0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
32
Okunma
Din, insan hayatının temel yönlendirme kaynağıdır. Ancak tarihsel süreçte, bazen insanların kendi çıkarları, sapkın arzuları ve taassupları doğrultusunda dinin asli öğretileri değiştirilmiş ve bozulmuştur. Bu durum, İslam tarihinde de sıkça karşılaşılan bir sorundur. Kur’an değiştirilmemiş ancak hadisler dine eklenerek İslam dini bazı kimseler tarafından değiştirilmiş, dinin özünden sapmalar yaşanmıştır. Bu sapmalar, dini amacından saptırarak, batıl bir dinin ortaya çıkmasına neden olmuştur. Bu kişiler, dini kurallar ve hükümleri, kendi arzuları ve çıkarlarına göre değiştirmekte, Allah’ın koyduğu sınırları aşarak helaller ve haramlar konusunda keyfi hükümler getirmektedirler. İslam’da, Allah’ın emirleri ve yasakları, insan hayatını şekillendiren temel kurallardır. Ancak zamanla bazı kişiler, kendi menfaatlerini gözeterek, Allah adına hükümler icat etmişlerdir. Bu tür kişiler, dine sonradan eklemeler yaparak, helaller ve haramlar konusunda kendi inançlarını öne sürmüşlerdir. Kuran’da bu tür insanlar, sapkınlıkları nedeniyle şirke düşmüş ve bu durumu geniş kitlelere empoze etmişlerdir. Bu kişiler, insanları dini sapkınlıklarına alet ederek, doğru yoldan sapmalarına neden olmuşlardır. Kuran, bu tür sapmaların, Allah’ın hükmü dışında yapılan değişikliklerin şirk olduğunu açıkça belirtmektedir. Bu tür kişiler, mezhepler ve tefsirler yoluyla Allah’ın helal kıldığı şeyleri haram kabul ederken, haram kıldıklarını ise helal kabul etmişlerdir. Bu durum, bir anlamda kendi akıllarına ve çıkarlarına göre dini yeniden şekillendirme çabasıdır. Kuran’da, müşriklerin Allah’a iftira atarak, O’nun adına din kurmalarına dair birçok örnek bulunmaktadır. Şu ayetlerde belirtilenler, müşriklerin Allah’a karşı nasıl yalan söylediklerini ve dini özünden sapmalarla nasıl bozduklarını göstermektedir:
Tevbe Suresi 31: “Din bilginlerini ve din adamlarını Tanrı’dan ayrı rabler edindiler ve Meryem oğlu Mesih’i de oysa bir tek tanrıya ibadet etmeleri dışında emredilmemiştiler. O’ndan başka tanrı yoktur. O ortak koştukları şeylerden yücedir.”
En’am Suresi 137-138: “Ve böylece ortakları müşriklerden çoğuna evlatlarını öldürmeyi güzel gösterdiler onları mahvetsinler ve kendi dinlerini karıştırsınlar diye. Eğer Tanrı dileseydi bunu yapamazdılar öyleyse onları uydurdukları şeylerle baş başa bırak. Ve zanlarınca dediler ki: Bu hayvanlar ve ekinlere dokunulmaz. Bizim dilediğimiz kimseden başkası yiyemez. Ve sırtına binilmesi yasaklanmış hayvanları... Ve iftira ederek Tanrı ismi üzerlerinde anılmadan hayvanları... O’na iftira etmeleri nedeniyle onları cezalandıracaktır.”
Bu ayetlerde, müşriklerin, Allah’a iftira ederek O’nun helal kıldığı şeyleri yasakladıkları ve bu şekilde halkı kendi uydurdukları batıl dini benimsemeye zorladıkları ifade edilmektedir. Bu tür sapkınlıklar, sadece bireylerin kendilerini değil, geniş kitleleri de doğru yoldan saptırmaktadır.
Müşriklerin sapkınlıkları sadece yeni bir din icat etmeleriyle sınırlı kalmamaktadır. Aynı zamanda, atalarının dinine körü körüne bağlı kalma eğilimleri de bulunmaktadır. Kuran’da bu tür sapmalar açıkça ele alınmıştır. Müşrikler, atalarından aldıkları dini, Kuran’ın öğretilerine tercih etmişlerdir. Bu durum, bir anlamda geçmişe tapınma ve geleneksel düşünceye körü körüne bağlılık anlamına gelmektedir.
Zuhruf Suresi 22: “Hayır dediler ki: Muhakkak ki biz babalarımızı bir din üzerinde bulduk ve gerçekten onların üzerinde gidiyoruz.”
Maide Suresi 104: “Ve onlara Tanrı’nın indirdiğine ve elçiye gelin dendiği zaman derler ki: Bize babalarımızı üzerinde bulduğumuz şey yeter. Babaları hiçbir şey bilmeyen ve doğru yolu bulamayanlar olsalar da mı?”
Bu ayetlerde, müşriklerin, atalarının yanlış yolunu izleyerek doğru yoldan sapmalarını sürdürdükleri belirtilmektedir. Allah’ın emirlerini dikkate almadıkları gibi, atalarının dinini doğru kabul edip, bu yanlış anlayışla doğru yolu bulamamaktadırlar. Gerçek iman, sadece Kuran’a dayalı bir hayat sürdürmektir. İman, Allah’ın belirlediği sınırlar içinde yaşamak ve O’nun koyduğu kurallara uymaktır. Ancak müşrikler, atalarının izlediği yolu kabul ederken, gerçek imandan sapmışlardır. Allah, insanlara sadece O’nun öğretilerini ve emirlerini takip etmelerini emretmiştir. Ataların dini ise, kişi sadece Allah’ın Kitabı’na uymadığı takdirde hiçbir geçerliliğe sahip değildir. Allah’tan korkan ve O’nun rızasını arayan bir insan, gelenekleri körü körüne takip etmekle değil, yalnızca Kuran vasıtasıyla bildirilen emirleri yerine getirmekle yükümlüdür. Kuran, atalarına körü körüne bağlı kalanların yanlış yolda olduğunu ifade etmektedir. İslam’da doğru yolu bulmak, sadece Allah’ın emirlerine ve Kuran’a dayanmakla mümkündür. Dini bozmak ve değiştirmek, insanları sapkınlığa sürükler. Müşriklerin yaptığı gibi, Allah’ın helal kıldığı şeyleri haram kabul etmek ve haram kıldıkları şeyleri helal saymak, dine olan en büyük ihanetlerden biridir. Gerçek iman, sadece Allah’ın rızasını kazanmak için O’nun emirlerine uymakla mümkündür. Ataların dini ve geleneksel anlayışlar ise, Allah’ın Kitabı’na dayanmıyorsa geçersizdir. Bu yüzden, insanın doğru yolda ilerlemesi, yalnızca Kuran’a ve Allah’a dayalı bir inançla mümkündür.