Bir kimsenin beni yüzüme karşı methetmeye hakkı olursa, yüzüme karşı beni tenkit etmeye de hakkı olması lazımdır. bısmark
Erdoğan Ateşin
Erdoğan Ateşin

FAŞİZM, OLİGARŞİ, OTOKRASİ VE BONAPARTİZM...

Yorum

FAŞİZM, OLİGARŞİ, OTOKRASİ VE BONAPARTİZM...

( 1 kişi )

0

Yorum

4

Beğeni

1,0

Puan

211

Okunma

FAŞİZM, OLİGARŞİ, OTOKRASİ VE BONAPARTİZM...


Türkiye’de mevcut yönetim biçimini değerlendirirken klasik kavramlar olan faşizm, oligarşi, otokrasi, bonapartizm gibi çerçeveler üzerinden bir analiz yapılabilir. Türkiye’nin son yıllarda yaşadığı dönüşümler ve sonuçları üzerinden devam eden tartışmalar bugünü anlamak açısından önemli...

Tek Adam Yönetimi, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi ile birlikte yasama ve yürütmenin tamamen, yargının önemli bir kısmı tek adama bağlandı. Kuvvetler ayrılığı büyük ölçüde işlevsizleşti ve bu süreçte, kurumsal çöküş ve tasfiye ile birlikte, Parlamento etkisizleşti. Anayasa Mahkemesi ve yargı bağımsızlığını kaybetti, kamu kurumları parti-devlet yapısına dönüştü ve devam eden süreçte, sermaye üzerinde Kontrol, kamu kaynaklarının ve ekonomik gücün belirli sermaye gruplarına peşkeş çekilmesi, yandaş sermayenin palazlanmasına yol açtı...Palazlanarak büyük bir kuvvet haline gelen siyasi iktidar, baskı ve sindirme Politikalarıyla, medya neredeyse tekelleşti, muhalif sesler susturuldu, kitlesel tutuklamalar ve baskıcı güvenlik politikalarıyla sokaklar kitlelere yasaklandı...

Bu tablo içerisinde Türkiye’yi faşist bir devlet olarak değerlendirmek mümkün mü?
Faşizm, genellikle militarist bir seferberlik, totaliter bir ideoloji, örgütlü paramiliter güçler ve ekonominin tamamen korporatist bir modele oturması ile tanımlanır. Türkiye’de otoriter bir yönetim var, ancak Mussolini veya Hitler faşizmine benzer bir totaliter mobilizasyon varımdır tartışılır . Ancak baskıcı, faşizan otoriter bir rejim olduğu kesin.

Oligarşi,
Oligarşik rejimler, belirli bir sınıfın veya küçük bir grubun iktidarı ele geçirdiği rejimlerdir. Türkiye’de sermaye grupları, güvenlik bürokrasisi, yargı ve medya kartelleri iç içe geçmiş durumda. O nedenle Siyasal İslamcı elit ve onun etrafında şekillenen sermaye gruplarıyla birlikte oligarşik bir yapı var diyebiliriz.

Bonapartizm,
Karl Marx’ın tanımladığı Bonapartizm, kriz dönemlerinde halkın desteğiyle bir liderin kurumları etkisizleştirerek devleti şahsileştirmesiyle ortaya çıkar. Hala arkasında belli bir kitle desteği olan Türkiye’deki rejim, Bonapartist özellikler taşıyor: Devletin tepesinde bir kişi var, kurumlar ona tabi kılınmış, halkın belli bir kesimi bu liderliği destekliyor ama bu lider aynı zamanda sermaye ile hala denge oyunları oynuyor.

Türkiye, klasik faşizme tam olarak oturmayan, ancak otoriter, oligarşik ve Bonapartist özellikler taşıyan kişiselleştirilmiş bir tek adam rejimi altında. Devletin kurumsal yapısı büyük ölçüde lağvedildiği için rejim, "diktatoryal Bonapartizm" ya da "seçimli otokrasi" gibi kavramlarla açıklanabilir.

Peki rejimi, toplumsal dinamikleriyle nasıl bir kırılma bekliyor?...
Rejimin krizi derinleştikçe baskının dozajı artıyor. Ekonomik kriz, sermaye bölünmeleri ve ya toplumsal hoşnutsuzluk arttıkça, yönetici sınıf ancak baskıyı artırarak iktidarını sürdürebilir. Bu tür otoriter rejimler zayıfladıkça daha da sertleşecektir...

Ancak burada önemli bir nokta var. Türk burjuvazisi hem zayıf hem de bağımlı, işbirlikçi bir burjuvazi. Küresel sermayeye bağımlılığı yüksek olan bir ekonomi, aşırı baskıcı bir yönetimi ne kadar sürdürebilir? Büyük burjuvazi için sermaye hareketliliği ve uluslararası piyasalara erişim hayati. Bu yüzden hem içerideki toplumsal baskılar hem de dış dinamikler, rejimin sıkışmasını hızlandırıyor.
Önümüzdeki Olası Senaryolar
Daha Şiddetli Baskı ve Faşizan Eğilimler...
İktidar, kitlesel baskıyı artırır.
Hukukun tamamen ortadan kalkması, paramiliter grupların artışı.
Medyanın %100 kontrol altına alınması, tüm muhalif yapıların kapatılması.
Sistem İçi Çatışmalar ve Çözülme
AKP içindeki sermaye gruplarının çıkar çelişkilerinin büyümesi
Bürokrasi içinde sadakat krizlerinin ortaya çıkması...
Ekonomik iflas, halk desteğini iyice aşındırır.
Yeni Bir Rejim Biçimi (Askeri-Polis Devleti?)
Devletin tamamen güvenlik güçleri eksenli bir yapıya dönüşmesi.
Sivil siyasetin sembolik hale gelmesi.
Uluslararası sermaye ile zoraki uzlaşma çabaları.

Türkiye burjuvazisi, geçmişte olduğu gibi, bir noktada yeni bir "restorasyon" projesine de yönelebilir. Ancak bu restorasyon, toplumsal tabanın örgütlü gücüne bağlı. Eğer aşağıdan güçlü bir örgütlenme olmazsa, en iyi ihtimalle yeni bir "ılımlı otoriterlik" aşamasına geçilir.

Bütün Bu Süreçlere Karşı Devrimci Tavır Nasıl Olmalıdır?
Yerel inisiyatiflerle birlikte kitleler içinde olarak kitleleri daha ileri talepler etrafında örgütlemek ve sistemin otoriter faşizan baskılarına karşı meşru zeminlerde aktif diremmek tavrında ısrar, sürece devrimci derinlik kazandırarak, muazzam bir doğal kadro birikimi sağlayacaktır...Mücadele kendi doğal kadrosunu üretecektir...
Bu yaklaşım, hem tabanda güçlenme hem de meşru alanları sonuna kadar kullanma stratejisini birleştirdiği için önemlidir. Yerel inisiyatifler, merkezi otoritenin kontrol mekanizmalarından daha bağımsız hareket edebilen ve doğrudan halkın ihtiyaçlarına dayanarak örgütlenen yapılar olabilir.

Yerel İnisiyatiflerin Rolü,
Ekonomik ve Sosyal Dayanışma Ağları,
Kooperatifler, işçi komünleri, dayanışma ağları gibi yapılar oluşturulmalıdır.
Toplumun temel ihtiyaçlarını karşılayan alternatif yapıların gelişmesi,
Kültürel ve Siyasal faaliyet Mekanizmalarının oluşturulması...
Mahalle komiteleri, forumlar, yerel basın-yayın organları ile kitlesel bilinç yükseltilmeli.
Faşizmin yalnızca bir baskı mekanizması olmadığı, aynı zamanda ideolojik hegemonya olduğunu unutmamak gerek.
Direniş Hatlarının Örgütlenmesi
Grevler, kitlesel eylemler, boykotlar gibi yöntemlerle ekonomik ve siyasal baskıya karşı kitleleri harekete geçirmek.
Hukuki ve meşru alanlar sonuna kadar kullanılmalı ancak gerektiğinde sokak siyaseti de devreye sokulmalıdır.
Meşru Zeminlerde Aktif Direnişin Önemi,
Faşizan baskıya karşı direnişte hukuki, sendikal ve siyasal alanların sonuna kadar kullanılması, rejimin meşruiyet krizini derinleştirir, bu süreç itiraz edenlere meşruiyet kazandırır.
Bu mücadelelerle sendikalar, demokratik kitle örgütleri ve barolar gibi yapılar güçlendirilerek daha aktif hale getirilecektir...

Mahkemeler, uluslararası insan hakları örgütleri gibi kanallar kullanılarak baskılar teşhir edilmelidir...
Kamuoyu desteğini genişletmek için medya ve iletişim araçları etkin kullanılmalıdır.

Hem yerelde kökleşen alternatif yapılar, hem de merkezi otoritenin meşruiyetini aşındıran kitle eylemleri birleştiğinde, faşizan baskının etkisini kırmak mümkün olacaktır. Bu tür bir stratejinin devrimci bir dönüşüme evrilmesi için kitlelerin taleplerini devrimci bir perspektife taşıyan öncü yapılar süreç içinde şekillenecektir? Öncü kadrolar ve kitle hareketi arasındaki ilişki stratejik bir görev olarak kavranmalıdır...

Öncü kadrolar, kitle hareketinden bağımsız olarak dışarıdan inşa edilmez, mücadele sürecinde doğal olarak ortaya çıkarlar. Bu, klasik Leninist "öncü parti" anlayışından farklı olarak, daha diyalektik ve dinamik bir süreçtir. Yani, kitlesel direniş ve örgütlenme süreci, kendi liderlerini ve koordinasyon mekanizmalarını da yaratacaktır...Pratik mücadelenin üreteceği doğal önderlik...

Öncü Kadroların Direniş İçinde Ortaya Çıkması,
Pratik İçinde Şekillenen Liderlik anlayışını da pekiştirecektir...
Kitle mücadelesinde inisiyatif alan, kitlelerle doğrudan bağ kuran, onları yönlendiren ve örgütleyen kadrolar, doğal öncü kadrolara dönüşürler.

Bu liderler, klasik bürokratik parti mekanizmalarıyla değil, doğrudan halkın içinde, yerel mücadeleler aracılığıyla şekillenirler.

Kitle Hareketi ve Öncülük Arasındaki Diyalektik Bağ,
Öncü kadrolar, yukarıdan dayatılan bir ideolojik dogmadan değil, mücadelenin iç dinamiklerinden güç alarak ortaya çıkarlar..

Kadrolar, kitle hareketini yönlendirme yeteneğine sahip olmalı ama kitlelerden kopuk olmamalıdır.
Yerel ve Merkezi Dinamiklerin Bütünleşmesi için,

Yerel önderler ve yerel mücadele odakları, bir araya gelerek merkezi koordinasyon ağları oluşturmalıdır...
Bu yapı, Leninist "demokratik merkeziyetçilik" anlayışını aşarak, aşağıdan yukarıya demokratik ve kolektif karar alma mekanizmalarına dayanmalıdır...

Kitle Hareketi, Geçici Değil Kalıcı Örgütlenmelere Evrilmelidir...
Direniş anlık ve geçici patlamalarla sınırlı kalmamalı, yerel örgütlenmelerin sürekliliğini sağlayan komünler, meclisler ve kolektifler kurulmalıdır.

Bu yapıların doğrudan emekçilerin inisiyatifinde olması sağlanmalı, yani halkın kendisini yönetmesinin pratik okulları olmalıdır...

Bu süreç içinde direnişin politik ufkunun genişlemesi de kritik. İlk başta yerel, ekonomik veya demokratik talepler etrafında şekillenen hareketler, süreç içinde daha bütünlüklü devrimci bir dönüşüm perspektifine ulaşabilirler.

Erdoğan ATEŞİN

Paylaş:
4 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 

Topluluk Puanları (1)

1.0

100% (1)

Faşizm, oligarşi, otokrasi ve bonapartizm... Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Faşizm, oligarşi, otokrasi ve bonapartizm... yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
FAŞİZM, OLİGARŞİ, OTOKRASİ VE BONAPARTİZM... yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL