0
Yorum
6
Beğeni
5,0
Puan
311
Okunma

Yarım Kalan Mektup – II. Bölüm: Gülün Sırı
Deniz’in sesi hâlâ kulaklarında yankılanıyordu.
“Geldim işte sana… Sevdamızı hiç bırakmadım…”
Elif’in gözleri gözlerine değmiş, zaman bir anlığına durmuştu.
Ama sonra bir sessizlik çöktü odaya.
Çok derin bir sessizlik.
Elif, gözlerini açtığında yalnızdı.
Ne Deniz vardı, ne o kokusunu hâlâ taşıyan kırmızı gül…
Yastığının üzerinde sadece bir not buldu:
“Beni bulduğun anda, zaten bendesin.”
O andan sonra Elif, gerçek ile hayal arasında bir çizgide yaşamaya başladı.
Ne zaman gözlerini kapatsa, Deniz oradaydı.
Gülümseyen gözleri, titreyen sesi, her zaman söylediği gibi:
“Senin olduğun her yer bana yurt.”
Ama dış dünya gerçekti.
Ve Elif’in bedeni her geçen gün daha çok susuyordu.
Bir sabah annesi Elif’in başucuna geldi.
Sessizce oturdu, başını kızının göğsüne koydu.
Kalbinin zayıf atışlarını hissetti.
Ve Elif fısıldadı:
“Anne, ben çok güzel bir yerdeyim… Rüyalarım gerçek oluyor burada…”
Gözleri dalgaya benzer bir huzurla kapandı.
Bir daha hiç açılmadı.
Ama işte o anda, mucize dediğimiz şey oldu.
Kapı bir kez daha çaldı.
Şadi Bey açtı.
Ve orada duruyordu.
Gerçek Deniz.
Solgun ama canlı.
Yaralı ama kararlı.
Elinde eski bir zarf ve kurumuş bir gül…
Gözleri dolmuştu.
“Ben çok uğraştım,” dedi. “Yıllarca seni aradım. Elime bu mektup geçtiğinde nefesim kesildi… Geciktim ama geldim…”
---
Elif’in cenazesi çok sade, çok naifti.
Ama tabutunun üzerine kimse çiçek bırakmadı.
Sadece Deniz, avuçlarının arasına sakladığı o gülü koydu.
Ve fısıldadı:
“Bu gülün sırrı seninle yaşadı, şimdi benimle devam edecek…”
O günden sonra Deniz kayboldu.
Ama bazı sabahlar, Elif’in mezar taşında taze kırmızı bir gül belirirdi.
Kimse onu bırakırken görmezdi.
Ama her defasında yanına küçük bir not iliştirilirdi:
“Aşk mektupları bazen yarım kalmaz…
Sadece sonsuza dek okunur.”
Yazar: Meltem Mesture Güven
5.0
100% (1)