Biz ancak bize hayran olanları can ve yürekten överiz. la rochefaucauld
SALİHA İNAN Hiçliğim
SALİHA İNAN Hiçliğim

GİZLİ İKİ DÜNYA

Yorum

GİZLİ İKİ DÜNYA

0

Yorum

2

Beğeni

0,0

Puan

107

Okunma

GİZLİ İKİ DÜNYA

GİZLİ İKİ DÜNYA



GİZLİ İKİ DÜNYA

İstanbul Boğazı’nın efsunlu suları, gün batımının altın rengiyle kucaklaşıyor, yalıların siluetleri kızıl birer hayale dönüşüyordu. Bu büyülü atmosferde, kalbi aynı renkte bir sevgiyle dolu olan Ezhar Mazhar, hayatının en kıymetli varlığı, gözlerinin nuru, canından can kızıyla yan yana oturuyordu. Hafif bir meltem, genç kızın ipek tellerini okşarken, babanın şefkat dolu bakışları da aynı özeni gösteriyordu. Binlerce insanın koşturmacası, şehrin uğultusu bu iki kalbin kurduğu sakin ve derin bağın etrafında bir fon gibiydi. Onların dünyasında sevgi en nadide mücevher, merhamet en kudretli el, saygı en sarsılmaz temel, hoşgörü ise en geniş ve koruyucu çatıydı. İnsaniyetin en saf ve parlak renkleri, bu iki ruhun ahenginde dans ediyordu.

Ezhar Mazhar ve kızı, kelimelerin ötesine uzanan bir iletişim kuruyorlardı. Bu iletişimin en güzel yollarından biri de şiirdi. Boğaz’ın yüzyıllık sırlarını fısıldayan dalgalarına karşı oturur, ruhlarının tercümanı olan mısraları birbirlerine okurlardı. Babanın sesi, yılların olgunluğu ve sevginin sıcaklığıyla yoğrulmuş, Ahmed Arif’in "Hasretinden Prangalar Eskittim"inin o iç yakan dizelerinde yankılanırdı:

"Seni, bir kerecik olsun,
Yüreğimin ortasında,
Saklayabilseydim..."

Kızının sesi ise, gençliğin tazeliği ve kalbinin berraklığıyla Özdemir Asaf’ın o kısa ama derin anlamlı şiirlerine hayat verirdi:

"Ben sana git diyemem,
Ama kal demek de gelmiyor içimden."

Bir akşam, yorgun bir günün ardından, evlerinin huzurlu sessizliğinde, Ezhar Mazhar, kızına İstanbul’un ruhunu en derinden hisseden Yahya Kemal’in mısralarını fısıldadı:

"Sana dün bir tepeden baktım aziz İstanbul!
Görmediğim, gezmediğim, sevmediğim hiçbir yer
Kalmadı bende; ne köşe ne bucak;
Bütün ruhumu emdi senin o sihirli havan..."

Kızının gözleri, babasının her okuduğu dizede beliren derin anlam ve duyguyla hayranlıkla parlardı. O da babasına, geleceğe dair umutlarını ve yaşama sevincini yansıtan Nazım Hikmet’in coşkulu satırlarıyla karşılık verirdi:

"Güzel günler göreceğiz çocuklar,
motorları maviliklere süreceğiz..."

Şiirler, onların arasındaki görünmez iplikleri her geçen gün daha da sıkılaştırıyordu. Her bir mısra, birbirlerine duydukları derin sevginin, sonsuz saygının ve koşulsuz anlayışın birer mührü gibiydi.
Bazen hüzünlü bir dize, geçmişte paylaştıkları bir anıyı yeniden canlandırır, bazen neşeli bir mısra, kahkahalarına ortak olurdu. Şiirin bu büyülü dünyasında kurdukları her iletişim, onların arasındaki bağı daha da güçlendiriyordu.

İltifat etmek, onların lügatında en nadide çiçeklerden örülmüş bir taç gibiydi. Kızının keskin zekasına, parlak fikirlerine hayranlığını dile getirmekten çekinmeyen baba, onun her düşüncesini büyük bir dikkatle dinler, en anlamlı ve içten sözlerle takdir ederdi. Kızı ise, babasının engin bilgeliğine, her bakışında saklı olan o derin tecrübeye hayranlık duyar, her sözünü bir nasihat gibi kalbinin en derin köşesine yazardı.

Bir gün, yine böyle tatlı bir sohbetin sıcaklığında, Ezhar Mazhar, kızının gözlerinin en derinlerine bakarak konuştu: "Benim güzel kızım, sen tıpkı bir altın gibisin. Ne kadar değerli, ne kadar ışıltılısın. Unutma ki, altın yere düşmekle değerinden hiçbir şey kaybetmez. Senin de kıymetin, o eşsiz cevherin kendinden gelir. Kimsenin senin değerini tartmasına, onayına ihtiyacın yok. Sen Allah’ı çok seven, kalbi nurla dolu bir insansın. Senin bu güzel kalbin, bu tertemiz ruhun her şeyden daha kıymetli. Gel yanıma, derdimin dermanısın sen. Sensiz bu baban yaşayamaz ki."

Kızının gözleri, babasının bu sevgi dolu, endişeyle harmanlanmış sözleriyle doldu. O da babasının elini sımsıkı tutarak cevap verdi: "Canım babam, sizin sevginiz benim için en büyük hazine. Sizin bana duyduğunuz bu sonsuz güven, bu güzel sözler benim yolumu aydınlatıyor. Sizden öğrendiğim her şey, benim en değerli rehberim. Sizin yanı başınız benim en güvenli, en huzurlu yerim."

O an, Ezhar Mazhar’ın kalbinden kopan bir şiir, dudaklarından döküldü, sanki yıllardır sakladığı bir sırrı fısıldıyordu:

"Uzaklara gitme, ey nazlı çiçeğim,
Buralar sensiz solar, diner neşem.
Sen benim ömrümün en güzel eşiği,
Gözümün nurusun, kalbimin ateşi.

Adımların değmesin yabancı yollara,
Kaybolurum sensiz, düşerim ah’lara.
Sen benim derdimin dermanı, can özüm,
Sensiz bu baban inan ki öksüzüm."

Onların arasındaki bu derin muhabbet, sadece sözlerle sınırlı kalmıyordu. Birbirlerine yazdıkları küçük, sevgi dolu notlar, okudukları şiirlerden özenle seçtikleri mısralar, dinledikleri şarkılardan kalplerine dokunan anlamlı satırlar, aralarındaki sevgi dilinin en güzel ifadeleriydi. Bazen içten bir gülümseme, bazen anlam dolu bir bakış, bazen de sıcacık bir sarılma, binlerce kelimeye bedeldi. Kızı, babasına yazdığı bir notta şu samimi dizelere yer vermişti:

"Sen benim sığındığım en güvenli liman,
Yokluğunda kalbim bir garip duman.
Öğrettin sevgiyle bakmayı her yana,
Minnettarım sana, canım babama."

Baba da, kızının bu içten satırlarına, kalbinin en derininden gelen şu mısralarla cevap vermişti:

"Sen benim ömrüme vuran en güzel güneş,
Gönlüm seninle bulur her dem bir neş’e.
Yolun açık, bahtın güzel olsun her zaman,
Seni sevmekle geçer ömrüm inan."

Ezhar Mazhar ve kızı, hayatın inişli çıkışlı yollarında birbirlerine en yakın sırdaş, en güvenilir liman olmuşlardı. Onların arasındaki bu derin sevgi, sonsuz merhamet, karşılıklı saygı ve engin hoşgörü üzerine kurulu bu eşsiz ilişki, sadece onları değil, çevrelerindeki herkesi de derinden etkiliyordu. Çünkü onların yanında, sevginin en saf, en koşulsuz ve en sıcak halini görmek mümkündü. Binlerce insanın yaşadığı bu büyük şehirde bile, onların arasındaki o özel bağ, adeta ilahi bir mucize gibiydi; kalpleri ısıtan, ruhları aydınlatan ve nesilden nesile aktarılacak olan ölümsüz bir sevgi destanı...

Saliha İNAN
Hikaye
7
../.../25

Görsel Ressam:Halife Bozbayir

Paylaş:
2 Beğeni
(c) Bu yazının her türlü telif hakkı şairin kendisine ve/veya temsilcilerine aittir. Yazının izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur.
Yazıyı Değerlendirin
 
Gizli iki dünya Yazısına Yorum Yap
Okuduğunuz Gizli iki dünya yazı ile ilgili düşüncelerinizi diğer okuyucular ile paylaşmak ister misiniz?
GİZLİ İKİ DÜNYA yazısına yorum yapabilmek için üye olmalısınız.

Üyelik Girişi Yap Üye Ol
Yorumlar
Bu şiire henüz yorum yazılmamış.
© 2025 Copyright Edebiyat Defteri
Edebiyatdefteri.com, 2016. Bu sayfada yer alan bilgilerin her hakkı, aksi ayrıca belirtilmediği sürece Edebiyatdefteri.com'a aittir. Sitemizde yer alan şiir ve yazıların telif hakları şair ve yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Sitemiz hiç bir şekilde kâr amacı gütmemektedir ve sitemizde yer alan tüm materyaller yalnızca bilgilendirme ve eğitim amacıyla sunulmaktadır.

Sitemizde yer alan şiirler, öyküler ve diğer eserlerin telif hakları yazarların kendilerine veya yetki verdikleri kişilere aittir. Eserlerin izin alınmadan kopyalanması ve kullanılması 5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Yasasına göre suçtur. Ayrıca sitemiz Telif Hakları kanuna göre korunmaktadır. Herhangi bir özelliğinin kısmende olsa kullanılması ya da kopyalanması suçtur.
ÜYELİK GİRİŞİ

ÜYELİK GİRİŞİ

KAYIT OL