0
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
140
Okunma

Başlangıçta her şey ışık doluydu.
Gülüşler, mesajlar, tatlı sözler…
Hatun her anı kalbine kazıyordu;
O da öyle diyordu, sanki dünya sadece ikisi için dönüyordu.
Ama zamanla gölgeler çöktü.
Kıskançlıklar, küçük sözler, gizli sınavlar…
Her gülüşün ardında bir soru, her sessizliğin ardında bir tehdit vardı.
Hatun, tatlı dille denedi:
“Bırak beni, git, birbirimizi yakmayalım.”
Ama nafile…
O her defasında “Benden vazgeçemezsin” dedi.
Güzel anlar, tatlı sözler, artık bir zincir gibi kalbini sarıyordu.
O eski günlerden, fotoğraflardan, videolardan bir tuzak kurdu.
“Bak, hatırla, güzeldiğimiz günler…”
Ama Hatun biliyordu:
Tazelenen duygular, yeniden aynı hakaretlerin, aynı kısıtlamaların başlangıcı olacaktı.
Bugün Hatun dayanamadı.
Zıvanadan çıktı, öfkesini patlattı.
Karakolun kapısına girdi:
“Böyle bir adam var!”
Sesli mesajlarda yılların birikmiş öfkesini döktü.
Ama farkındalık vardı artık.
Eskisi gibi olmamalıydı;
Artık yalnızca kendine aitti.
O hâlâ “Sen bana aitsin” diyordu.
Ama Hatun anladı:
Bu sevgi değil, kontrol ve saplantıydı.
Kimseye ait değildi;
Kendi kalbi, kendi özgürlüğü vardı.
Ve Hatun, yüreğindeki yangınla eserlerini dünyaya açtı.
Şiirleri, yazdıkları, duygularının en derin hali artık sadece kalbinde değil,
herkesin görebileceği bir yerdeydi.
YouTube’da paylaştı, sosyal medyada yayınladı.
Her kelimesi, her dizesi, bir zamanlar onu kontrol etmeye çalışan zincirleri kırıyordu.
Eski mesajlar, tehditler, manipülasyonlar artık etkili değildi.
Hatun fark etti:
Her paylaşım bir şiir değil;
Kendi özgürlüğünü, kendi gücünü ilan etmekti.
Onun onayı olmasa da, eserleri değerliydi;
Tehditler Hatun’un ışığını söndüremezdi.
Ve böylece, Hatun hem geçmişin gölgeleriyle yüzleşti,
hem de kendi sesiyle dünyaya varlığını duyurdu.
Artık kimse onu susturamaz,
kimse onun yaratıcı gücünü elinden alamazdı.
Küllerden doğan Hatun, sadece kendi ışığıyla parlıyordu.
5.0
100% (1)