Alçak ruhlu olanlar para arar, yüksek ruhlu olanlar ise saadet arar. ostrovski
MuratKEREMk
MuratKEREMk

İLÂHÎ ADALETİN GÖLGESİNDE BİR KAHRAMAN

Yorum

İLÂHÎ ADALETİN GÖLGESİNDE BİR KAHRAMAN

0

Yorum

0

Beğeni

0,0

Puan

26

Okunma

İLÂHÎ ADALETİN GÖLGESİNDE BİR KAHRAMAN

İLÂHÎ ADALETİN GÖLGESİNDE BİR KAHRAMAN

Hz. Ali (r.a.)’nin Çile, Cesaret ve Hikmetle Örülü Yolu

Yazar: Murat Kerem

Kılıçların Gölgesinde Doğan Adalet

Medine’nin sessiz geceleri, bir ismi fısıldardı: Hz. Ali (r.a.)
O ad, cesaretin sükûnetle birleştiği, ilmin vakar ile harmanlandığı bir yürek sahibini taşırdı.

Resûlullah’ın kapısında büyüyen, ilk iman edenlerden biri olan, kendisine “Allah’ın Aslanı” unvanı verilen Hz. Ali (r.a.), sadece bir komutan değil; davanın özünü kalbinde yaşayan bir veliydi.

Peygamber Efendimiz onun hakkında,

“Ben hikmet şehriyim, Ali ise onun kapısıdır.” buyurduğunda [1]
Hz. Ali (r.a.)’nin ümmet için bir ilim ve irfan kapısı olacağını haber veriyordu.

Yine bir başka vesileyle:

“ Ali (r.a.) bendendir, ben de Ali denim.” (Ev kema kal) buyurmuş,
bu yakınlığın sadece akrabalık değil bir ruh ortaklığı olduğunu göstermişti [2].



Peygamber Hanesinin Gölgesinde Büyüyen Bir Yıldız

Hz. Ali (r.a.) çocukluğunu Peygamber’in evinde geçirmişti.
Yıllar sonra sahabe, Hz. Ali (r.a.)’nin Resûlullah’a benzeyen tavrını, yürüyüşünü, konuşma tarzını görünce “sanki O’nu görüyoruz” derlerdi.

İlk Müslümanlardan biri oluşu, zihninin berraklığı ve kalbinin teslimiyeti ile açıklanır.
Resûlullah’ın hicret gecesinde onun yatağına yatması ise kahramanlığının zirve işaretlerinden biriydi.

Peygamber’i öldürmek isteyenler kapıya yığılmışken Hz. Ali (r.a.), hiç tereddüt etmeden O’nun yatağına yatmıştı.
Kaynaklar, bu sahneyi İslâm tarihinin en vakarlı teslimiyet anlarından biri olarak kaydeder [3].



Bedir’den Hayber’e: Cesaretin Adı Hz. Ali (r.a.)

Bedir’de kılıcını kaldırdığında gençti,
Uhud’da gövdesi yara içinde kaldı ama kalbi dimdikti,
Hendek’te Amr b. Abdüved’i yere serdiğinde ise orduların morali yeniden ayağa kalktı.

Fakat onun en parlak sahnesi Hayber’de idi.

Hayber kapısının günlerce açılmadığı bir zamanda Resûlullah şöyle buyurmuştu:

“Yarın sancağı öyle birine vereceğim ki, Allah ve Resûlü onu sever; o da Allah ve Resûlü’nü sever.” [4]

Ertesi gün sancak Hz. Ali (r.a.)’ye verildi.
O da yürüdü, kapıyı tek hamlede sökerek tarihe geçti.

Bu sadece bir savaş sahnesi değil; ilâhî bir teyidin görünür hâliydi.

Hilâfet Günlerinde Fırtınanın Ortasında Bir Sultan

Peygamber sonrası dönemde Hz. Ali (r.a.)’nin hilâfete gecikmiş bir şekilde gelmesi hep merak konusu olmuştur.
Bu meseleye dair bazı âlimler, Resûlullah’ın Hz. Ali (r.a.)’nin hilâfetini arzu ettiğini, fakat ilâhî takdirin başka şekilde tecelli ettiğini ifade ederler.

Bir büyük zat bu durumu şöyle yorumlar:

“Eğer Hz. Ali (r.a.) ilk halife olsaydı, onun pervasız doğruluğu, keskin adalet anlayışı ve zâhidane duruşu kabileler arasında kıskançlık ve rekabeti fitneye dönüştürebilirdi. İlâhî murad, onun hilâfetinin daha sonra gerçekleşmesi yönündeydi.”

Hilâfet Hz. Ali (r.a.)’ye geldiğinde ise ümmet çoktan karışmıştı.
Cemel olayı bir yangın gibiydi.
Sıffîn ise kardeşi kardeşe kırdıracak kadar acı bir imtihandı.
Haricîlerin fitnesi de günlerce süren bir fırtına gibi etrafı sarmıştı.

Bu hadiselerin tamamı, Resûlullah’ın önceden haber verdiği gaybî müjdeler içinde yer almıştı. Peygamber bir gün Hz. Ali (r.a.)’ye bakarak şöyle demişti:

“Sen, ahdini bozanlarla, haksızlık edenlerle ve dinden çıkanlarla savaşacaksın.” [5]

Bu üç grup, tarih sahnesinde
• Cemel ehli,
• Sıffîn ordusu ve Haricîler
olarak ortaya çıktı.

Bu durum, Hz. Ali (r.a.)’nin kaderine yazılan mücadelenin ilâhî bir tecelli olduğunu gösteriyordu.



Zü’l-Fekâr’ın Ardındaki Hikmet: Hz. Ali (r.a.)’nin Adalet Anlayışı

Hz. Ali (r.a.) sadece bir kahraman değildi;
o, adaletin beden bulmuş hâliydi.

Hak uğruna kendi akrabası aleyhine bile karar verecek kadar tarafsızdı.

Bir keresinde halife iken, zırhı çalınmıştı.
Hırsız olduğu iddia edilen kişiyle beraber kadının huzuruna çıktı.
Kadı, halife ile sanığı eşit gördü.
Hz. Ali (r.a.) ise bu duruma sevinerek şöyle dedi:

“İşte adalet budur.”

Bu sahne, İslâm hukukunun vicdanî yönünü aydınlatan bir fener gibi tarihte durur.



Zü’l-Fekâr’ın Susturulduğu Gün: Şehadet

Resûlullah bir gün Hz. Ali (r.a.)’ye:

“Sakalın senin başının kanıyla boyanacaktır.”

diye haber vermişti [6].

Haricilerden Abdurrahman b. Mülcem bir sabah mescidde Hz. Ali (r.a.)’ye saldırdığında, adaletin sesini kısmaya çalışmıştı.

Fakat Hz. Ali (r.a.)’nin sönen sesi bile bir hakikati fısıldıyordu:

Karanlık, ışığın değerini arttırır.

Hz. Ali (r.a.) şehadete yürürken bile suçluya merhamet dileyen, adaleti son nefesinde bile savunan bir gönle sahipti.

“Acı çektirmeyin, bir darbe indirdi ise siz de bir darbe indirin.”

Adalet onun için kılıçtan önce gelen bir ilkeler manzumesiydi.



Hz. Ali (r.a.)’nin Mirası: İlim, Ahlâk ve Cesaret

Resûlullah’ın “hikmet şehrinin kapısı” olarak nitelendirdiği Hz. Ali (r.a.)’nin ilmi bugün hâlâ dimağları aydınlatır.

Onun sözleri, Zü’l-Fekâr’ın keskinliğini taşırken bir o kadar da derin bir irfan kokar.

Hz. Ali (r.a.), cesaretiyle Bedir’in yıldızı;
hikmetiyle ümmetin rehberi;
adaletiyle insanlığın ufkudur.

Onun hayatı, çile ile kemalin nasıl birleştiğinin bir ispatıdır.

Bir Hakikat Gövdesi Üç Kelimede Toplanır

Hz. Ali (r.a.) hem kılıç hem kalem hem kalp sahibiydi.
Onda cesaret ile merhamet, adalet ile şefkat, Zülfikâr ile hikmet aynı gövdede birleşmişti.

Bugün Müslümanlara düşen görev, Hz. Ali (r.a.)’nin hayatından şu üç dersi almaktır:
• Adalet karşısında kim olursa olsun gerçeği söylemek,
• haksızlık karşısında geri çekilmemek ve her zorluğun içinde hikmet aramayı sürdürmek.

Hz. Ali (r.a.)’nin yolu, sadece bir tarih yolculuğu değil; hakikatin ışığında yürümek isteyen her insanın yoludur.



Kaynakça
1. Tirmizî, Menâkıb, 18.
2. Tirmizî, Menâkıb, 31.
3. İbn Hişâm, Sîre, 1/483.
4. Buhârî, Cihâd, 167; Müslim, Fedâilü’s-Sahâbe, 32.
5. Müslim, Fiten, 55; Tirmizî, Menâkıb, 20.
6. Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/348; Hâkim, Müstedrek, 3/139.

Paylaş:
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
İlÂhÎ adaletin gölgesinde bir kahraman Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz İlÂhÎ adaletin gölgesinde bir kahraman yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
İLÂHÎ ADALETİN GÖLGESİNDE BİR KAHRAMAN yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL