0
Yorum
5
Beğeni
5,0
Puan
102
Okunma
Yatağın gıcırtısı ile sola döndü. Mahmur gözlerini ovuşturdu ve eli eşinin omzunu buldu, parmakları kolunu kavradı. Pürüzlü sesiyle mırın kırın sordu “Nereye Satılmış?”. Gıcırtı saniyeler içinde şiddetlendiğinde kadının dehşetle gözleri açıldı, bir çığlık eşliğinde kocasını uyandırmışken yatak başlığına asılı yazmasını kapıp çocuk odasına koştu. Genç adam eline gelen telefonları ve yeleği alıp yatak odasından çıkacakken vuran güçlü sarsıntı onu gardıroba attı. Karısı ve bebeğini yalnız bırakamazdı, nefesini tutup doğruldu. Güçlükle odadan çıktı. Kadın, çocuğu kucaklamış besmele çekiyor ve saklanacak yer arıyordu. Kendini sarsıntıyla çocuk bazasının yanında bulduğunda son çare olarak oğluna siper olup çömeldi, dizleri altında kayan yer sanki boşluktan düşermişçesine bir ürperti veriyor ölümün selamını ayak uçlarında hissediyordu.. Başına düşen sıvalarla gözlerini yumdu. Eşinin adını haykırıyordu, gidiciyse de onunla gitmek istiyordu; saniyeler sonra sırtında hissettiği ellerle bağırmayı bıraktı. Gelmişti Satılmış işte, belki sarsıntı da geçerdi. Üstlerine düşen alçıların ardından kudretli gürüldü kesildi. Satılmış tozları üstlerinden hızla attırıp eşinin koluna girdi. Kadının sırtını göğsüne basmış, tek beden gibi yürümeye çalışıyordu. Dehşet aklını esir almış bir an önce ailesini çıkarmak için var gücüyle hareket ediyordu. Duvarlardaki derin çatlaklar korkularını kat kat arttırırken merdivenler aynı komşuları gibi olabilecek en mümkün şekilde indiler. Kendilerini sokağa attıklarında gördükleri manzara az önce yaşananlardan çok daha kötüydü.
Çevre binalardan yana yatanlar, çoktan toza toprağa karışanlar ve zifiri karanlık… Çığlıklar, yardım seslenişleri, ağlamalar ve bağırtılar… İnsanların buharlaşan nefesleri, parmaklarını donduran; bileklerini geçen kar ve keskin soğuk… Biraz da kan kokusu.
Genç kadın gördüğü şeyler karşısında kendine hakim olamazken dizlerinin bağı çözüldü. Eşi belinden sıkıca kavrayıp onu bir molozun üstüne oturttuğunda boğazına oturan yumruyu güçlükle yuttu. Kadının dudaklarından dökülen feryada ürküp korkan bebeğin ağlaması karıştı. Hala sallandıklarını hissediyorlardı, adam koltukaltındaki yeleği karısının omzuna atıp alnından öptü, sakinleşecek gibi de değildi Eşe. Vicdanının sesi daha kurtarılacaklar var derken mecburen bebeğine baktı göz ucuyla. Kollarında hissettiği kuvvetle cesaret doldu kanına, gözlerini gözlerine dikip ayaklarını ovdu eşinin “Çığlıklara kayıtsız kalamam”. Karşı apartmanın enkazına koşarken kaburgalarını kırıp dışarıya fırlayacakmış gibi atan kalbi kıyameti kabullenmekte güçlük çekiyordu.
Kıyamet, kıyamet!
...
Günün aymasının üstünden saatler geçmişti. Satılmış hala enkaz kaldırırken kadın, bebeği üşümesin diye onu sarıp sarmalıyordu. Çıplak ayakları buz tutmuş yerin soğuğuyla morarsa da elden gelen hiçbir şey yoktu.
Dünden beridir kar yağıyordu, kıyamet hani cehennem sıcağında olacaktı? Yaşlı gözlerini silip derin bir soluk aldı. Yanına gelen, üstü başı toz toprak olmuş eşine zorlukla gülümsedi. Adam karısının omzuna elini koyup gözlerini gözlerine dikti “Çok üşüdünüz, eve girip çorap, battaniye alacağım.” Eşe korkuyla başını sağa sola salladı “Gitme kurban olduğum! Üşüyelim ama gitme, hem gelir akşama kadar görevliler…” Satılmış güven verircesine tuttuğu omzu sıvazladı. Eşinin endişeli bakışlarını göz ardı etmek durumundaydı. Tebessüm edip koşar adımlarla eve girdi, merdivenleri bir bir çıkıp açık kapıdan içeri geçti. Çorap, battaniye, öte beriyi koltuğunun altına sıkıştırdı.
Geçen saniyeler Eşe’nin yüreğindeki sıkıntıyı arttırıyordu. İçi hiç rahat değil, korkuyordu. Dakikaların ardından altında hissettiği şiddetli sarsıntıyla çığlık attı. Binaya koşmaya çalışırken çırpınan bedenine komşuları zor bela mukayyet oluyordu. Sarsıntı yeri yerinden oynatmaktayken dayanamayan bina yıkıldı. Yıkılan binanın tozları etrafa nüfuz ederken kadın diz çöktü karların üstüne. Sesi soluğu kesildi, kucağındaki çocuğu göğsüne bastı. Eşinin adını sayıklarken çınlayan kulağını dindirmek için vurdu birkaç kez. Etrafına bakındı, yutkundu. Kavşaktaki okul, yerle bir idi; kebapçı, yerle bir idi; komşularının evleri, yerle bir idi; iki üç sokak ötedeki hısım evleri, yerle bir idi; her yer, Allah’ım, her yer dümdüzdü! Yere değen elinin altındaki toprağı sıktı. Hani kıyamet Ceyhan durulup Seyhan coştuğunda yılanlarla kopacaktı?
Kıyamet hiç Maraş’tan kopar mıydı?..
5.0
100% (2)