0
Yorum
3
Beğeni
5,0
Puan
338
Okunma
Zeliha...
Bir bakışıyla sabrı anlatan, bir gülüşüyle içindeki enkazı gizleyenin adıdır kadın.
Ne zaman güldü sanılsa, aslında yeni bir acının üstünü örtmüştür.
Çünkü bu topraklarda kadın olmak;
En çok konuşmak isterken, en çok susmak zorunda kalmaktır.
Her şeyin yükü sırtına, her hatanın vebali kalbine yazılır.
Ve en çok da, bir başkasının sevgisinde kendi değerini aramakla yanar.
Zeliha…
Bir kadının adıdır.
Ama yalnız onun değil —
İnancı alınmış, duası yarım kalmış, hayali söndürülmüş binlerce kadının sesidir Zeliha.
Güvenmeyi suç, sevilmeyi hata saymayı bu yalanlarla öğrendi.
Bir adamın sözcüklerinde kendini buldu sandı.
Oysa o kelimeler, kalbini değil; umutlarını çaldı.
Zeliha sevdiğinde, kendinden vazgeçti.
Her şeyiyle “biz” olurken, karşısındakinin hâlâ “ben” oluşunu göremedi.
Ve adam, bir sabah çekip gitti.
Ardında yalnızca bir kadın değil;
Kendine bile yabancılaşan bir kalp,
Yıllarca taş gibi susacak bir dil,
Ve bir daha kolay kolay kimseye açamayacağı bir kapı bıraktı.
Ama Zeliha sustu.
Çünkü kadının en güçlü tarafı sesi değil, sabrıdır.
İçindeki fırtınaları kimseye belli etmeden, gözleriyle dua etti:
“Beni kandıranlara değil,
Beni bu kadar güzel inandırabilen kalbime küstüm.”
---
Çünkü acının adıdır kadın.
Ve onun kalbinde açılan her yara, bir duaya dönüşür.
Bu topraklarda kadın, en çok sevdiği yerden sınanır,
Ama en çok da Allah’a yaklaştığı yerdir orası…
5.0
100% (1)