0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
318
Okunma
1-VUSLATA MAZİ MAHŞERE ARİFEYİM xxx
O bakışını sevabım sanmıştım
Bir tatlı sözüne nasıl kanmıştım
Dünyalar benim oldu sanmıştım
Dünyamı yıktın haberin var mı?
Senle gezdiğim o yollar kapandı
Sensizken derdiğim güller utandı
Şerre dost sandığım eller uzandı
Çaresizim şimdi, haberin var mı?
Akrep yelkovana çoktan kitlendi
Yağlı urgan tezden düğümlendi
Vuslat kapılarım hepten kapandı
Mahşere arifeyim haberin var mı?
Gece gün ah-ı vah desen ne çıkar
Omzuma hasretliğin yükü çöker
Bu gönül gözü kapandı yol çeker
Yollarım boş kaldı, haberin var mı?
Şahinim gözyaşların dönmüş sele
Sızlayıp da malamat galma ele
Gapanır kalp yarası sabret hele
Derdi dermanımsın haberin var mı?
İbrahim ŞAHİN
2-MURADA EREMEDİM xxxxxxxx
Ah neyleyim gurbet düştü payıma
Katık ettim kuru ekmeği çayıma
Boş şatafat söylem benim neyime
Zalim gurbet ben sılama gideyim
Düğün bayram gidemedim el gibi
Coştum aktım boz bulanık sel gibi
Seher vakti estim, kara yel gibi
Bırak gurbet ben sılama gideyim
Derelere ayağımı sokmadım
Mor sümbülle lale, kekik kokmadım
Yüce dağdan engine bakamadım
Bırak gurbet ben sılama gideyim
Gaya gölgelerinde hiç yatmadım
Güneş sırtıma vurmadan galkmadım
Garlı pekmezi bilen bir tatmadım
Bırak gurbet ben sılama gideyim
At ilen boz eşeğe binemedim
Binip de yaylalara süremedim
Bu dünyada murada eremedim
Bırak gurbet ben sılama gideyim
Şahinim yine tütersin köz gibi
Öz sılanda yad ı yaban el gibi
Savrulup da gideceksin yel gibi
Bırak gurbet ben sılama gideyim
İbrahim ŞAHİN
3-GURBET YOLUMU BAĞLADI ANAM
Ah anam, gül kokulu garip anam
Ekinler göğerdi gel, gel diyorsun
Havar vakti geldi geçti diyorsun
Gurbet yollarımı bağladı anam
Gelemem anam, gelemem anam
Hep gözlerim yolda kalır diyorsun
Tavşan uykus’na dalarım diyorsun
Düşümü hayra yorarım diyorsun
Gurbet yollarımı bağladı anam
Gelemem anam, gelemem anam
Sütleri kaymak bağladı diyorsun
Eyce hıfzedip saklarım diyorsun
Fareler yemeden gel ye diyorsun
Dişlerim döküldü yiyemem anam
Gelemem anam, gelemem anam
Hatır gönül unutulmuş diyorsun
Gapımı çalan galmadı diyorsun
Desteyi gamaz savurur diyorsun
Tek umudum sensin topla diyorsun
Dizlerim büküldü deremem anam
Ah anam gül kokulu garip anam
Bal kaymak sofralar burnumda tüter
Andıkça aklımsa başımdan uçar
Gurbet yollarımı bağladı anam
Gelemem anam, gelemem anam
Şahinim kalmış gurbet elde naçar
Kel başında sevda yelleri uçar
Ne yardan geçer ne de serden geçer
Gurbet yollarımı bağladı anam
Gelemem anam, gelemem anam
İbrahim ŞAHİN
GURBET xx
Gurbete savrulmuşuz yaprak yaprak
Gözümüzde tüter bir avuç toprak
Kaftani kostüme sarılmış beden
Zavallı gönglümüz çırılçıplak
Görsen tenimiz nasıl başka başka
Dilimizi dersen dil başka başka
Debelendikçe hep battık batağa
Bir kez eremedik, vuslatı aşka
Demet çiçek dermedik, yazda kışta
Bir diremcik akıl kalmadı başta
Kısmette hasret görünür fallarda
Ceylani gözlerimiz her dem yaşta
Kelde saçlarımız tel tel dökülür
Beden yama tutmaz damar sökülür
Bizlere hasat harman hak getire
Hasadımıza hep hüzün dökülür
Şahinim gel bırak gamı efkârı
Hoş sedaymış kısa günün tek kârı
Karnını doyurduğuna bi şükret
Basar bağr’na seni gurbet diyarı
4-KEŞE DÜŞKÜNÜM xx
Kuru keş ayrana öyle düşkünüm
Akıl almaz düşe her dem meşgulüm
Felek sillesinden şapaşaşkınım
Kıl çulun üstünde yatasım geldi
Değme felek bana, sana dargınım
Yediğim silleden sana kırgınım
Aybağam’dan sular çağlayıp akar
Ahırda öküzüm samana bakar
Boş kalmış obalar bağrımı yakar
Şu taşın üstünde hıçkırasım geldi
Değme felek bana, sana dargınım
Yediğim silleden sana kırgınım
Saban kaytı nerde arar bulamam
Bağıma kıyana hesap soramam
Olmayan duaya âmin diyemem
Kanlı gözyaşımı silesim geldi
Değme felek bana, sana dargınım
Yediğim silleden sana kırgınım
Hane halkındandı at ilen eşek
Hiç eksik olmazdı koç ilen şişek
Ocağın başında atılı döşek
Ocağın başına çömesim geldi
Değme felek bana, sana dargınım
Yediğim silleden sana kırgınım
Şahinim yüzün güldürmedi felek
Gurbet köşe bucak kıldı seni köçek
Gönül tahtına seremedin ki döşek
Onuncu köyden de kaçasım geldi
Değme felek bana, sana dargınım
Yediğim silleden sana kırgınım
İbrahim ŞAHİN
5-KİN GARAZ SENİN NEYİNE KAZANCI xx
Ah, ah Kazancı’m kin garaz senin neyine
Aldırış etmezdin ağasına beyine
Kapısın çalmadan girerdin komşu evine
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Hep buyur ederdin konu komşu ekine
Oy şükrederdin sarıeriğin kakına
Kibrit suyu mu döktün ahbabın köküne
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Gül oynaya göçerdin obadan obaya
Guyuya bakar muhtaç değildin aynaya
Cümbür cemaat gider olmuşsun kavgaya
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Çeşme başı fırın başı dolu olurdu
Kır at ilen boz eşek Dönme’de solurdu
Bozdağ’lanYümsekerik’inde kurt ulurdu
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Aman kilit vurulmazdı kapı bacana
Söz her dem namustu gerek yoktu goçana
Ah dolaşmış galmış gibisin golaçana
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Sırtın gambur olmuş sırt çevire çevire
Sanki iman galmamış dönmüşsün gavura
Allah kin garaz sokanın boyun devire
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
Şahinim dostluktu her işin başı
Kavgaya hiç fırsat vermezdi iş telaşı
Dostluk halt getire kon komşu it dalaşı
Ah, ah kin garaz senin neyine, neyine
İbrahim ŞAHİN
6- KÖYÜM NEŞELİ
Doyum olmaz senin yazın kışına
Köyümün dağında kurdu kuşuna
Kuru ekmek, pişen yağlı aşına
Esen efil yelin, soğuk suyuna
Ata emaneti yurdumuz bize
Tamamladık ömrü hep kona göçe
Goyakları lale sümbül bezeli
Güzelleri dersen dünya güzeli
Kınalı kilim, çuval dört köşeli
Köyüm neşeli de yar ne- neşeli
Ata emaneti yurdumuz bize
Tamamladık ömrü hep kona göçe
Sofrada pilav goruk üzüm cacık
Ekmek ilen bir avuç keşi azık
Yurdu bir daha görmeyene yazık
Kütük kaydında çok kellede azık
Ata emaneti yurdumuz bize
Tamamladık ömrü hep kona göçe
Şahinim yine mi estin gürledin
Sıla türküleri çok mu dinledin
Yurdun dört bir yanına hiç sığmadın
Her dem ah köyüm, köyüm deyip durdun
Ata emaneti yurdumuz bize
Tamamladık ömrü hep kona göçe
7- ZALİM FELEK
Var yok ikicik kısmetimiz
Keş ilen yavan ekmeğimiz
Başımıza vurup tokmağı
Ekmeğimiz alma ey felek
Atamızdan iki yadigâr
Pir Mehmet’im bugüne şiar
Karacaoğlan’da türkümüz
Dilim lal eyleme ey felek
Arı bal verir, oğul verir
İnsanoğluysa soy sop verir
Kibrit suyu döküp oc’ğıma
Soyuma sövdürme ey felek
Taşeli’dir benim diyarım
Sırma saçlıdır bircik yârim
Yârimi tez elden alıp da
Belimi bükme zalim felek
Şahinim yazamazsın ferman
Derdi yazan ki verir derman
Ömür denen bir saçım harman
Savurma beni zalim felek
İbrahim ŞAHİN
8-BİR DAHA MI GELECEĞİZ DÜNYAYA
Gızıldaş Gölarası’na bakınır
Ladin sedir inci gerdan takınır
Körün dili dönmez körüm demeye
Gözünü keskin budaktan sakınır
Bir daha mı geleceğiz dünyaya
Çalıverin de biraz oynayalım
Asar kalesi Dinek’i kıskanır
Alin tozlu yaylasına yaslanır
Ne kadardır işin o kadar köften
Darı ambarında ne hoş kışlanır
Bir daha mı geleceğiz dünyaya
Çalıverin de biraz oynayalım
Yağmur yağar damda sergim ıslanır
Yârim beni hep gölgemden kıskanır
Yörük neylesin sehilde darıyı
Yörük yaylada yavuktan hoşlanır
Bir daha mı geleceğiz dünyaya
Çalıverin de biraz oynayalım
Goltuk vermiş ise darı haşlanır
Yazın Bozdağ kışın köyde kışlanır
Bugünün işini dert etme sakın
Bugünün işi de yarın köstenir
Bir daha mı geleceğiz dünyaya
Çalıverin de biraz oynayalım
Şahinim akılsız başın uslanır
Derviş dediğin sabırda işlenir
Yalnızlık bir Allah’a mahsus
Âşık dediğin maşuka yaslanır
İbrahim ŞAHİN
9- NERESİNDE
Kürkünle kendini adam sanırsın
Kendinden bir başkasını yerersin
Ehli dillen, gönülden bi habersin
Söyle ar edep bunun neresinde
Deveyi hamudu ilen yutarsın
Dersin bana ne geberen gebersin
Benliğin ilen ger ger gerinirsin
Söyle sen, benlik bunun neresinde
Pişmiş aşın tadını kaçırırsın
Kantarda topuzu hep taşırırsın
Bi çare kul huzurunu kaçırırsın
Söyle mizan, ölçü bunun neresin
Yumurta haşlarsın kul derisinde
Nutuk ön saf, hayırın gerisinde
Gözün yetim ölüsünde dir’sinde
Söyle haram helal bunun ner’sinde
Şahinim dert adamı hep söyletir
Doğru söz sağır sultanı inletir
Ozan kısmı hem çalar hem dinletir
Gösterin şeytan sazın neresinde
İbrahim ŞAHİN
10 - EZELİ YAR
Ezeli de yar ezeli
Domuz vurmuş gazalalı
Köyümüzü domuz basmış
Avcılar köyden tozalı
Yar yüzün al al gamzeli
Gönül vermişim ezeli
Dağlarım mor çiçek açmış
Elini tutup gezeli
Üzümüm aklı garalı
Eşeğim sırtı bereli
Yüzüm bir kere gülmemiş
Gönglüm derinden yaralı
Aslım sorarsan buralı
Yaban görenler naralı
Beni tanıyan kalmamış
Ben buralardan göçeli
İbrahim ŞAHİN
11-DAĞLARINA YURT KURASIM GELDİ
Gurbet elden geldim yorgunum
Bilsen şu dağlara vurgunum
Kırk yıldır gurbette sürgünüm
Oy toprağın öpesim geldi
Kuru keş ayrana düşkünüm
Akıl almaz düşle meşgulüm
Felek sillesinden şaşkınım
Kıl çul üstü yatasım geldi
Dereleri göresim geldi
Ayağımı sokasım geldi
Kabacığı dikesim geldi
Arığı böğesiyim geldi
Ah darıyı ütesim geldi
Tepelerde tütesim geldi
Obaları bulasım geldi
Yağlı ayran içesim geldi
At eşeğe binesim geldi
Dağlarını aşasım geldi
Soğuk suyu içesim geldi
Bir türkü söyleyesim geldi
Gülleri toplayasım geldi
Toplayıp koklayasım geldi
Dağlar beni yabancı bildi
Dağlara yurt kurasım geldi
İbrahim ŞAHİN
12-HOR GÖRME GARDAŞIM
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Yazda çimdiğimiz dereler aynı
Tarlada ekinlen destemiz aynı
Bir hararda yamalarımız ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Ekmeğe dürülü keşimiz aynı
Guyuya saldığımız helke aynı
Goyun güttüğümüz goyaklar ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Tuluğumuzlan bişeğimiz aynı
Yoğurdumuzlan köpüğümüz aynı
Bir oluklan teknelerimiz ayrı
Beni ayrı gayrı sanma be gardaşım
Babucumuzun yarığı hep aynı
Kırışıklan gün yanığımız aynı
Bir tırmandığımız dik yollar ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Bindiğimiz at ilen eşek aynı
Yuları, palanı, heybesi aynı
Binip aştığımız belengler ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Sürümüze dalan koca kurt aynı
Yokluğumuzdan varlığımız aynı
Bir evimizin gapıları ayrı
Şahinim der dinle sözümü gardaş
Vurursak bir birimize abayı
Bir araya zor get’ririz yakayı
Yalnızca vadeyi ömrümüz ayrı
İbrahim ŞAHİN
KAZANCI GÜZELİ
Aybağam suyu dökülür dereden
Seni ne güzel yaratmış yaradan
Tuh tuh maşallah, maşallah, maşallah
Allah’ım seni korusun nazardan
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
Vallahi yeni geldim Göbette’den
Er üzümü topladım harpıştadan
Ocakta pilav pişiyor maşallah
Soğan eksilmesin ha soframızdan
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
Aştım şu Asar belinden, belinden
İçtim oluğun soğucak suyundan
Kınalı keklik şakıyor maşallah
Allah’ım ayırmasın palazından
Alıçdüz Garambıklı obasından
ladin püründe ballı kaymağından
Vaz geçemedim maşallah maşallah
Allahı’m ayırma beni yurdundan
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
Yümsekeriğin yüce tepesinden
Goğanlığın daracık boğazından
Gelen geçene maşallah maşallah
Gelip gidek yaylamızın yolundan
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
İplere dizelim bandırma bandırma
Oğlan oğlan göz kırpıp beni kandırma
Yarı yolda koyup da el alem güldürme
Geliverin oynayalım oynayalım
Daha Dönme’in yolunu aşacağız
Yayığı kurup bişeğe vuracağız
Peynir keş edip ekmeğe düreceğiz
Geliverin oynayalım oynayalım
Ahırda inek bizi bekleye dursun
Tarlada deste azcık bekleye dursun
İkindi gölgesi Alinyaka’ya vursun
Geliverin oynayalım oynayalım
Kızlar hayden çeşme başına varalım
Laflayalım lafın belini kıralım
Herifleri de Zeyve’ye yollayalım
Geliverin oynayalım oynayalım
Piladan burnundan çıkalım yola
Derekahvesin’de verelim mola
Haydi kız kızan girelim kol kola
Aybağm şenlensin Asar şenlensin
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
Göğostos’ta deste ekin biçelim
Gazanbugarda tas tas su içelim
Güzeller içinde bir yar seçelim
Maşat şenlensin Ayyan şenlensin
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
Dönme yolu kıvrım kıvrım aşalım
Goğanlık’ta karlığa koşalım
Popas’ta köpüklü ayran içelim
Tuluk şenlensin çömçe şenlensin
Çalıçalıverin davul zurnayı
Gözünden vuruverelim turnayı
KÖYÜM
Köyümün şırılar akar dereleri
Şakır da şakır kınalı bülbülleri
Ahu dilber güzelleri can yakar
Ballan kaymak damlar tatlı dilleri
Yazları gün yanığıdır tenleri
Oy bereket yüklüdür güz günleri
Altı okka çift yorgana sardırır
Yaylasının ayazlı geceleri
İncir ballanır, nar dalında çatlar
Düşman bir görse kesatından çatlar
Tavuk kedi köpek, iç içe yaşam
Boy verdikçe çıbık, alçalır katlar
Şahinim der derya denizde yatlar
Taşır uzaklara damakta yâdlar
Vay, musilaj olmuş ummanı deniz
Beni köyümün dereleri paklar
İbrahim ŞAHİN
AH NEYLEYİM
Ah sora sora Bağdat bulunurmuş
Yâr ben seni sinemde bulamadım
Mevla’m sevenleri kavuştururmuş
Belini rüyamda bilen sarmadım
Koca dağ birbirine kavuşurmuş
Şehir kazan ben kepçe bulamadım
Can bedendeyse umut kesilmezmiş
Mevla’m günahım neydi soramadım
Seven gönüle samanlık saraymış
Bir türlü seven gönlü bulamadım
Nasiplen kısmet kulun bahtınaymış
Benim bahtım karaymış bilemedim
Şahinim ak düşmüş saçlar ağarmış
Üç günlük dünyadan tat alamadım
Tat alanlar dünyaya taht kurmamış
Nice tahtlar nerede soramadım
İbrahim ŞAHİN
[01:08, 21.06.2024] IBRAHIM SAHIN: 👍
[10:39, 21.06.2024] IBRAHIM SAHIN: Kuru keş ayrana / öyle düşkünüm
Akıl almaz düşe / her dem meşgulüm
Felek sillesinden / şapa şaşkınım
Kıl çulun üstünde / yatasım geldi
Değme felek bana / sana dargınım
Yediğim silleden / sana kırgınım
Aybağam’dan sular / gıdımcık akar
Ahırda öküzüm / samana bakar
Boş kalmış obalar / bağrımı yakar
Şu taşın üstünde / hıçkırasım geldi
Değme felek bana / sana dargınım
Yediğim silleden / sana kırgınım
felek bana / sana dargınım
Yediğim silleden / sana kırgınım
Saban kaytı nerde / arar bulamam
Bağıma kıyana / hesap soramam
Olmayan duaya / amin diyemem
Kanlı gözyaşımı / silesim geldi
Değme felek bana / sana dargınım
Yediğim silleden / sana kırgınım
Hane halkındandı / at ilen eşek
Hiç eksik olmazdı / koç ilen bişek
Ocağın başında / atı…
[10:43, 21.06.2024] IBRAHIM SAHIN: Doyum olmaz senin / yazına kışına
Köyümün dağında / kurduna kuşuna
Kuru ekmek, pişen / yağlı aşına - 2
Esen efil yelin / soğuk suyuna
Ata emaneti / yurdumuz bize - 2
Tamamladık ömrü / hep kona göçe – 2
Goyakları lale / sümbül bezeli
Güzelleri dersen / dünya güzeli
Kınalı kilimler / çuval dört köşeli
Köyüm neşeli de / yarim neşeli
Ata emaneti / yurdumuz bize - 2
Tamamladık ömrü / hep kona göçe – 2
Soframızda pilav / goruk üzüm cacık
Ekmek ilen bir avuç / keşimiz azık
Yurdu bir daha gör / meyene yazık
Kütük kaydında çok / kellede azık
Ata emaneti / yurdumuz bize – 2
Tamamladık ömrü / hep kona göçe - 2
SOR HALLERİM NİCEDİR
Turna gibi uçmadım
Yaylalara göçmedim
Soğuk sular içmedim
Sor hallerim nicedir
Namerde sır vermedim
Ekmeğe keş dürmedim
Muradıma ermedim
Sor hallerim nicedir
İnce belin sarmadım
Yar beliğin örmedim
Gülüşünü görmedim
Sor hallerim nicedir
Şahinim ben zardayım
Aşkın için hardayım
Ben sevdadan zordayım
Sor hallerim nicedir
Turna gibi yücelere uçmadım
Yaz baharda yaylalara göçmedim
Tas tas soğuk sularından içmedim
Sor hallerimi nicedir, nicedir
Namerde bir kez olsun sır vermedim
Ekmeği bulup da keşi dürmedim
Naçar gönglüm muradıma ermedim
Sor hallerimi nicedir, nicedir
İnce belin doya doya sarmadım
Sırma saç zülüf beliğin örmedim
May yüzünlen gülüşünü görmedim
Sor hallerimi nicedir, nicedir
Şahinim aşkın ilen zardayım
Düştüm kemendine kor kor hardayım
Ah kadresiz ummanlarda zordayım
Sor hallerimi nicedir, nicedir
DERDİM DEL EYLEDİ
Sanma gamzene vuran yağmur damlası
Döktüğüm her dem ecel teri damlası
Bir bilsen el ayağım nasıl kan revan
Çöllere döndü sensiz göngül tarlası
Kol ilen kanadım kırık uçamadım
Perçemine lale güller takamadım
Kapılmışım el gibin dermansız derde
Miski amber kokunu bir kokamadım
Kangren tenimi saran rüyaların
Her seher açar açtığın yaraların
Tabip neylesin derman kılmaz derdime
Bensiz kınasız kalacak avuçların
Şahinim derdim ateşlerde yandırır
Kahpe felek hep kandırdıkça kandırır
Salar beni susuz çöllere, çöllere
“Yar diye, diye” de beni dillendirir
İbrahim ŞAHİN
KÖRKUYU’DA BULUŞALIM
Körkuyu seni çağırır bilesin
Uzak demeyip yolara düşesin
Dağlara kuşlara selam veresin
Gahı ağlayı gahı da gülesin
Gel senede bir toplanalım
Hophop hoplaşalım gülelim
Derdi gark eyleyip candan gülelim
Kuru yavan ekmeği bölüşelim
Keşkeği çılbırı bolca yiyelim
Yadı yabancı hep tanış olalım
Gel senede bir toplanalım
Hophop hoplaşalım gülelim
Sağır sultanlar duysun sesimizi
Yüce Mevlam korusun hepimizi
Körkuyu’da ayırsın yerimizi
Dünya alem duyursun sesimizi
Gel senede bir toplanalım
Hophop hoplaşalım gülelim
NAÇAR EYLEDİN
Sırma saçımı kurban ettim tel tel
Daha kırkına basmadan kaldım kel
Ağzımda ikicik dişle tanır el
Beni gam yükünde naçar eyledin
Gurbetten gurbete sürgün eyledin
Ağlatıp ağlatıp gönlün eğledin
Ben nettim de yüzümü güldürmedin
Beni gam yükünde naçar eyledin
Şahinim kanatlanıp da uçmadım
Leyla ilen bade-i aşk tatmadım
Bu dünyada murada eremedim
Beni gam yükünde naçar eyledin
İbrahim ŞAHİN
CANANIM
Yar enginden gel /enginden
Yar seveceksen /denginden
Kapısını çal/ garibin
Kıl koparaman/ zenginden
Naz edip beni/ çok yorma
Ben de takarım/ bir burma
Gönglüm saraydır/ cananım
Vurma yokluğu/ yüzüme
Zengin dediğin/ şiş balon
Dokuz odaylan/ bir salon
Gönggül dediğin/ bir avuç
Ne ister çatı/ ne kolon
Çok şatafat söz/ haybedir
Gönlün dermanı/ namedir
Derde gark etme/ kendini
Gönlün ilacı/ bendedir
Gel saçına ak/ düşmeden
Sırma saçını/ dökmeden
Ömür dediğin/ tez geçer
Gel gönül tenden/ uçmadan
Kapılmışım/ ölmün seline
Yüzme bilsem /olmaz ki çare
Dört bir yanım/ örülü duvar
Omuzuma/ molazlar yığar
Ah duyarım/ yırtınır anam
Ses’ni duysam/ olmaz ki fayda
Sesim çıkmaz kapandı ağzım
Of umuda/ düşsem ne fayda
Ah ölenle/ öln’mezmiş meğer
Benden önce/ öldü gül anam
Bıraktığım / hep gam hep keder
Hep ağlama/ can garip anam
SENSİZ GAMIM SAVRULMUYOR
Sensizlik ateşten gömlek
Giyilmiyor giyilmiyor
Düğmeleri vurulmuyor
Sensiz iken üşüyorum
Ah sensiz ekmeğim yavan
Sen olmadan yutulmuyor
Tadı tuzu tadılmıyor
Sensiz iken doyamıyom
Şahinim takma firakı
Mecnun da yaktı abayı
Savur gamı al yabayı
Sensiz gam savuramıyom
Ol YÂR DUY SESİMİ
Dertli dertli çalar sazım
Bozdağlarda kalmış izim
Dinmiyor dinmiyor sızım
Ol yâre geçmiyor sözüm
Dertli dertli çalar sazım
Kütkütürüm olmuş dizim
Katarak olmuş sol gözüm
Ol yâre geçmiyor sözüm
Dertli dertli çalar sazım
İçin için yanar közüm
Tabip bulamadı çözüm
Ol yâre geçmiyor sözüm
Ol yâre düçar dediler
Obadan göçer dediler
Sevdadan kaçar dediler
Ol yâre geçmiyor sözüm
Şahinim avaz boğulu
Gapalı yolun sağı solu
Yüreğin gam keder dolu
Ol yâre geçmiyor sözün
İbrahim ŞAHİN
COŞAR DELİ GÖNGLÜM
Coşar Göksu çağlarcasına
Öter bülbül çatlarcasına
Dağlar beni sesler durmadan
Yaz baharda ağlarcasına
Kurban olam gül goncasına
Rastlamadım hiç böylesine
Mevla’m nice güzellik vermiş
Dost düşman çatlatırcasına
Oy, oy nesine de nesine
Kurban olam ben böylesine
Kaptırmışım deli gönlümü
Güzellilerin hevesine
Oy, oy nesine de nesine
Vurulmuşum oy gamzesine
Çakıl taşı olaydım oy oy
Ala kilimden heybesine
Şahinim gönlün neler ister
Felek hep mi ayağın köster
Lal eyleme şeyda bülbülü
Al şu sazı hünerin göster
ELENDİM ELEKTE
Umutlarımı eledim elekte
Hiç vicdan yokmuş şu zalim felekte
Umutların hepsi mi kavuz olur
Bir tenesi de mi kalmaz elekte
Gözüm yoktu karpuz ilen kelekte
Sırma saray ilen işli yelekte
Har vurup da harman mı savurmuşum
Bir tel sırma saç kalmadı kabakta
Şahinim suyu içerdin yalakta
Yatardın dokuz okka yün yatakta
Düşmüşsün sanki çöllere çöllere
Ne gül kalmış ne de gonca kucakta
İbrahim ŞAHİN
MÜŞKÜLPESENT HALDEYİM
Bakmayın şu müşkülpesent halime
Bulsaydım bağdaş kurardım kilime
Lafazan bildiği üç beş kelime
Rastlamadım ki daha pir âlime
Ben de biçare geldim bu âleme
Doladım dilime üç beş kelime
Rezil rüsva oldum cümle âleme
Rastlamadım ki daha pir âlime
Kızılcık şerbeti içmek neyime
Bir okka soğan koyaydım heybeme
Aç kalıp rezil olmazdım âleme
Rastlamadım ki daha pir âlime
Sırt çevirmedim bilimle âlime
Boyun bükmedim zulümle zalime
Söz söylemeyin şu düşkün halime
Rastlamadım ki daha pir âlime
Şahinim alsan kalemi eline
Düzen veremedin sazım teline
Kapıldın zamanın esen yeline
Rastlamadın ki daha pir âlime
KAZANCI’M
Aybaham’da çağlar/ suyun olam
Dönme’de kıvrım/ yolun olam
Bozdağ’da açan/gülün olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Bozdağ’da göçer/oban olam
Popas’ta suya/helken olam
Yayığa bişşek/ tuluk olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Çiftine çeker/ öküz olam
Evleğe sıra/ garık olam
Batırığa eksik/ gedik olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Tarlanda deste/yaban olam
Harmanda tene/ saman olam
Samana harar/ çuval olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Ocakta yanar/ közün olam
Bacanda tüten/ duman olam
Kapımda köpek/ itin olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Ağda tavasında/ şıran olam
Küpte pekmezin/ sirken olam
Çuvalda bulgur /unun olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Tarlaya yolun /izin olam
Bekçi korkuluk/ kölen olam
Asmaya tevek/ üzüm olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Çobana sürü/ kaval olam
Helkeye dolan/ sütün olam
Eğmeğe sür’len/ yağın olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Basılı keşe/ derin olam
Yağına ballan/ kaymak olam
Ağzında tadın/ tuzun olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Goyakta yayılır/ kuzun olam
Taşında öter/ keklik olam
Tepende eser/ yelin olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Zeyve’de içlen/ çayın olam
Angarada bulcan/ dayın olam
Gurbet kuşuna/ ulak olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Tarlanda ek’len/ tohum olam
Ekinde sarı/ başak olam
Ocağın başı/ döşek olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Akan damına/ yuvak olam
Göçen duvarına/ direk olam
Kokan tersine/ kürek olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Körkuyu’da halayda başın olam
Ağda ağda pişen keşkeğin olam
Deveye hamudun yuların olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
Şahinim şiirlerde dizen olam
Mektup yazan kalemin pulun olam
Boz goyaklarda gonca gülün olam
Al kollarına/ can Kazancı’m
KULLAR TANIMADI
İnip çıktığım tepeler
Çimdiğim susuz dereler
Tekme yediğim eşekler
Şimdi beni tanımadı
Su içtiğim şu yalaklar
Yağsız yediğim börekler
Ekin biçtiğim oraklar
Şimdi beni tanımadı
Çok giydiğim gön çarıklar
Ayağımdaki yarıklar
Kel başımdaki sarıklar
Şimdi beni tanımadı
Selam verdiğim emmiler
Elin öptüğüm nineler
Sofradaki boş siniler
Şimdi beni tanımadı
Dalda çaldığım erikler
Fidelediğim garıklar
Su sıyırttığım arıklar
Şimdi beni tanımadı
Solgu vurduğum dibekler
İnip çıktığım kebekler
Yama vurduğum yelekler
Tuzladığım o şişekler
Şimdi beni tanımadı
Unluk döktüğüm yunaklar
Hep doladığım yumaklar
Damı yuğduğum yuvaklar
Şimdi beni tanımadı
Çömdüğüm fırın başları
Diktiğim sınır taşları
Kırktığım çocuk başları
Şimdi beni tanımadı
Şahinim çatma kaşları
Zar zor atlatın kışları
Çok kurarsın bu düşleri
Şimdi beni tanıma
TIRSAN UTANSIN
Göçmüyorsa yaz bahar obaların
Tütmüyorsa obada dumanın
Niye gözü yaştasın söyle dağlar
Ayağını kesen kullar utansın
Tütmüyorsa goyakta kekiklerin
Kanadın çırpmıyorsa arıların
Bal tutmuyorsa sıra peteklerin
Kov’na çomak sokan kullar utansın
Başağa oturmuyorsa ekinin
Kıymet verilmez dinlemezse sözün
Daraya oturmuyorsa yekûnun
Tartan kullar, bozuk kantar utansın
Şahinim kendi kendini dinlersin
Başka dertte inim inim inlersin
Arada bir aslan olur kükrersin
Tavşan olup tırsan kullar utansın
SOSYALİST MUSTAFA
Köyümün gülen yüzüydün
Her daim doğruların sözüydün
Kavgaların orta yoluydun
Vakitsiz solan güle döndün
Kahveye girişin farklıydı
Masalara selamın farklıydı
Tütün sarışın farklıydı
Kor ateş küle döndün
Geçtiğin yollar gözyaşı döker
Su içtiğin çeşmeler gözyaşı döker
Burçakalanı, Bayamlı yas tutar
Savrulan kara bulutlara döndün
Sabahları horozdan önceydi kalkışın
Hayranlık uyandırırdı her şeyi bilişin
Yüzünden hiç eksik olmazdı gülüşün
Sonu kötü biten masala döndün
Gidişin kaç yüreği parçaladı Mustafa
Sensiz kahvede bir masa boş kaldı Mustafa
Gidişin hiç mi hiç hoş olmadı Mustafa
Bir hoşça kal demeden gitmek sana yakışır mıydı Mustafa
İbrahim ŞAHİN
BAĞLANMIŞIM ZÜLFÜN TELİNE
Gocadönme’den/ aştım Abanoz’u
Erdim Kervanın/ alanı’nda düze
Bir ahu dilber /bal damlası her sözü
Eğildim baktım/sürme ceylan göze
Geçtim Tersyakan / aştım Akyokuş’u
Soluğu aldım /pazar Akpınar’da
Gitmez gözümden/ o tatlı gülüşü
Zül’fleri tüter/gözümde, gözümde
Çeşmede verdim/ üç beş dakka mola
Danalar gibi/ möledim, möledim
Dualar ettim/ sesim duymuş ola
Çokça aradım/da bir bulamadım
Sesim duymamış/halimi bilmemiş
Sevda çölüne/ düştüm vay halime
Halim nicedir/ sormamış, sormamış
Nerden rastladım/böyle bir zalime
Şahinim sen kur/ Bozdağ’a otağı
Varsın eserse/ essin sevda yeli
Ser kuş tüyünden/ yatağı, yatağı
Çözülür elbet/ bağlı zülfün teli
FUKARAYIZ FUKARA
Dert çekmeye gelmişiz bu dünyaya
Sürülmüşüz gâh Konya gâh Hanya’ya
Bedeva yaşayan gitmiş nereye
Beden, kefen bizden fakir fukara
Ne uçkurları vardı ne kemeri
Şükür aldık semer, taktık kemeri
Kemerde deliği sırta yağırı
Semerimiz bizden fakir fukara
Asacak bir şey bulmadık duvara
Yalan dolandan galmadık avara
Yasak geldi dağımdaki davara
Düşlerimiz bizden fakir fukara
Ev vermiyorlar bizim gibi bekâra
Esir olduk kuru yavan şüküre
Az küfür, az da makara bakara
Dualar da bizden fakir fukara
İbrahim ŞAHİN
GELME SUNA’M
Suna’m,
Son mektubunu
İstanbul’un vapurunda okudum
meltemde savulan yaprak
sanki zülfün teliydi suratıma çarpan
daha ilk satırında hançerlendim
“ İstanbul’da arar seni bulurum” demişsin
gelme Suna’m, gelme
yedi tepeli şehrin
yedi katlı gökdelenlerin gölgesindeyim
mercekle arasan bulamazsın
caddeler iz tutmuyor
simalar karışmış bir birine
beni seçemezsin
gelme Suna’m, gelme
selam verdiğin sırtını döner
adres soramazsın
elindeki resmime benzer halim kalmadı
beni sen bile görsen tanımazsın
gelme Suna’m, gelme
çeşme başlarında bekleyemezsin
burada çeşmeler yok
yol çatlarında bekleyemezsin
yol çatları insan seli
sele kapılırsın
gelme Suna’m, gelme
İbrahim ŞAHİN
HIDIR
Zalim bir kere binmiş ata
İlle eşeğe binmem diyor
Kesmesem doksan dokuz deve
Dokuz deveye doymam diyor
Ağzına atmış üç beş bakla
Hiç bekleme çıkarmam diyor
Dakkada atar dokuz takla
Ne yapam huyum böyle diyor
Asla eşeğe olmaz dayak
Dayak bulsak eşeğe diyor
Huysuza ne ede ki dayak
Ben huyumdan vaz geçmem diyor
Ne iniş iner ne yokuş çıkar
Benim işim hep yatmak diyor
Çobanın çanına ot tıkar
Benim adım hep Hıdır diyor
İbrahim ŞAHİN
EVRİMLER DE ÖVGÜYE DEĞER
Bak, eğrim eğrim eğrildik
Göğerdik, ger ger gererdik
Vakit gelende kızardık
Sofrada yer açın bize
Hanım kız el atsın tuza
Gelmeyiz ha, cilve naza
Maruz bırakmayız gaza
Kulak veriverin bize
Sıra gelsin batırmaya
Toplanıverin sofraya
Şu biberdeki sükseye
Övgüler döktürün bize
Güze diziliriz ipe
Yatırın çöğertlen ota
Çeşni de oluruz ete
Mangalda yer açın bize
Şahinim bu nasıl övgü
Duymuş damda onca sergi
Duyup alacaklar vergi
Pusacak yer bulun bize
İbrahim ŞAHİN
BİLEN VAR MI
Hani nerde kaldı var mı görenler
Babuca yama vurup da giyenler
Hal hatır soran, hal hatır bilenler
Şerre ketum hayır dua edenler
Ardıç dibini yurt yuva edenler
Ekmeği ekmeğe katık edenler
Çul çuval dokuyup keçe tepenler
Deştiye ekin ekip de biçenler
Salıdan salıya havar edenler
Değişik edip süte çöp salanlar
Arık nöbeti bilip bekleyenler
Harman tepip yaba dirgen bilenler
Komşu eşeğine dayak olanlar
Ataş tuzuna imdat olanlar
Ölüde diride hep bir olanlar
Yaraylan bereye merhem olanlar
Şahinim gel yorma kendi kendini
Bak sonra yıkarsın kendi bendini
Kimse bilmez kimsenin tek derdini
Dünyada bir davul bulmuş dengini
EY OĞUL
Dinle oğul, dinle!
İş bilmez ile gidersen yola
Sıkışınca evriliverir sağa sola
Ölüsü yük, biner kola…
Adım başı verir mola
Bir adım ileri iki adım geri
Çarpar bir sağa bir sola
Dizini dövdürür saç baş yola yola
Mihnet etme namert kula
Takatin varsa yalnız yürü yola
Meziyet nasip olmaz her kula
Urganı bile şan diye boynuna dola
Sinek ışığa sarar
Işık kendin sanar
Işık sönende köşe bucak siner
Öylesine fayda etmez iki okka tiner
Kendisini kurtaran kendini kaptan sanar
Yüklesen taşımaz iki tek harar
Varlığı bedenine zarar
Liva gömlek içinde kol kanat kırar
Dili döner iki sözcüğe
Cak, cek
Bir etten yana bir tuzdan yana
Çekilir köşeye ‘’ Yemekte tuzum yok ki” deyiverir
Devri dervan döner
Nasip varsa Kerbela’dan kervan döner
Mum dediğin sehere varmaz söner
Kimi attan iner eşeğe biner, kimi ata biner
At dediğin başında yular
Palanı çıkar niye yorar
Boş söz kafa yorar
Abdestte gözü olmayan Mekke’nin yolunu sorar
Şahin ozan
İnce elek ince eler
Ne altı ne üstü kârı
El avuçtaki ahu zarı
SORMA BİZİM KÖYÜN HALİNİ
Siyaset dilpesent olmuş dillere
Bülbül konmaz olmuş gonca güllere
Düşmüşüz ne hallere ne hallere
Vay bizim köyün haline, haline
Damlara sermez olmuş kıl çulunu
Güpegün eşkıya kesmiş yolunu
Yen içinde saklar kırık kolunu
Vay bizim köyün haline, haline
Kimin ne olduğu beyan aşikâr
Kimi Dumbullu olmuş kimi Pişekâr
Üç beş yalan takla kalmış güne kâr
Vay bizim köyün haline, haline
Kavak söğüt dalı vermemiş ışkın
Kelsu, Aybaham’ın deresi taşkın
Oluk çeşmesi akar boşa şaşkın
Vay bizim köyün haline, haline
Genci yaşlısı bir birinden düşkün
Hepsi gelin görümce vari küskün
Zeytinyağı üstüne çıkan baskın
Vay bizim köyün haline, haline
Şahinim dert üstüne dert katarsın
Sağır sultana durmadan çatarsın
Şeyda bülbül müsün durmaz ötersin
Vay bizim köyün haline, haline
İbrahim ŞAHİN
DELİ SANMA KENDİNİ
Bir şarkı dillerde o sizden bu bizden
Derimiz nasibini almadı tuzdan
Dost meclisleri kapıları kilitli
Söz edilmez kırık sazdan, tatlı sözden
Sözler dökülür dilden domdom kurşunu
Lanetlerler, dobra benlik duruşunu
Leyleği havada görürsün her daim
Rüyada görürsün dostun gülüşünü
Gölgeni bile sana düşman ederler
Dostu düşman, düşmanıysa dost ederler
Baykuş gibi tünersin kendi yuvana
Üç günlük dünyayı sana dar ederler
Şahinim doğruları elbet duyarlar
Söyleyeni onuncu köye kovarlar
Deli gömleği giydirirler sırtına
Dönüp dönüp bakarlar, bir de gülerler
SEN DE GEL ARAMIZA
Taşeli Edebiyattır otağımız
Gani ganidir ustaylan çırağımız
Bir enter tuşu kadar en ırağımız
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
Öncü Taşeli Edebiyat Dergisi
Asla yoktur bir tek algısı vergisi
Kârımız paylaşımın bir beğenisi
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
Türküylen bir dost selamı ikramımız
Taşeli kurduylan kuşu kelamımız
Beladan uzak dostlara selamımız
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
An olur türer taze kekik mısrada
An olur damlar soğuk sular çeşmede
An olur keş, çomacı soğan heybede
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
An olur Gabalak ardıç dibindeyiz
An olur Zeyve’ye pazar yolundayız
An olur kahvede yancı masadayız
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
An olur sesi oluruz lal dillerin
Al bayrağı oluruz Yörük yurdunun
Umudu oluruz Toros gonca gül’nün
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
Gâh ekindeyiz gâh davar peşindeyiz
Gâh düğünlerde halayın başındayız
Ne paranın ne de pulun peşindeyiz
Arada bir Youtube yayındayız
Gel, çekinme sen de katıl aramıza
İbrahim ŞAHİN
NEYLEYİM
Ovalar bostana bürünmüş benim neyime
Köşe bucak baykuş tünemiş benim ocağıma
Yavru domuz barikat kurmuş benim gül bağıma
Dost diye yüzüme güleni acep ben neyleyim
Dost bildiklerim hani nerde omzu başı serde
Aslanım kapanmış kafese debelenir yerde
Can çekişeni görmez hepsi çekmiş göze perde
Dost diye yüzüme güleni acep ben neyleyim
İblis’le dost olmuş feleğe oyun etmiş beni
Demleyvermiş kafayı almış koynuna yılanı
Kırmış kuskun golanı varıyalanı dolanı
Dost diye yüzüme güleni acep ben neyleyim
Şahinim sorsan yaş tahtaya çivi çakılır mı?
Şu üç günlük dünya içinse serden geçilir mi?
Gönlün tahtına yardan gayrı ol yar seçilir mi?
Dost diye yüzüme güleni acep ben neyleyim
İbrahim ŞAHİN
KÖRKUYU’DA BULUŞALIM
Gelin canlar Körkuyu’ya varalım
Yakını ırağı tanışıp biliş kılalım
Keşkeğe çilbire birlikte kaşık çalalım
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Aybaham’dan geçip Garin’i aşalım
Körkuyu’nun başında dolup taşalım
Keşkeğin üstüne batırma yeyip şişelim
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Kaş Antalya Anamur’dan düşülsün yola
Sartavul’da, Akmuğar’da verilsin mola
Körkuyu’da kadın kız girsin kol kola
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
İlebadı Bayamlı’da koyun kuzu karışsın
Keşkek çilbir tabağında çatal kaşık yarışsın
Köylüsü yörüğe yörüğü köylüye karışsın
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Ne ağa ne paşa, yoktur ayrımız gayrımız
Dokunsun Körkuyu’da bir gula hayrımız
Gelemezsek söylensin Körkuyu’ya selamımız
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
İbrahim ŞAHİN
ZAM GELİRSE NEYİME
Taralı kel başlı kekili
Kömürleşmiş lamba fitili
Demiş zam gelirse neyime
İki tuluk keşim basılı
Omzunda heybesi atılı
Kurbanlık tek koçu satılı
Evi de göçmeye yüz tutmuş
Ortadan bel vermiş hatılı
Evleğinde buğday ekili
Kısrak atı da kır sekili
Giyilmez olmuş kıl şalvarı
Dokuz yerinden çift yamalı
Ahırında saman dıkılı
Kimden aldıysa bu akılı
Su yürümüş saman altına
Samanlıksa ok kokulu
Evlek evlek bostan ekili
Bostan miski amber kokulu
Erkekse talan etsin domuz
Ortasında korkuluk dikili
Kel başında taralıdır kekili,
Ağrır alnı, yazma çekili,
Yazdan basmış da tulukları;
Görsen köşede dikili.
Omzunda heybesi atılı,
Bir kurbanlık koçu satılı,
Çamurdan duvarı çatlamış
Ortadan bel vermiş hatılı.
Bir evleği buğday ekili,
Kısrağı var ayağı sekili,
Bacağında kıl şalvarı;
Yamaları üst üste dikili
Kimden aldın sen bu akılı,
Samanlığın saman dıkılı,
Su yürümüş saman altına;
Ahırıysa sadır [] kokulu
Üçten terk etmiş de okulu,
Bostan ekmiş amber kokulu,
Domuz için dikmiş korkuluk;
Onun için çok da coşkulu.
Dağlarım kara cayırı bol verir
Karamık yeşil yapraklı dal verir.
Koç katılır, koyun kuzu döl verir,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelimde şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Dağlarım karacayırı bol verir
Karamık piynar burcu verir dal verir.
Bahar gelir koyun kuzu döl verir.
Yükle yükü de Bozdağ’a göçelim
Suluğaradan on dönüm istemem
Şu dağkarda bir yurt verinde göçem
Geztim gabalağı ilabadı bozdağı.
İndim Çölmekçi sulu taştan yavşanı.
Bir yurt bulamadım ettim akşamı
Yurtsuz kalmış dertli garip çobanım.
Suluğaradan on dönüm istemem
Şu dağkarda bir yurt verinde göçem
Bir çıkaydım Yünsekeğrik kebene.
Ah Kapılıgağıl’dan döndüm gene.
Abdalım önce yurt kurmuş Garine.
Yurdu bu yıl da Saylıyurda kuram.
Suluğaradan on dönüm istemem
Şu dağkarda bir yurt verinde göçem
Kılçar ceket yün pontul kavalım.
Soran olmaz aç mı tok mu ahvalim
Bir keş dürüp yeyip yatan çobanım.
Bir tekeyi satıp pazara gidem
Suluğaradan on dönüm istemem
Şu dağkarda bir yurt verinde göçem
Perakende gelir olmuş obaya.
Elma Erik,çağla dolmuş kovaya
.Heves etmemz inmek için ovaya.
Kıral olmuş kırk kuyuda çobanım.
Suluğaradan on dönüm istemem
Şu dağkarda bir yurt verinde göçem
ZAM GELİRSE NEYİME
Taralı kel başlı kekili
Kömürleşmiş lamba fitili
Demiş zam gelirse neyime
İki tuluk keşim basılı
Omzunda heybesi atılı
Kurbanlık tek koçu satılı
Evi de göçmeye yüz tutmuş
Ortadan bel vermiş hatılı
Evleğinde buğday ekili
Kısrak atı da kır sekili
Giyilmez olmuş kıl şalvarı
Dokuz yerinden çift yamalı
Ahırında saman dıkılı
Kimden aldıysa bu akılı
Su yürümüş saman altına
Samanlıksa ok kokulu
Evlek evlek bostan ekili
Bostan miski amber kokulu
Erkekse talan etsin domuz
Ortasında korkuluk dikili
Diyarı gurbete habar salalım
Körkuyu’da düğün dernek kuralım
Her derdi tasayı sele verelim
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Gız naz etme Aybağam’dan aş da gel
Buban görmeden peşime düş de gel
Benden iyisini pembe düşte gör
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Çalyur’tan akşamdan düşmüşler yola
Kervanın düzünde vermişler mola
Üç beş el düşmemişse yola n’ola
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Susuz yutamadım kuru keşini
Ben kurmuştum bu şenliğin düşünü
Unut al’cağın üçünü beşini
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Yaylalarda goyun güdüp gezelim
Kini solguylan dibekte ezelim
Her dem halay çekip çekip bezelim
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
SALTANAT KOLTUĞUNDA BEN OLAM
Aybaham’dan akan suyun ben olam
Değirmanalanı’nda döken fiden ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Harmanında dolup taşan ben olam
Pelide ağan çıbığın ben olam
Sepette salkım salkım üzümün ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Ağda kazanında köpük köpük taşan ben olam
Dönmeden aşan yolun ben olam
Bozdağ’da esen yelin ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Obadan obaya göçen yükün ben olam
Derekahvede içilen çayın ben olam
Kumarda ütülen hep ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Deste deste karılan kâğıdın ben olam
Baharda çiçeğin, güzde narın ben olam
Narında yanıp kavrulan ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Külünde yaba yaba savrulan ben olam
Kırkuyu kepir taşında kekik kokun ben olam
Karakovanda petek petek balın ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Azığında ekmeğin, gabağında suyun ben olam
Sazda telin, akordun ben olam
Türküde sözün, besten ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Ağıtta yanan yüreğin, lal dilin ben olam
Kazancı diyarında seyyahın olam
Gurbet diyarında vurgun mecnunun olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Düş saltanat koltuğunda oturan ben olam
İbrahim ŞAHİN
Toros dağlarına yasladım sırtımı
Boz eşeğe yükledim bohça göçümü
Yaylada yaylarım dert etmem geçimi
Sene de bir atarım kendimi Körkuyu’ya
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Günde beş kez Bozdağlardan aşarım
Vallahi kabuğuma sığmam taşarım
Her daim günümü gün eder yaşarım
Hafta bir atarım kendimi Zeyve’ye
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Derdimi bir kevkicik suya satarım
Bir avuç düğürcüğe bir tas su katarım
Batırmayı hazır eder kaşık çalarım
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Ben sessiz atayurduyum taşelinde
Koyun kuzu koyakta, kurdu ininde
Kimi aybağam kimi dönme yolunda
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Ben atayurduyum destanlara sığmaz
Ben atayurduyum gönüllerden taşmaz
Kurda yetmez aşım, dostta kazan kazan
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Çocuklar gezinir, dalımda salınır
Çiftçim Göbette’de harman savurur
Kilim dokunur tezgâhımda, mekik mekik
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Ömrü yetmişler salımda taşınır
Son duası okunur musalla taşında
Bağrıma yatar, iki kürek toprakta
Ölüler, diriler yurdu, atayurduyum
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Dağlarım kekik kokulu, bağlarım fesleğen
Bağlarımda ister ayva ister nar beğen
Kuru keş kese kese, hamı leğen leğen
Keş tadı eksik olmaz dilim damağımda
-
Sevdam gece düşüm, gündüz yadımda
Dağlarda tavşan keklik her bir adımda
Aybağam suyu bir tas içilir bir yudumda
Ben gönüllerin harmanı ata yurduyum
Bir gül ayrıldı gönül bahçemizden
Yüreğimiz hancerlenir dem be dem
Biliriz ki yeni bir gül bahçesi şenlenecektir
Ondandır gözlerimizdeki tatlı nem
Hayat suyu olsun gözlerimizdeki tebessümlü nemizdeeki
-BEN ANADOLUYUM
Ben Anadoluyum- 2
Binlerce yılda dokunmuş, kilim
Binlerce elde atılmış, düğüm
Binlerce düğüme saçılmış, renk
Binler renge sinmiş, ter kokusu
Ben Anadoluyum, cennet bahçesi
Dağlarım, taşı toprağı çiçeklerle bezeli
Eteklerimden pınarlar fışkırır, oluk oluk
Yeşerir fidelerim, bal damlar, damla damla
Ben Anadoluyum, destanlara sığmaz
Ben Anadoluyum, gönüllerden taşmaz
Kurda yetmaz aşım, dostta kazan kazan
Ben Anadoluyum bereketin yükü, kaynağı
Ben Anadoluyum, yeller eser belimde
Ağaçlar yeşerir sırtımda, kuşlar tüner
Kervanlar yiyecek taşır yolumda, şehrime
Kervanlar giyecek taşır yolumda, köyüme
Ben Anadoluyum, yavrular beşiğimde
Çocuklar, parkımda gezinir, dalımda salınır
Bağban gül derer, çiftçim harman savurur
Kınalı eller kilim dokur tezgâhımda, mekik mekik
Ömrü yetmişler salımda taşınır
Son duası okunur musalla taşında
Bağrıma yatırılır, iki kürek toprakta
Ben ölüler, diriler yurdu, Anadolu
YÜKLEYİP YÜKÜMÜZÜ GÖÇELİM
Dağlarım kara cayırı bol verir
Karamık yeşil yapraklı dal verir.
Koç katılır, koyun kuzu döl verir,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Gezeceğim Gabalığı, Bozdağı,
Engel istemem vermeyin gözdağı,
İlebadı, gözlerimin odağı,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Sulugara’dan on dönüm istemem,
Atlarımı salıverdim köstemem,
Geçmeyin önüme sizi dinlemem,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Bir çıkaydım Yünsekeğrik kebene.
Kapılıgağıl’dan döndüm ben gene.
Abdalım önce yurt kurmuş Garine.
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Kılçar ceket yün pontul kavalım,
Soran olmaz aç mı tok mu ahvalim,
Bir keş dürüp yeyip yatan çobanım.
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
Elma, erik, çağla dolmuş kovaya,
Heves etmem inmek için ovaya,
Ala şerçe yumurtlamış yuvaya,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Göçelim de şu Bozdağ’ı aşalım,
Yurt yerini görünce hep koşalım.
SANA DERİM KAZANCI SANA
Seni bana beni sana düşürenin
İki cambazı bir ipte oynatanın
Şerbet deyü cadı kazan kaynatanın
İşinedir hem çalıp hem oynatanın
Uyan dirlik birlikten doğar Kazancı
Kolay mıdır ayırmak etle tırnağı
Deli çözemez attıkları ilmiği
Yalan dolan beleş, yok dilin kemiği
Boyayıp sattıkları hep bit yeniği
Uyan dirlik birlikten doğar Kazancı
Önges suyu akmaz sana bana ayrı
Sen ben davası yetmez mi, bitsin gayrı
Kelin kendine bile dokunmaz hayrı
Dünkü yavru tavşan bile aştı bayrı
Uyan dirlik birlikten doğar Kazancı
Dağda komşunun sesine muhtaç sensin
Ocakta komşu külüne muhtaç sensin
Yolda eşek dayağına muhtaç sensin
Kendi derdine derman olan da sensin
Uyan dirlik birlikten doğar Kazancı
Ölü diride imdat. çığlığın komşuya
Ebette bir gün düşer işin komşuya
Oyuna gelip sırt çevirme komşuya
Bir zaman akıl danışırdın komşuya
Uyan dirlik birlikten doğar Kazancı
ODUM KÜLE DÖNDÜ
Ol tabip el çekti tenimden
Kor eksik olmadı sinemden
Hepsi bir kerecik bakıştı
Akar kanlı yaşım gözümden
Yollarda izini ararım
Adım başı adını sorarım
Açılır her dem yeni yara
Yaralarımı sensiz sararım
Kokunu alırım yel ilen
Habarın alırım kuş ilen
Naçar düştüm aşkın oduna
Geliver ahşam bohçan ilen
Şahinim düşmüşsün bir derde
Güzüne çekilmiş kör perde
Gün vurmuyor mu pencerene
Küllen savrulmak vardır serde
SEMER
Belimiz tutmaz oldu kemeri
Sırlamışız sırta semeri
Anırmamıza ramak kaldı
Üç vakte duyulur haberi
Budanmış tüm dostluk dalları
Kimse hayra yorm’yor halları
Gülistan Cehennem’e dönmüş
Kimse kokmuyor mor gülleri
Hep Sırat köprüsü yolları
Sade ağızdan damlar balları
Gelmeydik Ademle Havva’dan
Biri paşa sen bense kulları
Doğarken kefenim biçilmiş
Bedenime bir bedel bilmiş
Görülmüş ki dostluk hatrına
Canan ilen serden geçilmiş
FELEK KIRGINIM SANA
Ey Felek denen usta,
Elden avuçtan alıp koysan da beni yasta
Ecel şerbetim sunsan da tasta
Önünde sayıyla eğiliyorum
Önünde ceketimi düğmelemediysem saygısızlık sanma
Göyneğimin iki yakasını koparan sendin
Kemiklerimi yekpare ceketimi teyyare kanadına çeviren sendin
Bana attığın kazık say say bitmez emme ustalığına diyeceğim yok
Beni demirci ustasından fazla bilemiş fazla çeliklemişsin
Artık sol yanım kanamıyor kalleş kazığı darbesinden
Böğrüme işlemiyor cellâdın hançeri
Seni övdüysem de kırgın değilim sanma
Gençliğimde kırılgan kılıp yetmişimde bilemen neyin nesi
İbrahim ŞAHİN
Bırakın,
Bırakın kırmayın sazımın telini
Kalemimin ucunu
Irmak olup aksın dizeler
Çorak ovada açsın kozalar
Yel olup essin yücelerde
Dal olup salınsın ağaçta
Konsun kuşlar, kuşlar…
Bulut olup süzülsün
Dökülsün toprağa…
Ekmek olup konulsun sofraya
Türkü olup söylensin dilden dile
Bırakın kırmayın sazımın telini
Kalemimin ucunu
Ne seyahiyem ne ozanım
Kendimin derdini yazanım
Felekten bir güncük çalanda
Şu dağlarda gezen tozanım
Çoğu bulsam belki azarım
Bir gölge bulanda sızarım
Hep düz ovalar sizin olsun
Kendim dipsiz kuyu kazarım
Kimselere değmez nazarım
Beleşçilere boş mezarım
Bakmayın ha, kuru yavanım
Fili tezenede ezerim
Nerde güzel görsem süzerim
Arada bir ağzım büzerim
Adım atmam dikenli bağa
Çiçek çiçek konar tozarım
İbrahim ŞAHİN
İNSANLIĞI ARIYORUM
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Sorgusuz sualsiz kapısını açan
Teklifsizce sofrasına buyur eden
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Behemehal her derdime ortak olan
Yarama merhem olup gözyaşımı silen
Benimle ağlayıp benim ile gülen
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Yemek yediği kabı tepelemeyen
Yüzüne tükürünce şükür çekmeyen
Rüzgâra meyil eğilip bükülmeyen
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Sabiye vur’ver tokmağı demeyen
Lokmasın elinden kapıp almayan
Körpecik canlara kurşun sıkmayan
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Zalim ilen zulme alkış tutmayan
Çare kapısına kilit vurmayan
Umut ilen çölde gonca gül deren
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
Adım başı sinsi tuzak kurmayan
Üç günlük ömrüme ferman kılmayan
Göğü yorgan, kolumu yastık kılan
İnsanlığı arıyorum, insanlığı
İbrahim ŞAHİN
DİNLE SEVDİCEĞİM
Helke güğüm kolunda
Gök önceğin belinde
Kokun seher yelinde
Gözün Dönme yolunda
Gönlüm zülfün telinde
Sözüm sazın telinde
Duyar gelirsin diye
Durdum Asar yolunda
Kıl çulundan çadırım
Yontma taştan sedirim
Ben sensiz köskötürüm
Çöktüm bungar başında
Düşünme çift çıbığı
Çöz’ver sırma beliği
Kelim nohut yoluğu
Bir gün gönlün beyliği
İbrahim ŞAHİN
FELEK
Felek kor ateşinde piştim
Bilmem kimlere lokma aştım
Hep sırtımdan vurmana şaştım
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Kin kırbacın ilen şahlandım
Yavru palazken kanatlandım
Yüce dağ başı otağlandım
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Çemberinde bir bir elendim
İnsaf’na el aman dilendim
Arada bir ben de ilendim
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Çözdün iki dizimde bağı
Aşırmadın yolluca dağı
Kokmadım lale sümbül bağı
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Yamaya yer kalmadı hırkada
Ölsem gözüm kalmaz arkada
Sanmam marifetin markada
Hikmetinde pür ü pak paklandım
HOR GÖRME GARDAŞIM
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Ekmeğe dürülü keşimiz aynı
Guyuya saldığımız helke aynı
Goyun güttüğümüz goyaklar ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Yazda çimdiğimiz dereler aynı
Tarlada ekinlen destemiz aynı
Bir hararda yamalarımız ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Tuluğumuzlan bişeğimiz aynı
Yoğurdumuzlan köpüğümüz aynı
Bir oluklan teknelerimiz ayrı
Beni ayrı gayrı sanma be gardaşım
Babucumuzun yarığı hep aynı
Kırışıklan gün yanığımız aynı
Bir tırmandığımız dik yollar ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Bindiğimiz at ilen eşek aynı
Yuları, palanı, heybesi aynı
Binip aştığımız belengler ayrı
Beni ayrı gayrı sanma gardaşım
Sürümüze dalan koca kurt aynı
Yokluğumuzdan varlığımız aynı
Bir evimizin gapıları ayrı
NASİP EYLE
Dert tarlası yatak döşeğim
Karasinek binek eşeğim
Kahırdır hep ekip biçtiğim
Bitlen pire çifte koştuğum
Sırat köprüsüdür geçtiğim
Ahudur badeylen içtiğim
Cadıdır yar diye seçtiğim
Ömürdür durmadan tarttığım
Dikendir gül diye koktuğum
Yedi yama ceket giydiğim
Tabanvaydır binip sürdüğüm
Dört duvarcık dünyam bildiğim
Nefes al ver yaşam bildiğim
Böyle gelir gidermiş duyduğum
Çokçasına sövemediğim
Kervanın yolcusu sorduğum
Geceyi gün aydınlatır de
Beyni dimağı da bilgi de
Bal ilen kaymaktan sen de ye
Diy’nleri bana nasip eyle
İbrahim ŞAHİN
Eli kalem tutup yazana
Okuyup gurbet el gezene
Bizi okuyup dinleyene
Bizden selam olsun, selam olsun
Torosların bağı dağına
Uçan kuş öten bülbülüne
Petekte bal ören arısına
Bizden selam olsun, selam olsun
Obaya göçen yörüğüne
Süt sağan koca ninesine
Kepir seken gonca güzeline
Bizden selam olsun, selam olsun
Gelin olup nazlı gidene
Gelin eli kına yakana
Davul zurna sazı çalana
Bizden selam olsun, selam olsun
Gizli gizli çalıp söyleyene
Kendi kabuğunda tüneyene
Kabuğunu kırıp bizle olana
Bizden selam olsun, selam olsun
Eli kalem tutup yazana
Okuyup gurbet el gezene
Bizi okuyup dinleyene
Bizden selam olsun, selam olsun
Torosların bağı dağına
Uçan kuş öten bülbülüne
Petekte bal ören arısına
Bizden selam olsun, selam olsun
Obaya göçen yörüğüne
Süt sağan koca ninesine
Kepir seken gonca güzeline
Bizden selam olsun, selam olsun
Gelin olup nazlı gidene
Gelin eli kına yakana
Davul zurna sazı çalana
Bizden selam olsun, selam olsun
Kendince çalıp söyleyene
köşeye çekilip sinene
Lütfedip bizimle olana
Bizden selam olsun, selam olsun
DERDİM
Bendeki dert derdin alası
Benzim sanki kömür karası
Karıncayı incitmez idim
Bu çektiğim kimin belası
Oy kapanmaz gönül yarası
Çektiğim gülmenin kirası
Topu çapaklı üç beş kirpik
Kaş ilen gözlerin arası
Hep giderim elin tersine
Gidemedim sevme kursuna
Kara kediye ciğer oldum
Takıldım feleğin arşına
İbrahim ŞAHİN
ŞAİR FERMANI
Beni pazarlarda göremezsin
Barda, diskoteklerde arama bulamazsın
Ben umudu dizerim ipe guytu köşelerde
Umudu dokurum gönül tezgâhımda
Beni duble yolarda
Dirift atarken göremezsin
Yedi kuleli balkonlarda
Selfie çekerken göremezsin
Yıldızlara merdiven kurarım geceleri
Yıldızları sağarım inceden inceden
Süzerim ince ince heceden, heceden
Bir ışık sızarım kör karanlık pencereden
Beni borsa kuyruklarında
Sarılı tomarlarda göremezsin
Ya yürüdüğün bir patikayımdır
Ya azgın suları geçtiğin köprü
Ya sarplarda geçit
Ya demir parmakçılar arasında kurduğun hayalin parçası
Beni işlek caddelerde göremezsin
Ya ovada salınan başağımdır
Ya kayasında öten bülbül
Ya da çobanın kavalında ezgi
Evliya değilsem de
Beni Karadeniz’de horan teperken görürsün
Ege’de zeybek çekerken
Güneydoğu’da zılgıt çekerken
Velhasıl,
Attığın adımdayımdır
Aldığın nefesteyimdir
Kurduğun hayaldeyimdir
Tanık oldun gerçeğindeyimdir
Velhasıl ben bir bedene bürülü
Evrene sığmayan şairimdir
Bedenim sığar demir parmakçıklara da
Zerrem bile sığmaz evrene
Evrenin resmini çizenimdir
Evrenin sınırını çizenimdir
Alıp sazı elime şaha erenimdir.
İbrahim ŞAHİN
Eli kalem tutup yazana
Okuyup gurbet el gezene
Bizi okuyup dinleyene
Bizden selam olsun, selam olsun
Torosların bağı dağına
Uçan kuş öten bülbülüne
Petekte bal ören arısına
Bizden selam olsun, selam olsun
Obaya göçen yörüğüne
Süt sağan koca ninesine
Kepir seken gonca güzeline
Bizden selam olsun, selam olsun
Gelin olup nazlı gidene
Gelin eli kına yakana
Davul zurna sazı çalana
Bizden selam olsun, selam olsun
NASİP EYLE
Dert tarlası yatak döşeğim
Karasinek binek eşeğim
Kahırdır hep ekip biçtiğim
Bitlen pire çifte koştuğum
Sırat köprüsüdür geçtiğim
Ahudur badeylen içtiğim
Cadıdır yar diye seçtiğim
Ömürdür durmadan tarttığım
Dikendir gül diye koktuğum
Yedi yama ceket giydiğim
Tabanvaydır binip sürdüğüm
Dört duvarcık dünyam bildiğim
Nefes al ver yaşam bildiğim
Böyle gelir gidermiş duyduğum
Çokçasına sövemediğim
Kervanın yolcusu sorduğum
Geceyi gün aydınlatır de
Beyni dimağı da bilgi de
Bal ilen kaymaktan sen de ye
Diy’nleri bana nasip eyle
İbrahim ŞAHİN
UMUT
Sen kimsin diyen olmadı şükür
Sormaya da cesaret edemezler hani
Belki ben Madımak’da külde bir zerreyim
Akarsularda,Gültekinlerde,Nesimi’ de güfteyim
Börklücelide elim Betrettin’e verilen
Seccadeyim Mevlana’ya serilen
Ufukta doğan güneşim görülen
Tohumum toprağa serpilen
Nakışım desen desen kilime işlenen
Telim, sazda inim inim inleyen
Satır satır yazıyım kitaplarda uzayan
Belki rüyayım uykulara doymayan
Sabırım sübyan cana kıymayan
Dervişim yolundan sapmayan
Sihirbazım çöllerde gül açtıran
Dörtnala atım umuda koşturan
Yürünen yoldayımdır adım adım
Dilinen ekmekteyimdir dilim dilim
Alınan nefesteyimdir nefes nefes
Doğacak güneşteyimdir ışık ışık
Umuttur benim adım
Göbek adım sevgi
Arada bir kırılır kanadım
Senden bir adım öte bir adım beri
Beraber yaşadık senle Adem’le Havva’dan beri
Unutma beni beni
Avuç içi boyu eni
Ne kadar yenilersen yenile eskir yeni
Umut hep yeni, hep yeni
Umuttur yarınlara taşıyan
Umuttur yarınların resmini çizen
Umuttur yarınlarda doğan güneş
Umuttur yorgan olup bizi saran
Ben umudum ben umut
Bin can bin bedene bürülü
Bir ölür bin dirilir
Kurşun sıkanın kendi eline patlar silahı
Ben her tetikte dirilirim
Ben umudum ben umut
Ben ölseydim yıkılırdı dünyanın direği
Batardı güneşi
Susardı sazlar
Bayraklar bırak yarıyı unuturdu adını
Ben umudum ben umut
ODUM KÜLE DÖNDÜ
Ol tabip el çekti tenimden
Kor eksik olmadı sinemden
Hepsi bir kerecik bakıştı
Akar kanlı yaşım gözümden
Yollarda izini ararım
Adım başı adını sorarım
Açılır her dem yeni yara
Yaralarımı sensiz sararım
Kokunu alırım yel ilen
Habarın alırım kuş ilen
Naçar düştüm aşkın oduna
Geliver ahşam bohçan ilen
Şahinim düşmüşsün bir derde
Güzüne çekilmiş kör perde
Gün vurmuyor mu pencerene
Küllen savrulmak vardır serde
SEMER
Belimiz tutmaz oldu kemeri
Sırlamışız sırta semeri
Anırmamıza ramak kaldı
Üç vakte duyulur haberi
Budanmış tüm dostluk dalları
Kimse hayra yorm’yor halları
Gülistan Cehennem’e dönmüş
Kimse kokmuyor mor gülleri
Hep Sırat köprüsü yolları
Sade ağızdan damlar balları
Gelmeydik Ademle Havva’dan
Biri paşa sen bense kulları
Doğarken kefenim biçilmiş
Bedenime bir bedel bilmiş
Görülmüş ki dostluk hatrına
Canan ilen serden geçilmiş
Serden geçilir mi geçilir mi
Yar üstüne yar seçilir mi
Gönğülde kara sevda ilen
Sırat köprüden geçilir mi
HANGİSİNE YANAYIM
İki kemik bir deriye bürülü kulum
Bir kuru ekmeğe doyar karnım
Bir bardak suya güler yüzüm
Deryayı derde dalışıma mı yanayım
Üç günlük dünyanın cilvesine mi kanayım
Balçığa geçmez kazığım
Çölde dikili kazık oluşuma mı yanayım
Kuru dalda kediye ciğer olup salınışıma mı yanayım
Her adımda sarpa sarar yolum
Birbirini tutmuyor sağım solum
Sağıma mı yanayım soluma mı yanayım
Mazlumdan yanayım
Yağan kurşun perdeyim
Yediğim kurşuna mı yanayım
Mazlumdan yediğim tepiğe mi yanayım
Yel esmez tepelerin keliyim
İki tel başıma mı yanayım
Babucun vurduğu topuğa mı yanayım
Nasrettin Hoca hesabı
“Hangisine yanarsan yan
Kafamı şey etme deyişine mi yanayım”
Yoksa çıra olup yanışıma mı yanayım
Duman olup tütüşüme mi yanayım
De! Hangisine yanayım
Çek tabip elin sinemden
Ahı figanım derinden
Od eksik olmaz sinemden
Sevgide kor bana düştü
Yollarda izin ararım
Adım başında sorarım
Yaramı yarsız sararım
Neyleyim zor bana düştü
Sevda bağında gül ile
Alırım kokun yel ile
Ünlerim tatlı dil ile
Vefasız yar bana düştü
Şahin’im düşmüşüm derde
Sevda gitmiyor yar serde
Sen varsın baktığım yerde
Aşk ile kör bana düştü
MEMLEKETİM
Ey memleketim,
Memleketim
Yüce dağlarından dökülür suyun
Göksuyu inletirsin
Kınalı kekliklerin öter dinletirsin
Gücün bana mı yeter
Hasretinden inletirsin
Dört yanın çevrili dört dağın
Burnumda tüter bal ilen gaymağın
Zümrüt müdür yakut mudur her gıymığın
Öğrek sürüsü doyurur harmanda kesmiğin
Gücün bana mı yeter
Küflü keşine muhtaç kılarsın
Dağlarına ayak basanı beyliğe erdirirsin
Daş göngülleri köfne daşa çevirir
Asık suratını güldürürsün
İki tel saçını yeldirirsin
Gücün bana mı yeter
İki tel saçımı yoldurursun
İbrahim ŞAHİN
YORULDUM
Kırk yıl dile kolay
kırk satır yemekten yoruldum
sorgu odalarında ter dökmekten
el ayak öpen
yalaka dudakların moruna bakmaktan yoruldum
kırk yıl sırtıma biri indi biri bindi
sırtımda taşımaktan, inim inim inlemekten yoruldum
dere tepe yol tepmekten
bir söğüt dibi bulup soluklasam demekten yoruldum
kemer sıkmaktan
her gün bir beden küçülmekten
itilip kakılmaktan
koyun olup güdülmekten yoruldum
deveye hendek atlatmaktan
suyu yokuşa akıtmaktan
ipe un sermekten
sivrisineğe saz çalıp dinletmekten yoruldum
İstanbul’un yollarında gelip gitmekten
küfür gibi işittiğim “ dit’”seslerinden
soluduğum egzoz kokularından
olur olmaz küfür etmekten yoruldum
Taşeli’nin sesi bülbül olup şakımadan
seyyah olup dağ bayır dolaşmaktan
oba oba göç edip köpük köpük ayran içmekten
goyun olup goyak goyak yayılmaktan yorulmadım
pazar günlerini iğle çekmekten
yayında sıra beklemekten
bağrı yanık ozanları dinlemekten
gamı kederi sele verip gülmekten
selam alıp selam salmaktan yorulmadım
yorulmadım
yorulmadım
yorulmayacağım!
İbrahim ŞAHİN
NEYLEYİM
Ovalar bostana bürünmüş/ benim neyime
Köşe bucak baykuş tünemiş/ benim ocağıma
Yavru domuz barikat kurmuş/benim gül bağıma
Dost diye yüzüme güleni/ acep ben neyleyim
Dost bildiklerim hani nerde/ omzu başı serde
Aslanım kapanmış kafese/ debelenir yerde
Can çekişeni görmez hepsi/çekmiş göze perde
Dost diye yüzüme güleni/ acep ben neyleyim
İblis’le dost olmuş feleğe /oyun etmiş beni
Demleyvermiş kafayı almış/koynuna yılanı
Kırmış kuskun golanı varı/yalanı dolanı
Dost diye yüzüme güleni/ acep ben neyleyim
Şahinim sorsan yaş tahtaya/çivi çakılır mı?
Şu üç günlük dünya içinse/serden geçilir mi?
Gönlün tahtına yardan gayrı/ ol yar seçilir mi?
Dost diye yüzüme güleni/ acep ben neyleyim
KIL HEYBEM
Hep gönülden gönüle/ göç ederim
Kor tutmuş sevdaları/ çeç ederim
Ferhat’a yol verende/ dağ delerim
Gam ilen keder yoktur/ kıl heybemde
Kırılsa dertli sazım/teli kalır
İncinse naçar gönlüm/ahı kalır
İpe çekilse beden/ şanı kalır
Kin kusmak yoktur benim/ kıl heybemde
Dost sofrası kaymak olur bal olur
Dem aldıkça başka başka hal olur
Gönülden gönüle gizli yol olur
Çözülecek giz var benim heybemde
Sevda bahçesinde baharı yazı
Aşk ile edası coşturur sazı
Güzelin hoş olur cilvesi nazı
Yaşanacak haz var benim heybemde
Şahin’im sevdayı İnce elerim
Yar gel desin yüce dağlar delerim
Tatlı dille peşin sıra ünlerim
Muhabbetli söz var benim heybemde
CANANIM
Cananım, şer bakmışsam bir kez olsun
Yum iki gözün bir’ni görmezden gel
Eğer kem söylemişsem bir kez olsun
Tıka kulağın bir’ni duymazdan gel
Say ki dünyada bir tek senle ben var
Söyle iki odamızın nesi dar
Paraylan pul yoksa gülüşümüz var
Bir adım atsam sen iki adım gel
Say ki güneş hep bizim için doğar
Çiçekler bizim için koku saçar
Kuşlar bizim neşemiz için öter
Şu eteğindeki taşı dök de gel
Canım, ömür dediğin gelir geçer
Takarsan kafaya bed’ne dert saçar
Bir bilsen beterin de beteri var
Gam ilen kederi taşa çal da gel
Sevdiceğim söyle neme darıldın
Şeker şerbet dillerini çöz de gel
Nolur söyle yalvarmak tn yoruldum
Şeker şerbet dillerini çöz de gel
Şahinim der diz topal, başım yağır
Bir gözüm kör, bir kulağımsa sağır
Derde salıp etme sırtımı yağır
Derdini, tasanı sele sal da gel
Ozanlarımız var bir birinden güzel
Kimi türkü okur kimisi de gazel
Sazı sözünü, yüreğin alan gelsin
Gelecek olan kim varsa tezden gelsin
Taşeli’de bir zerreyim diyen gelsin
Sıla hasretiyle yanıp tutuşan gelsin
Taşeli’ye bir habar uçuran gelsin
Gelecek olan kim varsa tezden gelsin
Sevgiyi ilmik ilmik dokuyan gelsin
Bugünü yarınlara taşıyan gelsin
Bağrı yanık bülbül gibi şakıyan gelsin
Gelecek olan kim varsa tezden gelsin
Sazımız goyakları inletsin
Cossun zeyve
Antalya adana dinlesin
İnlesin de inlesin
Yer gök inlesin
CANANIM
Gönülden gel dedin de/ gelmedim mi
Zülfümü çöz dedin de/ çözmedim mi
Gözyaşım sil dedin de/ silmedim mi
Vur sineme sineme/ yar cananım
Düş peşime dedin de/ düşmedim mi
Del şu dağı dedin de/ delmedim mi
Göğsüne yasladın da/ yasl’madım mı
Vur sineme sineme/ yar cananım
Uğrumda öl dedin de/ ölmedim mi
Aç kolun sar dedin de/ sarmadım mı
Sinene bas dedin de/ basmadım mı
Vur sineme sineme/ yar cananım
Melül bakışın deler/ şu sinemi
Cilveylen nazın yoksa/ bir hile mi
Can katar gülüşünün/ bir dirhemi,
Vur sineme sinem/ yar cananım
İnce,
Ben Zeyve’yi,Çatalbadem’i tanımadan seni tanıdım
İncecik parmaklarından kekik kokusu dökülürdü
Zeyve çayı dökülürdü
Dolar taşardı Göksu
Susardı Göksu
Şaşkın bakınırdı Ermenek
İnce,
Ben Zeyve’yi,Çatalbadem’i tanımadan seni tanıdım
Çaresizliğin, boyun büküşleriydi notalar
Feryat figan çıkmazdı zurnanın son deliğinde
Gülüşlerin dökülürdü avuçlarıma
İnce,
Ben Zeyve’yi,Çatalbadem’i tanımadan seni tanıdım
Kımrım kıvrımdı çehren
Dik yamaçları tırmanırdım bakışlarımda
Bana ödüldü
Zurnanın son deliğine üflediğin
Bir umuttu, bir gülüştü hepsi
İnce,
Ben Zeyve’yi,Çatalbadem’i tanımadan seni tanıdım
Gittin unutuldun sanma sakın
Zeyve’de seni arar gözlerim
Tırmandığım yollarda senin
Gülüşlerin takılır gözlerine
İnce,
Ben Zeyve’yi,Çatalbadem’i tanımadan seni tanıdım
Sen neymişsin İnce
İnceliğin kadar upuzun
Git git bitmez yürüdün yollar
OZAN
Ozanın sözünü/ atma yabana
Kahır ilen zulmün / vurur tabana
Korkma saçsın umut /düşsün yabana
Ne nazı niyazı, varı/ bir tek sazı
Tezene maniv’la/ zorlu çabana
Vesvese kaşırsan/ döner çıbana
Kandilini fitil/ tak as tavana
Ozanın sermayesi ah ilen vah
Alma ozanın/ ahı vahını
Yer ilen bir eder / piri şahını
Bak susuz getirir/ feriştahını
Dostuna gonca güldür dertli sazı
Yüreğinde kordur / inceden sızı
Hep dobra dobradır/okkalı sözü
İsyana bürünür/ sussa avazı
Susturulmasın ha/ şu garip sazı
BİZİM OZANLAR
Doğan ölende ağıdın yazarlar
Yatak yorgansız dağ bayır gezerler
Kin nefreti tezenede ezerler
Dur durak bilmeyen bizim ozanlar
Aaşkın baş tacı fermanını yazanlar
Felek sillesi tuzağı bozanlar
Kadeh kadeh aşk şarabı içenler
Dur durak bilmeyen bizim ozanlar
Şaha feriştaha kafa tutanlar
Baldıranı bir yudumda içenler
Bir nefes ile cana can katanlar
Dur durak bilmeyen bizim ozanlar
Bizim ozanlar oy bizim ozanlar
Zulmü bir kelleye satanlar
Nota nota neşe umut saçanlar
Dur durak bilmeyen bizim ozanlar
İbrahim ŞAHİN
HALLER PERİŞAN
Kimse kimsenin halini bilmiyor
Halin nicedir deyip de sormuyor
Akan kanlı gözyaşın silmiyor
Haller perişan, haller perperişan
Omuz, sırtımıza binen inmiyor
Sırtımızda sancı sızı dinmiyor
Yükümüz semerde hiç denk tutmuyor
Boz eşekte guskun palan perişan
Virane ocakta duman tütmüyor
Mangalda et sucuk desen pişmiyor
Karın göbek gerinip pekişmiyor
Karınlan göbek perişan, perişan
Belde kemer delik melik tutmuyor
Kurumuş boğaz lokmayı yutmuyor
Ocağa tünemiş baykuş gitmiyor
Ocak perişan, kap kaçak perişan
Gözler desen bi kez uyku tutmuyor
Düşler bi kez olsun hayra yormuyor
Yatak yorgan gözyaşına doymuyor
Yatak perişan, yorgan perperişan
Kıvrılan yollar hep sarpa sarıyor
Yolun sonu ovaya uğramıyor
Ayaklara kara sular iniyor
Nasırlı ayak ilen yol perişan
İbrahim ŞAHİN
Sen kimsin diyen olmadı şükür
Sormaya da cesaret edemezler hani
Belki ben Madımak’da külde bir zerreyim
Akarsularda,Gültekinlerde,Nesimi’ de güfteyim
Börklücelide elim Betrettin’e verilen
Seccadeyim Mevlana’ya serilen
Ufukta doğan güneşim görülen
Tohumum toprağa serpilen
Nakışım desen desen kilime işlenen
Telim, sazda inim inim inleyen
Satır satır yazıyım kitaplarda uzayan
Belki rüyayım uykulara doymayan
Şefkatim sübyan cana kıymayan
Dervişim yolundan sapmayan
Sihirbazım çöllerde gül açtıran
Dörtnala atım umuda koşturan
Yürünen yoldayımdır adım adım
Dilinen ekmekteyimdir dilim dilim
Alınan nefesteyimdir nefes nefes
Doğacak güneşteyimdir ışık ışık
Umuttur benim adım
Göbek adım sevgi
Arada bir kırılır kanadım
Senden bir adım öte bir adım beri
Beraber yaşadık senle Adem’le Havva’dan beri
Unutma beni beni
Avuç içi boyu eni
Ne kadar yenilersen yenile eskir yeni
Umut hep yeni, hep yeni
Umuttur yarınlara taşıyan
Umuttur yarınların resmini çizen
Umuttur yarınlarda doğan güneş
Umuttur yorgan olup bizi saran
Eli kalem tutup yazana
Okuyup gurbet el gezene
Bizi okuyup dinleyene
Bizden selam olsun, selam olsun
Torosların bağı dağına
Uçan kuş öten bülbülüne
Petekte bal ören arısına
Bizden selam olsun, selam olsun
Obaya göçen yörüğüne
Süt sağan koca ninesine
Kepir seken gonca güzeline
Bizden selam olsun, selam olsun
Gelin olup nazlı gidene
Gelin eli kına yakana
Davul zurna sazı çalana
Bizden selam olsun, selam olsun
NASİP EYLE
Dert tarlası yatak döşeğim
Karasinek binek eşeğim
Kahırdır hep ekip biçtiğim
Bitlen pire çifte koştuğum
Sırat köprüsüdür geçtiğim
Ahudur badeylen içtiğim
Cadıdır yar diye seçtiğim
Ömürdür durmadan tarttığım
Dikendir gül diye koktuğum
Yedi yama ceket giydiğim
Tabanvaydır binip sürdüğüm
Dört duvarcık dünyam bildiğim
Nefes al ver yaşam bildiğim
Böyle gelir gidermiş duyduğum
Çokçasına sövemediğim
Kervanın yolcusu sorduğum
Geceyi gün aydınlatır de
Beyni dimağı da bilgi de
Bal ilen kaymaktan sen de ye
Diy’nleri bana nasip eyle
İbrahim ŞAHİN
BEN BİR OZANIM x
Dertli garip oğlu garip ozanım
Derdin nota nota dile dökenim
Senvincin inci inci ipe dizenim
Demir perdede bir avuç bedenim
Deniz deryada minnacık kadreyim
Mavi bulutlardaysa bir damlayım
Toprağa düşende sarı başağım
Dikenli dalda gül goncaya saranım
Kara sevda gece düşündeyimdir
Kavgada kör namlu ucundayımdır
Perdede sızan ışığındayımdır
Aşının biberi, tuzundayımdır
Dar geçit yolun köprüsündeyimdir
Akan çeşmenin oluğundayımdır
Molada hanın köşesindeyimdir
Heybende azık çıkınındayımdır
Yolda taşladığın hedefinimdir
Denizde sardığın yılanınımdır
Kadıda söylediğin yalanınımdır
Bedeninde gizem gölgeninimdir
İn cin değil gözünde ferdeyimdir
Aldığın her soluk nefesteyimdir
Velhasıl dünün, yarınındayımdır
Evrene sığmayan zerredeyimdir
Ben dertli garip oğlu ozanımdır
İbrahim ŞAHİN x
Sazda tele söz besteye bezendim
Yanakta gonca güllere bezendim
Istarda kınalı kil’me bezendim
Felek çarkında kalbura bezendim
Çayır çimende yeşile bezendim
Dalda ayvaylan nara bezendim
Buğdayda sarı başağa bezendim
Değirmen çarkında una bezendim
Demir kapıda kilide bezendim
Pencerede sızan ış’ğa bezendim
Tan yerlerinde umuda bezendim
Kale burcunda bayrağa bezendim
Çobanda dilli kavala bezendim
Seyiste yularlan geme bezendim
Kervanda tozan yola bezendim
Ölüp gedende üne bezendim
GÖTÜR BENİ x
Al götür beni bizim ellere
Hasret kaldım mor sümbül güllere
Hoş sohbet eden tatlı dillere
Bas beni toprağımın bağrına
Al götür beni bizim ellere
Kavuştur efil esen yellere
Buluştur coşkun akan sellere
Bas beni deremin yatağına
Al götür beni bizim ellere
Hasret kaldım akan pınarına
Fitil, gaz lamba, el fenerine
Sar beni yün atak yorganına
Al götür beni bizim ellere
Hasret kaldım ayran köpüğüne
Havlayan köpeklen eniğine
Yama beni yayın tuluğuna
Al götür beni bizim ellere
Hasret kaldım bazlama böreğ’ne
Yaba dirgen, çükür küreğine
As yabaylan evin direğine
Al götür beni bizim ellere
Hasret kaldım yoların tozuna
Her dem ocakta tüten közüne
Çömeltiver ocağın başucuna
Al götür beni bizim ellere
Hayret kaldım atına, tayına
Boz eşeğin sekili tüyüne
Oturtuver eşeğin palanına
Al götür beni bizim ellere
Düştüm gurbet elde dilden dile
Konup şakıyam bağımda güle
As’ver barana harpıştasına
İbrahim ŞAHİN
GÖNÜL TAHTINDA BEN OLAM x
Ben olam, yar ben olam, yar ben olam,
Yanağında açan gonca gülün olam
Belini saran al kuşağın olam
Ben olam yar ben olam, yar ben olam,
Ben olam yar ben olam, yar ben olam,
Başında tacın ben olam, ben olam
Gerdanda inci boncuğun ben olam
Ben olam, yar ben olam, yar ben olam,
Ben olam yar ben olam, yar ben olam,
Gece düşünde hep ben olam, ben olam
Sensiz saçını yolan hep ben olam
Ben olam, yar ben olam, yar ben olam,
Ben olam, yar ben olam, yar ben olam,
Ağzında tadın tuzun hep ben olam
Gönül tahtında ben olam, ben olam
Ben olam, yar ben olam, yar ben olam,
İbrahim ŞAHİN
GGÖRĞNDĞ X
Nevi bahara ermeden
Mevsimi hazan göründü
Vaslı Murada ermeden
Vakidi ecel göründü
Umut tomurcaklamadan
Ayakaltında göründü
Kendi derdin dindirmeden
Anam yas tutar göründü
Evin tapusun almadan
Sahip yavuz hırsız gör’ndü
Daha hesap sorulmadan
Yalan kılıfta göründü
Daha şubata girmeden
Mart kapılarda göründü
Adını bile duymadan
Hanya’ylan Konya göründü
Beyan ağızdan çıkmadan
Yalan dolan doğru gör’ndü
Doğru söz hiç duyulmadan
Boğazlandığı göründü
Daha urgan dokunmadan
İpe un seren göründü
Bor’dan Niğde’ye varmadan
Eşek boyayan göründü
At ölür, nalı kalır
Garip ölür delikli babucu
Bilmez garibi kimse
Babucu duyar dünyanın bir ucu
At vurmaz oldu azıya
Tavşan aldırmaz oldu tazıya
Beden yük oldu pazuya
Nesini söyleyim efendim
Gerçek yalan oldu
Yalan gerçek
İ. ŞAHİN
BENİ BENİ x
Umut, umut beze beni; beni, beni
Kuraklara tohum tohum serp beni
Dalda tomurcuğa sar beni beni
Gül kokularına bay beni, beni
İlmik, ilmik damıt ben beni, beni
Yanan ana yüreğ’ne damlat beni
Işık şık süz, topla beni, beni beni
Karanlık gecede sal beni beni
Nakış nakış, kilim kil’m doku beni
Yârin çeyizine koy beni beni
Satır satır yaz beni, yaz yaz beni
Koy zarfa yâre götür beni beni
İnci boncuk diz beni, beni beni
Yârin gerdanına tak beni beni
Beşik beşik bele ben beni, beni
Yârin göğsüne yasla beni beni
İbrahim ŞAHİN
BEZENDİM X
Sazda tele söz besteye bezendim
Yanakta gonca güllere bezendim
Istarda kınalı kil’me bezendim
Felek çarkında kalbura bezendim
Çayır çimende yeşile bezendim
Dalda ayvaylan nara bezendim
Buğdayda sarı başağa bezendim
Değirmen çarkında una bezendim
Demir kapıda kilide bezendim
Pencerede sızan ış’ğa bezendim
Tan yerlerinde umuda bezendim
Kale burcunda bayrağa bezendim
Çobanda dilli kavala bezendim
Seyiste yularlan geme bezendim
Kervanda tozan yola bezendim
Ölüp gedende üne bezendim
KULAK VER SÖZÜME X
Bağdaş kur naz etme gel, kulak ver sözüme
Kararırmış baka baka üzüm üzüme
Versen kafa kafaya erersin çözüme
Burnunun dikine gidenin boynu devrilir
Saygı sevgidir insan mayasının özü
Hep sendedir İblis ilen şeytanın gözü
Bir elinde gül bir elinde yakan közü
Tuzağına düşenin boynu tez devrilir
Sevgiyle dalda pembe gül gonca evrilir
Despot emirgahın köşkü tahtı devrilir
Gör yayından çıkan ok kınına çevrilir
Balçıkla sıvalı perdeler tez pörsünür
Şahin sorar saz teller neden ayrı çalar
Neden gonca güller açmadan dalda solar
Nicesinin başından hiç mi çıkmaz yular
Yular vurup yedenlerin boynu devrilir
İbrahim ŞAHİN
ÖZLEDİM
ÖZLEDİM XXX
İstemem bal kaymağı
Moda liva gömleği
Potinde copça bağı
Tozan yolu özledim
Kahve bade şarabı
Susuz çölde serabı
Gülşenlerde turabı
Ekşi ayranı özledim
Otoda seyri sefa
Şatolarda bol sofa
Fincan kahveye vefa
Soğ’n ekmeği özledim
Çarşı çarşı gezmeyi
Vitrin vitrin bakmayı
Eve el boş gelmeyi
Köyde bağı özledim
Köpük dolu jakuzi
Bol garnitürden suşi
Dinmez yürekte sızı
Keş dürmeyi özledim
GAMSIZ KÖYÜM X
Değmeyin benim köyümün keyfine
Tomofil yoksa biner eşeğine
Koltuk yoksa gaykılır döşeğine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Kır ata biner aşar koca dağı
Giyer çizmeyi sular koca bağı
Değmeyin benim köyümün keyfine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Aksa tavan yuvaklan yuğar damı
Ayazda savurur efkârı gamı
Değmeyin benim köyümün keyfine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Otlağı hazinede yok tapusu
Gelen gedene kapanmaz kapısı
Değmeyin benim köyümün keyfine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Ekin tarlasını bıtırak basar
Umrunda mı domzun verdiği hasar
Değmeyin benim köyümün keyfine
Değmeyin benim köyümün keyfine
Köyüm köyüm gapı bacasız köyüm
Tüter bacası gamsız, gamsız köyüm
Değmeyin benim köyümün keyfine
İbrahim ŞAHİN
DALKAVUK X
Her davula tokmak dalkavuk
Kulak patlatır ahu zarı
Göne parmak atmak tek kârı
Goruk gelir gider dalkavuk
Ot yer saman sıçar ol inek
Ne et verir ne süt ol inek
Bas gitsin götüne bir kötek
Goruk gelir gider dalkavuk
Kovanda oğulsuz bir arı
Bostanda koltuksuz bir darı
Korkuluğa beden bir kârı
Goruk gelir gider dalkavuk
Suyu hiç akmaz kuru dere
Kafalarda kangren bere
Gönüllerde onulmaz yara
Goruk gelir gider dalkavuk
Çatılarda tütmeyen baca
Elifi mertek sanan hoca
Sürsen kaleye kaçar taca
Goruk gelir gider dalkavuk
DALKAVUK X
Her davula tokmak dalkavuk
Kulak patlatır ahu zarı
Göne parmak atmak tek kârı
Goruk gelir gider dalkavuk
Dalkavuk, sahte yalan dünya,
Yalan dolan içinde yaşar
Akıllısı peşinden koşar
Dalkavuk, sahte yalan dünya
Ot yer saman sıçar ol inek
Ne et verir ne süt ol inek
Bas gitsin götüne bir kötek
Goruk gelir gider dalkavuk
Dalkavuk, sahte yalan dünya,
Yalan dolan içinde yaşar
Akıllısı peşinden koşar
Dalkavuk, sahte yalan dünya
Kovanda oğulsuz bir arı
Bostanda koltuksuz bir darı
Korkuluğa beden bir kârı
Goruk gelir gider dalkavuk
Dalkavuk, sahte yalan dünya,
Yalan dolan içinde yaşar
Akıllısı peşinden koşar
Dalkavuk, sahte yalan dünya
Suyu hiç akmaz kuru dere
Kafalarda kangren bere
Gönüllerde onulmaz yara
Goruk gelir gider dalkavuk
Dalkavuk, sahte yalan dünya,
Yalan dolan içinde yaşar
Akıllısı peşinden koşar
Dalkavuk, sahte yalan dünya
Çatılarda tütmeyen baca
Elifi mertek sanan hoca
Sürsen kaleye kaçar taca
Goruk gelir gider dalkavuk
Dalkavuk, sahte yalan dünya,
Yalan dolan içinde yaşar
Akıllısı peşinden koşar
Dalkavuk, sahte yalan dünya
ÜÇÜN BİRİ X
Kimi üç kor alır beş
Kimi beş kor alır üçün biri
Kimine şans
Kimine Rövanş üçün biri
Kimi nazar boncuğu takar avunur
Kimi oyuncak edinir avunur üçün biri
üçten çıkarılmazüçe eklenmez
üçün biri..hep bir, hep bir
.bir , bir,.bir üçün biri
milli beka milli servet
vergiden muaf.kadıda hükümsüz
üçün biri, üçün biri, hep üçün biri,
uzak menzil mikro hedef üçün biri
tesellisi bir bardak su bulana
yalan gelir nasipsiz kalana üçün biri
kimine iş, aş.kimine kısmet
kimine rövanş .üçün biri
enflasyonda teğet
darbede kurşun paraşüt
depremde dikilen anıt
üçün biri
neden dikilmez üç adımda bir heykeli
üçün biri
neden anılmaz üç günde bir adı
üçün biri
üçe beş beşe üçün biri
Hep cepte .üçün biri.beşte bir
üçte beş ihtimal üçün biri
teselli avuntu üçün biri
elimizde oyuncak üçün biri
nazar boncuğu.şans meleği
.cepte metelik .yiğitlikte nitelik
üçün biri .üçün biri .üçün biri
İbrahim Şahin 2
BİZ ÇOCUKLARA KULAK VERİN X
Zamanı bize verin durduralım,
Parkları bize verin dolduralım.
Uçurtmalarımız yarışsın güvercin kanatlarında,
Korkmayın uçurtmalarımız barut kokmaz, can yakmaz.
Biz çocukları dinleyin, umut dolu sözlerimizi,
Gözlerimizdeki ışığı, yüreğimizdeki sevgiyi.
Koşalım sokaklarda, gezinelim kırlarda,
Kurşun değmesin bedenimize, yaşasın umutlarımız.
Gökleri yıldız süsler, parkları biz,
Balonlarımız çarpışsın, patlasın.
Patlatmaz kulak zarınızı, sadece eğlence,
Biz çocukları dinleyin, yaşasın hayallerimiz.
Sokaklarda koşalım, kırlarda gezinelim,
Düşelim, el veririz birbirimize.
Yeter ki kurşun değmesin bedenimize,
Biz çocukları dinleyin, yaşasın hayallerimiz.
Biz çocukları dinleyin, umut dolu sözlerimizi,
Gözlerimizdeki ışığı, yüreğimizdeki sevgiyi.
Koşalım sokaklarda, gezinelim kırlarda,
Kurşun değmesin bedenimize, yaşasın umutlarımız.
Kurşun sıkmayın umudumuza,
Biz ağlarsak anamız ağlar, yer gök ağlar.
Biz çocuklar güldürmeyi de biliriz ya siz?
Biz çocukları dinleyin, yaşasın hayallerimiz.
Biz çocukları dinleyin, umut dolu sözlerimizi,
Gözlerimizdeki ışığı, yüreğimizdeki sevgiyi.
Koşalım sokaklarda, gezinelim kırlarda,
Kurşun değmesin bedenimize, yaşasın umutlarımız
LAL OLDU DİLLERİM X
Yine kar yağdı tepelerime,
Don vurdu kemik iliklerime.
Vay tepelerim kar ilen boran,
Kilit vurdum pencere kapıma.
Çağlayıp çağlayıp akmaz oldum,
Gül kokmaz oldum, gül kokmaz oldum
Dillim lal oldu, dillim lal oldu,
Şimdi dut yemiş bülbüle döndüm.
Dondu içim, sustu dilim,
Kilit vurdu tüm hislerim.
Gül açmaz oldu gönül bahçemde,
Sanki içimden çekildi sevdam
Çağlayıp çağlayıp akmaz oldum,
Gül kokmaz oldum, gül kokmaz oldum
Dillim lal oldu, dillim lal oldu,
Şimdi dut yemiş bülbüle döndüm.
Yüreğimde fırtına, gönlümde kış,
Bir umudun peşinde koşar dururum.
Belki bir gün çözülür bu buz,
Dönüşür sıcak bir bahara, umarım.
Çağlayıp çağlayıp akmaz oldum,
Gül kokmaz oldum, gül kokmaz oldum
Dillim lal oldu, dillim lal oldu,
Şimdi dut yemiş bülbüle döndüm.
HERKES BİR ÂLEM X
Sazlar suskun, sözler suskun,
Karı kocaya küskün.
Herkes ayrı bir âlem,
Herkes ayrı bir âlem.
Herkes ayrı bir âlem,
Kimse duymaz, kimse bilmez.
Gönüller dar, umutlar harap,
Herkes ayrı bir âlem.
Gönül kafeste, horoz öter folsuz kümeste,
Kendini bir şey sanan yürür aheste aheste.
Herkes ayrı bir âlem,
Herkes ayrı bir âlem.
Herkes ayrı bir âlem,
Kimse duymaz, kimse bilmez.
Gönüller dar, umutlar harap,
Herkes ayrı bir âlem.
Yiyecek yok ekmeği, kafasına vurur tokmağı,
Haram helal yutar lokmayı.
Herkes ayrı bir âlem,
Herkes ayrı bir âlem.
Herkes ayrı bir âlem,
Kimse duymaz, kimse bilmez.
Gönüller dar, umutlar harap,
Herkes ayrı bir âlem.
İbrahim ŞAHİN
AVUÇLARIMDA İKİ DAMLA YAŞ X
Yine avuçlarımda iki damla yaş,
Gönlümde hüzün, bağrımda taş.
Her damlada bir anı, her yaşta bir sızı,
Biri hasret, biri acı hüzün
Avuçlarımda iki damla yaş,
Unutulmaz anılar, gözlerimde yaş.
Her biri, bir sevdaya hoş, bana çile
Avuçlarımda iki damla yaş, yüreğimde taş.
Sancır aşkın acısı, sevdanın sancısı,
Gece gündüz dinmeyen, kalbimin yangısı
Her damlada hiç bitmeyen bir tutam umut,
Avuçlarımda iki damla yaş, içimde kaygı
Avuçlarımda iki damla yaş,
Unutulmaz anılar, gözlerimde yaş.
Her biri, bir sevdaya hoş, bana çile
Avuçlarımda iki damla yaş, yüreğimde taş.
Geceler sensizlik, sensizlik yorgan
Ağustosta üşür beden, faydasız yorgan
Her dakika yalnızlık, hüzün;. gönlüm hazin
Vakit hazan, gönlümde açan çiçekler soldu,
Avuçlarımda iki damla yaş,
Unutulmaz anılar, gözlerimde yaş.
Her biri, bir sevdaya hoş, bana çile
Avuçlarımda iki damla yaş, yüreğimde taş.
HIYAR OĞLU X
Hıyar oğlu hıyar
İnce uzun boylu
Sorsan asil soylu
Hıyaroğlu hıyar
Üç dakida beş takla atar
Her doğruya on yalan katar
Anasını boyar babasına satar
Hıyaroğlu hıyar
Bir hindi bir mandayla doyar
Sırtında semer kayar
Şeytanla yatar cinle kalkar
Hıyaroğlu hıyar
Başımıza çorap örer
Yalakaya kırmızı halı serer
Göbeğine erişmez kemer
Hıyaroğlu hıyar
ZALİM FELEK X
Gül verdin de kokmadım mı
Bal verdin de tatmadım mı
Baca verdin de tütmedim mi
Verilmez hesabım var vermedim mi
Felek felek zalim felek
Eledin elek elek
Sırtıma giydirdin yensiz yelek
Ben seni neyleyim zalim felek
Köşk verdin de kışlamadım mı
Yayla verdin de yaylamadım mı
Hasat verdin de tırpan salmadım mı
Verilmez hesabım var vermedim mi
Felek felek zalim felek
Eledin elek elek
Sırtıma giydirdin yensiz yelek
Ben seni neyleyim zalim felek
Yâr verdin de sarmadım mı
Hülyalara dalmadım mı
Sevdalara doymadım mı
Verilmez hesabım var vermedim mi
Felek felek zalim felek
Eledin elek elek
Sırtıma giydirdin yensiz yelek
Ben seni neyleyim zalim felek
OY DAĞLAR X
Yurt yerlerinde bir enik havlar,
Ağlaması yüreğimi dağlar,
Oy dağlar, oy dağlar.
Mor sümbüle hasret bağlar
Oy dağlar, oy dağlar,
Gönlümde dinmeyen sancılar.
Nerede katar katar hancılar,
Yüreğimde bitmeyen anılar.
Ocaklar tütmez olmuş,
Lale sümbüller solmuş,
Oy dağlar, oy dağlar.
Çoban sürüsüne hasret dağlar
Oy dağlar, oy dağlar,
Gönlümde dinmeyen sancılar.
Nerede katar katar hancılar,
Yüreğimde bitmeyen anılar.
Kelbaşa şimşir tarak akıl veren hocalar
Yaban ellere gelin olmuş bacılar,
Oy dağlar, oy dağlar.
Köpek sesine hasret dağlar
Oy dağlar, oy dağlar,
Gönlümde dinmeyen sancılar.
Nerede katar katar hancılar,
Yüreğimde bitmeyen anılar.
Baharda eriyip giden karlar
Açıp solup giden güller
Tozup tozup giden yollar
At eşeğe hasret yollar
Oy dağlar, oy dağlar,
Gönlümde dinmeyen sancılar.
Nerede katar katar hancılar,
Yüreğimde bitmeyen anılar.
TOROSLAR X
A guzum diyen dillerin
Açıp solan mor sümbül güllerin
Yanık yanık öten bülbüllerin
Alır götürür beni Toroslara
Öten kınalı bülbülün olam
Açan mor sümbül gülün olam
Al götür beni Toroslara
Tulukta köpük köpük ayranın
Kırk kuyularda seyranın
Zeyve’de düğün bayramın
Alır götürür beni Toroslara
Öten kınalı bülbülün olam
Açan mor sümbül gülün olam
Al götür beni Toroslara
Hasret kaldım efil esen yeline
Kıvrım kıvrım Dönme yoluna
Sarıp öptüğüm kuluna
Al götür beni Toroslara
Öten kınalı bülbülün olam
Açan mor sümbül gülün olam
Al götür beni Toroslara
Gönlüme dermandı ekin harman
Sap saman savururdum yabaylan
Bahara ererdim bin bir çabaylan
Al götür beni Toroslara
Öten kınalı bülbülün olam
Açan mor sümbül gülün olam
Al götür beni Toroslara
UMUT X
Öyle vurma kendini dağ bayıra
Merhem olmaz kelde ol yağıra
Umut bağla, bel bağla yarına
Açar elbet bağrını yarın, yarına
Yarınlar, yarınlar senindir
Zulümden kurtarırsan başın serindir
Öyle eğme başını, dövme bağrın dizini
Suçlu sen değilsin dik dut başını
Diz çöksün zalim, eğsin başını
Elbet sana da ayıracaktır yarın köşe başını
Yarınlar, yarınlar senindir
Zulümden kurtarırsan başın serindir
Kır suskun kilidi, türkü çığır bağıra bağıra
Davul zurna duyur sultan sağıra
Yarın koşar gelir imdadına
Yarın sana da açar bir sayfasını
Yarınlar, yarınlar senindir
Zulümden kurtarırsan başın serindir
Yola umut ol, umuda yol
Tohum ekersen yeşerir çöl
Kuşa kanat ol, buluta yağmur
Yarın sana da açar nadasını
Yarınlar, yarınlar senindir
Zulümden kurtarırsan başın serindir
Umuda güneş ol, doğ şafakta
Nice umut beleli nice beşikte
Gün doğmaz yan gelip yatmakla döşekte
Yarın sana da ayırır elbet yatak yastığını
Yarınlar, yarınlar senindir
Zulümden kurtarırsan başın serindir
XXXXX
At ölür, kalır nalı
N’olacak garibin halı
Çulsuz yatar kalkar
Rüyada görür kırmızı halı
Karışmış sap samana
Doğru yalana
Gel de ayıkla pirinçte taşı
Açsa tokum der
Ekmeği çaya banar yer
Görsen acınacak hali
Rüyada görür ejderi balı
Karışmış sap samana
Doğru yalana
Gel de ayıkla pirinçte taşı
Başta iki tel, salınır
biri o yana, biri o yana
Döner değirmenin taşı
Gel de ayıkla pirinçte taşı
Sapla saman karışmış
Karışmış sap samana
Doğru yalana
Gel de ayıkla pirinçte taşı
ÇİLE XXX
Nesini sabredeyim gönül
Kelde saç kalmamış
Ağızda diş, dizde derman
Boşuna verdiğin ferman
Bitsin çile, kavuştur beni
Lale sümbül güle, öten bülbüle
Sür beni gurbet elden sılaya
Esen yele gamı kederi salam
Köyümün toprağına yüzümü sürem
Çeşmesinde teknede suya dalam
Fazla değil bir günlük gülem
Bitsin çile, kavuştur beni
Lale sümbül güle, öten bülbüle
Sür beni gurbet elden sılaya
Felekten bir gün çalam
Kendimi dağ bayıra vuram
Yaban güllere tanış olam
Güllerle açıp güllerle solam
Bitsin çile, kavuştur beni
Lale sümbül güle, öten bülbüle
Sür beni gurbet elden sılaya
Köyümün toprağına haşır neşir olam
Dalda çağla, kırda çiğdemine erem
Çiftçi çobanına bir selam verem
Hasbıhal edip hal hatrın soram
Bitsin çile, kavuştur beni
Lale sümbül güle, öten bülbüle
Sür beni gurbet elden sılaya
KAZANCI XXXX
Baharda coşar Aybaham’ın suyu
Açar Kırkkuyu’nun lale sümbül gülü
Taşta şakır kınalı bülbülü
Şakır da şakır kınalı bülbülü
Eğilir baş, dökülür taş, boşalır etek
Dostluğu kardeşliği çatlatır düşmanı
Anına şanına kurbanım Kazancı
Nasırlı kazma kürek tutan elleri
Bal kaymak damlar hoş sohbet dilleri
Bakmayın kambur beli yanık yüzleri
Hamarattır bizim göyün güzelleri
Eğilir baş, dökülür taş, boşalır etek
Dostluğu kardeşliği çatlatır düşmanı
Anına şanına kurbanım Kazancı
Yaz gelir tüter obaların dumanı
Orakçılar evlek evlek biçer ekini
Can hıraş kalsa da kan ter içinde
Cana can katar soğuk köpük ayranı
Eğilir baş, dökülür taş, boşalır etek
Dostluğu kardeşliği çatlatır düşmanı
Anına şanına kurbanım Kazancı
Kurulur Körkuyu’da düğün dernek
Kazan kazan pişer çilbir ilen keşkek
Eğilir baş dökülür taş boşalır etek
Dostluğu kardeşliği çatlatır düşmanı
Eğilir baş, dökülür taş, boşalır etek
Dostluğu kardeşliği çatlatır düşmanı
Anına şanına kurbanım Kazancı
GURBET XXXX
Bitsin bu gurbet
Gönlümde kalmadı cacık şerbet
Tenime sinmiş musibet, illet
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Göğer baş bağlamış keşe düremedim
Üzüm hevenk olmuş çatı bacaya asamadım
Tavşan palaz peşinde koşamadım
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Tenime sinmiş musibet, illet
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Ekin başak olmuş harman süremedim
Buğday un çuvala dolmuş taşıyamadım
Bazlama, börek pişmiş yağlayamadım
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Tenime sinmiş musibet, illet
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Ocakta közlenmiş badeğis soğan
Petek petek dolmuş kovan
Bahçelerde madünüz yeşil soğan
Ekmeğe keşle dürüp var mı doyan
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
Tenime sinmiş musibet, illet
Bitsin bu gurbet, bitsin bu gurbet
TURKUAZ XXXX
Ladin sedir kokulu koyun
Nadire’den Silifke’ye uzanır boyun
Gök Tanrı’ya dayanır soyun
Bir gören hayran bir duyan Turkuaz
Aşılmaz dağları aş da gel
Gel gel sen de gel
Turkuaz’ı görmek ömre bedel
Gel gel bir daha bir daha gel
Ermenek Torosların eteği zümrüt inci takınır
İki yaka bir Turkuaz, bir birbirine bakınır
Bakan seni nazardan sakınır
Göksu Turkuaz sana bin methiye dizsem az
Aşılmaz dağları aş da gel
Gel gel sen de gel
Turkuaz’ı görmek ömre bedel
Gel gel bir daha, bir daha gel
Bir yanın sarp kaya ladin kokulu
Bir yanın Ceneti İrem lale sümbül kokulu
Beyaz gerdanında zümrüt inci takılı
Göksu Turkuaz sana bin methiye dizsem az
Aşılmaz dağları aş da gel
Gel gel sen de gel
Turkuaz’ı görmek ömre bedel
Gel gel bir daha bir daha gel
Suyuna vurmuş Ermenek’in aksi
Ufkunda mavi bulutlar tütsü
Girdabında saklı mutluluğun bahsi
Göksu Turkuaz sana bin methiye dizsem az
Aşılmaz dağları aş da gel
Gel gel sen de gel
Turkuaz’ı görmek ömre bedel
Gel gel bir daha bir daha gel
Yosun tutmaz çakıl taşların
Çatılmaz kirman kaşların
Süzülür uçar kuşların
Göksu Turkuaz sana bin methiye dizsem az
Aşılmaz dağları aş da gel
Gel gel sen de gel
Turkuaz’ı görmek ömre bedel
Gel gel bir daha bir daha gel
DÜNYA XXXXX
Anasına yandığım dünya
Tütmez baca
Boşa akıl verir hoca
Anasına yandığım dünya
Hak hukuk aut
Arz talep taca
Anasına yandığım dünya
Onur şeref gider güce
Arsızlık ursuzluk yüce
Anasına yandığım dünya
Fil cüce
Fare zürafa
Anasına yandığım dünya
Keser sap durur
Tersine döner dünya
ŞÜKÜRXXXX
Sırtta semer
Belde uşkur kemer
Sırtta yağır belde yağır
Tamamladık ömrü şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
Alıştık inişe yokuşa
Çüş çüş zıpçığa
bir avuç arpacığa
Sırta semer başta yulara
Tamamladık ömrü şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
Şükürden bir hal olduk
Arpadan geçtik samandan olduk
Ahır ilen yavru sıpadan olduk
Abbasla Ayvaz kaldık şükür
Tökezledikçe bastık firene
Komşunun çimenine imrene imrene
Arpadan önce tamamladık ömrü
Kefenimiz hazır şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
ŞÜKÜR XXX
Sırtta semer
Belde uşkur kemer
Sırtta yağır belde yağır
Tamamladık ömrü şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
Alıştık inişe yokuşa
Çüş çüş zıpçığa
bir avuç arpacığa
Sırta semer başta yulara
Tamamladık ömrü şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
Şükürden bir hal olduk
Arpadan geçtik samandan olduk
Ahır ilen yavru sıpadan olduk
Abbasla Ayvaz kaldık şükür
Tökezledikçe bastık firene
Komşunun çimenine imrene imrene
Arpadan önce tamamladık ömrü
Kefenimiz hazır şükür
Sen istediğin kadar bağır
Göbek atıyor sultan sağır
Felek yırttırma bana kefeni
Burnumda tütüyor yârin teni
Yârin göğsüne yasla beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek çöllere salma beni
Yârin gül kokusuna bay beni
Yâr dizine köste beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Felek yârin zülfüne dola beni
Yar beline sar beni beni
Yar kaşına sür beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek yârin aşkına yaz beni
Yârin gözlerine çiz beni beni
Yârin umuduna çöz beni
Oy beni beni yâr beni beni
Felek bağlama elimi kolumu
Pusu kurup kesme yolumu
Yâre kavuştur beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek yıkma dünyamı başıma
Kurban değilim kara göz karakaşına
Ne geldiyse senden geldi başıma
Felek felek zalim felek, zalim felek
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
Su kattın pişmiş aşıma
Burnunu soktun yazıma kışıma
Var git öte, var var git öte
Burnunu sokma işime
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
Düz ovada sarpa sardın
Üzümün çöpünü elime verdin
Gençliğimi yere serdin
Felek felek var git başımdan
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
ZA
ZART ZURT KIRMIZI KART XXXX
Zart zurt kırmızı kart
Çarşıda pazarda
Zart zurt kırmızı kart
Kart kart kırmızı kart
Elleyebilir alamazsın
Zart zurt kırmızı kart
Etikete bakınabilirsin
Elleyip okşayabilirsin
Alamazsın kardeşim
Zart zurt kırmızı kart
Manavda kasapta
Zart zurt kırmızı kart
Elmayı iki almazsın
Armudu zaten ayılar yer
Kürkü desen dayılar giyer
Alamazsın alamazsın kardeşim
Alamazsın kardeşim
Zart zurt kırmızı kart
Balı tadamazsın
Bonfileyi yutamazsın
Balığın kılçığı ümüğüne takılır
Alamazsın kardeşim
Alamazsın kardeşim
Zart zurt kırmızı kart
Mezra imamdan icazet alamazsın giremezsin
Sakın ha emirsiz hortlayamazsın kardeşim
Alamazsın kardeşim
Zart zurt kırmızı kart
YARINLAR XXXX
Emek, emek bizim
Umut, umut bizim
Bahar bizi bekler
Umut bizi bekler
Umut bizim emek bizim
Yarınlar yarınlar bizi bekler
Bahara, bahara ereceğiz
Tohumu toprağa serpeceğiz
Toprağı, toprağı süreceğiz
Orak orak salıp biçeceğiz
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Baharda yayla, yayla göçeceğiz
Çömçe, çömçe soğuk ayran içeceğiz
Istarı çözeceğiz ipi mekiğe vereceğiz
Desen, desen kilimler dokuyacağız
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Gökler bizimdir bizim
Kanatlanıp uçacağız yarına
Yoksul yetime kucak açacağız
Koşacağız bugünden yarına
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Gonca gül açacağız
Dağa bayıra koku saçacağız
Dikeni ayrı, gülü ayrı seveceğiz
Yarınlar, yarınlar bizimdir, bizim
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
AĞLADIMXXX
Eşeğimi Zeyve’ye bağladım ağladım
Saçımı başımı yolup yolup ağladım
Zeyve suyunda yüzümü yuyup ağladım
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Yanmaz olmuş ocaklar tütmüyor bacalar
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Tütmez ocak bacalara baktım ağladım
Boş merdivenlerden indim indim ağladım
Boş yollarda dolandım dolandım ağladım
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Yanmaz olmuş ocaklar tütmüyor bacalar
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Domuz meskeni bağımı gezdim ağladım
Kuru üzüm asmasına baktım ağladım
Sarı çingil hayalini kurup ağladım
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Yanmaz olmuş ocaklar tütmüyor bacalar
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Kapı bacasız evlere bakıp ağladım
Gözyaşı döküp ağladım, döküp ağladım
Ağlayıp ağlayıp yüreğimi dağladım
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
Yanmaz olmuş ocaklar tütmüyor bacalar
Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar
ALIP BAŞIMI DAĞLARA GİDESİM GELİR xxxx
Zincirleri çat çat kırasım gelir
Boz eşeği dağa süresim gelir
Zeyve’de yüzümü yuyasım gelir
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Oy dağlar hasretin ciğerim dağlar
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Kanatlanıp dağa uçasım gelir
Taşlarına konup ötesim gelir
Ardıç dallarına konasım gelir
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Oy dağlar hasretin ciğerim dağlar
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Koyun kuzuylan yayılasım gelir
Oğlak kuzuylan meleyesim gelir
Gece guzluklara dolasım gelir
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Oy dağlar hasretin ciğerim dağlar
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Tarla tapanda derilesim gelir
Harmanda tene savrulasım gelir
At eşek ilen taşınasım gelir
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
Oy dağlar hasretin ciğerim dağlar
O y oy dağlar, ağlarsa anam ağlar
YİNE Mİ KAR YAĞDI xx
Ne zaman kar yağsa dışarıda
Bedenim üşür içerde
İşlek caddelerde akar
son model arabalar
Bir yanda eriyen kar
Dar sokaklarda
evsiz barkız çocuklara takılır gözüm
Yüreğim buz keser
Donar bakışlarım
Sızlar yüreğim
Ne zaman kar yağsa dışarıda
Bedenim üşür içerde
İçtiğim sıcak çorba kaçırır dadını
Dar sokakların boş çocuk avuçlarına
Ne zaman atılır kartopu elden ele
Bir kurşun sıkılır
Sokaklarda sersefil çocuğun bağrına
Ne zaman kar yağsa dışarıda
Bükülür bir çocuğun boynu
Solar dalında açmamış bir gül
Ne zaman bir kar yasa dışarıda
Yüreğimde dolu yağar
İbrahim ŞAHİN
KAZANCILI xxx
Sevdiğimi sevdiğimi sorarsan
İnce, ince uzun boylu
Asil, asil soylu Kazancı köylü
Ölürüm uğruna yar yar
Olmazsa olmaz cilve naz
Gel kaçma yanaş biraz
Ölürüm uğruna yar yar
Sırma kaş örgü belikli
Keklik sekişli
Melül bakışlı
Ölürüm uğruna yar yar
Olmazsa olmaz cilve naz
Gel kaçma yanaş biraz
Ölürüm uğruna yar yar
Olmazsa olmaz cilve naz
Gülüşü ömrüme ömür katar biraz biraz
Ey yar mezarımı kazacaksan sen kaz
Ölürüm uğruna yar yar
Olmazsa olmaz cilve naz
Gel kaçma yanaş biraz
Ölürüm uğruna yar yar
YARINLAR BİZİMDİR xxx
Emek, emek bizim
Umut, umut bizim
Bahar bizi bekler
Umut bizi bekler
Umut bizim emek bizim
Yarınlar yarınlar bizi bekler
Bahara, bahara ereceğiz
Tohumu toprağa serpeceğiz
Toprağı, toprağı süreceğiz
Orak orak salıp biçeceğiz
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Baharda yayla, yayla göçeceğiz
Çömçe, çömçe soğuk ayran içeceğiz
Istarı çözeceğiz ipi mekiğe vereceğiz
Desen, desen kilimler dokuyacağız
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Gökler bizimdir bizim
Kanatlanıp uçacağız yarına
Yoksul yetime kucak açacağız
Koşacağız bugünden yarına
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
Gonca gül açacağız
Dağa bayıra koku saçacağız
Dikeni ayrı, gülü ayrı seveceğiz
Yarınlar, yarınlar bizimdir bizim
Umut bizim emek bizim
Yarınlar, yarınlar bizi bekler
KEFEN xxx
Felek yırttırma bana kefeni
Burnumda tütüyor yârin teni
Yârin göğsüne yasla beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek çöllere salma beni
Yârin gül kokusuna bay beni
Yâr dizine köste beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Felek yârin zülfüne dola beni
Yar beline sar beni beni
Yar kaşına sür beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek yârin aşkına yaz beni
Yârin gözlerine çiz beni beni
Yârin umuduna çöz beni
Oy beni beni yâr beni beni
Felek bağlama elimi kolumu
Pusu kurup kesme yolumu
Yâre kavuştur beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Oy beni beni yâr beni beni
Yârin göğsüne yasla beni
Felek yıkma dünyamı başıma
Kurban değilim kara göz karakaşına
Ne geldiyse senden geldi başıma
Felek felek zalim felek, zalim felek
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
Su kattın pişmiş aşıma
Burnunu soktun yazıma kışıma
Var git öte, var var git öte
Burnunu sokma işime
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
Düz ovada sarpa sardın
Üzümün çöpünü elime verdin
Gençliğimi yere serdin
Felek felek var git başımdan
Felek felek zalim felek, zalim felek
Çemberinde eledin elek elek
NAL xxxx
İşi hallayalım
Eşeği nallayalım
Sürelim pazara
Tüh tüh diyelim
Gelmeyelim nazara
Boş tencere kaynamaz
Aç ayı oynamaz
Züğürt kız tavlamaz
Oluverelim biraz hallice
Tüh tüh maşallah
Yormayalım ağzı
Züğürt malına
Herkesin malı şanına
Kim ne götürmüş mezarına
Şanımız olur inşallah inşallah
KURTLAR SOFRASI xx
Kurulmuş kurtlar sofrası, kurtlar sofrası
Kimi etin peşinde kimi kemiğin peşinde
Kimi bir lokma ekmeğin düşü peşinde
Üstüne üstlük dost düşman olmuş
Düşman dost; kurtlar, kurtlar sofrasında
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Adalet kasap olmuş, can koyun kuzu
Doğrar lime lime kurtlar sofrası, kurtlar sofrası
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Adalet kasap olmuş can koyun kuzu
Satır şakırdar, meler koyun kuzu
Gülmüyor, gülmüyor garibin yüzü
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Çilingir sofrası şatafat alengirli
Garibin sofrası tam takır
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Adalet kasap olmuş, can koyun kuzu
Doğrar lime lime kurtlar sofrası, kurtlar sofrası
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Kadehler tokuşur, nefes kokuşur
Dilde türkü altta kalanın canı çıksın
Üste kalanın canı çıksın da kopsun kıyamet
Kurulmuş kurtlar sofrası kurtlar sofrası
Adalet kasap olmuş, can koyun kuzu
Doğrar lime lime kurtlar sofrası, kurtlar sofrası
KAFAYI SIYIRDIK xx
Kulağımız kapıda gözümüz pencerede
Ak fasulye kaynamıyor torak tencerede
Kuyruğumuz tilkide canımız mengenede
Sıyırdık kafayı, kayışlan kemer bahane
Sıyırdık sıyırdık, kafayı hepten sıyırdık
Pasta börek halt getire, hep taşı kemirdik
Paçamız yerde sürünür, başımız havada
Sucuk yumurta çoktan pişmez oldu tavada
Biz büzüldük, fareler cirit atar yuvada
Sıyırdık kafayı, kayışlan kemer bahane
Sıyırdık sıyırdık, kafayı hepten sıyırdık
Pasta börek halt getire, hep taşı kemirdik
Zam yastık yorgan, zamla yattık, zamla uyandık
Ette kemiğe dayandık, kemiğe dayandık
Düştük bir düş batağına, yalana bulandık
Sıyırdık kafayı, kayışlan kemer bahane
Sıyırdık sıyırdık, kafayı hepten sıyırdık
Pasta börek halt getire, hep taşı kemirdik
Attan indik bindik eşeğe, bindik eşeğe
Kırk yama vurduk habaylan döşeğe, döşeğe
Cepken delik, kefensiz gideceğiz mezara
Sıyırdık kafayı kayışlan kemer bahane
Sıyırdık sıyırdık, kafayı hepten sıyırdık
Pasta börek halt getire, hep taşı kemirdik
DÜNYA TERSİNE DÖNMÜŞ
Ekmeği tırnağı ile kazanana
Sen ben dedik deli, deli; zır zır deli
İpe un seren, kovana çomak sokana
Sen ben dedik dedik veli, dedik veli
[Nakarat]
Anasına yandığım dünya dönmüş tersine
Delisine mi şaşayım, velisine mi şaşayım
Hırkaylan habasına yama vurana
Sen ben dedik deli, deli; zır zır deli
Doğmamış çocuğa fistan don dikene
Sen ben dedik dedik veli, dedik veli
[Nakarat]
Anasına yandığım dünya dönmüş tersine
Delisine mi şaşayım, velisine mi şaşayım
Doğru söyleyip dokuz köy kovulana
Sen ben dedik deli, deli; zır zır deli
Eşeği boyayıp babasına satana
Sen ben dedik dedik veli, dedik veli
[Nakarat]
Anasına yandığım dünya dönmüş tersine
Delisine mi şaşayım, velisine mi şaşayım
Ar namus boyun büken bükene
Sen ben dedik deli, deli; zır zır deli
El ayak yalayıp öpen, alkış tutana
Sen ben dedik dedik veli, dedik veli
[Nakarat]
Anasına yandığım dünya dönmüş tersine
Delisine mi şaşayım, velisine mi şaşayım
YALAN
Tarla tapan domuza talan
Kalmamış eşeğe vuran palan
Ummanda gemi yüzdürürüz
Yalan üstüne yalan, yalan
[Nakarat]
Yaşamak haram, sürünmek helal
Hepimiz Cennetlik bu da külliyen yalan
Satır arası dünden hatırda kalan
Dert batağında sağ kalan
Feyzada şato kurarız kırk odalı
Yalan üstüne yalan, yalan
[Nakarat]
Yaşamak haram, sürünmek helal
Hepimiz Cennetlik bu da külliyen yalan
Sıktıkça kalmadı kemerde delik
Cebimiz görmedi metelik
Ağıla doldu emmi dayı uşağı
Arada bul bulabilirsen nitelik
[Nakarat]
Yaşamak haram, sürünmek helal
Hepimiz Cennetlik bu da külliyen yalan
Kimin eli kimin cebinde belli değil
Cepken belli değil, cep belli değil
Başımız yükseldikçe yükselir yalanı
Başın arşa değecek birazdık eğil
[Nakarat]
Yaşamak haram, sürünmek helal
Hepimiz Cennetlik bu da külliyen yalan
TAŞELİ OZANLARI
Koyun keçiler sağdık
Koyun keçi aynıydı
Helke sitil aynıydı
Süt aynıydı
Yayıklar yaydık
Yayıklar aynıydı
Bişekler aynı
Bir köpüğün tadı ayrıydı
Bir yağın
Bıyıklarımız ilk kez bulanmış gibi ayrana şaştı
Dil damağımız şaştı
Çömçeyi yannığa bir daha bir daha saldık
Taşeli Yayında katılımcılar aynı
Sazları aynı
Her defasında
İlk kez dinler gibi dinleriz pür dikkat
Çalsalar bir daha, bir daha dinleriz
Onlardaki şevk onlardaki coşku
Göksu kütürtüsü
Tepelerde esen tatlı toros yeli
Alır götürür bizi beleng beleng
Ne çok belenglerimiz varmış
git git bitmez beleng beleng
Ne çok ozanlarımız varmış say say bitmez
Elleri dert görmeyesi ozanlarımız
Çal çal götür bizi beleng beleng
Elbet olacaktır bizimle ağlayıp bizimle gülen
Çalsın ozanlarımız
Gülsün yüreğine taş basan analarımız
Oynasın gelinlik kızlarımız
Çalın, çalın hey ozanlarımız
Bir daha bir daha çalın
SERİMİZ YERLE YEKSAN
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Ne olur gözlüğü çıkarıp baksan
Yokluk sofrasından bir lokma tatsan
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Nesine alkış tutarsın ağam paşam
Batağa sarmış kıyı köşem
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Akıl veren birbiri ile yarışır
Lokmamıza hep zehir karışır
Yalan ayuka çıkmış gülüşür
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Nesine alkış tutarsın ağam paşam
Batağa sarmış kıyı köşem
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Hırkamız yama tutmaz oldu
Gül benzimiz sarardı soldu
Sudan eşeğimiz gelmez oldu
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Nesine alkış tutarsın ağam paşam
Batağa sarmış kıyı köşem
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Biletimiz kesilir öbür dünyaya
Kefen biçeriz ohlaya pohlaya
Pulsuz mektup yazarız Mevleya
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
Nesine alkış tutarsın ağam paşam
Batağa sarmış kıyı köşem
Serimiz yerle yeksan, yerle yeksan
ZAM GELİRSE NEYİME
Taralı kel başlı kekili
Kömürleşmiş lamba fitili
Demiş zam gelirse neyime
İki tuluk keşim basılı
Omzunda heybesi atılı
Kurbanlık tek koçu satılı
Evi de göçmeye yüz tutmuş
Ortadan bel vermiş hatılı
Evleğinde buğday ekili
Kısrak atı da kır sekili
Giyilmez olmuş kıl şalvarı
Dokuz yerinden çift yamalı
Ahırında saman dıkılı
Kimden aldıysa bu akılı
Su yürümüş saman altına
Samanlıksa ok kokulu
Evlek evlek bostan ekili
Bostan miski amber kokulu
Erkekse talan etsin domuz
Ortasında korkuluk dikili
KÖRKUYU’DA BULUŞALIM
Gelin canlar Körkuyu’ya varalım
Yakını ırağı tanışıp biliş kılalım
Keşkeğe çilbire birlikte kaşık çalalım
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Aybaham’dan geçip Garin’i aşalım
Körkuyu’nun başında dolup taşalım
Keşkeğin üstüne batırma yeyip şişelim
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Kaş Antalya Anamur’dan düşülsün yola
Sartavul’da, Akmuğar’da verilsin mola
Körkuyu’da kadın kız girsin kol kola
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
İlebadı Bayamlı’da koyun kuzu karışsın
Keşkek çilbir tabağında çatal kaşık yarışsın
Köylüsü yörüğe yörüğü köylüye karışsın
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
Ne ağa ne paşa, yoktur ayrımız gayrımız
Dokunsun Körkuyu’da bir gula hayrımız
Gelemezsek söylensin Körkuyu’ya selamımız
Gelin bu yıl da Körkuyu’da birlik olalım
İbrahim ŞAHİN
Kel başında taralıdır kekili,
Ağrır alnı, yazma çekili,
Yazdan basmış da tulukları;
Görsen köşede dikili.
Omzunda heybesi atılı,
Bir kurbanlık koçu satılı,
Çamurdan duvarı çatlamış
Ortadan bel vermiş hatılı.
Bir evleği buğday ekili,
Kısrağı var ayağı sekili,
Bacağında kıl şalvarı;
Yamaları üst üste dikili
Kimden aldın sen bu akılı,
Samanlığın saman dıkılı,
Su yürümüş saman altına;
Diyarı gurbete habar salalım
Körkuyu’da düğün dernek kuralım
Her derdi tasayı sele verelim
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Gız naz etme Aybağam’dan aş da gel
Buban görmeden peşime düş de gel
Benden iyisini pembe düşte gör
Geli geliver körkuyuya geliver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Çalyur’tan akşamdan düşmüşler yola
Kervanın düzünde vermişler mola
Üç beş el düşmemişse yola n’ola
Geli geliver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Susuz yutamadım kuru keşini
Ben kurmuştum bu şenliğin düşünü
Unut al’cağın üçünü beşini
Geli geli ver körkuyuya gelver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
Yaylalarda goyun güdüp gezelim
Kini solguylan dibekte ezelim
Her dem halay çekip çekip bezelim
Geli geliver körkuyuya geliver
Gız geli geliver koluma giriver
Körkuyuda halay çekelim hey hey
SALTANAT KOLTUĞUNDA BEN OLAM
Aybaham’dan akan suyun ben olam
Değirmanalanı’nda döken fiden ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Harmanında dolup taşan ben olam
Pelide ağan çıbığın ben olam
Sepette salkım salkım üzümün ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Ağda kazanında köpük köpük taşan ben olam
Dönmeden aşan yolun ben olam
Bozdağ’da esen yelin ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Obadan obaya göçen yükün ben olam
Derekahvede içilen çayın ben olam
Kumarda ütülen hep ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Deste deste karılan kâğıdın ben olam
Baharda çiçeğin, güzde narın ben olam
Narında yanıp kavrulan ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Külünde yaba yaba savrulan ben olam
Kırkuyu kepir taşında kekik kokun ben olam
Karakovanda petek petek balın ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Azığında ekmeğin, gabağında suyun ben olam
Sazda telin, akordun ben olam
Türküde sözün, besten ben olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Ağıtta yanan yüreğin, lal dilin ben olam
Kazancı diyarında seyyahın olam
Gurbet diyarında vurgun mecnunun olam
Ben olam, ben olam, vallahi ben olam
Düş saltanat koltuğunda oturan ben olam
İbrahim ŞAHİN
Toros dağlarına yasladım sırtımı
Boz eşeğe yükledim bohça göçümü
Yaylada yaylarım dert etmem geçimi
Sene de bir atarım kendimi Körkuyu’ya
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Günde beş kez Bozdağlardan aşarım
Vallahi kabuğuma sığmam taşarım
Her daim günümü gün eder yaşarım
Hafta bir atarım kendimi Zeyve’ye
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Derdimi bir kevkicik suya satarım
Bir avuç düğürcüğe bir tas su katarım
Batırmayı hazır eder kaşık çalarım
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Değmeyin ağalar paşalar keyfime
Kazancılı derler, bize her gün bayram
Ben sessiz atayurduyum taşelinde
Koyun kuzu koyakta, kurdu ininde
Kimi aybağam kimi dönme yolunda
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Ben atayurduyum destanlara sığmaz
Ben atayurduyum gönüllerden taşmaz
Kurda yetmez aşım, dostta kazan kazan
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Çocuklar gezinir, dalımda salınır
Çiftçim Göbette’de harman savurur
Kilim dokunur tezgâhımda, mekik mekik
Kazancı sevdam yanar tüter şu bağrımda
Ömrü yetmişler salımda taşınır
Son duası okunur musalla taşında
Bağrıma yatar, iki kürek toprakta
Ölüler, diriler yurdu, atayurduyum
Gel gel sen de gel yakın uzak diyarlardan
Senede bir hasreti bölelim Körkuyu’da
Dağlarım kekik kokulu, bağlarım fesleğen
Bağlarımda ister ayva ister nar beğen
Kuru keş kese kese, hamı leğen leğen
Keş tadı eksik olmaz dilim damağımda
-*
Sevdam gece düşüm, gündüz yadımda
Dağlarda tavşan keklik her bir adımda
Aybağam suyu bir tas içilir bir yudumda
Ben gönüllerin harmanı ata yurduyum
Bir gül ayrıldı gönül bahçemizden
Yüreğimiz hancerlenir dem be dem
Biliriz ki yeni bir gül bahçesi şenlenecektir
Ondandır gözlerimizdeki tatlı nem
Hayat suyu olsun gözlerimizdeki tebessümlü nemizdeeki
-BEN ANADOLUYUM
Ben Anadoluyum- 2
Binlerce yılda dokunmuş, kilim
Binlerce elde atılmış, düğüm
Binlerce düğüme saçılmış, renk
Binler renge sinmiş, ter kokusu
Ben Anadoluyum, cennet bahçesi
Dağlarım, taşı toprağı çiçeklerle bezeli
Eteklerimden pınarlar fışkırır, oluk oluk
Yeşerir fidelerim, bal damlar, damla damla
Ben Anadoluyum, destanlara sığmaz
Ben Anadoluyum, gönüllerden taşmaz
Kurda yetmaz aşım, dostta kazan kazan
Ben Anadoluyum bereketin yükü, kaynağı
Ben Anadoluyum, yeller eser belimde
Ağaçlar yeşerir sırtımda, kuşlar tüner
Kervanlar yiyecek taşır yolumda, şehrime
Kervanlar giyecek taşır yolumda, köyüme
Ben Anadoluyum, yavrular beşiğimde
Çocuklar, parkımda gezinir, dalımda salınır
Bağban gül derer, çiftçim harman savurur
Kınalı eller kilim dokur tezgâhımda, mekik mekik
Ömrü yetmişler salımda taşınır
Son duası okunur musalla taşında
Bağrıma yatırılır, iki kürek toprakta
Ben ölüler, diriler yurdu, Anadolu
TAŞELİ’YİZ
Taşeli’yiz biz Taşeli
Nasırlı ellerin kiri
Yanık yüzlülerin nuru
Taşeli’yiz biz Taşeli
Bağlarının gonca gülü
Dağların lale sümbülü
Kültüre meşale şanlı
Taşeli’yiz biz Taşeli
Dağların akar pınarı
Tarlanın altın başağı
Obaların kılavuzu
Taşeli’yiz biz Taşeli
Gurbetten sılaya ulak
Sılada gurbete kulak
Yüz yılara taşan mihenk
Taşeli’yiz biz Taşeli
ÇAVUŞ
Baharın müjdesi
Badılcanın tadıydın Çavuşun
Suçun neydi de söküldü rütben
Gömüldün suyun altına
Köprüye ayaktın
Çaya akak
Şimdi seni nerde bulup kokak çavuşum
Gabakla kavunu takas ederdik
Ermeneğe geliş gedişte uğrardık
Piladın dibinde hasbıhal ederdik
Unuttuk sanama adını
Adın dalga dalga köpürür gölde
Adın yankır şu goca dağda
Sen yasına gara yazmalar bağla çavuşun
Adın taht kurdu gönüllerde çavuşum
Taşeli taşıyla kurduk yuvamızı
Sizinle ettik hayır duamızı
Savdık savuşturduk tüm belamızı
Taşeli zirvesi kurduk otağı
Gelin derdimizi sele berelim
Beraber ağlayıp beraber gülelim
Mazlumun derdine merhem olalım
Taşeli zirvesi kurak otağı
Gelin ırağı hep yakın kılalım
Yedi yabanı da tanış kalalım
Kara sevdayı şahadet bilelim
Taşeli zirvesi kurak otağı
Tımarlı atı sürelim zirveye
Keşi soğanı koyalım heybeye
Arada bir uğrayalım Zeyve’ye
Taşeli zirvesi kurak otağı
FELEK
Felek kor ateşinde piştim
Bilmem kimlere lokma aştım
Hep sırtımdan vurmana şaştım
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Kin kırbacın ilen şahlandım
Yavru palazken kanatlandım
Yüce dağ başı otağlandım
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Çemberinde bir bir elendim
İnsaf’na el aman dilendim
Arada bir ben de ilendim
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Çözdün iki dizimde bağı
Aşırmadın yolluca dağı
Kokmadım lale sümbül bağı
Hikmetinde pür ü pak paklandım
Yamaya yer kalmadı hırkada
Ölsem gözüm kalmaz arkada
Sanmam marifetin markada
Hikmetinde pür ü pak paklandım
KIL HEYBEM
Hep gönülden gönüle/ göç ederim
Kor tutmuş sevdaları/ çeç ederim
Ferhat’a yol veririr/ dağ deldirim
Gam ilen keder yoktur/ kıl heybemde
Kırılsa dertli sazım/teli kalır
İncinse naçar gönlüm/ahı kalır
İpe çekilse beden/ şanı kalır
Kin kusmak yoktur benim/ kıl heybemde
Hoş sohbet meçlisinde/ bal eylerim
Baldıran zehri sofra/ben neylerim
Bırakın da şu gönlü/az eğleyim
Karalar bağı yoktur/ kıl heybemde
Şahinim sevdayı/ hep elersin
Sedasızken kuzu gibi/bi melersin
Söz üst’ne söz koymaya/ bi hünersin
Sağır kulak kör göz yok// kıl heybemde
[10:29, 16.12.2024] ,Ibrahim: Goca Dönmeyi aştım da geldim
Oluğun suyundan itçim de geldim
Çulumu ardıç dibine serdim de geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Popas Kebeni aştım da geldim
Kekliği taş başında gördüm de geldim
Kekliğin sesinde coştum da geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Hemit Seydiye yüzümü sürdüm de geldim
Heymit Seydi sırrına erdim de geldim
Sarı yaylada türkümü çığırdım da geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Obalara uğrayıp da geldim
Bal kaymağı dürdüm de geldim
Ayranın köpüğünden içtim de geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
[10:31, 16.12.2024] ,Ibrahim: Goca Dönmeyi aştım da geldim
Oluğun suyundan itçim de geldim
Çulumu ardıç dibine serdim de geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
[Nakarat]
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Popas Kebeni aştım da geldim
Kekliği taş başında gördüm de geldim
Kekliğin sesinde coştum da geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
[Nakarat]
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Hemit Seydiye yüzümü sürdüm de geldim
Heymit Seydi sırrına erdim de geldim
Sarı yaylada türkümü çığırdım da geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
[Nakarat]
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
Obalara uğrayıp da geldim
Bal kaymağı dürdüm de geldim
Ayranın köpüğünden içtim de geldim
Kendimi dağlara verdim de geldim
[Nakarat]
Kendimi dağlara dağlara vurasım gelir
Başımı pınarda yalağa sokasım gelir
YÜKLEYİP YÜKÜMÜZÜ GÖÇELİM
Dağlarım kara cayırı bol verir
Karamık yeşil yapraklı dal verir.
Koç katılır, koyun kuzu döl verir,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
Gezeceğim Gabalığı, Bozdağı,
Engel istemem vermeyin gözdağı,
İlebadı, gözlerimin odağı,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
Sulugara’dan on dönüm istemem,
Atlarımı salıverdim köstemem,
Geçmeyin önüme sizi dinlemem,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
Bir çıkaydım Yünsekeğrik kebene.
Kapılıgağıl’dan döndüm ben gene.
Abdalım önce yurt kurmuş Garine.
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
Kılçar ceket yün pontul kavalım,
Soran olmaz aç mı tok mu ahvalim,
Bir keş dürüp yeyip yatan çobanım.
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
Elma, erik, çağla dolmuş kovaya,
Heves etmem inmek için ovaya,
Ala serçe yumurtlamış yuvaya,
Yükleyip yükümüzü göçelim.
Deh deh eşeğimizi bozdağlarara sürelim
Obamızı Boğdağlara kuralım, kuralım
Deh deh eşeğim deh deh, çüş çüş eşeğim çüş
YOKLUK
Başımıza bela yokluk
İster mi tokluk
Varı yoğu bokluk
Yoğolası, yoğolası yokluk
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Boş köşe bulsa çöreklenir
Yamalı hırka bulsa sahiplenir
Nalsız topal eşeğe imrenir
Yoğolası, yoğolası yokluk
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Azı dişini kerpetensiz söker
Sırtına semersiz, palansız biner
Uşkuru sanır kopçalı kemer
Yoğolası, yoğolası yokluk
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Leyleği havada görür
Darıyı düş ambarında
Darında göbek atar, kıvırır
Varında süt dökmüş kedi
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
YOKLUK
Başımıza bela
yokluk, yokluk denen illet
Ne halden anlar ne var yoktan
Başımızda yok takke, eksik olmaz musibet
Bizimle yatar bizimle kalkar musibet
Kör olmayasın musibet, var git öte
Benimle mi geldin askere
Benimle gidersin nöbete
var git öte, var git öte
yokluk musibet illet
İster mi tokluk
Varı yoğu bokluk
Yoğolası, yoğolası yokluk
[Nakarat]
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Boş köşe bulsa çöreklenir
Yamalı hırka bulsa sahiplenir
Nalsız topal eşeğe imrenir
Yoğolası, yoğolası yokluk
[Nakarat]
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Azı dişini kerpetensiz söker
Sırtına semersiz, palansız biner
Uşkuru sanır kopçalı kemer
Yoğolası, yoğolası yokluk
[Nakarat]
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Leyleği havada görür
Darıyı düş ambarında
Darında göbek atar, kıvırır
Varında süt dökmüş kedi
[Nakarat]
Yok yok yok olası yokluk
Varı yoğu bok, bok, bokluk
Ekin ekeriz yarıya
Keş basarız deriye
Alış veriş yaparız veresiye
Beş dağ aşarız yörüye yörüye
Hoh hoh öküzüm hoh hoh
Çüş çüş eşeğim çüş
Geceden kalkarız örüye
Koç katarız sürüye
Oyalı mendil koruz dürüye
Tarlayı tapanlarız sürgü sürüye sürüye
Hoh hoh öküzüm hoh hoh
Çüş çüş eşeğim çüş
El atarız galbur gözere
Kazma kürekle dağ deviririz
Umut bağlamayız dozere
Kulak asmayız ezbere
Hoh hoh öküzüm hoh hoh
Çüş çüş eşeğim çüş
XXXXXX
Obamızı Bozdağlara kuralım, kuralım
Bozdağlar şenlensin, obamız şenlensin
Sütü sağıp sağıp yayığımızı yayalım
Tuluk yannık şenlensin, bişek şenlensin
Vur vur bişeğe, ayranımız köpürsün
Vur vur bişeğe yağımız topaklansın
Sürelim koyun kuzu boz goyaklara
Boz goyaklar, goyun guzu şenlensin
Sürelim goyun guzu oluğa, oluğa
Olukta oluk, tekne şenlensin, şenlensin
Sür sür goyun guzuyu oluğa, oluğa
Olukta oluk, tekne şenlensin, şenlensin
Biçelim ekini deste deste, biçelim, biçelim
Harmanda düğen yaba şenlensin, şenlensin
Dökelim unluğu bulgurumuzu değirmene
Değirmen çarkı, değirmen taşı şenlensin
Sür sür eşeği değirmene, değirmene
Yollar şenlensin, yollar şenlensin
Sürelim bazlamayı ocakta saca
Ocak şenlensin sac şenlensin
Dürelim yeşil soğan keşi ekmeğe
Ekmek şenlensin, keş şenlensin
Sür sür sacı ocağa, sür kömbeyi saca
Çevir çevir kömbe yanmasın, yanmasın
Yoğuruverelim batırmayı, sıkalım sıkma
Sofra şenlensin, gonu gomşu şenlensin
Doysun,doysun çolçacuk gülsün yüzü
Çatal kaşık şenlensin tastabak şenlensin
Çal çal kaşık, batırmaya amanin amanin
Oturmaya mı geldik buraya amanin amanin
Aybahamdan gelir suyumuz
Boş kalmaz dönme yolumuz
Varlıkta değişmez huyumuz
Bize gönül adamı kazancılı derler
Uzun hava çekmeden çıkmayız yola
Bize gönül adamı kazancılı derler
Garıkta badılcan bostan kıvrılsın
Soğan keş ekmeğe dürülsün
Ekine dikine geceden yürünsün
İşten kaçmayız bize iş erbabı kazancılı derler
Uzun hava çekmeden çıkmayız yola
Bize gönül adamı kazancılı derler
Çatılsın çat taşı
Hazır ediverelim aşı
Suya gideverelim bi koşu
Bize ekmeğini bölen Kazancılı derler.
Ömür geçmez avara avara
Sırt verilmez bel vermiş duvara
Çarpı çarpıverelim üç beş mala
Bize ekmeğini taştan çıkaran Kazancılı derler
Uzun hava çekmeden çıkmayız yola
Bize gönül adamı kazancılı derler
SEN DÜŞERSİN YADIMA
Dağlara bahar gelende, karı eriyende
Mor sümbül gül açıp kokanda, kokanda
Sular çağlayıp akanda, tohum toprağa saçanda
Sen düşersin yadıma, sen düşersin yadıma
Obacılar obasına göçende, obalar dolup taşanda
Çoban sürüsüsünü dağa vuranda, kavalını çalanda
Keklik taş başına konup ötende, ötende
Sen düşersin yadıma, sen düşersin yadıma
Ayşe- Fatma süt sağanda, yoğurdu çalanda
Sütler kaymak bağlayanda, ekmeğe dürende
Yayığa bişek vuranda, ayran köpürende
Sen düşersin yadıma, sen düşersin yadıma
Çıbık teveğe saranda, üzüm dala vuranda
Goruk cacık olanda, cacığa kaşık salanda
Pilavın yanında soğana yumruk vuranda
Sen düşersin yadıma, sen düşersin yadıma
Ağda kazan galaynanıp fırına konanda
Kestirme döküp pekmez köpüğe dönende
Akıda olanda, tevekle akıda tadı bakanda
Sen düşersin yadıma, sen düşersin yadıma
İbrahim ŞAHİN
Göçemedim ekinliğe, biçemedim ekini
Göçemedim yaylaya, kokamadım gülünü
İçemedim aybahamın soğuk suyunu
Ben senin sevdana doyamadım kazancı
Kürümedim karını,yuğamadım akar damını
Tadamadım muşmalanın yemişin hamını
Böğrüme vurup dert etmedim senin gamını
Ben senin sevdana doyamadım kazancı
Ah neyleyim sekemedim goyak kepiri
Kırmadım kürek sapını, yülemedim çükürü
Dolanamadım Kazanpınar ilen patçukuru
Ben senin sevdana doyamadım kazancı
Salıdan salıya tarla bırakmadım nadasa
Susam pamuk ekemedim bük gögostosa
El gibin deste salamadım kara patoza
Ben senin sevdana doyamadım kazancı
YÖRÜK KIZI
Köylüoğlu tepelerden el eder
Göz kırpsam köylü duyar söz eder
Bubam duysa dünyamı dar eder
Ah köylüoğlu sevda ateşine attın beni
Ah köylüoğlu sevda ateşine attın beni
Çeyiz bohçam ardıçta takılı kaçır beni beni
Köylüoğlu kaçır beni beni
Ceyizim iki yastık bir yorgan hazır
İstemem vitrin, kanepe, koltuk ,takım
İkimize yeter bir çul bir sedir
Ah köylüoğlu sevda ateşine attın beni
Çeyiz bohçam ardıçta takılı kaçır beni beni
Ah köylü oğlu keklik gibi kepirlerde sekinirim
Seni bir görem deyi ikide bir tepelere bakınırım
Seni göremediğim gün böğelekli dana gibi eşkiririm
Palazın olam tut beni, koy kafese, koy kafese
Ah köylü oğlu oğlak kuzu melese sen sanıraram
Ara sıra ben de oğlak kuzu gibi melirem
Sen de öküz gibi böğürüsen bilerim, bilirem
Her şeyi bilirem bir sonumuz ne olacak bilmirem
Ah köylüoğlu sevda ateşine attın beni
Çeyiz bohçam ardıçta takılı kaçır beni beni
AĞLADIM
Virane olmuş evlere baktım baktım ağladım
Gözyaşımı döktüm döktüm ağladım
Bağrıma vurdum ağladım, vurdum ağladım
Ağladım, ağladım ciğerimi dağladım, ciğerimi dağladım
Yanmayan ocaklara baktın ağladım
Ocağın başına çömdüm ağladım
Kuru derelere pınarlara baktım ağladım
, Ağladım, ağladım ciğerimi dağladım, ciğerimi dağladım
Çıkılmayan merdivenleri çıktım ağladım
İnilmeyen merdivenleri indim ağladım
Dizlerime vurdum vurdum ağladım
, Ağladım, ağladım ciğerimi dağladım, ciğerimi dağladım
Sürüsüz çobanlara baktım ağladım
Dilsiz kavalı çaldım ağladım çaldım ağladım
İledin kozağını sağdım ağladım sağdım ağladım
, Ağladım, ağladım ciğerimi dağladım, ciğerimi dağladım
Kokusuz gülü koktum ağladım, eşeğin nalına baktım ağladım
Çıbıksız baranalara tırmandın ağladım tırmandın ağladım
Yıkık duvarlara sırtımı yasladım ağladım, yasladım ağladım
, Ağladım, ağladım ciğerimi dağladım, ciğerimi dağladım
UŞKUR VERGİSİ
Donsuz kaldım, uşkursuz kaldım
Çizilmedi kestane, kestane,
Donlu donsuz farkı ne
Altı üstü kestane, kestane
Dedim ondaki kestane bendeki kestane
Altı üstü iki kabak bir kestane, bir kestane
Altı üstü bir kestane
Kıvırta kıvırta attım gabağı göbeği
Kıvırdı kıvırdıver altı üstü bir kestane
Göçmeden tahtalıköye, pamuk dıkılmadan daha
Cobu dayayı dayayıverdiler bayağa bayağa
Neymiş uşkur vergisi kaçırmış kestane
Parasızlıktan don giymemek bahane, bahane
Coplayana cop şahane, şahane, cop şahane
Altı üstü bir kestane
Kıvırta kıvırta attım gabağı göbeği
Kıvırdı kıvırdıver altı üstü bir kestane
Kibrit çöpü görürken darı ambarında
Boy boy kazık kestane ambarında
Unuttum cepte deliği, sırtta yamayı
Yandı gülüm keten helva, keten helva
Altı üstü bir kestane
Kıvırta kıvırta attım gabağı göbeği
Kıvırdı kıvırdıver altı üstü bir kestane
Altı üstü bir kestane diyemen, yandı ağzım
Uşkur vergisine gelirse bir de kestane
Tahtalı köye göçürürler beni osuruk bahane
Varsın yanarsa yansın keten helva, helva
Altı üstü bir kestane
Kıvırta kıvırta attım gabağı göbeği
Kıvırdı kıvırdıver altı üstü bir kestane
BEN BU DÜNYAYA NİYE GELDİM
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Soluğum barut kokusu dışkım mayın
Bilyelerim boş kovan uçurtmam pilanör
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Salıncağım secdede dört duvar
Beşiğim dersen cendere açılmaz pencere
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Yaslanmadım ana kucağına
Kaşık çalmadım yemeğin sıcağına
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
El ayağım oyuncak parçası, başım seyyar
Savrulur biri bir yere, biri bir yere
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
N e ağlamayı becerdim ne gülmeyi
Apalamadan öğrendim vücudumu bölmeyi
Ben bu dünyaya niye geldim niye geldim
ÖĞRETMEN MARŞI
Sanma ki kara tahta başı varlığın
Yurdumun her dağı taşında dirliğin
Atılan her adım her bir nefestesin
Tarih seninle yazılır öğretmenim
Yaşamayı sevdirensin öğretmenim
Ozanda bitmeyen söz, sazda bestesin
Özgürlük türküsü seninle söylenir
Hasan Tahsin’de alev alev kurşunsun,
Nene Hatun omzunda, sessiz mermisin
Cephede umudu taşıyan kağnısın
Er meydanında özgürlük türküsüsün
Halide’de yürekli, keskin kalemsin
Nefer Sütçü İmam’da, yanık sedasın
Yiğit Karayılan’da, çakmak çakmak gözsün
Çakırcalı’da, bükülmeyen bileksin
Kalede bayrağı çeken, senin elin
Elinin eli, gözünün nuru senin
Bu vatan şanı, ay yıldız bayrağısın
Özgürlük türküleri senle yazılır,
Sen, yargıçta vicdanın dinmeyen sesi
Doktorda, yeni doğuşların sevinci
Mimarda mühendiste, kazınmaz çizgi
Ozanda bitmeyen söz, sazda bestesin
Yaşamayı sevdirensin öğretmenim
Ozanda bitmeyen söz, sazda bestesin
Özgürlük türküsü seninle söylenir
Sen, ’’Çalı kuşu’’ nda, körpecik kuzusun
’’Yaban’’da, şanlı onur abidesisin
’’Dağ Çiçeklerim’’deyse, gönül neferisin
’’Hababam’’da, babaların babasısın,
Makinede, çarkta dişli tarak tarak
Gökdelenlerde merdiven, basamak basamak
Okyanusderinliklerinde, güverte
Sen düşler icadı uçakta, kanatsın
Sen, yargıçta vicdanın dinmeyen sesi
Doktorda, yeni doğuşların sevinci
Mimarda mühendiste, kazınmaz çizgi
Ozanda bitmeyen söz, sazda bestesin
Öyle sessiz dağ başlarında şırıltın
Ovalarda dolar taşar bereketin
başta Efkâr dağıdır esen rüzgârın
Rüzgârınla savrulur, gam bulutları
Ufkuna düşen cemre bezer vatanı
canlanır bu toprak
Ufkunun cemresiyle canlanır toprak
Kapısını çalmadan girerdik obalara
Davetsiz otururduk serili sofraya
Kin kibir, izirap hiç mi hiç bilmezdik
Önümüze ne konsa yer içerdik
Hele Dağ bayırda bir rastlasak ele
Kaşla göz arası katardık ele güne
Gabağımızdaki suyu paylaşır ekmeğimizi bölerdik
Hasbıhal eder vururduk lafın dibine gülerdik
Derdimizi bildirmezdik ele güne
Güle oynaya giderdik düğüne
Saygı sevgi esirgemezdik küçüğüne büyüne
Koyun kuzu bizi eğler biz koyun kuzuyu eğlerdik
Xxxx
Oluk oluk kanla suladık
Bu vatanın her karış toprağını
Gelincik açıyorsa Afyon Ovası
Gelincik kokuyorsa Varto ovası
Ondandır ondandır, ondandır
Oluk oluk kanla suladık
Bu vatanın her karış toprağını
Salınıyorsa al bayrak gökte
Kanat çıpırsa beyaz güvercinler semada
Ondandır ondandır, ondandır
Oluk oluk kanla suladık
Bu vatanın her karış toprağını
Özgürlük türküleri çalınıp
Söyleniyorsa sazda sözde
Ondandır ondandır, ondandır
Oluk oluk kanla suladık
Bu vatanın her karış toprağını
Aydın’da Zeybek çökertme
Kastamonu’da köçek tepiliyorsa
Ondandır ondandır, ondandır
Oluk oluk kanla suladık
Bu vatanın her karış toprağını
Fatiha okunuyorsam yatanın mezarında
Mutluluk akıyorsa gözyaşında
Ondandır ondandır, ondandır
ÇATLA AVRUPA
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Akıyor dam, tütmüyor bacamız
Havanda su döver hocamız
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Dik kuyruk dersen bizde
Kaşık havası göbek atan bizde
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Kemer tutmaz bel bizde
Çanak tabağın küçüğü bizde
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Dokuz yama atarız habaya
Üç beş tezek atarız sobaya
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Ekmeğimiz yedi katın altında
Canımız dersen burnumuzda
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Gözümüzün üstünde kaşımız var
Şükür tatsız tuzsuz aşımız var
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Boy boy sivri kazığın ucu bizde
Feryat figana şak şak alkış bizde
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Bahçemizde ekili yaz kış bakla
Saniyede atarız bin bir takla
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Emekler rüyada geçeriz apara
Hızımızı alamaz çarparız duvara
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
İt ürür yürür kervanımız
Çoktur karaya ak diyenimiz
Çatır çatır çatırda ey Avrupa
EŞEK
Attım yuları palanı
Affetmem yalanı dolanı
Kırarım guskun kolanı
Tepi tepiverim ben eşek oğlu eşeğim hey
İnek değilem boynuza özenem
Deve kuşu değilem başımı kuma gömem
Deve değilem dikene geviş getirem
Bir avuç arpaya düğün bayram eden eşek oğlu eşeğim hey
At değilem dörtnala koşamam
Eşeksem de enişe yokuşa gelemem
Ne semerde ne ne palanda hilem
Eşek oğlu eşeğim dolmaz çilem
BAHTI KARA ŞAHİNİM
Şahinim bahtı kara şahinim
Bozdağlara yurt yuva kuransın
Boş obaların yasını tutansın
Ayağımızı dağlardan kesen utansın
Şahinim bahtı kara şahinim
Baharda tohumu toprağa saçansın
Tarlada çifti, harmanda düveni sürensin
Yabamızı diğrenimizi kıran utansın
Şahinim bahtı kara şahinim
Gurbet elleri mesken tutansın
Kahır yutup kahır kusansın
Gurbet ele salan kullar utansın
Türkü türkü çal beni
Yarin yanağında aç beni
Gözyaşında dök beni
Beni beni yar beni
Beni beni yar beni
Yar beline sar beni
ince belik çöz beni
Kalem kaş çiz beni
Göz altından süz beni
Beni beni yar beni
Beni beni yar beni
Yar beline sar beni
İnci mercan diz beni
Yarıin gerdanına tak beni
Yar göğsüne yaşla beni
Beni beni yar beni
Kem gözden sakı beni
Nazar boncuğu taşı beni
Başköşeye oturt beni
Beni beni yar beni
Beni beni yar beni
Yar beline sar beni
[19:56, 24.01.2025] ,Ibrahim: Xxxxxxx
[19:57, 24.01.2025] ,Ibrahim: Para pulumuz yoksa yok kime ne
Düşte ķuraŕız çilingir sofrası
Ĥesap ödemeyiz hiç kimene
Kime ne. Kime ne
Tokĺuğumuz yalan sözümüz yaĺan dolan
Allah ɓeĺamızı verecekmiş Kime ne
Éşeği sattk âldık hödük
Pantolonu kestik kalðı güdük
Bulamadıysak bostana giŕeçek gedik
Kime ne. Kime ne
Tokĺuğumuz yalan sözümüz yalan dolan
Allah ɓeĺamızı verecekmiş Kime ne kime ne
Köprü kurduk kuru dereye
Geçenden beş bakandan on hiç geçmeyendn on ɓeş aldıysak kime ne
Ayıya dayı dediysek
ķul yetim hakkı yediyşek
Tövbe bismillah dediysek
Kime ne. Kime ne
Tokĺuğumuz yalan sözümüz yalan dolan
Allah beĺamızı verecekmiş Kime ne
Davul zurnayla cümbür cemaat gideriz kavgaya
Bela kazada topu atarız taca mevlaya
Çobu görende kuyruk kısarız havlaya havlayan
Tokluğumuzyalan doğrumuz yaĺan
Ömrümüz geçti. Geçiyor talan
Allah belamızı verði verecek
El alem gitmişkenyaya aya
Ata binen sürmüş dörtnala
Biz kalmışız kervana yaya
Tokluğumuz yalan doğrumuz yaĺan
Ömrümüz geçti. Geçiyor talan
Allah belamızı verði verecek
Ayran neyimize tattaravelli düşümüze
Yamaĺı dön giyeriz gıçımıza
Birtek yalan yeter artar hepimize
Tokluğumuz yalan doğrumuz yaĺan
Ömrümüz geçti. Geçiyor talan
Allah belamızı verði verecek
Leyleğin hep havada görürüz
Kızarmış tavuğu vitrin camında
Nasırı elde gorürz jöleyi düşte
Tokluğunuz yalan doğrumuz yaĺan
Ömrümüz geçti. Geçiyor talan
Allah belamızı verdi verecek
Gaziantep üstüne gazık yeriz Ömrümüz çile
Yün bulmak çorap öreriz işimiz gücümüz hile
Gülü geç bir dikeni çok görürüz bülbüle
Tokluğunuz yalan doğrumuz yaĺan
Ömrümüz geçti. Geçiyor talan
Allah belamızı verði verecek
Toprağımıza sevdalıyız sevdalı
Kara saban sarı öküze nikâhlıyız
Gönlümüzün kâhyası, paşasıyız
Sultanların kölesi değiliz, biline
Döktüğümüz alnımızın teri
Kokladığımız toprağımızın gülü
Gönlümüzün kâhyası, paşasıyız
Sultanların kölesi değiliz, biline
Dağ bayırda toprağımızın kölesiyiz
Çift çıbıkta öküzlerin yoldaşıyız
Gönlümüzün kâhyası, paşasıyız
Sultanların kölesi değiliz, biline
Xxxx
Bugün bir ayrı çalıyor teller
Coştukça coşuyor gönüller
Taşeli’de toplanmış da toplamış
Ozanlar ozanlar bizim ozanlar,
Güneş doğmadan bir yıldızımız doğuyor
Duyan duymayan onu övüyor
Taşeli’nin ününü dünyaya yayıyor
Kubat’a Kazancı’nın gururu diyor
Bugün Aybaham coştukça coşuyor
Goganlık boğazından yel vuruyor
Uyu yavrum uyu Uyu yavrum uyu
Ozan emmilerin ne güzel çalıyor
Ozanlar Taşeli Dergiye otağ kuruyor
Köklerini buluyor, kökler dal budağa sarıyor
Sedeları arşı dövüyor, inledikçe inliyor yer gök
Ozanlar ozanlar bizim ozanlar, gel, gel Taşeli’ye gel diyor.
Ozanlar ozanlar bizim ozanlar,
Xxxx
SELAM OLSUN SELAM
Selam olsun, selam olsun
Su içtiğim yalaklara
Yün sardığım yumaklara
Selam olsun selam olsun
Selam, olsun selam olsun
Sıla gurbet ulaklara
Telli duvaklı gelinlere
Selam olsun, selam olsun
Selam olsun selam olsun
Kalem tutup yazanlara
Dertli sazı çalanlara
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Nal vurduğum eşeklere
Yama vurduğum döşeklere
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Yurt kurduğum obalara
Duman tüten bacalara
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Elik orağa, bağda garığa
Giydiğim yırtık çarığa
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Aştığım o belenglere
Benle gelip gidenlere
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Aybağam’dan akan sulara
Ata vurduğum yulara
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Yaslandığım her duvara
Tuz çilediğim davara
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Dam kürüdüğüm küreğe
Azık astığım direğe
Selam olsun selam olsun
Selam olsun selam olsun
Bir bir göçüp gidenlere
Bu kim diye soranlara
Selam olsun selam olsun
İbrahim Şahin
YÖRÜK KIZI
Kepirde gördüm yüzünü
Goyakta kaybettim izini
Aşk ateşi saldın yüreğime
Güldür yüzümü Yörük kızı
Elime aldım kırık sazımı
Bir edemedim iki sözümü
Seni gördüm lal oldu dilim
Gel de dilimi çöz Yörük kızı
Sensiz neyleyim kırk koyun davarı
Köye gelin gel senle edelim havarı
Kurban olam yazımı kışa çevirme
Kışımı bahara çevir Yörük kızı
Koca Pırım bırak hayal kurmayı
Sabah akşam havanda su dövmeyi
Güttüğün davar bile unuttu burmayı
Vakit yakınken gel devşir aklı başa
Gel kuralım Zeyve’de masayı
Taşa çalalım tüm derdi tasayı
Nasıl olsa dönemedik köşeyi
Azıcık, azıcık bulalım kafayı
Dolaşmayalım haybe haybe
Omuzumuza atalım bir heybe
Turlayalım haftada bir Zeyve
Kim götürmüş bu dünyayı
Çalsın davul zurna oynayalım
Arada bir Göksu’yu boylayalım
Lafı hep orta yere söyleyelim
Bir tek var mı balçıklayan güneşi
Ömür geçmez oflaya poflaya
Kıyıp bıçak atalım tokluya
Bir et kokusu sinsin sofraya
Dünya malı götüren var mı
Şu sazımız akort tutmaz
Kalbur eleğimiz tene tutmaz
Gursağımız haram yutmaz
Sazımızı kıralım mı kıralım mı
Sırtımızı verelim esen yele
Soralım ören var mı sele
Keşi ekmeğe dürelim bir hele
İçeceğimiz ayran olsun mesele
Gidemedik Hanya’ya Konya’ya
Bu yollarda çok kaldık yaya
Gölümüz tutmadı maya
Yaraya tuz basılır mı, basılır mı
Şu sazımız akort tutmaz
Kalbur eleğimiz tene tutmaz
Gursağımız haram yutmaz
Sazımızı kıralım mı kıralım mı
SANA DOYULUR MU
Eteklerin var çam kokusu
Tepelerin kekik kokusu
Ocakların pelit tütüsü
Sana doyulur mu Kazancı
Kuyu suyun tadı bir başka
Pınarların suyu bir başka
Bir tas içen gelir pir aşka
Sana doyulur mu Kazancı
Bağında üzüm hevenk hevenk
Güz gelince sararır tevenk
Garıkta boy boy bostan kelek
Sana doyulur mu Kazancı
Ben sensiz neyleyim, neyleyim
Bir kez dağ’nda odun eyleyim
Şu gönlümü azcık eğleyim
Sana doyulur mu Kazancı
Şapkamı önüme eğeyim
Dizimi dövdükçe döveyim
Senden el amanım dileyim
Sana doyulur mu Kazancı
İbrahim ŞAHİN
BİR BAŞKADIR BİZİM ELİN KIŞI
Bizim bullara kış kar bereketiyle gelir
Sofra arabaşı bereketiyle
Çocuklar sabaha uyanır kartopu neşesiyle
Köy meydanı dolar taşar köşesiyle
Dama tırmanır Hasan Emmi srgısıyla
Mehmet emmi dereye suya gider ineğiyle
Dibeğe oturur Hatice nine elinde eğirtmeciyle
Dağa oduna gider Davut emmi baltasıyla
Bizim bullarda kar kışta bir kuşlar çaresiz
Bir kovukta sincap, kar altında tavşan
Dal bile salınır kar yükü bohçasıyla
Sessizliğe bürünür goyaklar dalar derin uykuya
Bizim bullara bahar bir başka gelir
Salınır ağaç bindallı gelinliğiyle
Coşar sular kütürtüsüyle
Meleşir koyun kuzu, neşesiyle
İbrahim ŞAHİN
GÖNLÜM NEDEN SIZLAR
Döktürdüm arabaşını
Çaldım kaşığı
Unuttum salladığım beşiği
Uyandırdım gönlümdeki aşığı
Çağırdım konu komşuyu
Tattırdım turşuyu
Defettim gönülerden kuşkuyu
Uyandırdım gönlümdeki aşığı
Çaldı söyledi sazlar
Kaş altından göz etti nazlar
Bilmem yüreğim neden sızlar
Uyandırdım gönlümdeki aşığı
İbrahim ŞAHİN
VAY HALİMİZE
Bir nesil bir nesili tanımadı
Keseyi köseyi, öğseyi püseyi
Tahılı düğülü, küncüyü kümülü
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Uşkuru, yamayı, yongayı, gamayı
Nalı çiviyi, palanı yuları
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Solguyu, dibeği, diğreni, yabayı
Erik hoşafı, tahrana çorbayı
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Çifti çıbığı, obayı
Deste, harmanı
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Derede çimmeyi, sipsi kavlatmayı
Küle badeğis gömmeyi, ekşi ayran içmeyi
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Dam yuğmayı, dam kürümeyi
Dağdan dağa yalın ayak yürümeyi
Çağ atlar gibi sildik süpürdük
Bir nesil bir nesili tanımadı
Kapısına kilit vurmayan nesil varmış
Dertleri, sevinçleri paylaşan bir nesil varmış
Adlarını bile anmaya utanır olduk vay halimize
İbrahim ŞAHİN
ANAMUR
Elbalak’ta bal süz beni beni
Ekmeğe yağlan sür beni beni
Oy beni beni yar beni beni
Sevdam Anamur sevdam Anamur
Dönmeden aşır beni beni
Sualmaz’a oturt beni beni
Oy beni beni yar beni beni
Sevdam Anamur sevdam Anamur
Sarı ovada güt beni beni
Ardıç dibinde sağ beni beni
Oy beni beni yar beni beni
Sevdam Anamur sevdam Anamur
İskeleye kazık dik beni beni
Kumsala yatır beni beni
Oy beni beni yar beni beni
Sevdam Anamur sevdam Anamur
Xxxxx
Ne zaman bir kara bulut çökse
Duysam bir garip ölmüş
Ne ağlayanı var ne ağıt yakanı
Yüreğim burkulur yüreğim
Ne zaman görsem körpe bedende gözyaşı
Oynamaz kirpiği kaşı
Öne eğilmiş başı
Yüreğim burkulur yüreğim
Ne zaman düşer baba ocağına ateş
Kor bağlar yüreği
Tüter bacadan duman acı acı
Yüreğim burkulur yüreğim
URADA EREMEDİM
Yine esti başımda kavak yelleri
Ah neyleyim aşamadım belleri
Oy deremedim mor sümbül gülleri
Yine ermedi gönlüm muradına
Bir süzeydim süt sağan güzelleri
Şakıyan o kınalı bülbülleri
Terki viran ardıç dibi yurtları
Belki ererdi gönlüm muradına
Düreydim yağlı ham keş böreğini
Bir dikeydim kefkide ayranı
Bir dolanaydım kuytu seyranını
Belki ererdi gönlüm muradına
Ayağımı salaydım Zeyve suyuna
Dalaydım güzelin selvi boyuna
Yüzüm süreydim toprağın taşına
Belki ererdi gönlüm muradına
Alıp başımı gidemedim dağlarına
Hiç dalamadım İrem bağlarına
Düştü, ak düştü kel baş saçlarıma
Bir kez olsun ermedim muradıma
İbrahim ŞAHİN
Bak yine hasreti saldım sılaya
Dilerim uğramaz kaza belaya
Geçer dereyi, aşar dağları
Kekikten toplayıp gele bohçaya
Bak yine hasreti saldım sılaya
Gerdeme toplaya inip dereye
Badeğisten koyup gele heybeye
İyi gelir gönlümdeki bereye
Bak yine hasreti saldım sılaya
Çıkıp yüce dağ başına uluya
İnip çeşmede elin yüzün yuya
Şifa olur gönlümdeki sızıya
Bak yine hasreti saldım sılaya
Birki ardıçladin dalı sallaya
Bir iki kucak pür bileyip gele
Şu gönlümü biraz olsun eğleye
Bak yine hasreti saldım sılaya
Arıklardan suyu garığa bağlaya
Heybeyi doldura badılcan bostan
Bayram gele gönlümdeki sofraya
YÖRÜK KIZI
Kınalı ellaneriyle dokur kilimi
Şakıyan dili kıskandırır bülbülü
Göğüs gerdannan zülfün teline takar
Miski amber mor sümbül lale gülü
Ardıç diplerine kurar obasını
Kâkülün üstüne takar tokasını
Gününü gün eder yaşar Yörük kızı
Yükün yükler çeker gider devesini
Oy, kepir kepir sekişi kekliğe benzer
Vallahi kokusu dersen kekiğe benzer
Gerdan kıvırması beni deli eder
Dudacığıysa anzer balına benzer
Yel olur tepeden delice eser gider
Gün olur dağın ardına batar gider
Bileydim gönlünde yatan aslan kimdir
Beni böyle dertten derde sokar gider
Ay doğar gökte yıldızlar parlar iken
Sen derin uykuda pembe düş kurar iken
Bilsen ben ne haldeyim, ben ne haldeyim
Kara haber salma umudum var iken
İbrahim ŞAHİN
Saraçhane doldu taştı
Olup bitene cümle âlem şaştı
Senin sofrada kuş sütü ejder
Benim sofrada borana aştı
Çevrilen dolaplar ayuka çıktı
Dolar aldı başını, Tl’nin cılkı çıktı
Ekonomistim diyenin yazdığı reçeteyle
Ekonomi kriz rekoru kıra kıra dibe çöktü
Hani kardeştik Havva’dan yaşamak ikimize de haktı
Seninki kürktü, bizde tuzladın derimiz koktu
Şatafat kervanında lokomotiften gayrı vagonlar zebil
Salya sümük alkışlayanın meydanlarda bir hayli çoktu
Ölümü gösterip sıtmaya ettin razı
Bir türlü akorte edemedin sazı
Başa çorap sebep, takke sonuç
Yalan dolan dindirmiyor yürekte sızı
Baharda boran fırtına
Bir bindin inmiyon milletin sırtına
Ar namus olmuş geçmez akçe
Yarabbi şükür dersin, tükürsem suratına