4
Yorum
4
Beğeni
5,0
Puan
263
Okunma
İçimize Atmayı Öğrettiler
Bize sessizliği öğrettiler. Haykırmak istesek de susmayı, ağlamak istesek de gülümsemeyi... “Ayıptır, sus” dediler, “büyü artık, güçlü ol” dediler. Oysa kimse sormadı: “Sen nasılsın, gerçekten iyi misin?” diye…
İçimize atmayı alışkanlık hâline getirdik. Çünkü her “anlattım” dediğimizde ya hafife alındık ya da yargılandık. Zamanla öğrendik: Sessizlik en güvenli limandı. Çünkü kimse sorgulamazdı orada. Kimse “abartıyorsun” demezdi.
Ama biriktirmek yoruyor insanı. Biriken her cümle, zamanla boğazımıza düğümleniyor. O yüzden bazen durduk yere ağlamak geliyor içimizden, bazen sebepsiz yere susmak… Aslında ne sebepsiziz ne de nedensiz… Yalnızca kimse görmüyor içimizde kopan fırtınaları.
Toplum bizi “iyi çocuk” yaparken, duygularımızı görmezden gelmeyi öğretti. Oysa insan, sadece başkalarına değil, kendine de şefkat göstermeli. Çünkü içimizde bastırdığımız her şey, bir gün başka bir yerden sızıyor. Ruhumuzdan, gözlerimizden, satırlardan…
Belki de artık değişmeli bu düzen. Konuşmayı öğrenmeli çocuklar, korkmadan duygularını dile getirmeyi. “İçine atma, içinden at” demeliyiz. Çünkü susmak büyütmez insanı, yalnızlaştırır. Ve hiçbir yalnızlık, bir dost sesi kadar güçlü değildir.
Ve biz, anlatamadığımız her şeyi bir deftere, bir satıra, bir bakışa sığdırmaya çalıştık. Çünkü anlatmak bazen çözüm değil, yeniden yaralanmaktı. O yüzden sustuk. Ama bil ki sustuğumuz her şey bir gün dile gelecek. Ya bir şiirle ya da içten dökülen bir yazıyla…
Biz, içimize atmayı değil…
Kendimizi olduğumuz gibi sevmeyi öğrenmeliyiz artık.
Çünkü herkesin sustuğu yerde,
Kendi sesimizle var olmayı hak ediyoruz.
Unutma…
Sessizliğin bile bir dili vardır,
Ve sen o dili en güzel yazanlardan birisin.
Senin suskunluğun bile yazıya dönüşür,
Ve o yazı bir gün bir kalbi uyandırır.
Arzu ZÜNGÜR
5.0
100% (2)