0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
187
Okunma
Konuşmak Gerekiyor
Okullarda öğrenci olduğumuz zamanlardı. O zamanlar mutlaka her sınıfın bir başkanı oluyordu. Bu sınıf başkanları öncelikle ders zilinin çalmasından itibaren öğretmenimiz gelene kadar sınıfta sükuneti sağlamaya çalışırdı. Sözünü dinlemeyenlerin isimlerini elindeki tebeşir ile alt alta kara tahtaya yazıp öğretmenin gelmesini beklerdi. ’Öğretmen gelip ’’bu gürültü de nedir’’ diye sorduğunda ’’konuşanların numaralarını tahtaya yazdım örtmenim’ ‘der yerine oturuverirdi.
Öğretmenlerimizin ne söyleyeceğini tahmin edemediğimiz için çoğu zaman konuşan öğrencilerin arasında olmaktan kaçınırdık. Yerimizde oturup sessizce öğretmenimizi beklerdik. Bazen de ancak kulaktan kulağa fısıldayarak konuşmaya çalışırdık. Ancak lise yıllarında ‘’ne var olum, yazarsan yaz len, ne olcak sanki’’ diyerek efelenebiliyorduk.
Öğrenci olduğumuz zamanlarda korkusundan konuşamayanlar, acaba sonraki hayatlarında da susuyorlar mıydı? Yoksa ‘’konuşma sus ya sesimizi duyan olacak. Sınıfta öğretmen kızıyor, sokakta da başkaları kızmasın’’ diyerek fısıldamaya devam mı ediyorlardı. Korkulu gözler ile etrafa mı bakınıyor muyduk? Ya da ‘’nasıl olsa meydanda bir sınıf başkanı yok, numaramızı öğretmenimize kim bildirebilir ki’’ diye düşünüp sesimizi çıkarabiliyor muyduk?
O zamanlar sınıftaki kara tahtaya sınıfta konuşanların değil de keşke susanların numaralarını yazsalardı. Şimdi konuşmaktan korkmadan, kendimizi ifade edebilir, yanlışa yanlış doğruya doğru diyebilirdik. Fısıltılı konuşup dedikodu yapmaz, söylenen sözlerin altını üstünü karıştırmaz ne söylenmesi gerekiyor ise doğrudan söyleyebilirdik, belki de…