Para, gübre gibi etrafa yayılmazsa işe yaramaz. baco
Aşık-ı boğaz
Aşık-ı boğaz

GÖÇ

Yorum

GÖÇ

( 1 kişi )

0

Yorum

5

Beğeni

5,0

Puan

283

Okunma

GÖÇ

Akşamın son ışıklarında, ilk küreklerini suya vurmuştu. Ağlarını öğleden sonra hazırlayıp sandalına dizmişti. Hava kararmadan ağların sularla buluşması gerekiyordu. Sabaha kadar denizde kalacak, sabahın ilk ışıklarından sonra toplanacaklardı. Sonra bakılacaktı günün bereketine. Ayıklanıp balıklar, temizlenecek ağlar yosunlardan, akşama doğru aynı tekrar, aynı buluşma denizle.

Seviyordu işini Hakan. Hatta tutkuluydu, sevdalıydı da denebilir denize. Babası erken veremden gitmişti. Annesi ve iki kardeşiyle kalmışlardı. Annesi yeşil gözleri nedeniyle ‘yosun gözlüm’ dediği Hakan’a;
-Mutlaka hepinizi okutup bu denizden kurtaracağım. Babanız gibi verem olup yitmenize izin vermeyeceğim.
Derdi devamlı. Babası Hakanı çok severdi liseyi bitirinceye kadar, onun üzüleceğini düşünüp hiç denize çıkarmazdı onu, sen derslerine çalış derdi. Hakan onunla balığa çıkmak için yalvarırdı. Çünkü o deniz hayranıydı. Tutkusuydu deniz. Bıraksalar sandalda yatıp kalkacaktı.

O yıl, bilgisayar mühendisliğini kazandığı yıl babası onlara veda etmişti. Hakan babasını çok severdi. Onun kahramanıydı. Gördüğü en yetenekli balıkçı ve denizciydi. Babasının gitmesinden bir hafta sonra annesiyle kahvaltıda konuşmaya başladı.
-Anne, babam bize bir ev birde sandalla ağları bıraktı. Azda olsa emekli maaşı da gelecek. Kaydımı yaptırdım. Bence bu yıl okulu dondurabilirim. Bir yıl ben denize çıkayım, toparlanalım. Kardeşlerim küçük ortaokul, lisede, ben size bakarım her şeyi tamamlarım. Bir yıl sonra sistemi oturtup, okulla birlikte devam ederiz.
-Ben bu köyün kızıyım. En az baban kadar denizi balıkçılığı bilirim. Sen ve kardeşlerin okula gideceksiniz. Ben balığa gideceğim. Konu kapandı.
-Bak anne tek başına olmaz. İkimiz birlikte yapalım. Akşam beraber atarız, sabah ben toplarım sen her zaman gelmesen de olur. Sonra ben okula giderim sen ağları ayıklarsın. Akşama tekrar birlikte atarız. Tamam mı? Tek olmaz, yoksa hiç gitmem okula. Anlaştık mı?
-Tamam, okula başla duruma bakarız.

Yazın okullar kapandığında iş kolaydı. Kışın sabah gün doğunca hemen ağlar çekilecek, temizlenecek mezata balık yetiştirilip, eve, sonra doğru okul için vapura. Kışın bayağı çaba ve koşturmaca gerekiyordu.
Vapur başka bir sevdaydı. Sabah 7 de kalkan vapur, çalışanların yol dostu. Kışın sıcak ortamda mis gibi çayın kokusu ve poğaça ile sabah kahvaltısı ve havada sevda kokusuyla yanına oturan Zeynep. Yüzüne bakınca yüreğinin fırtınaya tutulduğu kız. Aynı yaşta, aynı okullarda okumuşlardı. Şimdi okulları ayrılmıştı. Zeynep mimarlık kazanmıştı. Liseden beri aralarında adı konmamış bir yakınlık vardı. Evleri de yan yanaydı. Yani Nermin teyzenin kızı, arkadaşı Zeynep, gizli dillenmeyen aşkı.

Hakan akşam denize çıkarken Zeynep balkona çıkar arada el sallardı ona. Aslında gönüller deniz üstünde sarılmaktaydı ama dile henüz dökülememişti.
Dördüncü senelerinde, küçük yerin kurallarının baskısıyla açıklanamayan artık açıklanması kaçınılmaz olan sevdaları, yine sabah vapurunda, Hakan’ın içinden kendi kendine artık yeter deyip açıkça;
-Zeynep benim sana ilgimin özel olduğunu anlamışsındır. Nasıl giriş yapılır, ifade edilir bilmiyorum. Belki tuhaf karşılarsın ama ‘ben seni seviyorum’
Deyip yutkundu ve başarmanın huzuruyla, belki vapurdaki koltukta kendini en rahat hissederek oturduğunu andı.
-Bildiğimiz ama birbirimizle konuşamadığımız lakin herkesin bilip konuştuğu bir şey sevgilim. Dilimizde yoktu ama içimizde bunu hep söylüyorduk, liseden beri. Şimdi dile döktük sadece.
Dedi ve elini tuttu Hakan’ın. Birkaç kişi gördü, bilinen bir şey olduğundan farklı bir tepki verilmedi. Sadece hafifçe gülümseyerek içlerinden aşklarını kutladılar.

Okulları bitmişti. Her ikisi de okulu birincilikle bitirmişti. Amerika’da yüksek lisans için aynı şehirlerde müracaatta bulunmuşlardı. İkisi de aynı şehirde tam burslu kazanmışlardı. Sevinç içinde konuşup gitmeye hazırlanıyorlardı. Zeynep’in annesi Nermin, Hakan’ın annesine;
-Abla bunlar Amerika’ya gidecekmiş. Ne yapacağız?
-Gitsinler kendilerini kurtarsınlar. Bak benim eşim yok ama senin var. Ben buna rağmen, gidip başarılı olup kurtarsınlar kendilerini diyorum. Sakın ters bir şey söylemeyin çocuklara. Hemen evlendirip gururla onları yollayacağız.
-Doğru abla, kader üzülsek te yollayacağız, dediğin gibi.
Aceleyle evlerin önünde küçük ama içten, mutlu bir düğünle evlendiler.

Hakan günlerce çıktığı balıkta denize bakarak aldığı kararın doğru olup olmadığını suyla tartıştı. En çok denizin aynasındaki yüzünü beğenirdi. Her baktığında kendi yüzünü gördüğü deniz, ona kendi hüzün ve kararsızlığını görmesini sunuyordu. Berrak suyun hareketiyle oynaşan görüntü verilecek kararın ne kadar hassas olduğunu vurguluyordu. Bu hareketlilik beyninde yüzlerce fikri dalgalandırıyordu. Arada yüzünün görüntüsünden geçen bir balık onu öpüp kal demekteydi. Çoğunlukla suya bakarak içinden bazen de dilinden suya dökülerek kararın doğrulamasını yapıyordu. Kararsızlık tam giderilememişti. Bir tarafta gönülden sevdiği çocukluk aşkı, rüyalarının güzellerini süsleyen denizi bırakmanın hüznü, diğer yanda aşkıyla başarılı bir gelecek iyi yaşam sunacak bir yolculuk. Biliyordu, kendini tanıyordu, başladığı işi sonuna kadar götürüp mutlaka başarılı olacağının inatçılığını. Bu da onun uzun süre dönemeyeceğinin gerçeğiydi. Kalsaydı, mütevazi ama tüm mutluluğunu sadece kendisinin hissedeceği yaşam vardı. İlerde çocuklarına, babasının kendine sunduğundan biraz fazla imkanlar. Kendi küçük dünyasının mutluluğu için onların yaşamını kısıtlamak. Bir de yeni işi dolayısıyla zaten şehire taşınmak zorunda kalmaları da muhtemeldi.
Bunu onlara yapamazdı. Kendi küçük dünyasındaki mutluluğu bencillik olurdu. Artık yalnızda değildi. Aynı duyguları onunla paylaşan, denizle yaşamı kadar sevdiği Zeynep vardı. Onu da en az onun kadar seviyordu. Tek tesellisi oydu. Olmasaydı bu yolculuk düşünülmezdi bile.

Verdiği karar doğruydu. Çocukluk aşkını çocukluğunda bırakıp, gençlik aşkıyla genç yaşamında serüvene çıkmalıydı.
İki genç ellerinde bavulları kapının önüne çıktılar. Hüzün ve ağlamaklı vedalaşmalar yaşandı. Tam ayrılacakları zaman Hakan Zeynep’e
- Bir dakika bekler misin Zeynep.
Dedi ve deniz kıyısına yürüdü küçük bir kayaya oturdu. Bir müddet suya baktı. Küçük bir kaya balığı ona bakıyordu ‘gitme’ der gibi. Eğildi denizden bir avuç su aldı, dudaklarına götürdü. Öptü! ‘Şimdilik hoşça kal can dostum, baba yadigârım’ dedi usulca.
Annesi anlamıştı. Yosun gözlüsünün denize vedasını. Gözünden yaş boşaldı.

İki genç bavulları ellerinde, el ele verip Yeni Dünya da, yeni geleceğe doğru yola çıktı.
Heyecan, hüzün ve umutla!

Paylaş:
5 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

5.0

100% (1)

GöÇ Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz GöÇ yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GÖÇ yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL