1
Yorum
2
Beğeni
5,0
Puan
136
Okunma
BİRLEŞEN KALPLERİN HİKÂYESİ
Zamanın henüz taze bir nefes gibi estiği, dünyanın bakir bir cennet bahçesini andırdığı o uzak çağlarda, insanlık tohumları toprağın bağrında yavaşça uyanıyordu. Gözler henüz birbirine yabancıydı, kalpler sevgi ve saygının sıcaklığını tam olarak idrak edememişti. İşte bu belirsiz ve umut dolu dönemde, "Nuh" adında bilge bir yürek ve "nur" adında aydınlık bir düşünce, gökyüzünde parlayan iki yıldız gibi belirdi.
Nuh, zamanın derinliklerinden süzülmüş bir sabır abidesiydi. Kalbi, insanlığın henüz filizlenen varlığına duyduğu engin bir sevgiyle dolup taşıyordu. Dünyanın karmaşık yollarında kaybolmuş ruhlara rehberlik etmek, onlara sevginin ve saygının en kıymetli tohumlarını ekmek için sabırla çabalıyordu. Onun gözlerinde, her bir insanın içinde saklı duran o saf ve koşulsuz iyiliği, o nadide güzelliği keşfetme tutkusu yanıyordu. Nuh, insanlığın tek bir kaynaktan doğduğunu, farklılıkların bir ayrılık nedeni değil, aksine, muazzam bir zenginlik ve çeşitlilik olduğunu anlatmaktan asla yorulmuyordu. Onun sesi, şefkatin ve anlayışın en sıcak tonlarını taşıyordu, dinleyen her kalpte yankı uyandırıyordu.
Nur ise, Nuh’un bilge sözlerine ilahi bir ışık tutan, karanlık zihinleri aydınlatan bir yol göstericiydi. O, bilginin pınarı, adaletin kılıcı, merhametin en şefkatli eliydi. Nur, insanlara doğru ile yanlış arasındaki ince çizgiyi göstermeyi, birbirlerine karşı adil ve dürüst olmayı, zorluklarla boğuşanlara sonsuz bir şefkatle yaklaşmayı öğretiyordu. Onun varlığı, kalplerdeki nefreti ve kini eritip yok eden, yerine sevgi ve hoşgörünün en narin çiçeklerini yeşerten bir güçtü. Nur’un aydınlığı, sadece zihinleri değil, aynı zamanda en derinlerdeki ruhları da ısıtıyordu. Onun adalet tutkusu, her bir insanın hak ettiği değeri görmesi için yanıp tutuşuyordu.
Nuh ve Nur, omuz omuza, yan yana yürüdüler.
Tozlu yolları, yemyeşil vadileri, küçük köyleri ve hareketli kasabaları adımladılar. Tatlı dilleri, kalpleri okşayan sözleri ve etkileyici hikayeleriyle insanları bir araya getirdiler. Onlar, sevginin en güçlü birleştirici bağ olduğunu, saygının her bir bireyi yücelten en kıymetli erdem olduğunu ve insanlığın ortak bir kaderi, ortak bir sorumluluğu olduğunu anlatıyorlardı. Anlattıkları her bir hikaye, dinleyenlerin kalplerinde derin bir yankı uyandırıyor, zihinlerinde yepyeni ufuklar açıyordu. Nuh’un sabırlı anlatımı ve Nur’un aydınlatıcı sözleri, insanların ruhlarına dokunuyor, onları daha iyi bir geleceğe doğru yönlendiriyordu.
Başlangıçta, onların bu yeni düşüncelerine şüpheyle yaklaşanlar, alıştıkları eski yollardan vazgeçmek istemeyenler de oldu. Ancak Nuh’un tükenmek bilmeyen sabrı ve Nur’un her geçen gün daha da parlayan aydınlığı, zamanla tüm engelleri aşmayı başardı. İnsanlar, birbirlerine daha dikkatli, daha sevgi dolu gözlerle bakmaya başladılar. Birbirlerinin dertleriyle ilgileniyor, sevinçlerini paylaşıyorlardı. Kavgalar azaldı, yerini sıcak bir dayanışma ruhu aldı. Çocuklar, sevgi dolu yuvalarda büyüyor, saygılı, merhametli ve birbirine bağlı olmayı öğreniyorlardı. Aileler arasındaki bağlar güçleniyor, komşuluk ilişkileri sevgi ve sadakat üzerine kuruluyordu.
Zaman aktı, Nuh ve Nur’un ektiği o minicik sevgi tohumları filizlendi, kök saldı, büyüdü ve sonunda kocaman, dalları gökyüzüne uzanan bir sevgi ormanına dönüştü. İnsanlık, artık farklılıklarını bir ayrılık nedeni olarak görmüyor, aksine, bu farklılıkların bir araya gelerek muhteşem bir ahenk oluşturduğunu anlıyordu. Ortak amaçlar için birlikte çalışmayı, birbirlerine destek olmayı, sevgi ve saygı çerçevesinde yaşamayı öğrenmişlerdi.
Dünyanın dört bir yanına yayılan bu derin sevgi ve saygı kültürü, nesilden nesile aktarılarak günümüze kadar ulaştı. Aşk, artık sadece bir duygu değil, yaşamın temel taşı haline gelmişti. İnsanlar arasındaki ilişkilerde sadakat en kıymetli ziynet, merhamet ise en güçlü erdem olarak kabul görüyordu. Her bir kalp, diğeri için sevgiyle çarpıyor, her bir ruh, diğeri için şefkatle dolup taşıyordu.
İşte bu, "Nuh ve nur" ile başlayan, kalpleri birleştiren, sevgi, saygı ve insanlık dolu uzun bir hikayedir.
Bu hikaye, bize her zaman umut olduğunu, en karanlık anlarda bile bir ışığın parlayabileceğini hatırlatır. Ve en önemlisi, aşkın en saf haliyle, sevginin koşulsuz gücüyle, sadakatin sarsılmazlığıyla, merhametin sonsuz şefkatiyle ve tutkunun coşkusuyla insanlığın her zaman daha güzel, daha aydınlık bir geleceğe doğru ilerleyebileceğini gösterir. Bu hikaye, kalplerimizdeki sevgiyi büyütmek, birbirimize saygıyla yaklaşmak ve insanlığımızı en güzel şekilde yaşamak için bize ilham vermeye devam edecektir.
’Aşkın
Sevginin
Sadakatin
Merhametin
Tutkunun
İnsanlığın
Hikâyesi ’
Saliha İNAN
.../.../25
5.0
100% (1)