0
Yorum
0
Beğeni
0,0
Puan
128
Okunma
Bu sözü duyunca aklıma hemen “Bayram benim neyime…” diye başlayan türkü gelir. Mesleğim öğretmenlik olduğu için. Yüreğinde kan damlayanların umurunda değildir bayramlar. Siz bakmayın kanun koyucularının ve protokol zevatının senede bir gün öğretmenler hakkında söyledikleri süslü sözlere. Çoğu palavra. Hani anneler günü, babalar günü gibi sivil inisiyatifle oluşmuş bir gün olsa, pek bir şey söylemeyeceğim. 12 Eylül rejiminden sonra öğretmenlerin kendilerine sempatiyle yaklaşmalarını temin etmek için hazırlanmış ve uydurulmuş bir gün öğretmenler günü.
Neden mi saygısızım bu güne? Yaşadığım için. Birazını anlatayım yaşadıklarımın:
42 yıllık öğretmenlik hayatımın 22 yılını “ek iş” yapmadan geçirseydim, çocuklarımı okutamaz, bu nedenle de utanır ve onursuz bir yaşam sürerdim. Benim yetiştiğim kültürde, çocuklarına karşı görevini yapamayan ebeveynler “çaresiz” sayılır. Çocuklarımı çaresizlik nedeniyle yetiştiremeseydim, hayatım boyunca bunun ezikliğini yaşardım. Bu ezikliği yaşamamak için her öğretmen gibi çok çaba sarf ettim.
Neler mi yaptım?
Her gün öğlene kadar öğretmenlik, öğleden sonra tabelacılık, boyacılık…Tipini bile çekemediğiniz bir müşterinin “Usta şu yazıyı yazsana!” diye emir kipi kullanmasına çocuklarımın hatırı için katlandım. Tabelacılığı üç yıl yaptıktan sonra bıraktım. Tiner ve boya kokusunun sağlığımı bozacağından endişelendiğim için.
Hafta içi öğlene kadar öğretmenlik, öğleden sonra gece saat 24’e kadar taksi şoförlüğü. 2 yıl da bu durum sürdü. Yük bile taşıdım çocuklarım için.
*Baktım, dershanelerden teklif var, hiç düşünmeden emekli oldum devlet kapısından. 15 yılım da dershane ve özel okullarda geçti.
Belki diğer öğretmen arkadaşlarımdan bir kısmı gibi çorap, mandalina, limon satmadım. Ama pazarcılık yapan, terlik, dergi, kitap satan meslektaşlarımı çok gördüm. Onlar da benim gibi feleğe muhtaç olmamak için didinip duruyorlardı.
Bir devlet ki, öğretmenini resmi rakamlara göre yoksulluk sınırının altında yaşatır, onlara limon sattırır, pazarcılık yaptırır, filmlerde bu nedenle “kafayı üşüten” tiplemelere konu ettirir, sözün bittiği yerdir burası. Ne dese “devlet görevlileri” vız gelir bana, söyledikleri bir kulağımdan girer, ötekinden çıkar.
İnsan gibi yaşatamıyorsanız öğretmenlerinizi, sağlıklı nesiller yetiştirmeniz mümkün değildir. Bunu kimseye anlatamazsınız. Hele öğrencilere hiç anlatamazsınız
Öğretmenler, ihalelere katılamazlar, banka hortumlayamazlar, hayatları boyunca “Türküm, doğruyum…” demişlerdir. İçlerinden çok azı çıkıp, bu tür yolsuzlukları yapsa bile, ağızlarına burunlarına bulaştırırlar. Alışkın değillerdir çünkü.
Siz hem öğretmeni yoksulluk sınırının altında yaşatacaksınız, hem de alın size “öğretmenler günü”, kutlayın diyeceksiniz.
Son günlerde moda gibi kullanılan İnönü’nün ünlü sözünü ben de tekrarlayayım bari: “HADİ CANIM SEN DE!”