5
Yorum
17
Beğeni
0,0
Puan
176
Okunma
Sevmenin her rengini yaşadım.
Yaşım kaç oldu, ne zaman o sayıyı takip etmeyi bıraktım, gerçekten bilmiyorum. Ama şunu fark ettim: Yaşadıkça insan, hayatın sadece sayılardan ibaret olmadığını anlıyor. O sayıyı takip etmeyi bıraktıktan sonra daha özgür hissettim, daha az dinliyorum kulaklarımı sağır eden o şikayetleri. Yüreğime iyi gelmeyen ne varsa, ondan da uzak duruyorum. Kelebek gibi yaşamaya karar verince, mutluluğun renginin de değiştiğini gördüm. Gülümsemek, gülmekle birleşti. Bunun değerini maske takanlar hariç anlayan olur mu onu bilmiyorum. Sorgulamaları da bıraktım. Kendimi sorgulasam da arada bunu artık sesli yapmıyorum. Kah kızıyorum Murtaza’ya kah sövüyorum. Ama Murtaza’ya artık şikayet etmiyorum. Nereden çıktı bu Murtaza deyince bir kalemdaş şiirinde bir isim ile seslenmiş. Benim de derttaşım sırdaşım kafayı yedirdiğim biri Murtaza. Yani uzakta aramayım oklar beni gösteriyor takip edince.
Artık hayata tersinden bakmayı öğrendim. Kendi kendimin aynasıyım. İçinde sırları olan ama gördüğünüz şeyin gerçek olduğuna inandığınız.
Her şeyin, her anın içinde bir eğlence, bir anlam buluyorum. Hep hayat mı benimle dalga geçecek, dedim, sonra bir Cem Yılmaz esprisi gibi oldum. Belki de Yasemin Yalçınkaya’ya taş çıkarttığımı söyleyenlere hak verirsiniz, belki de vermezsiniz. Ha bunları deyince de ne kadar gamsız demeyin içimde kopan fırtınada karaya vuranları toplayan hep Murtaza. Ah o yok mu o elinde selpakla az koşmadı peşimden ya da alıp başımı gidecekken kapının önünde durup “hop nereye” demedi bana.
Hep hayat dingin deniz gibi değil ki. Deniz bu işte adı üstünde bir esinti olur dalgalanır bazen deli bir poyraz eser tusunami olur yada olmadı geçen bir vapurun motorunun hızından çalkalanır. İşte hayat da böyle bakıyorum ortamda bir gerilim oluyor, ben de elimden geleni yapıp o ortamdan çekiliyorum. Çekilemiyorsam mı ne yapıyorum. Bir kibrit daha yakmıyorum. Hatta eskiden yaptığım gibi üzerine benzin döküp çakmağı çakıp sigaramı yakıp dalmıyorum ortama. Gözlemliyorum. Yılların bana verdiği en güzel yeti bu bence. İçimdeki volkanı İnayet’çe bir şeyler bulup bir çıkmazdan traji komedilik bir şeye çeviriyorum. Zor olmuyor mu oluyor insanlar illa paçalarımdan asılıyor geril diye. Onun için epeydir etek giyiyorum 😊 Şöyle bir bakarsanız hayat bize kendisiyle dalga geçmek için fırsat sunuyor gibi.
Birde hayatın yolunda giden akışa çomak sokmak gibi bir huyu var. Her şey çok güzel giderken bir bakarsınız hatta “hayda ne oldu şimdi” dersiniz. O çomak yok mu o çomak… Ama ben artık o çomağı elime aldım, kiminin tekerine sokuyorum, kiminin kafasında paralıyorum (mecazi) 😊 Ömrümün ortasında bana saçlarımı diken diken yapanlara izin vermiyorum. Bunu öğrenmem geç oldu ama….
"Geç mi kaldım?" diye soruyorum bazen. Ama "geç" nedir ki? Ne kadar geç? Kime göre geç? Zamanın bir saati mi var, bir saatten sonraya mı geç mi deniyor? Birine göre geç olan şey, başkasına göre belki hiç geç değildir. Bir şeye niyetleniyorsun bu seferde "yaşın şu kadar, artık geç oldu," diyorlar. Yine baştaki sorgulamaya dönüyorum kime göre! Bir hedef olmayan insanlar savrulmaya mahkum gibi geliyor bana ya da benim hep hedeflerim vardı ve o hedeflere yürüdüm. İdeallerim uğruna kendimi tükettim belki de . Peki şimdi hedefler için de mi "geç". Bu geçin yaşı kaç acaba üzerime ölü toprağı mı serpmeliyim yaş kaç olursa olsun hayatın başlaması için bir sınır var mı?
Hayat her yaşta başlamalı. Çok sevdiğim bir şarkı çalındı kulağıma “ Sil Baştan Başlamak Gerek Bazen” ne alaka demeyin işte bura da şair ruhum devreye girdi.
Birinin bana işimle ilgili bir şey söylediğinde, hemen diyorum: "Kanun gereği mümkün değil " Kanunun falanca maddesinin filanca bendinin filanca fıkrasına dayanarak... Bugünü sorgulamayla açtım anlaşılan acaba hangi şairin hangi şiirinden yada okuduğum hangi makaleden sonra böyle bir estiler bana. Ama takılı kaldım şu “geç” kavramına. Her şeyin bir kanunu yok ama hani herkesin “artık çok geç” dediği şeyinde bence bir kanun maddesi olması gerekmez mi? Nerede yazılı ki, "Bu yaştan sonra geçtir"? Herkesin "geç" dediği farklı olabilir.
Albert Einstein’ın dediği gibi: "Hayat, bisiklet sürmeye benzer. Dengeyi sağlamak için hareket etmek gerekir." Bu söz, bana "geç" kavramını düşündürür. Gerçekten geç kaldıysak, bunu ancak durduğumuzda anlayabiliriz. Şimdi bana her şey Kanunda olmaz demeyin yazılı kanun yazılı olmayan Kanunlar olduğunu bilecek kadar da genç değilim. O kısma geç kalmamışım diye de sevindim 😊 O yüzden, her şey geçebilir.
Ama sevgili okur, senin için geçmesin. Hayatı bir yerinden tut ve bırakma. Yarın yaparım deme, çünkü yarın için çok geç olabilir. Kim bilir, belki de bugün, hayatın başlamak için en güzel anıdır. Şu an, senin için geç değilse, ne zaman geç olsun ki? "Geç" sadece bir kelimedir eğer bir şeyin içinden tam anlamıyla geçiyorsan, belki de o şeyin en güzel kısmı henüz başlamamıştır.
Yarınlar için bugün çok geç ama sevmek/sevilmek için asla geç değil