- 78 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Kime Desem Derdimi Ben Bulutlar
Akşam işten eve dönüyorum..
İlk defa telefonuma rahatça bakıp merakımı giderdim.
"Otuz bin adım"
Dört vesait gideceğim evime daha çok adım var.
Bitmeyen inşaat yapmışlar..
İlk güzergah Nişantaşı’dan Osmanbey Metro’suna yürümek. Yaklaşık beş dakika yürüdükten sonra metronun yürüyen merdivenlerinin yine çalışmadığını farkediyorum. Oysa açılması planlanan tarih bugündü. "Belki birkaç dakika farkla kaçırıyorumdur" diye düşünerek gülümseyerek adımlamaya devam ediyorum.
Metro tıklım tıkış. İmdat açacağının kenarına sıkışıveriyorum. Yanımdaki genç kız gözlerime dik dik bakıyor. Sonra kulaklığımı çıkartıyorum.
- Birşey mi söyleyecektiniz?
- Şeyy. Şarj var da orda. Oraya ben geçsem..
- Tabi. Buyrun..
Şimdi bu kulaklığı çıkarmama sebep olan cihazımdaki bozuklukla başbaşayım. Kukaklığı tekrar geri taktığımda parmaklarımla yaptığım vuruşlarla komik duruma düştüğümü bilsem de sonunda o şarkıya geri dönmeyi başarıyorum.
"Söyleyin memleketten bir haber mi var
Yoksa yarin gözyaşları mı bu yağmurlar"
Mutluyum..
Hem neden olmayayım ki! Bugün otuz bin lira maaşımı aldım. Onsekiz bin tl kiramı ödedim. Altı bin tl faturalarımı hatta beş bin tl kredi kartı borcumu da.. Hatta hala yaşamak için bin tl nakitim bile var.
"Bulutlar yarime selam söyleyin
Kavuşma gününüz yakınmış deyin"
Zincirlikuyu’da indiğim metrodan metrobüse yürümek için adımladığım yolda tabelada üçyüz metre yazıyor. Sonunda yine yürümeyen merdivenlerde bu mesafeyi de aştıktan sonra doluluk oranı en az bir metrobüse binip her durakta orta kapıyla beraber açılıp kapanıyorum.
Altunizade’de iner inmez bir sigara yakıyorum. O gri kedi beni mi yoksa kot pantalonumun sürüdüğü botları mı seviyor bilmem onlarca kişinin arasında yine ayaklarıma dolanıyor.
Bir elimle başını okşayarak karşılık veriyorum bu karşılıksız sevgiye. Sonra sırt çantamdan işyerindeki hayvansever Nalan’ın verdiği yaş mamadan bir avuç kadar koyuyorum o kedinin önüne. Kedi gözlerime bakıp teşekkür ediyor.
Az önce Boğaz Köprüsü’nden geçtiğim halde bunu hatırlamıyorum. Hergün yaka değiştiren bir İstanbullu olarak telefonumda Boğaz’a dair bir fotoğraf karesi bile yok. Oysa bu kedinin bir resmini çekiyorum istemsizce. Sadece beni sevdigi için bir başka seviyorum onu.
Bir basımını iade alabilmek için cihaza yeltendiğimde hatırlıyorum aylık akbilimin bitmek üzere olduğunu.
Dıt.. 5 basım kalmış.
Avans mı alsam.. Maaşdan bir gün sonra da avans istenmez ki. İsteyenin bir yüzü vermeyenin..
İstemeyeyim..
"Bizi dost bildiklerimiz vurdular"
Yine yürumeyen merdivenlerle Ümraniye Çarşı’ya varıyorum. Neyseki eve bir vesait kaldı. Uslu uslu 15B hattına binip sekiz durak sonra evimdeyim.
Oysa ilk gelen otobüs kalabalık yüzünden hiç durmadan devam ediyor. En arkadaki yedi sekiz yaşlarındaki bir oğlan çocuğunun munzurca el salamasına yine el sallayarak cevap veriyorum.
Onbeş dakika sonra ikinci gelecek otobüs için duracağı yer hakkında gerekli hesaplamaları yapıp tetikte bekliyorum. Oysa az sonra otobüs şoförünün oyuncağı olduğumu anlıyorum. Duracakmış gibi yapıp az ötede duruyor. Yine de arka kapıyı açıyor saolsun.
Saat 23:55 de eve vardığımda kişisel temizlikten hemen sonra daha televizyonu açmadan "edebiyat defteri" sitesine giriş yapıyorum. Günün özetine hakim olduktan sonra günün şiirleri ve yazısına bakıp kendi hikayemi hazırlamaya koyuluyorum.
Oysa her zamanki gibi yine uyuyakalıyorum..
Bu defa alarmı sabah iki saat erkene kuruyorum. Oysa uyku sersemi yorgunluktan uyanınca yine alarmı kapatıyorum. Kaldı ki bunu hatırlamıyorum.
Bu böyle olmayacak..
Nişantaşı’dan Osmanbey Metrosu’na bindiğim anda yazmaya başlıyorum bu hikayeyi.
Kaydet.. tamamdır!
Senin bir konu arayıp bulmana gerek var mı bayduygusal..
"İçerim yanıyor yar yaram pek derin
Bana nazlı yardan bir haber verin"
..
..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.