- 359 Okunma
- 7 Yorum
- 18 Beğeni
Kelimesi Elinden Alınan İnsan
- 14 Ocak 2025 Salı 12:54:36
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Dünyanın dönüş hızı değişti mi bilinmiyordu ama dünyanın baş döndürücü bir hızla değiştiği bir zamandan geçiyordular. Kimse okumuyordu. İhtiyaçta yoktu. Çünkü herkes her şeyi zaten biliyordu.
Düşünmeye de ihtiyaç yoktu. Zaten onların yerine her şey daha önce düşünülmüştü. Hiç kimse hiçbir şeyi umursamıyordu da. Çünkü umursamak demek sorgulamak demekti. Böyle bir küstahlığa da kalkışmaya gerek yoktu. Kimsenin bir fikride yoktu. Bir fikir üretme gereği de. Çünkü kimse kimsenin fikrini de merak etmiyordu.
İnsanlık tarihinin hiçbir döneminde kimsenin şahitlik etmediği bu drama sahnesinin en acı repliği umursama yetisini kaybetmiş insan topluluğuydu. Dünya kara bahtından vurulmuş insanlar çöplüğüne dönüşmüştü.
Devrimler yeni bir gelecek inşa etmek adına geçmişi reddederken, insanoğlunun kelimesini de elinden almıştı. Bu nedenle insanoğlu yavaş yavaş insanlık denilen erdemden de uzaklaşıyordu. Kimi atalarının kutsadığını kutsarken kimi ise bir kurtarıcı bekliyordu. Devrimleri reddedenlerde atalarından kalma adetleri sorgusuz aldılar. Atalarının puta mı Tanrı’ ya mı taptığı umurlarında değildi. Oysa İbrahim’in atasıyla İsmail’in atası arasında büyük bir fark vardı.
İnsanoğlu gittikçe kalabalıklaşıyor, kalabalıklaştıkça yalnızlaşıyor, bireyselleşiyor, bireyselleştikçe koca bir sürü haline geliyordu.
Kimi ise bir kenarda durup Tanrı’nın Lucifer’i cezalandırmasını bekliyordu. Bedava bir yol bulmuştular. Tanrı en iyisini bilirdi. O yüzden göz yaşları üzerine kurulmuş saltanatların devrilmesi için dua ediyordular. Sadece dua ediyordular. Israrla dua ediyordular. Avuçlarını açanda vardı. Avuçlarını birbirine kapatanda. Ayrı yolun insanları aynı yöne doğru dua ediyordu. Yaratıcının verdiği her görevi dua ederek Yaratıcıya aktarıyordular. Oysa Yaratıcı onlara birçok sorumluluk vermişti. Ondan kurtulmakta kolaydı. O nu da inkâr ediyordular.
İdrak seviyesi değişen insanın, evhamları da değişmişti. Kaygıları da korkuları da değişmişti. Gelenekten gelen anlatılarda, geleceğe dair anlatılarda kar etmiyordu. Çünkü geçmişle rabıtası koparılmış olan modern insanın hakikatte bir gelecek tasavvuru da yoktu. Sanki üzerine pekte uymayan yeni bir deli gömleği giydirilmişti.
Sefalet, savaşlar, krizler derken insan kendinin bilmediği ve tarihin hiçbir döneminin de tanık olmadığı bilişim çağının içinde buldu. Onun yerine düşünen yazılımlar, çalışan cihazlar vardı. Gittikçe robotlaşan insan yeni robotlar üretmişti.
Hızla değişen dünya insanın aklını alırken nesneneler akıllanıyordu. İnternet, akıllı telefonlar, sanal oyunlar, akıllı robotlar, bilgisayarlar tabletler. İnsan oğlu bu cenderenin içinde bir serzenişten ibaretti.
Devam edegelen sefaletle birlikte kontrolsüz bir şehirleşme ile geçmişle rabıtası kopan insanın, ana damarlarından biri olan doğa ile olan rabıtası da kopmuştu. Kendi eliyle tavanı ve tabanı kendisine ait olmayan modern kafesler icat ettiler. Diğer insanlarla araya bir duvar ören insan, sanki bir mil ötedeymiş gibi yaşamaya başladı. Doğanın kışın ölüp yazın yeniden nasıl dirildiğini görmedi. İneğin nasıl süt verdiğini, koyunun nasıl kuzuladığını, tavuğun yumurtladığını da görmeyen insan fabrikasyon bir yaşama alışmıştı. Her şey bir fabrikadan geliyordu.
Bu kontrolsüz bir şekilde büyüyen fabrikasyon insan türünün, Yaratıcı ile de rabıtası kopmaya başlamıştı. Kendince haklıydı da. O kadar dua etmesine rağmen Tanrı hiçbir savaşı, hiçbir kötülüğü durdurmamıştı. Ateşli silahlar yerini kimyasallara, kimyasallar ise biyolojik silahlara bırakmıştı.
Kendi sorumluluklarını unutan insan derin bir uykuya dalmıştı. Bir gün uyandığında gömleği önden yırtılmış, bütün vakarını yitirmiş, erdemleri ve mahremiyeti de elinden alınmıştı. Bir şeyler söylemek istedi lakin; daha önce kelimesi elinden alınmıştı. Ne diyeceğini bilemedi.
***
Güne seçen kıymetli Edebiyat Defteri hocalarıma teşekkür ederim.
YORUMLAR
Yazı sayesinde dünyanın ekseninde bi tur döndük. Elimizde de fotoğraf makinesi, deklanşöre bastık ya da kamera...sonra da film şeridi gibi çöküşümüzü oturup seyrettik.
Bu yazıyı sanki daha önce de okumuştum, öyle tanıdık geldi.
Güzel yazmışsınız Ömer Bey, tebrik ederim.
Ömer Hüdayi
Ömer Hüdayi
Şiirinizi okudum. Naçizane bir iki yerde kullanılan küfür ifadeleri değiştirilirse şiir daha büyük bir şiir olur diye düşünüyorum. Saygılarımla.
Den(iz)
Saygılar bizden efenim.
Ömer Hüdayi
aslında dünya değişmiyor üzerindeki düzenlerler değişiyor dünya daimdir üzerinde yaşayanlar geliyor gidiyor olay bu diyerek çok güzel bir çalışma örneği kutluyorum
Ömer Hüdayi
Ömer Bey, Selamlar,
Aslında çağlar boyu insanlık tarihini incelediğimizde ilimin, bilimin ve birçok faktörün değiştiğine ve ilerlediğine tanık oluyoruz. Ama değişmeyen tek şey insalığın psikolojisi ve bu da doğal olarak davranışlarımıza yansıyor. Bir türlü insanlığa yakışır bir uygarlık kuramıyoruz ya da geliştiremiyoruz. Tarihten bir çıkarsama yaptığımızda bir çağın kapanışı ve insanlığın tıkandığına tanık oluyoruz. Sosyal bilimler açısından baktığımızda birçok alana referans olabilecek bir konuya değinmişsiniz. Umarım bu geçiş süresini yumuşak bir şekilde atlatmayı becerebiliriz.
Esenliklerimle.
Ömer Hüdayi
Ömer Hüdayi
"Biz emaneti göklere, yere ve dağlara teklif ettik de onlar bunu yüklenmekten çekindiler, sorumluluğundan korktular. Onu insan yüklendi. Doğrusu o çok zâlimdir; çok câhildir.". ( Ahzab süresi 72)
Rabbimizin yeryüzünde kendisinin vekili olma ayrıcalığını verdiği insan, önce Rabbi ile rabıtasını kesti, dolayısıyla özünden koptu. Onu değerli kılan çoğu vasıflarını kaybetti.
Yine çok önemli bir konuya değinilmiş. Allah'ın bize yüklediği görevleri tekrar ona gönderme gafletinde bulunmamız bu sorumluluğu üzerimizden almayıp bir vebal yükü bırakmaktadır.
Emeğinize yüreğinize sağlık kıymetli hocam 🤲
Ömer Hüdayi
Sıhhat ve afiyet dilerim.
Düşünmeyenlerin yerine düşünüp yazmak, insanları uykudan uyandırmanın umudu yok, serzenişi var.
İnsan var olduğu günden beri aynı, kötülükten beslenen aç gözlü yaratık, bence cahaletini yenme isteği olmayan bilinçli olarak kötülüğü seçmiştir, insanın içinde birazcık iyilik olsa yol arayışı durmaksızın devam ederdi. Varoluşunu, varoluşu sorgulardı.
Tapular, tabularla yol almaları maddiyatçı olmalarından... Çok şey var söylenecek...
Güzeldi
Merhaba
-Sude Nur Haylazca-
Ömer Hüdayi
Çok teşekkür eder sıhhat ve afiyet dilerim.