0
Yorum
1
Beğeni
0,0
Puan
107
Okunma
Dünyanın kalbinde büyük operasyonlar devam ediyor ve bu süreç darbelerle, fiili saldırılarla derinleşerek devam edecektir. Dünya imparatorluğuna kilitlenmiş bir ABD’yle karşı karşıyayız. Ancak bu çok mümkün değil, bu gerçeğe rağmen ABD, bu mevzide direnmektedir. 1900’in başından beri emperyalist bir güç olarak tarih sahnesine çıkan ABD, dünyanın Orta-doğu ,Ön Asya hinterlandında, dünyanın kalbini ele geçirmek ve emperyalist bir imparatorluk kurmak için yüz yıldır aralıksız çalışmakta, çatışmakta ve yeni yeni strateji, saldırı ve taktikler geliştirmektedir. ABD, bütün bu yüz yıllık süreçte, bu stratejisinde ısrar etmiş ve bugün en güçlü istihbaratıyla, en üstün teknolojisiyle bu alanda imparatorluğunu inşa etmeye devam etmektedir.
ABD, "soğuk savaş" sürecinde bölgede olmanın, kıtalar arası operasyonlara katılmanın bütün gerekçesini ’’hür dünyanın düşmanı ’’ komünizmle mücadele ve Sovyet ana yurdunu ele geçirme, dünyanın kalbini ’’kötülükler imparatorluğu ’’ Sovyetler Birliğine bırakmamakla gerekçelendiriyordu.
Sovyetlerin, VARŞOVA paktının dağılmasıyla birlikte ’’Yeni Dünya Düzeni’’ ’’Büyük Orta Doğu Projesi’’ vs. yeni stratejik hamlelerle bölgedeki varlığını pekiştirmek için bölge ülkelerindeki işbirlikçileri üzerinden büyük dünya stratejisini devam ettirmektedir. Bu stratejiden sapan işbirlikçi elitler şiddetle cezalandırılmış ve bu ülkeler ekonomik olarak üçüncü dünya ülkelerinden daha beter duruma dönüştürülerek, sonu gelmez savaşlar sürecine zorlanmışlardır. Afganistan, Irak, İran, Suriye, Yemen, Sudan, Libya, Mısır, Türkiye, Gazze, Lübnan vs. gibi ülkeler sürekli iç savaş ve provokasyonlarla istikrarsızlığın girdabına çekilmiş ve bölgede yıllardır oluk oluk kan akmaktadır.
Bugün bu çatışmalı ortam Avrupa’nın içlerine kadar taşınmış ve Avrupa coğrafyası da bu süreçten nasibini almaktadır. Patlayan bombalarla hayatlarını kaybeden ve sakat kalan yüzlerce binlerce insan, büyük insan göçleri sonucu ölüm denizlerine dönüşmüş bir denizler coğrafyası, açlık, tatlı su, içecek su bulamayarak hayatlarını kaybeden yüz binlerce Afrikalı, kafaları bedenlerinden kılıç darbeleriyle koparılan binlerce orta-doğulu yoksul emekçi insan...
Bu süreç, NATO, BM, UNİCEF gibi emperyalist uluslararası örgütleri tartışmalı hale getirmiş ve insanlık yeni arayışlara yönelmiştir. Bütün bu uluslararası suç üreten örgütlere karşı insanlık yeni güvelik doktrinleri mutlaka inşa edecektir. ’’ Yeni Dünya Düzeni, Büyük Orta-Doğu Projesi ’’ demagojik söylemlerle mistik bir alana hapsedilerek evanjelist, töton şövalyelerinden tutun da, tarikatlar ve tapınak şövalyeleri gibi projelerle anlatılamaz.
Bu projeler birer emperyalist uluslararası projelerdir, hedefi dünyayı bütün kaynaklarıyla ele geçirerek milyarlarca insanı köleleştirmektir. Bu projelerin hayata geçirilmesi süreçlerinde emperyalist sistem ve onun işbirlikçileri dışındaki herkes düşmandır. Hatta emperyalist projelere karşı çıkan bütün işbirlikçiler de düşman katagorisindedir. Bu emperyalist uluslararası projelerin ideolojik kaynağı, emperyalist tekelci sermayenin dünyaya hakim olmak için izlediği stratejinin tamamıdır.
Amerikan Devriminin İngiliz sömürgecileriye olan savaş sürecinde ki ideolojik temel felsefesi ve yönelimi, ’’ Founding Fathers ’’ ( ’’Kurucu Babalar ’’) olarak anılan ve Amerikan devrimine önderlik yapan, bütün insanlık için ’’ özgürlükçü-eşitlikçi’’ bir sürece girdiklerine inanıyorlardı, ama süreç bu yönde işlemedi. Bugün ABD, İngiltere dünya halklarının baş düşmanı konumundadır. ABD’nin tarihsel stratejik birikimi sömürgeci Büyük Britanya’dan gelen bir stratejinin devamıdır. İngiltere denizlerin hakimidir ve denizlerden dünyanın kalbine inmiştir. ABD, aynı strateji üzerinden denizleri ve derin okyanusları kullanarak dünyanın kalbine her alanda inmiştir. Bu stratejinin birincil amacı stratejik kaynakların merkezine ulaşmak ve onları kontrol etmektir.
ABD’nin Ulusal Askeri Güvenlik Stratejisi ekonomik, siyasi, askeri, diplomatik ve kültürel amaçlar içerir. ABD, 20. yüzyılın-1900’ın başından itibaren Orta Asya’ya hakim olma stratejisi izlemiştir ve hala bu stratejik amaçları uğruna bölgede büyük operasyonlar yaparak büyük provokasyonlar tertiplemektedir. Bu stratejinin kurucusu Amiral Alfred Thayer Mahan’dır. Mahan, Henry ve Brooks Adams, Henry Cabot Lodge, John Hay, Theodore Rosvelt’inde içinde olduğu, Amerikan hakim sınıfının, tekelci burjuvazisinin üyeleridir...ABD’yi kuran aileler ve yöneticiler bu grubun içindedir.
Son yılların Amerikan stratejisini Zbigniev Brzezinski ve Samuel Huntington oluşturmuştur... Huntington’un ’’medeniyetler çatışması’’ tezi, Mahan’nın stratejik tezinin daha vahşi ve daha ırkçı bir uyarlamasıdır. Bu stratejinin hedefi dünyanın kalbi Orta- Doğu, Küresel Balkanlar, Geniş anlamda Orta Asya’dır. İran, Türkiye, Irak, Suriye, Mısır bu stratejinin merkezindeki ülkelerdir. Buralardaki işbirlikçileri üzerinden Orta Asya’nın kalbine inerek, Uzak doğudan Çin’î çevrelemek ve Karadeniz’e inerek Baltıklar üzerinden Rusya’yı kendi içine hapsetmek...
Türkiye, ABD’nin bu stratejisine uygun dizayn edilmek istenmektedir.
Bu stratejinin bir sonucu olarak ABD, Türkiye’yi yakın markaja alarak yıllardır amaçları doğrultusunda hareket eden işbirlikçi Hükumetler üzerinden kontrol etmiş, edemediği dönemlerde Türkiye’yi, darbelerle yeniden dizayn ederek istediği çizgiye çekmek istemiştir.
15 Temmuz Darbesi, AKP içindeki Fethullah’çı kliğin CIA patentli bir Amerika’n darbesidir ve başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Ancak bu süreç hala işlemektedir, sürecin yeniden artçı darbelerle tamamlanacağı yönünde ciddi emareler vardır, bütün olgular bu yöndedir. AKP içindeki Fetullah’çı kliğin ’’ergenekon operasyonu’’yla zirve yapan çıkışı, sonraki süreçlerde ’ergenkon’ operasyonundan yargılananların itibarlarının iade edilmesiyle boşa çıkarılmış ve bu süreçle birlikte R.T Erdoğan, ’ergenekon davası’ndan yargılanan kliğin kontrolüne girmiş ve Amerikan’cı işbirlikçi klikler arasındaki bu çatışma, Kürt sorunu konusunda değişim yaşayarak, ABD’yle bu konuda ve daha bir çok konuda karşı karşıya gelmiştir. Şimdi yeni Kürt açılımıyla bu süreci yönetmeye çalışıyorlar...
Bu bir eksen kaymasıdır !!! Türkiye’nin daha önceki bölge politikaları tamamen çökmüş, Suriye’de düşürülen Rus Savaş uçağı büyük bir krize dönüşerek, Rusya’nın büyük ekonomik ambargosu ,Türkiye’nin ekonomisini, Turizmini ve bir çok alanda ihracat ve ithalatını felç ederek, Türkiye’deki R.T Erdoğan Hükümetini ve büyük işbirlikçi sermayeyi zora sokmuş, bu olumsuz gelişme Türkiye’yi bölgede farklı politikalara zorlamıştır. R.T.Erdoğan’ın Başbakanlığı dönemi ve A. Davutoğlu dönemi bütün bölgesel politikalar çökmüş, Türkiye bölgede yalnızlaşarak ekonomik ve siyasi olarak büyük bir krizin içine sürüklenmiştir. Bu sürece Türkiye, Amerika’nın bölgeye ilişkin stratejilerinin AKP ve R.T Erdoğan politikalarının bir sonucu olarak girmiştir.
R.T. Erdoğan’ın, Ortadoğu ve Suriye politikası bir ABD ,İngiltere ve İsrail oIuşumu olan IŞİD ve onunla olan stratejik ittifakı, R.T Erdoğan’ı bu süreç içinde yalnızlaştırmış ve gelinen süreçte Kürt sorunu ve bölgesel politikalar konusunda farklı bir stratejiye zorlamıştır.
Şöyle ki;
1-Türkiye, R.T. Erdoğan’ın Başbakanlığı döneminde Kürt sorununu çözmek, Abd’ nin kontrolünde, bölgede İsrail’in himayesinde bir Kürdistan’ın kurulmasını ve BOP eş Başkanlığını kabul etmiştir. Bu süreç, Oslo’da başlayarak, Dolmabahçe Mutabakatıyla yazılı on madde halinde yarı resmiyet kazanmış ve kamuoyuna deklere edilmiştir...
2-Türkiye, R.T Erdoğan’ın Başbakanlığı sürecinde ABD adına Suriye’de bir askeri operasyona zorlanmış, AKP bu süreci dayatmış ise de , kamuoyu vicdanında destek bulamamış ve bu politikalarını IŞİD üzerinden gerçekleştirmek istemiştir ama tam amacına ulaşamamıştır.
3- Bu süreçte R.T Erdoğan’ın Mısır, Libya, Irak, İsrail, Rusya politikaları çökmüş, Mısır’daki Mursi yanlıları ve İhvancı Müslüman Kardeşler kısa bir süre sonra yönetimden bir darbeyle uzaklaştırılarak ceza evlerine konmuşlardır.
4-Türkiye’nin kurucu temel felsefesi Kemalizm, Tarikat ve gerici İslami orta çağ felsefesiyle kuşatılmış ve bu zorlama, farklı etnik ve inançtan halk yığınlarını kutuplaşmaya zorlamış ve Türkiye’yi bir iç kaos ve kargaşalık girdabına girmiştir.
5- R.T Erdoğan’nın, Çumhurbaşkanlığı hep tartışmalı olmuş, meşruiyeti hala tartışmalıdır...
6- Başkanlık bir zorlamaydı ve bu süreç çökmüştür.
7- Yedi Haziran seçimleri büyük bir entrikayla boşa çıkarılmış ve bu müdahale, kamuoyunda olumlu bir karşılık bulamamıştır.
8- Türkiye, bütün bu politikalardan muzdarip bir Kaosla karşı karşıyadır...
9-Bütün bu süreci R. Tayip Erdoğan Kliğiyle, Fethullah kliği 2015 yılına kadar birlikte yönettiler. Tayip’in ’’ergenekon’’cu kliğin kontrolüne girmesiyle Türkiye fabrika ayarlarına geri dönme sürecine girdi.
Sonuç olarak,
Türkiye, bölgede Rusya’yla yeniden ilişkilerini dizayn etme çabasındadır, ve ’’Şanghay İşbirliği Örgütüne’’ yeşil ışık yakmıştır. AB politikalarını yeniden gözden geçireceğini söyleyerek, AB ye dolaylı mesajlar vermektedir. Suriye, Mısır, İran. Irak vs. ülkelerle yeniden ilişkilerini düzenlemek için CHP, Vatan Partisi aracılığıyla heyetler göndermiş, ancak bir sonuç alamamıştır...
Kürt sorununun çözümü konusunda eski FABRİKA ayarlarına geri dönerek, ’’ Yeniden Çözüm Süreci’’ söylemine geri dönmüştür. Bu politik söylem veya söylemler bölgede ABD politikalarına uyumluluktur. Suriye’deki son gelişmeler bu süreci zorluyor.
ABD, Türkiye’nin bu yönelimlerine uygun stratejik ve taktik hamleler yaparak, bir anlamda Türkiye’yi cezalandırmaktadır. R.T Erdoğan kliği miadını, kullanım sürecini doldurmuştur ve yönetimden uzaklaştırılmak isteniyor. 15 Temmuz darbesi bu sürecin bir sonucudur ve başarısızlığa uğramıştır, ancak süreç devam etmektedir ve bu klik tasfiye edilmek istenmektedir...
Bütün orta-doğu, Orta Asya ve Balkanlar yeniden dizayn ediliyor. Bu süreç hala devam etmektedir ve büyük savaşlara gebe bir süreç...Arap- İsrail çatışması, Gazze işgali, Basra Körfezi ve oradan Orta Asya’ya ve Akdeniz’e, kayan stratejik güç mücadelesi, Çin’ide içine alarak büyüyen küresel büyük bir güç mücadelesi ve Rusya’yla yeniden ’’soğuk savaş’’ stratejisine geri dönüş bugünün uluslar arası emperyalist politikalarını belirlemektedir.
İngiltere’nin Avrupa birliğinden ayrılması bütün bu stratejinin sonuçlarıdır ve bu gelişmeler, dünyayı yeniden 3’ncü paylaşım savaşına zorlamaktadır. Rusya, Ukrayna savaşı, İsrail’in bütün Ortadoğu’ya müdahalesi bu süreci zorluyor. Bu savaş coğrafyasında Türkiye, iç dinamikleriyle orta güçte bir devlet kuvvetinde, kendi coğrafyasında çeşitli politik manevralarla var olma mücadelesi vermektedir.
Erdoğan ATEŞİN