2
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
87
Okunma
Asır ve Alf’in aşkı, bir bahar sabahının ilk ışıkları gibi umut dolu başlamış, zamanla derinleşen kökleriyle güçlü bir ağaca dönüşmüştü. Ancak her aşk gibi, onlarınki de zaman zaman fırtınalarla sınanıyordu. Bir gün, Alf’in düşüncesizce sarf ettiği bir söz, Asır’ın hassas kalbinde derin bir yara açtı. Kelimeler, keskin bir bıçak gibi saplanmış, Asır’ın sessiz dünyasını acı bir çığlıkla inletmişti.
Asır, o güne kadar Alf’in yanında hissettiği tüm güven ve huzurun yerini, tarifsiz bir kırgınlığa bıraktığını fark etti. İçine kapanmış, kelimelerin büyülü dünyasına sığınmak yerine, o dünyanın duvarları ardında yapayalnız kalmıştı. Alf’in ne kadar üzgün olduğunu, gözlerindeki pişmanlığı görse de, kalbindeki o derin sızı dinmek bilmiyordu.
Alf ise, hatasının ağırlığı altında eziliyordu. Asır’ın o mahzun bakışları, içini kor gibi yakıyordu. İlk kez, sözlerinin böylesine derin bir acıya sebep olabileceğini anlamıştı. Günlerce Asır’ın etrafında pervane oldu, özür dilemek için fırsat kolladı. Ama Asır’ın sessizliği, Alf’in her çabasını bir duvara çarpıyordu.
Bir akşam, Alf, Asır’ın en sevdiği parkın tenha bir köşesinde onu bekledi. Yanında, Asır’ın çok sevdiği lavanta çiçeklerinden bir buket ve el yazısıyla yazdığı bir mektup vardı. Asır geldiğinde, Alf’in gözlerindeki çaresizliği gördü.
"Asır’ım," diye fısıldadı Alf’in titrek sesi, "Affet beni. O an ne söylediğimi ben de anlamadım. Kalbini böylesine kırdığım için o kadar pişmanım ki... Sensiz geçen her an, içimde dinmeyen bir yangın."
Asır, Alf’in gözlerindeki samimiyeti ve pişmanlığı görüyordu. Mektubu yavaşça aldı ve okumaya başladı. Alf, o satırlarda, hatasının büyüklüğünü, Asır’a duyduğu derin sevgiyi ve onsuz bir hayatın ne kadar anlamsız olduğunu kelimelere dökmüştü. Mektubun sonunda şu şiir dizeleri yazılıydı:
"Kelimeler ki hançer olur bazen,
En narin kalbi kanatır derinden.
Affet sevdiğim, pişmanım ben,
Aşkımız onulmaz yaradan öte."
Asır’ın gözlerinden yaşlar süzülmeye başladı. Kalbindeki kırgınlık yavaş yavaş eriyordu. Alf’in çaresiz bekleyişi, samimi özrü ve sevgi dolu sözleri, Asır’ın katı duvarlarını yıkmıştı.
"Alf," diye fısıldadı Asır, sesi titrek çıkmıştı, "Ben de çok üzüldüm. Ama senin pişmanlığını görmek, beni affetmeye itiyor. Bir daha böyle bir acı yaşamak istemiyorum."
Alf, sevinçle Asır’ın ellerini tuttu. Gözleri dolu dolu, "Söz veriyorum, Asır’ım. Bir daha kalbini incitecek tek bir kelime etmeyeceğim. Aşkımız, her türlü kırgınlığın üstesinden gelecek kadar güçlü olacak," dedi.
O andan itibaren, Asır ve Alf ilişkilerinde yeni bir sayfa açtılar. Kavga etmenin ve kırıcı sözler söylemenin ne kadar acı verici olduğunu anlamışlardı. Birbirlerine karşı daha özenli, daha anlayışlı olmaya karar verdiler. Her tartışmanın sonunda, sevginin sarsılmaz gücüyle birbirlerinden özür dilemeyi, yeniden kenetlenmeyi öğrendiler.
Aşkları, artık sadece coşku ve heyecandan ibaret değildi. İçine merhamet, anlayış ve sadakat de katılmıştı. Birbirlerinin en zor anlarında destek oluyor, hayallerine birlikte yürüyorlardı. Asır’ın kelimelerle ördüğü dünya, Alf’in sürprizleriyle renkleniyor, Alf’in enerjisi ise Asır’ın dinginliğiyle dengeleniyordu.
Zamanla, onların aşkı etraflarındaki herkese ilham veren bir hikayeye dönüştü. Farklılıkların bir araya gelerek nasıl güçlü bir bütün oluşturabileceğini, sevginin ve saygının her türlü zorluğun üstesinden gelebileceğini gösteriyorlardı. Onların hikayesi, dilden dile dolaşan bir sevda türküsü gibiydi:
"İki farklı dünya birleştiğinde,
Aşkın en güzel rengi belirdiğinde,
Kırgınlıklar unutulur, sevgi baki kalır,
Kenetlenen eller, sonsuza dek ayrılmaz."
Asır ve Alf’in aşkı, her mevsim yeniden açan bir çiçek gibiydi. Kökleri derinlerde, dalları gökyüzüne uzanıyordu. Onların hikayesi, sevginin, saygının ve merhametin her zaman en güçlü bağ olduğu gerçeğini fısıldıyordu. Ve o sihirli anlarda, birbirlerinin gözlerinin içine baktıklarında, kalplerinden şu mısralar yükseliyordu:
"Sen benim en güzel şiirim,
En derin anlamım, en kıymetli yerim.
Seninle yeşerir her baharım,
Seninle diner içimdeki yangın."
Yıllar geçti, Asır ve Alf’in aşkı ilk günkü tazeliğini korudu. Onların hikayesi, sadece kendi çevrelerinde değil, çok daha geniş kitlelere yayıldı. İnsanlar, farklılıklarına rağmen birbirlerine böylesine derin bir sevgiyle bağlı olan bu iki insanın yaşam öyküsünden ilham alıyordu. Asır’ın yazdığı kitaplar, Alf’in hayat dolu enerjisiyle harmanlanmış, okuyuculara hem düşündürücü hem de umut dolu mesajlar veriyordu. Alf ise, Asır’ın en büyük destekçisi ve ilham kaynağı olmaya devam ediyordu.
Bir gün, Asır ve Alf, ilk karşılaştıkları o eski sahafın önünden geçerken durdular. Rafların arasında dolaşırken, Asır’ın gözü, o gün Alf’in ona hediye ettiği ilk baskı kitaba takıldı. Kitabı eline aldı, kapağını okşadı. O an, kalplerini dolduran minnet ve sevgiyle birbirlerine baktılar.
Alf, Asır’ın elini tuttu ve gülümsedi. "Hatırlıyor musun, Asır’ım? Her şey bu tozlu rafların arasında başladı," dedi.
Asır da gülümseyerek cevap verdi, "Ve hayatımın en güzel macerası da seninle başladı, Alf."
O gün, o sahafın önünde, geçmişe tatlı bir yolculuk yaptılar. İlk heyecanlarını, birbirlerine duydukları ilk kıvılcımı yeniden yaşadılar. Farklı dünyaların insanları olsalar da, sevginin onları nasıl bir araya getirdiğini, nasıl güçlü bir bağ oluşturduğunu bir kez daha derinden hissettiler.
Akşam olduğunda, şehrin ışıkları altında, ilk romantik yemeklerini yedikleri balkonda oturdular. Yıldızlar yine gökyüzünü süslüyordu. Alf, cebinden küçük bir kutu çıkardı ve Asır’a uzattı. Kutuyu açan Asır, içinde, üzerine "Sonsuz Aşkımız İçin" yazılı, zarif bir yüzükle karşılaştı.
Gözleri dolu dolu bakan Asır, "Alf bu çok güzel," diye fısıldadı.
Alf, yüzüğü Asır’ın parmağına takarken, "Sen benim hayatımın anlamısın, Asır. Seninle geçen her an bir mucize. Seni sonsuza dek seveceğim," dedi.
O gece, yıldızların şahitliğinde, Asır ve Alf, aşklarının sonsuzluğa uzanan bir yeminini daha tazelediler. Onların hikayesi, farklılıkların aşılabileceğini, sevginin her engeli alt edebileceğini ve gerçek aşkın zamanın ötesinde, sarsılmaz bir güç olduğunu kanıtlayan, nesilden nesile aktarılacak bir efsane olarak kalplerde yaşamaya devam etti. Ve her yeni baharda, açan ilk çiçekler gibi, onların aşkı da yeniden yeşeriyor, dünyaya umut ve ilham veriyordu. Onların aşkı, sonsuz bir melodi gibi kalplerde yankılanmaya devam etti.
Saliha İNAN
../.../25
Hikaye
10
5.0
100% (3)