3
Yorum
14
Beğeni
5,0
Puan
289
Okunma
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Hangi kelimeler bıraktı bizi dilsiz gecelere, hangi cümleler eksik kaldı?
Söyleyemediklerimiz boğazımızda bir düğüm müydü yoksa özgürlüğe uzanan bir kapının anahtarı mı?
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Belki de en anlamlısıydı hiç söylenmeyenler.
Ve sustukça büyüdü içimizde anlatamadığımız herşey.
Bir bahar kadar taze, bir kış kadar soğuktu dilimizin ucunda asılı kalanlar.
Zaman bir iplik gibi ördü sözlerimizin sessizliğini.
Kimi geceler ay ışığında karşılıklı bakıştık sadece.
Kim bilir belki gözlerimiz bir şeyler anlatıyordu birbirimize,size.
Peki ya rüzgâr?
O da mı taşıyamadı bizim fısıldayamadıklarımızı?
Ya da dalgalar, onlar da mı kıyıya vurmadı içimizde saklı kalanları?
Hangi sessizlikte kaybettik kendimizi,
hangi sözün ucunda bir boşluk olarak asıldık, biliyor musun?
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Belki de Dünya bizim sustuğumuz kadar döndü.
Her susuşta bir mevsim, bir düş, bir umut yok oldu.
Ve her kelime bir ömür kadar ağırdı,
biz onu hafifletmeye çalışırken.
Sustuğumuz kadar biriktirdik içimize.
Konuştuklarımızsa bir yankıydı yalnızca duvarlara çarpan.
Ve sustukça unuttuk kim olduğumuzu,
hangi rüyaya sığdığımızı,hangi gerçeğe küstüğümüzü.
Bir aynaya bakar gibi, birbirimizdeki yansımayı izledik.
Ama hiç birimiz kendimizi göremedik.
Şimdi geriye dönüp bakıyorum da,
sustuklarımızdan yapılmış birer heykel gibiyiz.
Her biri bir hikâye, her biri yarım kalan bir masal.
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Belki de konuşabilseydik, o heykeller birer Kuşa dönüşürdü, uçup giderdi Gökyüzüne.
Sustum, sen sustun, biz sustuk.
Aramızda büyüyen bu sessizlik bir orman gibi sardı yollarımızı.
Kaybolduk dallarında, Kuşların şarkı söylemeyi bıraktığı o derin gölgelerde.
Oysa bir kelime yeterdi belki, bir nefes kadar kısa bir an, bir bakışın dilinde bir cümle.
Ama biz sessizliğin bizi tamamladığını sandık.
Ama konuşmadık, dilimizin kilidini açacak anahtarı hep sakladık avuçlarımızda.
Belki korktuk, belki kaybolmaktan çekindik, kelimelerin uçsuz bucaksız Denizinde.
Susmak, bir duvar gibi yükseldi aramızda.
Ne sen tırmanabildin o duvarı, ne de ben yıkmaya cesaret edebildim.
Oysa bir çatlaktan sızan ışık, bize yeni bir yol gösterebilirdi.
Sustuğumuz kadar ağırdı yükümüz, bir Dağ gibi omuzlarımızda.
Her adımda biraz daha içimize çekildik,
daha da derinlere gömüldük.
Ve fark ettik ki, sessizlik bazen bir bağ değil, bir uçurumdur insanın içinde.
Şimdi düşünüyorum da, belki de sustuklarımız bizim en büyük itirafımızdı.
Ama kimse duymadı, kimse anlamadı bu suskun dilin çığlığını.
Belki de o gölge, bir sır taşıyacak bizden kalan.
Sessizlikten doğan bir şiir gibi bir zaman sonra yankılanacak hiç duymayan kulaklarda.
Belki sustuklarımız bir gün bir ağacın yapraklarında hışırdayacak rüzgârla.
Ya da bir derenin akışında fısıldayacak yitip gidenleri.
Konuşamadıklarımız bir çocuğun gülüşüne karışacak belki, ya da bir Yıldızın göz kırpışında kendini gösterecek.
Çünkü hiçbir sessizlik ebedi değildir.
Belki bizden sonra biri söyleyemediklerimizi söyleyecek.
Bizim inşa edemediğimiz köprüleri kelimeleriyle kuracak.
Ve biz sustuklarımızla bile
bir iz bırakmış olacağız Dünyaya,kimbilir.
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Belki de gerçek konuşma, sustumuz kadar derindir.
Ve asıl anlam o sessizlikte saklıdır.
Ama biz masallarımızı sustuk.
Bazen bir vedayı, bazen bir özrü,
bazen de “Seni Seviyorum” demeyi.
Ve o sustuğumuz cümleler, bir yangın gibi sardı içimizi.
Sanki kelimeler aramızda utangaç birer adım, suskunluk.
Sustumuzda saklı olan, belki bir dua, belki bir isyan, belki de hiç başlamamış bir sevdaydı.
Biz kelimelerin eşiğinden dönüp sessizliği seçtik, o sessizlik bile
bir tür konuşmaydı oysa ki.
Ve ne ilginçtir, en çok sustuğumuz şeyler konuştuğumuzda en derin anlamı bulur.
Bir teşekkür, bir özür, bir sevda sözü.
Hepsi kendi zamanında bizden taşar,
zamansızlığa karışır.
Sustuklarımızdan bir Şehir kurmuşuz içimize meğer.
Ve o şehirde yankılanan konuşmalar bizim kurtuluşumuz belki de.
Ne kadarını sustuk konuştuklarımızın?
Belki de bir ömür bunun cevabını aramakla geçecek.
Ve biz cevabı bulamadan birer gölge gibi kaybolacağız zamanın sessizliğinde..
sevay
5.0
100% (3)