takıntısı
Bahsettiğiniz kişinin, "gece gündüz", "7/24" bir başkan figürünü sosyal medyada paylaşması, yorum yazması ve sürekli olarak "başkanın yanındayız" mesajı vermesi, modern siyasetin en belirgin özelliklerinden birini, yani görünürlük ve iltifat ekonomisini gözler önüne seriyor.
Bu tür bir aşırı çaba, genellikle şu motivasyonlardan beslenir:
Menfaat Beklentisi: Başkanın nüfuzunu kullanarak bir iş, pozisyon veya ihale elde etme umudu.
Kabul Görme İsteği: Liderin dar çevresine girme, "içeriden" biri olma ve bu yolla toplumsal statü kazanma arzusu.
Güçten Pay Alma: Başkanın sahip olduğu karizmatik otoriteden kendine bir pay çıkarma çabası.
Tek Taraflı Sadakat ve Onurun Aşınması
Ancak bu çabanın en acıklı yanı, sadakatin tek taraflı olmasıdır. Sizin de belirttiğiniz gibi, kişi sürekli başkanı yüceltirken, başkanın kendisi veya çevresi (akrabaları) tarafından küçümsenmekte, hatta küfürle karşılık görmektedir.
Bu durum, bireyin kendini aşağılama pahasına sürdürdüğü bir ilişki modelini gösterir. Bu döngüde:
Liderin Çevresi: Kişinin sınırsız sadakatini bir zayıflık olarak algılar ve bu durumu istismar etme hakkını kendinde bulur.
Kişinin Kendisi: Menfaate o kadar odaklanmıştır ki, onurunu, gururunu ve karakterini bir kenara bırakır. Aldığı hakaretleri, "amaca giden yolda katlanılması gereken küçük bedeller" olarak rasyonalize eder.
Not: Bu, sadece bireysel bir problem değil, aynı zamanda o siyasi figürün çevresindeki ahlaki çürümenin de bir göstergesidir. Bir liderin çevresi, kendisine sınırsız destek veren birine saygı göstermiyorsa, o liderin ve çevresinin değer yargıları sorgulanmalıdır.
İnsanın Duruşu ve Karakter Meselesi
Toplumsal olarak "yazık" hissini uyandıran nokta, bir insanın "duruş" sahibi olmamasıdır. Bir insan, siyasi görüşü ne olursa olsun, bir noktada "Benim de bir haysiyetim var" diyebilmelidir.
Karakter, çıkarın bittiği yerde başlar. Siyasi destek, karşılıklı saygı ve ilkeler üzerine kurulu olmalıdır. Sadece menfaat için kendini bu denli feda etmek, kısa vadede küçük kazançlar getirse bile, uzun vadede bireyin toplumsal itibarını ve öz saygısını yok eder. Başkan ve çevresinin onu "takmaması" gerçeği, bu itibar kaybının en somut kanıtıdır.
Kendine Yapılan En Büyük Haksızlık
Sonuç olarak, bu kişi, başkalarına yaranmaya çalışırken en büyük zararı kendine vermektedir. Siyasetin geçici olduğunu, makamların bir gün biteceğini unutarak, karakterini kalıcı olarak yaralamaktadır.
Bu hikaye, Adıyaman’daki isimsiz bir figür üzerinden, güç ilişkilerinin ve çıkar odaklı siyasetin insan onurunu nasıl öğüttüğünün ibretlik bir örneğidir. Boşuna kendini rezil etme uyarısı, sadece bu kişiye değil, siyasetin gölgesinde haysiyetini kaybetme riski taşıyan herkese yapılmış vicdani bir çağrıdır.
Hüseyin TURHAL
Gazeteci - Yazar
5.0
100% (1)