- 114 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
TOROSLARDAN ARAP YARIMADASINA
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK 3. CİLT(ateşli aşklar ve şeytanın kızının devamıdır)
ROMAN
YAZAN
CEMİL ATEŞ
III.CİLT
1.BÖLÜM
İki atlı hayvanlarını çatlatırcasına sürüyorlardı hallerinden belli ki çok acil ve önemli bir haber götürüyorlar biran önce Murad Efenin kaldığı yere ulaşmak istiyorlardı.
İki atlıda uzun boylu geniş omuzlu sırtlarında siyah birer pelerin ve yanlarında da iki yedek at koşturuyorlardı.
Daha yaşlıca olanı yanı başında giden genç arkadaşına dönerek;
-Azıcık durup dinlenelim iki gün batımı atlar hiç dinlenmediler.
-At değiştirelim mi ya Sahip?
-Bu mümkün ama o atlarda aynı yolda aynı eziyeti çekerek koşuyorlar bence azıcık dinlensinler sen şu ağaçların altındaki pınara doğru götür atları bende inip abdest bozayım.
Genç süvari diğer üç atında yularlarını eline alarak su başına doğru hayvanları götürüp önce suladı sonra kara kıl torbalardan yapılmış yemlik dedikleri içi yulaf kırması dolu yiyecekleri hayvanların başına geçirip ayrı ayrı yularlarını meşe ağacına bağladıktan sonra yaşlı süvari gibi önce abdest bozdu sonra gelip elini yüzünü akan suyla bir güzel yıkayıp kana kana içerken arkadan usulca gelen kişiyi görmemişti.
-Kalk bakalım Arap! Ne ararsın bu topraklarda?
-Sahip neredesin?
-Arkadaşını arıyorsan çoktan öteki dünyayı boyladı eğer can vermedi ise az sonra gelir şimdi sen boşa bağırma!
-Ne istiyorsunuz bizden sadece Murad Efeye haber götürmek için gönderilmiş iki elçiyiz.
-Sen o yalanları başkasına anlat Murad Efeymiş kimmiş bu efe biz neden duymadık hiç adını?
-Arap Prensesi Medine Sultanın kocasıdır Murad Efe ona bir haber getirmekle görevliyiz Sahip ağama ne yaptınız?
-Az daha öteki tarafa yolcu edecektik ama seni gösterince biraz dinlenmesi için uyutuverdik.
Pis suratlı tıpkı ayılar gibi kıllı azman tipli adam elindeki mavzeri genç süvariden yana çevirip;
-Kalk bakalım çöz şu atları ve ne kadar üzerinizde ve atlarınızda altın varsa dökün şuraya canınızı bağışlayayım.
-Biz sadece Prensesimizin emriyle buralara geldik bizde altın ne gezer ama bizi Murad Efeye götürürsen o sizi memnun eder.
-Nerede bu Murad efe?
-Biz yola beş atlı çıktık ama yolda üçümüz telef olduk şu iki at da onlardan boşa çıktı sadece şimdi iki kişiyiz.
-Demek beş atlıydınız siz boş yere kalkıp uzaklardan buralara boş yere gelmezsiniz hele nedir bu mühim havadis?
-Biz bilmeyiz ağam aha bu namede yazılıdır her şey.
Genç atlı korka korka koynundan çıkardığı Medine Sultanın yazmış olduğu nameyi uzatırken;
-Ağam sakın bir hata yapma bize dokunma sonra Murad Efe o olmaz ise Medine Sultan sizi sağ koymaz.
-Dırlanma ben ne anlarım Arapça yazılmış bu name dediğin şeyden.
-Ben okuyayım mı?
-Kalk önce atları çöz ve arkadaşın eğer ayıldı ise onu da alıp bizim ile birlikte gel orada bu nağmeyi okuyacak birisi çıkacaktır kimmiş bu Medine Sultanın kocası olacak efe bir anlayalım.
-Aman ağam tövbe deyin Murad Efe Toroslara ve Arap Yarımadasında nam salmış yiğit er bir kişidir.
-Hadi dırlanma bak seninki de ayağa kalkmayı başarmış yalpalayarak geldiğine göre dipçik darbesi fazla tesir etmemiş gibi..
-Sahip ne oldu sana?
-Bu adam dipçikle arkadan gelip su dökerken başıma vurdu gözüm görmez oldu birden olduğum yere yığılmışım.
-Ne istersiniz bizden yapmayın ağam bırakın yolumuza gidelim, çok önemli bir haber götürmekle görevliyiz biz.
-Kalk lan deyyüs! düşün önüme alın atları yanınıza gece bastırmadan varalım.
Ayı kılıklı adamın dediğini yapmak zorundaydılar değilse ikisini de oracıkta kör kama ile doğrardı bu insan azmanı.
Güneş batarken inimiz dediği yere ulaşmışlardı, gelenlere karşıdan görüp koşarak gelenler hemen atları alarak götürdüler iki Arap itile kakıla geniş bir mağaranın içinde ateşin başında ayı postuna kurulmuş kara kuru sıska bir adamın yanına getirilip;
-Ağam dört at ile bu Arapları Çağlayan pınarın başında yakaladım alıp getirdim bir nağmeden bahsettiler Arapça yazılmış anlamadığım için bir şey yapmadım
Sararmış dişleri ile sırtlan gibi sırıtarak;
-Eyi bir iş çıkardın kısa günün karı dört at, hiçte fena değil.
-Asıl bunların dedikleri doğru ise bizi altına boğarlarmış ağam.
-Nasıl yani dur da bir anlayalım bakalım kimdir bunlar nereden gelip kime ne götürürlermiş...?
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
2.BÖLÜM
Veldan hıçkırıklar içinde;
"Elveda aşkım elveda,bana verilen ceza yok ama bir öğüt var,İnsan insanla Şeytan Şeytanla mutlu olur dedi Ulu Yezid,bunu yapmak zorundaydım,ileride bütün eşlerin ve çocukların bir şeytanla evlenmenden hoşnut kalmayacaklardı,seni üzeceklerdi,buna dayanamazdım ve Ulu Yezidin öğüdünü tutarak ilişkimize son verdim ...
Murad dan ayrılırken bunları söyleyen Şeytanın Kızı Veldan;
Günlerce yemeden içmeden gözyaşı döken Muraddan ayrılmanın acısına dayanamayarak onu elde etmek için yine kendi yöntemine başvurmak zorunda kalan Veldan dı.Yezidin öğüdü nede verdiği sözlere sadık kalamayarak Muradı yeniden elde etmenin yollarını aramaya başlamıştı.
Bu o kadar kolay olmayacaktı sebebine gelince Murada verdiği sözlerden dönmesi onun güvenini sarsacak ve asla erkeği olarak istediği gibi onunla birlikte aşk yaşayamıyacaktı. Bütün bunları düşünerek Muradı elde etmenin en anlamlı yolun onu Sahra Çölüne çekmek olmalıydı,bunu da başarmak için günlerce kafa yordu en sonunda müthiş bir plan yapıp uygulamaya koymaya karar verdi.
Veldan Muradın çocuklarının Medinenin yanında olduğunu biliyordu en iyi yol Medinenin yanına gitmek ve Poyraz ile Sahrayı kaçırıp,Medineyi çılgına çevirmekti.Medine çaresiz kalınca Muraddan yardım istemek zorunda kalacak,Murad ise canından çok sevdiği çocuklarını bulmak için Sahra Çölünden geçerek Medinenin yardımına koşacaktı.
Planı istediği gibi yönetmeye başlamış,çocukların bulunduğu saray da hizmetli olarak görev almıştı.Medine olsun çocukları olsun genç ve çok güzel bir kız olarak her şeyin üstesinden gelen Amineyi [Veldan] çok sevmişlerdi.
Her gün sarayın bahçesine oyun oynamaya inen çocukların gölgesi oluyor onların bir dediğini iki etmediği gibi olmadık oyunlar oynatarak sevgilerini kazanıyordu.
Amine giderek Medinenin de güvenine mashar olup saray içinde haremine kadar girip çıkar olmuştu. Çocukların dadılığına talip oldu ve Medine seve seve bu görevi Amineye tevdi ediverdi.
Günlerce sabrederek planını yavaş yavaş ama başarı ile yürütmüştü.
Sahra ve Poyraza yatarken binbirgece masalları anlatıyor,onlar uyuduktan sonrada Medine ile kırk yıllık dost gibi dertleşiyorlardı.Medine bir gün ona Muraddan bahsetmişti.
-Neden ayrıldınız Prensesim?
-Uzun hikaye Amine ama onu şimdi çok özlüyorum,keşke imkanı olsada çıkıp gelse.
-Nerede eşin Prensesim,eğer sizi üzmez ise söylermisiniz?
-Ahh Amine onu görseydin,ayrılmak ne haddine uğrunda kurban olurdun.
-Neden Prensesim, sizin gibi dünyalar güzeli hemide bir Prenses ki koskoca Arap Yarımadasında en büyük Emirliğin başı olmuş biri dünyalar güzeli bir kadını bırakıp gitti..
-O verdiği sözden canı pahasına olsun dönmezdi,Ayşe isimli bir Yörük Kızı girdi son olarak hayatına birde Veldan adlı bir kız vardı bu Sahra Çölünde çok şeyler oldu Amine sen bunları bilmezsin,Muradın birde oğlu var kendi ülkesinde ilk eşi Emineden olma, sana ne anlatayım anlatacaklarımı kırk gece dinlesen bitmez ki..
-Seni seve seve dinlerim Prensesim,hem sırdaş hem gardaş hemde dert ortağı olmak çok iyi gelir insana...
-Haklısın ama anlattıkça maziler canlanıyor özlemim daha çok artıyor Amine en iyisi unutmak,eğer verdiği sözde durmayacak birisi olsaydı mutlaka bana dönerdi...
-İnşallah belkide bir gün dönmek zorunda kalır Prensesim hiç üzülmeyin.
Medine Veldanın [Aminenin] ne demek istediğini anlamadan;
-"Amin" diyerek derin derin iç çekti..
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
3.BÖLÜM
-Sırtlan dişli ağa,Sahip adındaki Araba dik dik baktıktan sonra;
-Söyle bakalım ne götürüyorsunuz,kim bu dediğiniz efe?
-Ne dediğinizi anlamadım.
- İnsana benzeyen azman suratlı yarmaya dönerek;
-Ne demiştin,bu adam ne diyor?
-Bu değil ağam siz daha genç olan araba sorun o biraz başına yediği dipçiğin sersemliğinden hala kurtulamamış demekki.
-Sen söyle Arap genci ne götürüyorsunuz,bizi altına boğacak adam da kimmiş? doğruyu söyle aksi halde şuracıkta boğazlatırım sizi..
-Ağam bize verilen emri yerine getiriyoruz,Arabistan Emirinin tek varisi Prenses Medine kocasına bir mektup yazdı ve acele götürüp teslim etmemizi istedi,Prensesin eşi Türk Murad Efe adında bir yiğit.
-Nerede bu Murad Efe?
-Toroslarda birkaç köyün ismini belleti bize Prenses arayıp bulacağız.
-Verin bakalım o götüreceğiniz nameyi de anlayalım ne yazarmış içinde.
Koynundan ceylan derisine sarılı Prensesin tuğrası basılı nameyi koynundan çıkarıp vermek zorunda kalmıştı.
-Heyy bakın bakalım içinizde Arapca bilen varmı?
Orada bulunan erkekler bir birlerine baktılar ama hiç ses çıkmayınca;
-Bunu okuyacak birisi yok sen oku bakalım ne der!
-Okumamda beyis yok ağam ama bu nağme bozulmadan yerine ulaşırsa Prensesim dediki "Aklınızın alamayacığı kadar hem Murad Efe hemide Prensesiniz olarak ben sizi altına boğacağım" bizi ödüllendirecekti. bu nağmeyi sizin adamlarınızın yardımı ile yerine ulaştıralım ödüller sizin olsun,bizi öldürmekle elinize ne geçecek ki.
-Öyle ya içinde altın yok ya varın beş adamımla birlikte gidip bulun bu nağmeyi yerine ulaştırın eğer dilediğimiz kadar altın vermez ise hem sizi hemde o Efe dediğiniz admı öldürürüz bunuda unutmayın,kalleşliği asla affetmem.
-Sağolun ağam zaten bize sizin dilinizi Prensesimiz özellikle bellettiki bu işlerde kullanalım diye.
Bu gün burada yatın yarın sabah beş adamım sizi Toroslardaki hangi köyde kalıyorsa oraya götürecek,elindeki fermanı verin bizede bir teneke altın versin dediğiniz Efe, baksanıza koskoca Arap Emirliğinin Prensi ile evliymiş,kimde var başka bu kadar büyük servet, değilmi.
-Haklısın ağam sağolun yarın gideriz siz merak etmeyin bize tarif edilen yerleri elimizle koymuş gibi bulur istediğiniz altınlarıda adamlarınız alır gelirler.
-Sen ne dersin Sofu?
-Dibi görülmeyen kuyuya kova sarkıtılmaz derim,araştırmadan boş yere adamların canını tehlikeye atmayalım reis.
-Ne tehlikesi Sofu,göndereceğim adamlar çam yarması gibi bir kıçı kırık Efe bozuntusunamı yem olacaklar.
-İşin içinde altın varsa korkarım onları telef ederiz,güçlü olmaları bir şey ifade etmez bu araplar nasıl düştülerse buraya,bizimkilerde düşebilirler,iyi düşün doğru karar ver derim.
-Yok! Birşey olmaz,sen tasa etme.
-Karar senin ben fikrimi söyledim reis.
Kacaoğlan sen en iyi adamlarımızdan beş kişi ayarla silahla donat ve tilki gibi gidip,kurt gibi dönsünler,
Tilki gibi gitmek sessiz ve kurnazlığı,kurt gibi dönmekte cesaret ve gücü simgelerdi.
Bu çetenin bulunduğu yer Muradın kaldığı köye oldukça uzak Doğu Torosların en yüksek yamaçlarında kurulmuş,Rum asıllı kaçaklardan kalma doğal mağaraların bulunduğu küçük bir yerleşim alanıydı.Askerden kaçan,eşkiyaların,hırsızların ve gözü kanlı katillerin biraraya geldikleri,gelip geçen kervan ve bezirganların korkulu rüyaları olan Göde Reis isimli eşkiya başının topladığı başıboş insan azmanlarından oluşmuş bir yerdi.
-Tamam reis güneş doğmadan çıkarız yola.
-Gözünüz bu iki arabın üstünde olsun bunlar fırsat bulurlarsa yallah tabana kuvvet tazı gibi kaçarlar.
-Bizde ellerini bağlarız Reis tasalanma.
-Bağlamaya buralarda bağlayın da dedikleri adamın yanına varırken çözün ve tembihleyin,hep birlikte aynı yerden geliyoruz desinler,daha sonra bir punduna getirip Efe denen adamı sıkıştırıp altınları alın,vermek istemez ise sizde bu nameyi vermeyin.
-Tamam Reis sen heç meraklanma,ben o işleri eyi bilirim,çil çil altınlar ile döneriz.
-Tamam şimdi gidin ve hazırlık yapın sabah güneş çıkmadan ovaya inerek dedikleri yere doğru sürün atları,hemen bitirip işi kısa yollardan da ivedi dönün burada soygun yapacak fazla adam kalmayacak.
Onbeş yirmi kişi kadar eşkiyanın kaldığı mağaralardan sabah güneşi doğmadan beş atlı ve iki arap atlarına binerek uzaklaştılar.
6.BÖLÜM
Tan yeri ışırken Ayşeyi kaçıran haydutlar dinlenmek için küçük bir hana gelmişlerdi.
-Hancı bize sıcak çorba hazırla kurt gibi açız, elini çabuk tut aksi halde seni kızartıp yemeyelim.
Hancı tek kelime
etmeden hemen koşup ocağa çorba suyu koyup kaynattı çok geçmeden çorbalarını içen haydutların en yaşlısı;
-Bu kadınada bir tas ver oda can acıkmıştır.
-Ben istemem beni serbes koyun ben buraları iyi bilirim geri kendim köyüme dönebilirim.
-Döneceksin ama önce biraz seni arasınlar eğer değerli bir kadınsan seni bulmak için kocan buralara kadar gelecektir.
-Baka ağa ben Yiğit Murad Efenin karısıyım,aha babamda koskoca Karaçadır Yörüklerinin beyi olur eğer istediğiniz bir şey varsa bana açık edin ben size ne isterseniz veririmaltınmı istersiniz buğdaymı giysimi ne isterseniz isteyin yeterki beni ya bırakın yada köyüme birlikte gidelim siz istediklerinizi alır gidersiniz.
-Bu Araplar ne olacak peki?
-Ne Arabı neden bunlarıda gözetim altında tutuyorsunuz?
-Dediklerine göre bir name getirmişler Arap Emiri neydi adı haa! Medine Sultan varmış senin dediğin kocanında karısı oluyormuş bu Murad Efede emme çok evlenmiş haa,yaşlımı bu Efe?
-O Efe yedi Cihanın tek Yiğididir ağzına adını desturla al,nice savaşlara girmiş nice badireler atlatmıştır işte bu yüzden de Arap Emirinin tek kızı olan Medine ile izdivaç edip evlenmiştir, orasını siz fazla karıştırmayın eğer dileğiniz altınsa size onlarca yüzlerce altını ben vereceğim yeterki beni köye götürün siz saklanın eğer güvenmiyorsanız beni elinizde tutun şu Arabın birini gizlice köye gönderin kimi görse o hemen Efe ye haber verir sizde beni onunla değiş tokuş etme fırsatını yakalamış olursunuz aksi halde bu şekilde ne yapacaksınız beni kaçırıp?
-Homurdanma Üse! Doğrumu der bu kadın?
-Bence doğru der ağam, avı yakalamak için çıktık şimdi av olduk kaçıyoruz bu bizim şanımıza düşmez derim gidelim bu kadının erini şu rabın birisi ile ayağımıza çağıralım silahı kadının böğrüne dayadıkmı istediğimizi bal gibi verecektir hem başka bir niyetimiz yok alsın iki arabı alsın getirdikleri şu namemi ney ise onu versin bize bir urup altın kadınıda alır çeker gideriz bizi takip etme deriz sonra şu hana bırakıp doğruca Torosların ardından geri döneriz.
-Doğru der Üse bilge ağam.
-Hepiniz aynı fikirdemisiniz?
-Öyle ağam biz almaya geldik şimdi kaçıyoruz tamda işin tersini yaptık nasılsa elimizde bu Araplar veKadın üstelik birde Arap Emiri Sultandan gelen bir name var bunları değiş tokuş eder oldukça fazla altın alırız.
-Eyi o zaman hadi çorbalarınızı için de ters yüz geri gidip bir punduna getirip bu kadının kocasına haber edelim bakalım ne kadar altın verecek.
-Araplar için vermez ama onların getirdiği şey çok kıymetli olsa gerek ki beş atlı ile gelip üçü çölde telef olmuş anlattıklarına göre, hem bu güzel kadınıda boş yere telef etmese gerek bu denilen ağamı efemi her kim ise..
Ortak karar verilip handan ayrıldılar.
Onların ayrılmasından yarım gün sonra aynı hana Ali ve yanındaki köy delikanlıları gelmişti.
-Arkadaşlar şu hana birazcık uğrayıp kaçakları soralım belki uğramışlardır.
Hancı kapıyı açmamakta direniyor sabah gelenlerin tekrar geri geldiğini düşünüyordu.
-Baka Hancı biz sana bir şey sorup hemen gideceğiz, kalıcı değiliz.
Siz sabah erken geldiniz içtiniz yediniz zıklandınız üstelik beş para vermeden çekip gittiniz ne istiyorsunuz yine benden bu han öyle işlek bir han değil meteliğim yok canımdan başka.
-Baka Hancı biz ne senin canını nede paranı pulunu istemeyiz o sabah dediğin adamlar gerçekten kaç kişi idiler ve nereye gittiler söyle yeter içeri kapıyı açmazsan açma.
Hancı mazgal deliğinden iyice bakınca bu gelenlerin o haydutlara benzemediğini görmüş ve;
-Yanlarında genç bir kadın vardı ikide arap tamı tamına onlarla birlikte sekiz kişilerdi dooymak bilmedi öküz gibi yediler içtiler.
-Nereye gittiğinide söylersen senin masraflarını ben karşılayacağım bak bu bir altın şimdi senin olacak mazgaldan atıyorum içeri korkma bizden bizde o kadını kaçıran haydutları arıyoruz.
Hancı sevincinden zil takıp oynayacaktı az daha.
-Tamam yiğidim tamam her bir şeyi duydum size anlatacağım.
Kapı gıcırtıyla açıldı Ali atından atlayıp;
-Arkadaşlar siz inmeyin ben hancı ile konuşup yola devam edelim.
-Al şu altın anamın ak sütü gibi helal olsun ne dediler kimlermiş bir bir anlat.
-Hancı bir altına bakıyor birde Aliye, dilinin ucu kekelemeye başlamıştı.
-Şey kadın genç ve güzeldi.
-Evet onu biliyorum yeni gelindir daha.
-Yanlarında iki de Arap genci vardı her an silahla onlarıda attan indiriyor tekrar dikkatle takip ederek atlarına bindiriyorlardı.
-Beş kişi idiler kıllı göbekli eşkiyalardı galiba
-Nereye gittiler asıl onu de hele.
-Kadın onları ikna etti bir urup altın vadetti ve köye geri götürmelerini söyledi.
-Sonra ne oldu?
-Kabul ettiler hep birden ağız birliği ile kadının köyüne geri gideceklerdi ha birde Arabı köye salalım bu kadının kocasını dilediğimiz yere çağıralım sonra istediğimizi alır geri dönerken bu bizim hana bırakalım dediler.
-Amaçları altın almakmı sadece?
-Ağam birde Arap prensesinden bahsettiler güya o iki Arap bir yazılı şey getirmiş oranın başından.
-Kimmiş o baş duymadınmı?
-Arap Prensesi dediler ama adı aklımda kalmadı.
Anlaşıldı, gerçek değilmi söylediklerin bak eğer sende bizi baştan savma yapmaya çalıştıysan değil çorba parası bu hanı üstüne yıkarım ona göre.
-Aman beyzadem asla hilafım yok getireyim Kuranı el basayım.
-Tamam o zaman eğer kadını geri getirip buraya teslim ederlerse ona sahip çık mükafatın büyük olur...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
10.BÖLÜM
-Geceyi Torosların sonundaki Keseğin hanında geçirelim.
-Kimin hanıydı Abi hatırladın mı Keseğin Hanını?
Hatırlamam mı iyi ki kar yok değilse aylarca dışarı çıkamazdık değil mi?
Abi nasıl kar yağardı yer gök beyaza keser atın boyunu aşardı biriken kar eğer birde çığ düşerse baharı beklemekten başka yapacak hiç bir şey yoktu.
-Hayırlısı ile varalım bakalım kimler çalıştırır kimler kaldı kimler göç etti bilinmez.
-Bu han pek uğurlu bir yer değildi değil mi Abi?
-Senin evlendiğin han burası Melike şeytanı ne işler açmıştı başımıza Hatice ile evlenmiştim bende ama burnumuzdan getirmişti...
-Neler yaşanmıştı bu handa neler şimdi düşünüyorum da yaşamamız bile mucize gibi bir şey.
-Haklısın Ali neredeyse kendi öz bacısını zehirleyip öldürecekti Melike denen fettan. -Sende şahitsin Ali benim hiç suçum yoktu altın delisi eşkiya olan Eminenin babasıydı Ne oğlu nede Emineden başka çocuğu olmadığı halde gözünü toprak doyurası ki doyurdumu bilinmez, altında altın definede define der Rum asıllı yahudilere kan kustururdu. Yalnız Rumlar ve Yahudiler olsa neyse altın kimde güzel kadın kimde varsa o gece kaldırırdı dağa boşuna 32 pare köyü elde etmemişti.O gelirken koç değilde koskoca deve keserlermiş ayağına.
-İyiki Emine Yengem babasına çekmemiş onun yaptıklarını düşündükçe Emine Yengemden de korkardık ama o tam bir melek gibi herkesi koruyan kollayan aşını pay eden birisi çıkmıştı da rahatlamıştık.
Eee ne dersin Alim kıratın yanında duran ya huyundan yada suyundan etkilenir derler o benim yanımda yetişti sayılır alıp kaçtığımda henüz onyedi sinde bile yoktu yarı yarıya çocuk gibiydi giderek üzüm üzüme baka baka kararırmış oda benim gibi oldu.
-Haklısın Abi senin gibisi dünyada eşi az bulunur yüzün diye söylemiyorum ama senin yanında öyle mutlu öyle huzurluyum ki bunu kimse bilemez.
-Bende seni severim gerçek kardeşim olsa sanırım bu kadar olurdu Alim bende bir evin bir çocuğu olarak yetiştim Emine Yengende bir ağanın tek kızı olarak bana geldi kadere bakarmısın.
Sohbet tatlıydı atlar rafadan yürüyüşle güneş batarken Keseğin Hanına varmışlardı.
-yağmur bastırıverdi,
-Tam sırasında geldik Ali değilse ıslanacaktık.
-Kapıyı açın!
-Bu han eski bir han olmasına karşın sık sık el değiştirdiği için her çalıştıran birazda olsa bakım yaparak iyi bir şekilde ayakta kalmasını sağlamıştı.
Yaşlı bir adam açtı kapıyı saçlarına kar yağmış gibi beyazdı.
-Buyurun beyzadelerim yağmurda daha fazla ıslanmayın siz bana verin atları ben onları ahırlarına çeker yemlerim size kızım yer gösterip buyur eder.
-Sağ ol baba önce atlarımız yerlerine yerleşsinler biz nasılsa yatacak bir yer buluruz.
-Gündeliği bir mecidiye beyzadem adam başına bir yatak birde oda veriyoruz yerde yatıracak değiliz ya.
-Ben para için konuşmadım, hayvanlarımız uzak gidecekler başlarına bir şey gelsin istemem o yüzden atlarımız değerlidir.
-Tamam yiğidim siz merak etmeyin yaşlıyım ama daha şimdiki gençlere taş çıkartırım sizi şimdi kızım yukarı odalarınıza götürür merak etmen.
-Fatmaaa!
-Buyur baba yetiştim.
-Kızım beylerin kalacakları odaları göster eğer toplu yemek yerlerse büyük odaya buyursunlar dilerlerse ayrı ayrı odalarına servis yapın.
-Tamam baba sorarım kendilerine.
-Beyzadelerim eşyanız yok mu içeri alınacak.
-Fazla bir şeyimiz yok şu heybeyi münasip bir yere koy giderken lazım olacakları da sonra içine eklersiniz.
-Ekmek ve kuru et koymamı ister misiniz?
-Evet evet bir şeyler koy eksik ne varsa bak onu tamamla.
-Hadi şimdi sizin kalacağınız yerleri göstereyim.
Fatma çevik atmaca gibi bir kızdı haybeyi sırtına vurduğu gibi hemen kilere götürüp geri döndü.
Yan yana dört göz var istediğiniz gibi seçin anahtarları üzerindedir.
-Tamam şimdi biraz yorgunluk atalımda sonra yemeğe aşağıya ineriz.
Murat dinlenmek için uzandı ama rahat değildi hep aklı Medine ve çocuklarındaydı kendi kendine sorular soruyor ama cevabını bulamıyordu.
Kim kaçırmış olabilirdi aradan bu kadar zaman geçtiği halde neden fidye istemediler, bu işin içinde akıl almaz bir durum vardı ama inşallah sağ olarak kurtarırım diye teselli buluyordu.
Yemekte keşkek vardı mis gibide kokuverdi Ali ile göz göze gelen kız kara çömleğin içindeki keşkeği geniş ce bir çanağa döküverdi.
-Buyurun akşam yemeğimiz bu gün bu başka bir isteğiniz olursa han ücretinin dışındadır bilesiniz.
-Ne açık sözlü kızmışsın sen böyle.
-Ne kızı dedi yaşlı adamın karısı, o bu yaşta iki erden boşa düştü.
Orada bulunan 3 erkek ilk defa başlarını kaldırıp Fatma yı alıcı gözüyle süzmüşlerdi...
-Baka bacı Murad Efenin yemeğini kaldığı odasına götür hizmette kusur etme bahşişin bol olur bilesin.
-Nelerden hoşlanın bu Efe?
-Kendine sorarsın, o sana nelerden hoşlandığını söyler ama itiraz etme nazlanma bunlara pek alışık değil Murad Efe.
Eteğini beline toplayıp hızla odadan çıktı kilere gidip Murad için bir sini donatıp kapısını çaldı.
-Siz buraya istemişsiniz yemeğinizi Efem.
-Tamam buraya getirmeni ben söyledim.
-Bir mecidiye fazladan alırım ama.
Hele bırak siniyi de senin ile biraz sohbet edelim, bir mecidiye neki eğer hoşnut kalırsam bir altın veririm.
-Altın mı!...
CemSAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
31.BÖLÜM
Çölde deve ile yolculuk etmenin avantajları büyüktü at sırtında yol çabuk katedilsede zaman zaman mola verip hayvanların dinlendirilmesi ve sulanarak yemlik takılması şarttı.Medine Sultan adamlarına çölde durulmayacak emrini vermiş olsada insanın bir tahammül gücü olduğu için adamlar hoşnutsuzlaşmaya başlamış hayvanlar artık gemlerini çekerek ayak diremeye başlamışlardı. Medinenin doktoru ay ışığında ilerlemenin daha kolay olmasından dolayı Sultana mazeret bildirmemiş ama iki gün gece gündüz yol alınınca bunun insanın doğasına aykırı olduğunu söylemek zorunda kalmıştı.
Medine Sultanın korkusu ise Veldan veya kız kardeşi Asudenin yeniden bir plan kurarak kendisini huzursuz edeeceklerini bildiği için adamlarına bu konuda hiç bir açıklama yapmama kararı verdiği için biran önce çölden çıkmalarının gereğine inanıyordu.
-Sultanım affedin ama askerler ve hayvanlar çok bitkin düştüler bu sıcakta bu çölü at sırtında hiç dinlenmeden geçecek insanoğlu yoktur izin verinde hayvanlar ve askerlerimiz bir gece olsun dinlensinler yarın güneş batımı üç günlük yolu hiç durmadan geçmemizin olanağı bunu yaparsak mümkün olacaktır.
Medine tabipbaşının söylediklerine katılsada asıl korkusunu belli etmemek için sakin davranıp günlerce suskunluğunu bozarak;
-Tamam askerlere söyleyin güvenliği en üst seviyeye çıkarmak şartı ile bu gece bu vahada dinlensinler.
Emir duyulur duyulmaz askerlerin arasında sevinç nidaları yükselmişti.Çöl sanki insanlar için hazırlanmış sessiz bir ölüm aracı gibi uzanıp giderdi.
Kıl çadırlar denklerin içinden çıkartılıp ayrı ayrı vahanın hemen yanına kuruldu her bir çadırın önünde bir nöbetçi olacak şekilde de korumaya alındı. Askerlerin komutanı Ebu Salim Medine Sultanın neden çekindiği hakkında bir fikri olmadığı için bütün bu emniyet tedbirlerine gerek olmadığı kanısındaydı.
Hayvanları yalaklarına kuyudan çekilen suyla kana kana içirip Orta yere büyükçe bir ateş yakarak karınlarını doyurdular.
Medine Sultan huzursuzdu, gece yarısına kadar gözüne uyku girmedi, nöbet tutan askerlerin arasında dolaşıp durdu, yanına çok iyi kullandığı silahlarını kuşanmış tıpkı savaşa hazır cengaver gibi donanmıştı.
-Sultanım bizler askeriz uymasak dayanabiliriz bir kaç gün ama sizin mutlaka uyumanız lazım hem dinç olmanız bize moral verir hemde at sırtında daha kolay yol alırsınız.
-Sizin bilmediğiniz gizli varlıklar var burada ya Ebu Salim çok dikkat etmelisiniz size bir zarar verirlerse ben kahrolurum ama bu söylediğimi diğer cengaverlerime söyleme onlar bu varlıklardan din adına çekinir ve takıntılara inanarak korkarlar.
-Affedin Sultanım bu gizli varlıkların ismi nedir ve burada olmaları sadece tesadüfimidir?
-Bu vahaların olduğu yerler Sahra Çölünün bilinmeyen ırklarına aittir ve bunu bir kaç yıl önce yaptığımız bir anlaşma ile koruma altına almıştık ama bu akit bozulunca her şey karıştı.
-Affedin Sultanım ama bu anlaşmayı bizmi bozduk yoksa gizli güçler dediğin varlıklarmı bozdu?
-Karşılıklı bozuldu ama umarım yeniden anlaşabiliriz, hayırlısı ile şu çölü bir aşalım da.
-Yayla Köylerine daha çok uzun yolumuz varmı Sultanım?
Medine koynunda sakladığı kılıf içine yerleştirilmiş haritayı çıkartıp orta yere açtı ve komuta Ebu Salime tek tek izah ederek anlattı.
-Bu gidişle daha bir hafta yol almamız lazım ama sadece bir iki yerde mola verirsek.
-Mola vermek zorundayız askerlerimiz yorgunluğu açlığı susuzluğu kabul eder ama bindiğimiz hayvanların dinlenmesi lazım Sultanım.
-Doğru dersin Ebu Salim şimdi ben biraz dinleneyim sende nöbetçileri teftiş etmeye devam et sonra beni uyandır sen yat dinlen.
-Aman Sultanım oda ne demek sizin için dinlenmek neyimiz yolunuzda seve seve can veririz.
Medine gülümsedi ve çadırına doğru yürüdü.
Çölde sabahlar çok geç olur ve bunuda bütün gezginler çok iyi bilir bunun için gece yolculuğu tercih edilirdi.
Günlerin verdiği yorgunluk ile Medine baş edemedi ve daha başını döşeğin içine kor koymaz derin bir uykuya dalıverdi...
O kadar çok yorgun ve uykusuz olduğu halde hala aklından bir kaç gün önce Veldanın tertiplediği oyun çıkmamıştı.
Gece yarısını çoktan geçmişti Medine Sultan derin uykudan birden uyandı sanki bir el onu kalkması için uyarmıştı bu uyanış birazdan kabusa dönüşecek ve hiç gelin geldiğini bile görmediği duymadığı kuması Ayşe ile başbaşa kalacaktı.
Serin bir rüzgar esmeye yerdeki küçük kum taneleri ile oynamaya başlamıştı, giderek hızını artıran rüzgar belkide az sonra bir fırtınaya dönüşebilirdi.Medine doğruldu ama gözlerine inanamıyordu.
Kara çadırın içi dışardaki rüzgara karşı bir türlü koyamıyordu.
Gece ilerlemiş ay sini gibi yanıbaşlarına inmişti.Gözlerini sıktı yeniden oğuşturdu ama gördüklerine inanamıyordu bu tamamen gerçekti. Ayşe ve Murad başbaşa uzanıp sohbet ederken yavaş yavaş iki gencin içini tarifsiz bir aşk ateşi yakmaya başlamıştı.
Ayşenin gençliği ve körpeliği tıpkı ceylan gibi kıvraklığı ay ışığında belirgin nefis bir görselin oluşumunu yansıtırken Muradın kanı kaynamaya başlamıştı bile
Ani ve sert bir hareketle çadırın kapısını kapatıp ay ışığını içeriden kovması birazda Ayşeyi kıskanmasından kaynaklanmış olabilirdi.Şimdi Muradla Ayşenin seslerini duyuyor ama hiç bir anlam veremiyordu, en iyisi her şeyi oluruna bırakıp soğuk kanlılıkla takip etmeliyim diye düşündü.
****
- Ne zamandır başımız dertten kurtulmadı senin güzelliğin karşısında şu doğan dolunay bile sönük kalıyor hadi gel otur dizimin dibinede şu saçlarını doya doya koklayayım
Ayşe ilk defa aşkın büyüsünün bu kadar nefis bir meyveye dönüşeceğinden bihaber yavaşca muhlis bir kedi gibi üzerindeki kıvrak giysiyi sıyırıp gerdeğe girecek gelin gibi Muradın kollarına bırakıverdi kendini
Medine iç çeke çeke sessizce seyrediyordu.
Ayşenin sert ve dolgun göğüsleri ilk defa belirgin bir olgunlukta taze dalında olgunlaşmaya başlamış bir çift nar gibi alı kızıla çalan ten renginin ateşiyle kavrulurken soluksuz dudakları gezineye başlamıştı.
Dışarıda aydan başka onları gören duyan hiç bir varlığın olmadığını sanıp o anın tadını iki genç doya doya çıkarmaya başalarken Ayşenin soluğu kesilmeye çığlıkları etrafa saçılmaya Muradın ise pençeleri tuttuğu yeri koparmaya başlamıştı bile.Ayşe sanki bir çift gözün onları takip ettiği hissine kapılarak;
-Şu çırayı söndüreyim mi ?
-Söndürme ay kıskansın seni ben kıskanayım bu beyaz kar gibi teni gecenin karanlığı kıskansın aşkım Ay parçam benim...
Ayşe tıpkı ayın ondördü kadar güzel ışıl ışıl parlayan Yörük güzeli olduğu için Murad bütün kadınların üzerinde sevişmek istiyordu, bu sevişmeye en çok Medine Sultan karşı çıkacaktı belkide..
Eminesi döl tutmuştu Medinesi döl tutmuş hemde ikiz doğurmuştu neden Ayşesinden üçüz olmasındı, bunu çok istiyor ve helaline öyle tatlı tatlı aşk yaşatıyordu ki büyülü aşkın girdabına kapılan iki vucut şimdi çırılçıplak bulutlara yükselip duman gibi kaybolup gittiler, çıktıkları gökyüzünden de inmeye hiç niyetleri yoktu...
Kara çadır böyle bir aşk sahnesini kurulduğundan beri ilk defa yaşadığını efir efir esen sabah rüzgarına karşı koyarken onları sarmalamış ve tek vucut haline getirmişti.Güneş doğmuş çölden gelen çiçek kokuları sanki bu büyülü gecenin esrarına ortak olmutu...
Daha fazla bu sevişme sahnesine tahammül edemeyen Medine yumruklarını sıkıp çadırdan dışarıya fırladı ve nöbetçilere doğru;
-Baka siz nasıl askersiniz yanıbaşınızdaki çadırımın içinde aşk fırtınası esiyor ama sizin dünyadan haberiniz yok bu nasıl koruma nasıllll...?
Askerler kaskatı kesilmişler Ebu Salim Sultanın önünde diz çöküp;
-Sultanım siz düşmü gördünüz böyle bir olay ne oldu nede duyduk.
-İçinizde bunu duyan olmadımı?
Hayvanlar hariç orada bulunanlar korku ile Sultanın önünde diz çöküp;
-Affına sığınıyoruz Sultanımız ama biz böyle bir şey ne gördük nede duyduk,artık bir daha ölsekte atlarımız çatlasada mola vermeden ilerlemeye devam edelim.
Medine işin gerçeğini anlamaya başlamıştıki az öteden yükselen kadın kahkasıyla irkildi.
-Hoşlanmadınmı yoksa Medine Sultanım?
Askerlerine geri dönmeleri için emir verip;
-Herkez nöbete ve nöbet tutmayanlarda çadırlarına çekilip beni yalnız bırakın.Ebu Salim sana bahsetmiştim şimdi hiç bir şeyden bahsetmeden gerekli emirlerimi yerine getirin ve ben yalnız kalmak istiyorum bundan çekinmeyin ben kendimi çok daha iyi korurum.
Ebu Salim karşı çıksada Medine sultan eliyle sus işareti yaptıktan sonra o atılan tiz kadın sesinin geldiği yere doğru yürüdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
48.BÖLÜM
Sahra Çölü asırlardır tam anlamıyla keşfedilmiş değildir.
Dünyanın en geniş çölü olan ve Afrika’daki 10 ülke boyunca uzanan Sahra Çölü, yaşam şartları bakımından dünyanın en zorlu yerlerinden birisidir.Yağmurun hemen hemen hiç yağmadığı olur.
Sahra Çölü’nde yıllık ortalama yağış miktarı, sizin bir duş seansında kullandığınız su miktarıyla neredeyse aynı miktardadır.
Sahra Çölü’nde meydana gelen akılalmaz olaylar
Kimine göre sonsuz bir romantik kum havuzu, kimine göre de gereksiz bir toprak parçası. Dünyanın en geniş çölü olan bu yerler tamamen kum birikintisi ile adeta uçsuz bucaksız bir deniz görümünü andırır.
Günümüzde Sahra Çölü son derece kurak ve yaşanması neredeyse imkansız bir yer gibi görünebilir. Fakat bir zamanlar Sahra Çölü aslında Sahra Yağmur Ormanları’ydı desek yanlış olmaz.
Sahra Çölü, binlerce yıl boyunca yeşilin bol, suyun çok ve canlı çeşitliliğinin muazzam olduğu bir bölgeydi. Aniden bastıran muson yağmurları bir süre sonra Sahra Çölü’ndeki toprağı verimli hale getiriyor ve insanların bu bölgede tarım yapmasını sağlıyordu.
Yaklaşık 7300 ila 5500 yıl önce yağmurlar azaldı ve bölge daha kurak bir yer olmaya başladı. Oysa bu yerlere zaman zaman kar yağdığı bile olmaktadır..
Bir zamanlar tropikal bir cennet olan Sahra Çölü’nün Mısır tarafında dev otçul dinozorlar yaşıyordu.
Oldukça sıcak bir yer olsa da Sahra Çölü, aşırı derecede sıcakların görüldüğü bir yer değil. Bölgede bugüne dek ölçülmüş en yüksek ısı 50,7 C ile Batı Sahra’ya bağlı Semara kentinde yaşandı.
Kum fırtınaları neden meydana geliyor? Çöllerde zemini tutacak herhangi bir bitki kökü yoktur. Zemine baskı uygulayacak bir su kaynağı da olmayınca ve aşırı sıcak da bu koşullarla birleşince yer seviyesinde hava kararsız hale gelir. Kararsız hava çöl kumunu bir oraya bir buraya savurmaya başlar ve en sonunda dev bir kum fırtınası ortaya çıkar. Bu çok sık tekrar etmesede meydana geldiğinde tedbir alınmaz ise ölümcül sonuçlar doğurması kaçınılmaz olur.
Veldan;
Ceylan derisi ile kaplı siyah büyük bir kitaba yazılmış şeytani harflerden oluşan bütün bu bilgilere gördüğü ve ilginç bulduğu her şeyi kaydediyordu.Bu kitapta Murada uyguladığı iki deneyin bütün teferruatıda yer almış üçüncü deney için yer ve zemin belirtilmemişti.Veldanın bütün umudu babasının bu deney için elde edeceği penzehirin biran önce bulunması temennisiydi.
Medine at başı giderken Veldana dönüp;
-Buralarda bir vaha yokmu? Girdiğimiz yollarda ne bir vaha nede yeşermiş bir ot bile yok.
-Evet burası Sahranın gözü denilen yeridir.Burası kaç mefrsah olduğu bilinmiyor günlerce at sırtında gidilir ama ne ucu bulunur nede sonu.
-Allah korusun bir kum fırtınası çıkarsa hayvanlar telef olur sonra su yok güneş kavuruyor çok can kaybedebiliriz.İstersen çıkalım Sahranın Gözü dediğin bu yerden.
-Hayır Medine buradan çıkamayız Asudenin burada olma ihtimali çok yüksek babam Muradı tanır ve Asudeyi cezalandırır nedeni ise iki deneme yaptığımda penzehiri babam hazırlamış ve ikisindende başarı ile çıktığı için Muradı sevmişti.
-İnşallah biran önce sağ selim buluruz, benim yüzümden askerlerimin zor durumda kalmasına gönlüm razı olmuyor.
-Bak şimdi askerlerini düşünme Murada odaklan istersen .
-Her can benim için önemli ve kutsaldır bencillik edemem onlarda benim yanımda en az aradığımız Murad ve diğer iki subayım kadar önemlidirler.
-Sihir yapamıyorum eğer bunu yapmış olsaydım hemen Asudenin nerede sakladığını bulurduk.
-Bir kere yapsan ne olur böyle uçsuz bucaksız bir çölde gece gündüz kayıp aramakla bulunmaz.
-Haklısın ama Murada kötülük yapmış olacağım.
-Neden kötülük yapmış olacaksın, bulalım başlarına bir bela gelmeden.
Asudenin sihir gücü benim gücümü geçerse hiç iyi olmaz, istersen deneyelim, bulduktan sonra babamdan yardım isterim..
-Tamam hemen dene.
-Şu develerin su içtiği hurma ağacının olduğu yere sür atını önce biraz dinlenelim çadırları kursunlar gece yıldızlar çöl yüzüne inerler o zaman Muradın yerini görme fırsatım olur.
Çok geçmeden denkler çözüldü askerler küçük ama kullanışlı kara çadırları hemen kurdular küçük bir deve sürüsü su içiyordu develerin başında sırım gibi incecik genç bir çoban değneği elinde sağa sola koşturup develere ıhmaları için emirler veriyordu.
Atlar suyu görünce adeta şahlandılar develerin arasına girip kana kana sularını içerken askerlerde sabırsızca kuyudan çekilen suyu sırasıyla içmek için sıraya girmişlerdi.
-Bu su biraz bozuktur söyle askerlerine çok içmesinler.
-Nasıl, zararlımı?
-Hayır zararı yok ama biraz tuzlu.
-Ne gibi zararı olur
Gideceğimiz yerlerde daha çok suya ihtiyaçları olacak su istekleri dahada belirginleşebilir.
-Her şeyi nasıl biliyorsun Veldan?
-Her şey bu kara kaplı kitapta yazılı babam bütün bir ömür bu çölde deve çobanlığı yaparken her yeri karış karış dolaşıp yazıya dökmüş.
Medine Veldanın yanından hiç ayırmadığı deftere göz attı arapça yazılmamış sadece garip şekillerler ile karalanmıştı.
-Hangi dilde yazılmış bu kitap?
-Şeytan dili sen anlamazsın Medine Sultan ancak ben okuyabilirim.
-Muradı ne zaman göreceğiz?
-Gece dolunay doğar ve yıldızlar yeryüzüne iner o zaman Muradı ve diğerlerini görme fırsatımız olacak.
Vakit bir türlü geçmiyordu doluna doğsun diye dua eden Medineye Veldan bakıp gülümsedi.
-Bak gördünmü!
-Neredeler?
Asudenin koynunda...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
49.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
58.BÖLÜM
-Ne demek ben şimdi Şeytanmı olacağım Allah korusun kendimi atarım o ateşede şeytan olmam,lanet olsun sizin adınızada ırkınızada..
-Unutma Şeytan ırkı her zaman emirleri yerine getirir insanlar ne zaman birbirlerine düşer fitne fesat çıkarırlar, evliyken zina yaparlar erkekleriniz eşlerini bile bile aldatır işte o zaman bizim ırk devreye girer ve "İşte İnsan Oğlu bu der"
-Bunu yapanlar var ama yapmayanların günahı ne Allah bizi korur ve asla bu tür bir pisliğe meydan verdirmez.
-Tanrı sizi korumaz sadece sınar,,,
-Demek Şeytanda bunu fırsata çevirir.
-Doğru söyledin bizim görevimiz bu tür aymazlığa düşenleri belirleyip günah defterlerine işledikleri suçların yazılmasını sağlamak için şahitlik etmektir.
-Allahıma sığınırım asla ülke yöetimimde ve eşimle bu tür bir olayı yaşamadım aslada yaşamam...
-Büyük konuşma daha çok geçmedi boş ol boş ol boş ol diyen sen değilmiydin evet sendin ve gerçeği görünce hemen geri adım attın bu gerçeği yeryüzünde adalet dağıtanlar sağlar bizde ise canlı canlı gözlerinle aynaya bakar gibi gerisin geriye seyredersin işte o zaman anlarsın ki haklımıyım haksızmıyım.
-Doğru dersin eğer ben bunları görmemiş olsaydım Muradıma asla inanmayacak ve büyük bir hata yapacaktım.
-Bak Konsey yerini aldı şimdi sıra İnsan Oğlunda.
-Kim var bizimkilerden başka orada?
-Ali ve Murad var iki kişi olmaları önemli bütün şeytanların gözleri onların üzerinde olacak eğer kıskanırlarsa çok güç durumda kalabilirler keşke orada olsaydım...
-Veldan lütfen beni derhal oraya götür, ne yaparsan yap Muradı kıskanmayan erkemi var yer yüzünde, şimdi bütün şeytan ırkının kızlarının gözü onun üzerinde olacak.
-Haklısın Medine ama bu dediğin imkansız ancak Sahra Gözüne bir hafta gibi sizin takvimizle bir sürede gidebiliriz.
-Şimdi ne yapacaklar?
-Düğün için Muradı damat tayin etmişler Asude de gelin olacak ama bir tek şartla.
-Ne şartı bu, Murad hiç bir şartı asla kabul etmez.
-Keşke etmese ama edecektir mecbur kalır eğer kabul etmez ise önce Aliyi ateşe gönderirler.
-Allah Koruzun Ali benim kardeşim gibidir Murad buna asla müsaade etmez.
-O zaman askerlerin dinlenmeye çekilsinler biz düğünü izlemeye devam edelim eğer Murad çok güç durumda kalırsa Ulu Yezid e anlatırım her şeyi diğer Şeytan Liderleri karşı gelemezler.
-Nasıl anlatacaksın bu düğün bitmeden orada olamayız eğer bunun imkanı varsa gece gündüz hemen harekete geçelim ki düğün bitmeden yetişelim.
-Senin izlediğin yansımanın çok öncesi düğün bitmiş ve Murad her şeyi kabul etmiş görünüyor değilse Asude nasıl kadın oldu bunu bir düşün.
-Neyi kabul ettiğini söylermisin...
-İki şeyi kabul etmiş gibi bunlardan birincisi hemen düğünden sonra bana gelecek ve 3.deney yapılacak, ikincisi ise en korkuncu bunu senin bilmemen gerekiyor...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
45.BÖLÜM
Veldan bütün bu olup bitenlerden oldukça rahatsız olmuştu.."Şımarık kız artık bunun kulağını çekmek lazım ne demek eniştesinin koynuna gizlice izinsiz girmek, erkek aşka rıza gösterirse işin tadı tuzu olur değilse zoraki yapılan bir aşk tuzsuz aş olur" Veldan kapıyı açıp şamdanın ışığını yükseltip;
-Ne yapıyorsun Asude sen utanmadan uyuyan bir erkeğin koynuna nasıl girersin?
-Uyandırmaya kıyamadım ablam, ne olur izin verde uyanmasını bekleyeyim.
-Kalk giyin ve çık buradan, Muradın haberi olsaydı tokatı yemiştin o senin tanımak istediğin bir erkek tipi değil o istisna bir şahsiyet sana çok yüz verdim galiba artık işin bitti çık git çöle ve babamın develerine çobanlık et, bu hanı bir süreliğine kapatacağım.
-Bunca çalışanlar ne olacak?
-Bu senin sorumluluğunda olan bir şey değil buna ben karar veririm sen değil.
Asude suya düşmüş kedi yavrusu gibi tir tir titriyordu son defa yalvarmak için Veldanın gözlerine baktı ama hemen vazgeçti Veldanın gözleri ateşten bir kor gibi yanıyor sinirinden burnundan soluyordu.
Sessizce hemen giyinip kızgın bakışlarla Veldana bakıp;
-Bir gün bunu yaptığına pişman edeceğim seni. diye söylene söylene çıktı gitti.
Veldan Muradın yanıbaşına oturup uzun uzun uyuyan sevgilisine bakarken gözlerinden bir kaç damla insani yaş düşmüştü."Ne çok sevdim seni eğer senin aşkın olmasaydı şimdi ben burada olmazdım, neye mal olursa olsun senin olacağım ve kıyamete kadar seni yaşatacağım..."
Saçlarını okşayıp dudaklarının ateşini uyandırmamaya dikkat ederek erkeğinin göğsünde söndürüp kapıyı usulca kapatıp uzaklaştı.
Ülker Yıldızı doğarken Ali kalkıp dışarı çıktı gece olanlara hiç bir anlam verememiş en iyisi Murad uyanmadan atları hazır edip buradan gitsek iyi olur diye düşünmüştü. Biraz temiz hava ciğerlerine çektikten sonra sağına soluna bakınarak ahırların olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Şu bizi Arapları uyandırsam iyi olacak dört atı hazır etmek o kadar kolay olmaz dedi ve kararını verdi.
Gidip Sahip ve diğer Arabı(Ruban) uyandırmak için geri döndü.
İki Arap bir odada kalmayı tercih etmişlerdi Ali güneşin ucu kınından çıkarken kapılarını tıkırdattı:
-Hey arkadaşlar güneş çıkmaya başladı uyanın ve elinizi yüzünüzü yıkayında buradan ayrılalım.
Biraz bekledi içeriden çıt sesi çıkmayınca tekrar yüksek sesle seslendi, yıne ses çıkmayınca kapıyı zorlayarak açıp içeri girdi.
İki askerden başka her şey olduğu gibi duruyordu yatak ve çarşaflar bile dağınık değildi girdikleri gibi çıktıkları anlaşılıyor du.
Ali sağa sola baktı;
"Bunlar burada olmaları lazım,gözleimle görmüştüm buraya han sahibi kız getirip yerleştirmişti kendi yattığı odada bir kaç adım ileride olduğu için iyi geceler dileyerek ayrılmışlardı.
"Allah Allah bunlar buraya sanki hiç girmemişler gibi sanki.
Dışarı çıktı etrafa göz gezdirdi ne bir iz nede bir başka birisi vardı. Ahıra yöneldi aceba Murad uyuyomu diye düşündü bunlar böyle kaçıp gitmiş olamazlardı.
"Han sahibi nerede kalıyorsa en iyisi gidip onu bulup sormalıydı.
Güneş yavaş yavaş doğmaya başlamış hatta bir kavak boyu yükselmişti "Garip diye düşündü gece benim gördüğüm düş müydü peki Sahap ve Ruban nereye gitmişlerdi" dalgınlığı geçer geçmez hızlı adımlarla Muradın yattığı odaya doğru yöneldi "Murad Efe kessen bu saate kalmaz o çoktan kakıp aşağıya inmiştir diye düşündü ve sonra kapısını çalıp;
-Abi uyandınmı?
Ses yoktu, tekrar seslendi
-Murad abi kalktınmı?
-Yoksa Murad Efedemi kalkıp çıkmıştı dışarı ne Araplar vardı nede Efe.
"Ben yoksa hala rüyadamıyım yoksa uyur gezermi oldum diye düşünürken bir kadın sesi ile olduğu yerde donup kaldı;
-Ya Ali...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
37.BÖLÜM
-Veldanı görsen tanırmısın?
-Neden tanımayayım o benim helalim.
-Demek helalin ama o insan değil ki.
-Yeryüzündeki bir çok insandan daha insancıl onun kalbi sevgi dolu ben ve diğer aile üyelerim Veldanı çok sevdik.
-Ben İncilde okumuştum hiç bir Melek yüzündeki canlılara zarar vermezler sadece onlarında içinde İnsanlar gibi kötü kalpli olanları vardır.
-Nereden biliyorsun, çok imalı konuşuyorsun fal tutarım demek başka geçmişi geleceği bilmek başka, bütün bunlar senin varsayımındır geleceğimizi sadece Allah bilir.
-İnançlı ve mert bir insansın artık sana kim olduğumu söylemem lazım aksi olursa çok üzüleceğim.
-Adın Firuze, gerçekten çok güzelsin öyleki senin kadar güzellikte başka bir kadın görmedim neden çok sır gibi saklıyorsun kendini gerçek ne ise söyle tabi bana uyacaksın diye değil ama sen çok şey söyledin hepsinide kendi kendine yalanladın evet gerçekten önce kim olduğunu bilmem lazım.
-Ben Veldanın kızkardeşiyim. İsmim Asude seni bir kaç kere Medine sultan ile birlikte sevişmelerinizi seyretmiştim.Veldan Ablam bana çok ilginç bir görev vermişti bunu seve seve Medine Sultana izlettim ama bu arada senin ne kadar güçlü kuvvvetli bir erkek olduğunu görünce galiba hayaline aşık oluverdim şimdi günlerdir senin gelmeni bekledim ve gelir gelmez görsel cennetimize davet ettim.
Murad ağzı açık dinlemişti dünyalar güzeli kızı..
-Yinemi Şeytan! Allahım sana sığınırım benim aklıma mukayet ol bunlar her istediklerini yaptırıyorlar. Eli ile boynundaki hamaylısını kontrol etti Veldan çok etkilenmişti, kızkardeşide izinsiz yaklaşamayacaktı.
-Seni sağselim Sahra Çölünden geçmeni sağlarım bilirmisin bu Çöllerde ne çok tehlikeler vardır, soyguncular deve çobanları eşkiyalar hatta Ulu Yezidin emrinden kaçanlar bile var ve gözlerini kırpmadan insanı hemen öldürürler..
-Orasını bana bırak o söylediğin tehlikelerin içinden çok geldik geçtik Allahın inayetiyle hepsinin üstesinde geliriz evvelallah.
-Kendine çok güveniyorsun Murad bak ben senin ile sadece üç gece kalmak istiyorum sonra uzaklaşıp seni gizlice koruyacağım bu birazda Veldanın emrinden dolayıdır.
-Bir şey soracağım senin Veldanın kızkardeşin olduğu doğru değil, Veldan beş kızkardeşin en küçükleri olduğunu söylemişti sense Veldanın küçüğüyüm o ablam olur dersin bu yalan değilmi?
Asude gülümsedi;
-Babam onlarca kadın ile evlenmiş senin bildiğin sadece Veldan ve diğer dört ablam. Ben kaçıncı karısından oldum ben hiç düşünmedim bile.
-Birbirlerinize sadıksınız yani evet bu olasıdır benimde bir çok kadınım oldu bunların içinde Veldan da var ama Veldan Müslüman olup elini eteğini şeytani düşüncelerden çekmişti.
-Veldan Ulu Yezidden af dile tam gece gündüz 2 yıldız yılı yalvardı babamda Yezide secde edip affını istedi Ulu Yezid de onu affederek eski görevine dönmesini sağladı şimdi Veldan çok yükseldi ve emrinde onlarca şeytani güç var.
-Kaçıncı karısından olursan ol babanız birse öz kardeş sayılırsınız bizde karısının kızkardeşi ile birlikte olmak yakışık almaz hem nikahsız asla böyle bir şeyi benden isteme buna Veldan karar versede ben kabul etmem.
-Edeceksin...!
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
41.BÖLÜM
- Alimi? kim bu?
- Muradın en yakın arkadaşı şu anda Cennet Handaki odasında derin uykuya dalan genç.
-Genç mi oda Murad gibi güçlü kuvvetlimi bari?
- Evet Murad gibi güçlü kuvvetli üstelik onu koruyan tılsımıda yok.
-Onunla tanışayımmı abla benim için gece boş geçmez sadece eğleneceğim Murad uyusun bakalım sabah neler olacak.
-Olabilir istersen onunla yakınlaş ve hatta sevgili ol derim çok yakışıklı gözünü budaktan sakınmayan deli dolu ama oldukça gururlu birisidir üstelik güzel bir karısı var Gül Fidan isminde.
- O zaman çıkalım buradan Murad uyusun sen bana azıcık yardım et Ali ile biraz eğleneyim.
- Önce onu dışarı çıkar başka bir oda tahsis et sonra başbaşa kalın ama onu kolay kolay ikna edemezsin.
-Benim arzularım Murad için ona yan bakmam bile ama gece boş boş pineklemektense biraz eğlenmek hakkım değilmi.
-Sana kolay gelsin kardeşim başarırsın umarım eğer bir aksilik çıkarsa sakın şeytani güçlerini kullanmaya kalkma her şeyi berbat edersin sabah olur olmaz Murad senin bakalım başaracakmısın?
-Başaracağım ve o benim ilk erkeğim olacak.
-Çok kadını oldu ama senin ilk erkeğin olması önemli sakın kendini teslim ettikten sonra ona karşı aşırılık kullanma insanlar buna pek dayanamazlar ve zarar görürler.
-Şeytanlardan farkları nedir abla?
-Onlar yürekleri ile severler her bir tenin ayrı bir zevkle inler dudakların yanar öpmekten bıkmazlar elleriyle sevişirler temas ettikleri yerler öyle kolay kolay teslim olmayacak yerlerdir çığlık atarsın ürperirsin ve mutluluktan ağlarsın çok kere.
-Yaaa! Şahane bir aşk yaşayacağım desene.
-Bu aşk bazen çok aşırıya kaçarsa çıktığın bulutlardan inemezsen gözyaşın yağmur olur yağar artık asla iflah olamaz her şeyden nefret eder onu tekrar tekrar yaşamak için her türlü fedakarlığı yaparsın.
-Sen hiç şeytanla birlikte oldunmu abla onlar nasıl?
-Ablan oldu ama sonuda hüsran oldu bana anlattığına göre şeytan erkekleri çok soğuk ve duygusuz olurlarmış sadece görev saydıkları ilişkiyi tıpkı balıklar gibi yumurtlarlar ve çeker giderlermiş o gider bir başkası musallat olurmuş yani tiksindirici bir durum bunu bana daha çölde çok küçükken Nilifer anlatmıştı da o andan itibaren hiç bir şeytan erkeğine meyil etmemiştim birazda bu yüzden değişim yaşamak için İnsanoğlundan Muradı seçtim ama inanıyorum ondan başka hiç bir erkek beni mutlu edemezdi.
-Ne vardı onda?
-Anlamayacağın kadar cesur yürekli atılgan bir yiğit tutuğunu koparan onca şeytani ve insani güçlere karşı koyup savaşan her tuttuğu işten başarıyla ayrılan koskoca dağlarda efelik yapmış asla haydutlara ve eşkiyalara boyun bükmeyip onları dize getirmiş bir yiğit.O her şeyi bilir Şeytani güçlerle nasıl savaşıldığını bile benden çok şey öğrendi ve beni bu yüzden çok sevdi.
-Bak şimdi daha çok merak ediyorum eğer Muradı elde edersem bırakmayacağım.
-Sana Aliyi teklif ediyorum Muradı bana bırak!...
Cemil Ateş
Devam edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
38.BÖLÜM
-Veldan buna asla izin vermez, çok eşlilik kan değişimi ile oluşur bu nasıl bir inanış ki kızkardeşlerin tamamı bir kişi ile evlensin.
-Sana Luciferde aşık olmuş oda benim kızkardeşim Veldanla aynı anneden olmalar ama Ulu Yezide karşı gelince Sahra Çölünde yılan olarak yaşamına izin verilmiş belki bende aynı akibetin kurbanı olurum ama olsun sana aşık oldum ve seni istiyorum buna kararı ben veririm sen veremezsin!
-Yazık olacak bu güzellik hiç bir cinsinde yok gel inat etme ben senin bir şekilde enişten sayılırım kısa olsada Veldanla gönül ilişkimiz olmuş o Müslüman olduktan sonra birlikte olmuştuk şimdi sen neden böyle bir duygu ile hareket ediyorsun biraz dinlendikten sonra sabah ilk işimiz bu handan ayrılmak olacak odamdan çıkarmısın hiç bir şeyini istemiyorum sanada yirmi altını vereceğim beni rahat bırak.
-Ben sana bin altın vereyim ne sandın beni basit bir hancı çırağımı burası bizlerin cennetidir buraya gönüllü giren gönüllü çıkar benim izmim olmadan bu kapı açılmaz ve seni hiç bir güç buradan çıkarmaya kafi gelmez neden anlamıyorsun ben Şeytanım sense İnsan senin bilmediğini bilir görmediğini görürüm istersem Veldanıda buraya davet ederim onun yanında sana sarılıp aşk oyunları oynayabilirim buna Veldan karışamaz ve asla kıskanmaz...
-Çocuklarım kayıp onları bulmadan hiç bir kadınla aşk ilişkisi yaşamak istemiyorum, onlar benim canımın parçası onlar olmadan bu dünyada rahat nefes bile alamam neden anlayış göstermiyorsun önce çocuklarımı bulmam için yardım et sonra dile benden ne dilersen...
-Veldan ile konuşmam lazım ancak çocukların yerini o bilir ve bana o yardım edebilir. İstersen sen biraz dinlen ben ablamla konuşup yerlerini öğreneyim ona göre kurtarma pilanı yaparız.
-Her şeyi yaparım demiştin neden Veldana danışacaksın?
-Biz birbirimize çok saygılıyız eğer o bir şeyi kendisi için yapmışsa ben asla karışmam oda benim seninle sevişmeme karışmaz bunu anla artık..
-Çocukların kaybolmasında Veldanın parmağımı var demek istiyorsun?
-Sormam lazım beni Sahra Çölünde seni bulup buraya hapsetmem için emir verdiyse çocuklarını veya senin neden Sahra Çölüne geldiğinide biliyor demektir.
-Ben burada esirmiyim şimdi?
-Bir bakıma evet esirimsin Veldan gelip seni teslim alıncaya kadar ama sen yinede benim misafirim sayılırsın.
-Ali ve diğer iki askere ne oldu? Onlar böyle bir varlıktan haberleri yok.
-Onlar normal Han Odasında rahatlarına bakıyorlar her güzellik senin önüne serildi korkma hiç bir şey olmayacak onlara..
-Hiç kimseye olmasın ne gereği var öncelikle çocuklarımın bulunması lazım, Veldan gelsin onunla anlaşırım.
-Veldan benim davetimle buraya gelecek bense onu davet etmeden seninle üç gün üç gece başbaşa olmalıyım her ne kadar inat etsende sen benim olacaksın ...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
-Bu hal ne kız!
-Halimde ne varmış görmüyormusun su dökünüyorum.
-Anammm,sen burasını hamammı sandın leğen içinde heç yıkanılırmı.
Ali içeri bakmaya cesaret edemiyor utancından kapıdan iki adım geride elinde çuval ve urgan ile hancı kızla Melike arasında geçen konuşmayı korkulu gözlerle izliyordu.Bu kız çıldırmış olmalı dedi içinden Murad abi şimdi çıkıp gelirse ne der.
-Melike hadi şu entarini al ve hemen giy Murad abi gelmeden şu ortalığı toplayayım sonra ne der.
-Kız git başımdan sana nede çıkıp geldin ben anlaştım Murad ile heç nir şey demez ben yunup yıkanıp kokular süründükten sonra sabaha kadar birlikte kalacağız.
-Sen delisin anam ne bu hal heç böyle erkenden kapanıveren birini görmedim.
Elinde sıktığı iki altını Aliye doğru uzatıp;
-Al bunları abi bu kızı bu halde heç kimse ikna edemez bir erkek asla bu halde müdahale etmez baksana ben bile utandım kız cıbıl cıbıldak.
-Tamam Fatma sen o altını sok kuşağıyın arasına ve kapa kapıyı ve içeride onu ikna etmeye çalış.
-İkna etmekmi bu deli beni öldürür valla.
-Bir şey yapamaz ben dışarıda beklerim bir kavga çıkarsa salarım iki arabı yanına ne haltı varsa görsün onlar dilinden de anlamazlar zıpkın gibi tutup sokarlar çuvalın içine.
-Haramdır elin kadınına heç bu şekilde yaklaşamaz hiç bir erkek.
-Eyi ama biz yaklaşmayacağız, sen onu içerde tut ben kapıyı kitlerim ne sen çıkabilirsin nede Melike o zamanda biz atlara biner uzaklaşmış oluruz bir müddet sonra anan gelip açar kapıyı.
-Heç iyi fikir değil bu bu avradın gözü dönmüş bahsana çırılçıplak hala leğenin içinde su dökünüyor tövbe bana doğru durmaz saç baş yolar ben buna razı değilim.
Konuşmalar devam ederken Murad ağır adımlarla sofudan geçip odayı kontrol etmek için geldiğinde gözlerine inanamadı.
-Heyy ne oluyor burada? Melike bu ne hal hani yatakta olacaktın?
-Sana yunup yıkanıp tertemiz bir şekilde koynuna girmeyi hayal ettim bununda çaresi leğende seni beklerken yunup yıkanmak olacaktı ama bakıyorum bu hancı kız ve bizim enite ne yapmaya geldiler bilmem ama ne olursa olsun kim gelirse gelsin beni bu fikirden caydıramazlar.
-Tamam senin dediğin olsun, Ali sen hancı kızıda al ve ahıra git bizim arapları da yanına al ve atları hazırlayın ben çok geçmeden Melikeyi de yanımıza alıp yola çıkalım.
-Heyyyyyy! Ne diyorsun Muradım demek sonunda ikna oldun beni de götüreceksin değil mi.
-Evet Melike sen haklısın seni bir başına burada bırakmayacaktım zaten.
-Define ne olacak?
-Umurumda değil sonra gelip ararız şimdi çocuklarımı hemen bulmalıyım çok geç kaldık.
Melike leğendeki suyu çay evine hızla atıp hemen giyinmeye başlamıştı, içinden de bu iş burada böyle bitmemeliydi ama yanında olmam demem her gün sevişirim demektir bu bence daha iyi oldu.
-Hadi Ali siz dediğimi yapın bende alacaklarımı Melike giyinir giyinmez alıp çıkalım.
-Ama abi!
-Dediğimi yap Ali hancı kıza masraflarımızı ödemeyi ihmal etme helallik al ve Sahraya doğru hareket edelim.
Ali hiç bir şey anlamış değildi Melikenin Sahra Çölünde ne işi vardı o çölde bir kadının başlarına bela olacağını biliyordu, hiç tecrübesi olmayan bir kadın asla o çölü geçemezdi.
Ali ve Fatma kapıdan uzaklaşır uzaklaşmaz Murad içeri girip;
-Neden yapıyorsun Melike o kadar çok mu arzu ettin beni?
Melike yılışık kedi gibi Muradın yanına gelip boynuna el atıp sarılmak istedi.
-hala anlamadın mı ben acele edip gitmek isterim senin gözünse oynaşta her şeyin bir zamanı ve sırası var melike dur bana yardım et şu eşyalarımı hazırlayalım.
-Doya doya öpmek bile nasip olmadı o yollarda han var mı peki?
-Olmazmı hemide kaç tane günlerce han olmadan nasıl yer içer uyuruz.
-Bu iyi o zaman dediğini hemen yap o han odaları şimdiden gözümde tütmeye başladı bile...
-Aşağıdan hancı kızın sesi duyuldu.
-Beyzadem atlar hazır seni bekliyorlar.
-Tamam hemen iniyoruz siz kapıları açın...
Murad karmaşık duygular içindeydi gerçekten Melikeyi götürecek mi idi yoksa şu kapıyı üzerine kilitleyip burada kendi başına bırakması lazımdı. Melike evliydi ve kayın pederi şu anda içtiği onca alkolün tesiri ile yarı baygın hala aynı yerde yatıyor du. Altınlardan nasıl vazgeçecekti, Melike buna bir yol bulup Muradı tekrar tuzağa çekebilirdi ne olursa olsun bu kadından kurtulup yola devam etmesi gerekiyordu ve kararını verip dışarı çıkar çıkmaz kollu kilidin anahtarını Melikenin üstüne çevirmek olmuştu.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
Medine gözlerini kapadı, dizlerinin üzerine çöküverdi. İlk defa gördüğü manzara karşısında çaresizce korkuya kapılmıştı.
-Veldan bu gerçekmi?
-Evet gerçek, sen Muradı suçlamıştın hatta boş ol bile demekten kendini alamamıştın ama bak gör Murad Asude ile birlikte olmadan ne durumları yaşamış gördünmü.
-Ali için kabul etti onu kendi kardeşinden daha çok severdi.
-Ali gerçekten mert ve dürüst bir delikanlı eğer Murad olmasa Asude Aliyi bu duruma asla getirmez derhal yatağına alırdı.
-Burası Sahranın neresi?
-Sahranın gözüdür burası, hiç kimse buradan sağ çıkamaz ancak Asude gibi güçlü bir Şeytan başarır.
-Biz gidip kurtaralım Murad la Ali yi.
-Sen Muradın suçsuz olduğuna inan ferisini bana bırak, sen olsan aynı şeyi yapmazmıydın?
-Murad Alinin yerinde olsa derhal yapardım hatta o yanan ateşin içine atardım kendimi bu manzarayı görmemek için.
Veldan gülerek;
-Biliyorum Medine Sultan biliyorum gerçek aşk kadını yapar aynı şeyi bende yapardım seni ikna etmenin başka yolu olmadığı için sihrimden önemli bir güç kaybettim ama değdi değilmi sonuçta seni inandırıp kazandım.
Medine bütün güç ve kudresine rağmen tir tir titriyordu.
-Daha fazla bakamayacağım ne olur al bunu gözümün önünden başım dönmeye içim bulanmaya başladı ayağa zor kalkacağım bu gidişle.
-İşte gerçek bu Murad ne kadar masum ve suçsuz gözlerinle gördün değilmi.
-Evet, evet haklıynış bunları ben bilmiyordum ama sen en başından beri biliyordun değilmi?
-Doğru sen göremezsin ama ben her şeyi kaşımı kaldırıp gözlerimi diktimmi geceyi gündü ederim ve her şeyi bir bir izleyerek gerekli savunmamı alırım.
-Bütün hemcinslerin görürmü bu utanç manzarasını.
-Hayır sadece Asudenin kızkardeşleri görürler, sonunda eniştelerini tanıyıp ilerde onu almaya hak kazanırlar.
-Yandık desene şimdi senin kaç kızkardeşin varsa hepsi Murada talip olacaklar.
-Sırası gelince hak kazanırlar ama birlikte yaşadığı kadını bu izni vermesi lazım.
-Sen verdin o zaman Asudeye birlikte ol diye öylemi!
-Biraz öyle biraz öyle değil ama Asudenin işine geldiği için Cennet Hanında üç gün oyala üç gün senin olsun demiştim bu kadar ileri gitmesine karşı çıkarım tabiki.
-Askerler huzursuz, hiç bir şey görmedikleri için neden aynı noktaya baktığımızı merak ederle, gerçeği söylesmmi?
-Hayır Medine söyleme hiç bir asker Şeytan düğününe katılmak istemez.
-Bu şimdi düğünmü?
-Sana anlatayım düğünün asıl ilginç yanını daha göstermedim sana.
-Eğer bu düğünse Batsın sizin düğününüz.
-Zoraki düğün böyle olur ama asla iki şeytan evlenirken böyle bir düğün olmaz ancak eğer kız istemez veya gönüllü erkeğine yanaşmazsa bu düğün kurulur ve İnsanoğlu ile yapılan düğün dede bunlar uygulanır çünkü insanoğlu daha gerdeğe girmeden düşüp ölebilir korkudan sen bakma Murad alışık olduğu için dayanıklıdır Aliye baksan başı yere düşmüş görmemek için dişlerini kırıyor.
Medine başını salladı sadece, ben dayanamıyorum der gibi.
-Aç gözünü bak şimdi.
Korka korka açtı Medine gözünü sağına baktı soluna baktı geride bekleyen adamlarından başka kimsecikler yoktu.
-Anlatayım sana Muradın nedenli bir işkenceye tabi tutulduğunuda "Boş Ol" dediğin için pişman ol.
-O gördüğün yer Muradla Asudenin evlenmek için geldikleri Sahranın gözünde en sade ve seçkin Albızın Hanı dır.
Ortaya büyük bir ateş yakılır. Evlenecek erkek ki insanoğlu ise en değerli ipek şal ile giydirilip çiçekler ve güller arasındaki çimenliğe sofra kurulur.İnsan Sofrası adında ki bu yerde aklına ne gelirse kuşların sütü bile vardır.Bütün zevk veren içecekler billur sürahiler içinde Şeytan kızları tarafından sunulur sadece Ulu Yezid katılmaz bu düğüne ama rütbesi Asude gibi yüksek olan bir kız için ileri gelen üst konsey üyeleri içap ederler.
Üç gün değil kırk gün kırk gece yenip içilir en büyük gece denilen son gecede damatla gelin zifaf gecesi için ateşe girerler ve orada kız kendini erkeğine teslim eder.
-Aman Tanrım peki Murad şimdi bu zaman sonunda Ateşemi girecek.
-Hayır Murad için değil kendi ırkım için geçerli bu durum çünkü biz ateşten yaratıldık ateş bizi yakmaz en büyük mükafattır düğün gecesinin sonunda gerdek gecesi dediğiniz yatak yerine ateşte birleşmek.
-Ali Neden ateşin yanındaki direğe gözleri kapalı bağlanmış, Murad neden önüne gelene vuruyordu?
-Asude her ne kadar evlilik beyan etmiş olsada bunun için Yüksek Konsey Üyelerini davet etmiş olsada demekki Muradı ikna etmeden hazılanmış bir düğün olduğu için Aliye işkence yapılmaya ve ateşe atılma tehditi ile Muradı ikna etmeye çalışılıyor.Muradsa Ali için bırakın onun ne suçu var diye saldırıyor.
-Sonunda ne olacak peki?
-Sonu sence malum değilmi; Asude kadın oldu...
-Ali için kendini kurban etti sevgilim, onun önünde saygıyla eğileceğim ve sözümü geri alıyorum şahitim ol!
-Buna şahitlik ederim ama daha da ilginç olanını ne gördün nede duydun...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
61.BÖLÜM
-Seni duyuyorum Medine Sultan, sen çok inançlı ve dürüstsün bu bir deneme sınavıydı bende bunu sana yaşatıp tepkilerini öğrenmem istendi bu sınavı başarı ile atlattın artık her şey geçti bütün bunları Ulu Yezide rapor edeceğim yapılmış anlaşmayı bozmayacağından eminim Murat ve Ali kısa zamanda sana ulaşacaktır. Şunu iyi bil ki ne Muradın düğünü oldu nede Asudenin çocuğu oldu hepsi seni sınamak için Şeytani bir planlamaydı. Ruhunu da çalmam söz konusu değil azıcık sarsılacaksın ve bu kısa sürede geçecek sana mutlu bir yaşam diliyorum beni affet sana çok acı çektirdim ama inan benim elimde değildi.
Medine gözlerini kapamış Veldanın sesini sanki yanındaymış gibi duyuyordu.
Hekimler koşarak geldiler ve Medine ye özel yapılmış şerbetten içirip ateşini düşürdüler Medine uykudan uyanır gibi gözlerini açınca dışarıdan gelen sevinç nidaları ile yerinden doğruldu kapıdaki nöbetçi izinsiz içeri girip:
-Müjde Sultanım eşiniz geldi askerler bayram ediyorlar.
-Ne diyorsun gerçekten Veldan ın söyledikleri rüya değilmiş şimdi Murad burada mı?
-Evet Sultanım yanında Ali diye bahsettiğin yiğit er kişide var.
Medine hemen ayağa kalkıp kendine çeki düzen verdikten sonra Nöbetçiye seslendi;
-Neden gelmiyorlar yanıma ben iyiyim her şey geçti aklım bir ara sanki Veldan la birlikte uçup gitmişti.
Çadırın kapısı aralandı her zamanki gülen yüzle Murad içeri girip:
-Canım benim seni gökte ararken Sahra Çölünde buldum bu büyük bir tesadüf şükürler olsun.
Medine Murada sarılıp gözyaşı dökerken Alide selam verip içeri destur isteyerek girdi.
-Hoş geldiniz sizleri görmek ne kadar güzel bende bazı garip olaylar karşısında artık bir daha göremeyeceğim sanmıştım.
-Nasıl garip olaymış anlamadım biz günlerdir Sahrada at koşturuyoruz Çocuklar kaybolmuş bulmak için haber alır almaz Ali ile kuş olduk uçtuk ama Sahra bir türlü izin vermedi kum fırtınaları açlık susuzluk hayli yıprandık ve zaman kaybettik.
-Çok şükür kavuşturan Allahıma bu günleri yaşamak için canımı bile verecektim.
Biranda çadırın önü bayram yerine dönmüştü askerler şen şakrak halay çekip oyunlar oynuyorlardı.
Murad ve Medine başlarından geçen ilginç olayları sabaha kadar soluksuz birbirlerine anlatıp yıldızları seyrede seyrede Sahranın serin havasında birlikte dolaştılar. Çöl sanki Muradın gelmesiyle aydınlanmış ay ve yıldızlar kumları birer inci tanesi gibi pırıl pırıl yapmıştı.
-Çok korktum Murad Veldan yanımdaydı ve her şeyi gerçekmiş gibi bana naklediyordu güya sen Asude adındaki kız kardeşi ile evlenmişsin hatta birde çocuğun bile olmuş bunu bana gösterdi nasıl yapıyordu bilmem ama sanki rüya görür gibi hepsi sahiden korkunçtu.
-Aşkım kadınım Sultanım ben başkasına hele hele bir Şeytan kızına nasıl sahip olurum sen varken ben hayattayken bu mümkün olurmu hiç bak beni Şeytandan ve gizli güçlerden koruyan Amcamın hediyesi muska boynumda onu hiç ama hiç bir vakit buradan çıkarmadım o bana hep Allah ın verdiği en değerli armağandı kimse bana ilişmedi sen kötü bir düş görmüşsün.
-Bütün bu olup bitenler gerçekten bir rüya mıydı sanki gerçekti ve ben bunları Veldanın sayesinde gözlerimle gördüm.
-Veldan Şeytan onun yapamayacağı şey yok ama bana asla kimse ilişmedi ben bütün bunları ne gördüm nede yaşadım günlerce Ali ile birlikte yollardayız..
-Sana gönderdiğim ulaklarıma ne oldu?
-İkisi bana ulaştı yalınız gelirken çölde Sahap akrep tarafından sokuldu ve hayatını kaybetti diğer askerin bizimle birlikte geldi.
-Demek Sahap ı kaybettim, Allah günahlarını bağışlasın çok üzüldüm.
-Bende çok üzüldüm, bütün çabamıza rağmen zehri güçlü bir siyah akrep sokmuş yerini dağladımsa da zehri kana çabucak karıştı ve çok geçmeden ruhunu hakka teslim etti oracıkta güzel bir mezar kazıp üçümüz namazını kılarak çöle teslim ettik.
Çocuklardan bende haber alamadım ama bana Veldan onları saraya geri götürdüğünü söyledi ve çocuklar oynarken bana gösterdi.
-Çocukları Veldan mı kaçırmış?
-Evet sana ulaşmak amacıyla yapmış güya sen onları aramak için Sahraya geleceksin ve hep bana üçüncü denemeyi yapacağım diye söz etti durdu.
-Sabah olmadan burada ayrılalım Medine bu şeytanların ne yapacağı belli olmaz sağ selim seni ve yavrularımı bir arada görmek istiyorum.
-Emir Subayına gerekli talimatı ver hemen toparlansınlar sabah yıldızı kaybolmadan harekete geçelim.
-Tamam söylerim, bu yol bizi geldiğin yere götürürmü?
-Sen nasıl buldun bizi o zaman doğru yoldayız demektir Veldan Şeytan Mağaralarından Şeytan gözünden bahsetmişti ama bunlar gerçek değilmiş demektir. Artık her zamanki yolumuzu bile sensin geldiği gibi devam ederiz.
Şafak sökmeden Medinenin askerleri at başı yapıp Sahranın gerçek yolundan ilerlemek için talimat aldılar. Murad gereki emniyeti sağlandığına emin olduktan sonra atına atlayıp Medine ile birlikte ters yüz geldikleri yola revan oldular.
-Neden imkansız ben koskoca Arap Yarımadasının Şeyhliğinin Prensesiyim gerekirse bütün ordumu
SHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
Veldan sevinç çığlığı basıverdi;
-Asude artık kız değil Muradla aşk yaşamış ve Murada teslim olmuş, bu harika bir haber şimdi Muradı bulabiliriz.
Medine oldukça üzgün hatta bitkin bir vaziyette;
-Nasıl olacak bu, bıktım artık Muradın bu vurdumduymaz hareketlerinden evli barklı kaç tane kadını var hala gözü kızda kadında gözünü toprak doyursun baksana bu ikinci Şeytan eşi artık ondan bana hiç hayır yok ne haltı varsa yesin gerçekten tiksindim bu kadarıda fazla.
-Öyle deme Sultanım eğer Murad Asude ile birlikte olmamış olsaydı onu hiç bir zaman bulamayacaktık bu benim elimi güçlendirdi ama bundan haberi varda yaptı veya Asudenin cazibesine dayanamadı.
-Yeterki kız olsun onun gözü bir şey görmez yeterki fırsat eline geçsin kim olursa olsun ona göre Şeytan mış İnsanoğluymuş farketmez yeterki kanı kaynasın.
-İstersen vakit geçirmeden yerlerini tesbit edeyimde hareket edelim.
-Sen bilirsin ben gitmesemde geri dönsem daha iyi olacak hiç değilse çocuklarımın güvencesini sağlarım.
-İşin gerçeğini anlamadan karar verme önce kendisni bulalım sonra gereğini aranızda halledersiniz.
-Sen git bul ne yapacaksan yap ama Muradı görünce sende Asude gibi dayanamayıp koynuna girmek için can atacaksın.
-Ben Muradın masum olduğununa inanıyorum hiç bir erkek Asudenin elinden bakire çıkmaz en azından teslim olmayan erkeğin ruhuna sahip olur sonra ateşe atar.
-Bunu yapabilirmi sence o kadar güçlümü Murad ona boyun eğermi?
-Muradın gücü Asudeye yetmez
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
39.BÖLÜM
Murat uzanır uzanmaz gözleri kapanıverdi derin bir uykuya dalarken şeytani emellerine biran önce kavuşmak isteyen Asude ablası Veldana Muradın çocuklarının nerede olduğunu soruyordu.
-Abla Murad uyudu benimle sevişmeye pek gönüllü değil gibi onun tek istediği şey çocuklarını bulmak.
-Çocukları benim yanımda Medine Sultan da arıyor ama bir ordu gönderse bulamayacağını bilmiyor oysa ben istediğim an çocuklarına kavuşabilir.
-Abla bütün bunlardan Başkan Ulu Yezidin haberi varmı?
-Yezid bana olağan üstü güşler verdi ve mertebemi bir çok şeytandan daha üst düzeye çıkardı yani benim Ulu Yezidden emir almam gerekmiyor ben nasit işlerde emir veren durumundayım Yezid karışmaz.
-Ablacığım Muradı sahte cennetimizde ağırlama şerefini bana verdin onunla sevişmek benimde hakkım değilmi?
-Kendi soyumla kıskanma diye bir duygu bizde yok ama diğer kadınlar eğer insan ise onları kıskanırım ve asla müsaade etmem önce bu yetkiler bana verilmediği için Murad en son Ayşe diye bir Yörük kızı ile evlendi bunu bile içime attım ama artık yeter sadece sana izin vereceğim dilediğin gibi üç gün üç gece doyasıya seviş ama sakın aşık olayım deme sonra sanada zarar verebilirim.
-Üç günden sonra ne olacak abla?
-Beni çağıracaksın ben Muradı Sahra Çölünde karşılarım ve olası tehlikelere karşı korurum.
-Üç gün yetmeyebilir onu nasıl ikna edeceğimide söylermisin.
-Onun ikna olması için önce kelimei şahadet getirip Müslüman olman gerekiyor sonra iki şahit huzurunda han sahibinin dini nikah kıyması gerekiyor bunları ben ayarlarım sen merak etme.
-İyi ama gönülsüz olursa ben nasıl zevk alacağım asıl sorun burada onun beni arzulayarak sevmesini istiyorum.
-Dişiliğini kullan Murad güzel kadına zaafı var dayanamaz.
-Abla bana bakmıyor bile onun tek derdi çocuklarının bulunması istersen çocuklarının yerini söyle bana da ona gösterip inandırayım.
-Arap Şeyhi Medine Sultanın sarayında çocuklar bir havuz başında tavşanlarla oynarken gösterebilirsin ama sevişmenize bu vesile olmasın sonra apar topar kalkıp gider o zaman Muradı hiç bir kuvvet durduramaz.
-Buradan nasıl çıkacak, ben emir verdimmi kapılar açılmaz mecbur kalırsa belki o zaman benimle sevişir.
-Sen benim kadar tanıyamazsın, onun boynunda bizi rahatsız eden bir nesne var o Şeytani güçlere karşı koruyor bunu kullanırsa sen onun koynuna giremezsin.
-Off abla ya nasıl yapacağım ben onu çok istiyorum.
-Sonra ne olacak peki onsuz duramazsın ve çıldırırsın ben iki yıl ne kadar büyük ızdıraplar çektim senin haberin varmı?
-Sadece üç gün üç gece öylemi!
-Kardeşim eğer bu gerçekleşirse zaten Murad seni ihya eder buna razı olmalısın, şeytan olan bir erkek ile sonsuza kadar yaşamaktansa üç gün Muradla yaşayabilirsen mutluluktan çıldırısın...
-Çok istiyorum abla hemen başlayalım...
-Biraz dinlensizn günlerdir at sırtında daha dinç daha kendinde olursa daha arzulu sevişebilir.
-Abla sen çok şanslısın seni nekadar çok mutlu etmiş baksana anlatırken bile dalıp dalıp ona bakıyorsun..
-O benim her şeyim Asude sakın kılına zarar vereyim deme olurmu.
-Medine Sultana götürecekmisin?
-Ona karar vermem bana ait sen orasını düşünme sen sabah uyanınca girersin koynuna dediğim gibi öncelikle çok çekici ol ve dişiliğini en üst düzeyde kullan.
-Onu çok mutlu edeceğim senin bile blmediğin bir planım var..
-Neymiş planın?
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
54.BÖLÜM
-Muradın gücü Asudeye yetmez ise benim gücüm yeter ona gösteririm gününü o Şeytan ise bende Allaha sığınmış bir Prensesim.
-O kadar büyük konuşmayın Medine Sultanım sen bizi o kadar iyi tanımıyorsun mesela benim gücüm o kadar büyük ki bunu Murada saklıyorum değilse şu anda Muradın koynunda Asude değil ben olurdum.
-Şeytan olmuşsunuz ama daha çok insanoğluna sığınıyorsunuz neden kendi ırkınızla evlilik yapıp bizimle uğraşmaktan vazgeçmiyorsunuz?
-Senin bunlara aklın ermez Sultanım bizim görevimiz zaten insanoğlunu baştan çıkarmak değilmidir.
-Bu nedenlemi iki kız kardeş bir erkekle oluyorda sen kıskanmıyorsun?
-Evet tabi buda en doğal hakkımız iki değil ben beş kızkardeşim var tabi diğer annelerden olanları saymıyorum ve Murad üçümüzle tanıştı içimizden sadece en büyük ablam Murada öyle bir tutulduki aramızdaki hukuku unuttuğu içinde Ulu Yezidin gazabına uğradı, şimdi Sahra Çölünde yılan olarak sürünmekte.
-İstersen hemen harekete geçip bulalım Muradla Asudeyide sen o vakit gör bakalım Medine Sultanın gücünü!
-İyi ama ben çekilirsem sen ömrünün sonuna kadar bu çölde Muradla Asudeyi arar durursun.
-Seninle ortak yanımız var ben senin Muradla evlenmene razı olmuştum şimdi bu çekilmede nereden çıktı, tabi sende yardım edeceksin ki biran önce bulalım, bakarsın Asude Murada çok büyük kötülük eder.
-Etmez, Asude sevdiği erkeğin uğruna can verir ve onu mutlu etmek için şimdi neler neler yapmaktadır.
-Desene Muradın fosilini bize bırakacak.
-O kadar da değil Asude değil bütün hemcinslerimiz her şeyi hukukumuza uygun bir şekilde yapar, yapmayan en büyük cezaya çarpılacağını bilir.
-Muradın boynunda Ayetel Kürsüyle donatılmış bir silah var bu silaha karşı sizler asla el uzatamazsınız, nasıl olduda Asude Murada ram oldu.
-Bu isteyerek olduğuna işarettir eğer Ayetül Kürsü boynunda ise Asude hayali ile sevişmiş demektirki bu imkansız, demekki onu Muradın boynundan uzaklaştırmış olmalı.
-Allaha sığınırım nasıl olurda Ayetül Kürsü yazılı bir hamaylıyı Asude onun boynundan çıkarmaya cesaret etti veya gizlice çıkarttı bu mümkünmü?
-Mümkün değil hiç bir Cin veya Şeytan ırkı ona karşı el uzatamaz.
-O zaman ne demek bu?
-Murad gönüllü çıkarmıştır vede Şeytan Irkını kabul etmiştir.
-Benim bildiğim Dağların Efesi Yanlız Efe asla böyle bir şey için imanını satmaz!
-Öyle güzellikler sunulurki çok defa ruhunu teslim edecek olan İnsanoğluna bir Şeytan tarafından çok güzel hediyeler teklif edilir mesela cam sürahi içinde billur bir su uzatılır ve imanını ver bu suyu vereyim, zaten can veren bir insanoğlu o kadar muhtaçtır ki suya hemen bu teklife kanar ve değiş tokuş gerçekleşir eline verilen su aslında deve sidiğinden başka bir şey değildir işte o zaman pişman olur ama geri alamaz Tanrının katına imansız gider buda Şeytan ırkının kazancı sayılır.
-İmanı bütün olan hiç bir İnsan Oğlunu kandıramazsınız, zaten günahkar olan bir kul ne yüzle çıkacak ki işte her şeyi çalıp çırpan haram yiyen kul hakkı ile gidenleri ancak kandırırsınız öyle değilmi?
-Doğru, mesela seni kandıramam ama kadın delisi olan Murad gibi birini kolay kandırabilirim, şehvetli bir kadın ve dünya güzeli bir vucutla yaklaşır ve hiç bir erkek hayır diyemez.
-Bütün erkekler imansızmı gider öteki dünyaya?
-Dediğim gibi haram yiyenler kul hakkı yiyenler halkına zulmedip aşağılayanlar zaten Tanrı katında cezasını çekecektir."(Ali İmran Suresi)" Birde imansız giderler ise artık kurtuluş bir mucizeye bağlıdır.
-Çok şey biliyorsun Veldan ama bir türlü gereğini yapmıyorsun, sende sahip oldun insanoğluna sende dinini değiştirip Müslüman oldun sonra tekrar küfre saptın bu tutarsızlık seni hiç etkilemezmi?
Veldan gülümserken bir avuç kumu yerden alıp Medine Sultanın üzerine savurdu, o an Medine gördüklerine inanamayıp;
-Aman Tanrım! Sana sığınıyorum bu gördüklerim gerçekmi!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
-Veldan demek korkmadan düğünü ve sonrasını izleme cesaretin var öylemi? Hiç bir İnsanoğlu bizim düğünlerimizi izleme cesaretinde bulunamaz eğer izlerler ise onlarda genç erkeklere[Oğlanlara] aşık olur ve evlenme hevesine kapılırlar.
-Benim erkeğim yiğit bir Türk üstelik Müslüman dahası da benim için iki yavrumun babası, değil genç sizin prensleriniz bile çıksa kılım kıpırdamaz asla kalbimden bir kıymık bile koparamazlar hadi göster ben senin bildiğin biri değilim ama sizler nerede yakışıklı genç bir İnsan Oğlu görseniz hemen aşık oluyorsunuz üstelik Cehennem Ateşinde yanma pahasına.
-Sen haklısın Medine Sultan ben ve kız kardeşlerim hiç bir nesneye ilgi duymamış olmamıza rağmen Muradı görünce her şeyi göze aldık yani buda şu demektir ki Murad yeryüzündeki en güzel en yakışıklı en değerli İnsan Oğlu.
-Sen anladın ama anlamayan o kadar çok Şeytan var ki bakarsın düğün gecesi Şeytanın güzel kızları ellerini elma soyar gibi keserlerse şaşırmam.
-Peki Medine şimdi sana düğün gününü göstereceğim ama sonra bana kızma kendini sıkı tut bayılayım deme...
Veldan; kumlardan bir avuç alıp Medine önünde elekten eler gibi yavaş yavaş yere boşalttı ardından da;
-Yum istersen gözlerini birden bakarsan Şeytan Işığı gözlerini kör edebilir.
Medine sıkı sıkı yumdu gözlerini bir yandan da eliyle kalbini bastırıyor acaba Veldanın dediği gibi tahammül edebilirmiyim diye içinden yorumluyordu.
-Aç artık ışık boğması geçti.
Medine korkmuyorum dese de o bir kadın, üstelik bir anne ve Murada aşık bir zevce olmanın verdiği çekince ile yavaş yavaş açtı gözlerini.
Ortalık günlük güneşlik görünüyordu ama birden gökten iplik iplik gibi yağmur yağmaya başladı.
Çöl güneş ışığına boğulmuş gibi parlıyor yağmur yağmasına karşın gökyüzündeki bütün yıldızlar pırıl pırıl parlıyorlardı. Her bir yıldız önce yağmurda yıkanıp sonra dans etmek için çöldeki kumların üzerine ışıklarını gönderiyordu.
-Nasıl bir şey çöle yağmur pek yağmaz, gece ise güneş görünmez.
Mahşeri bir kalabalık toplanmıştı ortaya koskoca dağ büyüklüğünde ateş yakılmış birbirinden güzel kızlar genç erkeklerle el ele tutuşup halay çekmeye başlamışlardı.
Medine ne güzel oynuyorlar bunun korkulacak neresi var.
Veldan gülümsedi tabi korkulacak bir şey yok çünkü burası bir çöl ve hiç bir insan oğlu yok.
-Demen o ki insanlar zaten bu düğüne gelmezler gelenler ise onlar imanını satmış kul hakkı yiyenlerdir, gelirler şeytanların havaya savurdukları altınlar ile ticaret yapıp mallarına mal servetlerine servet katıp haram yiyenlerdir.
Veldan konuşmadan gülümsedi;
-Yorumdan çok izle de gör.
-Şimdi neler oluyor neden hava karardı birden koskoca kara bir bulut çölü kapladı sanki.
-Korkma bu bir şey değil, Konsey Üyelerinin gelişini kutluyorlar.
-Murad la Ali neredeler Asudeyi de göremedim.
-Hah! İşte onların gelmesiyle kıyamet kopacak!
Yanan alevlerin sıcaklığını hissediyordu Medine bir an sanki ayaklarının altı yanmaya kumlardan ateş fışkırmaya başlamış gibi hissetti.
-Veldan burası yanacak her yer ısınmaya başladı birden
-Çöl tamamen yanacak Medine Sultan Yanacak...!
-Peki bu ateşe kim dayanabilir?
-Şeytan olanlar dayanır, sende kendini buna hazırlasan iyi olur iş işten geçmeden...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
22.BÖLÜM
Medine bütün gün ve gece düşündü ve sonunda bu işi aydınlatmak için Muradın yanına Sahra çölünü geçerek gitmeye karar verdi.Kararını Devlet büyüklerine açıkladığı zaman ise şiddetle itiraz sesleri yükseliverdi.
-"Sultanım Sahra çölünde son bir yıldır büyük bir olay çıkmamıştı, her ne kadar bu çöülü geçmek çok zor olsada deneyen kervanlar hiç bir tehlike ile karşılaşmadan çölü geçmişler ve böylece aylarca süren kervan yolculuğunu daha kısa bir zaman indirmeyi başarmışlardır."
-"Dahası var Prensesim sizin gitmeniz Emirliğimizin başında kimsenin olmaması demektir,Prens Poyraz Han daha çok küçük Emirliğin başında sizin soyunuzdan ve kanınızdan hiç kimse olmadığı için kısa zamanda halkımızın hoşnutsuzluğu belirecek ve istenmeyen ayaklanmalara fırsat vereceksiniz."
-"Siz burada başımızda kalın Medine Sultanımız biz gerekirse küçük bir müfreze ile gidip durumu yerinde inceleme yapalım."
- Sizi göz göre göre Sahra Çölüne yem yapamayız siz bizim ülkemizin başında olmanız lazım aksi halde yerinize geçecek veziriniz ülkeyi yönetemez ise Allah korusun çok kötü olaylar çıkabilir.
-Ağalar,Ulemalar,Hocalar; Ben gideceğim siz ne derseniz deyin mutlaka gitmem lazım tek endişem çocuklara tekrar bir zarar gelmesin,ben onun kimler tarafından kaçırılıp, kimler tarafından yine kurtarıldığını bilmek istiyorum.Eşim Murad bakın bir aydan fazla zaman oldu hala gelmedi belki gönderdiğim beş adam Sahrada kaybolmuş ve yazdığım name eline ulaşamamıştır.şu bize çok pahalıya mal olan konuşma araçlarıda bir işe yaramaz durumda çöl onları yuttu, kervan veya süvari birliği çok ağır hareket eder oysa benim gecikmeye hiç tahammülüm yok gidip biran önce işin aslını araştırıp öğrenmem lazım aksi halde size şunu yeminle söyleyebilirimki asıl ülkemizin,emirliğimizin geleceği gitmesem tehlike altına girecektir,düşünmedinizmi Sahra kızım ve Poyraz Han oğlum bulunmasaydı ülkeyi gelecekte kim yönetecekti.Onlar benim soy ağacımın en son yaşayanları ve yaşatacak olanları onların güvenliği ve ülkemizin selameti için benim hiç önemim yok önce bir ana sonra Emirliğimizin geleceği için onları korumak ve kollamak istiyorum sizin için burada kalını denilmesi doğal ve haklısınız ama ben bu çölde inanılmaz maceralar yaşadım her birinden Allahın izni ile sağselim kurtulmayı başardım yine başaracak güçte ve sağlıklıyım şimdi bana en güçlü beş yardımcı ve Sahrayı en iyi bilen bir kılavuz ve gerekli yol harcırahı için lazım olacak ağırlığı ve taşıma güçlüğü fazla olmayan bir iki denk atlı ile hazineden tevdi edilecek bir miktar altın ile hemen yarın şafakla birlikte hareket edeceğim.Sarayı ve Emirliği başta sizler olmak üzere hazineden sorumlu ve saraydan sorumlu vede ulema ve askerlerimden sorumlu paşaya ortak mührümü bırakacağım her gün birbirlerinden devir alarak ülke sorunu olursa ortak çözüm bulmaları ve çok fazla yokluğumu hissettirmeden bütün din ve devlet işlerini eskisinden daha düzenli olarak yerine getirmelerini istiyorum.Bu kararımı onlara acilen tevdi ediniz ve mührümü almak için üç alimi de bana gönderiniz.
Medine ertesi gün çocukları ile vedalaşıp Emirliğinden ayrıldı.
Sahra ve Poyraz Han her gün başlarından hiç eksik olmayacak saray muhafızları tarafından gözetlenecek ve dadılarının sayısı Saray bilgeleri tarafından belirlenerek sayıları artırılacaktı.
Medine beş yiğit delikanlı muhafız iki yük taşıyan atlı ve birde kılavuz ile toplamda sekiz askeri ile sabah erkenden yola koyuldu.İlk düşündüğü biran önce Sahra ve Poyrazı kaçıranların elinden kurtarıp dadıları ile geri getirilip kaybolan Veldana ulaşmaktı,diğer bir düşünceside çocukların dadısı olacak güzel kızı bir bahane ile saraydan uzaklaştırması olmuştu.Bunu neden yaptı bir mükafatmı yoksa bir endişemi bilen yoktu ama Medine eski yaşanan olayları etüt ettiğinde Veldanın her kılığa girdiğini düşünerek bu işin aydınlatılması için dadıya güvenmekle hata edebilirim vesvesesi ile onu bir gün sonra dinlenmesi için saraydan iyi bir bahşiş vererek uzaklaştırması olmuştu.Dadı (Veldan bu emre hiç itiraz etmemiş asıl amacı Medinenin Sahra çölüne gitmesini sağlamak olduğu için sessizce saraydan ayrılmıştı) Veldan için saraya girmek veya çölde Medineye refakat etmek istemesi çok basit bir işti. Gerekli olduğunda onunla irtibat kurmak için onun tanıdığı kişilerin kılık ve hüvviyetine bürünmek onun en sevdiği basit bir tiklemeyle gerçekleşirdi.
Veldanın asıl amacı Murada söz verdiği için onunla yüz yüze gelmeye çekiniyor olmasıydı, bu yüzden dolaylı yollardan Medineyi Muradın gözünden ve kalbinden uzaklaştırıp onunla sadece kendisinin sahip olacağı bir aşk hayayatını doya doya yaşamak hayaline kapılmış olmasından dolayı gözü hiç bir şey görmüyor konsey başkanı Ulu Yezid Veldanı insanoğlundan uzak durması için ikaz ve ihtiar etmiş olmasına rağmen Murad ile bir şeytanın sevişmesi ve aşık olması belkide yeryüzünde bir ilk olmasından dolayı Veldanın aklından çıkmayan bir sevginin oluşmasına sebep olmuştu.Ne Ulu Yezid ne Lucifer nede Deve Çobanı Babası Veldana engel olamayacaktı.O şeytanların en akıllı olanı mertebesine erişmiş kızkardeşlerinden çok çok öne geçmişti ama ne olursa olsun Muradla birlikte olduktan sonra ne tam şeytan nede tam bir insan olamamış sanki ikiye bölünmüş bir kalp taşımaya başlamıştı.Bir yanda bütün şeytanların lideri Ulu Yezid bir yanda her türlüğü pisiliği ve şerri biranda yapabilen Lucifer ve en kötüsüde kendinin verdiği sözdü.Bu yüzden Muradla şeytani bir birliktelik yaşamayı asla istemiyor Muradın onu başka dünyalara götürüp aşk kadını yapmasını istiyordu...
Cem
D.Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
36.BÖLÜM
Derin derin içine çektiği koku sanki Cennet kokusu gibiydi, insanı mest ediyor tatlı bir heyecanla başlayan aşk ateşi yavaş yavaş damarlarına doluyordu.Firuze üzerindeki geceliğide sıyırıp atınca Murad bayılmamak için direnmeye başlamıştı.Tarifi imkansız bir güzellik, kar gibi beyaz tenin üzerine dökülmüş saçlar ve ceylan gibi kıvrak bel üstünde dimdik duran süt kokulu göğüsler, yer yüzünde değil Cennet Hurilerinde dahi böyle bir güzellik tasavvur edemiyordu. Yeryüzündeki tüm erkekleri baştan çıkartacak kadar güzellikte olan Firize yeni doğmuş ay parçası gibi ışıl ışıl parlıyordu.
-Hamama sonra girelim hadi şimdi beni sev...
-Muradın dili tutulmuş bu güzelliğin karşısında sanki küçük dilini yutmuştu..
-Ama ben seni...
-Biliyorum sen beni yeni tanıyorsun ama ben seni yıllarca tanıyor gibi arzuluyorum ilk erkeğim olma şerifini sana bahşediyorum şimdi geceliğime yirmi altınmı vereceksin yoksa iki altında kalacakmısın?
-Sana yeryüzündeki bütün hazineler feda olsun ben seni giysilerin içinden bu kadar güzellikte bir varlığın olacağını hiç düşünmemiştim.
-O zaman yirmi altın alırım ve üç gece başbaşa kalırız.
-Sen yirmi altına kendini pazarlayacakmısın?
-Eğer kendimi pazarlasaydım senden beş akçe bile istemezdim, o yirmi altının senin için ne anlama geldiğini bilmek istedim.
-Değerin ne altın ile nede akçe ile ölçülür ama ben zina yapmaktan Allaha sığınırım dokunma bana seni tanımadan nikahıma almadan asla yakınlaşmam...
-Neden korktun Murad beni tanımak mı istiyorsun eğer gerçekten tanısan yanına ve koynuna alacakmısın?
-Tanımak isterim lakin yinede haram olan bir ilişkiye giremem zira sen Hıristiyan ben Müslümanım, Kiliseyi bilirim sizler orada Papaz tarafından nikahlanırsınız bizde ise Dini Nikah Hoca tarafından kıyılır bu mümkün olmadığına göre otur yanıma uzun uzun anlat kendini belki ilerde kısmet olursa seni nikahıma alırım.
-Sen Sahra Çölüne gidiyorsun Arap Şeyhi olan Prenses Medine ile evli olduğunu söyledin doğru değilmi?
-Evet doğru ikide çocuğum var biri kız diğeri oğlan acelm ise çocuklarım kayıp biran önce gidip onları annesine kavuşturmalıyım.
-Sen fala inanırmısın Murad Efe?
-Fala değil gerçeğe inanırım neden sordun?
-Ben iyi bir falcıyım istersen geleceği okuyayım çocuklarını karını
görmek istemezmisin?
-Bunu sadece bir kadınım yapabilir?
-Kimmiş bu kadının?
-Veldan...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
-Ben Muradın resmi nikahlı eşiyim her şeyi bilmem hakkım yeter artık Veldan bu kadar kötülük yapma eğer sen Murad la bir ara da olduysan bu biraz da benim ihmalimden kaynaklandı keşke ülkenin yönetimini kabul etmeseydim de Murad la birlikte gidip mutlu bir hayat sürseydik ama Atam ölürken vasiyet edince mecbur kaldım değilse bir ülkeye değişmem çocuklarımın babasını yeter lütfen ona kavuşmak ve dilediği gibi huzurlu ve mutlu yaşamak istiyorum bakın çocuklar daha küçük şu anda anne ve baba hasretiyle çocukluklarını mutsuz şekilde yaşıyorlar, ne bir haber alıyorum nede sağlıkları hakkında bilgi sahibi değilim.
-Bu ne senin elinde nede benim elimde Medine Sultanım, sizde kadere inanılır ve kadercilik baskındır eğer buna inancın yoksa ne ala ama bu seferde hayra ve şerre inanmamak dinden çıkmaktır bunu neden düşünmüyorsun. Murada gelince senin bilmemen gereken şey o şimdi insan değil tamamen ruhunu Asudeye teslim etmek zorunda kaldı bu ne demektir bilsen, eğer bir insanoğlu Şeytan bir kızla ilişkiye isteyerek veya istemeyerek girerse gerdek gecesinden önce bir bardak su içer bu suyu içmek zorundadır kız gözünün içine bakarak suyu içmesini bekler aksi halde ilişkiye girmez.
-Murad ilişkiye girmemiştir zaten Asudede çok sevdiği için buna izin vermez değil mi?
-Nasıl kadın oldu dersin Meryem Ananız değil ki el sürmeden hamile kalsın.
-Hamilemi şimdi Asude!?
Ne yazık ki öyle hem de ilk gecede Asude hamile kaldı zaten Ulu Yezid bunun için son anda Asudenin ateşe gitmesine engel oldu bütün cin alemi ayaklarına döküldü "Ne olur Asudeyi bağışla o şimdi bir çocuk annesi olacak hem de bir insanoğlundan bu insanoğlu sıradan birisi değil eğer üçüncü deneyi başarı ile tamamlarsa ileride liderimiz olacak" diye
-Aman Allahım daha neler olmuş da haberimiz yok.
-Benim her şeyden haberim var Medine.
-Yazık bu bebek şimdi melez olacak ve insanlığın başına felaketler yağacak asla doğmamalı asla!!
-Siz tıpkı kendi nesliniz gibi algılıyorsun oysa şeytanlarında kendi yasa ve töreleri vardır siz bazen yasalara uymazsınız ve uymayanlar ceza alırlar bizde yasalarımıza uymazsak çok korkunç cezalar alırız.
-Bunu Murad yapmaz nasıl olurda Asude ilk gecede hamile kalır ve bu hamilelik hemen anlaşılır bu tamamen saçma ve yalandan ibarettir.
-Şeytan ırkında hamilelik sizin bildiğiniz dokuz ay on gün bekleyip de doğum yapması gibi değil, Tıpkı yumurtlayan türlerde olduğu gibidir yani o gece bir yumurta doğar ve buna bakacak olanda bir başka annedir Asudenin işinin kolaylaşması buna bağlı olduğu için sevinçle karşılanmıştır. Bundan Muradın hiç ama hiç haberi bile olmaz sadece yumurtayı dölleme görevini üstlenmiş olup işi bitmiştir.
-Peki nasıl olurda insanlar gibi cinsel birleşme gerçekleşip yumurta ile çocuk dünyaya geliyor?
-Tavukla horozu göz önüne al tıpkı öyle bir şey horozun görevi sadece yumurtayı bilmeyerek döllemesinden ibaret değil mi.
-Yani cinsel dürtüler tıpkı bizim gibimi?
-Sizinkinden kat be kat fazla o gece kadın sevdiği bir eş ise mutluluktan deliye döner ve günlerce bunun zevki ile inim inim inler...
-Başımıza ne gelirse çekeceğiz ama ben Muradın ruhunu teslim edip Şeytan Irkından yana olacağına asla inanmıyorum onu koruyan güçler, hadisler var boynunda.
-O gece su ve ateş şarap ve tuz bunlardan başka her iki birleşen vücut yanlarında hiç bir nesne bulundurmazlar.
-Ne demek bunlar neden bulunuyor?
-Kız tuz yalar, su içer erkek ateşe bakar şarap içer ve her şeyden vazgeçip sadece sevişmeye odaklanırlar..
Sizin adet ve kanunlarınızı da öğreniyorum belki ileride faydası olabilir değil mi?
-Eminim olur ama dilerim sen olma eğer sen olursan ülken Şeytanların eline geçer ve isyan çıkar buda Müslüman bir ülkenin tarihte tıpkı Babil soyu gibi kaybolup gitmesi ile sonuçlanır.
-Allah korusun artık şu Muradı bulalım da gerisi ne olacaksa olsun...
-Sabah olmadan çıkalım.
Medine ve askerleri Sahra Çölüne güneş ışıkları düşmeden at başı yapıp çölde Veldanın belirttiği istikamette hızla yol aldılar.
Öğleye doğru güneşin yakıcı etkisiyle kısa molalar vermek zorunda kalan küçük kafile gece olmadan ilerlemek zorundaydılar. Gece çölde yol almak o kadar kolay değildi hele de Ay yol göstermiyorsa her an yollarını kaybetme tehlikesi vardı.
-Daha çok mu yolumuz?
-Evet, bu hızla gidersek üç ay batımı sonunda Sahra Gözüne ulaşırız.
-Vardığımızda orada olacaklar mı?
-Umarım olurlar ama düğün çoktan bitmiş her kez görevine dönmüştür.
-Murad la Asude baş başa mı?
-Evet genç evli çift on ay batımı birlikte aşk yaşamak için ilk kaldıkları yerde kalırlar.
Murad bizi görecek mi?
-Beni görür ama seni görmeyecek.
-Şakamı bu o zaman bütün zorluklara ben neden katlanıyorum, nedeni nedir beni görmemesinin.?
-Neden mi? çünkü o artık bizimdir..
Neee!!!...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
27.BÖLÜM
-Nemi yapıyorum! Sen seven bir şeytandan daha tehlikelisin senin yüzünden kaç gün kaybettim Allahın belası düş artık yakamdan, ne utanmaz arlanmaz bir kadınsın hiçmi ar namus haya yok sende, bağırsanda çağırsanda kendini aşağıya atsanda burada bu gece bir sabaha kadar kalacaksın. Senin yüzünden hayatımızı riske atarak gece at kaoşturacağız, anladınmı şimdi ne yaptığımı.
Murad hızlı adımlarla merdivenlerden inerken Melike köpekler gibi uluyordu.
-Baka Fatma al şu 2 altını önce hakkınızı helal edin sonra bu kadın bu gece sabaha kadar o odadan dışarı çıkmayacak eğer çıkarda peşimize takılırsa bunun hesabını sen verirsin bilmiş ol!
-Aman beyzadem siz yeterki emredin değil oradan çıkmak bu handan haberim olmadan kuş bile uçamaz siz merak etmeyin yolunuz açık olsun güle güle gidin...
-Ali her şey hazırmı ?
-Evet abi her şey tastamam hazır iki Arap atlarla birlikte kapının önünde bizi bekliyorlar.
-Güzel hadi davran bakalım nasıl olsa ay ışığında atlar yolu iyi bilirler.
Dört atlı handan çıkar çıkmaz atlarını tırısa kaldırıp gözden kaybolup gittiler.Melike kapıları tekmeliyor avazı çıktığı kadar yardım edin diye bağırıyordu.
***
Çölün bir ucunda Medine Sultan diğer ucunda Murad Ali ve iki asker birbirlerinden habersiz ilerliyorlardı.Medine çadırının önündeki nöbetçi ile sohbet ederken ay da tam batmak üzere kaybolup giderken,
-Sultanın gece yarısını çoktan geçti neden uyumuyorsun?
-İçimde bir sıkıntı var, sanki bu gece bir şeyler olacakmış gibi bu yüzden gözlerime uyku gelmiyor.
-Hiç bir şey olmaz Sultanım siz merak etmeyin sizin için canımızı kanımızı seve seve veririz bundan şüphe etmeyin.
-Bilmezmiyim eğer sizler olmasaydınız ben bu gün şehliğin varisi olmayı kabul etmezdim.Halkımın sevgisi beni buna mecbur bıraktı.
-Af buyurun Sultanım sormadan edemeyeceğim Ükenden daha çokmu sevmiştiniz eşinizi.
-Evet o eş değil sanki benim içimdeki kalbim ruhum kanım herşeyimdi ama sen anlamazsın bu sevgiyi ne kadar çok seversen o kadarda hassas oluyorsun.
-İnşallah sağ selim kavuşursun Sultanım sabah ola hayır ola.
Medine nöbetçi ile sohbeti bırakıp dışarı çıktı çadırların arasında gezerken sanki bir çift höz kendisini takip ediyordu, birden geri dönüp
yakut gibi parlayan göze doğru;
-Olduğun yerde dur sen kimsin?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
32.BÖLÜM
-Siz ne yapmak istiyorsunuz bütün bunları neden yapıyorsun biz insanız ve müslümanız dinimiz size karşı bizi Allaha sığınarak korur, siz lanetlenmiş şeytan ırkındansınız her ne kadar şimdi karşımda genç ve güzel bir kız olarak dursanda aslında her kılığa girebilen insanları aldatıp baştan çıkaran ve günah işlmemize vesile olan yaratıklarsınız.
-Ben sadece görevimi yapıyorum insanoğlusun ama senin kocan ablamı sevdi ve evlendi unuttunmu!
- Ben Veldanla konuşayım sen zahiri görüntüler icat edip askerimin ve benim moralimi bozmaktan vazgeç.
-Buna karar verecek olan Veldan sen değilsin.
-Ölsemde bütün askerlerimi kaybetsemde Muradla konuşarak bu rezilliğe bir son vereceğim beni hiç bir kuvvet yolundan döndüremez o kuzularımın babasıdır asla benden ve yavrularından vazgeçmez bunuda böyle bilesin...!
-Abla...
-Geldim kardeşim. Sen eve dön Asude.
-Hoşcakal Medine Sultan sen ile tanışmak güzeldi bana bariz aşk sahneleri izlettin teşekkür ederim.
-O aşk sahneleri gerçek değil Asude sakın benim düştüğüm sapkınlığın içine düşüp de bir insanoğluna gönül verme.
-Çok tatlı seviştin ama abla.
-Sana bunun sırrını bir gün söylerim seviştiğin erkek ne bizim erkekler gibi nede insanoğlunun erkeklerine benzer o bambaşka bir erkek eğer öyle olmasaydı ben kendimi ona teslim edermiydim.
-Haklısın abla eniştem gerçekten üstün bir ırkın temsilcisi gibi her yönü ile sana layıkmış bunu gördüm ve inandım.
-Medine bu konuşmaları duymadı bile şaşkın şaşkın bakarken birden Asudenin yerini Veldan almıştı.
-Neden çıktın Sahra Çölüne Medine Sultanım?
-Muradı merak ettim onu bulmalıyım gönderdiğim beş adamımdan haber alamayınca çok kötü oldum sen neden önüme çıktın Veldan.
-Sen Muradı bulup ne yapacaksın, Murad yeni evlendi haberin yokmu buradan kurtarıp götürdüğü Ayşeyi koynuna aldı.
-Bunu bu gece kardeşin ayan beyan gösterdi.
-O şimdi buraya geliyor bundan da haberin varmı?
-Bende ona gidiyorum inşallah bir handa karşı karşıya geliriz.
-Bu yüzdenmi seçtin Sahra Çölünü.
-Çöl yolu en az bir ay kısaltıyor ben bu yüzden seçtim Sahra çölünü Murad da bu yolu seçecektir çünkü çocuklarımız uzun bir müddet kayboldu ona haber gönderdim ama habercilerin ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
-Seninle açık konuşacağım ve bir tek şartım var kabul edeceksin ancak bu şekilde bu çölden çıkabilirsin.
-Ölürümde kabul etmem Veldan benim iki yavrum geri geldi ama hala endişe içindeyim.
-Bak Sultan eğer şartımı kabul etmezsen çocuklarını ve kocanı bir daha ilelebet görmeyeceksin.
-Beni tehditmi ediyorsun eğer böyle bir şey yaparsan taş üstünde taş bırakmam bütün Arap Yarımadasını buraya yığarım bilesin.
-Gülünç olma Sultaım istersen Osmanlı Ordusunuda al gel değişen hiç bir şey olmaz.
-Ben seni nasıl ve kimin değiştireceğini biliyorum Veldan kendine çok güveniyorsun demek.
-Beni sadece Ulu Yezit ve kocam Murad değiştirir sende bunu biliyormusun.
-Muradı bulacağım ve bütün bu çirkinlikleri anlatacağım.
-Bulacaksın elbet buna izin vereceğim ama bulduğun gece benim olacak ve bir daha koynumdan hiç çıkmayacak.
-Murad sana asla inanmaz bunu yapmak için iki yavrumu sakın pazarlık konusu yapayım deme.
-Çok iyi bildin ya çocukların yada Murad şimdi karar ver ve beni daha fazla kızdırma.
-Buna Murad karar versin onu bulmalıyım ve birlikte karar vermeliyiz bu senin dediğin gibi tektaraflı olmaz bana şimdi ruhsat ver yoluma devam edeyim ve Murada ulaşayım.
-Muradı bir handa hemde en yakın handa bulacaksın zaten oldukça oyalandı Keseğin Hanında senin eski kuman olacak birisi vardı yanında onunla gönül eğlemek isteseydi asla affetmeyecektim ama ona direndi ve en sonunda ona güzel bir ders verip handan ayrıldı.
-Kim o?
Haticenin büyük ablası Melike ile az oynaşmamıştı vaktiyle ama şimdi aynı handa birlikte olmaktan kaçındı.
-Murad harama bakmaz daha anlamadınmı sen.
-Evet ama sanırım çocuklarının kaybolması onu çok etkiledi de bu yüzden koskoca bir hazineyi bile gözardı edip Melikeden kurtuldu.
-Ne hazinesi bu yinemi altın işleri?
-Melike evlenmiş ve evlendiği sümsüğün babası gençken bir yerden oldukça yüklü altın aşırıp saklamış şimdi aşırı yaşlandığı içinde bunamış ve yerini birtürlü bilmiyor bunu koz olarak kullandı Melike ama başarılı olamadı.
-Odamı kendini Muradın koynuna girmek için bu yolları denedi.
-Evet denedi ama başarılı olamadı elini bile sürmediği için bende asla karışmadım.
-Çocuklarımın kaybolduğunu kimden öğrendi?
-Gönderdiği beş süvarinin üçü yolda telef oldular ikisinide ölümden Murad kurtardı uzun hikaye ama gönderdiğin nameyi Nurada ulaştırmayı başardılar.
-Demek Murad bunun için Sahra Çölünü tercih etti.
-Evet aynen bunun için geliyor ve çok kısa zamanda seninle birlikte olacak.
Buna çok sevindim sağol Veldan sen iyi bir kumasın şeytanda olsan sözünde duacaksın değilmi.
-Murad benim bunu aklına koy Ulu Yezid sizin zamanla iki yıldır çektiğim acının mükafatı olarak onun aşkını bana nübah kıldı.
-Senmi kaçırdın Sara ile Poyrazı?
-O dadı bendim ve sen bunu hiç anlamadın bu arada çocuklar ile çok iyi anlaştığım için hiç anlamadılar senden ayrı kaldıklarına.
-Ben ne büyük bir acı yaşadım hiç düşünmedinmi?
-Muradı ancak bu şekilde Sahra Çölüne çekebileceğimi biliyordum ve hazırladığım planda çök iyi gitti.
-Veldan çocuklarıma sakın bir daha hata yapma onlar benim bu dünyada en değerli varlıklarımdır.
-Biliyorum Medine biliyorum ama bende kadınım ve Muraddan bende çocuk istiyorum bunada sen sakın engel olayım deme.
-Murad asla kabul etmez.
-Göreceğiz Murad bana tıpış tıpış gelecektir hemde sonsuz dek..
-Yine sihir ve büyümü yapacaksın?
-Hayır ben büyü ve sihir yapmayacağım ona kavuştuktan sonra insanoğlu olmayı kabul edeceğim buda artık seni ve şeytanları rahatsız kılmayacak.
Şartın ne peki?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
46.BÖLÜM
-Ali baksana bana.
-Veldan!
-Evet yengen Veldan, neden sabah sabah çok erken kalktın sen?
-Veldan senin ne işin var bu handa çok erken ama uyku tutmadı bütün gece sayıkladım galiba.
-Sayıklamadın Ya Ali sen gerçeği yaşadın.
-Demek düş diye avunduğum şeyler gerçekti öylemi?
-Çekinmene gerek yok ben senin yengenim eğer koynuna aldığın kızdan bahsediyorsan gerçek bir kız değildi o benim ikinci kuşak kızkardeşim Asude.
-İyi ama bütün bunlar neden niçin bu handa gerçekleşti, o kız demek sizin ırktan birisiydi az kalsın ram olacaktım Allaha sığınırım ki tam zamanında kız teslim olmayarak beni büyük bir günahtan korudu.
-Ali hepsi benim emrim altında oluştu korkacak bir şey yok onun gözü sende değil Murada idi.
-Bu ne demek? Hem kızkardeşim dedin hemde Muradla birlikte olmasına gözmü yumdun?
-Ali bizde kızkardeşler eşit özgürlüğe sahiptirler yani birisi diğerinin eşi ile münasebette bulunabilirler.
-Ne demek o senin eşin Murad, şimdi o kız yani kızkardeşin gelip Murad la tövbe tövbe...
Bende kendimi zor tuttum ama maalesef töre ve ananelerimizde eşit hakları paylaşmak vardır bu kocalar arasında olsa bile.
-Şeytan diye boşa dememişler lanetli bır ırkın temsilcisi olmandan dolayı sana acıyorum.
-Bunları bırak asıl şimdi Murad ve yanınızdaki iki asker ki onlar Medinenin kullarıydılar şimdi yoklar ortalıkta, onları bulmamız lazım.
-Nasıl olur kayıp olamazlar daha bu akşam birlikteydik.
-Sizi ayrı ayrı odalarda misafir eden kız var ya o hancı veya yardımcısı değil di o benim emirlerimi yerine getirecek olan kızkardeşim Asudeydi ama seninle birlikte olacağı yerde Muradıma göz dikince işler karıştı ve ben onu Sahra Çölüne babamın develerini gütmesi için uzaklaştırdım. Belliki Asude yine itaatsizlik etti ve iki askerle birlikte Muradı yollara düşürdü.
-Yani fitne ve fesat karıştırdı mı dersin?
-Evet tamda öyle, Ali yok buralardan gitmiş dedi ve onlarıda seni bulmaları için Sahra Çölüne gönderdi.
Ali ile Veldan konuşurken birden hanın içinde soğuk bir rüzgar oluşuverdi ve rüzgarın uğultusuna genç bir kızın kahkahaları karışınca Ali;
-Ne oluyor Veldan?
-Asude rüzgara binmiş ve emri altına almış, demek onun güçleri sandığımdan daha fazlaymış ki bunu yapan yani Askerleri ve Muradı kaçıranda Asude olduğu belli oldu.
-Ne yapabiliriz?
-Hiç bir şey yapma, ben sihir yapmak istemiyorum bütün sihir güçlerimi Muradımın 3. deneyine biriktiriyorum onu her iki dünya da da ölümsüz yapabilmek için en üst seviyeye çıkmam lazım, bunu yapmak için ya çok büyük kötülük yapmak yada çok büyük iyilik yaparak sihir kullanmadan belayı talukati yönetmem lazım.
-İyiylik tarafını seçtiğin için sağol ama şimdi Asude ne yapmaya çalışıyor ben karşı koyamazmıyım?
-Koyamazsın Ali, sen kulaklarını tıka ve gözlerini kapa ve buradan hemen uzaklaşalım sen koş ahırdaki atlardan ikisini eğerle ve kapıya getir ben Asudeyi oyalamaya çalışacağım.
Ali koşmaya çalışsada güçlü esen rüzgardan ilerlemekte zorlanıyordu.
-Asude ne yapmaya çalışıyorsun ben seni babanın yanına develeri gütmen için gönderdim ve böyle emir verdim, emrime karşımı geliyorsun?
-Evet Veldan karşı geliyorum senin emirlerin benim için bir önem taşımıyor en az bende senin kadar Muradı Sahra çölüne çekip 3.denemeyi yapmak istiyorum.
-Neee! sen çıldırdınmı bunu asla başaramazsın ben sana onunla birlikte olmana rıza gösterdim sense benden çaldığın şeylerle Ulu Yezide yaranmak, yükselmek için bütün bunları yapabileceğinimi sanıyorsun? Buna senin gücün yetmez hem babamın sözü Sahra Çölünde Yezid kadar geçerlidir sana ne o deneyin formüllerini verir nede herhangi bir tehlike karşısında kullanabileceğin bir alternatif söyler...
-Ben babamın 2. kuşak en küçük kızıyım beni çok sever ve beni asla kırmaz mutlaka Muradı Sahrada tutacağım ve istediğimi aldıktan sonra şu senin meşhur deneyi üzerinde babamında yardımı ile gerçekleştireceğim.
Bana bak Asude kötülük kartımı kullandırma bana ben Muradı ölümsüz kılmak için iyilik kartlarımla savaşacağım sen ise kötülük kartını aç dersen neye mal olursa olsun açarım ama bunun sonunu sen düşünemezsin taş üstünde taş bırakmam o "Sahra Çölünde Aşk" yapabileceğini sanıyorsan ilk işin mezarını şimdiden hazır etmelisin,...
Ali, iki atın yularını zor zabdediyordu birden azgınlaşan rüzgar atların ürkütüp Aliyi sürükleyerek kaçmaya başlamışlardı.Veldan çaresice seslendi;
-Yularlarını bırak Ali onları zabdedemezsin bırak bırak...!
Ali atların yularlarını zabdedemeyeceğini anlayınca Veldanında ikazı ile elinden bırakıverdi.İki avucundan kan sızıyordu belliki yularlar elini kesmiş olmalıydı.
-Veldan neden kaşı koymadın bak hayvanlar ürküp kaçtılar.
Asudenin sesi dahada yükselmişti;
-Şİmdi Muradı nasıl bulacaksın abla?
-Asude sabrımı zorlama bak;
Seni o rüzgar önünde sonsuza kadar bir kum tanesine çevirir ve Sahrada kaybolur gidersin, asla geride almam..
-Sende Muradı kaybedersin, yapabilirmisin Murada bu kötülüğü?
-Muradla askerleri hangi yöne gönderdin sen varya yater artık...
- Haaa hhaaa güleyimde araya gitmesin kendin remil atda görsene..
-Ulu Yezide gideceğim ben iyilik kartlarımı kullanacağıma ona söz vermiştim bu sözümü geri almak için önünde diz çökeceğim sen başka dileden anlamazsın.
-Bunu yapamazsın bütün kapıları kapattım sihirli sözü söylemeden açamazsın o zamanda sihir kullanmak zorunda kalacağın için gücünden kaybedeceksin Muradı ölümsüz yapmak için hani söz vermiştin.
-Göz göre göre kardeş kavgasına giriyorsun bunu pahalıya ödeteceğim,önce Muradı bulmam lazım sonra seninle her türlü şartlarda hesaplaşırım.
-Bana bak Veldan hiç boş yere uğraşma;Sen bulana dek ben onunla evlenirim, sevişirim baktım sen buldun o an ruhunu alırım,, bilesin...
-Şeytan!!!!...
25.BÖLÜM
Keseğin hanında Murad güç durumdaydı.Bir zamanlar baldızı olan daha sonra entrikalar üreterek koynuna girmeyi başaran Melike Muradı ikna etmek için soyunup dökünüyor Muradı verdiği sözde durması için yalvarıyordu.
"-Melike tamam seninle bu gece baş başa kalacağım bu adamların günahları yok boş yere dayak yemesinler belki dahada ileri giderler sonra silahlar konuşur,hadi ikna et adamlarıda çekilsinler."
-Neden verdiğin sözde durmuyorsun Muradım, ben senin için bak ne hallere düştüm altınları hazineyi bile senin ayaklarıyın altına attım ne olur bir kere olsun bu geceyi başbaşa geçirip aşkın zirvesine çıkalım.
-Melike sen soyun ve yatağa uzan ben azıcık dışarı çıkıp ortalığı kolaçan edeyim belki bizi bu vaziyette gören birileri baskın yapabilirler.
-İyi ama Ali ve iki hecin gibi Arap genci ne güne duruyor butaya gelen üç beş çapulcu ile başa çıkamazlarmı?
-Onların senin istemlerinden haberleri yok vurdular kafayı yatıp uyudular bir sen doğru durmayıp gece yarısını geçtiği halde zıbarıp yatmıyorsun.
-Aşkolsun Muradım bu vaziyette ben Melikenin gözüne uykumu girer üç gün üç gece sevişsek yinede uyku nedir asla gözüme girmez.
-Peki hazırlan bakalım ama bu son olacak ona göre!
-Yani bveni yanına almayacakmısın oysa koskoca bir defineyi elimle sana vermek için çaba gösteriyorum ne olur Muradım beni yanında götür.
-Melike ben Medinenin ülkesine gideceğim Medine Sultanın başı dertte kızım ve oğlum kaybolmuş bak kaç gün oldu burada vakit kaybettiriyorsun sen bana oysa derhal Sahra Çölünü aşıp Medinenin ülkesine ulaşmam lazım.
Murad kapıya doğru yürürken Melike aceleyle soyunup dükülmeye başlamıştı.
-Çırayı içine çek ben hemen dönerim sakın uyuma.
-Tamam çekeri ama neden uyuyacakmışım sakın yanlış yapma Muradım.
-Yok korkma ben vertdiğim her sözde duruurm beni iyi bilirsin sen.
-Tamam sana güveniyorum bak gözlerime ne derler biliyormusun?
-Ne derlermiş?
-Çok gecikme hemen gel diyorlar.
-Bekle beni dışarısını kolaçan edeceğim belki kırata da bakarım yarın yola çıkacağız hayvanı çok ihmal ettim.
Murad hızlı adımlarla sofunun arkasındaki odaların birinin kapısına doğru gitti.
Demir kapıyı bir iki kere tıklattıktan sonra;
Yavaşca açılan kapının arkasında elinde çırayla Ali belirmişti.
Ali biraz dışarı gelde konuşalım senin ile.
Elindeki çırayı yerine bırakan Ali dışarı çıkıp;
-Buyur Murad abi ne oldu yine bir olaymı var yoksa?
Olayın büyüğü şu anda başımda Alim Melike şeytani dürtülerin etkisinde asla baştan savamadım.
-Ne yapalım abi şimdi bize ne dersin?
-Kaldır şu bizim Arapları bu kızı ne yapar ne edersiniz bilmem ama bu handan hemen sessizce uzaklaştırn ve yarına kadar hiç sesi sedası çıkmasın kimseyle konuşmasın yine velveleye verebilir ortalığı.
-Melike senin odandamı abi?
-Evet aşk delisi şimdi çırılçıplak beni bekler yatağımda.
-Savabını alırdın be abi çok fazla bir şey istememiş bizim sabıkalı baldız.
-Dırdır etme Ali şimdi sırası değil bizim hemen bu handan uzaklaşmamız lazım unuttunmu çocuklarım kayıp.
-Şaka söyledim abi tabi nasıl istersen biz onu bir çuvala koyar hancı kızı uyandırır onu bir kaç gün bırakmayacak şekilde bir kaç altın karşılığında teslim ederiz.
-İyi ama onu bu halde Araplar görmesin ar namus haya derlerki Türkler böyle böyle..
- O zaman ben hancı kızı kaldırıp yalnız yaparım sen merak etme.
Çırayı yakmadan sessizce sokul ve hancı kızın verdiği çarşafa sar sonra sucuk gibi sıkı sıkı sarıp vur omuzuna hemen kimsenin haberi olmadan uzaklaştır.Kıza bir kaç altın ver ve bu emaneti ne pahasına olursa olsun biz buradan uzaklaşana kadar dışarı çıkmaması için sıkı sıkı tembihte bulun.
Ali hemen her akşam yenmek yedikleri sofunun yanındaki ahçı evinde kalan yere yöneldi ve hancı kızı uyandırıp;
-Baka bacı al şunları sana çok küçük ama kimsenin duymasını istemediğimiz bir iş vereceğim.
-Nedir beyzadem?
-Şu sizin hanın eski sahibesi Melike var ya,
-He burada olmadık yere milleti ayaklandırdı sonra Murad Efe onu ikna etmişti.
-He ya şimdi biz bu kızdan hemen kurtulmalıyız define altın falan derken iki gün boşa geçti senin yardımınla şimdi onu bir gizli odaya hapsedip kapıyı üzerine kilitleyelim biz sabah erken gideriz sen daha sonra salıverirsin.
-Şimdi nerede?
-Murad abinin odasında, sen bir çarşaf ve urgan al onu birlikte sarıp sarmayalım kimseye ses ettirmeden hazır ettiğin gizli bir odan vardır oraya kapatalım olsun bitsin.
Tama abi hemen hazırlarım sen azıcık bekle hele.
-Hancı kız avucundaki iki altına bakıp havalara uçuyordu bu kısmet nereden çıkmıştı böyle gece yarısı.
Ali ile birlikte Muradın odasına geldiklerinde gözlerine inanamadılar...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
35.BÖLÜM
Altın kolyelerle süslü göğüsleri, boynunun üstüne dökülüvermiş ipek gibi göz kamaştıran altın sarısı saçları,, Altından yapılmış elmas taşlar ve pırlantalarla bezenmiş incecik belini saran şık kemeri, yerlerde sürünen ipekten daha parlak ince geceliği, arzuyla gülümseyen dudaklar ve pırlanta ile işlenmiş elmas yüzüklerle donanmış parmakları ile tıpkı bir peri kızını andırıyordu. Elindeki buhurdanlıktan öyle bir koku yayılıyordu ki Muradın ağzı açık kalmış ve "Bu ne böyle"... "Aman Allahımmm...!" demekten kendini alamamıştı.
-Firuze senmisin aman Tanrım gözlerime inanamıyorum bu ne güzellik böyle hayatımda hiç görmediğim nefis bir koku var odada... Nedir bütün bunların hikmeti?
-Ey Sevgili Murad Efe; Her şey senin için hazırlandı her bir zerremin senin olması için düzenlendi eğer sen kabul edersen senin helalin olarak sonsuza dek sana vereceğim kendimi ama bu elimdeki buhurdanlık sıradan bir buhurdanlık değil,...
Sana kim olduğumu söylemeden önce ben sınıf değiştireceğim.Doğrudan Müslüman olamıyorum beni hep böyle görecek ve hep böyle genç ve güzel bir kız olarak her gece koynuma gireceksin.
Ne dersin bu teklifime?
Elindeki buhurdanlığı düz bir sutun üzerine koyduktan sonra dili tutulan Muradın ellerini tutup;
-Hamam mı istersin yemekmi?
-Şeyy galiba ben hiç bir şey istemem sadece bütün bu olup bitenler karşısında şaşkınım her şeyi açıkça bana anlatırmısın.
-Anlatacağım ama önce söz ver bu gece ve bir kaç gece burada kalacağız hamama birlikte gidip yunup yıkanacağız ve kutsal suyla nikahımız kıyıldıktan sonra sana teslim olacağım.
Murad sanki her şeyi unutmuş biranda buhurdanlıktan yayılan dumanında etkisiyle sarhoş olmuştu.
Firuzenin mermer sutunun üstüne koyduğu buhurdanlıktan çıkan koku giderek Muradı başka başka duygulara sürüklemeye başlamıştı. Eliyle boynundaki hamaylısını tuttu ve "Allahım sana sığınırım bu insan değil" dediğini hatırlıyordu.
Firuze gülümseyerek Muradın dizinin dibine oturup ellerini eline alarak yalvarmaya ve öpüp koklamaya başlamıştı.
Sihirli bir duman çıkıyordu buhurdanlıktan, ateşin yandığı yerde bir çift göz sanki Muradı gözetliyor gibiydi...
Bakire Meryem Anayı tasvir eden bu kutsal Buhurdanın üstteki tutamacı tanrısallığa, küçük kubbesi gök kubbesine; yukarıdaki kubbeyi aşağıdaki ateşin bırakıldığı kısım ile bağlayan üç zincir de kutsal ruha işaret etmekteydi. Bu zincirlere bağlı olan dokuz ufak çıngırak ise meleklerin dokuz sınıfını sembolize ediyordu. Yukarıdaki kubbeyi, aşağıdaki kubbeye bağlayan ortadaki zincir ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’e işaret etmekteydi. Bu orta zincire bağlı olan üç küçük çıngırak ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’in aynı kökenden olduğunun bir göstergesidir. Ateşin bırakıldığı kısma gelince yanan kor ateş parçası İsa Mesih’i karnında taşıyan ve bundan etkilenmeyip yanmayan bakire Meryem Ana’ya işaret etmektedir. Ateşin üzerine konulan buhur ise kutsallığa, buhurun etrafa yaydığı güzel koku da İsa Mesih’in tanrısal öğretileriyle günahın kötü kokusunu yok ettiğine işarettir.
Bunu taşıyan Firuze İsanın göğe yükselmesini tasvir ettiği için bu kadar güzellikte ölümsüz bakire olarak vasıflandırılmıştı.
Bütün bunları Firuze bir bir anlattı ama Murad ne anlıyor nede konuşabiliyordu. Firuze daha fazla bekleyemedi hemen odanın pervazlarını açıp odanın içini havalandırdı. Muradı öperek uyandırmaya çalıştıysa da Muradın gözleri sık sık kapanıyor ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
-Şimdi geçer bak söndürdüm. Buhurdanlıktan artık tütsü çıkmıyor sen her şeyi anladın?
-Sen kimsin?
-Kim olduğum önemli değil ben bir Hiristiyanım sense bir Müslümansın ortak noktamız eskilere dayanır.
Ne yapmak istiyorsun? Bana birşeyler oldu kalkamıyorum?
-Dinlen Murad sana demiştim bir gecede bu iş bitmez diye.
-Su verirmisin.
Cam sürahi içinde billur gibi bir bardağa su koydu ve Murad kana kana içince;
-Senin ismin neydi?
-Firuze demiştim unuttunmu?
-Seni tanımıyorum sen gerçekten insanmısın?
-Evet insanım ailem ve ben Hiristiyanız ve bu hanı gizledik hiç kimse bu kadar bana yakın olmadı ve hiç kimse yüzümü bile görmedi.
-Ben neden buradayım bana neden yakınlaştın?
-Yarın sabah hiç bir şeyin kalmaz,Kutsal Meryam Ananın buhurdanlığı bizim elimizde onu sadece çok özel anlar için bir kaç kere kullandım ve bu senin içinde özeldi biraz sakinleşince anlarsın her şeyi.
Muradın beyninin içindeki her şey biranda sanki silinmişti ne Medine Sultan nede arkadaşları ve çocukları kalmıştı aklında her şey biranda sonsuzluğa uçup gitmişti tıpkı İsa Mesih gibi...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
34.BÖLÜM
-Nedir imkansız olan Firuze, gelmek bizden göndermek sizden mi yoksa?
-Göndermemek isteyende kim, asıl sorun sizin gitmek istememenizden olacak Efem.
-Demek burası gerçek bir dinlenme ve eğlence yeri o zaman bizim için bu önemli değil asıl önemli olan çok acil dinlenip yola çıkmamız gerekecek. Hizmet ve göstereceğiniz ilgi için sağolun gerekli bahşişi fazlasıyla veririm bilesin.
-Bu gece benimle kalacaksın!
-Odamı göster pencereleri aç temiz hava girsin içeri atlarımıza ve arkadaşlarıma iyi bakılsın rahat etsinler başka hiç bir şey istemem.
Firuze kaş altından gülümseyip alaycı bir tavırla;
-Demek beni reddediyorsun ama sonra pişman olmayasın en güzel geceyi birlikte geçirmemizde ne gibi bir mahsur var?
-İyi ama bu gece dinlenmek için buraya geldik, iyice dinlenip Sahra Çölüne çıkacağız o yerlerden geçmek için kuvvetli ve dinç olmak lazım, senin ile başbaşa vakit geçirmeyi bende isterim ama bu doğanın kanunlarına göre zarar verir bedenime..
-Nelerde biliyorsun sen ilim tahsil yapmış birine benziyorsun, yoksa yanılıyormuyum?
-Hayat felsefem oldukça geniştir öyle böyle bir hayat sürerek çapulcular gibi amaçsız yaşamadım sana demiştim Arap Şeyhliğinin tek sahibesi Sultanla evliyim.
-Ne çok cariyeleriniz vardır kimbilir sizinle olmak isteyenlerin sayısı ne kadar çoktur ama siz sadece Sultan hanımlamı yetiniyorsunuz yoksa?
-Şimdi sayarsam evlendiğim kadınlarımı sabah olur en iyisi sen şu odayı bir güzel havalandır ve yemeğimide getir bir an önce yatıp dinlenmek istiyorum.
-Yemekten önce hamama gireceksin misler gibi yun yıkan ve temizlen bende size güzel bir kese atayım, Çölde yıkanma fırsatın olmayacaktır, Prensesine misler gibi kokular sürünüp çıkarsın.
-Biz aynı hamamı kullanabiliriz ayrı ayrı zahmet etmeyin dört erkek girer yıkanırız hem birbirimizede kendimiz kese atabiliriz..
-Uff be adam çok kabasın benim gibi güzel bir kızı neden yanında görmek istemezsin yoksaa?
-Evet istemem nedeni ise bu güne kadar hangi kadınla tanıştıysam o handan evlenip çıktım artık buna bir dur deme zamanı geldi.
-Bu böyle olmayacak gibi en iyisi sen hemen yemeğini zıklanda çek başına yorganı uyu...!
-Şimdi de sen kabalaştın peki dediğin olsun hadi bakalım önce hamamı hazırla sonrada yemeğimi...
-Diğer arkadaşlarınada aynı muamele edilsinmi?
-Ayrı gayri olmaz ama sadece biri var adı Ali o Türk tür diğer iki siyahi olan ise Araptır kendilerinin rızası olursa olur olmazsa zorlamayın hatta hiç duyurmayın yemeklerini yedikten sonra hemen yatıp dinlensinler onlar benim kadar Çöle dayanıklı değillerdir..
-Tamam Efem ben çıkıyorum sen önce buraya bir yerleş ben az sonra dönerim.
Kapı üç kere tıkırdadı, Firuze kapıdan içeri süzülürken Muradın hayretten ağzı açık kalakalmıştı.
Bu ne böyle... aman Allahımmm...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
12.BÖLÜM
Fatma atına atladığı gibi handan yukarı doğru giden yola sürdü. Çok geçmeden köye varmıştı zaten köyde han için uzak sayılmaz sadece köy çıkışına kurulmuş bir yerdi.
"Bu kızı bilse bile Hacer Karısı bilir"
Doğruca atını köyde laf ebeliği yapan oğlanlara kız ayarlayan çocuğu olmayanlara büyü yapan her şeyden haberdar olan Hacerin evine sürdü.
Çok geçmeden çift kanatlı eski pancurlu evin kapısı gıcırdayarak açıldı.
-Hacer abla!
-Ne oldu kız?
-Ablam benim çok önemli bir şey soracağım sana.
Fatma kız ben parasız iş yapmam bilesin.
-Tamam ablam eğer istediklerini bulursan beş mecidiye verecekler sana.
-Peşin peşin alırım bak ona göre.
-Tamam Hacer abla şu bizim hanı satan kızlardan hangisi burada?
Hatcenin ölümüne sebep oldu hınzır kız o burada şu senin Deli Yusufun oğlu varya akıldan noksan onunla evlendi.Dediklerine göre, tövbe tövbe..
Adı Melike değilmiydi?
-He ya Melike ne olacak neden arıyorlar o şıllığı?
-Bilmem abla ama hana bir yiğit er kişi geldi ilk sorduğu onlar oldu galiba Hatçe ve Melike ile dost hayatı yaşamış.
-Kız zenginmi bu adam?
-Zenginlikte sözmü ama seni alacak değil gencecik adam.
-Onu demek istemedim cahil bu kız eğer onun yanında gıymatlıysa çok para verir.
-İki altın dedi han ücretide zaar içinde.
-Birisini alırım değilse yemin olsun yerini demem.
-Denin bile Deli Yusufun oğlunun evini bulmak o kadar zor değil.
-Kız ver şu beş mecidiyeyi sözünde dur bak sonra bir daha bana işin düşerse şu kapıdan giremezsin.
-Dur Hacer abla ses verme hemen ben ağzını bir arayayım bakalım ne kadar çok koparırsam sanada çok vereceğim söz. Sen şimdi benden haber bekle bu arada Deli Yusufun oğlunuda iyice bir araştır Melikeyle arası nasıl eğer iyi ise gönüllü gelmez araları bozuksa koşa koşa gelir değilmi?
-Get kız o kafası sakatı ne için aldığını söylesem küçük dilini yutarsın kim ne etsin sümüğünü silemeyen oğlanı.
-Bilmem ama neden almış çok güzel dersin Melikeden için?
-Söylenenlere bakılırsa Deli Yusuf buralarda yaşamış zengin bir ermeninin altınlarını çalmış ama sakladığı yeri unutmuş bir türlü bulamadılar Melike size hanı sattıktan sonra bacısı fazla yaşamadı kızı ince ağrıya uğratmış dediklerine göre hanı çalıştırırken çok eziyet etmiş kıza şu aşağı köyün ebesinden çocuk düşürmek için ilaç almış bacısı bebeği düşürmüş ama bu arada çok vermiş ilacı kız yataktan birdaha kalkamamış sonra tek başına başedemeyip sattı size o hanı.
-He ya sattılar ikiside parmak bastılar muhtarın yazdığı şeye.
--Kırk altın bu kızım yedirirmi fettan kız allem edip kallem edip Hatceyi bile bile öldürdü.
-İyi ama bunu duyarsa adam çok kızacak.
-Sende deme,dilin kemiği yokya.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
4.BÖLÜM
Yeni gelin Ayşe tam bir Yörük kanı taşıyordu. Ateşliydi, Muradın başını döndürecek kadar güzelleşmiş her gün yunup yıkanıp saçlarını tarayıp kokular süründüğü gibi azıcık vakit buldu mu ata atladığı gibi yaylalarda sağım yapan kadınların yardımına koşuyordu. Bütün köy halkı Ayşe’yi çok sevmişti Ayşe’yi Emine de sevmiş asla kuma gözü ile bakmamış iki bacı gibi anlaşıyorlardı.
Murad köyde pek durmuyor ara sıra dağlara çıkıp hem avlanıyor hem de köyün selameti için Ali ile sık sık bir araya gelip köy okulu köy camisi ve köye gelen suyun dağıtımı ile yakından ilgileniyordu.
Muhtar her şeyi Murada sorar onun onayı olmadan fazla bir iş tutmazdı. Murad bir gün Muhtara;
-Muhtar emmi ben bugün varım yarın yokum diyeceksin ki bende yaşlıyım bugün varım yarın yokum. Evet Devlet baki toprak baki bizler gelir geçeriz sende yapacağın işlerde fazla danışma bana kendi iradeni kullan her zaman kendin ve ihtiyar heyeti karar veresiniz ben belki bir gün çeker bir başka yere giderim.
-Aman oğlum ne dersin sen geldin geleli köye huzur geldi ipsiz sapsızların tefi geçti her kez edebinde evinde erinde çocuğunda aşında işinde böyle bir düzeni ben bu yaşa geldim görmedim senin sayende her şey çok güzel oldu.
-Bende bu minval üzere derim ki bütün bu yapılan iyi işlerde senin onayın olsun ve artık halkımız bunu böyle bilsin ben sıkılıyorum sana defalarca söyledim asıl nikahlı eşim Medine Arap Emirliğinde oğlum ve kızımda orada artık onları da ziyaret etmek istiyorum yokluğumu inşallah aratmazsın.
-Aman oğul ne gitmesi sen gidersen ben ne yaparım.
-Gerekli harcamalar için para ve altın var sandığımızda bunu da sen idare ediyorsun köy sandığı sana emanet gerektiği yerde kullanırsın.
-Sen olmadan elimi sürmem.
-Yok be Muhtar emmi öyle deme köy bakidir baki kalacak sende olmasan bende olmasam bu köy yaşayacaktır.
-İnşallah oğul inşallah ama yine de sen gelmeden önce ne tertip vardı nede düzen sen geldin her şey yerli yerine oturdu.
-Laf oldukça uzadı Muhtar ben kalkayım Ayşe Gelin atla yaylaya gitmişti gelip gelmediğine bir bakayım.
-Allah tutuğunuzu altın etsin oğlum gelinde pek maharetli maşallah.
-Nede olsa Yörük Kızı emmi.
-He ya Yörük kızı emme bizimkilere taş çıkartır maşallahı var.
Sağıma giden kadınlar eşeklerini hızlı sürmek için kullandıkları değneğin ters tarafı ile hayvanları ikide bir vurup biran önce köye Murada olup biteni anlatmak için gayret ediyorlardı.
Murad Muhtarın yanından ayrılırken köy girişindeki yoldan çığlık üstüne çığlıklar geliyordu.
-Murad Efemmm!
-Yetişşş!
"Allah Allah ne oldu bu kadınlara kötü bir şeymi var yoksa"
En önde eşeğini at gibi koşturan kadın Muradı görür görmez kendini atarcasına eşeğinden inip;
-Ağam yetiş yetiş!
-Ne oldu bacı bir şeymi oldu nedir bu telaşın?
-Neler olmadı ki ağam neler olmadı.
-De hele de vakit kaybettirme.
Kadın saçlarını yolarak anlatmaya başlayınca diğer kadınlarda yetişip bağırıp çağırmaya saçlarını yolarak ağlamaya başlamışlardı.
-Ayşe Gelin gittiiii...!
-Ne oldu Ayşe’ye nereye gitti...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
8.BÖLÜM
Emine ve Ayşe birbirlerine sarmaş dolaş olurken Murad koynundan Medinenin gönderdiği mektubun mührünü söküp içinden okumaya başladı.Mektup Arapça yazılmıştı, kimsenin dikkatini çekmedi ama okudukça Muradın nevli değişiyor sinirden yumruklarını sıkarak yeniden yeniden bir daha okuyordu.
Yazılan Namenin içeriği şöyle yazılmıştı:
Sevgili Emirim
Yalnız Efem Murad Hanım.
"" Hz.Muhammet ve Habip otuz beş nefer sahabinin duası ve sevgisi üzerine olsun
Ben Mahbuben Medine Sultan
Çok naçar ve biçaresiz durumdayım.Ne asker ne Ulema nede en büyük Din aAlimleri çözemediler sorunumu.
Sana başvurmak durumunda kaldım, en tabi hakkın bunları bilmek zaten senden başkası bu beladan bizi kurtaramaz.
Oğlumuz Poyraz ve Kızımız Sahra Sultan kaçırıldı.
Ne bir gören ne bir duyan nede belirgin bir iz bile yok, çocuklarla yeni bir dadı ilgileniyordu çok iyi bir kızdı bütün aramalarımıza rağmen kızda ortadan kayboldu.Çok bilgili her dili rahatça konuşabilen güzeller güzeli bir kızdı.
Karış karış Arap Yarımadasını aradılar Sahra çölünü taradılar hiç bir yerde izlerine bile rastlanılmadı.
Ey Mahbubem; Beş adamım ile bu nağmeyi sana gönderiyorum alır almaz elin kanda da olsa hemen buraya avdet etmeni dilerim""
Mahbuben
Medine Sultan
Emirliğin tuğrası vurulu mektubu okuduktan sonra Muradın kolları yanıbaşına düşüvermişti.
Emine koluna girip:
Murad kötü bir habermi gedi?
-Evet Eminem haberki ne haber keşke orada bırakmasaydım yavrularımı.
-Murad korkutuyorsun beni ne oldu kuzularımıza?
-Kaçırılmış Eminem, kaçırılmış Medine orduyu seferber etmiş ama kimse ne görmüş nede nerede olduğunu bilen birisi çıkmış.
-Yaa! Sahra ve Poyraz Han şimdi kayıplarmı?
-Mektupta öyle diyor ben sabah hemen yola çıkacağım gerekli tedarike başlayın.
-Kiminle gideceksin koskoca ordu bulamamış sen nasıl bulacaksın Murad burada da ben yapayalnız ne yaparım oğlun Yavuz baksana beş yaşında aklı her bir şeye eriyor baba diye seni özlemeyecekmi?
-Hayır Eminem hayır ben çocuklarımın uğruna ölürüm Yavuz şimdilik burada emniyette
gidip kızımla küçük oğlumu kurtarmam lazım Medine biçere, birde onu düşün iki yavrusu kayıp durumda kimbilir şimdi nasıl acı çekiyordur.
-Bizi götürmeyeceksen Ali Kardeşimi al yanına yapayalnız o çöllerde bir başına ölsen ölünü bulan olmaz can yoldaşın olur onuda al yanına inat etme kurban olayım.
Ali yalvaran gözlerle Murada bakarak;
Abi; Ne olur benide yanına al anca beraber kanca beraber Emine Bacımna Ayşe Bacıma Yavuza ve GülFigana Muhtar emmi göz kulak olur gözümüz arkada değil.
-Peki Ali hadi git bu geceyi Gülfiganla birlikte geçir sabah güneş doğmadan birlikte iki yoldaşıda yanımıza alarak çıkalım.
Emine boynuna sarılıp "Ben hemen temiz çamaşır ve yolluk hazırlayayım"
İçin rahat etsin Emine Ayşe geline ve Gülfigana yavuzumuza göz kulak ol.
Şafak yakındı Murad yıkandı temiz giysilerini gıydi en iyi mavzerini kınından çıkardı yağladı ve diğer altıpatlar ve kamasını kıratın heybesine yerleştirdi ve İki Arap ve Aliyi de yanına alarak atlarını Toroslardan Arap topraklarına doğru sürdüler...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
7.BÖLÜM
Ali ve onunla birlikte olan arkadaşları hemen atlarını geri köye sürdüler.Mutlaka bu haydutlar köy girişindeki Kuş Geçmez mağaralarında saklanıp Murada Arapın birini göndererek tuzak kuracaklarını düşünmüştü Ali. Alinin düşündükleri doğru çıkmıştı,haydutlar önce sağım yapılan yaylanın obalarının bulunduğu yere varmışlar sonra Ayşeyi sıkıştırıp Muradı buraya Arabın birini göndererek getirtmek için plan kurmuşlardı.
-Atlarından inmeden pis kılıklı Üse denen adam:
-Durun şimdi şu kadını yaklaştırın bana.
Hemen Ayşenin atını Üsenin atının yanına getirdiler.
-Baka kadın şimdi kocan olacak adam köyde ise seni ona teslim edelim emme önce istediklerimizi vereceksin şu Araplardan birini salıp çağırt gelsin gelirken senin vaadettiğin bir teneke dolusu altınıda getirmeyi ihmal etmesin, ver bakalım şu yaşmağını da iyice inansın senin olduğuna.
Ayşe yaşmağını gönülsüzde olsa çıkarıp uzattı. Sen Uzun Karaoğlan şimdi git kimden ne getirdiysen bizim elimizde olduğunu söyle ve deki bir teneke dolusu altın isterler oldukça kalabalıklar kadınında ellerinde tutuluyor sakın adam toplayıp gelmesin yoksa karısını ve buradaki şu arkadaşını tavşan gibi vurup gebertiriz. Anladın mı eğer anladınsa hadi hızlıca git ve güneş batarken buraya tek başına gelsin sen yanında ol ve obada beklediğimizi söyle.
Sahip denen Arap yaşmağı koynuna koyup Ayşenin tarif ettiği yoldan aşağıya sürdü atını.
-Hadi arkadaşlar ne olur ne olmaz biz buradan çıkalım bakın şu yamaçta bir dağ var eteklerinde de siper alınacak küçük mağara kapıları görünüyor oraya yerleşelim bakarsınız kalabalık gelmeye kalkarlar çalarız kurşunu daha olmadı arka taraftan dolanır kaçarız.
-Hiç çekinmen Murad Efe yalınız gelecek ve sizin istediğiniz altınları verecektir o hiç bir zaman kadınını başkasının elinde koymaz.
-Göreceğiz güzel kadın dediğin gibi olsun değilse pekte tazeymişsin erine doyamadan buradakilerin birisinin avradı oluverirsin.
Ayşe okkalı bir tükürük savurdu yere;
-Ölürüm de saçımın kılına dahi değdirtmem ben koskoca bu dağların Yalnız Efesi Muradın kadını ve Kara çadırın Yörük Ağası Derman Beyin kızı olurum, ne haddinize bana ilişmek dünyayı başınıza yıkarım sonra.
Oradakiler kasıklarına basa basa güldüler;
-Emmede yüksekten uçtun be eksik etek demek hepimizin hakkından gelirsin öylemi.
Ayşe sustu, kafilede karşı dağın yamaçlarındaki küçük mağaramsı oluşmuş yere doğru hareket etti. Burası gerçekten korunaklı bir yerdi sırtlarını mağaraya dayadılar mı aşağıdan kim gelirse gelsin keklik gibi avlanabilirdi. Kuş Uçmaz tepeleri zaten eşkiyaların Murad gelmeden önceki yayla evleri gibi bir yerdi, yayladan koyun keçi tavuk yağ yumurta gibi yiyecekleri alıp burada bir kaç gün kalırlar sonra yine Toros Dağlarına çıkarlardı.
Murad köye eşkiyalardan yarım gün önce dönmüş hemen Muhtarı bulup durumu anlatmış,
Muhtar hemen bekçiye ve köydeki eli silah tutan bir kaç genci de görevlendirip Emine ve Yavuzun emniyeti için evi gözetim altına aldırtmıştı.
Arap köye girerken etrafını silahlı bir kaç genç çevirmişti.
-Dur bakalım ahbap destursuz nereye gidiyorsun?
-Murad Efeyi bulacağım çok önemlidir.
-Ne yapacaksın Murad Efeyi görüp de?
-Karısından haber getirdim hemen beni ona götürün.
-İyi o zaman hemen sür atını şu Muhtarlığın oraya biz Efeye haber ederiz.
Arap atından inerken gürültüyü duyan Murad dışarı fırlamıştı.
-Ne oluyor kimmiş bu Arap?
-Seni arıyor Murad Efe Ayşe bacımızdan haber getirmiş.
-Gel içeri gir de konuş neden kaçırdınız karımı?
-Biz kaçırmadık ya Emir Hazretleri.
-Siz Medine nin ülkesinden mi geliyorsunuz?
-Evet Emir Hazretleri.
Murada Medine nin yanında bütün Arap Halki Emir diye saygıyla anarlardı O zaten Medinenin istemiyle Emirliğin başına getirilmiş ama Murad kabul etmemişti.
-Siz dışarı çıkın çocuklar tamam ben bu Arap arkadaşı biliyorum Medine Sultanın yanından geliyor ama Ayşe ile ne ilgisi var onunla yalınız konuşacağım. Ayak üstü soru yağmuruna tutmuştu Arap gencini.
Sahip adındaki Arap koynundan Ayşenin yaşmağını çıkarıp uzattı.
Hareminizin kadını bu eşkiyaların elinde bu yaşmağı verdiler inanmanız için.
Siz kaç kişiydiniz Medine Sultan neden gönderdi sizi?
-Eşkiyaların eline geçti Medine Sultanımızın yazdığı name.
-Ne yazıyordu peki?
-Ne yazdığını bilmiyoruz Emirimiz ağzı mühürlüydü şimdi eşkiyaların elinde bulunuyor.
-Sizi bu eşkiyalarmı yakaladı?
-Evet,beş arkadaştık üçümüz Sahra çölünde saldırıya uğradı ve sizlere ömür şehit düştüler biz zor kurtulduk ama buraya çok yakınlaşmışken bir su başında bu eşkiyaların arkadan saldırısı ile yenik düştük Sizin adınızı verip;
-Bizi Murad Efenin yanına götürün sizi ödüllendirecektir vaadi ile buraya kadar getirecektik fakat yayla obasındaki süt sağan kadınlardan yiyecek almak için yakınlaştılar zevceniz Orada bu eşkiyalara karşı koymak istedi ama silahlılardı ve köpekleri öldürdükten sonra bir kaç çobanı da etkisiz hale getirip zevcenizi sizi çekmek için kaçırdılar.
-Sonra ne oldu?
Bir handa mola verdiler, zevceniz bizi kaçırmakla elinize ne geçecek geri beni köyüme götürün size ziyadesiyle altın bahşiş edeceğim deyince ikna olup geri döndüler.
-Kaç kişiler bunlar,nereden gelmişler?
-Beş kişiler tepeden tırnağa silahli hepsi ayı gibi mağara kaçkını zebani gibiler.
-Şimdi tamda neredeler?
-Oba dediğiniz yerde tam zevcenizi kaçırdıkları yerde seni ve beni bekliyorlar bir teneke altın ile.
-Anlaşıldı hazırlasınlar bir teneke altını hemen gidelim.
Sahip şaşkın şaşkın Murada bakarak:
-Emir hazretleri gerçekten bir teneke altın verecekmisiniz bu haydutlara.
-Haydutlara vermeyeceğim haydutların zarar vermesi halinde kaç teneke altın verseler ne eşimi nede Medine Sultandan gelen ulağın canını geri alabilirim.
-Ey Emir Hazretleri affet bu kadar ulvi bir düşünce karşısında şaşkına döndüm, boynum kıldan incedir, siz zevcenizi kurtarın bizi düşünmeyin.
-Hiç korkma ne zevceme nede size hiç bir zarar veremeyecekler,istedikleri altınsa veririm.
-Muhtar sen Amineye bir zahmet bir iki adam gönderde heybeye bir teneke altın koyup hemen versin.
Deli Duranın altınları zaten kan kokuyor verelimde eşkiyanın kazandığı eşkiyalara gitsin.
-Nurad oğlum bu çok değerli bir hazine değil mi nasıl şimdi eşkiyalar dan korktuk mu da bir teneke altın vereceğiz.
Muhtar bunlar hayvandan farksız iplerini koparmış insanlıktan nasiplenmemiş yobazlardır, hiç bir dilden anlamazlar eğer altın demişlerse kolay altını görmeden ölürler de vazgeçmezler.
Muhtar hemen kapı arkasında bekleyen iki kişiyi Emine ye gönderip Muradın dediklerini yerine getirmeleri için görevlendirdi.
Murad hemen yay gibi yerinden kalkıp konağın bir başka köşesinde keyifle kişneyen kıratını eliyle eğerleyip yanınadaki Sahap isimli Arap genci ile obaya doğru atlarını sürdüler.
-Silah almadınız bari yanınıza bir kaç güçlü kuvvetli adam alsaydınız Emirim.
-Yok ne dedilerse onu tutacağız,adamlar en küçük bir işkilenmede Ayşeyi boğazlarlar,yanındaki Arkadaşıyında gözünün yaşına bakmazlar derhal infaz ederler ben bu asker kaçıklarını iyi tanırım.
Sahap düşünceliydi "Nasıl hemen ikna olmuştu,denilen kadar cesur ve kuvvetli değilmiy di Medine Sultanımız yanlış ermi seçmişti" gibi düşünceklere dalıp dalıp ikide bir gözleri ile Muradı tarıyor ne diyeceğini kestiremiyordu.
-Ya Emirim adamlar hiç telkin değiller ya altını aldıktan sonra Zevcenizi serbest koymazlarda bizi vururlarsa ne olacak?
-Düşünme sen bunları Allah büyük,hem benim boynumda benim koruyucu meleğim var her dardan her zordan Allahın inayeti ile korumuştur,yine koruyacaktır.
Yaylağa varmışlar ama adamlar görünürlerde yoktu.
-Demek karşı mağaralara çekilmişler,senin her söylediğin doğrudur ama sakın belli etme,şimdi şu değneğe beyaz bir çevre bağla ve atını mağaralara doğru sür.
-Bunlar biz daha mağaraya varmadan kurşuna dizerler Emirim.
-Altını görmeden elleri silaha gitmez.
Mağaraya yüz adım kala eli silahlı ayı kılıklı zebani gibi bir adam kayaların başına çıkarak seslendi.
-Bu Efe dedikleri kadının eri senmisin?
-Evet benim.
-Başka adam var mı yok mu? olduğunuz yerde bekleyin ben gelinceye kadar.
-Başka adam yok altınlar atımın heybesindedir gelip bakabilirsin.
-Elleriniz kaldırın ve atınızdan inin eğer bir kancıklık edecek olursanız döşünüzü kurşunla doldururum bilesiniz demedi demeyin sonra.
Atından in Sahip ve sakın hareket etme her şeyi sen bana bırak.
-Tamam Emirim siz ne derseniz benim canım yolunuza kurban olsun.
-Korkma.
İri kıyım şişko göbekli adam mavzerin kolunu çekip mermiyi namluya sürdükten sonra yavaş adımlarla Murad la Sahip in yanına kadar gelip:
-Sakın silahlı olmayasınız şimdi şu sırtınızdakileri soyunup şuraya atın,don gömlek kalana kadar.
-Tamam ağa merak etme hiç bir şey almadık üzerimize hem zevcem elinizde onu kurtarmaktır amacım istediğiniz bir teneke altın değil mi istersen atın terkisindeki heybeye bir göz atıver.
Adam ikisini de soymadan adım atmıyordu Murad la Arap don gömlek kalana kadar soyunup attılar üstlerindekini.
-Hah şimdi oldu siz şöyle atlardan beş adım geriye çıkın ben heybeyi kontrol edeyim.
-Adam usulca Muradın atına yaklaşmış ve heybeye göz atmasıyla çığlık atması bir olmuştu.
-Altınnnnnn! Altınnnn!...
-Dur bağırma hepsi de gerçekten çil çil altınlardır ve hepside senin olacak.
-Benim mi benim nasıl olacak biz beş kişiyiz birde reis var benim hisseme on altın düşmez ki.
Adam aptallaşmış altınları görünce gözleri kamaşmıştı.
-Baka arkadaş senin adın nedir?
Deli Bekir derler.
-Bak Bekir eğer bu altınların hepsi senin olacaksa bize yardım et al atına yükle çek git illa da Reisinize gitmek zorunda değilsin gider bir başka yerde sende zengin olup koskoca bir ordu bile kurabilirsin.
-Ne yapmamı istiyorsunuz.
-Bizi burada vursan bile arkadaşların gelip altınları alacaklar değil mi?
-Bu doğru ama ne yapabilirim ben?
Altınların gerçek olduğunu söyle arkadaşlarına birer birer gelip baksınlar sonra mağarada altınları paylaşın
-Hani hepsi benim olacaktı neden paylaşacağız.
-Orasını da sen düşün onlar altınla sarhoş olacaklar sende bize gizlice bir tabanca ayarla ve dört kişiyi gafil avlayalım al altınları çek git.
-Sakın bir kalleşlik yapmayın yoksa sizide vururum.
Benim derdim eşimi kurtarmak onu alır giderim ha hepiniz altınları almış ha biriniz beni ilgilendirmez ben ağayım ve çok zenginim bu kadarcık altın benim diş çöpüm olur sağ selim eşimi kurtarırsan bir bu kadar daha vereceğim.
-Tamam bu andan itibaren sizin dediğinizi yapacağım, siz buraya silahsız ve altınlarla geldiniz bende bunu gördüm ya inandım gidip haber edeyim tek tek gelip baksınlar altınları görsünler sen paylaştıracağım dersen Reise gitmek istemezler bende işlerini bitiririm merak etmeyin eşinizi alıp gidersiniz.
-Tamam sen bize silah verme istersen tek başına onlar altına saldırır saldırmaz basarsın kurşunu biz bunun hesabını yaparız endişe etme bu kadar altının olduktan sonra hepsi senin emir kulun olurlar çekersin silahı ve durun diye bağırırsın kimse tık demeden silahları toplar adamların elini bağlarız olur biter.
Göbekli Deli Bekir bir avuç altın alarak bağıra çığıra mağaraya doğru koşuyordu.
-Gerçekten ne yapacalsın Emirim doğrusu merak ettim.
-Ses etme Sahip bak bunların ateşi altındır ellerini süreni yakar birbirlerini ateşe atarlar hiç merak etme.
Bir avuç altınla mağaraya koşa koşa giren Deli Bekire;
-Ne oldu gerçekten altın varmı?
-Hem de bir çuval dolusu baksanıza şunlara..
İnanmayan gidip gözü ile görsün adamları donlarına kadar soydum silah silahları yok başka adamlarıda yok.-Yaşlı eşkiya Deli Bekirin elindeki altınları kontrol ederken adamlardan ikisi birden dışarı fırladı.
-Bizde görelim bakalım doğrumu.
Tazı gibi gelip aynı tuzağa onlarda düştüler altınların hayali ve sahiplenmek insanları afyon yemiş gibi uyuşturmuştu.
-Başlarındaki en yaşlı eşkiya:
-Siz durun bende gidip bir bakayım bu işin içinde bir iş olmasın sonra!
Üç kişi birer avuç altını adeta yemek istercesine saklayıp diğer iki kişiye vermek istemiyordu.
Üse dedikleri aklı başında olan eşkiya bu işin içinde bir iş var diye diye elinde mavzer Muradla Sahipin soru dolu gözlerine bakarak:
-Ne tasarladın sende eski eşkiyalardanmışsın Karın namını çok övdü,sonra Efe olmuşsun ama bizimkilerin gözü altını görünce kamaşmış.
-Ben eşkiya olmadım Efe olduğum doğru ama elimi eteğimi bu işlerden çektim köyde hayır hasenat işleri yaparak vakit geçiriyorum.
-Bu Arabın anlattıkları doğrumu?
-Doğru; Sultan Medinenin de eşi olurum.
Üse eğilip altınlara bakınca az daha küçük dilini yutacaktı.
-Bu kadar zengin olduğunu bilmiyorduk.
-Bak arkadaş sen yol yordam görmüş gerçekte her nasıl girdiysen bu işe hiç yakışmamış bilge bir kişiye benzersin diğerleri gibi aç gözlü olmadığın belli Benim bu altınlardan daha sandık sandık doluları var ben bir define bulmuştum onu hiç kullanmadım Koskoca Arap Şeyhinin kızı ile evlendim mal mülk sayamam hele hazinelerin başında kimse yok hepsi bir yerde gömülü kaldı ancak senin gibi aklı başında tok gözlü birine bu güne kadar rastlamadım gel eşimi bize sağ salim verin altınları alıp gidin istersen benim yanımda çalış tek başına bütün bu altınları al senin olsun.
-Olmaz diğerleri de gördüler sonra vururlar bizi.
-Sen aklı başında birisisin bir punduna getirip üstesinden gelirsin istersen.
-Sana nasıl inanayım?
-Karım elinizde silahım da yok bak don gömlek bekliyoruz şu elbisemizi giyinelim de altınları alıp mağaraya varalım.
-Hadi giyin esvaplarınızı, ve çekin atları mağaraya götürelim.
Muradla Sahip birbirlerine bakarak, hemen giyinip atlarının yularından çekerek mağaraya kadar geldiler.
-Çocuklar gelin şu heybeyi attan indirin mağaranın ortasına dökün de paylaşalım.
-Reise götürmeyeceğiz değil mi?
-Hayır beşe pay edelim kadını ve şu Arabı da salıverelim bu Efe eski eşkiyalardanmış iyi bir zengin olmuş hal biliyor bizim bibi çulsuzları görünce acıdı.
Altını attan indirip orta yere döktüler,hepsini gözü fal taşı gibi açılmıştı.Murad hemen Ayşe ile Arabı mağaradan dişarı çıkartıp:
Üse ağa biz gidiyoruz iki ata birlikte bineriz diğer iki at sizin olsun altınları taşırsın.
-Hiç laf eden olmadı bile koynundan çıkardığı mühürlü nağmeyi Mara da uzatırken;
En kısa zamanda sizi ziyaret edeceğim Efem siz gidin...
Murad Ayşe ve iki Arap genci daha yüz adım atmadan silahlar patlamaya başlamıştı.
Murad kıkır kıkır gülerek;
-Ben sana demedim mi Sahip altın kimseye uğur getirmez hepsini tek tek yakar diye.
Tamda o anda silah sesini duyan Ali ve yanındaki gençlerde Hızır gibi yetişip:
-Ayşe bacımız kurtulmuş ama bu silah sesleri de necidir diye birbirlerine bakarken:
-Sabret Ali az sonra kim kaldıysa dışarı çıkar merak etme.
Murad Efenin dediği gibi sürüne sürüne mağaranın kapısından aşağıya seslenen Üse den başkası değildi.
-Murad Efe vuruldum yardım et!
Ali ve yanındaki üç genç silahlarını çekerek mağaraya vardıklarında;
Üse nin ağzından burnundan kan geliyor du toz toprak içinde yatan dört ceset daha vardı paylaşmak niyetinde olmayanlar Muradın dediğini tutmuşlar birbirlerine silah çekince biranda olan olmuştu.
-Murad Ağam burada adamlar telef olmuşlar altınlar ortalığa saçılmış.
-Ali sen aynı torbaya doldur onları da köye dönelim.
Ali ve gençler altınları atın heybesine doldurup cesetleri kurda kuşa yem olmasın diye mağaranın önündeki çukurun içine gömdükten sonra atlarına atlayıp uzaklaştılar.
Sahip ve ellerinden sağ sağlim kurtulan genç Arap Murad Efeye bakıp bakıp gülümsüyorlar kendi kendilerince Arapça olarak:
-Gerçekten müthiş bir adam gerçek Emirimiz olduğunu aklıyla ispat etti elini kana boyamadan yağdan kıl çeker gibi kurtardı eşini ve Medine Sultanımızın nağmesini...
Köyde sevinçle karşılandılar her kez birbirine sarılıp Ayşe Gelinin kurtulmasını kutluyorlardı.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
5.BÖLÜM
Murat Efem Ayşeyi nerden geldiklerini bilmediğimiz atlılar alıp götürdüler.
-Çobanlar yokmuydu köpekler nasıl koydu obanın içine yabancıları.
Köpekleri silahla vurdular ağam Ayşe Gelin karşı koymaya kalktı onuda kıskıvrak bağlayıp bir şeyler konuştuktan sonra hızla uzaklaştılar,çobanlar silaha karşı ne yapsınlar hepsini yere yatırdılar sadece arap yüzlü uzun boylu 2 kişi sesizce seyrettiler olup biteni.
-Nereye gittiler peki?
-Uzun Yaylanın tepelere giden eski yolundan Ayşeyi ve atınıda alıp hızla uzaklaştılar.
-İyide Ayşeden ne isterlerdi?
-Ne biliriz ağam belki Ayşe Gelin bizi obamızı korumak istemiştir,bir şeyler sordular sonra yakalayıp ellerini bağlayıp;"Bizim aradığımıza bunun sayesinde daha kolay ulaşırız gibi sözler konuşarak gittiler.
-Böyle yolunup çırpınmayın biriniz koşup Aliyi bulsun hemen silahlansın Ali, benim atıda hazır etsinler koşun durmayın...!
Çok geçmeden Ali ve Murad atlarına atlayıp Uzun Yayla denen yolun dik yamaçlarına doğru hızla at sürdüler.
Medinenin gönderdiği iki ulak şaşkındı bu eşkiyalar kadın kız gelin demeden önlerine gelene çok kötü davranıyor,kadınların gözü önünde erkeklerine hakaret ederek aşağılıyorlardı,nasıl insanlardı bir türlü anlamış değillerdi.
-Kim olabilir bunlar Ali buralarda böyle bir eşkiyanın dolaştığını hiç duydunmu?
-Yok abi ne eşkiyası bularada senden izinsiz kuş uçmaz,eşkiya nasıl cesaret edecekki.
-Peki Ayşe Gelini benim eşim olduğunu bilerekmi kaçırdılar yoksa bizden fidyemi almak isterler?
-Ne fidyesi abi buna kim cesaret eder buralardan değiller belliki gelip geçici eşkiya bozuntularıdır ama nasılsa buluruz merak etme bir güzelde ders verir gelini kurtarırız.
-Ona şüphem yokda çoktan beri ne obaya ne köye bir helel gelmedi herkez mutluydu ne oldu birdenbire anlamadım gitti.
-Bu dağlarda it çakal bitermi abi biri gider biri çıkar gelir belliki Torosların her bir yanında hala kötü insanlar var.
-Haklısın Ali bunların kökü kazınmadıkça kötülük de bitmez.
-Abi; Kadınların ifadesi ile bu yoldan gittikleri doğrumu sence, başka başka yollarda var, hem eğer gerçek birer eşkiya ise bunlar hileninde kırk çeşidini bilmezlermi?
-Sen iyi düşün Ali benim bunları düşünecek halim yok Ayşe ellerinde ne diye kaçırdıklarınıda bilmiyoruz ya kötü bir şey yaparlarsa o zaman neler olur şimdi beynim durdu düşünemiyorum.
-Diğre kadınlara bir şey yapmadıklarına göre bunların amacı Ayşe Yenge ile sana ulaşmak olmasın Abi.
-Olabilir ama neden sağımdan dönen kadınları takip edip köye inmediler dersin?
-Bütün bu olup bitenleri elbet anlarız ama vakit kaybetmeden Ayşe Yengeyi kurtarmamız lazım, bana kalırsa sen köye dön ve gerekli tedbirleri al bakarsın köye bir başka yoldan gelebilirler yok kadın kaldırmak gibi adi bir şerefsizlik yaptılarsa ben gece gündüz demez arar bulurum.
-Sana bir şey yaparlar diye korkarım Alim seninde bekleyenin var anca beraber kanca beraber birlikte hareket etmeliyiz ama şimdi şu aşağı yoldan sapıp köye geri varalım Muhtar ve köyün diğer gençlerine telkinde bulunalım elleri tetikte beklesinler.
-Sağımdan dönen kadınlar mutlaka bunları söylediler Abi şimdi herkez diken üstünde duruyordur Muhtar emmide gerekli hazırlığı yapmıştır bunları daha önce sen bir bir tembihlemiştin bu gün işte o gündür.
-Yinede içim rahat değil, Emine Yavuz ve Gülfigan her an tehlikeyle karşı karşıya kalabilirler onları daha emniyetli bir yere almak lazım, hadi dönelim biz kestirmeden gidersek fazla zaman kaybetmeyiz bu şekilde kaçak bulunmaz.
-Tamam Abi sen ne diyorsan onu yapalım.
Murad ve Ali çok geçmeden köye dönüp gerekli tedbirlerin alındığını görünce Muhtara sıkı sıkı tembihleyip kadınlara çocuklara dikkat etmeleri gerektiğini söyledikten sonra zaman kaybetmeden Ali de yanına üç genç daha alıp aynı yoldan Ayşeyi kaçıranları bulmak için köyden çıktılar.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
18.BÖLÜM
-Ben sözümde durdum Muradım, şimdi sözünde durma sırası senin.
-Ne sözüymüş bu ben hiç bir söz vermedim.
-Verdin, verdin ama şimdi unuttum deme sakın, ben gaynatam olacak bu deliyi sana getirip altınların yerini söylemesinde yardımcı olacağım dedim mi, dedim. Eee sende bunun karşılığında bana bir şey vermez misin ?
-Kız deli deli konuşma aradan iki yıl geçmesine rağmen hiç olgunlaşmamışsın aynı sap aynı baltasın, senin ne halt yemek istediğini bilirim emme bu bana yakışmaz, hem aşağıda Ali senin enişten olur ya bir görse yada duysa sonra bırak Ali bacın ne der hiç düşünmez misin! Gerçi sen nerden bileceksin bu kadar ince fikirliliği bırak düşünmeyi doğrudan doğruya kendi küçük kardeşinin katili sinin benim zürriyetimden olacak bir bebeği hiç gözünü kırpmadan zayi ettir din o zaman bilseydim çarmıha gererdim seni. Hatice zavallı kız; çocuğunu düşürdü bunu sen yaptığını bilmiyordu sonradan öğrendi o zamanda bile bile onu ölüme gönderdin. Şimdi defol git bu ihtiyar da senden çektiği yeter ikide bir sümüklü oğlunu kullanarak her gün altınlar nerede, yerini söyle diye işkence yapma.
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
29.BÖLÜM
Asude eline aldığı bir avuç kumu birşeyler fısıldadıktan sonra Medine Sultanın ayaklarının dibine serpiverdi.
Ay tepelerin ardından yavaş yavaş yükselirken çölün kızgın kumlarıda soğumaya başlamış gündüz kavrulan kumlar sanki Medinenin bakışlarını biranda üşütmüştü
Kum tepelerinin ardından iki atlı hızla yakalaşıyordu, önce gözlerine inanamadı ama bu gelenlerden birisi Muradına benziyordu.
Asude Medinenin bakışlarını kontrol ediyor arasıra fısıltılı bir sesle talimat veriyordu.
-Kim bu gelen Sultan Medine tanıdınmı?
Medine olduğu yerden eli ile siper edip uzaktan gelen iki atlının yaklaşmasını nefes nefese takip ediyordu.-İyi bak az sonra şu vahanın yanında atlarından inip su içecekler.
-Kim bunlar ?
-Sıkı dur Prenses bu gelen atlının erkeği senin eşin Murad Efe.
-Yanındaki kim peki?
-Oda sensin...
-Benmiiii!? Nasıl olur ben ne zaman gittim Muradın yanınada geri döneyim uzun zaman oldu kocamı görmedim, hayır sen yalan söylüyorsun.
-Ben yalan söylemem, o gelen kadın kızkardeşim Veldan dır.
-Neden sen dedin peki?
-Senin ruhunu ele geçirecek güçte birisi Veldan ablam şimdi Muradı senin ile kandırıp geceyi başbaşa geçirecekler seyretmeye devam edebilecekmisin sonra çığlık atıp bayılayım deme...
-Bak şimdi nöbetçileri çağırıp seni tutuklatacağım ne cesaretle bütün bu büyüleri yapmaya cesaret ediyorsun emrimde bir düzüne çelik yürekli savaşcı yiğitlerim var bir işaretim ile seni paramparça ederler, buna ne dersin?
-Bir düzine değil bir ordu gelse yerimden kımıldamam ama sen ne yapacaksın çok merak ediyorum az sonra sularını içip atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra döşek gibi yeşermiş vahanın çayırları arasında kendini çırılçıplak Muradın kollarında görünce sende çok eğleneceksin.
-Aman Allahım bu nasıl bir şey aklıma muhayet olmalıyım .
Medine iyice yaklaşan iki atlının atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra kuyu başında sularını içtiklerini ayan beyan görüyordu. Demek az sonra burada hiç olmamış bir aşk sahnesi yaşanacak olması tüyleri diken diken etmiş ağzındaki dili kuruyan dudaklarını ıslatamaz olmuştu.
-Allah rızası için bunu bana gösterme...!
-Bunu bana ablam emretti bu benim elimde değil artık o sen sen değil Veldanın Medine Sultan olmuş hali belki senin ruhunu tümden alıp kendisine resmedecek ve ölümsüz olup sevdiği erkekle sonsuza dek yaşayıp aşk yapacaktır.
-Hayır! Murad bunu asla yapmaz onun şeytan olduğunu anlayacaktır.
-O biraz zor nasıl anlayacak ki o sensin senin her şeyini kendine ram etti oğlun Poyraz Kızın Sahra yı bile o kaçırmıştı bunudamı anlamadın.
-Sakın onlara bir şey yapmasın inan bu Sahra Çölünün her bir kumtanesi kadar ordu yığarım buraya neye mal olursa olsun taş üstünde taç bırakmam...
-Gülünç olma Medine Sultan eğer iyilik ile ablama boyun eğmezsen seni hiç bir güç kurtaramaz istersen al şu kılıcı elinede benim kalbime sapla bakalım kanım akacakmı..
Bir kaç adım ötede hiç bir şey olmamış gibi gidip gelen nöbetçiye baktı adamın kartal gibi yanan gözleri karşısındaki genç kızı görmediğine göre bu kızın söyledikleri gerçek olacaktı.
-Tamam anlaşmak istiyorum ne isterseniz onu vermeğe hazırım yeterki Murada tecavüz etmesin Veldan.
-O tecavüz etmeyecek senin kocan can atıyor biran önce koynuna almak için
-Ama o gerçekten onu ben zannediyor aksi olsa asla dediğini yapmazdı.
-Haksızlık etme bir zamanlar babam çok uğraştı hatta insanoğlu olduğu için bir ottan yaptığı zehiri onun üzerinde denedi ama tam son denemesini yaparken Veldan isyan edip onu ölümsüz kılacak ilacı içirmekten vazgeçti eğer o ilacı içmiş olsaydı şimdi bizim liderimiz olacaktı ama bunu Veldan kabul etmedi ve kendini Ulu Yezid den affetmesi için ateşe atılmayı göze aldı.
-Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştık bu çöle girmeyecek ve kervanlarımıza sizde dokunmayacaktınız sözünde durmayan Ulu Yezid olmadımı?
Ulu Yezid sözünde durdu ama aşk sözünde duramadı Veldan ablam sanki bir asır geçmiş gibi yemeden içmeden kesildi her gün her gece Murad diye sayıkladı sonunda babam Ulu Yezidin divanına çıkıp kızımı affet o bir insanoğlu sevdi ve acısı çok ağır oldu diğer dört kızım senin emrine girsin ben deve çobanı olarak sonsuza dek sana biat edeceğim ama Veldanımı affet bir kere aşk çok yeni ve çöl çöl olalı böyle bir aşka tanık olmadı,, diye günlerce yalvarmasına dayanamayan Yezid Veldan ablama istediği gibi aşkını yaşaması için ruhsat verdi.
-Demek anlaşmamız bozuldu öylemi?
-Bak bakkk nasıl da yan yana uzanıverdiler Medine Sultan soyunmaya başladı bile...
Medine sultan gözlerini kapatmak istiyor ama dişleri dilini koparacak gibi sıktıkça dudakları titriyordu.
-Yapma Muradddddd!!!!
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
30.BÖLÜM
Medine öyle bir an geldiki iki dizi üzerine çöküverdi
ayın ışığı medinenin göğsüne dökülen saçlarını çöl kumunun rengine boyamış sanki yıldızlar yeryüzüne inmişti
diri göğüsleri sanki aşk için susamış muradın eli değdikçe büyüdükçe büyüyor,
dudakları aşk için dileniyordu.
Murad daha fazla dayanamadı medineyi kartal gibi kavrayıp şah damarını sıkararak sanki boğazlayıp kanını içecek kadar hırslanmıştı
yarı yarıya kuma batmış iki diri ve genç vucut biranda çöl yangınına dönüşüp alevlenmiş her şey ay ışığı altında tıpkı gerçek bir aşk sahnesine dönüşmüştü.
Medine Sultan daha fazla dayanamadı ve Muradı bu çirkin oyundan vazgeçirmek için eline yanında hiç bir şeyden habersiz duran nöbetçinin elindeki kargısını kaptığı gibi fırlatıverdi.
Şuh bir kahkaha atan kız;
-Medine sultan hani sen bu sahnelere alışıktın ne oldu kıskandınmı?
-Allah belanızı versinnn!
Asude yerden tekrar bir avuç kum alıp bu sefer Medine Sultanın başından aşağıya savurunca;
Medine sultan biranda sevişenlerin yanında buluverdi kendini...
-Heyyy Murad hemen giyin bu ne hal altındaki kızın canı çıkacak az daha yüklensen kumun içinde kaybolacak bu yaptığım düpedüz ahlaksızlık...
Hiç aldırış eden yoktu alt alta üst üste öyle bir sevişme sahnesine şahitlik ediyorduki Medine az daha Muradın altında seviştiği Medineyi tekmeleyip kendisi soyunacaktı
-Heyyy bu ne terbiyesizlik yanında ben varım o kız medine değil o Veldan şeytan anlamadınmı kalk artık üstünden çek şu elini kızdan
-Aman Allahım bunlar çıldırmış olmalı adam sanki kırk yıl kadınsız kalmış gibi aç kurttan beter saldırıyor kızda ondan geri kalmayıp gecenin sessizliği içinde çölü inletiyordu.
-Aşkımmm bu anı bir ömür bekledim seni içimde hissetmek istiyorum daha çok sık kır kemiklerimi bu vaha bu çöl artık bizim aşk yuvamız olacak senden çocuk istiyorum hemde boy boyy...
Medine titremeye başlamıştı bunun bir şeytan işi olduğunu biliyor ama Muradın kendisini görmemesine hiç bir mana veremiyordu.Aklına şeytana taş çıkartacak bir fikir geldi ve hemen cesaretle soyunup iki sevişen gencin arasına uzanıverdi
-Ben buradayım Muradım burada gerçek aşkın Medine kollarında bırak o şeytanı beni sev bende en az senin kadar özledim seniii.
Murad tıpkı rüya görür gibi bir türlü uyanamıyordu Veldan bütün şeytani duygularını Muradın üzerinde tatmin olmak için uygulamaktan çekinmiyordu Bir erkek nasıl baştan çıkartılır nesıl kendine çekip her şeyi ile içinde taa can alıcı noktalırında hissetmenin nasıl olduğunu biliyor ve uygulamaya devam ediyordu Medinenin çabası ve çırpınışı orada bulunan askerlerin hepsinin birden gelmesine sebep olmuştu onlar gece çöl sihrinin Prensseslerini fena etkilediğini sanıp hemen üstünü örtüp kucakladıkları gibi çadırına götürmeleri ve hekim başının ateşler içinde sayıklayan Medine Sultana soğuk şerbet içirmesi ile sabah olmuştu. Güneşin kum tepeleri üzerinden doğmasıyla ne vaha ne atlar nede gece sevişen çift ortada kalmamıştı. Medine titreye titreye kalkıp koluna giren hekimin yardımıyla korkulu gözler ile gece gördüğü sevişme sahnesinin yerine bakıyor ama kumların bir tekinin bile yerinden oynamadığını anlıyordu.Aceba kötü bir düşmü gördüm dedi ama yok yok bu düş değil Veldanın oynadığı bir oyundu bu oyun her gece yaşanacaksa buna Medine Sultan nasıl katlanacaktı, bu imkansız dı ve hemen elini yüzünü yıkayıp kendine iyice gelince askerlerine emir verip; -Bir daha durmak uyumak ve gecelemek yok her ne pahasına olursa olsun bu Çöl hiç dinlenilmeden geçilecektir dedikten sonra atına atlayı arkasına bakmadan kafileyi çölün içine doğru sürdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
21.BÖLÜM
Veldanın kurgulamış olduğu plan tamda istediği gibi gitmemişti.Murad bir türlü Sahra Çölüne ulaşamamış, çocukların kaçırılma işide Veldanı zora sokmuştu.Medine her tarafı didik didik aratıyor ülke içi ve Sahra çölü kum gibi asker kaynıyordu.Konseyin haberi olmadan girişilen bu çocuk kaçırma olayına diğer kızkardeşler ve aile şiddetle karşı çıkmıştı.Veldan olay duyulur duyulmaz Muradın kuş olup ucarak geleceğini düşünmş ama bu gerçek olmamıştı. Melike sanki şeytanında üstüne çıkarak Muradı tesadüf olarak yakaladığı handa oldukça oyalamayı başarmıştı, araya birde altın hikayesi girince Murad birazda bunun için Melike ile handa sanki çocukları unutmuş gibi davranması Veldanın gözlemleri ile ters düşmüş Veldan yeni bir plan yapma gereği duymuştu.
Sahra ile Poyrazı bir sabah sanki hiç kaybolmamışlar gibi eliyle bulup Medineye götürdü.
Medine çılgınlar gibi çocuklarına sarılıp dadıları bildiği sahte Veldana binlerce teşekkür edip dileği ne ise derhal yerine getirilmesi için emirler yağdırmıştı.
Veldan;
-Benim hiç bir şeyden haberim yok prensesim bende günlerce çocuklar ile iki kadın tarafından alıkondum.Bütün yalvarmalarıma yakarmalarıma hatta sizin adınıza oldukça yüklü bir dünyalık vaad etmeme rağmen bir türlü ikna edemedim.
-Sonra nasıl olduda kurtuldunuz aman Allahım her taşın altına bakıldı ülke ve Sahra çölü bile karış karış tarandı ama hiç bir ize rastgelinmedi.
-Haklısın prensesim inanın nerede nasıl alıkonduğumuzu bende bilmiyorum her sabah keçi sütü ve hurma ile çocuklara çok iyi bakıldığı için mutluydum.
-Sence neresi bu alıkonduğunuz yer?
-Çok uzaklarda bir yedi Prensesim konuştukları dili bile anlamıyordum çoğu kez Arapça dışında bir lisan kullanıyorlardı.
-Nasıl yani bu dil sence hangi ırka ait olabilir?
-Horasanda ilim tahsil yaptım ama inanın bu dili ben hiç bir yerde duymadım.
-Mesela böylemi konuşuyorlardı iyice bir düşün?
-Nasıl yani?
Medine Türkçe Osmanlıca Farsca kelimelerden oluşan Esperanto bir dil ile konuşmayı deneyince;
-Evet Prensesim ara sıra sizin sözlerinize yatkın bir dil ile hitap ettiklerini duymuştum ama ben hiç bir şey anlamıyordum sadece Sahra arasıra bu dile yatkın sorular soruyordu.
-Sahra babası Murad dan Türkçe öğrendiği için bu konuşmaları anlamış olmalı.
-Bu mümkün kaldığımız yerlerde bize çok yabancı gelmişti yüksek kale gibi duvarları olan ve demir kapıdan başka çıkış yeri olmayan çok geniş taş yapılardan meydana gelmiş çok odalı yerlerdi.
-Tamam burası bir Türk Han ı olmalı, oldukça uzak bir yere kaçırmışlar.
-Allaha şükürler olsun ki oraya bir gün iki kişi geldi gizlice bir gece yattıkları yerin kapısını çalıp durumu anlattım adamlar altın karşılığı yardım edeceklerini söyleyip ertesi gün gittiler.Gerekli yardım alıp geri geleceklerini o zamana kadar dikkatli davranmamızı tembihlemişlerdi.
Bizi kaçıran iki kadın meğerse kadın değilmiş,kadın kılığına girip bizi kaçırmışlar daha sonra anladım izbandut gibi erkeklerdi.
-Sen bu hanı bana tarif et bizzt ben gidip hesap soracağım,Murad demekki gönderdiğim ulaklar ile buluşamadı eğer çocukların kaybolduğunu öğrense dağları deler Sahrayı kum gibi eler yetişirdi.
Veldan "için için gülerek"Hiç düşündüğün gibi olmadı Melike benden de sendende üste çıkıp Muradı günlerce oyalamayı başardı"
-Haklısın Prensesim birlikte hareket edersek ben bizim alıkonduğumuz yerleri görünce tanırım.
-Peki sizi o yardım alıp gelen adamlarmı kurtardı şimdi neredeler onlarıda ödüllendirelim?
-Bizi onlar kurtarmadı Prensesim daha doğrusu adamlar beş kişi ile geldiler ve benden yüz altın talep ettiler,bende burada bu kadar altını nasıl bulacağım bulmam imkansız ama sağselim bizi saraya ulaştırın yüz değil Prensesisim sizi altına boğar bir hazine bile verir dedim.
-İnandılarmı?
-Önce güldüler sonra aralarında tartıştılar ama anlaşamadılar.
-Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bizi kurtaracak adamlar inanmayıp doğrudan gidip bizi kaçıran kadın kılıklı adamlar ile görüşüp handan hemen ayrıldılar.Kadın kılıklı iki eşkiya adamlara birer altın verip bu işe karışmayın bu kadın yalan söylüyor asıl biz bu çocukları Osmanlı payitaht sahibi hünkarın eşine götürmekle görevliyiz bu uğurda canımızı veririz ve bizi öldürmekle kendinizi kurtaramazsınız demişler,bana bunları daha sonra oraya gelen genç bir erkekmi kadınmı bilmediğimiz biri söyledi.
-O kişimi kurtardı sizi?
-Evet Medine Prensesim o genç kurtadı.
-Nasıl oldu peki?
-İnanın nasıl olduğunu bizde anlamadık iki adamı bir anda yere yatırıp kıskıvrak bağladı ve sakın peşimize düşmeyin aksi halde canınızdan olursunuz deyince;Adamlar"Aman biz ettik siz etmeyin diye yalvardılar"
Üç gün gece gündüz yol katettikten sonra sarayın yakınına kadar getirip;
"Artık siz kendi başınızın çaresine bakın benim görevim burada sona erdi" dedi ve gözden kaybolup gitti.
-Kimmiş bu yiğit adını söylemedimi?
-İsmim Veldan beni sen tanımazsın ama ben çocukları,Prensesi ve babaları Murad Efeyi iyi tanırım dedi ve ayrıldı bizden...
-Veldan mı!?
Evet Sultanım genç ve ince dalan tığ gibi bir delikanlıydı.
-O erkek değil!
-Hiç bir şey anlamadık o kadar güçlü kuvvetliydiki iki çam yarması adamı bir anda yere yatırıp aman dilendirdi.
-O bir Şeytan!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
17.BÖLÜM
-Avratmı dedin aldım aldım da heç biride döl tutmadı ilk avrattan olmayınca üstüne üç kere evlendim en son avrat bir oğlan doğurdu ama yaş yetmiş o bendenmi kimden bilmem zaten salağın teki şu benim gelin ne diye aldı onu bilmem donunu çekmekten aciz, tevekkeli benden deel avrat civa gibi yeni gelin ben yetmişine dayandım olurmu sence.
-Eski topraksın Bekir ağa neden olmasın değil yetmiş seksen olsanda erkek erkektir derler bizim oralarda..
-Çocuk yok kimim kimsemde yok işi deliliğe vurduk dağda gezmek adam soymak o zaman delilikmiş banada Deli Bekir dediler emmee, o altınları diyenler görse güççük dillerini yutarlar çil çil sarılira elin Rumu yememiş içmemiş altın biriktirmiş.
-Neredeydi bu altın Bekir Ağa.
-Ver bakayım şu ırahı tasını ağzım kurudu evlat.
-Afiyet olsun emmi ne kadar içersen iç maşallah yıkılmadın nede olsa eski toprak bir başka oluyor.
-He ya, ata binip kuş gibi uçasım geliyor o altınları sana göstereceğim.
-KOyduğun yerden heçmi almadın emmi.
-Orası çok korunaklı hatta tılsımlı bir yer gibi heç kimse yaklaşamaz en derim hocaya tılsımlı bir muska yazdırdım onun ile birlikte sakladım heç kimse bulamaz.
-Çok uzaktamı?
Deli Bekir kalaylı tastan rakıyı bir dikişte bitirdikten sonra yavaş yavaş sarsılmaya başlamıştı.Murad az sonra konuşmadan uyumasa bari diye tasalanıp:
-Hadi emmi kuş gibi gidip bakıp gelelim sen olursan tılsım tesir etmez hemi?
-He ya etmez o tılsımlı muskaya tam on altın verdim.
-İstersen bırakalım yerinde dursun belkide şimdiye kadar birisi çalmış olabilir.
-Nee! Kim çalacak o mezarın yanından bile geçemezsin korkudan altına kaçırır orayı gören.
-Evet o mezar korkunç ama ben olsam rahatça korkmadan giderim.
-Heç bir babayiğit o mezarın içene girmeye cesaret edemez çünkü iki kat firavun mezarı sende giremezsin ben hocanın tılsımı ile bir cesarete gelip kemikleri topladım bir torbaya altınları koydum ve yanıbaşına koydum üstündeki taşı manila ile zor kıpırdatırsın deli kuvveti vardı bende o zaman bu zaman orada durur sende giremezsin evlat şu kuşağımın arasında dur bulayımda bak tılsımlı muskaya bu olmadan oraya imkanı yok yaklaşılmaz bile.
-Yaklaşılırsa ne olur ağa?
-Valla hoca demişti bu muska olmadan o altınların değil fravunun bekçiliğini yapan cinler varmış insan oğluna asla izin verilmez çarparlarmış.
Bakayım gerçekten merak ettim şu muskaya?
Kat kat şalın arasına sarılmış muşamba içindeki gizli muskayı zor zar çıkarıp uzattı.
-Bah bakalım sen anlarmısın muskadan tılsımdan?
-He ya anlarım ben eyi Arapça yazar okurum.
-Aman içini açma tılsım uçar gider sonra.
-Eyi dersin sen yine çıkardığın şalın içindeki yere sakla kimseyede sakın gösterme bir daha su uyur düşman uyumaz emmi.
-Bah oğul kanım sana ısındı ben çok yaşlandım istersen birlikte çıkartalım sen gözcü ol.
-Olur emmide altınları çıkarınca ne edeceksin?
-Heç düşünmedim yerim desem olmaz yenmez dağıtırım desem önce bei öldürürler geline salak oğlana bıraksam bir boka yaramazlar sence ne edilir oğul sen aklı başında bir yiğitsin sözüne güvenirim.
-Bana sorarsan yeni kurulmuş devleti ala onlar harpten çıktılar darphane bomboş sikke yerine mecidiye mecidiyede kalkacakmış Mustafa Kemal Paşa adına resimlenip yeni para basılacakmış.
_Duydum bu adı emme kendini heç görmedim.
Allah Yolunda Din Yolunda İnsanlık yolunda Devletimize bağışla derim emme heç kimseye bir tanesini bile vermeden olduğu gibi Müddü Umumiye Başkanına teslim edelim derim hem böylece sende günahlarından arınıp hayır hasanet işi sayesinde doğruca Cennete girersin.
-Hay dilini seveyim oğul bende sandım ki hepsini birlikte paylaşıp yeyelim içelim diyeceksin.
-Baka emmi ben Arabistanda bir Şeyh Prensesi ile evliyim.Buralarda meşhur Deli Duranın kızı ile evliyim onlar o kadar çok zenginler ama bir tek kör kuruşlarına elimi sürmem ban sana bu define hikayesini anlatsam roman olur bulduğumuz en büyük defineyi Devletimize götürüp elimle teslim ettim sende gel bu sevaptan yararlan her bir altınla bir silah bir mermi bir top bir insan canı kurtarılır okul hastahane yol su ve her türlü ekim dikim araları satın alınır,sen hele he de de yarın sabah Devleti Alanın baş sorumlusunu davet edelim senin içinde bir madalya verilir bunu gururla boynuna takarsın o üfürükçü hocaların verdiği muska değil sadece seni dolandırmak cesaretlendirmek için anlamadığın bir yazı ile neyi belirsiz karalamadan başka heç bir şey değildir.
-Öldü o hoca öyle deme oğul o muska sayesinde her sene bir kere altınlar yerinde dururmu diye girerim.
-Eyi bari o hoca öldü ise senden başka yerinide bilen heç kalmdı demektir.
-He ya bu gelin var ya şu buraya beni getiren.
-Eyi tanırım ne olmuş ona?
-Çok cindir haa beni anlamaz sanır ama ben her bir şeyin farkındayım her gün beni sorguya çeker altınlar nerede diye ama söylemem eğer söylesem bizi affedersin bokumuzun üstünde öldürüp alır altınları kaçar. Oğlandan bir halt çıkmaz onu almakla beni kandıracaktı ama ben yemem, kaçın kurasıyız biz değilmi?
-Doğru dersin Emmi ama bak bu altınları sen Devletimize ver heç kimse karışamaz tek laf edemez hem sana Devlet nişane verip en iyi yedirir içirir giydirip en güzel yerlerde yaşatır ben kefilim bunlara...
-Ne zaman gidelim almaya?
-Heç belli etme sakın ağzından bir şey kaçırma kuzu kızarması gelsi bir güzel yiyip üstüne ırahımızı içtikmi şuraya sızar yatarız gün ola hayırlar ola derim.
Kapı çalındı;
-Ağam her bir şey tastamam hazır ama size maliyeti bir altınmış ona göre iki kuzu kestik birini aşağıdaki arkadaşlarınıza diğerini de size nar gibi kızartıp getirdim.
-Tamam Fatma getirebilirsin.
Deli Bekir daha fazla dayanamayıp olduğu yere dönüverdi.
-Şuraya tutun kızlar adamın üstünü de bir iyice kavice örtün üşütmesin Fatma sende şu ocağın altına biraz daha meşe ekle burası soğudu uyuyan insan hasta olabilir.
Fatma Muradın dediklerini harfiyen yerine getirdikten sonra izin alıp aşağıya yatmaya gider gitmez;
Melike...?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
33.BÖLÜM
Günlerdir gece gündüz dinlenmeden yol alan Murad ve yanındakiler Sahra çölüne girmişlerdi.
-Abi bu yol bizi nereye götürür?
Şu karşı dağların son bulduğu yer uçsuz bucaksız kum çölünün başladığı yerdir.
Arapça konuşan asker Murada eli ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
-Sahap kendi dilinde konuş ben Arapça biliyorum.
Sahap bu yolun tekin olmadığını arkadaşlarından üçünün bu yolda can verdiğini Murada anlatıyordu.
-Başka yol yok eğer İpek Yolunu tercih etseydik aylarca at sırtında yolculuk yapacaktık, bu şekilde kestirme Çöl Yolu bizi kısa zamanda Arap Yarımadasına götürecektir.
Ali; Biraz dinlenelim Abi üç gün oldu gece gündüz at sırtındayız sanırım Melike bizi takip etse bile yetişemez.
-Melikedenmi kaçıyoruz sandın sen yok öyle bir şey Melike olsa olsa sinirinden hancı kızın saçını başını yolmuştur.
-Bu Araplar bilmiyorlar değilmi abi senin Melike ile olan ilişkini.
-Hayır Ali nereden bilecekler onların gözleri görsede dilimizi anlamadıkları için hiç bir şeyden şüphe duymazlar.
-Medine Sultana varınca hesap verecekler ve Medine Yenge her şeyi didik didik soracak ve anlayacaktır ama..
-Önemli değil Ali hele ben çocuklarımı bir bulayımda gerisi kolay.
Abi şurada konaklayalımda geceyi geçirelim sanırım en son handa burası değilmi?
-Olur Ali söyle Sahap ve arkadaşınada atlarını ara yola sürsünler ben önden gidip nasıl bir yer olduğuna bakayım bakarsın başımıza yeni bir iş alırızda zaman kaybederiz.
-Ali, Sahapla konuşarak atlarının gemini ters istikametteki ara yol çevirdiler bu arada Murad Hana varmıştı bile.
Han metruk bir yerdi belliki burası birisi tarafından işletilmiyorduki bakımı yapılmamış kapının girişi yüksek ot ve çalılarla kaplanmıştı.
Murad atından inip kapıya yöneldi ama kapı yıllardır hiç açılmadığı için örümcek ağının içinde sanki kaybolmuştu.
Demek burası han olarak kullanılmıyor baksana her taraf örümcek ağı ile kaplı içeri girmekte bir hayli zor bu demir kapı şimdi paslıdır ve kolay kolay açılmaz.
Geri dönüp Ali ve iki Arap askerine "boş yere heveslenmeyin burada ne in nede cin var yıllar önce terkedilmiş eski bir hana benziyor kapıyı bile açamayız" demek için atına bindi ama o anda da kapı gıcırtı ile açılınca şaşkınlıkla;
-Demek burada birisi var öylemi, bizde geri gidecektik han metruk bir yer diye.
-Kimsiniz neden geldiniz buraya?
Murad kapının aralığına gizlenmiş ay parçası gibi güzel bir kızdan işitmişti bu sözleri.
-Yolcuyuz bacı bu geceyi handa geçirmek için geldik benden başka üç atlı arkadaşım daha var.
-Burası çok özel bir yerdir bayım her gelene açılmaz sizde altın varmı burada gecelemek çok pahalıdır.
-Altın var ama neden çok pahalı neden çok özel burası bunu anlamadım.
-Adam başı bir altın ödersiniz ve her adam başına da bir kız veririz.
-Ne yapacağız biz kızı bize sıcak bir tas çorba atımıza bir kırma arpa verseniz rahat ve temiz bir döşeğe razıyız yinede dört altını istersen peşin vereyim.
-Siz bilirsiniz bizim buraya gelenler bakire ve en güzel kızlarımızla bir gece yatmak için kesenin ağzını sonuna kadar açarlar.
-Yok biz o özel yolculardan değiliz Arap yarımadasına gidiyoruz ve Çöle girmeden biraz dinlenip güç depolamamız lazım.
-İşte arkadaşlarınızda geldiler isterseniz içeri geçin ve önce güzel bir yıkanın sonra her birinize birer oda ve birer kadın verilecektir ister gönül işini isterseniz hizmet işinizi yapsınlar bu burada mutlaka uygulanır.
-Tamam sorun yok şu atları alın ahırada bizde hamama gidip yunalım yıkanalım sonra güzel bir sofra donatırsınız.
-Olmaz!
Neden?
Olmaz dedim altın versenizde her kişinin yattığı yere bir kadın verilir eğer kız isterseniz on altın vermeniz gerekir yemekler kaldığın odaya yapılır ayrı ayrı.
-Demek o kadar içerde çok kadın kız ve yardımcınız var ama anlamadığım neden burası bu kadar bakımsız bırakılmış?
-Hele geçin içeri odalarınızı göstereyim de görürsünüz ne kadar güzel bir yer olduğunu.
-Hadi Ali Sahap ve diğer askerin atı ile benimkinide alıp ahıra götürün bu hanım kız da odalarımızı göstersin.
Gerçekten girdikleri hanın içi dışı ile ters tezatta bir görünümdeydi.Her tarafta rengarenk çiçekler ağaçlar ve küçük küçük havuzlar vardı Murad gördüklerine inanamıyordu sanki burası küçük bir cennet görünümündeydi.
-Sizin adınız ne, hanın sahibisiniz sanırım?
-Han abana ait değil bende burada hizmet görürüm ama benim geceliğim diğerlerinden farklıdır.
-Neden farklı diğerleri dahamı güzel?
-Burada onlarca kız ve kadın var hepside birbirinden güzel ama benim geceliğim yirmi altın her masraf bunun içinde.
-Çok fazla kim yitirmiş bu altınıda biz bulalım bu kadarını.
-Görünüşe bakılırsa bu yolu tercih ettiğinize göre siz kaçakçısınız ve çok yüklü mücevher altın veya kehribar almak için gidiyorsunuz.
-Hayır biz onlardan birisi değiliz ben Arap Şeyhi Prenses Medine Sultanın eşiyim, ayrıca bunlarda o sizin söylediğiniz eşkiya falan değil.
-O zaman sen beni tercik edersin Prensimize layık bir gece geçirmesi için benden hünerlisi yok.
-Yirmi altını yolda bulmadım ama madem ısrar ediyorsun iki altın verebilirim sizin için.
-Olsun ben altın için size hizmet etmeyeceğim, bir prensesin eşi olan erkek Prens tir buda her kadına kısmet olmaz.
-İyi o zaman göster bakalım kalacağımız yerleride biraz dinlenip sonra yemeklerimizi yiyelim.
-İsmim size önemlimi?
-Hiç önemli değil ama atımında bir ismi var nasıl hitap edeceğimi söylermisin.
-Bana Firuze derseniz yeterlidir.
-Her müşteriye ayrı bir isimmi verirsin Firuze?
-En beğendiğim ismi sana verdim peki yiğidim senin adın ne?
-Benim adım Murad, bizim Anadoluda Yalnız Efe diye bilinir.
-O zaman bende size Efem diye hitap ederim. Kaç gün kalacaksınız Efem?
-Geceyi rahatça dinlenerek geçirelim yeter sabah yola revan olmalıyız.
-Sadece bu gecemi, bu imkansız...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
42.BÖLÜM
Muradı sana bırakıyorum sadece 3 günlüğüne sonra kesinlikle Murat’ı rahatsız etmeyeceksin O benimdir ve hep benim sevgilim olarak kalacak Medine’de avucunu yalasın çünkü Murat artık 3’ü de denek olacak başararakar şeytanları en büyük lideri olacak bunu Sahra çölü’nde deve çobanlığı yapan babam çok istiyorum Hadi şimdi abinin yanına git ve onu tatlı dille ikna et önce o iki arabanın yanından çıkar Sonra en güzel köfte götür artık sen dişiliğini kullanarak ağına düşür. Çıkar çıkmaz güzel kız kokular süründü Soluğu Ali’nin yattığı odada aldı annenin kulağına eğildi tatlı tatlı Hey kalkar mısın Bak Yanında kim var Ali önce bir şey anlamadı sonra ısrarla kulağına eğleni sesi duyup;
- kim var orada Neden rahatsız ediyorsun beni?
- güzel kadının var artık uyku zamanı değil kalk giyin seni en güzel nereye götüreceğim.
- Rahat bırak beni yarın sabah erkenden yola çıkacağız.
- yarım çıkmayacaksın 3 gün 3 gece daha buradasın,
- Sen ne demek istiyorsun kimsin?
- Ben Asude bu Han’ın sahibiyim sana cenneti yaşatmak için altın aldım, bunun için buradayım.
- Kim verdi sana o altınları?
-Murat verdi.
- Murat abim şimdi nerede?
- odasında mışıl mışıl uyuyor.
- yarın sabah buradan ayrılacağız o bilmiyor mu bunu?
- ama uzun ettin de Aç gözünü Bak şimdi şu şamdanı yapıyorum beni bir gör sonra karar verirsin.
kız şamdanı yaktı, Güzel kokular sürünmüş Sanki gece bir anda gündüz olmuştu ay gibi parlayan Asude Ali’nin gözünde tıpkı bir peri kızı gibi görünüyordu.
- Aman Allah’ım bu ne güzellik sen ne yapıyorsun burada?
- sana geldim senin olmaya Bunun için de 2 altın aldım. hiç altın değil mi altın bile sana helal olsun Ali doğruluk kalktı ve hemen giyindi.
benim adım Ali Senin ismin ne?
- ismim Asude buharlı çalıştırıyorum Burası Cennet Hanım sana Cennetten bir gece geçirmek için Emir aldım.
- Emir’le mi iş yapıyorsun, yoksa işin içinde başka bir şey mi var?
- Seni Kendime yakın buldum genç Güçlü kuvvetli çelik gibi kolları olan aşk için yaratılmış bir erkek örneği.
- vay canına ben neymişim de bilmiyormuşum, şimdi Sen ne yapmak istiyorsun?
- Seninle biraz Ay Işığında dolaşalım sana cennetin gizli köşelerini göstereyim.
Asude kendi ay Billur gibi akan suyun başında buldular gece olmasına rağmen seni gibi parlıyor Çağlayan suyun altında yıkanan balıkların göz kırpan güzelliklerine Nilifer Çiçeklerinin kokusu karışıyordu.
-Yıkanmak istermisin Ali?
-Su soğuk değilmi?
-Hayır tam senin sevdiğin sıcaklıkta bir su.
-Ne biliyorsun benim sevdiğim suyu?
-Toroslardan geldiğinizi biliyorum Murad abin söyledi.
-Torosların suyu yazın bile soğuk olur bunuda söyledimi?
-Evet her şeyi bir bir anlattı.
-Hayret ettim Abim pek bu işlerile ilgilenmezdi ama Toroslar dediğine göre gerçek olmalı.
-Sen girmeyeceksen ben gireyim şu balıkların arasında yüzerim sen olsaydın daha cazibeli olurdu sanırım.
Biranda üzerindekileri sıyırıp atmıştı Asude tıpkı su altında kıvrıla kıvrıla ihtişamlı bir şekilde yüzen balıklar gibi teni ay ışığı altında tıpkı bir peri kızı görünümündeydi usulca suya kendini bırakıp yüzmeye başladı.Alinin biranda arzuları tavan yapmıştı bu kadar güzel bir kızı ilk defa tanımış oluyorum diye düşündü Gülfigan bu kadar güzel olamazdı evet helali ve karısıydı ama bir türlüde çocuk verememişti Ali ye.
-Dur bekle çıkma sudan bende geliyorum.
-Hadi ama su gerçekten soğumaya başlamış fazla kalamayız hemen soyun.
Ali kendini Asudenin kollarında buluvermişti iki gencin ateşli vucutları sanki suyun sertkiğini kırıp ılıtıvermişti. Göğüsleri suyun dışında bir çift turunç gibi ay ışığında suya değip sanki ayna gibi Alinin gözünü kamaştırıyordu.
-Sevişmek istermisin Ali ama bunun karşılığında 2 altın alırım.
-Demek sen fahişesin bizim oralarda bu işi para karşılığı fahişeler yaparlar.
-Yok adet yerini bulsun diye istedim istersen hiç verme zaten Murad Abin verdi peşin han parasını.
Ali kendini sıkıyor balık gibi yüzen kızı tutup sıkmak geçiyordu içinden Ali onun kadar yüzme bilmediği için hayıflandı.
-İstersen çıkalım ve odamıza gidelim.
-Seni bizim köşk odasına davet edeyim de gözün gönlün açılsın.
-Ne var o köşk odasında?
Hadi giyin bende çıkıyorum arkanı dön ve oraya varınca göreceksin neler olup olmadığını.
KÖşk odasının kapısı kendiliğinden açılınca Ali açan kim diye biraz tedirgin oldu.
-Bu kapılar böyle açılır sakın çekinme yiğidim.
-Allah allah hiç böylesinide görmemiştim.
-Daha neler göreceksin neler.
-Burası Cennetmi demiştin?
-Evet Cennet.
-Ben öldümmü şimdi de Cennete geldim sende huri kadar güzelsin aceba bu bir rüya olmasın.
Asude gülerek Aliye bir çimdik atıp;
- Şİmdi anladınmı gerçekten bir Cennette olduğunu.
-Evet rüya değil bu gerçek bak senin elini tutuyorum.
El ele değince iki vucut istemeden birbirine dönüverdi iki dudak birbirine kapanınca soluksuz bir aşk sahnesi yaşanmaya başlamıştı bile.
-Aliii ileri gitme ben kızım ama..
-Anlamadım, sen altın karşılığı bu işi yapıyorum dememişmiydin?
-O latifeydi canım inandın hemen ama ben beni gerçekten sevecek erkeğe teslim edeceğim kendimi sen ise hoşlandım ve eğlenceli bir gece geçirmek için tercih ettim hepsi bu sevişelim ama bir yere kadar sonra durmasını bilmelisin ben her şeyi idare ederim sen aldırış etme buna .
-Nasıl istersen ama beni hiç bir kuvvet artık durduramaz benim olacaksın...
-Ayyyyyyyyyy!!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
43.BÖLÜM
Çelik gibi kollarıyla Asudeyi kavradığı gibi ipekten yapılmış kuş tüyü yatağa çekiverdi.
-Ayyyy! Bu ne ya!!! Sen tıpkı bizim azgın aygırlara benziyorsun burası han değil adeta Cennet burada bunlar bize yasak yapmasan iyi olur senden iki altın almaktan vazgeçtim.
Ali böyle bir güzellik karşısında zabdolmaz bir güçle sarmaş dolaş olup Asudenin söylediğini duymuyordu bile.
Asude ilk tanıdığı insanoğlunun aşkına neredeyse yenik düşecekti, Muradla geçireceği geceyi düşünmemiş olsaydı Aliyle arzu dolu bir aşkın girdabında kaybolup gidecekti.
Gerçek bir insan ile dişi bir şeytanın sevişmesi o kadar ilginçti ki eğer bu aşk sahnesini bir şeytan görse veya insan seyretse kalpleri asla dayanmaz orada bayılıverirlerdi.Asude de Aliden farksız kement gibi sarılıp sıkıyor adeta azgın bir çöl yılanı gibi çırılçıplak Alinin göğsünde dansediyordu.
Ali istediğini almak için gerilmiş ancak Asude her seferinde engel olarak uzaklaştırmıştı.
-Ali sana demiştim yapma bunu bende istiyorum ama olmaz hem siz nikahsız dünya evine girmezsiniz sonra zina işlemiş olacaksın?
-Öyle güzelsinki günlerdir at sırtında her yerimin ağrısı biranda geçti çok arzu ediyorum ne olur bir kere izin ver benim ol daha sonra nikahlım olursun...
-Olmaz, ben başkasına sözlüyüm böyle küçük kaçamakla yetinmeye çalışıyorum bende yetişkin bir kız olarak arzu doluyum ve şuracıkta bulutlara çıkmak isterim ama dedim sana bu gece olmaz...
Ali hiç bir şeyi umursamadan elini Asudenin gizlemeye çalıştığı yerlere değer değmez kız öyle bir çığlık koparıyorduki mecburen o el oradan uzaklaşıveriyordu.Bu güne kadar sevdiği kadın olsun kız olsun Aliye asla karşı koymamıştı bu işte bir iş var demeye kalmadı kapı vurulmaya başlayınca iki genç soluksuz birbirlerine bakarak...?
-Kim o?
-Kapıyı açın.!
-Kimsin sen burası hanın özel köşk odası öyle herkeze açılmaz.
-Bende bu handa görevli muhafızım, hakkınızda şikayet ver.
-Ne şikayeti be adam sana ne oluyor burada ben istediğim gibi sevişemiyecekmiyim, benim kim olduğumu biliyormusun peki sen?
Veldan nın emriyle geldim buraya sizide iyi biliyorum Asude hanımsın.
-Veldanınmı!
-Evet.
Ali hemen giyinivermişti zaten bu işte bir iş var diye kendi kendine sorarken Veldanın adını duyar duymaz bu kızında bir Şeytan olduğunu anlamakta gecikmedi.
-Veldanı tanırmısın?
-Ablam olur.
-Ablanmı! Hayret demek sende Şeytansın!
-Evet ama bizde sizin gibi olmak için bu yola baş koyduk, ablam Veldan abi dediğin Muradla evlenmedimi?
-Evet ama o yıllar önceydi aradan iki yıla yakın zaman geçti unutmuştuk biz Veldanı.
-Sen git ben ablama söylerim aramızda hiç bir şey yok sadece sohbet ediyoruz.
Muhafız homurtulu bir ses çıkararak uzaklaşıp gitmişti.
-Demek sen Şeytansın neden bunu bana daha önce söylemedin Allaha sığınırım ya senin ile birleşseydim ne olacaktı!
-Abin ablamı sevdi de ne oldu yine aynı Murad değilmi sende aynı Ali olarak kalacaktın, üstelik buna ben müsaade etmedim eğer etseydim şimdi senin nikahsız eşin olmazmıydım.
Ali elini tahtaya vurup;Allah korudu ben abim gibi değilim ne yaptın bana bilmem ama öyle aklımı başımdan aldınki bir anda sana sahip olmak için az daha kendimi parçalayacaktım oysa ben uçkuruma sahibim.
-Belli ne kadar sahip olduüun, hadi çıkar bakalım şu giydiklerini de görelim uçkurun sıkımı?
-Veldan bunu istemiyor belliki muhafızını gönderdiğine göre o bizim ilişkimizi gözetlemiş olması lazım.
-O çok üstün yeteneklere sahip oldu her şeyi bilir görür ve emreder.
-Abim gördümü Veldanı?
-Hayır.
Neden asıl o hasret kalmış olması lazım abimin aşkını tadan bir daha vazgeçemez.
-Vazgeçmedi ama senin bilmediğin şeyler var,,,
-Ne gibi söylermisin?
-Murad benim olacak ilk erkeğim...
Neeeeeeeee!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
14.BÖLÜM
-Muradddd! Aşkım nereden çıktın,nasıl geldin, Allahım gerçekten senmisin?
-Edebin ile otur Melike ben senin hiç bir zaman aşkın olmadım bunuda nereden çıkardın?
-Sen ne çok değişmişsin Muradım beni yani Melikeni nasıl unutursun?
-Senden sormalı nasıl unuttuğumu, muradına erdin altın uğruna, kendi zevlerin uğruna bacın Haticeyi mahvettin, kadın dayanamayıp ölmüş öylemi!
-Pek öyle sayılmaz Murad, o eceli ile öldü ben ne yaptım ki kim ne dedi sana bilmem ama o zaten ince ağrı hastasıydı hanı sattıktan sonra zoruna gitti sende gitmiştin ne yapsaydı zavallı.
-Sen o zaman ucuz kurtuldun elimden ama artık öyle ucuz kurtulamazsın bilesin.
-Neden çağırdın o zaman beni? Ben evli bir kadınım sana ayıp değilmi.
-Ne olursan ol "İtin kuyruğunu kalıba kırk gün koysan çıkınca yine aynı şekli alırmış" derler ya sende tıpkı öylesin asla bildiğin pis işlerin peşini bırakmazsın.
-Sen nereden öğreniverdin bütün bunları?
-Burayı satan senmişsin Fatma kız her şeyi bir bir anlattı, bu yüzden seninle konuşmak istedim, başka şeymi bekliyordun yoksa?
-Ben bilirim senin güzel kadından hoşlandığını azmı güzel anlarımız olmuştu çılgınlar gibi sevişmekten yorgun düşerdik hatırlasana...
-Sahra çölününe gitmem gerekiyor, çocuklarımı kaçırmışlar öncelikle onları bulmam lazım anneleri derin üzüntü içindeyken ben seninle aşk hayatı yaşayamam.
-Medinemi üzüntü içinde ben onu iyi tanırım oda benim gibidir sensizliğe nasıl tahammül etti bilmiyorum.
-Dürüst konuş o benim nikahlı iki yavrumun annesidir, dikkat et konuşmana.
-Ben evlendim Murad kocam olacak adam sakat aptalın birisi zaten soyu sopuda pek musmul değil "Deli Bekir" derlermiş babasına.
Murad başka gün olsa kahkaha atmakta beis görmezdi ama kendini sıkarak;
-Kaz gelecek yerden tavuk esirgemezsin var bunun bir sebebi mutlaka, yoksa burayı kırk altına satmışsın bu parayı gidip de Deli Bekirin sakat oğlunamı yedirecektin?
-*Şu fatma denen orospumu anlattı bütün bunları sana, evet çıkarım olmasa neden elin sümüklüsüne para yedireyim.
-Fatma anlattı ama asıl şimdi gerçeği sen anlatacaksın,benim olan bir defineyi kaçırıp Gayzerli bezirgan ile yemeğe çalışmadınmı?
-Ama onu bulup geri almasını bildin, sen olmasan o hazine bizimdi senden başkası başaramazdı.
-Deli Bekirin çaldığı altın çokmuydu?
-Çokmu demek az demektir bir teneke dolusu olduğunu gözleriyle görmüş bizim sümüklü herif.
-Ne olmuş peki pekte yabana atılır bir miktar değilmiş.
-Ne olduğunu bir bilsem hepsini ateşe verirdim ama bulamadım kırk göz damı var adam çala çala her çaldığını bir köşeye saklamış.
-Senin burnun iyi koku alırdı ne oldu,o kırk köşeyi kırk sefer aramışsındır.
-Bizim sümüklü bir boktan anlamaz da gayınbaba oldukça yaşlı bunağın teki ya beni hesaba alıp gerçeği anlatmıyor yada kafayı altınla yedi bitirdi, her sorduğumda altın hikayesini değişik bir yalanla anlatıyor.
-Birde ben konuşsam bu adamla.
-Şartımı yerine getirirsen bu işi sana havele ederim aksi taktirde avucunu yalarsın.
-Neymiş şartın?
-Beni alacaksın, Urumada gitsen Şama da gitsen hep yanında olmalıyım.
-Ben Arap Yarımadasına gidiyorum buraya varmak içinde Sahra Çölünden geçmem lazım sen nasıl geleceksin buralara, dayanabilirmisin.
-Benim ne kadar dayanıklı ve iyi ata bindiğimi sen bilirsin, ne olur Muradım al beni yanına da, Deli Bekiri alıp geleyim buraya.
-Yanıma aldım desem ne yaparsın?
-Yerim seni yerim,o bir teneke dolusu altını bulman için varımı yoğumu önüne sererim hatta kırk altının birine bile dokunmadım oda senin olur yeterki evet de.
-Yerim derken neyi yersin ne demek istedin?
-Kadının olmak benim için en büyük mükafat olur istersen yol boyunca sana yoldaş olurum daha ne olsun sen beni gökte ararken yerde buldun anlasana.
-O işler eskilerde kaldı artık sağlam bir uçkurum var unutma...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
28.BÖLÜM
-Kim olduğum çok önemli değil asıl sen benim mıntıkam olan çölde ne arıyorsun Medine Sultan!
-Nöbetçi!
-Buyur Sultanım emredin.
Burada birisi var uyuyormusun görmedinmi?
-Dediğiniz yerdeyim Sultanım burada hiç kimse yok.
--Nasıl yok şimdi ben onunla konuştum.
-Ben ne gördüm nede duydum Sultanım en iyisi siz çadırınıza dönün, hiç kimse buraya gelmeye cesaret edemez.
Şuh bir kadın kahkahası duyuldu;
-Bu ses kime ait peki?
-Ne sesi Sultanım siz sakın ayakta rüya görmeyesiniz ne olur çadırınıza dönün ben ses mes duymadım.
Medine ile konuşulanları duyan diğer nöbetçilerde aynı anda olaya müdahale etmek için gelmişlerdi.
-Bakın üç nöbetçide hiç kimse görmedi hiç bir ses duymadı öylemi?
-Duymadık Sultanımız ne olur sakin olun buradan kuş uçurtmayız siz yatıp uyuyun.
-Tamam siz görev yerlerinize dönün ben biraz daha gezeceğim diğer yerleride kontrol edeyim içime bir kuşku girdi.
Nöbetçiler yerlerine giderken Medine Sultanda o gördüğü bir çift gözün olduğu yere doğru yürüdü.
-Neden geldin Medine Sultan?
-Kimsin sen nöbetçilerime görünmediğine göre insan değilsin.
-İyi bildin ben sizden biri değilim ben Veldanın en küçük kızkardeşi Asudeyim.
-Demek seni Veldan gönderdi?
-Evet bu bizim için her gün yaptığımız rutin kontrollerden biridir.Yabancıları kontrol eder niyetlerine göre davranırız, bu gün bu görev bana verildi.
-Beni tandın ama nereden anladın Medine Sultan olduğumu?
-Veldan’a sordum kendisi az önce buraya gelip gitti o söyledi tehlikeli değiller ama yinede burasının tekin olmadığını hatırlat diye.
-Yaa! Keşke kendisiyle görüşebilseydim onu da ilgilendirecek bir konu vardı.
Yarını beklemen lazım bu gece başka işi var buraya gelmesi mümkün değil.
-O kadar hızlısınızki istese anında burada olabilir.
-O şimdi çok heyecanlı, o yüzden gelemez çünkü sevgilisi ile buluşmaya kararlı.
-Veldanın sevgilisimi var?
-Neden olmasın genç güzel ve içimizde en cazibelimiz odur.
-Bilirim demek kendi ırkından bir sevgili buldu sonunda?
-Kendi ırkından değil Medine Sultan sizin ırktan hatta senin nikahlı eşin.
-Nee!
-Senin haberin yokmuydu bunu bilmiyordum değilse hiç konuşmazdım ama bekle bak...
-Nereye bakacağım?
Kocanla birlikteler görmek istermisin...!?
D.edecek
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
40.BÖLÜM
-İstersen sende burada yanımızda ol ve seyret de gör şimdi söylersem kıskanırsın belki.
-Bizde kardeşler arasında kıskanma olmaz bunu biliyorsun eğer böyle bir duygu ile yüklenmiş olsaydım Muradı üç gece senin koynunda değil yanında dahi bırakmazdım.
-Bende bu kıskançlık duygusu oluşmaya başladı bile artık nasıl vazgeçeceğim bilmiyorum bu benim için zor bir karar olacak.
-İstersen sen devreden çık Asude hiç karışma hiç bulaşma bak bu iş sonunda kardeş kavgasına dönerse sen kaybedersin benim güçlerim senin gücünden kat be kat üstün bu seni mahveder.
-Vazgeçmem, bunu ne söyle nede dene hiç bir şey yapamazsam çok sevdiğin Muradın ruhunu çalarım sen nasıl karşı koyacaksın peki buna?
-Onun ruhunu o hamaylı boynunda iken çalamazsın sonra onu çıkarırım alırım uzaklara fırlatırım diyede düşünme elini uzattığın an çok büyük bir acı ile kıvranırsın bunu bir kere Lucifer denedi de en sonunda aldığı an ağır ceza Çöl Yılanı olarak Sahra Çölünde yaşamak oldu.
-Korkutma beni bunları yapacak güç onlarda yok ben bütün insanoğlunu tepeden tırnağa tahlil ettim bu sahte cennette azmı görev yaptım onlarca bezirgan onlarca azılı haydur eşkiya ve deve kervanları ile ticaret yapanları ağırladım burada.
-Neden hiç birisine bu kadar ilgi duymadın da Murada gelince birden çıldırdın, sen hiç bir insan oğlu ile gerdeğe girmedin hala kızsın bunu ben iyi biliyorum bu konuda yalan söylemende doğru olmaz değilmi?
-Evet kızım ve bu zamana kadar hiç bir şeytan ve insan benimle cinsel temasta bulunmadı ne sevdim nede seviştim doğru bir rüzgar esmedi sevebileceğim birisi karşıma çıkmadı sadece senin emirlerini yerine getirip bu Cennet vari Hanı çalıştırmaktan başka bir şey düşünmedim.
-Senin yerinde olmak için can atan o kadar gönüllü kız ve kadınlar varki ben bunların arasından en güzellerini seçebilirdim ama seni tercih ettim iki göbek kızkardeşim olmanda buna etkendi tabi yakında Luciferide kurtarıp yine genç bir kız olarak buraya gelmesini sağlayacağım.
-Ona cezayı Yüce Yezid vermedimi?
-Evet Ulu Yezid verdi ama karar verme affetbe cezalandırma yetkilerinide sonradan bana devretti.
-Sen ne kadar güçlenmişsin abla, ne yaptında bu mertebeye yükseldin.
-İnsanoğlu ile dürüst ilişki kurdum sev dediler sevdim Muradın denemelerine ortak oldum gerektiğinde af diledim gerektiğinde karşı koydum ve bütün bunlara biraz da babam sebep oldu yıllarca deve çobanlığı yaparak ailemize baktı en önemliside Sahra Çölünden gelip geçen kervanlara göz kulak oldu onların selametle gelip geçmelerini sağladı gerektiğinde Ulu Yezide bilgi ve öşür götürdü senin bilmediğin otlardan ölümsüzlük iksiri yaptı yapacaktı ama Murad 3. deneye dayanamayacağını anladığım için karşı koydum buda beni ondan ayrılma sebebim oldu.
-Hala bu üçüncü denemeyi istermi Ulu Yezid?
-İster ama buna dayanacak hiç bir insanoğlu olmadı bunu ararda arar gerçekten yok buna dayanacak bir fani..
-Keşke ben Murada bunu denetebilseydim..
-Hadi oradan ne yani benim başaramadığımı senmi başaracaksın buna müsaade edeceğimi sanıyorsun asla! Ben Murada her iki denemede de kurtarma iksirlerini babamdan alıp yanımda bulundurdum eğer ruhuna bir zarar gelseydi hiç düşünmeden iksiri içirip kurtaracaktım. Babamda üçüncü denemenin iksiri yok bunun için güvenemedim ve karşı koydum artık şunu bilki hiç bir canlı cansız ölümsüz değildir bir gün dağlar taşlar denizler çöller ve yaşayan her canlı ölümü elbet tadacaktır taki bu ölümsüzlük iksirini üzerinde deneyen kişi ruhunu teslim etmeyene kadar.
-Eğer bunu Murad başarsaydı ne olurdu sonu abla?
-Sonu ne olurdu onu deneyden sonra anlayacaktım sanırım Ulu Yezidin yerini alacaktı ve Yezid ona biat edecekti.
-Neden böyle bir şeye giriştiniz Ulu Yezid in haberi yokmuydu bütün bunlardan?
-Vardı ve bu deneyi asıl o önemli buluyordu Yezidin tek istediği şey "İnsanoğlu Irkımı yoksa Şeytan Irkınınmı yüce olduğunun kanıtını bulmaktı" Eğer insanoğlunun ruhu bizden yüce ise yezid de bizde bütün Şeytan ırkı İnsanoğlunun emrine girecek ve İnsanoğluna biat edecekti. Aksi halde bu başarısız olunca Şeytan Irkının üstünlüğü kanıtlanmış olacaktı.
-Hiç bir şey olmamış tamda yarıda kalmış neden bunu tamamlamak istemiyorsun artık o emir verme gücüde sende olduktan sonra.
-Göre göre Muradı tehlikeye atamam hala üçüncü ve son deneyin iksirini babam geliştiremedi bunun için gece gündüz deneyler yapıyor onca insanın ruhunu kaybetmesine vesile oluyor bu Çölde yaşamanın mükafatı bunlardır.
-Asıl kıskançlık sizde birde bana dersin ne yapacaksın insan güçlü olsa ne olur şeytan güçlü olsa ne olur?
-Nemi olur sen daha çocuk yaştasın bunu anlamazsın eğer bu gerçekleşseydi biz ateşten kurtulacak insanoğlu gibi cennete girecektik, şimdi anladınmı kuş beyinli kızkardeşim.
-Müthimiş gerçekten ama biz nasılolsa ateşten yaratılmadıkmı onlarsa topraktan yaratıldılar biz ateşe onlarda toprağa gidiyorlar zaten değilmi?
-Orası öyle ama İncilde ve Kuranda şöyle burulur;
-Biz İnsanoğlunu Rabbine secde ettiği için Yüce kıldık, bütün melekler secde ettiler tek secde etmeyen şeytan oldu ve Yüce Rab huzurundan kovuldu Yüce Rab şöyle buyurdu "Çıkın huzurumdan her zaman İnsanoğlu yanımda olacak siz ise onları baştan çıkarabilmek için kıyamete kadar ölümsüz olacaksınız varın dönün yeryüzüne birbirinize olan güveni bana ısbatlayın""
-Hepsi de döndüler mi yeryüzüne?
-Evet döndüler ama o gün bu gün milyarlarca asırdır Şeytan ile İnsan arasında kavga hiç bitmedi biz onları baştan çıkarmak için bütün silahlarımızı kullandık onlar Yüce Allaha karşı gelmemek için ona sığındılar ve kurtuldular.
-Murad neden seninle oldu peki?
-Dedim sana önce ben ona ram oldum Müslümanlığı kabul ettim ve ona şeytan olarak hizmet etmedim insan olarak hizmet ettim ta ki ondan ayrılıp Ulu Yezid beni cezalandırana kadar, sonra söz verdim Ulu Yezide ve babamın da araya girmesi ile affedilip üstün silahlarla donatıldım.
-Yine ona döndün ama?
-Evet bu aşkın önünde Ulu Yezid de duramadı sadece istediği bir tek şey var babam iksiri bulunca 2 deneyi başarı ile atlatan Murada üçüncü deneyi yapmam bende yapacağıma söz verdim ama sadece iksir bulunursa aksi olursa kıyamete kadar yanarımda Muradı riske atmam...
-Keşke babam penzehiri biran önce bulsa.
-Sen ne yapacaksın o penzehir bulunursa önce yanındaki yakın arkadaşlarını baştan çıkaracağım onların üzerinde denedikten sonra penzehiri Murad dan başkasına asla vermem o sadece Muradın ruhu içindir ve bunun için saklayacağım.
-Bu haksızlık abla onlar ölürlerse ne olacak?
-Bir bahane bulurum kimse anlamaz bile çölde her şey her an olabilir değil mi.
-Sıradaki ilk kurban kim?
Ali!!!!...
Cemil Ateş
Devem edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
44.BÖLÜM
Ali şaşkın şaşkın gözlerini açtı sağına soluna bakındı kimseler yoktu, demekki kötü bir düş görmüşüm ama nasıl bir düştü bu tıpkı yaşamıştıher şeyi, kızla sevişmişti o adam gelmeseydi aşkın girdabında olacaktı şimdi.
Hadi canım dedi baksana burada ne kız var ne in nede cin demekki rüya imiş, ben kimsenin karısında kızında değilim ki.
Murad abimin kadını Veldanın bacısıyım diye çığlık atan kız neden Murad benim olacak ilk erkeğim olsun dedi ki?
Allah korusun Keseğin hanında yaşamıştık bütün bu olan olayların bir tür çeşidini.Ali gülümsedi kalkıp şamdanın ateşini biraz çıkarınca kaldığı odanın güzelliği gözleri kamaştırıyordu.
Gülfidanla evliydim ama handa o kadat çok kara kışa esir kalmıştıkki aylarca dışarı çıkamadık yanında küçük köy vardı oraya bile güçlükle kızakla gidiliyordu, bu boşluktan sıkılan kızlar bana ve abime sulanmaya başlamışlardı.Ben handa Haticenin küçüğü ile düğün yapmıştım Murad Efe aynı gece Haticenin büyük kızkardeşi Melike rüyamda gördüğüm Veldanın bacısının yaptığının daha beterini yapıp Murada her şeyini teslim etmişti.
İyi ki rüya imiş değilse büyük bir günaha girecektim. Sabah olsunda şu handan biran önce çekip gidelim ben hiç hoşnut kalmadım.Bizim Arap askerleri ne alemde kimbilir Murat Efe şimdi derin uykudadır hiç kimseyi uyandırmadan erken kalkıp atlarımızı hazır edeyim.
Aynı rüyayı gören sadece Ali değildi Muradın da başı Asude ile derde girmişti.Alinin yanından ayrılan Asude şafak yıldızı sökmeden Muradın yanına varıp çırılçıplak soyunup ondan hebersiz koynuna giriverdi.Odaya yayılan nefis koku Muradı uyandırmamış günlerdir at sırtının verdiği yorgunluktan dolayı kız ne ederse etsin uykudan uyanmamıştı.
-Heyy koca aptal uyansana bak koynunda kim var?
-Hımm sen uyanmayacaksın demek ben bilirim şimdi sana yapacağımı...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
62.BÖLÜM
Sahranın aşılmaz olması, çöle aylarca yağmur düşmemesi ve sık sık oluşan kum fırtılarının yanında gece sıcaklığının ani düşüşler göstermesi yanında, insanı cezbeden güzellikleride oldukça fazladır. Gece ay doğunca bütün yıldızlar Sahranın kumları ile danseder sıcak kum yavaş yavaş soğumaya başlar ve bütün canlılar aşırı sıcağın bunaltıcı etkisinden kurtulur kurtulmaz avlanmak ve soylarını ikame edebilmek için sabaha kadar çöle sahip çıkarlar.
Sahra Çölünün kadim sahipleri arasında bedevi kabileleri ve Mavi Giyinenler olarak bilinen Tuaregler yaşamaktadır.
Milli kimliklerini binlerde yıldır sürdüren bu Bedevi kabilesi kadınlarına verdikleri değerle gizemli aynı zamanda özgün bir topluluk olarak dikkat çekmektedir.
Tavarıklar" olarak tanınan, Libya, Nijer, Çad, Cezayir, Mali ve Burkina Faso gibi ülkelere yayılmış Tuaregler, Sahra Çölü’nü kendilerine mesken edinmiş büyük bir kabile olarak tarihteki yerlerini almış saygın bir topluluktur.
Bedevi yaşam biçimini seçmiş olan bu insanların şehirlere yerleşenleri okuma yazmaya büyük önem vermişler gerici ve diğer bedeviler gibi petrole bağımlı kalmamışlardır.
Tuareglerin kendi alfabesi vardır. Sahra Çölü’ndeki kalıntılar bunun ispatıdır ki Tuaregler, uygarlık ve ilmi bir birikime sahip. Tifinag alfabesiyle yazılan yazılara, Sahra Çölü’nün her yerinde denk gelebilirsiniz. Belgeler, yazışmalar, taşların üzerine Tifinag alfabesiyle yazılmış el yazıları da bulunuyor. Binlerce yıldan bu yana bu bölge, tarihte en büyük açık hava müzesi olarak nitelendirilir. İnsanların pek bilmediği ama önemli olan bir başka konu da şudur ki: Tuareglerde anne, çocukları eğitme, okuma-yazma ve Tifinag harflerini öğretmekle yükümlü. Babanın ise avcılık gibi farklı görevleri vardır, bu yüzden bu kabilelerde kadın kutsaldır, kadının ailenin direği ve dayanağı olduğu saygı duyulduğu ilk toplumlardan sayılmaktadır.
İslamiyetin yayılmasında en büyük pay Tuareglerin olmuştur. Yazıtlarında bundan sık sık bahsedilerek "Bizler, İslamiyetin, Kuzey Afrika’dan Sahra altına yayılmasını sağlayan kabileyiz. Çünkü Sahra yolunu bir tek biz biliyorduk.
Bazı tarihçilere göre;
Sahra Çölü hak etmediği bir üne sahip olmuştur oysa binlerce yıl önce Yağmur Ormanlarından daha gür bir bitki topluluğuna sahip olduğu bilinmektedir öyleki dinazorların burada oldukça geniş bir alanda yaşaması bu günün petrol yataklarının oluşumunda etkin olmuştur.
Düşen büyük bir gök taşı Sahrayı cehenneme cevirmiş bütün canlılar kaybolmuştur, zamanla çıplak kalan bu topraklar çöle dönüşüp deniz ve nehirlerin kuruması nedeniyle oluşan büyük kum yatakları acımasız rüzgarlar sayesinde bütün Arap Yarımadasını kaplamıştır.
Yer yer küçük su birikintileri küçük bitki topluluğu insanların ve hayvanların yaşam kaynağıdır.Deve en ideal taşıma aracı olarak hala rağbet görmektedir.Sık sık deve çiftliklerine ve deve çobanlarına uğrayan Medine ve askerleri sayesinde Arapça konuşabilen Murad da buraları tanıma fırsatı yakaladığı için bu seyahatten oldukça memnun kalmış olmalı ki fazladan yol almayı atları yormamayı tercih ederek uzun çöl yolunun keyifli geçmesine vesile olmuştur.
Sahra Çölündeki yollardan ağır ağır gitmekte olan kafile her akşam güneş battıktan hemen sonra rastladıkları vahadaki bir su birikintisi yanında yer alan dev hurma ağaçlarının olduğu yerlere kara çadırlarını kurup Medine ve Muradın dinlenmesi için ihtimam gösteriyorlardı.
Baş başa yemeklerini yedikten sonra deve çobanlarınında katılımıyla şenlikler bile düzenleniyordu.Vahada yaşayan küçük kabileler Medine Sultanın gelişini kurbanlar keserek kutluyorlar bol bol kutsal sayılan hurma rakısıylada çılgınlar gibi içip eğleniyorlardı.
Murat bu rakıyı çok sevmiş olmalı ki her akşam müdavimi olmuş testi ile hurma rakısını içip kara çadırın içinde Medine ile aşk yaşamaya bile olanak bulmuştu.
Aşkını kıskanan Murad gözlerden ırak bir yerde tamda su kuyularının uzağına kurduruyordu çadırlarını.
-Bu gece nöbetçiler uzak dursunlar Medine tembihle emir subayına.
-Hımm senin aklında bir şey olmalı neden bu?
-Günlerdir yoldayız ayrıca yıllardır hasretim sana nasıl tuttum kendimi bilmiyorum senin onca badire atlatmandan sonra sana kavuşmamı bu gece kutlamak istiyorum.
-Bende sana hasretim Muradım ama çocuklarımıza bir kavuşalım ülkeme bir dönelim zaten ben senin hem dini hemde resmi eşinim yani anlayacağın ben tam teslim seninim...
-Bunları söyleyince iştahım bir filin iştahı gibi kabarıyor bak bu testi yine hurma rakısıyla dolu sen ondan ver hele de yavaş yavaş ısınalım.
-İlk tanıştığımız geceyi hatılıyormusun Murad?
-Hatırlamazmıyım Arap Prensesi öyle güzel ok atıyordun öyle güzel savaşıyordun ki Eminenin babası Deli Duranı bile okla vurarak ortadan kaldırmış otuziki pare köye rahat bir nefes aldırıp sevaplarını dualarını kazanmıştın.
-O başka Murad o anda nasıl bir dede ise torunu Yavuzu ateşe atacaktı işte o an kan beynime sıçramış sadaktan çekip oku fırlatmam an meselesi olmuştu.Bu yüzden belki Emine bana darılmış olacak ama yavrusu babasından hele hele öyle bütün köylere kan kusturan bir ağadan çok daha değerli olmalı değilmi?
-Haklısın baksana bizde yavrularımız için Sahranın ıssız çölünde her gün yol katediyoruz.
-Sen Veldan ile geçen maceramızı bir bilsen, ağzın açık kalır hatta bir ara seni ben boşamıştım bile...
-Neee?
-Hemen nikah tazele hülle yapmaya sen alıştın galiba.
-Yok yok bu sefer öyle olmadı tam boşayacaktım Boş Ol derken Veldan ben şahit olmam dedi ve gerçeği ben gözlerimle görünce seni affettim.
-Ben suçmu işledim ki neden affettin.
-İşte öyle sen bilmezsin benim ne çektiğimi eve varınca sana her şeyi ayan beyan anlatırım.
-Sen beni boşayacaktın öylemi? şimdi sana ceza verme sırası bana geldi ama ben boşamayacağım...
Derhal soyun...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
Bir mağaradayız.Burası Şeytanın gözü mağarası.Binlerce mil uzunluğundaki bu yerin oluşumu sır olmaktan öteye b,l,nmektedir. Çok çeşitli makalelerde buradan bahsedilir ama en önemli gözlem 1965 yılında uzay yolculuğu yapan Gemini 4 astronotları McDiwitt ve White tarafından keşfedilen Sahra’nın Gözü, daha sonra uzaya çıkan tüm astronotların yönlerini belirlemelerine yardım edebilecek kadar çarpıcı bir görüntüye sahip. İlk keşfedildiğinde meteor çarpması sonucu ortaya çıktığı varsayılan ilginç oluşum, aslında su ve rüzgar erozyonunun o bölgedeki taşlar üzerindeki etkisiyle meydana gelmiş.Göze benzeyen bu ilginç formdaki oluşumun, yan bölümleri tortul kayaçlardan ve kuvars taşlarından, ortasında bulunan ve göz bebeğini andıran yuvarlak kısım ise yeryüzünde 600 yıllık geçmişi olan bazalt ve volkanik taşlardan oluşuyor. Uzaydan bütün güzelliği ile gözlemlenen jeolojik oluşum, keşfedildiği günden bu yana adeta gemi kaptanlarına ışık tutan bir deniz feneri gibi astronotlara yol gösteriyor. Astronotlar Sahra’nın Gözü’nü odak kabul ederek seyir rotalarını belirliyorlar. Sahra’nın Gözü bu yönüyle NASA tarafından astronot feneri veya Dünya’nın Gözü isimleriyle de anılıyor. Olayın geçtiği yıllarda insanoğlu tarafından lanetli bir yer olarak adlandırılan bu yerler Şeytanların yaşadığı yerler olarak adlandırılıp Şeytanın gözü adını almıştır.
Asude Muradı ikna etmekte zorlanmadı yanlarındaki Medinenin subaylarını Şeytan Kayalıklarında Medine ile buluşmaları için bırakıp çölde birlikte ilerlediler.Murad biliyordu Medine kendini zimmen boamış Veldan ise ölümcül deney için denek olarak kendini kullanmak istiyordu.Bunu ısbatlayan Asude Muradın güvenini kazandıktan sonra;
-Burada kalmak tekin değil, çok geçmeden Medine ve adamlarıyla birlikte Veldan buraya geleceklerdir.Şeytan Kayalıklarında kendi adamları durumu anlatıp geri dönmeleri gerektiğini söylerselerde inanmazlar ama benim Veldandan üztün taraflarım olduğu için buna mecbur kalacaklar ve geri döneceklerdir.
-Senin üztün yanların nedir Asude?
-Murad ben bakire bir kızım bizde bakire kızlar dul kadınlardan daha rütbeli daha sözü geçerlidir bunu Veldan bildiği için gücünü benim için harcamayacak seni denek olarak kullanmaya saklayacaktır.Medine ise asla benimle baş edemez bunu ona Veldan anlatacaktır.
-Bakir kızmısın?
-Evet kızım eğer kızlığımı kaybedersem gücümüde kaybederim o zamanda Veldan benimle uğraşır.
-Veldan ablan değilmi neden uğraşsın?
-Sen anlamıyorsun Veldan üçüncü ve son deneyi senin ile başaracağına inanıyor eğer bu mümkün olursa sen ölümsüz olarak dünyanın sonuna kadar Veldan ile birlikte yaşayacaksın yani ölümsüz olacaksın.
-Bu mümkünmü, bunu sadece Allah bilirecel geldikten sonra kimse Azraile karşı duramaz.
-Senin hafsalan bunları almaz eğer bizim beynimiz sizde olsa dünyaya hükmederdiniz bizim beynimiz çok güçlüdür ama elimiz ayağımız bağlıyız bizim eksik yönlerimiz bu bunu çözmek için bu denemeyi yapmak için yıllardır uğraşıp durur Ulu Yezid.
-Veldanı bunun içinmi görevlendirdi?
-Evet daha önce onlarca erkeğimizi görevlendirmişti de hiç biri başaramayıp ateşte yakıldılar.
-Şimdi biraz dinlenelimmi?
-Evet sen nede olsa insansın ve yoruldun bak şu yamaçlarda bir mağara vardır orada sabahlarız.
Asude birden heyecanlanmıştı bütün bir gece Muradla başbaşa geçirecek ve aşkı deneyecekti artık hiç bir şey umurunda değildi nasılsa Şeytan Kayalıklarından çok uzaktalar ve Veldanın kendine karşı koymasının imkansız olduğunu anlamasıydı.Artık Muradı ben avuçlarımın içine alırım hem doya doya sevişirim hemde üçüncü deney için deneğimi elimde tutarım.
-Küçük kutu gibi bir mağaraya varmışlardı atlarını mağara girişindeki kurumuş ağacın dalına sıkı sıkı bağladıktan sonra Murad gece çölde ısının çok düşeceğini bildiği için kurmuş dalları toparlayıp mağaranın girişine küçük bir ateş yaktı biranda zaten gündüz sıcağını çekmiş kayalar ısınmaya başlayıvermişti.
-Açmısın Murad?
-Evet Asude açım sen acıkmadınmı iki gündür ağzımıza bir şey koymadık.
-Haklısın benim atın heybesinde her zaman bulundurduğum bir şeyler olacak hurma tayf eğmeği ve keçi sütünden yapılmış kaymak.
Kalkıp dışarı çıktı Sahra Çölü alabildiğine uzanıyor yıldızlar sanki kumların üzerinde dansediyorlardı.
Asudenin kurduğu sofradaki yiyeceklerden ikiside konuşa konuşa yediler.
-Burası çok ısındı Murad azıcık şunları çıkarsam derim.
-Sen bilirsin ama..
-Yk sen bana haram değilsin.
-Neden?
-Veldan ile evlenmedinmi dini nikahınızı imamlar kıymadımı?
-Evet ama seninle ne alakası var bu evliliğin.
-Var benim soyumdan her kim olursa olsun eğer birisi ile nikahlanırsa diğer kız ve kadınlarıda haremine almak yasak değildir ve hepimiz o erkeğin kadını (İsteyen) olmaktan çekinmeyiz.
-Şu halde sen bana düşersin öylemi?
-İyi anlatamadım galiba Veldanın yerine beni helal olarak koynuna alabilirsin bunda bir beis yok.
Hem konuşuyor hemde soyunuyordu Asude.
-Bu ne güzellik Asude senin saçların altın sarısı gibi halbuki Veldanın saçları üzüm karasıydı.
-Annelerimiz ayrı belki ondandır Murad ama ben ailenin en güzel kızıyım.
-İstersen kız olarak kal, ne ben günaha gireyim nede sen kızlığını kaybedip gücünden olasın.
-Hayır Murad mızıkçılık yok bu gece senin olacağım ne olursa olsun böyle bir fırsat bir daha asla elime geçmez.
Asude anadan üryan kalınca Muradın dizlerinine başını koyup iri gözlerini Muradın gözlerine dikerek;
-Hadi sev bak dudaklarım ateşinden kavruluyor ne olur onları soğuk bir pınardaymış gibi serinlet.
Bütün bu güzelliğin karşısında Murad da kendinden geçmişti.
_demek sen bana helalsin öyletse aldım kabul ettim aldım kabul ettim aldım kabul ettim diyerek dudaklarını dudaklarıyla kapatıverdi.
Kızıl ateş Şeytan dansı yaparken Murad üzerindekileri yırtarcasına sıyırıp atmış iki genç vucut adeta bu ateş dansına katkıda bulunmak istercesine kıvır kıvır kıvranmaya başlamıştı.
YUmuşak narin elleri vardi Asudenin tıpkı Veldan gibi aşkın her yönünü tattırıyordu erkeğine elleriyla Muradın tenini sıkarken tırnakları battığı yeri acıtıyor ama erkeği dahada çok çılgına çevirmeyi başarıyordu.
-Hadi Murad hadi al bemi yüreğine al taa en derinlereine al öyle istiyorumki seni birdaha asla nırakmayacağım ateşlere atılsamda senin için asla vazgeçmeyeceğim.
Mırad soluksuz öpüyordu genç ve tapteze bir kız ile sevişmeyeli yıllar olmuştu böyle arzulu bir dişi ile sevişmek onun aklını başından alıp götürmüş kızın kemikleri çıtırdamaya ağzından çıkan kelimeler anlaşılmamaya başlamıştı...
Mağara ilk defa iki ayrı cinsin sevişmesine belkide ev sahipliği etmenin gururu ile yanıp tutuşmuştu...
Asude çok geçmeden yeryüzüne inan yıldızlarıda koynuna alıp gök yüzüne yükselmenin mutluluğunu yaşarken
Kadın olmanın gururunu yaşıyordu ama hiç süşünmedikleri bir şey vardıki oda gerçekleşmiş Asude kadın olur olmaz kızlığını kaybettiği müjdesi bütün Şeytan aleminde duyulmuştu...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
56.BÖLÜM
-Beterin beterimi var daha ne göreceğim, ben göreceğimi gördüm ama Alinin yaşaması içinmi yoksa Asudenin cazibesimi Muradı birlikte olmaya eazı etti.
-Ne o nede Asude buna izin veren sen oldun!
-Benmi! Saçmalama ben nerdeyim ki bütün bunlara izin veren ben olayım.
-Unuttun galiba Sahra çölünden sağ selim çıktığınız günü hatırlasana, o gün Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştın.
-Hafizam beni yanıltmıyorsa o gün böyle bir anlaşma yapmadım ben.
-Yaptın Muradın, Ayşenin ve annesinin birlikte ülkelerine dönmesine sence kim izin vermişti?
-Kim?
-Ulu Yezidin verdiği yüksüğü sen Murada verdin oda Ayşenin annesini Sahra Çölündeki Şeytan kabilesinin elinden kurtarmıştı.
-Hatırladım o yüzüğü Murad kgösterip Ayşenin annesini kurtarmıştı ama bununla bunların ne ilgisi var hiç bir bağlantısı yok gibi.
-Senden Şeytan dilinde bir yazılım alfı sen okuyamadığın için buna evet dedin.
-Neydi bu yazılan anlaşma?
-Ayşenin annesi çok önemli değildi asıl önemli olan Muradın 3.ölüm denemesi için tam yetkiyi sen imzaladın.
-Aman Tanrım ben ne yapmışım, peki anlaşma bozulmadımı?
-Asude bozdu o cezasını çekecek ama Muradın mutlaka bu ölüm testinden geçmesi şart oldu.
-Bunun içinmi kaçırdı Muradla Aliyi Asude?
-İşin gerçeği o yerde şimdi ben olacaktım ve bu emir bana tevdi edilmişti ama Asude Murada aşık olunca işler karıştı şimdi bu tören Muradla Asudenin evlenme töreni ama sonu çok kötü bitecek bunu Asude kabul etti Murad ve Alinin yerine birlikte olmanın karşılığında ateşe girmeyi kabul etti buna itiraz eden Murad bütün şartları kabul etmek zorunda kaldı işte bunun sonucunda Asude kadın oldu.
-Şimdi ne olacak peki?
Ali ve Murad serbest kalacaklar Asude ateşe girecek ama Murad 3 deney için bana yönlendirilecek.
-Ölüm deneyi peki Murad bunudamı kabul etti?
-Zaten Ulu Yezidin en önemli şartı buydu.
-Şimdi sanamı teslim olacak Murad?
-Ali serbest kalacak ama Murad benimle birlikte Sahra Çölündeki babamın yaşadığı vahada kalacağız burada ben gerçekleştireceğim Ulu Yezide yalvarıp en azından iksirin babam tarafından bulunmasından sonra yapabilirim aksi olursa birlikte ateşe gideriz.
-Murad ateşe dayanamaz ama siz ateşten halk olduğunuz için ateş size zarar vermez.
-Senin bildiğin ateş değil bu bu Cehennem Ateşi öyle güçlü bir ateşki hiç bir canlı cansız bu ateşe girince asla kurtulamaz.
-Asude şimdi bu ateşemi girecek, kız daha yeni evlendi murad almayacaksa bu adaletmi sence?
-Anlaşma gereği bir geceliğine razı oldu değilse kız olarak yine aynı ateşe girecekti. Murad bunları bilmiyor Asude ile yaşamaya devam edeceği inancında.
-Muradı sen nasıl alacaksın?
-Bu görev bana verildiği için Murad istesede istemesede bana gelecektir.
-Ya gelmez ise?
-Gelecek Ulu Yezidin gözleri üzerimizde her an.
-Pekji Murad bu deneyden sağ selim çıkarsa Ulu Yezidin yerinemi geçecek?
-Evet o artık ölümsüz olacak ve Ulu Yezid Şeytan liderliğini kaybedecek.
-Bunu neden çok istiyor Yezid bile bile kendini yok ediyor neden?
-İncilde geçen bir ayet var, bu ayetin hulasasını yerine getirmek üzere atanmıştı Yezid.
-Hiç bir şey anlamıyorum neden size rastladı neden seninle ilişkiye girdi neden Asude ile evlendi neden ?
-Bunun nedenlerini az önce anlatmaya çalıştım hepsi bir üstten emir aldığı için emirleri uygulamakla görevlendirilmiştir.
-Bana daha ne gördün derken neyi kasdettin ne göreceğim?
-Düğünden sonrasını gösterecektim görmek istermisin?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
-Sen neden bana inanmıyorsun artık Murad İnsan Oğlu değil, her şeyi ile Asudenin çocuğu olduğu için bizim korumamız altında ve sadece Şeytan Irkına tabi olacaktır.
-Lanet olsun sizin ırkınıza da size de artık ben sadece Muradı görüp konuşmak istiyorum sana ihtiyacım yok ne gelecekten bahset nede geçmişi göster istemiyorum hatta kafilemden ayrılıp gidebilirsin ben bir başıma da Muradı elbet bulacağım.
-Keşke Alinin ateşe atılmasına rıza göstermiş olsaydı, belki onun için daha iyi olurdu.
-Göz göre göre hiç bir insan kardeşim dediği arkadaşını ateşte yanmasına rıza göstermez o bir insandır ve hep insan olarak kalacak.
-Peki çok sinirlisin gerçekleri görünce ne yapacaksın merak ediyorum.
-Defol Veldan seni istemiyorum gerekirse bütün ordularımı seferber eder yine de size karşı koyup Muradımı bulacağım.
-Tamam Medine Sultan şimdi ben gidiyorum en kısa zamanda Muradın yanında olacağım ama sende benimle geleceksin.
-Zorla mı götüreceksin gelmiyorum ne yaparsın?
-Kalıbını götürmeyeceğim sadece senin ruhunu alıp gideceğim bu senin elinde değil.
-Hiç bir şey yapamazsın ben imanı bütün bir liderim bana dokunan yanar sende bunu böyle bil.
Aynı anda sert bir rüzgar çıktı bütün askerler kumdan kendilerini sakınmak için peçelerini örtüp yere kapandılar.
-Ne oluyor kum fırtınası mı çıktı?
-Gidiyorum Medine gidiyorum bu rüzgar beni Ulu Yezidin makamına çıkaracak sen bana inanmamakta ısrar ettin seni mahvedeceğim...
-Ne halt edersin ne yaparsın ne yapacaksan yap ama asla teslim olmayacağım.
-Ali için Murad kendini Şeytan Irkına teslim etti bu çok değerli bir teslimiyetti ama sen kim için teslim olacaksın hiç düşünmedin mi!
-Bak Veldan şimdi kaybol ve bir daha benim gözüme gözükme hepiniz Şeytana tapan birer iblissiniz bana ve sevdiklerime bir şey olursa bu çölde kum üstünde kum bıraktırmam bunu da sen iyice aklına sok.
Medine gözlerini açtığında fırtına geçmiş Veldan da kaybolup gitmişti.
"Dedikleri doğrumu aceba benim ruhumu mu götürdü ben buradayım ve hiç bir yerim değişmediğine göre yalan söylemiştir.
Yanına yaklaşan emir subayına dönüp;
-Sizin burada ne işiniz var göreviniz çelik çomak oynamak mı derhal görevinin başına dön asker.
-Ama Sultanım sizi korumak için buradayız.
-Seni tanımıyorum sende kimsin elbiselerine bakılırsa basit bir askere benziyorsun.
-Ne oldu size Sultanım ben sizin en değerli subayınızım bunu unuttun mu?
-Çekil karşımdan askerlerini topla o zaman geldiğin yere dön!
-Siz ne yapacaksınız bir başınıza bu çölde Sultanım sana güneşmi çarptı aklınız gitmiş gibi.
-Aklım mı gitti aklım yerinde de inancımı kaybettim ruhumu çalıp gitti iblis.
-Hemen hekim başını çağıracağım siz çadırınıza geçin ve dinlenin siz fazla güneşte kaldınız.
İki asker hemen koşup Medine nin koluna girerek çadırına götürdüler Medine gerçekten aklını kaybetmiş gibi abuk sabuk konuşmaya devam ediyordu bu arada Veldan ın kahkahasını duyunca ruhunu çaldığını ancak o zaman fark etti.
-Veldannnn...
Cemil Ateş
ŞEYTANIN KIZI
116.BÖLÜM
Birdenbire,Murad’la Medine’nin arasına ince bir sis girdi ve Veldan’la birlikte Murad kayboldu.
Medine korkuyla seslendi!
"Murad,,,,!
"Veldan,,,,!
Kimseler yoktu,sağa baktı sola baktı sis yavaş yavaş dağılınca odada kimseciklerin olmadığı kanısına varıp;
"Ben rüyamı gördüm,az önce yanımdalar dı...
Bir anda Murad kendini;
Önce uğradığı bir kuyu başında buldu. Veldanla tanışmış aynı çadırda tedavi görmüştü.Hiç bir şey yabancı değildi sadece Kır Atı yoktu.
Veldana baktı,tıpkı ilk tanıştığı günlerdeki gibi nazik,kibar ve çok güzel bir kız olarak, ellerini tutup yüzüne bakarak gülümsüyordu.
-Neden geldik buraya Veldan?
-Baba ocağı burası,babam bu sahra çölünde deve otlatır,karşı taraftaki hurmalıkları hatırladınmı?
-Evet,
Tanıştığımız gün kadar güzelsin.
-Sende hiç bir şey olmamış gibi genç ve yakışıklısın.
-Neden buraya kadar geldik?
-Çok şey oldu Murad,senin bilmediğin çok şeyler var,bunu baş başa verip konuşarak çözmeliyiz.
-Ne gibi şeyler oldu?
-Anlatacağım ve senin yardımını isteyeceğim,şimdilik buraya geldiğimizi kimse bilmiyor.
-Merak ettim,şimdi biz Medine’nin sarayından çok uzaktayız ve baş başayız başka hiç kimse yok mu?
-Lucifer de burada,unuttun mu Sahra Çölünde bir sürüngen olarak yaşamına devam ediyor.
-Ne yapabilir ki?
-Çok şey,hala emir verme ve emirlerini yerine getirme yetkisinde olan ona tabi şeytanları var.
-Sen üç denemeyide bitirdinmi?
-Evet gözün aydın bitti ama henüz daha Ulu Yezidin yanına çıkmak için davet gelmedi.
-Gelirse nereden bileceğiz?
-Her yerde aynı anlık mesele sen bunları düşünme de benim kafama takılan asıl başka bir soru var.
-Nedir o soru dediğin şey?
-Sen kimin oğlusun Murad?
-Değirmenci Yakub un,neden sordun?
-Hala inanamıyorum senin baban Yakub Dede değilmiş!
-Ne dersin sen Veldan benden iyimi bileceksin!
-Evet Murad bunu sana isbat edebilirim,sen Ulu Yezid’in oğluymuşsun!
Ne!
"Bak,dinle bana Ulu Yezid söyledi,"Bir gün yolum Değirmen Dere Köyüne düşmüştü,misafir olarak Değirmenci Yakub un evine misafir olmuştum."
Eeee!
"Çok güzel bir karısı vardı,yeni evlenmiş,bende insan kılığında ve çok yakışıklı bir gezginci kıyafeti içindeydim,kadına aşık oldum ama o bana yüz vermedi"
-Sen ne dediğini biliyor musun!
-Dinle;
Bir gece Şeytani gücümü kullanıp onunla aşk yaşadım,hiç ummadığımız bir olay oldu ve kadın hamile kaldı.
Doğumuna kadar gizli gizli takip ettim ve Murad doğduğu gün onun sırtına bir işaret vurarak ayrıldım,sonra yaptığım bir sihirle onu her türlü tehlikeden korudum.
-Hayır beni asıl koruyan boynumdaki hamaylı .
-Bunu şimdi tartışmayalım asıl mühim olan şu;
Veldan üzüntülüydü,buda nereden çıktı der gibi sinirli sinirli anlatmaya devam etti.
-Ayşe şu an Yezidin kontrolü altında tutuluyor,eğer oğlu olarak kabul görürsen onunla evlenecek ve şeytan olan çocukların olacak,,,
-Bunu sen mi söyledin yoksa Yezid denen pezevenk mi!
-Bunu ispat ederse çok kötü şeyler olabilir Murad.
-Neymiş bunun ispatı?
-Sırtında bir haç işareti var mı?
-Bana kimse böyle bir işaretin olduğunu söylemedi,eğer olsaydı kamanın en ince tarafı ile söker atardım.
-Aç bakalım gerçek mi yoksa beni de mi aldattılar!
Murad gömleğini hızlıca çıkarıp attı,güçlü kollar ve iman tahtası üstünde aslan gibi kükremeye hazır bir baş çekik gözlerle tıpkı avına yaklaşan şahin gibi duruyordu.
Veldan hemen sırtına eğildi ve titizlikle haç işaretini araştırmaya başladı.
-Ne gördün?
-Hiç bir şey yok!
-Seni birileri aldatmış olmalı,ben halis ve halis Türküm ve Müslümanım elhamdülillah..
-Sahiden böyle bir işaret yok!
-Şİmdi anlaşıldı mı benim babamın atamın evladı olduğum!
-Bir şey daha var Murad iyice emin olmalıyım.
Nasıl emin olmak istiyorsan öyle yap,bak üçüncü denemeyi de başarılı bir şekilde geçtikten sonra bana çok şeyler vadedildi ama ortada şimdilik hiç bir şey yok!
-Ban şu kamayı verir misin.
Murad belinde taşıdığı iki uçlu çatal dilli yılan eğrisi kamasını kınından çıkarıp uzattı.
-Al ne yapacaksın bununla?
-Azıcık kan akıtacağım.
-Benim kanımdan mı?
-Evet!
-Neden peki?
-Eğer yeşil bir kan akarsa sen gerçekten Şeytansın,yok normal insan kanı akarsa beni de senide aldattılar,ama kim aldattı şimdi bunu araştırmak lazım.
-Hadi kes bileğimi de gör!
Çatal uçlu kamayı yavaşca Muradın bileğine batırır batırmaz;
Veldan öyle bir çığlık attı ki...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
-Hayır...!
-Neden hayır hiç bir kadın bu güne kadar bana hayır demedi.
-Şeytanlar bile sana evet dediler ama ben resmi nikahlı eşinim şimdi hayır diyorum bununda bir sebebi var düşün bakalım neden hayır diyorum?
-Medine düşünmenin ne yeri nede zamanı kaç gün oldu buram buram gözümde tütüyorsun öyle kaçamak öpücük vermekle, kırıtmakla olmaz şimdi soyun seni istiyorum...
-Avucunu yala, önce saraya varalım bir güzel nikah tazele boy abdesti al yun yıkan tövbe et sonra dile benden ..
-Sanki suçluymuşum gibi konuşmaya başladın yine.
-Tabiki evet suçlusun seni ben asıl boşayacaktım vede boşamalıydım ama düşündüm resmi nikahımız var bu benim ülkemde geçerli olmasada elbet bir gün senin ülkene döneceğiz o zaman geçerli olduğu için vazgeçtim.
-Bak bitanem yalvartma beni ne günahım var neden boşayacaktın ki?
-Veldan her şeyi bana gösterdi ya doğrusu buysa Veldan sonra Lucufer daha sonra en küçük bacısı Asude ile evlendin hepsiylede dünya evine girdin değilmi?
-Ben sadece Veldan ile mecburiyetten evlendim diğerleri zorladılar birlikte olmaya ama sadece bu Lucufer için geçerli sen birde Asudeden bahsediyorsun ben onu ne gördüm nede tanıdım.
-Belki sen haklısın demek benim gördüklerim sadece hayalden öte değil çok şükür bunu önce Veldan dan duydum sende tayit ettin artık inandım. Bir erkek muhtaç durumdayken karısına yalan söylemez bunu ısbatladın artık soyunacağım...
İki genç zaten istim üzerine tir tir titriyorlardı Medine Murada inanmış ve erkeğine sonsuz bir güvenle sarılıvermişti.
Sahra sahra olalı belkide böyle bir aşkı ne gördü ne duydu nede yaşamıştı.Kumlar bile dile gelip aşk karşısında gökyüzündeki yıldızlara gülümsüyorlardı.Ay berrak gökyüzü açık bulutlar saklanmışlar yıldızlar göz kırparak aşkın doğuşunu seyre dalmışlardı.
Onca zaman ayrı kalan Muradla Medine çok mutluydular sabah sanki onların düşmanı gibi hemen sökmeye çölden esen sabah yeli yavaş yavaş kumlarla oynamaya çoktan başlamıştı bile..
-Murad yarın saraya varabiliriz şimdi kalk giyin ve dışarı çık nöbetçiler çok uzaktalar haber et derhal yol hazırlığına baksınlar çocuklarımızı çok özledim artık biran önce onlara kavuşmak istiyorum.
Kafilenin hızlı hareketi ile gece olmadan saraya varılmıştı bütün halk sokaklara dökülmüş insanlarda görülmemiş bir sevinç görülmemiş bir coçku vardı Sultanları eşiyle birliklte dönmüş halkı ile Medine sarmaş dolaş olmuştu.
Emir subayı ve çocukların dadıları ön saflarda karşıladılar Sahra ve Poyraz koşıp annelerine babalarına öyle bir sarıldılarki orada bulunanlar sevinçten gözyaşına boğulmuşlardı.
-Anne neden bıraktın bizi neden haber vermeden gittin?
-Sahra kızım siz kaybolmuştunuz ben ve baban sizleri aramak için çöle çıktık.
-Hayır anne biz hep buradaydık asıl sen kayboldun.
-Demek sizlerin haberi yok bütn bu olup bitenlerden gerçekten ben kötü bir düşmü gördüm yoksa kısmen aklımımı kaybettim daha sonra bunun tedavisine bakacağım şimdi sadece sizlere kavuşmanın mutluluğu bana ve babanıza yetti.
Poyraz Sultanın kucağında Sahra Muradın kucağında saraydan içeri girip derin bir oh çektiler.
Medine ellerini göğe kaldırıp;
"Yarap bana bu günleri gösterdin çok şükür ülkede ne kadar muhtaç çocuk kadın çiftçi yetim dul ve düşkün varsa bütün hazinelerimi onların refah ve mutlulukları açin açacağım kurbanlar kesitirip ükemde ne kadar muhtaç varsa onlara günlerce hiç ara vermeden dağıttıracağım yenisini yerine koymak için eşimle birlikte son gücümüzle çalışacağım şükürler olsun sana hamdü senalar olsun.
Murad Medinenin sesli bir şekilde yaptığı bu dua ve vaadi gözlerinden inmeyen iki damla yaşla dinledi ve sonra karısının ıslak yanaklarından öpüp;
Bir gün hep birlikte kendi ülkemdeki çocuğum eşlerim ve dostlarımla birlikte olacağız ve aynı dileklerin bizim ülkemiz içinde geçerli olacaktır buna bende buradan şeref ve namus sözü veriyor herkeze sevgilerimi gönderiyorum...
S O N
Macera ve aşk romanlarımla sizleri unutmayacağım. Hepinizi saygı ve sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum...Sevgi ve saygılarımla ,
Yazar Cemil ATEŞ
30.10.2021
3.ciltte buluşmak dileklerimle
Cemil ATEŞ
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK 3. CİLT(ateşli aşklar ve şeytanın kızının devamıdır)
ROMAN
YAZAN
CEMİL ATEŞ
III.CİLT
1.BÖLÜM
İki atlı hayvanlarını çatlatırcasına sürüyorlardı hallerinden belli ki çok acil ve önemli bir haber götürüyorlar biran önce Murad Efenin kaldığı yere ulaşmak istiyorlardı.
İki atlıda uzun boylu geniş omuzlu sırtlarında siyah birer pelerin ve yanlarında da iki yedek at koşturuyorlardı.
Daha yaşlıca olanı yanı başında giden genç arkadaşına dönerek;
-Azıcık durup dinlenelim iki gün batımı atlar hiç dinlenmediler.
-At değiştirelim mi ya Sahip?
-Bu mümkün ama o atlarda aynı yolda aynı eziyeti çekerek koşuyorlar bence azıcık dinlensinler sen şu ağaçların altındaki pınara doğru götür atları bende inip abdest bozayım.
Genç süvari diğer üç atında yularlarını eline alarak su başına doğru hayvanları götürüp önce suladı sonra kara kıl torbalardan yapılmış yemlik dedikleri içi yulaf kırması dolu yiyecekleri hayvanların başına geçirip ayrı ayrı yularlarını meşe ağacına bağladıktan sonra yaşlı süvari gibi önce abdest bozdu sonra gelip elini yüzünü akan suyla bir güzel yıkayıp kana kana içerken arkadan usulca gelen kişiyi görmemişti.
-Kalk bakalım Arap! Ne ararsın bu topraklarda?
-Sahip neredesin?
-Arkadaşını arıyorsan çoktan öteki dünyayı boyladı eğer can vermedi ise az sonra gelir şimdi sen boşa bağırma!
-Ne istiyorsunuz bizden sadece Murad Efeye haber götürmek için gönderilmiş iki elçiyiz.
-Sen o yalanları başkasına anlat Murad Efeymiş kimmiş bu efe biz neden duymadık hiç adını?
-Arap Prensesi Medine Sultanın kocasıdır Murad Efe ona bir haber getirmekle görevliyiz Sahip ağama ne yaptınız?
-Az daha öteki tarafa yolcu edecektik ama seni gösterince biraz dinlenmesi için uyutuverdik.
Pis suratlı tıpkı ayılar gibi kıllı azman tipli adam elindeki mavzeri genç süvariden yana çevirip;
-Kalk bakalım çöz şu atları ve ne kadar üzerinizde ve atlarınızda altın varsa dökün şuraya canınızı bağışlayayım.
-Biz sadece Prensesimizin emriyle buralara geldik bizde altın ne gezer ama bizi Murad Efeye götürürsen o sizi memnun eder.
-Nerede bu Murad efe?
-Biz yola beş atlı çıktık ama yolda üçümüz telef olduk şu iki at da onlardan boşa çıktı sadece şimdi iki kişiyiz.
-Demek beş atlıydınız siz boş yere kalkıp uzaklardan buralara boş yere gelmezsiniz hele nedir bu mühim havadis?
-Biz bilmeyiz ağam aha bu namede yazılıdır her şey.
Genç atlı korka korka koynundan çıkardığı Medine Sultanın yazmış olduğu nameyi uzatırken;
-Ağam sakın bir hata yapma bize dokunma sonra Murad Efe o olmaz ise Medine Sultan sizi sağ koymaz.
-Dırlanma ben ne anlarım Arapça yazılmış bu name dediğin şeyden.
-Ben okuyayım mı?
-Kalk önce atları çöz ve arkadaşın eğer ayıldı ise onu da alıp bizim ile birlikte gel orada bu nağmeyi okuyacak birisi çıkacaktır kimmiş bu Medine Sultanın kocası olacak efe bir anlayalım.
-Aman ağam tövbe deyin Murad Efe Toroslara ve Arap Yarımadasında nam salmış yiğit er bir kişidir.
-Hadi dırlanma bak seninki de ayağa kalkmayı başarmış yalpalayarak geldiğine göre dipçik darbesi fazla tesir etmemiş gibi..
-Sahip ne oldu sana?
-Bu adam dipçikle arkadan gelip su dökerken başıma vurdu gözüm görmez oldu birden olduğum yere yığılmışım.
-Ne istersiniz bizden yapmayın ağam bırakın yolumuza gidelim, çok önemli bir haber götürmekle görevliyiz biz.
-Kalk lan deyyüs! düşün önüme alın atları yanınıza gece bastırmadan varalım.
Ayı kılıklı adamın dediğini yapmak zorundaydılar değilse ikisini de oracıkta kör kama ile doğrardı bu insan azmanı.
Güneş batarken inimiz dediği yere ulaşmışlardı, gelenlere karşıdan görüp koşarak gelenler hemen atları alarak götürdüler iki Arap itile kakıla geniş bir mağaranın içinde ateşin başında ayı postuna kurulmuş kara kuru sıska bir adamın yanına getirilip;
-Ağam dört at ile bu Arapları Çağlayan pınarın başında yakaladım alıp getirdim bir nağmeden bahsettiler Arapça yazılmış anlamadığım için bir şey yapmadım
Sararmış dişleri ile sırtlan gibi sırıtarak;
-Eyi bir iş çıkardın kısa günün karı dört at, hiçte fena değil.
-Asıl bunların dedikleri doğru ise bizi altına boğarlarmış ağam.
-Nasıl yani dur da bir anlayalım bakalım kimdir bunlar nereden gelip kime ne götürürlermiş...?
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
2.BÖLÜM
Veldan hıçkırıklar içinde;
"Elveda aşkım elveda,bana verilen ceza yok ama bir öğüt var,İnsan insanla Şeytan Şeytanla mutlu olur dedi Ulu Yezid,bunu yapmak zorundaydım,ileride bütün eşlerin ve çocukların bir şeytanla evlenmenden hoşnut kalmayacaklardı,seni üzeceklerdi,buna dayanamazdım ve Ulu Yezidin öğüdünü tutarak ilişkimize son verdim ...
Murad dan ayrılırken bunları söyleyen Şeytanın Kızı Veldan;
Günlerce yemeden içmeden gözyaşı döken Muraddan ayrılmanın acısına dayanamayarak onu elde etmek için yine kendi yöntemine başvurmak zorunda kalan Veldan dı.Yezidin öğüdü nede verdiği sözlere sadık kalamayarak Muradı yeniden elde etmenin yollarını aramaya başlamıştı.
Bu o kadar kolay olmayacaktı sebebine gelince Murada verdiği sözlerden dönmesi onun güvenini sarsacak ve asla erkeği olarak istediği gibi onunla birlikte aşk yaşayamıyacaktı. Bütün bunları düşünerek Muradı elde etmenin en anlamlı yolun onu Sahra Çölüne çekmek olmalıydı,bunu da başarmak için günlerce kafa yordu en sonunda müthiş bir plan yapıp uygulamaya koymaya karar verdi.
Veldan Muradın çocuklarının Medinenin yanında olduğunu biliyordu en iyi yol Medinenin yanına gitmek ve Poyraz ile Sahrayı kaçırıp,Medineyi çılgına çevirmekti.Medine çaresiz kalınca Muraddan yardım istemek zorunda kalacak,Murad ise canından çok sevdiği çocuklarını bulmak için Sahra Çölünden geçerek Medinenin yardımına koşacaktı.
Planı istediği gibi yönetmeye başlamış,çocukların bulunduğu saray da hizmetli olarak görev almıştı.Medine olsun çocukları olsun genç ve çok güzel bir kız olarak her şeyin üstesinden gelen Amineyi [Veldan] çok sevmişlerdi.
Her gün sarayın bahçesine oyun oynamaya inen çocukların gölgesi oluyor onların bir dediğini iki etmediği gibi olmadık oyunlar oynatarak sevgilerini kazanıyordu.
Amine giderek Medinenin de güvenine mashar olup saray içinde haremine kadar girip çıkar olmuştu. Çocukların dadılığına talip oldu ve Medine seve seve bu görevi Amineye tevdi ediverdi.
Günlerce sabrederek planını yavaş yavaş ama başarı ile yürütmüştü.
Sahra ve Poyraza yatarken binbirgece masalları anlatıyor,onlar uyuduktan sonrada Medine ile kırk yıllık dost gibi dertleşiyorlardı.Medine bir gün ona Muraddan bahsetmişti.
-Neden ayrıldınız Prensesim?
-Uzun hikaye Amine ama onu şimdi çok özlüyorum,keşke imkanı olsada çıkıp gelse.
-Nerede eşin Prensesim,eğer sizi üzmez ise söylermisiniz?
-Ahh Amine onu görseydin,ayrılmak ne haddine uğrunda kurban olurdun.
-Neden Prensesim, sizin gibi dünyalar güzeli hemide bir Prenses ki koskoca Arap Yarımadasında en büyük Emirliğin başı olmuş biri dünyalar güzeli bir kadını bırakıp gitti..
-O verdiği sözden canı pahasına olsun dönmezdi,Ayşe isimli bir Yörük Kızı girdi son olarak hayatına birde Veldan adlı bir kız vardı bu Sahra Çölünde çok şeyler oldu Amine sen bunları bilmezsin,Muradın birde oğlu var kendi ülkesinde ilk eşi Emineden olma, sana ne anlatayım anlatacaklarımı kırk gece dinlesen bitmez ki..
-Seni seve seve dinlerim Prensesim,hem sırdaş hem gardaş hemde dert ortağı olmak çok iyi gelir insana...
-Haklısın ama anlattıkça maziler canlanıyor özlemim daha çok artıyor Amine en iyisi unutmak,eğer verdiği sözde durmayacak birisi olsaydı mutlaka bana dönerdi...
-İnşallah belkide bir gün dönmek zorunda kalır Prensesim hiç üzülmeyin.
Medine Veldanın [Aminenin] ne demek istediğini anlamadan;
-"Amin" diyerek derin derin iç çekti..
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
3.BÖLÜM
-Sırtlan dişli ağa,Sahip adındaki Araba dik dik baktıktan sonra;
-Söyle bakalım ne götürüyorsunuz,kim bu dediğiniz efe?
-Ne dediğinizi anlamadım.
- İnsana benzeyen azman suratlı yarmaya dönerek;
-Ne demiştin,bu adam ne diyor?
-Bu değil ağam siz daha genç olan araba sorun o biraz başına yediği dipçiğin sersemliğinden hala kurtulamamış demekki.
-Sen söyle Arap genci ne götürüyorsunuz,bizi altına boğacak adam da kimmiş? doğruyu söyle aksi halde şuracıkta boğazlatırım sizi..
-Ağam bize verilen emri yerine getiriyoruz,Arabistan Emirinin tek varisi Prenses Medine kocasına bir mektup yazdı ve acele götürüp teslim etmemizi istedi,Prensesin eşi Türk Murad Efe adında bir yiğit.
-Nerede bu Murad Efe?
-Toroslarda birkaç köyün ismini belleti bize Prenses arayıp bulacağız.
-Verin bakalım o götüreceğiniz nameyi de anlayalım ne yazarmış içinde.
Koynundan ceylan derisine sarılı Prensesin tuğrası basılı nameyi koynundan çıkarıp vermek zorunda kalmıştı.
-Heyy bakın bakalım içinizde Arapca bilen varmı?
Orada bulunan erkekler bir birlerine baktılar ama hiç ses çıkmayınca;
-Bunu okuyacak birisi yok sen oku bakalım ne der!
-Okumamda beyis yok ağam ama bu nağme bozulmadan yerine ulaşırsa Prensesim dediki "Aklınızın alamayacığı kadar hem Murad Efe hemide Prensesiniz olarak ben sizi altına boğacağım" bizi ödüllendirecekti. bu nağmeyi sizin adamlarınızın yardımı ile yerine ulaştıralım ödüller sizin olsun,bizi öldürmekle elinize ne geçecek ki.
-Öyle ya içinde altın yok ya varın beş adamımla birlikte gidip bulun bu nağmeyi yerine ulaştırın eğer dilediğimiz kadar altın vermez ise hem sizi hemde o Efe dediğiniz admı öldürürüz bunuda unutmayın,kalleşliği asla affetmem.
-Sağolun ağam zaten bize sizin dilinizi Prensesimiz özellikle bellettiki bu işlerde kullanalım diye.
Bu gün burada yatın yarın sabah beş adamım sizi Toroslardaki hangi köyde kalıyorsa oraya götürecek,elindeki fermanı verin bizede bir teneke altın versin dediğiniz Efe, baksanıza koskoca Arap Emirliğinin Prensi ile evliymiş,kimde var başka bu kadar büyük servet, değilmi.
-Haklısın ağam sağolun yarın gideriz siz merak etmeyin bize tarif edilen yerleri elimizle koymuş gibi bulur istediğiniz altınlarıda adamlarınız alır gelirler.
-Sen ne dersin Sofu?
-Dibi görülmeyen kuyuya kova sarkıtılmaz derim,araştırmadan boş yere adamların canını tehlikeye atmayalım reis.
-Ne tehlikesi Sofu,göndereceğim adamlar çam yarması gibi bir kıçı kırık Efe bozuntusunamı yem olacaklar.
-İşin içinde altın varsa korkarım onları telef ederiz,güçlü olmaları bir şey ifade etmez bu araplar nasıl düştülerse buraya,bizimkilerde düşebilirler,iyi düşün doğru karar ver derim.
-Yok! Birşey olmaz,sen tasa etme.
-Karar senin ben fikrimi söyledim reis.
Kacaoğlan sen en iyi adamlarımızdan beş kişi ayarla silahla donat ve tilki gibi gidip,kurt gibi dönsünler,
Tilki gibi gitmek sessiz ve kurnazlığı,kurt gibi dönmekte cesaret ve gücü simgelerdi.
Bu çetenin bulunduğu yer Muradın kaldığı köye oldukça uzak Doğu Torosların en yüksek yamaçlarında kurulmuş,Rum asıllı kaçaklardan kalma doğal mağaraların bulunduğu küçük bir yerleşim alanıydı.Askerden kaçan,eşkiyaların,hırsızların ve gözü kanlı katillerin biraraya geldikleri,gelip geçen kervan ve bezirganların korkulu rüyaları olan Göde Reis isimli eşkiya başının topladığı başıboş insan azmanlarından oluşmuş bir yerdi.
-Tamam reis güneş doğmadan çıkarız yola.
-Gözünüz bu iki arabın üstünde olsun bunlar fırsat bulurlarsa yallah tabana kuvvet tazı gibi kaçarlar.
-Bizde ellerini bağlarız Reis tasalanma.
-Bağlamaya buralarda bağlayın da dedikleri adamın yanına varırken çözün ve tembihleyin,hep birlikte aynı yerden geliyoruz desinler,daha sonra bir punduna getirip Efe denen adamı sıkıştırıp altınları alın,vermek istemez ise sizde bu nameyi vermeyin.
-Tamam Reis sen heç meraklanma,ben o işleri eyi bilirim,çil çil altınlar ile döneriz.
-Tamam şimdi gidin ve hazırlık yapın sabah güneş çıkmadan ovaya inerek dedikleri yere doğru sürün atları,hemen bitirip işi kısa yollardan da ivedi dönün burada soygun yapacak fazla adam kalmayacak.
Onbeş yirmi kişi kadar eşkiyanın kaldığı mağaralardan sabah güneşi doğmadan beş atlı ve iki arap atlarına binerek uzaklaştılar.
6.BÖLÜM
Tan yeri ışırken Ayşeyi kaçıran haydutlar dinlenmek için küçük bir hana gelmişlerdi.
-Hancı bize sıcak çorba hazırla kurt gibi açız, elini çabuk tut aksi halde seni kızartıp yemeyelim.
Hancı tek kelime
etmeden hemen koşup ocağa çorba suyu koyup kaynattı çok geçmeden çorbalarını içen haydutların en yaşlısı;
-Bu kadınada bir tas ver oda can acıkmıştır.
-Ben istemem beni serbes koyun ben buraları iyi bilirim geri kendim köyüme dönebilirim.
-Döneceksin ama önce biraz seni arasınlar eğer değerli bir kadınsan seni bulmak için kocan buralara kadar gelecektir.
-Baka ağa ben Yiğit Murad Efenin karısıyım,aha babamda koskoca Karaçadır Yörüklerinin beyi olur eğer istediğiniz bir şey varsa bana açık edin ben size ne isterseniz veririmaltınmı istersiniz buğdaymı giysimi ne isterseniz isteyin yeterki beni ya bırakın yada köyüme birlikte gidelim siz istediklerinizi alır gidersiniz.
-Bu Araplar ne olacak peki?
-Ne Arabı neden bunlarıda gözetim altında tutuyorsunuz?
-Dediklerine göre bir name getirmişler Arap Emiri neydi adı haa! Medine Sultan varmış senin dediğin kocanında karısı oluyormuş bu Murad Efede emme çok evlenmiş haa,yaşlımı bu Efe?
-O Efe yedi Cihanın tek Yiğididir ağzına adını desturla al,nice savaşlara girmiş nice badireler atlatmıştır işte bu yüzden de Arap Emirinin tek kızı olan Medine ile izdivaç edip evlenmiştir, orasını siz fazla karıştırmayın eğer dileğiniz altınsa size onlarca yüzlerce altını ben vereceğim yeterki beni köye götürün siz saklanın eğer güvenmiyorsanız beni elinizde tutun şu Arabın birini gizlice köye gönderin kimi görse o hemen Efe ye haber verir sizde beni onunla değiş tokuş etme fırsatını yakalamış olursunuz aksi halde bu şekilde ne yapacaksınız beni kaçırıp?
-Homurdanma Üse! Doğrumu der bu kadın?
-Bence doğru der ağam, avı yakalamak için çıktık şimdi av olduk kaçıyoruz bu bizim şanımıza düşmez derim gidelim bu kadının erini şu rabın birisi ile ayağımıza çağıralım silahı kadının böğrüne dayadıkmı istediğimizi bal gibi verecektir hem başka bir niyetimiz yok alsın iki arabı alsın getirdikleri şu namemi ney ise onu versin bize bir urup altın kadınıda alır çeker gideriz bizi takip etme deriz sonra şu hana bırakıp doğruca Torosların ardından geri döneriz.
-Doğru der Üse bilge ağam.
-Hepiniz aynı fikirdemisiniz?
-Öyle ağam biz almaya geldik şimdi kaçıyoruz tamda işin tersini yaptık nasılsa elimizde bu Araplar veKadın üstelik birde Arap Emiri Sultandan gelen bir name var bunları değiş tokuş eder oldukça fazla altın alırız.
-Eyi o zaman hadi çorbalarınızı için de ters yüz geri gidip bir punduna getirip bu kadının kocasına haber edelim bakalım ne kadar altın verecek.
-Araplar için vermez ama onların getirdiği şey çok kıymetli olsa gerek ki beş atlı ile gelip üçü çölde telef olmuş anlattıklarına göre, hem bu güzel kadınıda boş yere telef etmese gerek bu denilen ağamı efemi her kim ise..
Ortak karar verilip handan ayrıldılar.
Onların ayrılmasından yarım gün sonra aynı hana Ali ve yanındaki köy delikanlıları gelmişti.
-Arkadaşlar şu hana birazcık uğrayıp kaçakları soralım belki uğramışlardır.
Hancı kapıyı açmamakta direniyor sabah gelenlerin tekrar geri geldiğini düşünüyordu.
-Baka Hancı biz sana bir şey sorup hemen gideceğiz, kalıcı değiliz.
Siz sabah erken geldiniz içtiniz yediniz zıklandınız üstelik beş para vermeden çekip gittiniz ne istiyorsunuz yine benden bu han öyle işlek bir han değil meteliğim yok canımdan başka.
-Baka Hancı biz ne senin canını nede paranı pulunu istemeyiz o sabah dediğin adamlar gerçekten kaç kişi idiler ve nereye gittiler söyle yeter içeri kapıyı açmazsan açma.
Hancı mazgal deliğinden iyice bakınca bu gelenlerin o haydutlara benzemediğini görmüş ve;
-Yanlarında genç bir kadın vardı ikide arap tamı tamına onlarla birlikte sekiz kişilerdi dooymak bilmedi öküz gibi yediler içtiler.
-Nereye gittiğinide söylersen senin masraflarını ben karşılayacağım bak bu bir altın şimdi senin olacak mazgaldan atıyorum içeri korkma bizden bizde o kadını kaçıran haydutları arıyoruz.
Hancı sevincinden zil takıp oynayacaktı az daha.
-Tamam yiğidim tamam her bir şeyi duydum size anlatacağım.
Kapı gıcırtıyla açıldı Ali atından atlayıp;
-Arkadaşlar siz inmeyin ben hancı ile konuşup yola devam edelim.
-Al şu altın anamın ak sütü gibi helal olsun ne dediler kimlermiş bir bir anlat.
-Hancı bir altına bakıyor birde Aliye, dilinin ucu kekelemeye başlamıştı.
-Şey kadın genç ve güzeldi.
-Evet onu biliyorum yeni gelindir daha.
-Yanlarında iki de Arap genci vardı her an silahla onlarıda attan indiriyor tekrar dikkatle takip ederek atlarına bindiriyorlardı.
-Beş kişi idiler kıllı göbekli eşkiyalardı galiba
-Nereye gittiler asıl onu de hele.
-Kadın onları ikna etti bir urup altın vadetti ve köye geri götürmelerini söyledi.
-Sonra ne oldu?
-Kabul ettiler hep birden ağız birliği ile kadının köyüne geri gideceklerdi ha birde Arabı köye salalım bu kadının kocasını dilediğimiz yere çağıralım sonra istediğimizi alır geri dönerken bu bizim hana bırakalım dediler.
-Amaçları altın almakmı sadece?
-Ağam birde Arap prensesinden bahsettiler güya o iki Arap bir yazılı şey getirmiş oranın başından.
-Kimmiş o baş duymadınmı?
-Arap Prensesi dediler ama adı aklımda kalmadı.
Anlaşıldı, gerçek değilmi söylediklerin bak eğer sende bizi baştan savma yapmaya çalıştıysan değil çorba parası bu hanı üstüne yıkarım ona göre.
-Aman beyzadem asla hilafım yok getireyim Kuranı el basayım.
-Tamam o zaman eğer kadını geri getirip buraya teslim ederlerse ona sahip çık mükafatın büyük olur...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
10.BÖLÜM
-Geceyi Torosların sonundaki Keseğin hanında geçirelim.
-Kimin hanıydı Abi hatırladın mı Keseğin Hanını?
Hatırlamam mı iyi ki kar yok değilse aylarca dışarı çıkamazdık değil mi?
Abi nasıl kar yağardı yer gök beyaza keser atın boyunu aşardı biriken kar eğer birde çığ düşerse baharı beklemekten başka yapacak hiç bir şey yoktu.
-Hayırlısı ile varalım bakalım kimler çalıştırır kimler kaldı kimler göç etti bilinmez.
-Bu han pek uğurlu bir yer değildi değil mi Abi?
-Senin evlendiğin han burası Melike şeytanı ne işler açmıştı başımıza Hatice ile evlenmiştim bende ama burnumuzdan getirmişti...
-Neler yaşanmıştı bu handa neler şimdi düşünüyorum da yaşamamız bile mucize gibi bir şey.
-Haklısın Ali neredeyse kendi öz bacısını zehirleyip öldürecekti Melike denen fettan. -Sende şahitsin Ali benim hiç suçum yoktu altın delisi eşkiya olan Eminenin babasıydı Ne oğlu nede Emineden başka çocuğu olmadığı halde gözünü toprak doyurası ki doyurdumu bilinmez, altında altın definede define der Rum asıllı yahudilere kan kustururdu. Yalnız Rumlar ve Yahudiler olsa neyse altın kimde güzel kadın kimde varsa o gece kaldırırdı dağa boşuna 32 pare köyü elde etmemişti.O gelirken koç değilde koskoca deve keserlermiş ayağına.
-İyiki Emine Yengem babasına çekmemiş onun yaptıklarını düşündükçe Emine Yengemden de korkardık ama o tam bir melek gibi herkesi koruyan kollayan aşını pay eden birisi çıkmıştı da rahatlamıştık.
Eee ne dersin Alim kıratın yanında duran ya huyundan yada suyundan etkilenir derler o benim yanımda yetişti sayılır alıp kaçtığımda henüz onyedi sinde bile yoktu yarı yarıya çocuk gibiydi giderek üzüm üzüme baka baka kararırmış oda benim gibi oldu.
-Haklısın Abi senin gibisi dünyada eşi az bulunur yüzün diye söylemiyorum ama senin yanında öyle mutlu öyle huzurluyum ki bunu kimse bilemez.
-Bende seni severim gerçek kardeşim olsa sanırım bu kadar olurdu Alim bende bir evin bir çocuğu olarak yetiştim Emine Yengende bir ağanın tek kızı olarak bana geldi kadere bakarmısın.
Sohbet tatlıydı atlar rafadan yürüyüşle güneş batarken Keseğin Hanına varmışlardı.
-yağmur bastırıverdi,
-Tam sırasında geldik Ali değilse ıslanacaktık.
-Kapıyı açın!
-Bu han eski bir han olmasına karşın sık sık el değiştirdiği için her çalıştıran birazda olsa bakım yaparak iyi bir şekilde ayakta kalmasını sağlamıştı.
Yaşlı bir adam açtı kapıyı saçlarına kar yağmış gibi beyazdı.
-Buyurun beyzadelerim yağmurda daha fazla ıslanmayın siz bana verin atları ben onları ahırlarına çeker yemlerim size kızım yer gösterip buyur eder.
-Sağ ol baba önce atlarımız yerlerine yerleşsinler biz nasılsa yatacak bir yer buluruz.
-Gündeliği bir mecidiye beyzadem adam başına bir yatak birde oda veriyoruz yerde yatıracak değiliz ya.
-Ben para için konuşmadım, hayvanlarımız uzak gidecekler başlarına bir şey gelsin istemem o yüzden atlarımız değerlidir.
-Tamam yiğidim siz merak etmeyin yaşlıyım ama daha şimdiki gençlere taş çıkartırım sizi şimdi kızım yukarı odalarınıza götürür merak etmen.
-Fatmaaa!
-Buyur baba yetiştim.
-Kızım beylerin kalacakları odaları göster eğer toplu yemek yerlerse büyük odaya buyursunlar dilerlerse ayrı ayrı odalarına servis yapın.
-Tamam baba sorarım kendilerine.
-Beyzadelerim eşyanız yok mu içeri alınacak.
-Fazla bir şeyimiz yok şu heybeyi münasip bir yere koy giderken lazım olacakları da sonra içine eklersiniz.
-Ekmek ve kuru et koymamı ister misiniz?
-Evet evet bir şeyler koy eksik ne varsa bak onu tamamla.
-Hadi şimdi sizin kalacağınız yerleri göstereyim.
Fatma çevik atmaca gibi bir kızdı haybeyi sırtına vurduğu gibi hemen kilere götürüp geri döndü.
Yan yana dört göz var istediğiniz gibi seçin anahtarları üzerindedir.
-Tamam şimdi biraz yorgunluk atalımda sonra yemeğe aşağıya ineriz.
Murat dinlenmek için uzandı ama rahat değildi hep aklı Medine ve çocuklarındaydı kendi kendine sorular soruyor ama cevabını bulamıyordu.
Kim kaçırmış olabilirdi aradan bu kadar zaman geçtiği halde neden fidye istemediler, bu işin içinde akıl almaz bir durum vardı ama inşallah sağ olarak kurtarırım diye teselli buluyordu.
Yemekte keşkek vardı mis gibide kokuverdi Ali ile göz göze gelen kız kara çömleğin içindeki keşkeği geniş ce bir çanağa döküverdi.
-Buyurun akşam yemeğimiz bu gün bu başka bir isteğiniz olursa han ücretinin dışındadır bilesiniz.
-Ne açık sözlü kızmışsın sen böyle.
-Ne kızı dedi yaşlı adamın karısı, o bu yaşta iki erden boşa düştü.
Orada bulunan 3 erkek ilk defa başlarını kaldırıp Fatma yı alıcı gözüyle süzmüşlerdi...
-Baka bacı Murad Efenin yemeğini kaldığı odasına götür hizmette kusur etme bahşişin bol olur bilesin.
-Nelerden hoşlanın bu Efe?
-Kendine sorarsın, o sana nelerden hoşlandığını söyler ama itiraz etme nazlanma bunlara pek alışık değil Murad Efe.
Eteğini beline toplayıp hızla odadan çıktı kilere gidip Murad için bir sini donatıp kapısını çaldı.
-Siz buraya istemişsiniz yemeğinizi Efem.
-Tamam buraya getirmeni ben söyledim.
-Bir mecidiye fazladan alırım ama.
Hele bırak siniyi de senin ile biraz sohbet edelim, bir mecidiye neki eğer hoşnut kalırsam bir altın veririm.
-Altın mı!...
CemSAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
31.BÖLÜM
Çölde deve ile yolculuk etmenin avantajları büyüktü at sırtında yol çabuk katedilsede zaman zaman mola verip hayvanların dinlendirilmesi ve sulanarak yemlik takılması şarttı.Medine Sultan adamlarına çölde durulmayacak emrini vermiş olsada insanın bir tahammül gücü olduğu için adamlar hoşnutsuzlaşmaya başlamış hayvanlar artık gemlerini çekerek ayak diremeye başlamışlardı. Medinenin doktoru ay ışığında ilerlemenin daha kolay olmasından dolayı Sultana mazeret bildirmemiş ama iki gün gece gündüz yol alınınca bunun insanın doğasına aykırı olduğunu söylemek zorunda kalmıştı.
Medine Sultanın korkusu ise Veldan veya kız kardeşi Asudenin yeniden bir plan kurarak kendisini huzursuz edeeceklerini bildiği için adamlarına bu konuda hiç bir açıklama yapmama kararı verdiği için biran önce çölden çıkmalarının gereğine inanıyordu.
-Sultanım affedin ama askerler ve hayvanlar çok bitkin düştüler bu sıcakta bu çölü at sırtında hiç dinlenmeden geçecek insanoğlu yoktur izin verinde hayvanlar ve askerlerimiz bir gece olsun dinlensinler yarın güneş batımı üç günlük yolu hiç durmadan geçmemizin olanağı bunu yaparsak mümkün olacaktır.
Medine tabipbaşının söylediklerine katılsada asıl korkusunu belli etmemek için sakin davranıp günlerce suskunluğunu bozarak;
-Tamam askerlere söyleyin güvenliği en üst seviyeye çıkarmak şartı ile bu gece bu vahada dinlensinler.
Emir duyulur duyulmaz askerlerin arasında sevinç nidaları yükselmişti.Çöl sanki insanlar için hazırlanmış sessiz bir ölüm aracı gibi uzanıp giderdi.
Kıl çadırlar denklerin içinden çıkartılıp ayrı ayrı vahanın hemen yanına kuruldu her bir çadırın önünde bir nöbetçi olacak şekilde de korumaya alındı. Askerlerin komutanı Ebu Salim Medine Sultanın neden çekindiği hakkında bir fikri olmadığı için bütün bu emniyet tedbirlerine gerek olmadığı kanısındaydı.
Hayvanları yalaklarına kuyudan çekilen suyla kana kana içirip Orta yere büyükçe bir ateş yakarak karınlarını doyurdular.
Medine Sultan huzursuzdu, gece yarısına kadar gözüne uyku girmedi, nöbet tutan askerlerin arasında dolaşıp durdu, yanına çok iyi kullandığı silahlarını kuşanmış tıpkı savaşa hazır cengaver gibi donanmıştı.
-Sultanım bizler askeriz uymasak dayanabiliriz bir kaç gün ama sizin mutlaka uyumanız lazım hem dinç olmanız bize moral verir hemde at sırtında daha kolay yol alırsınız.
-Sizin bilmediğiniz gizli varlıklar var burada ya Ebu Salim çok dikkat etmelisiniz size bir zarar verirlerse ben kahrolurum ama bu söylediğimi diğer cengaverlerime söyleme onlar bu varlıklardan din adına çekinir ve takıntılara inanarak korkarlar.
-Affedin Sultanım bu gizli varlıkların ismi nedir ve burada olmaları sadece tesadüfimidir?
-Bu vahaların olduğu yerler Sahra Çölünün bilinmeyen ırklarına aittir ve bunu bir kaç yıl önce yaptığımız bir anlaşma ile koruma altına almıştık ama bu akit bozulunca her şey karıştı.
-Affedin Sultanım ama bu anlaşmayı bizmi bozduk yoksa gizli güçler dediğin varlıklarmı bozdu?
-Karşılıklı bozuldu ama umarım yeniden anlaşabiliriz, hayırlısı ile şu çölü bir aşalım da.
-Yayla Köylerine daha çok uzun yolumuz varmı Sultanım?
Medine koynunda sakladığı kılıf içine yerleştirilmiş haritayı çıkartıp orta yere açtı ve komuta Ebu Salime tek tek izah ederek anlattı.
-Bu gidişle daha bir hafta yol almamız lazım ama sadece bir iki yerde mola verirsek.
-Mola vermek zorundayız askerlerimiz yorgunluğu açlığı susuzluğu kabul eder ama bindiğimiz hayvanların dinlenmesi lazım Sultanım.
-Doğru dersin Ebu Salim şimdi ben biraz dinleneyim sende nöbetçileri teftiş etmeye devam et sonra beni uyandır sen yat dinlen.
-Aman Sultanım oda ne demek sizin için dinlenmek neyimiz yolunuzda seve seve can veririz.
Medine gülümsedi ve çadırına doğru yürüdü.
Çölde sabahlar çok geç olur ve bunuda bütün gezginler çok iyi bilir bunun için gece yolculuğu tercih edilirdi.
Günlerin verdiği yorgunluk ile Medine baş edemedi ve daha başını döşeğin içine kor koymaz derin bir uykuya dalıverdi...
O kadar çok yorgun ve uykusuz olduğu halde hala aklından bir kaç gün önce Veldanın tertiplediği oyun çıkmamıştı.
Gece yarısını çoktan geçmişti Medine Sultan derin uykudan birden uyandı sanki bir el onu kalkması için uyarmıştı bu uyanış birazdan kabusa dönüşecek ve hiç gelin geldiğini bile görmediği duymadığı kuması Ayşe ile başbaşa kalacaktı.
Serin bir rüzgar esmeye yerdeki küçük kum taneleri ile oynamaya başlamıştı, giderek hızını artıran rüzgar belkide az sonra bir fırtınaya dönüşebilirdi.Medine doğruldu ama gözlerine inanamıyordu.
Kara çadırın içi dışardaki rüzgara karşı bir türlü koyamıyordu.
Gece ilerlemiş ay sini gibi yanıbaşlarına inmişti.Gözlerini sıktı yeniden oğuşturdu ama gördüklerine inanamıyordu bu tamamen gerçekti. Ayşe ve Murad başbaşa uzanıp sohbet ederken yavaş yavaş iki gencin içini tarifsiz bir aşk ateşi yakmaya başlamıştı.
Ayşenin gençliği ve körpeliği tıpkı ceylan gibi kıvraklığı ay ışığında belirgin nefis bir görselin oluşumunu yansıtırken Muradın kanı kaynamaya başlamıştı bile
Ani ve sert bir hareketle çadırın kapısını kapatıp ay ışığını içeriden kovması birazda Ayşeyi kıskanmasından kaynaklanmış olabilirdi.Şimdi Muradla Ayşenin seslerini duyuyor ama hiç bir anlam veremiyordu, en iyisi her şeyi oluruna bırakıp soğuk kanlılıkla takip etmeliyim diye düşündü.
****
- Ne zamandır başımız dertten kurtulmadı senin güzelliğin karşısında şu doğan dolunay bile sönük kalıyor hadi gel otur dizimin dibinede şu saçlarını doya doya koklayayım
Ayşe ilk defa aşkın büyüsünün bu kadar nefis bir meyveye dönüşeceğinden bihaber yavaşca muhlis bir kedi gibi üzerindeki kıvrak giysiyi sıyırıp gerdeğe girecek gelin gibi Muradın kollarına bırakıverdi kendini
Medine iç çeke çeke sessizce seyrediyordu.
Ayşenin sert ve dolgun göğüsleri ilk defa belirgin bir olgunlukta taze dalında olgunlaşmaya başlamış bir çift nar gibi alı kızıla çalan ten renginin ateşiyle kavrulurken soluksuz dudakları gezineye başlamıştı.
Dışarıda aydan başka onları gören duyan hiç bir varlığın olmadığını sanıp o anın tadını iki genç doya doya çıkarmaya başalarken Ayşenin soluğu kesilmeye çığlıkları etrafa saçılmaya Muradın ise pençeleri tuttuğu yeri koparmaya başlamıştı bile.Ayşe sanki bir çift gözün onları takip ettiği hissine kapılarak;
-Şu çırayı söndüreyim mi ?
-Söndürme ay kıskansın seni ben kıskanayım bu beyaz kar gibi teni gecenin karanlığı kıskansın aşkım Ay parçam benim...
Ayşe tıpkı ayın ondördü kadar güzel ışıl ışıl parlayan Yörük güzeli olduğu için Murad bütün kadınların üzerinde sevişmek istiyordu, bu sevişmeye en çok Medine Sultan karşı çıkacaktı belkide..
Eminesi döl tutmuştu Medinesi döl tutmuş hemde ikiz doğurmuştu neden Ayşesinden üçüz olmasındı, bunu çok istiyor ve helaline öyle tatlı tatlı aşk yaşatıyordu ki büyülü aşkın girdabına kapılan iki vucut şimdi çırılçıplak bulutlara yükselip duman gibi kaybolup gittiler, çıktıkları gökyüzünden de inmeye hiç niyetleri yoktu...
Kara çadır böyle bir aşk sahnesini kurulduğundan beri ilk defa yaşadığını efir efir esen sabah rüzgarına karşı koyarken onları sarmalamış ve tek vucut haline getirmişti.Güneş doğmuş çölden gelen çiçek kokuları sanki bu büyülü gecenin esrarına ortak olmutu...
Daha fazla bu sevişme sahnesine tahammül edemeyen Medine yumruklarını sıkıp çadırdan dışarıya fırladı ve nöbetçilere doğru;
-Baka siz nasıl askersiniz yanıbaşınızdaki çadırımın içinde aşk fırtınası esiyor ama sizin dünyadan haberiniz yok bu nasıl koruma nasıllll...?
Askerler kaskatı kesilmişler Ebu Salim Sultanın önünde diz çöküp;
-Sultanım siz düşmü gördünüz böyle bir olay ne oldu nede duyduk.
-İçinizde bunu duyan olmadımı?
Hayvanlar hariç orada bulunanlar korku ile Sultanın önünde diz çöküp;
-Affına sığınıyoruz Sultanımız ama biz böyle bir şey ne gördük nede duyduk,artık bir daha ölsekte atlarımız çatlasada mola vermeden ilerlemeye devam edelim.
Medine işin gerçeğini anlamaya başlamıştıki az öteden yükselen kadın kahkasıyla irkildi.
-Hoşlanmadınmı yoksa Medine Sultanım?
Askerlerine geri dönmeleri için emir verip;
-Herkez nöbete ve nöbet tutmayanlarda çadırlarına çekilip beni yalnız bırakın.Ebu Salim sana bahsetmiştim şimdi hiç bir şeyden bahsetmeden gerekli emirlerimi yerine getirin ve ben yalnız kalmak istiyorum bundan çekinmeyin ben kendimi çok daha iyi korurum.
Ebu Salim karşı çıksada Medine sultan eliyle sus işareti yaptıktan sonra o atılan tiz kadın sesinin geldiği yere doğru yürüdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
48.BÖLÜM
Sahra Çölü asırlardır tam anlamıyla keşfedilmiş değildir.
Dünyanın en geniş çölü olan ve Afrika’daki 10 ülke boyunca uzanan Sahra Çölü, yaşam şartları bakımından dünyanın en zorlu yerlerinden birisidir.Yağmurun hemen hemen hiç yağmadığı olur.
Sahra Çölü’nde yıllık ortalama yağış miktarı, sizin bir duş seansında kullandığınız su miktarıyla neredeyse aynı miktardadır.
Sahra Çölü’nde meydana gelen akılalmaz olaylar
Kimine göre sonsuz bir romantik kum havuzu, kimine göre de gereksiz bir toprak parçası. Dünyanın en geniş çölü olan bu yerler tamamen kum birikintisi ile adeta uçsuz bucaksız bir deniz görümünü andırır.
Günümüzde Sahra Çölü son derece kurak ve yaşanması neredeyse imkansız bir yer gibi görünebilir. Fakat bir zamanlar Sahra Çölü aslında Sahra Yağmur Ormanları’ydı desek yanlış olmaz.
Sahra Çölü, binlerce yıl boyunca yeşilin bol, suyun çok ve canlı çeşitliliğinin muazzam olduğu bir bölgeydi. Aniden bastıran muson yağmurları bir süre sonra Sahra Çölü’ndeki toprağı verimli hale getiriyor ve insanların bu bölgede tarım yapmasını sağlıyordu.
Yaklaşık 7300 ila 5500 yıl önce yağmurlar azaldı ve bölge daha kurak bir yer olmaya başladı. Oysa bu yerlere zaman zaman kar yağdığı bile olmaktadır..
Bir zamanlar tropikal bir cennet olan Sahra Çölü’nün Mısır tarafında dev otçul dinozorlar yaşıyordu.
Oldukça sıcak bir yer olsa da Sahra Çölü, aşırı derecede sıcakların görüldüğü bir yer değil. Bölgede bugüne dek ölçülmüş en yüksek ısı 50,7 C ile Batı Sahra’ya bağlı Semara kentinde yaşandı.
Kum fırtınaları neden meydana geliyor? Çöllerde zemini tutacak herhangi bir bitki kökü yoktur. Zemine baskı uygulayacak bir su kaynağı da olmayınca ve aşırı sıcak da bu koşullarla birleşince yer seviyesinde hava kararsız hale gelir. Kararsız hava çöl kumunu bir oraya bir buraya savurmaya başlar ve en sonunda dev bir kum fırtınası ortaya çıkar. Bu çok sık tekrar etmesede meydana geldiğinde tedbir alınmaz ise ölümcül sonuçlar doğurması kaçınılmaz olur.
Veldan;
Ceylan derisi ile kaplı siyah büyük bir kitaba yazılmış şeytani harflerden oluşan bütün bu bilgilere gördüğü ve ilginç bulduğu her şeyi kaydediyordu.Bu kitapta Murada uyguladığı iki deneyin bütün teferruatıda yer almış üçüncü deney için yer ve zemin belirtilmemişti.Veldanın bütün umudu babasının bu deney için elde edeceği penzehirin biran önce bulunması temennisiydi.
Medine at başı giderken Veldana dönüp;
-Buralarda bir vaha yokmu? Girdiğimiz yollarda ne bir vaha nede yeşermiş bir ot bile yok.
-Evet burası Sahranın gözü denilen yeridir.Burası kaç mefrsah olduğu bilinmiyor günlerce at sırtında gidilir ama ne ucu bulunur nede sonu.
-Allah korusun bir kum fırtınası çıkarsa hayvanlar telef olur sonra su yok güneş kavuruyor çok can kaybedebiliriz.İstersen çıkalım Sahranın Gözü dediğin bu yerden.
-Hayır Medine buradan çıkamayız Asudenin burada olma ihtimali çok yüksek babam Muradı tanır ve Asudeyi cezalandırır nedeni ise iki deneme yaptığımda penzehiri babam hazırlamış ve ikisindende başarı ile çıktığı için Muradı sevmişti.
-İnşallah biran önce sağ selim buluruz, benim yüzümden askerlerimin zor durumda kalmasına gönlüm razı olmuyor.
-Bak şimdi askerlerini düşünme Murada odaklan istersen .
-Her can benim için önemli ve kutsaldır bencillik edemem onlarda benim yanımda en az aradığımız Murad ve diğer iki subayım kadar önemlidirler.
-Sihir yapamıyorum eğer bunu yapmış olsaydım hemen Asudenin nerede sakladığını bulurduk.
-Bir kere yapsan ne olur böyle uçsuz bucaksız bir çölde gece gündüz kayıp aramakla bulunmaz.
-Haklısın ama Murada kötülük yapmış olacağım.
-Neden kötülük yapmış olacaksın, bulalım başlarına bir bela gelmeden.
Asudenin sihir gücü benim gücümü geçerse hiç iyi olmaz, istersen deneyelim, bulduktan sonra babamdan yardım isterim..
-Tamam hemen dene.
-Şu develerin su içtiği hurma ağacının olduğu yere sür atını önce biraz dinlenelim çadırları kursunlar gece yıldızlar çöl yüzüne inerler o zaman Muradın yerini görme fırsatım olur.
Çok geçmeden denkler çözüldü askerler küçük ama kullanışlı kara çadırları hemen kurdular küçük bir deve sürüsü su içiyordu develerin başında sırım gibi incecik genç bir çoban değneği elinde sağa sola koşturup develere ıhmaları için emirler veriyordu.
Atlar suyu görünce adeta şahlandılar develerin arasına girip kana kana sularını içerken askerlerde sabırsızca kuyudan çekilen suyu sırasıyla içmek için sıraya girmişlerdi.
-Bu su biraz bozuktur söyle askerlerine çok içmesinler.
-Nasıl, zararlımı?
-Hayır zararı yok ama biraz tuzlu.
-Ne gibi zararı olur
Gideceğimiz yerlerde daha çok suya ihtiyaçları olacak su istekleri dahada belirginleşebilir.
-Her şeyi nasıl biliyorsun Veldan?
-Her şey bu kara kaplı kitapta yazılı babam bütün bir ömür bu çölde deve çobanlığı yaparken her yeri karış karış dolaşıp yazıya dökmüş.
Medine Veldanın yanından hiç ayırmadığı deftere göz attı arapça yazılmamış sadece garip şekillerler ile karalanmıştı.
-Hangi dilde yazılmış bu kitap?
-Şeytan dili sen anlamazsın Medine Sultan ancak ben okuyabilirim.
-Muradı ne zaman göreceğiz?
-Gece dolunay doğar ve yıldızlar yeryüzüne iner o zaman Muradı ve diğerlerini görme fırsatımız olacak.
Vakit bir türlü geçmiyordu doluna doğsun diye dua eden Medineye Veldan bakıp gülümsedi.
-Bak gördünmü!
-Neredeler?
Asudenin koynunda...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
49.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
58.BÖLÜM
-Ne demek ben şimdi Şeytanmı olacağım Allah korusun kendimi atarım o ateşede şeytan olmam,lanet olsun sizin adınızada ırkınızada..
-Unutma Şeytan ırkı her zaman emirleri yerine getirir insanlar ne zaman birbirlerine düşer fitne fesat çıkarırlar, evliyken zina yaparlar erkekleriniz eşlerini bile bile aldatır işte o zaman bizim ırk devreye girer ve "İşte İnsan Oğlu bu der"
-Bunu yapanlar var ama yapmayanların günahı ne Allah bizi korur ve asla bu tür bir pisliğe meydan verdirmez.
-Tanrı sizi korumaz sadece sınar,,,
-Demek Şeytanda bunu fırsata çevirir.
-Doğru söyledin bizim görevimiz bu tür aymazlığa düşenleri belirleyip günah defterlerine işledikleri suçların yazılmasını sağlamak için şahitlik etmektir.
-Allahıma sığınırım asla ülke yöetimimde ve eşimle bu tür bir olayı yaşamadım aslada yaşamam...
-Büyük konuşma daha çok geçmedi boş ol boş ol boş ol diyen sen değilmiydin evet sendin ve gerçeği görünce hemen geri adım attın bu gerçeği yeryüzünde adalet dağıtanlar sağlar bizde ise canlı canlı gözlerinle aynaya bakar gibi gerisin geriye seyredersin işte o zaman anlarsın ki haklımıyım haksızmıyım.
-Doğru dersin eğer ben bunları görmemiş olsaydım Muradıma asla inanmayacak ve büyük bir hata yapacaktım.
-Bak Konsey yerini aldı şimdi sıra İnsan Oğlunda.
-Kim var bizimkilerden başka orada?
-Ali ve Murad var iki kişi olmaları önemli bütün şeytanların gözleri onların üzerinde olacak eğer kıskanırlarsa çok güç durumda kalabilirler keşke orada olsaydım...
-Veldan lütfen beni derhal oraya götür, ne yaparsan yap Muradı kıskanmayan erkemi var yer yüzünde, şimdi bütün şeytan ırkının kızlarının gözü onun üzerinde olacak.
-Haklısın Medine ama bu dediğin imkansız ancak Sahra Gözüne bir hafta gibi sizin takvimizle bir sürede gidebiliriz.
-Şimdi ne yapacaklar?
-Düğün için Muradı damat tayin etmişler Asude de gelin olacak ama bir tek şartla.
-Ne şartı bu, Murad hiç bir şartı asla kabul etmez.
-Keşke etmese ama edecektir mecbur kalır eğer kabul etmez ise önce Aliyi ateşe gönderirler.
-Allah Koruzun Ali benim kardeşim gibidir Murad buna asla müsaade etmez.
-O zaman askerlerin dinlenmeye çekilsinler biz düğünü izlemeye devam edelim eğer Murad çok güç durumda kalırsa Ulu Yezid e anlatırım her şeyi diğer Şeytan Liderleri karşı gelemezler.
-Nasıl anlatacaksın bu düğün bitmeden orada olamayız eğer bunun imkanı varsa gece gündüz hemen harekete geçelim ki düğün bitmeden yetişelim.
-Senin izlediğin yansımanın çok öncesi düğün bitmiş ve Murad her şeyi kabul etmiş görünüyor değilse Asude nasıl kadın oldu bunu bir düşün.
-Neyi kabul ettiğini söylermisin...
-İki şeyi kabul etmiş gibi bunlardan birincisi hemen düğünden sonra bana gelecek ve 3.deney yapılacak, ikincisi ise en korkuncu bunu senin bilmemen gerekiyor...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
45.BÖLÜM
Veldan bütün bu olup bitenlerden oldukça rahatsız olmuştu.."Şımarık kız artık bunun kulağını çekmek lazım ne demek eniştesinin koynuna gizlice izinsiz girmek, erkek aşka rıza gösterirse işin tadı tuzu olur değilse zoraki yapılan bir aşk tuzsuz aş olur" Veldan kapıyı açıp şamdanın ışığını yükseltip;
-Ne yapıyorsun Asude sen utanmadan uyuyan bir erkeğin koynuna nasıl girersin?
-Uyandırmaya kıyamadım ablam, ne olur izin verde uyanmasını bekleyeyim.
-Kalk giyin ve çık buradan, Muradın haberi olsaydı tokatı yemiştin o senin tanımak istediğin bir erkek tipi değil o istisna bir şahsiyet sana çok yüz verdim galiba artık işin bitti çık git çöle ve babamın develerine çobanlık et, bu hanı bir süreliğine kapatacağım.
-Bunca çalışanlar ne olacak?
-Bu senin sorumluluğunda olan bir şey değil buna ben karar veririm sen değil.
Asude suya düşmüş kedi yavrusu gibi tir tir titriyordu son defa yalvarmak için Veldanın gözlerine baktı ama hemen vazgeçti Veldanın gözleri ateşten bir kor gibi yanıyor sinirinden burnundan soluyordu.
Sessizce hemen giyinip kızgın bakışlarla Veldana bakıp;
-Bir gün bunu yaptığına pişman edeceğim seni. diye söylene söylene çıktı gitti.
Veldan Muradın yanıbaşına oturup uzun uzun uyuyan sevgilisine bakarken gözlerinden bir kaç damla insani yaş düşmüştü."Ne çok sevdim seni eğer senin aşkın olmasaydı şimdi ben burada olmazdım, neye mal olursa olsun senin olacağım ve kıyamete kadar seni yaşatacağım..."
Saçlarını okşayıp dudaklarının ateşini uyandırmamaya dikkat ederek erkeğinin göğsünde söndürüp kapıyı usulca kapatıp uzaklaştı.
Ülker Yıldızı doğarken Ali kalkıp dışarı çıktı gece olanlara hiç bir anlam verememiş en iyisi Murad uyanmadan atları hazır edip buradan gitsek iyi olur diye düşünmüştü. Biraz temiz hava ciğerlerine çektikten sonra sağına soluna bakınarak ahırların olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Şu bizi Arapları uyandırsam iyi olacak dört atı hazır etmek o kadar kolay olmaz dedi ve kararını verdi.
Gidip Sahip ve diğer Arabı(Ruban) uyandırmak için geri döndü.
İki Arap bir odada kalmayı tercih etmişlerdi Ali güneşin ucu kınından çıkarken kapılarını tıkırdattı:
-Hey arkadaşlar güneş çıkmaya başladı uyanın ve elinizi yüzünüzü yıkayında buradan ayrılalım.
Biraz bekledi içeriden çıt sesi çıkmayınca tekrar yüksek sesle seslendi, yıne ses çıkmayınca kapıyı zorlayarak açıp içeri girdi.
İki askerden başka her şey olduğu gibi duruyordu yatak ve çarşaflar bile dağınık değildi girdikleri gibi çıktıkları anlaşılıyor du.
Ali sağa sola baktı;
"Bunlar burada olmaları lazım,gözleimle görmüştüm buraya han sahibi kız getirip yerleştirmişti kendi yattığı odada bir kaç adım ileride olduğu için iyi geceler dileyerek ayrılmışlardı.
"Allah Allah bunlar buraya sanki hiç girmemişler gibi sanki.
Dışarı çıktı etrafa göz gezdirdi ne bir iz nede bir başka birisi vardı. Ahıra yöneldi aceba Murad uyuyomu diye düşündü bunlar böyle kaçıp gitmiş olamazlardı.
"Han sahibi nerede kalıyorsa en iyisi gidip onu bulup sormalıydı.
Güneş yavaş yavaş doğmaya başlamış hatta bir kavak boyu yükselmişti "Garip diye düşündü gece benim gördüğüm düş müydü peki Sahap ve Ruban nereye gitmişlerdi" dalgınlığı geçer geçmez hızlı adımlarla Muradın yattığı odaya doğru yöneldi "Murad Efe kessen bu saate kalmaz o çoktan kakıp aşağıya inmiştir diye düşündü ve sonra kapısını çalıp;
-Abi uyandınmı?
Ses yoktu, tekrar seslendi
-Murad abi kalktınmı?
-Yoksa Murad Efedemi kalkıp çıkmıştı dışarı ne Araplar vardı nede Efe.
"Ben yoksa hala rüyadamıyım yoksa uyur gezermi oldum diye düşünürken bir kadın sesi ile olduğu yerde donup kaldı;
-Ya Ali...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
37.BÖLÜM
-Veldanı görsen tanırmısın?
-Neden tanımayayım o benim helalim.
-Demek helalin ama o insan değil ki.
-Yeryüzündeki bir çok insandan daha insancıl onun kalbi sevgi dolu ben ve diğer aile üyelerim Veldanı çok sevdik.
-Ben İncilde okumuştum hiç bir Melek yüzündeki canlılara zarar vermezler sadece onlarında içinde İnsanlar gibi kötü kalpli olanları vardır.
-Nereden biliyorsun, çok imalı konuşuyorsun fal tutarım demek başka geçmişi geleceği bilmek başka, bütün bunlar senin varsayımındır geleceğimizi sadece Allah bilir.
-İnançlı ve mert bir insansın artık sana kim olduğumu söylemem lazım aksi olursa çok üzüleceğim.
-Adın Firuze, gerçekten çok güzelsin öyleki senin kadar güzellikte başka bir kadın görmedim neden çok sır gibi saklıyorsun kendini gerçek ne ise söyle tabi bana uyacaksın diye değil ama sen çok şey söyledin hepsinide kendi kendine yalanladın evet gerçekten önce kim olduğunu bilmem lazım.
-Ben Veldanın kızkardeşiyim. İsmim Asude seni bir kaç kere Medine sultan ile birlikte sevişmelerinizi seyretmiştim.Veldan Ablam bana çok ilginç bir görev vermişti bunu seve seve Medine Sultana izlettim ama bu arada senin ne kadar güçlü kuvvvetli bir erkek olduğunu görünce galiba hayaline aşık oluverdim şimdi günlerdir senin gelmeni bekledim ve gelir gelmez görsel cennetimize davet ettim.
Murad ağzı açık dinlemişti dünyalar güzeli kızı..
-Yinemi Şeytan! Allahım sana sığınırım benim aklıma mukayet ol bunlar her istediklerini yaptırıyorlar. Eli ile boynundaki hamaylısını kontrol etti Veldan çok etkilenmişti, kızkardeşide izinsiz yaklaşamayacaktı.
-Seni sağselim Sahra Çölünden geçmeni sağlarım bilirmisin bu Çöllerde ne çok tehlikeler vardır, soyguncular deve çobanları eşkiyalar hatta Ulu Yezidin emrinden kaçanlar bile var ve gözlerini kırpmadan insanı hemen öldürürler..
-Orasını bana bırak o söylediğin tehlikelerin içinden çok geldik geçtik Allahın inayetiyle hepsinin üstesinde geliriz evvelallah.
-Kendine çok güveniyorsun Murad bak ben senin ile sadece üç gece kalmak istiyorum sonra uzaklaşıp seni gizlice koruyacağım bu birazda Veldanın emrinden dolayıdır.
-Bir şey soracağım senin Veldanın kızkardeşin olduğu doğru değil, Veldan beş kızkardeşin en küçükleri olduğunu söylemişti sense Veldanın küçüğüyüm o ablam olur dersin bu yalan değilmi?
Asude gülümsedi;
-Babam onlarca kadın ile evlenmiş senin bildiğin sadece Veldan ve diğer dört ablam. Ben kaçıncı karısından oldum ben hiç düşünmedim bile.
-Birbirlerinize sadıksınız yani evet bu olasıdır benimde bir çok kadınım oldu bunların içinde Veldan da var ama Veldan Müslüman olup elini eteğini şeytani düşüncelerden çekmişti.
-Veldan Ulu Yezidden af dile tam gece gündüz 2 yıldız yılı yalvardı babamda Yezide secde edip affını istedi Ulu Yezid de onu affederek eski görevine dönmesini sağladı şimdi Veldan çok yükseldi ve emrinde onlarca şeytani güç var.
-Kaçıncı karısından olursan ol babanız birse öz kardeş sayılırsınız bizde karısının kızkardeşi ile birlikte olmak yakışık almaz hem nikahsız asla böyle bir şeyi benden isteme buna Veldan karar versede ben kabul etmem.
-Edeceksin...!
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
41.BÖLÜM
- Alimi? kim bu?
- Muradın en yakın arkadaşı şu anda Cennet Handaki odasında derin uykuya dalan genç.
-Genç mi oda Murad gibi güçlü kuvvetlimi bari?
- Evet Murad gibi güçlü kuvvetli üstelik onu koruyan tılsımıda yok.
-Onunla tanışayımmı abla benim için gece boş geçmez sadece eğleneceğim Murad uyusun bakalım sabah neler olacak.
-Olabilir istersen onunla yakınlaş ve hatta sevgili ol derim çok yakışıklı gözünü budaktan sakınmayan deli dolu ama oldukça gururlu birisidir üstelik güzel bir karısı var Gül Fidan isminde.
- O zaman çıkalım buradan Murad uyusun sen bana azıcık yardım et Ali ile biraz eğleneyim.
- Önce onu dışarı çıkar başka bir oda tahsis et sonra başbaşa kalın ama onu kolay kolay ikna edemezsin.
-Benim arzularım Murad için ona yan bakmam bile ama gece boş boş pineklemektense biraz eğlenmek hakkım değilmi.
-Sana kolay gelsin kardeşim başarırsın umarım eğer bir aksilik çıkarsa sakın şeytani güçlerini kullanmaya kalkma her şeyi berbat edersin sabah olur olmaz Murad senin bakalım başaracakmısın?
-Başaracağım ve o benim ilk erkeğim olacak.
-Çok kadını oldu ama senin ilk erkeğin olması önemli sakın kendini teslim ettikten sonra ona karşı aşırılık kullanma insanlar buna pek dayanamazlar ve zarar görürler.
-Şeytanlardan farkları nedir abla?
-Onlar yürekleri ile severler her bir tenin ayrı bir zevkle inler dudakların yanar öpmekten bıkmazlar elleriyle sevişirler temas ettikleri yerler öyle kolay kolay teslim olmayacak yerlerdir çığlık atarsın ürperirsin ve mutluluktan ağlarsın çok kere.
-Yaaa! Şahane bir aşk yaşayacağım desene.
-Bu aşk bazen çok aşırıya kaçarsa çıktığın bulutlardan inemezsen gözyaşın yağmur olur yağar artık asla iflah olamaz her şeyden nefret eder onu tekrar tekrar yaşamak için her türlü fedakarlığı yaparsın.
-Sen hiç şeytanla birlikte oldunmu abla onlar nasıl?
-Ablan oldu ama sonuda hüsran oldu bana anlattığına göre şeytan erkekleri çok soğuk ve duygusuz olurlarmış sadece görev saydıkları ilişkiyi tıpkı balıklar gibi yumurtlarlar ve çeker giderlermiş o gider bir başkası musallat olurmuş yani tiksindirici bir durum bunu bana daha çölde çok küçükken Nilifer anlatmıştı da o andan itibaren hiç bir şeytan erkeğine meyil etmemiştim birazda bu yüzden değişim yaşamak için İnsanoğlundan Muradı seçtim ama inanıyorum ondan başka hiç bir erkek beni mutlu edemezdi.
-Ne vardı onda?
-Anlamayacağın kadar cesur yürekli atılgan bir yiğit tutuğunu koparan onca şeytani ve insani güçlere karşı koyup savaşan her tuttuğu işten başarıyla ayrılan koskoca dağlarda efelik yapmış asla haydutlara ve eşkiyalara boyun bükmeyip onları dize getirmiş bir yiğit.O her şeyi bilir Şeytani güçlerle nasıl savaşıldığını bile benden çok şey öğrendi ve beni bu yüzden çok sevdi.
-Bak şimdi daha çok merak ediyorum eğer Muradı elde edersem bırakmayacağım.
-Sana Aliyi teklif ediyorum Muradı bana bırak!...
Cemil Ateş
Devam edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
38.BÖLÜM
-Veldan buna asla izin vermez, çok eşlilik kan değişimi ile oluşur bu nasıl bir inanış ki kızkardeşlerin tamamı bir kişi ile evlensin.
-Sana Luciferde aşık olmuş oda benim kızkardeşim Veldanla aynı anneden olmalar ama Ulu Yezide karşı gelince Sahra Çölünde yılan olarak yaşamına izin verilmiş belki bende aynı akibetin kurbanı olurum ama olsun sana aşık oldum ve seni istiyorum buna kararı ben veririm sen veremezsin!
-Yazık olacak bu güzellik hiç bir cinsinde yok gel inat etme ben senin bir şekilde enişten sayılırım kısa olsada Veldanla gönül ilişkimiz olmuş o Müslüman olduktan sonra birlikte olmuştuk şimdi sen neden böyle bir duygu ile hareket ediyorsun biraz dinlendikten sonra sabah ilk işimiz bu handan ayrılmak olacak odamdan çıkarmısın hiç bir şeyini istemiyorum sanada yirmi altını vereceğim beni rahat bırak.
-Ben sana bin altın vereyim ne sandın beni basit bir hancı çırağımı burası bizlerin cennetidir buraya gönüllü giren gönüllü çıkar benim izmim olmadan bu kapı açılmaz ve seni hiç bir güç buradan çıkarmaya kafi gelmez neden anlamıyorsun ben Şeytanım sense İnsan senin bilmediğini bilir görmediğini görürüm istersem Veldanıda buraya davet ederim onun yanında sana sarılıp aşk oyunları oynayabilirim buna Veldan karışamaz ve asla kıskanmaz...
-Çocuklarım kayıp onları bulmadan hiç bir kadınla aşk ilişkisi yaşamak istemiyorum, onlar benim canımın parçası onlar olmadan bu dünyada rahat nefes bile alamam neden anlayış göstermiyorsun önce çocuklarımı bulmam için yardım et sonra dile benden ne dilersen...
-Veldan ile konuşmam lazım ancak çocukların yerini o bilir ve bana o yardım edebilir. İstersen sen biraz dinlen ben ablamla konuşup yerlerini öğreneyim ona göre kurtarma pilanı yaparız.
-Her şeyi yaparım demiştin neden Veldana danışacaksın?
-Biz birbirimize çok saygılıyız eğer o bir şeyi kendisi için yapmışsa ben asla karışmam oda benim seninle sevişmeme karışmaz bunu anla artık..
-Çocukların kaybolmasında Veldanın parmağımı var demek istiyorsun?
-Sormam lazım beni Sahra Çölünde seni bulup buraya hapsetmem için emir verdiyse çocuklarını veya senin neden Sahra Çölüne geldiğinide biliyor demektir.
-Ben burada esirmiyim şimdi?
-Bir bakıma evet esirimsin Veldan gelip seni teslim alıncaya kadar ama sen yinede benim misafirim sayılırsın.
-Ali ve diğer iki askere ne oldu? Onlar böyle bir varlıktan haberleri yok.
-Onlar normal Han Odasında rahatlarına bakıyorlar her güzellik senin önüne serildi korkma hiç bir şey olmayacak onlara..
-Hiç kimseye olmasın ne gereği var öncelikle çocuklarımın bulunması lazım, Veldan gelsin onunla anlaşırım.
-Veldan benim davetimle buraya gelecek bense onu davet etmeden seninle üç gün üç gece başbaşa olmalıyım her ne kadar inat etsende sen benim olacaksın ...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
-Bu hal ne kız!
-Halimde ne varmış görmüyormusun su dökünüyorum.
-Anammm,sen burasını hamammı sandın leğen içinde heç yıkanılırmı.
Ali içeri bakmaya cesaret edemiyor utancından kapıdan iki adım geride elinde çuval ve urgan ile hancı kızla Melike arasında geçen konuşmayı korkulu gözlerle izliyordu.Bu kız çıldırmış olmalı dedi içinden Murad abi şimdi çıkıp gelirse ne der.
-Melike hadi şu entarini al ve hemen giy Murad abi gelmeden şu ortalığı toplayayım sonra ne der.
-Kız git başımdan sana nede çıkıp geldin ben anlaştım Murad ile heç nir şey demez ben yunup yıkanıp kokular süründükten sonra sabaha kadar birlikte kalacağız.
-Sen delisin anam ne bu hal heç böyle erkenden kapanıveren birini görmedim.
Elinde sıktığı iki altını Aliye doğru uzatıp;
-Al bunları abi bu kızı bu halde heç kimse ikna edemez bir erkek asla bu halde müdahale etmez baksana ben bile utandım kız cıbıl cıbıldak.
-Tamam Fatma sen o altını sok kuşağıyın arasına ve kapa kapıyı ve içeride onu ikna etmeye çalış.
-İkna etmekmi bu deli beni öldürür valla.
-Bir şey yapamaz ben dışarıda beklerim bir kavga çıkarsa salarım iki arabı yanına ne haltı varsa görsün onlar dilinden de anlamazlar zıpkın gibi tutup sokarlar çuvalın içine.
-Haramdır elin kadınına heç bu şekilde yaklaşamaz hiç bir erkek.
-Eyi ama biz yaklaşmayacağız, sen onu içerde tut ben kapıyı kitlerim ne sen çıkabilirsin nede Melike o zamanda biz atlara biner uzaklaşmış oluruz bir müddet sonra anan gelip açar kapıyı.
-Heç iyi fikir değil bu bu avradın gözü dönmüş bahsana çırılçıplak hala leğenin içinde su dökünüyor tövbe bana doğru durmaz saç baş yolar ben buna razı değilim.
Konuşmalar devam ederken Murad ağır adımlarla sofudan geçip odayı kontrol etmek için geldiğinde gözlerine inanamadı.
-Heyy ne oluyor burada? Melike bu ne hal hani yatakta olacaktın?
-Sana yunup yıkanıp tertemiz bir şekilde koynuna girmeyi hayal ettim bununda çaresi leğende seni beklerken yunup yıkanmak olacaktı ama bakıyorum bu hancı kız ve bizim enite ne yapmaya geldiler bilmem ama ne olursa olsun kim gelirse gelsin beni bu fikirden caydıramazlar.
-Tamam senin dediğin olsun, Ali sen hancı kızıda al ve ahıra git bizim arapları da yanına al ve atları hazırlayın ben çok geçmeden Melikeyi de yanımıza alıp yola çıkalım.
-Heyyyyyy! Ne diyorsun Muradım demek sonunda ikna oldun beni de götüreceksin değil mi.
-Evet Melike sen haklısın seni bir başına burada bırakmayacaktım zaten.
-Define ne olacak?
-Umurumda değil sonra gelip ararız şimdi çocuklarımı hemen bulmalıyım çok geç kaldık.
Melike leğendeki suyu çay evine hızla atıp hemen giyinmeye başlamıştı, içinden de bu iş burada böyle bitmemeliydi ama yanında olmam demem her gün sevişirim demektir bu bence daha iyi oldu.
-Hadi Ali siz dediğimi yapın bende alacaklarımı Melike giyinir giyinmez alıp çıkalım.
-Ama abi!
-Dediğimi yap Ali hancı kıza masraflarımızı ödemeyi ihmal etme helallik al ve Sahraya doğru hareket edelim.
Ali hiç bir şey anlamış değildi Melikenin Sahra Çölünde ne işi vardı o çölde bir kadının başlarına bela olacağını biliyordu, hiç tecrübesi olmayan bir kadın asla o çölü geçemezdi.
Ali ve Fatma kapıdan uzaklaşır uzaklaşmaz Murad içeri girip;
-Neden yapıyorsun Melike o kadar çok mu arzu ettin beni?
Melike yılışık kedi gibi Muradın yanına gelip boynuna el atıp sarılmak istedi.
-hala anlamadın mı ben acele edip gitmek isterim senin gözünse oynaşta her şeyin bir zamanı ve sırası var melike dur bana yardım et şu eşyalarımı hazırlayalım.
-Doya doya öpmek bile nasip olmadı o yollarda han var mı peki?
-Olmazmı hemide kaç tane günlerce han olmadan nasıl yer içer uyuruz.
-Bu iyi o zaman dediğini hemen yap o han odaları şimdiden gözümde tütmeye başladı bile...
-Aşağıdan hancı kızın sesi duyuldu.
-Beyzadem atlar hazır seni bekliyorlar.
-Tamam hemen iniyoruz siz kapıları açın...
Murad karmaşık duygular içindeydi gerçekten Melikeyi götürecek mi idi yoksa şu kapıyı üzerine kilitleyip burada kendi başına bırakması lazımdı. Melike evliydi ve kayın pederi şu anda içtiği onca alkolün tesiri ile yarı baygın hala aynı yerde yatıyor du. Altınlardan nasıl vazgeçecekti, Melike buna bir yol bulup Muradı tekrar tuzağa çekebilirdi ne olursa olsun bu kadından kurtulup yola devam etmesi gerekiyordu ve kararını verip dışarı çıkar çıkmaz kollu kilidin anahtarını Melikenin üstüne çevirmek olmuştu.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
Medine gözlerini kapadı, dizlerinin üzerine çöküverdi. İlk defa gördüğü manzara karşısında çaresizce korkuya kapılmıştı.
-Veldan bu gerçekmi?
-Evet gerçek, sen Muradı suçlamıştın hatta boş ol bile demekten kendini alamamıştın ama bak gör Murad Asude ile birlikte olmadan ne durumları yaşamış gördünmü.
-Ali için kabul etti onu kendi kardeşinden daha çok severdi.
-Ali gerçekten mert ve dürüst bir delikanlı eğer Murad olmasa Asude Aliyi bu duruma asla getirmez derhal yatağına alırdı.
-Burası Sahranın neresi?
-Sahranın gözüdür burası, hiç kimse buradan sağ çıkamaz ancak Asude gibi güçlü bir Şeytan başarır.
-Biz gidip kurtaralım Murad la Ali yi.
-Sen Muradın suçsuz olduğuna inan ferisini bana bırak, sen olsan aynı şeyi yapmazmıydın?
-Murad Alinin yerinde olsa derhal yapardım hatta o yanan ateşin içine atardım kendimi bu manzarayı görmemek için.
Veldan gülerek;
-Biliyorum Medine Sultan biliyorum gerçek aşk kadını yapar aynı şeyi bende yapardım seni ikna etmenin başka yolu olmadığı için sihrimden önemli bir güç kaybettim ama değdi değilmi sonuçta seni inandırıp kazandım.
Medine bütün güç ve kudresine rağmen tir tir titriyordu.
-Daha fazla bakamayacağım ne olur al bunu gözümün önünden başım dönmeye içim bulanmaya başladı ayağa zor kalkacağım bu gidişle.
-İşte gerçek bu Murad ne kadar masum ve suçsuz gözlerinle gördün değilmi.
-Evet, evet haklıynış bunları ben bilmiyordum ama sen en başından beri biliyordun değilmi?
-Doğru sen göremezsin ama ben her şeyi kaşımı kaldırıp gözlerimi diktimmi geceyi gündü ederim ve her şeyi bir bir izleyerek gerekli savunmamı alırım.
-Bütün hemcinslerin görürmü bu utanç manzarasını.
-Hayır sadece Asudenin kızkardeşleri görürler, sonunda eniştelerini tanıyıp ilerde onu almaya hak kazanırlar.
-Yandık desene şimdi senin kaç kızkardeşin varsa hepsi Murada talip olacaklar.
-Sırası gelince hak kazanırlar ama birlikte yaşadığı kadını bu izni vermesi lazım.
-Sen verdin o zaman Asudeye birlikte ol diye öylemi!
-Biraz öyle biraz öyle değil ama Asudenin işine geldiği için Cennet Hanında üç gün oyala üç gün senin olsun demiştim bu kadar ileri gitmesine karşı çıkarım tabiki.
-Askerler huzursuz, hiç bir şey görmedikleri için neden aynı noktaya baktığımızı merak ederle, gerçeği söylesmmi?
-Hayır Medine söyleme hiç bir asker Şeytan düğününe katılmak istemez.
-Bu şimdi düğünmü?
-Sana anlatayım düğünün asıl ilginç yanını daha göstermedim sana.
-Eğer bu düğünse Batsın sizin düğününüz.
-Zoraki düğün böyle olur ama asla iki şeytan evlenirken böyle bir düğün olmaz ancak eğer kız istemez veya gönüllü erkeğine yanaşmazsa bu düğün kurulur ve İnsanoğlu ile yapılan düğün dede bunlar uygulanır çünkü insanoğlu daha gerdeğe girmeden düşüp ölebilir korkudan sen bakma Murad alışık olduğu için dayanıklıdır Aliye baksan başı yere düşmüş görmemek için dişlerini kırıyor.
Medine başını salladı sadece, ben dayanamıyorum der gibi.
-Aç gözünü bak şimdi.
Korka korka açtı Medine gözünü sağına baktı soluna baktı geride bekleyen adamlarından başka kimsecikler yoktu.
-Anlatayım sana Muradın nedenli bir işkenceye tabi tutulduğunuda "Boş Ol" dediğin için pişman ol.
-O gördüğün yer Muradla Asudenin evlenmek için geldikleri Sahranın gözünde en sade ve seçkin Albızın Hanı dır.
Ortaya büyük bir ateş yakılır. Evlenecek erkek ki insanoğlu ise en değerli ipek şal ile giydirilip çiçekler ve güller arasındaki çimenliğe sofra kurulur.İnsan Sofrası adında ki bu yerde aklına ne gelirse kuşların sütü bile vardır.Bütün zevk veren içecekler billur sürahiler içinde Şeytan kızları tarafından sunulur sadece Ulu Yezid katılmaz bu düğüne ama rütbesi Asude gibi yüksek olan bir kız için ileri gelen üst konsey üyeleri içap ederler.
Üç gün değil kırk gün kırk gece yenip içilir en büyük gece denilen son gecede damatla gelin zifaf gecesi için ateşe girerler ve orada kız kendini erkeğine teslim eder.
-Aman Tanrım peki Murad şimdi bu zaman sonunda Ateşemi girecek.
-Hayır Murad için değil kendi ırkım için geçerli bu durum çünkü biz ateşten yaratıldık ateş bizi yakmaz en büyük mükafattır düğün gecesinin sonunda gerdek gecesi dediğiniz yatak yerine ateşte birleşmek.
-Ali Neden ateşin yanındaki direğe gözleri kapalı bağlanmış, Murad neden önüne gelene vuruyordu?
-Asude her ne kadar evlilik beyan etmiş olsada bunun için Yüksek Konsey Üyelerini davet etmiş olsada demekki Muradı ikna etmeden hazılanmış bir düğün olduğu için Aliye işkence yapılmaya ve ateşe atılma tehditi ile Muradı ikna etmeye çalışılıyor.Muradsa Ali için bırakın onun ne suçu var diye saldırıyor.
-Sonunda ne olacak peki?
-Sonu sence malum değilmi; Asude kadın oldu...
-Ali için kendini kurban etti sevgilim, onun önünde saygıyla eğileceğim ve sözümü geri alıyorum şahitim ol!
-Buna şahitlik ederim ama daha da ilginç olanını ne gördün nede duydun...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
61.BÖLÜM
-Seni duyuyorum Medine Sultan, sen çok inançlı ve dürüstsün bu bir deneme sınavıydı bende bunu sana yaşatıp tepkilerini öğrenmem istendi bu sınavı başarı ile atlattın artık her şey geçti bütün bunları Ulu Yezide rapor edeceğim yapılmış anlaşmayı bozmayacağından eminim Murat ve Ali kısa zamanda sana ulaşacaktır. Şunu iyi bil ki ne Muradın düğünü oldu nede Asudenin çocuğu oldu hepsi seni sınamak için Şeytani bir planlamaydı. Ruhunu da çalmam söz konusu değil azıcık sarsılacaksın ve bu kısa sürede geçecek sana mutlu bir yaşam diliyorum beni affet sana çok acı çektirdim ama inan benim elimde değildi.
Medine gözlerini kapamış Veldanın sesini sanki yanındaymış gibi duyuyordu.
Hekimler koşarak geldiler ve Medine ye özel yapılmış şerbetten içirip ateşini düşürdüler Medine uykudan uyanır gibi gözlerini açınca dışarıdan gelen sevinç nidaları ile yerinden doğruldu kapıdaki nöbetçi izinsiz içeri girip:
-Müjde Sultanım eşiniz geldi askerler bayram ediyorlar.
-Ne diyorsun gerçekten Veldan ın söyledikleri rüya değilmiş şimdi Murad burada mı?
-Evet Sultanım yanında Ali diye bahsettiğin yiğit er kişide var.
Medine hemen ayağa kalkıp kendine çeki düzen verdikten sonra Nöbetçiye seslendi;
-Neden gelmiyorlar yanıma ben iyiyim her şey geçti aklım bir ara sanki Veldan la birlikte uçup gitmişti.
Çadırın kapısı aralandı her zamanki gülen yüzle Murad içeri girip:
-Canım benim seni gökte ararken Sahra Çölünde buldum bu büyük bir tesadüf şükürler olsun.
Medine Murada sarılıp gözyaşı dökerken Alide selam verip içeri destur isteyerek girdi.
-Hoş geldiniz sizleri görmek ne kadar güzel bende bazı garip olaylar karşısında artık bir daha göremeyeceğim sanmıştım.
-Nasıl garip olaymış anlamadım biz günlerdir Sahrada at koşturuyoruz Çocuklar kaybolmuş bulmak için haber alır almaz Ali ile kuş olduk uçtuk ama Sahra bir türlü izin vermedi kum fırtınaları açlık susuzluk hayli yıprandık ve zaman kaybettik.
-Çok şükür kavuşturan Allahıma bu günleri yaşamak için canımı bile verecektim.
Biranda çadırın önü bayram yerine dönmüştü askerler şen şakrak halay çekip oyunlar oynuyorlardı.
Murad ve Medine başlarından geçen ilginç olayları sabaha kadar soluksuz birbirlerine anlatıp yıldızları seyrede seyrede Sahranın serin havasında birlikte dolaştılar. Çöl sanki Muradın gelmesiyle aydınlanmış ay ve yıldızlar kumları birer inci tanesi gibi pırıl pırıl yapmıştı.
-Çok korktum Murad Veldan yanımdaydı ve her şeyi gerçekmiş gibi bana naklediyordu güya sen Asude adındaki kız kardeşi ile evlenmişsin hatta birde çocuğun bile olmuş bunu bana gösterdi nasıl yapıyordu bilmem ama sanki rüya görür gibi hepsi sahiden korkunçtu.
-Aşkım kadınım Sultanım ben başkasına hele hele bir Şeytan kızına nasıl sahip olurum sen varken ben hayattayken bu mümkün olurmu hiç bak beni Şeytandan ve gizli güçlerden koruyan Amcamın hediyesi muska boynumda onu hiç ama hiç bir vakit buradan çıkarmadım o bana hep Allah ın verdiği en değerli armağandı kimse bana ilişmedi sen kötü bir düş görmüşsün.
-Bütün bu olup bitenler gerçekten bir rüya mıydı sanki gerçekti ve ben bunları Veldanın sayesinde gözlerimle gördüm.
-Veldan Şeytan onun yapamayacağı şey yok ama bana asla kimse ilişmedi ben bütün bunları ne gördüm nede yaşadım günlerce Ali ile birlikte yollardayız..
-Sana gönderdiğim ulaklarıma ne oldu?
-İkisi bana ulaştı yalınız gelirken çölde Sahap akrep tarafından sokuldu ve hayatını kaybetti diğer askerin bizimle birlikte geldi.
-Demek Sahap ı kaybettim, Allah günahlarını bağışlasın çok üzüldüm.
-Bende çok üzüldüm, bütün çabamıza rağmen zehri güçlü bir siyah akrep sokmuş yerini dağladımsa da zehri kana çabucak karıştı ve çok geçmeden ruhunu hakka teslim etti oracıkta güzel bir mezar kazıp üçümüz namazını kılarak çöle teslim ettik.
Çocuklardan bende haber alamadım ama bana Veldan onları saraya geri götürdüğünü söyledi ve çocuklar oynarken bana gösterdi.
-Çocukları Veldan mı kaçırmış?
-Evet sana ulaşmak amacıyla yapmış güya sen onları aramak için Sahraya geleceksin ve hep bana üçüncü denemeyi yapacağım diye söz etti durdu.
-Sabah olmadan burada ayrılalım Medine bu şeytanların ne yapacağı belli olmaz sağ selim seni ve yavrularımı bir arada görmek istiyorum.
-Emir Subayına gerekli talimatı ver hemen toparlansınlar sabah yıldızı kaybolmadan harekete geçelim.
-Tamam söylerim, bu yol bizi geldiğin yere götürürmü?
-Sen nasıl buldun bizi o zaman doğru yoldayız demektir Veldan Şeytan Mağaralarından Şeytan gözünden bahsetmişti ama bunlar gerçek değilmiş demektir. Artık her zamanki yolumuzu bile sensin geldiği gibi devam ederiz.
Şafak sökmeden Medinenin askerleri at başı yapıp Sahranın gerçek yolundan ilerlemek için talimat aldılar. Murad gereki emniyeti sağlandığına emin olduktan sonra atına atlayıp Medine ile birlikte ters yüz geldikleri yola revan oldular.
-Neden imkansız ben koskoca Arap Yarımadasının Şeyhliğinin Prensesiyim gerekirse bütün ordumu
SHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
Veldan sevinç çığlığı basıverdi;
-Asude artık kız değil Muradla aşk yaşamış ve Murada teslim olmuş, bu harika bir haber şimdi Muradı bulabiliriz.
Medine oldukça üzgün hatta bitkin bir vaziyette;
-Nasıl olacak bu, bıktım artık Muradın bu vurdumduymaz hareketlerinden evli barklı kaç tane kadını var hala gözü kızda kadında gözünü toprak doyursun baksana bu ikinci Şeytan eşi artık ondan bana hiç hayır yok ne haltı varsa yesin gerçekten tiksindim bu kadarıda fazla.
-Öyle deme Sultanım eğer Murad Asude ile birlikte olmamış olsaydı onu hiç bir zaman bulamayacaktık bu benim elimi güçlendirdi ama bundan haberi varda yaptı veya Asudenin cazibesine dayanamadı.
-Yeterki kız olsun onun gözü bir şey görmez yeterki fırsat eline geçsin kim olursa olsun ona göre Şeytan mış İnsanoğluymuş farketmez yeterki kanı kaynasın.
-İstersen vakit geçirmeden yerlerini tesbit edeyimde hareket edelim.
-Sen bilirsin ben gitmesemde geri dönsem daha iyi olacak hiç değilse çocuklarımın güvencesini sağlarım.
-İşin gerçeğini anlamadan karar verme önce kendisni bulalım sonra gereğini aranızda halledersiniz.
-Sen git bul ne yapacaksan yap ama Muradı görünce sende Asude gibi dayanamayıp koynuna girmek için can atacaksın.
-Ben Muradın masum olduğununa inanıyorum hiç bir erkek Asudenin elinden bakire çıkmaz en azından teslim olmayan erkeğin ruhuna sahip olur sonra ateşe atar.
-Bunu yapabilirmi sence o kadar güçlümü Murad ona boyun eğermi?
-Muradın gücü Asudeye yetmez
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
39.BÖLÜM
Murat uzanır uzanmaz gözleri kapanıverdi derin bir uykuya dalarken şeytani emellerine biran önce kavuşmak isteyen Asude ablası Veldana Muradın çocuklarının nerede olduğunu soruyordu.
-Abla Murad uyudu benimle sevişmeye pek gönüllü değil gibi onun tek istediği şey çocuklarını bulmak.
-Çocukları benim yanımda Medine Sultan da arıyor ama bir ordu gönderse bulamayacağını bilmiyor oysa ben istediğim an çocuklarına kavuşabilir.
-Abla bütün bunlardan Başkan Ulu Yezidin haberi varmı?
-Yezid bana olağan üstü güşler verdi ve mertebemi bir çok şeytandan daha üst düzeye çıkardı yani benim Ulu Yezidden emir almam gerekmiyor ben nasit işlerde emir veren durumundayım Yezid karışmaz.
-Ablacığım Muradı sahte cennetimizde ağırlama şerefini bana verdin onunla sevişmek benimde hakkım değilmi?
-Kendi soyumla kıskanma diye bir duygu bizde yok ama diğer kadınlar eğer insan ise onları kıskanırım ve asla müsaade etmem önce bu yetkiler bana verilmediği için Murad en son Ayşe diye bir Yörük kızı ile evlendi bunu bile içime attım ama artık yeter sadece sana izin vereceğim dilediğin gibi üç gün üç gece doyasıya seviş ama sakın aşık olayım deme sonra sanada zarar verebilirim.
-Üç günden sonra ne olacak abla?
-Beni çağıracaksın ben Muradı Sahra Çölünde karşılarım ve olası tehlikelere karşı korurum.
-Üç gün yetmeyebilir onu nasıl ikna edeceğimide söylermisin.
-Onun ikna olması için önce kelimei şahadet getirip Müslüman olman gerekiyor sonra iki şahit huzurunda han sahibinin dini nikah kıyması gerekiyor bunları ben ayarlarım sen merak etme.
-İyi ama gönülsüz olursa ben nasıl zevk alacağım asıl sorun burada onun beni arzulayarak sevmesini istiyorum.
-Dişiliğini kullan Murad güzel kadına zaafı var dayanamaz.
-Abla bana bakmıyor bile onun tek derdi çocuklarının bulunması istersen çocuklarının yerini söyle bana da ona gösterip inandırayım.
-Arap Şeyhi Medine Sultanın sarayında çocuklar bir havuz başında tavşanlarla oynarken gösterebilirsin ama sevişmenize bu vesile olmasın sonra apar topar kalkıp gider o zaman Muradı hiç bir kuvvet durduramaz.
-Buradan nasıl çıkacak, ben emir verdimmi kapılar açılmaz mecbur kalırsa belki o zaman benimle sevişir.
-Sen benim kadar tanıyamazsın, onun boynunda bizi rahatsız eden bir nesne var o Şeytani güçlere karşı koruyor bunu kullanırsa sen onun koynuna giremezsin.
-Off abla ya nasıl yapacağım ben onu çok istiyorum.
-Sonra ne olacak peki onsuz duramazsın ve çıldırırsın ben iki yıl ne kadar büyük ızdıraplar çektim senin haberin varmı?
-Sadece üç gün üç gece öylemi!
-Kardeşim eğer bu gerçekleşirse zaten Murad seni ihya eder buna razı olmalısın, şeytan olan bir erkek ile sonsuza kadar yaşamaktansa üç gün Muradla yaşayabilirsen mutluluktan çıldırısın...
-Çok istiyorum abla hemen başlayalım...
-Biraz dinlensizn günlerdir at sırtında daha dinç daha kendinde olursa daha arzulu sevişebilir.
-Abla sen çok şanslısın seni nekadar çok mutlu etmiş baksana anlatırken bile dalıp dalıp ona bakıyorsun..
-O benim her şeyim Asude sakın kılına zarar vereyim deme olurmu.
-Medine Sultana götürecekmisin?
-Ona karar vermem bana ait sen orasını düşünme sen sabah uyanınca girersin koynuna dediğim gibi öncelikle çok çekici ol ve dişiliğini en üst düzeyde kullan.
-Onu çok mutlu edeceğim senin bile blmediğin bir planım var..
-Neymiş planın?
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
54.BÖLÜM
-Muradın gücü Asudeye yetmez ise benim gücüm yeter ona gösteririm gününü o Şeytan ise bende Allaha sığınmış bir Prensesim.
-O kadar büyük konuşmayın Medine Sultanım sen bizi o kadar iyi tanımıyorsun mesela benim gücüm o kadar büyük ki bunu Murada saklıyorum değilse şu anda Muradın koynunda Asude değil ben olurdum.
-Şeytan olmuşsunuz ama daha çok insanoğluna sığınıyorsunuz neden kendi ırkınızla evlilik yapıp bizimle uğraşmaktan vazgeçmiyorsunuz?
-Senin bunlara aklın ermez Sultanım bizim görevimiz zaten insanoğlunu baştan çıkarmak değilmidir.
-Bu nedenlemi iki kız kardeş bir erkekle oluyorda sen kıskanmıyorsun?
-Evet tabi buda en doğal hakkımız iki değil ben beş kızkardeşim var tabi diğer annelerden olanları saymıyorum ve Murad üçümüzle tanıştı içimizden sadece en büyük ablam Murada öyle bir tutulduki aramızdaki hukuku unuttuğu içinde Ulu Yezidin gazabına uğradı, şimdi Sahra Çölünde yılan olarak sürünmekte.
-İstersen hemen harekete geçip bulalım Muradla Asudeyide sen o vakit gör bakalım Medine Sultanın gücünü!
-İyi ama ben çekilirsem sen ömrünün sonuna kadar bu çölde Muradla Asudeyi arar durursun.
-Seninle ortak yanımız var ben senin Muradla evlenmene razı olmuştum şimdi bu çekilmede nereden çıktı, tabi sende yardım edeceksin ki biran önce bulalım, bakarsın Asude Murada çok büyük kötülük eder.
-Etmez, Asude sevdiği erkeğin uğruna can verir ve onu mutlu etmek için şimdi neler neler yapmaktadır.
-Desene Muradın fosilini bize bırakacak.
-O kadar da değil Asude değil bütün hemcinslerimiz her şeyi hukukumuza uygun bir şekilde yapar, yapmayan en büyük cezaya çarpılacağını bilir.
-Muradın boynunda Ayetel Kürsüyle donatılmış bir silah var bu silaha karşı sizler asla el uzatamazsınız, nasıl olduda Asude Murada ram oldu.
-Bu isteyerek olduğuna işarettir eğer Ayetül Kürsü boynunda ise Asude hayali ile sevişmiş demektirki bu imkansız, demekki onu Muradın boynundan uzaklaştırmış olmalı.
-Allaha sığınırım nasıl olurda Ayetül Kürsü yazılı bir hamaylıyı Asude onun boynundan çıkarmaya cesaret etti veya gizlice çıkarttı bu mümkünmü?
-Mümkün değil hiç bir Cin veya Şeytan ırkı ona karşı el uzatamaz.
-O zaman ne demek bu?
-Murad gönüllü çıkarmıştır vede Şeytan Irkını kabul etmiştir.
-Benim bildiğim Dağların Efesi Yanlız Efe asla böyle bir şey için imanını satmaz!
-Öyle güzellikler sunulurki çok defa ruhunu teslim edecek olan İnsanoğluna bir Şeytan tarafından çok güzel hediyeler teklif edilir mesela cam sürahi içinde billur bir su uzatılır ve imanını ver bu suyu vereyim, zaten can veren bir insanoğlu o kadar muhtaçtır ki suya hemen bu teklife kanar ve değiş tokuş gerçekleşir eline verilen su aslında deve sidiğinden başka bir şey değildir işte o zaman pişman olur ama geri alamaz Tanrının katına imansız gider buda Şeytan ırkının kazancı sayılır.
-İmanı bütün olan hiç bir İnsan Oğlunu kandıramazsınız, zaten günahkar olan bir kul ne yüzle çıkacak ki işte her şeyi çalıp çırpan haram yiyen kul hakkı ile gidenleri ancak kandırırsınız öyle değilmi?
-Doğru, mesela seni kandıramam ama kadın delisi olan Murad gibi birini kolay kandırabilirim, şehvetli bir kadın ve dünya güzeli bir vucutla yaklaşır ve hiç bir erkek hayır diyemez.
-Bütün erkekler imansızmı gider öteki dünyaya?
-Dediğim gibi haram yiyenler kul hakkı yiyenler halkına zulmedip aşağılayanlar zaten Tanrı katında cezasını çekecektir."(Ali İmran Suresi)" Birde imansız giderler ise artık kurtuluş bir mucizeye bağlıdır.
-Çok şey biliyorsun Veldan ama bir türlü gereğini yapmıyorsun, sende sahip oldun insanoğluna sende dinini değiştirip Müslüman oldun sonra tekrar küfre saptın bu tutarsızlık seni hiç etkilemezmi?
Veldan gülümserken bir avuç kumu yerden alıp Medine Sultanın üzerine savurdu, o an Medine gördüklerine inanamayıp;
-Aman Tanrım! Sana sığınıyorum bu gördüklerim gerçekmi!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
-Veldan demek korkmadan düğünü ve sonrasını izleme cesaretin var öylemi? Hiç bir İnsanoğlu bizim düğünlerimizi izleme cesaretinde bulunamaz eğer izlerler ise onlarda genç erkeklere[Oğlanlara] aşık olur ve evlenme hevesine kapılırlar.
-Benim erkeğim yiğit bir Türk üstelik Müslüman dahası da benim için iki yavrumun babası, değil genç sizin prensleriniz bile çıksa kılım kıpırdamaz asla kalbimden bir kıymık bile koparamazlar hadi göster ben senin bildiğin biri değilim ama sizler nerede yakışıklı genç bir İnsan Oğlu görseniz hemen aşık oluyorsunuz üstelik Cehennem Ateşinde yanma pahasına.
-Sen haklısın Medine Sultan ben ve kız kardeşlerim hiç bir nesneye ilgi duymamış olmamıza rağmen Muradı görünce her şeyi göze aldık yani buda şu demektir ki Murad yeryüzündeki en güzel en yakışıklı en değerli İnsan Oğlu.
-Sen anladın ama anlamayan o kadar çok Şeytan var ki bakarsın düğün gecesi Şeytanın güzel kızları ellerini elma soyar gibi keserlerse şaşırmam.
-Peki Medine şimdi sana düğün gününü göstereceğim ama sonra bana kızma kendini sıkı tut bayılayım deme...
Veldan; kumlardan bir avuç alıp Medine önünde elekten eler gibi yavaş yavaş yere boşalttı ardından da;
-Yum istersen gözlerini birden bakarsan Şeytan Işığı gözlerini kör edebilir.
Medine sıkı sıkı yumdu gözlerini bir yandan da eliyle kalbini bastırıyor acaba Veldanın dediği gibi tahammül edebilirmiyim diye içinden yorumluyordu.
-Aç artık ışık boğması geçti.
Medine korkmuyorum dese de o bir kadın, üstelik bir anne ve Murada aşık bir zevce olmanın verdiği çekince ile yavaş yavaş açtı gözlerini.
Ortalık günlük güneşlik görünüyordu ama birden gökten iplik iplik gibi yağmur yağmaya başladı.
Çöl güneş ışığına boğulmuş gibi parlıyor yağmur yağmasına karşın gökyüzündeki bütün yıldızlar pırıl pırıl parlıyorlardı. Her bir yıldız önce yağmurda yıkanıp sonra dans etmek için çöldeki kumların üzerine ışıklarını gönderiyordu.
-Nasıl bir şey çöle yağmur pek yağmaz, gece ise güneş görünmez.
Mahşeri bir kalabalık toplanmıştı ortaya koskoca dağ büyüklüğünde ateş yakılmış birbirinden güzel kızlar genç erkeklerle el ele tutuşup halay çekmeye başlamışlardı.
Medine ne güzel oynuyorlar bunun korkulacak neresi var.
Veldan gülümsedi tabi korkulacak bir şey yok çünkü burası bir çöl ve hiç bir insan oğlu yok.
-Demen o ki insanlar zaten bu düğüne gelmezler gelenler ise onlar imanını satmış kul hakkı yiyenlerdir, gelirler şeytanların havaya savurdukları altınlar ile ticaret yapıp mallarına mal servetlerine servet katıp haram yiyenlerdir.
Veldan konuşmadan gülümsedi;
-Yorumdan çok izle de gör.
-Şimdi neler oluyor neden hava karardı birden koskoca kara bir bulut çölü kapladı sanki.
-Korkma bu bir şey değil, Konsey Üyelerinin gelişini kutluyorlar.
-Murad la Ali neredeler Asudeyi de göremedim.
-Hah! İşte onların gelmesiyle kıyamet kopacak!
Yanan alevlerin sıcaklığını hissediyordu Medine bir an sanki ayaklarının altı yanmaya kumlardan ateş fışkırmaya başlamış gibi hissetti.
-Veldan burası yanacak her yer ısınmaya başladı birden
-Çöl tamamen yanacak Medine Sultan Yanacak...!
-Peki bu ateşe kim dayanabilir?
-Şeytan olanlar dayanır, sende kendini buna hazırlasan iyi olur iş işten geçmeden...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
22.BÖLÜM
Medine bütün gün ve gece düşündü ve sonunda bu işi aydınlatmak için Muradın yanına Sahra çölünü geçerek gitmeye karar verdi.Kararını Devlet büyüklerine açıkladığı zaman ise şiddetle itiraz sesleri yükseliverdi.
-"Sultanım Sahra çölünde son bir yıldır büyük bir olay çıkmamıştı, her ne kadar bu çöülü geçmek çok zor olsada deneyen kervanlar hiç bir tehlike ile karşılaşmadan çölü geçmişler ve böylece aylarca süren kervan yolculuğunu daha kısa bir zaman indirmeyi başarmışlardır."
-"Dahası var Prensesim sizin gitmeniz Emirliğimizin başında kimsenin olmaması demektir,Prens Poyraz Han daha çok küçük Emirliğin başında sizin soyunuzdan ve kanınızdan hiç kimse olmadığı için kısa zamanda halkımızın hoşnutsuzluğu belirecek ve istenmeyen ayaklanmalara fırsat vereceksiniz."
-"Siz burada başımızda kalın Medine Sultanımız biz gerekirse küçük bir müfreze ile gidip durumu yerinde inceleme yapalım."
- Sizi göz göre göre Sahra Çölüne yem yapamayız siz bizim ülkemizin başında olmanız lazım aksi halde yerinize geçecek veziriniz ülkeyi yönetemez ise Allah korusun çok kötü olaylar çıkabilir.
-Ağalar,Ulemalar,Hocalar; Ben gideceğim siz ne derseniz deyin mutlaka gitmem lazım tek endişem çocuklara tekrar bir zarar gelmesin,ben onun kimler tarafından kaçırılıp, kimler tarafından yine kurtarıldığını bilmek istiyorum.Eşim Murad bakın bir aydan fazla zaman oldu hala gelmedi belki gönderdiğim beş adam Sahrada kaybolmuş ve yazdığım name eline ulaşamamıştır.şu bize çok pahalıya mal olan konuşma araçlarıda bir işe yaramaz durumda çöl onları yuttu, kervan veya süvari birliği çok ağır hareket eder oysa benim gecikmeye hiç tahammülüm yok gidip biran önce işin aslını araştırıp öğrenmem lazım aksi halde size şunu yeminle söyleyebilirimki asıl ülkemizin,emirliğimizin geleceği gitmesem tehlike altına girecektir,düşünmedinizmi Sahra kızım ve Poyraz Han oğlum bulunmasaydı ülkeyi gelecekte kim yönetecekti.Onlar benim soy ağacımın en son yaşayanları ve yaşatacak olanları onların güvenliği ve ülkemizin selameti için benim hiç önemim yok önce bir ana sonra Emirliğimizin geleceği için onları korumak ve kollamak istiyorum sizin için burada kalını denilmesi doğal ve haklısınız ama ben bu çölde inanılmaz maceralar yaşadım her birinden Allahın izni ile sağselim kurtulmayı başardım yine başaracak güçte ve sağlıklıyım şimdi bana en güçlü beş yardımcı ve Sahrayı en iyi bilen bir kılavuz ve gerekli yol harcırahı için lazım olacak ağırlığı ve taşıma güçlüğü fazla olmayan bir iki denk atlı ile hazineden tevdi edilecek bir miktar altın ile hemen yarın şafakla birlikte hareket edeceğim.Sarayı ve Emirliği başta sizler olmak üzere hazineden sorumlu ve saraydan sorumlu vede ulema ve askerlerimden sorumlu paşaya ortak mührümü bırakacağım her gün birbirlerinden devir alarak ülke sorunu olursa ortak çözüm bulmaları ve çok fazla yokluğumu hissettirmeden bütün din ve devlet işlerini eskisinden daha düzenli olarak yerine getirmelerini istiyorum.Bu kararımı onlara acilen tevdi ediniz ve mührümü almak için üç alimi de bana gönderiniz.
Medine ertesi gün çocukları ile vedalaşıp Emirliğinden ayrıldı.
Sahra ve Poyraz Han her gün başlarından hiç eksik olmayacak saray muhafızları tarafından gözetlenecek ve dadılarının sayısı Saray bilgeleri tarafından belirlenerek sayıları artırılacaktı.
Medine beş yiğit delikanlı muhafız iki yük taşıyan atlı ve birde kılavuz ile toplamda sekiz askeri ile sabah erkenden yola koyuldu.İlk düşündüğü biran önce Sahra ve Poyrazı kaçıranların elinden kurtarıp dadıları ile geri getirilip kaybolan Veldana ulaşmaktı,diğer bir düşünceside çocukların dadısı olacak güzel kızı bir bahane ile saraydan uzaklaştırması olmuştu.Bunu neden yaptı bir mükafatmı yoksa bir endişemi bilen yoktu ama Medine eski yaşanan olayları etüt ettiğinde Veldanın her kılığa girdiğini düşünerek bu işin aydınlatılması için dadıya güvenmekle hata edebilirim vesvesesi ile onu bir gün sonra dinlenmesi için saraydan iyi bir bahşiş vererek uzaklaştırması olmuştu.Dadı (Veldan bu emre hiç itiraz etmemiş asıl amacı Medinenin Sahra çölüne gitmesini sağlamak olduğu için sessizce saraydan ayrılmıştı) Veldan için saraya girmek veya çölde Medineye refakat etmek istemesi çok basit bir işti. Gerekli olduğunda onunla irtibat kurmak için onun tanıdığı kişilerin kılık ve hüvviyetine bürünmek onun en sevdiği basit bir tiklemeyle gerçekleşirdi.
Veldanın asıl amacı Murada söz verdiği için onunla yüz yüze gelmeye çekiniyor olmasıydı, bu yüzden dolaylı yollardan Medineyi Muradın gözünden ve kalbinden uzaklaştırıp onunla sadece kendisinin sahip olacağı bir aşk hayayatını doya doya yaşamak hayaline kapılmış olmasından dolayı gözü hiç bir şey görmüyor konsey başkanı Ulu Yezid Veldanı insanoğlundan uzak durması için ikaz ve ihtiar etmiş olmasına rağmen Murad ile bir şeytanın sevişmesi ve aşık olması belkide yeryüzünde bir ilk olmasından dolayı Veldanın aklından çıkmayan bir sevginin oluşmasına sebep olmuştu.Ne Ulu Yezid ne Lucifer nede Deve Çobanı Babası Veldana engel olamayacaktı.O şeytanların en akıllı olanı mertebesine erişmiş kızkardeşlerinden çok çok öne geçmişti ama ne olursa olsun Muradla birlikte olduktan sonra ne tam şeytan nede tam bir insan olamamış sanki ikiye bölünmüş bir kalp taşımaya başlamıştı.Bir yanda bütün şeytanların lideri Ulu Yezid bir yanda her türlüğü pisiliği ve şerri biranda yapabilen Lucifer ve en kötüsüde kendinin verdiği sözdü.Bu yüzden Muradla şeytani bir birliktelik yaşamayı asla istemiyor Muradın onu başka dünyalara götürüp aşk kadını yapmasını istiyordu...
Cem
D.Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
36.BÖLÜM
Derin derin içine çektiği koku sanki Cennet kokusu gibiydi, insanı mest ediyor tatlı bir heyecanla başlayan aşk ateşi yavaş yavaş damarlarına doluyordu.Firuze üzerindeki geceliğide sıyırıp atınca Murad bayılmamak için direnmeye başlamıştı.Tarifi imkansız bir güzellik, kar gibi beyaz tenin üzerine dökülmüş saçlar ve ceylan gibi kıvrak bel üstünde dimdik duran süt kokulu göğüsler, yer yüzünde değil Cennet Hurilerinde dahi böyle bir güzellik tasavvur edemiyordu. Yeryüzündeki tüm erkekleri baştan çıkartacak kadar güzellikte olan Firize yeni doğmuş ay parçası gibi ışıl ışıl parlıyordu.
-Hamama sonra girelim hadi şimdi beni sev...
-Muradın dili tutulmuş bu güzelliğin karşısında sanki küçük dilini yutmuştu..
-Ama ben seni...
-Biliyorum sen beni yeni tanıyorsun ama ben seni yıllarca tanıyor gibi arzuluyorum ilk erkeğim olma şerifini sana bahşediyorum şimdi geceliğime yirmi altınmı vereceksin yoksa iki altında kalacakmısın?
-Sana yeryüzündeki bütün hazineler feda olsun ben seni giysilerin içinden bu kadar güzellikte bir varlığın olacağını hiç düşünmemiştim.
-O zaman yirmi altın alırım ve üç gece başbaşa kalırız.
-Sen yirmi altına kendini pazarlayacakmısın?
-Eğer kendimi pazarlasaydım senden beş akçe bile istemezdim, o yirmi altının senin için ne anlama geldiğini bilmek istedim.
-Değerin ne altın ile nede akçe ile ölçülür ama ben zina yapmaktan Allaha sığınırım dokunma bana seni tanımadan nikahıma almadan asla yakınlaşmam...
-Neden korktun Murad beni tanımak mı istiyorsun eğer gerçekten tanısan yanına ve koynuna alacakmısın?
-Tanımak isterim lakin yinede haram olan bir ilişkiye giremem zira sen Hıristiyan ben Müslümanım, Kiliseyi bilirim sizler orada Papaz tarafından nikahlanırsınız bizde ise Dini Nikah Hoca tarafından kıyılır bu mümkün olmadığına göre otur yanıma uzun uzun anlat kendini belki ilerde kısmet olursa seni nikahıma alırım.
-Sen Sahra Çölüne gidiyorsun Arap Şeyhi olan Prenses Medine ile evli olduğunu söyledin doğru değilmi?
-Evet doğru ikide çocuğum var biri kız diğeri oğlan acelm ise çocuklarım kayıp biran önce gidip onları annesine kavuşturmalıyım.
-Sen fala inanırmısın Murad Efe?
-Fala değil gerçeğe inanırım neden sordun?
-Ben iyi bir falcıyım istersen geleceği okuyayım çocuklarını karını
görmek istemezmisin?
-Bunu sadece bir kadınım yapabilir?
-Kimmiş bu kadının?
-Veldan...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
-Ben Muradın resmi nikahlı eşiyim her şeyi bilmem hakkım yeter artık Veldan bu kadar kötülük yapma eğer sen Murad la bir ara da olduysan bu biraz da benim ihmalimden kaynaklandı keşke ülkenin yönetimini kabul etmeseydim de Murad la birlikte gidip mutlu bir hayat sürseydik ama Atam ölürken vasiyet edince mecbur kaldım değilse bir ülkeye değişmem çocuklarımın babasını yeter lütfen ona kavuşmak ve dilediği gibi huzurlu ve mutlu yaşamak istiyorum bakın çocuklar daha küçük şu anda anne ve baba hasretiyle çocukluklarını mutsuz şekilde yaşıyorlar, ne bir haber alıyorum nede sağlıkları hakkında bilgi sahibi değilim.
-Bu ne senin elinde nede benim elimde Medine Sultanım, sizde kadere inanılır ve kadercilik baskındır eğer buna inancın yoksa ne ala ama bu seferde hayra ve şerre inanmamak dinden çıkmaktır bunu neden düşünmüyorsun. Murada gelince senin bilmemen gereken şey o şimdi insan değil tamamen ruhunu Asudeye teslim etmek zorunda kaldı bu ne demektir bilsen, eğer bir insanoğlu Şeytan bir kızla ilişkiye isteyerek veya istemeyerek girerse gerdek gecesinden önce bir bardak su içer bu suyu içmek zorundadır kız gözünün içine bakarak suyu içmesini bekler aksi halde ilişkiye girmez.
-Murad ilişkiye girmemiştir zaten Asudede çok sevdiği için buna izin vermez değil mi?
-Nasıl kadın oldu dersin Meryem Ananız değil ki el sürmeden hamile kalsın.
-Hamilemi şimdi Asude!?
Ne yazık ki öyle hem de ilk gecede Asude hamile kaldı zaten Ulu Yezid bunun için son anda Asudenin ateşe gitmesine engel oldu bütün cin alemi ayaklarına döküldü "Ne olur Asudeyi bağışla o şimdi bir çocuk annesi olacak hem de bir insanoğlundan bu insanoğlu sıradan birisi değil eğer üçüncü deneyi başarı ile tamamlarsa ileride liderimiz olacak" diye
-Aman Allahım daha neler olmuş da haberimiz yok.
-Benim her şeyden haberim var Medine.
-Yazık bu bebek şimdi melez olacak ve insanlığın başına felaketler yağacak asla doğmamalı asla!!
-Siz tıpkı kendi nesliniz gibi algılıyorsun oysa şeytanlarında kendi yasa ve töreleri vardır siz bazen yasalara uymazsınız ve uymayanlar ceza alırlar bizde yasalarımıza uymazsak çok korkunç cezalar alırız.
-Bunu Murad yapmaz nasıl olurda Asude ilk gecede hamile kalır ve bu hamilelik hemen anlaşılır bu tamamen saçma ve yalandan ibarettir.
-Şeytan ırkında hamilelik sizin bildiğiniz dokuz ay on gün bekleyip de doğum yapması gibi değil, Tıpkı yumurtlayan türlerde olduğu gibidir yani o gece bir yumurta doğar ve buna bakacak olanda bir başka annedir Asudenin işinin kolaylaşması buna bağlı olduğu için sevinçle karşılanmıştır. Bundan Muradın hiç ama hiç haberi bile olmaz sadece yumurtayı dölleme görevini üstlenmiş olup işi bitmiştir.
-Peki nasıl olurda insanlar gibi cinsel birleşme gerçekleşip yumurta ile çocuk dünyaya geliyor?
-Tavukla horozu göz önüne al tıpkı öyle bir şey horozun görevi sadece yumurtayı bilmeyerek döllemesinden ibaret değil mi.
-Yani cinsel dürtüler tıpkı bizim gibimi?
-Sizinkinden kat be kat fazla o gece kadın sevdiği bir eş ise mutluluktan deliye döner ve günlerce bunun zevki ile inim inim inler...
-Başımıza ne gelirse çekeceğiz ama ben Muradın ruhunu teslim edip Şeytan Irkından yana olacağına asla inanmıyorum onu koruyan güçler, hadisler var boynunda.
-O gece su ve ateş şarap ve tuz bunlardan başka her iki birleşen vücut yanlarında hiç bir nesne bulundurmazlar.
-Ne demek bunlar neden bulunuyor?
-Kız tuz yalar, su içer erkek ateşe bakar şarap içer ve her şeyden vazgeçip sadece sevişmeye odaklanırlar..
Sizin adet ve kanunlarınızı da öğreniyorum belki ileride faydası olabilir değil mi?
-Eminim olur ama dilerim sen olma eğer sen olursan ülken Şeytanların eline geçer ve isyan çıkar buda Müslüman bir ülkenin tarihte tıpkı Babil soyu gibi kaybolup gitmesi ile sonuçlanır.
-Allah korusun artık şu Muradı bulalım da gerisi ne olacaksa olsun...
-Sabah olmadan çıkalım.
Medine ve askerleri Sahra Çölüne güneş ışıkları düşmeden at başı yapıp çölde Veldanın belirttiği istikamette hızla yol aldılar.
Öğleye doğru güneşin yakıcı etkisiyle kısa molalar vermek zorunda kalan küçük kafile gece olmadan ilerlemek zorundaydılar. Gece çölde yol almak o kadar kolay değildi hele de Ay yol göstermiyorsa her an yollarını kaybetme tehlikesi vardı.
-Daha çok mu yolumuz?
-Evet, bu hızla gidersek üç ay batımı sonunda Sahra Gözüne ulaşırız.
-Vardığımızda orada olacaklar mı?
-Umarım olurlar ama düğün çoktan bitmiş her kez görevine dönmüştür.
-Murad la Asude baş başa mı?
-Evet genç evli çift on ay batımı birlikte aşk yaşamak için ilk kaldıkları yerde kalırlar.
Murad bizi görecek mi?
-Beni görür ama seni görmeyecek.
-Şakamı bu o zaman bütün zorluklara ben neden katlanıyorum, nedeni nedir beni görmemesinin.?
-Neden mi? çünkü o artık bizimdir..
Neee!!!...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
27.BÖLÜM
-Nemi yapıyorum! Sen seven bir şeytandan daha tehlikelisin senin yüzünden kaç gün kaybettim Allahın belası düş artık yakamdan, ne utanmaz arlanmaz bir kadınsın hiçmi ar namus haya yok sende, bağırsanda çağırsanda kendini aşağıya atsanda burada bu gece bir sabaha kadar kalacaksın. Senin yüzünden hayatımızı riske atarak gece at kaoşturacağız, anladınmı şimdi ne yaptığımı.
Murad hızlı adımlarla merdivenlerden inerken Melike köpekler gibi uluyordu.
-Baka Fatma al şu 2 altını önce hakkınızı helal edin sonra bu kadın bu gece sabaha kadar o odadan dışarı çıkmayacak eğer çıkarda peşimize takılırsa bunun hesabını sen verirsin bilmiş ol!
-Aman beyzadem siz yeterki emredin değil oradan çıkmak bu handan haberim olmadan kuş bile uçamaz siz merak etmeyin yolunuz açık olsun güle güle gidin...
-Ali her şey hazırmı ?
-Evet abi her şey tastamam hazır iki Arap atlarla birlikte kapının önünde bizi bekliyorlar.
-Güzel hadi davran bakalım nasıl olsa ay ışığında atlar yolu iyi bilirler.
Dört atlı handan çıkar çıkmaz atlarını tırısa kaldırıp gözden kaybolup gittiler.Melike kapıları tekmeliyor avazı çıktığı kadar yardım edin diye bağırıyordu.
***
Çölün bir ucunda Medine Sultan diğer ucunda Murad Ali ve iki asker birbirlerinden habersiz ilerliyorlardı.Medine çadırının önündeki nöbetçi ile sohbet ederken ay da tam batmak üzere kaybolup giderken,
-Sultanın gece yarısını çoktan geçti neden uyumuyorsun?
-İçimde bir sıkıntı var, sanki bu gece bir şeyler olacakmış gibi bu yüzden gözlerime uyku gelmiyor.
-Hiç bir şey olmaz Sultanım siz merak etmeyin sizin için canımızı kanımızı seve seve veririz bundan şüphe etmeyin.
-Bilmezmiyim eğer sizler olmasaydınız ben bu gün şehliğin varisi olmayı kabul etmezdim.Halkımın sevgisi beni buna mecbur bıraktı.
-Af buyurun Sultanım sormadan edemeyeceğim Ükenden daha çokmu sevmiştiniz eşinizi.
-Evet o eş değil sanki benim içimdeki kalbim ruhum kanım herşeyimdi ama sen anlamazsın bu sevgiyi ne kadar çok seversen o kadarda hassas oluyorsun.
-İnşallah sağ selim kavuşursun Sultanım sabah ola hayır ola.
Medine nöbetçi ile sohbeti bırakıp dışarı çıktı çadırların arasında gezerken sanki bir çift höz kendisini takip ediyordu, birden geri dönüp
yakut gibi parlayan göze doğru;
-Olduğun yerde dur sen kimsin?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
32.BÖLÜM
-Siz ne yapmak istiyorsunuz bütün bunları neden yapıyorsun biz insanız ve müslümanız dinimiz size karşı bizi Allaha sığınarak korur, siz lanetlenmiş şeytan ırkındansınız her ne kadar şimdi karşımda genç ve güzel bir kız olarak dursanda aslında her kılığa girebilen insanları aldatıp baştan çıkaran ve günah işlmemize vesile olan yaratıklarsınız.
-Ben sadece görevimi yapıyorum insanoğlusun ama senin kocan ablamı sevdi ve evlendi unuttunmu!
- Ben Veldanla konuşayım sen zahiri görüntüler icat edip askerimin ve benim moralimi bozmaktan vazgeç.
-Buna karar verecek olan Veldan sen değilsin.
-Ölsemde bütün askerlerimi kaybetsemde Muradla konuşarak bu rezilliğe bir son vereceğim beni hiç bir kuvvet yolundan döndüremez o kuzularımın babasıdır asla benden ve yavrularından vazgeçmez bunuda böyle bilesin...!
-Abla...
-Geldim kardeşim. Sen eve dön Asude.
-Hoşcakal Medine Sultan sen ile tanışmak güzeldi bana bariz aşk sahneleri izlettin teşekkür ederim.
-O aşk sahneleri gerçek değil Asude sakın benim düştüğüm sapkınlığın içine düşüp de bir insanoğluna gönül verme.
-Çok tatlı seviştin ama abla.
-Sana bunun sırrını bir gün söylerim seviştiğin erkek ne bizim erkekler gibi nede insanoğlunun erkeklerine benzer o bambaşka bir erkek eğer öyle olmasaydı ben kendimi ona teslim edermiydim.
-Haklısın abla eniştem gerçekten üstün bir ırkın temsilcisi gibi her yönü ile sana layıkmış bunu gördüm ve inandım.
-Medine bu konuşmaları duymadı bile şaşkın şaşkın bakarken birden Asudenin yerini Veldan almıştı.
-Neden çıktın Sahra Çölüne Medine Sultanım?
-Muradı merak ettim onu bulmalıyım gönderdiğim beş adamımdan haber alamayınca çok kötü oldum sen neden önüme çıktın Veldan.
-Sen Muradı bulup ne yapacaksın, Murad yeni evlendi haberin yokmu buradan kurtarıp götürdüğü Ayşeyi koynuna aldı.
-Bunu bu gece kardeşin ayan beyan gösterdi.
-O şimdi buraya geliyor bundan da haberin varmı?
-Bende ona gidiyorum inşallah bir handa karşı karşıya geliriz.
-Bu yüzdenmi seçtin Sahra Çölünü.
-Çöl yolu en az bir ay kısaltıyor ben bu yüzden seçtim Sahra çölünü Murad da bu yolu seçecektir çünkü çocuklarımız uzun bir müddet kayboldu ona haber gönderdim ama habercilerin ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
-Seninle açık konuşacağım ve bir tek şartım var kabul edeceksin ancak bu şekilde bu çölden çıkabilirsin.
-Ölürümde kabul etmem Veldan benim iki yavrum geri geldi ama hala endişe içindeyim.
-Bak Sultan eğer şartımı kabul etmezsen çocuklarını ve kocanı bir daha ilelebet görmeyeceksin.
-Beni tehditmi ediyorsun eğer böyle bir şey yaparsan taş üstünde taş bırakmam bütün Arap Yarımadasını buraya yığarım bilesin.
-Gülünç olma Sultaım istersen Osmanlı Ordusunuda al gel değişen hiç bir şey olmaz.
-Ben seni nasıl ve kimin değiştireceğini biliyorum Veldan kendine çok güveniyorsun demek.
-Beni sadece Ulu Yezit ve kocam Murad değiştirir sende bunu biliyormusun.
-Muradı bulacağım ve bütün bu çirkinlikleri anlatacağım.
-Bulacaksın elbet buna izin vereceğim ama bulduğun gece benim olacak ve bir daha koynumdan hiç çıkmayacak.
-Murad sana asla inanmaz bunu yapmak için iki yavrumu sakın pazarlık konusu yapayım deme.
-Çok iyi bildin ya çocukların yada Murad şimdi karar ver ve beni daha fazla kızdırma.
-Buna Murad karar versin onu bulmalıyım ve birlikte karar vermeliyiz bu senin dediğin gibi tektaraflı olmaz bana şimdi ruhsat ver yoluma devam edeyim ve Murada ulaşayım.
-Muradı bir handa hemde en yakın handa bulacaksın zaten oldukça oyalandı Keseğin Hanında senin eski kuman olacak birisi vardı yanında onunla gönül eğlemek isteseydi asla affetmeyecektim ama ona direndi ve en sonunda ona güzel bir ders verip handan ayrıldı.
-Kim o?
Haticenin büyük ablası Melike ile az oynaşmamıştı vaktiyle ama şimdi aynı handa birlikte olmaktan kaçındı.
-Murad harama bakmaz daha anlamadınmı sen.
-Evet ama sanırım çocuklarının kaybolması onu çok etkiledi de bu yüzden koskoca bir hazineyi bile gözardı edip Melikeden kurtuldu.
-Ne hazinesi bu yinemi altın işleri?
-Melike evlenmiş ve evlendiği sümsüğün babası gençken bir yerden oldukça yüklü altın aşırıp saklamış şimdi aşırı yaşlandığı içinde bunamış ve yerini birtürlü bilmiyor bunu koz olarak kullandı Melike ama başarılı olamadı.
-Odamı kendini Muradın koynuna girmek için bu yolları denedi.
-Evet denedi ama başarılı olamadı elini bile sürmediği için bende asla karışmadım.
-Çocuklarımın kaybolduğunu kimden öğrendi?
-Gönderdiği beş süvarinin üçü yolda telef oldular ikisinide ölümden Murad kurtardı uzun hikaye ama gönderdiğin nameyi Nurada ulaştırmayı başardılar.
-Demek Murad bunun için Sahra Çölünü tercih etti.
-Evet aynen bunun için geliyor ve çok kısa zamanda seninle birlikte olacak.
Buna çok sevindim sağol Veldan sen iyi bir kumasın şeytanda olsan sözünde duacaksın değilmi.
-Murad benim bunu aklına koy Ulu Yezid sizin zamanla iki yıldır çektiğim acının mükafatı olarak onun aşkını bana nübah kıldı.
-Senmi kaçırdın Sara ile Poyrazı?
-O dadı bendim ve sen bunu hiç anlamadın bu arada çocuklar ile çok iyi anlaştığım için hiç anlamadılar senden ayrı kaldıklarına.
-Ben ne büyük bir acı yaşadım hiç düşünmedinmi?
-Muradı ancak bu şekilde Sahra Çölüne çekebileceğimi biliyordum ve hazırladığım planda çök iyi gitti.
-Veldan çocuklarıma sakın bir daha hata yapma onlar benim bu dünyada en değerli varlıklarımdır.
-Biliyorum Medine biliyorum ama bende kadınım ve Muraddan bende çocuk istiyorum bunada sen sakın engel olayım deme.
-Murad asla kabul etmez.
-Göreceğiz Murad bana tıpış tıpış gelecektir hemde sonsuz dek..
-Yine sihir ve büyümü yapacaksın?
-Hayır ben büyü ve sihir yapmayacağım ona kavuştuktan sonra insanoğlu olmayı kabul edeceğim buda artık seni ve şeytanları rahatsız kılmayacak.
Şartın ne peki?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
46.BÖLÜM
-Ali baksana bana.
-Veldan!
-Evet yengen Veldan, neden sabah sabah çok erken kalktın sen?
-Veldan senin ne işin var bu handa çok erken ama uyku tutmadı bütün gece sayıkladım galiba.
-Sayıklamadın Ya Ali sen gerçeği yaşadın.
-Demek düş diye avunduğum şeyler gerçekti öylemi?
-Çekinmene gerek yok ben senin yengenim eğer koynuna aldığın kızdan bahsediyorsan gerçek bir kız değildi o benim ikinci kuşak kızkardeşim Asude.
-İyi ama bütün bunlar neden niçin bu handa gerçekleşti, o kız demek sizin ırktan birisiydi az kalsın ram olacaktım Allaha sığınırım ki tam zamanında kız teslim olmayarak beni büyük bir günahtan korudu.
-Ali hepsi benim emrim altında oluştu korkacak bir şey yok onun gözü sende değil Murada idi.
-Bu ne demek? Hem kızkardeşim dedin hemde Muradla birlikte olmasına gözmü yumdun?
-Ali bizde kızkardeşler eşit özgürlüğe sahiptirler yani birisi diğerinin eşi ile münasebette bulunabilirler.
-Ne demek o senin eşin Murad, şimdi o kız yani kızkardeşin gelip Murad la tövbe tövbe...
Bende kendimi zor tuttum ama maalesef töre ve ananelerimizde eşit hakları paylaşmak vardır bu kocalar arasında olsa bile.
-Şeytan diye boşa dememişler lanetli bır ırkın temsilcisi olmandan dolayı sana acıyorum.
-Bunları bırak asıl şimdi Murad ve yanınızdaki iki asker ki onlar Medinenin kullarıydılar şimdi yoklar ortalıkta, onları bulmamız lazım.
-Nasıl olur kayıp olamazlar daha bu akşam birlikteydik.
-Sizi ayrı ayrı odalarda misafir eden kız var ya o hancı veya yardımcısı değil di o benim emirlerimi yerine getirecek olan kızkardeşim Asudeydi ama seninle birlikte olacağı yerde Muradıma göz dikince işler karıştı ve ben onu Sahra Çölüne babamın develerini gütmesi için uzaklaştırdım. Belliki Asude yine itaatsizlik etti ve iki askerle birlikte Muradı yollara düşürdü.
-Yani fitne ve fesat karıştırdı mı dersin?
-Evet tamda öyle, Ali yok buralardan gitmiş dedi ve onlarıda seni bulmaları için Sahra Çölüne gönderdi.
Ali ile Veldan konuşurken birden hanın içinde soğuk bir rüzgar oluşuverdi ve rüzgarın uğultusuna genç bir kızın kahkahaları karışınca Ali;
-Ne oluyor Veldan?
-Asude rüzgara binmiş ve emri altına almış, demek onun güçleri sandığımdan daha fazlaymış ki bunu yapan yani Askerleri ve Muradı kaçıranda Asude olduğu belli oldu.
-Ne yapabiliriz?
-Hiç bir şey yapma, ben sihir yapmak istemiyorum bütün sihir güçlerimi Muradımın 3. deneyine biriktiriyorum onu her iki dünya da da ölümsüz yapabilmek için en üst seviyeye çıkmam lazım, bunu yapmak için ya çok büyük kötülük yapmak yada çok büyük iyilik yaparak sihir kullanmadan belayı talukati yönetmem lazım.
-İyiylik tarafını seçtiğin için sağol ama şimdi Asude ne yapmaya çalışıyor ben karşı koyamazmıyım?
-Koyamazsın Ali, sen kulaklarını tıka ve gözlerini kapa ve buradan hemen uzaklaşalım sen koş ahırdaki atlardan ikisini eğerle ve kapıya getir ben Asudeyi oyalamaya çalışacağım.
Ali koşmaya çalışsada güçlü esen rüzgardan ilerlemekte zorlanıyordu.
-Asude ne yapmaya çalışıyorsun ben seni babanın yanına develeri gütmen için gönderdim ve böyle emir verdim, emrime karşımı geliyorsun?
-Evet Veldan karşı geliyorum senin emirlerin benim için bir önem taşımıyor en az bende senin kadar Muradı Sahra çölüne çekip 3.denemeyi yapmak istiyorum.
-Neee! sen çıldırdınmı bunu asla başaramazsın ben sana onunla birlikte olmana rıza gösterdim sense benden çaldığın şeylerle Ulu Yezide yaranmak, yükselmek için bütün bunları yapabileceğinimi sanıyorsun? Buna senin gücün yetmez hem babamın sözü Sahra Çölünde Yezid kadar geçerlidir sana ne o deneyin formüllerini verir nede herhangi bir tehlike karşısında kullanabileceğin bir alternatif söyler...
-Ben babamın 2. kuşak en küçük kızıyım beni çok sever ve beni asla kırmaz mutlaka Muradı Sahrada tutacağım ve istediğimi aldıktan sonra şu senin meşhur deneyi üzerinde babamında yardımı ile gerçekleştireceğim.
Bana bak Asude kötülük kartımı kullandırma bana ben Muradı ölümsüz kılmak için iyilik kartlarımla savaşacağım sen ise kötülük kartını aç dersen neye mal olursa olsun açarım ama bunun sonunu sen düşünemezsin taş üstünde taş bırakmam o "Sahra Çölünde Aşk" yapabileceğini sanıyorsan ilk işin mezarını şimdiden hazır etmelisin,...
Ali, iki atın yularını zor zabdediyordu birden azgınlaşan rüzgar atların ürkütüp Aliyi sürükleyerek kaçmaya başlamışlardı.Veldan çaresice seslendi;
-Yularlarını bırak Ali onları zabdedemezsin bırak bırak...!
Ali atların yularlarını zabdedemeyeceğini anlayınca Veldanında ikazı ile elinden bırakıverdi.İki avucundan kan sızıyordu belliki yularlar elini kesmiş olmalıydı.
-Veldan neden kaşı koymadın bak hayvanlar ürküp kaçtılar.
Asudenin sesi dahada yükselmişti;
-Şİmdi Muradı nasıl bulacaksın abla?
-Asude sabrımı zorlama bak;
Seni o rüzgar önünde sonsuza kadar bir kum tanesine çevirir ve Sahrada kaybolur gidersin, asla geride almam..
-Sende Muradı kaybedersin, yapabilirmisin Murada bu kötülüğü?
-Muradla askerleri hangi yöne gönderdin sen varya yater artık...
- Haaa hhaaa güleyimde araya gitmesin kendin remil atda görsene..
-Ulu Yezide gideceğim ben iyilik kartlarımı kullanacağıma ona söz vermiştim bu sözümü geri almak için önünde diz çökeceğim sen başka dileden anlamazsın.
-Bunu yapamazsın bütün kapıları kapattım sihirli sözü söylemeden açamazsın o zamanda sihir kullanmak zorunda kalacağın için gücünden kaybedeceksin Muradı ölümsüz yapmak için hani söz vermiştin.
-Göz göre göre kardeş kavgasına giriyorsun bunu pahalıya ödeteceğim,önce Muradı bulmam lazım sonra seninle her türlü şartlarda hesaplaşırım.
-Bana bak Veldan hiç boş yere uğraşma;Sen bulana dek ben onunla evlenirim, sevişirim baktım sen buldun o an ruhunu alırım,, bilesin...
-Şeytan!!!!...
25.BÖLÜM
Keseğin hanında Murad güç durumdaydı.Bir zamanlar baldızı olan daha sonra entrikalar üreterek koynuna girmeyi başaran Melike Muradı ikna etmek için soyunup dökünüyor Muradı verdiği sözde durması için yalvarıyordu.
"-Melike tamam seninle bu gece baş başa kalacağım bu adamların günahları yok boş yere dayak yemesinler belki dahada ileri giderler sonra silahlar konuşur,hadi ikna et adamlarıda çekilsinler."
-Neden verdiğin sözde durmuyorsun Muradım, ben senin için bak ne hallere düştüm altınları hazineyi bile senin ayaklarıyın altına attım ne olur bir kere olsun bu geceyi başbaşa geçirip aşkın zirvesine çıkalım.
-Melike sen soyun ve yatağa uzan ben azıcık dışarı çıkıp ortalığı kolaçan edeyim belki bizi bu vaziyette gören birileri baskın yapabilirler.
-İyi ama Ali ve iki hecin gibi Arap genci ne güne duruyor butaya gelen üç beş çapulcu ile başa çıkamazlarmı?
-Onların senin istemlerinden haberleri yok vurdular kafayı yatıp uyudular bir sen doğru durmayıp gece yarısını geçtiği halde zıbarıp yatmıyorsun.
-Aşkolsun Muradım bu vaziyette ben Melikenin gözüne uykumu girer üç gün üç gece sevişsek yinede uyku nedir asla gözüme girmez.
-Peki hazırlan bakalım ama bu son olacak ona göre!
-Yani bveni yanına almayacakmısın oysa koskoca bir defineyi elimle sana vermek için çaba gösteriyorum ne olur Muradım beni yanında götür.
-Melike ben Medinenin ülkesine gideceğim Medine Sultanın başı dertte kızım ve oğlum kaybolmuş bak kaç gün oldu burada vakit kaybettiriyorsun sen bana oysa derhal Sahra Çölünü aşıp Medinenin ülkesine ulaşmam lazım.
Murad kapıya doğru yürürken Melike aceleyle soyunup dükülmeye başlamıştı.
-Çırayı içine çek ben hemen dönerim sakın uyuma.
-Tamam çekeri ama neden uyuyacakmışım sakın yanlış yapma Muradım.
-Yok korkma ben vertdiğim her sözde duruurm beni iyi bilirsin sen.
-Tamam sana güveniyorum bak gözlerime ne derler biliyormusun?
-Ne derlermiş?
-Çok gecikme hemen gel diyorlar.
-Bekle beni dışarısını kolaçan edeceğim belki kırata da bakarım yarın yola çıkacağız hayvanı çok ihmal ettim.
Murad hızlı adımlarla sofunun arkasındaki odaların birinin kapısına doğru gitti.
Demir kapıyı bir iki kere tıklattıktan sonra;
Yavaşca açılan kapının arkasında elinde çırayla Ali belirmişti.
Ali biraz dışarı gelde konuşalım senin ile.
Elindeki çırayı yerine bırakan Ali dışarı çıkıp;
-Buyur Murad abi ne oldu yine bir olaymı var yoksa?
Olayın büyüğü şu anda başımda Alim Melike şeytani dürtülerin etkisinde asla baştan savamadım.
-Ne yapalım abi şimdi bize ne dersin?
-Kaldır şu bizim Arapları bu kızı ne yapar ne edersiniz bilmem ama bu handan hemen sessizce uzaklaştırn ve yarına kadar hiç sesi sedası çıkmasın kimseyle konuşmasın yine velveleye verebilir ortalığı.
-Melike senin odandamı abi?
-Evet aşk delisi şimdi çırılçıplak beni bekler yatağımda.
-Savabını alırdın be abi çok fazla bir şey istememiş bizim sabıkalı baldız.
-Dırdır etme Ali şimdi sırası değil bizim hemen bu handan uzaklaşmamız lazım unuttunmu çocuklarım kayıp.
-Şaka söyledim abi tabi nasıl istersen biz onu bir çuvala koyar hancı kızı uyandırır onu bir kaç gün bırakmayacak şekilde bir kaç altın karşılığında teslim ederiz.
-İyi ama onu bu halde Araplar görmesin ar namus haya derlerki Türkler böyle böyle..
- O zaman ben hancı kızı kaldırıp yalnız yaparım sen merak etme.
Çırayı yakmadan sessizce sokul ve hancı kızın verdiği çarşafa sar sonra sucuk gibi sıkı sıkı sarıp vur omuzuna hemen kimsenin haberi olmadan uzaklaştır.Kıza bir kaç altın ver ve bu emaneti ne pahasına olursa olsun biz buradan uzaklaşana kadar dışarı çıkmaması için sıkı sıkı tembihte bulun.
Ali hemen her akşam yenmek yedikleri sofunun yanındaki ahçı evinde kalan yere yöneldi ve hancı kızı uyandırıp;
-Baka bacı al şunları sana çok küçük ama kimsenin duymasını istemediğimiz bir iş vereceğim.
-Nedir beyzadem?
-Şu sizin hanın eski sahibesi Melike var ya,
-He burada olmadık yere milleti ayaklandırdı sonra Murad Efe onu ikna etmişti.
-He ya şimdi biz bu kızdan hemen kurtulmalıyız define altın falan derken iki gün boşa geçti senin yardımınla şimdi onu bir gizli odaya hapsedip kapıyı üzerine kilitleyelim biz sabah erken gideriz sen daha sonra salıverirsin.
-Şimdi nerede?
-Murad abinin odasında, sen bir çarşaf ve urgan al onu birlikte sarıp sarmayalım kimseye ses ettirmeden hazır ettiğin gizli bir odan vardır oraya kapatalım olsun bitsin.
Tama abi hemen hazırlarım sen azıcık bekle hele.
-Hancı kız avucundaki iki altına bakıp havalara uçuyordu bu kısmet nereden çıkmıştı böyle gece yarısı.
Ali ile birlikte Muradın odasına geldiklerinde gözlerine inanamadılar...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
35.BÖLÜM
Altın kolyelerle süslü göğüsleri, boynunun üstüne dökülüvermiş ipek gibi göz kamaştıran altın sarısı saçları,, Altından yapılmış elmas taşlar ve pırlantalarla bezenmiş incecik belini saran şık kemeri, yerlerde sürünen ipekten daha parlak ince geceliği, arzuyla gülümseyen dudaklar ve pırlanta ile işlenmiş elmas yüzüklerle donanmış parmakları ile tıpkı bir peri kızını andırıyordu. Elindeki buhurdanlıktan öyle bir koku yayılıyordu ki Muradın ağzı açık kalmış ve "Bu ne böyle"... "Aman Allahımmm...!" demekten kendini alamamıştı.
-Firuze senmisin aman Tanrım gözlerime inanamıyorum bu ne güzellik böyle hayatımda hiç görmediğim nefis bir koku var odada... Nedir bütün bunların hikmeti?
-Ey Sevgili Murad Efe; Her şey senin için hazırlandı her bir zerremin senin olması için düzenlendi eğer sen kabul edersen senin helalin olarak sonsuza dek sana vereceğim kendimi ama bu elimdeki buhurdanlık sıradan bir buhurdanlık değil,...
Sana kim olduğumu söylemeden önce ben sınıf değiştireceğim.Doğrudan Müslüman olamıyorum beni hep böyle görecek ve hep böyle genç ve güzel bir kız olarak her gece koynuma gireceksin.
Ne dersin bu teklifime?
Elindeki buhurdanlığı düz bir sutun üzerine koyduktan sonra dili tutulan Muradın ellerini tutup;
-Hamam mı istersin yemekmi?
-Şeyy galiba ben hiç bir şey istemem sadece bütün bu olup bitenler karşısında şaşkınım her şeyi açıkça bana anlatırmısın.
-Anlatacağım ama önce söz ver bu gece ve bir kaç gece burada kalacağız hamama birlikte gidip yunup yıkanacağız ve kutsal suyla nikahımız kıyıldıktan sonra sana teslim olacağım.
Murad sanki her şeyi unutmuş biranda buhurdanlıktan yayılan dumanında etkisiyle sarhoş olmuştu.
Firuzenin mermer sutunun üstüne koyduğu buhurdanlıktan çıkan koku giderek Muradı başka başka duygulara sürüklemeye başlamıştı. Eliyle boynundaki hamaylısını tuttu ve "Allahım sana sığınırım bu insan değil" dediğini hatırlıyordu.
Firuze gülümseyerek Muradın dizinin dibine oturup ellerini eline alarak yalvarmaya ve öpüp koklamaya başlamıştı.
Sihirli bir duman çıkıyordu buhurdanlıktan, ateşin yandığı yerde bir çift göz sanki Muradı gözetliyor gibiydi...
Bakire Meryem Anayı tasvir eden bu kutsal Buhurdanın üstteki tutamacı tanrısallığa, küçük kubbesi gök kubbesine; yukarıdaki kubbeyi aşağıdaki ateşin bırakıldığı kısım ile bağlayan üç zincir de kutsal ruha işaret etmekteydi. Bu zincirlere bağlı olan dokuz ufak çıngırak ise meleklerin dokuz sınıfını sembolize ediyordu. Yukarıdaki kubbeyi, aşağıdaki kubbeye bağlayan ortadaki zincir ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’e işaret etmekteydi. Bu orta zincire bağlı olan üç küçük çıngırak ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’in aynı kökenden olduğunun bir göstergesidir. Ateşin bırakıldığı kısma gelince yanan kor ateş parçası İsa Mesih’i karnında taşıyan ve bundan etkilenmeyip yanmayan bakire Meryem Ana’ya işaret etmektedir. Ateşin üzerine konulan buhur ise kutsallığa, buhurun etrafa yaydığı güzel koku da İsa Mesih’in tanrısal öğretileriyle günahın kötü kokusunu yok ettiğine işarettir.
Bunu taşıyan Firuze İsanın göğe yükselmesini tasvir ettiği için bu kadar güzellikte ölümsüz bakire olarak vasıflandırılmıştı.
Bütün bunları Firuze bir bir anlattı ama Murad ne anlıyor nede konuşabiliyordu. Firuze daha fazla bekleyemedi hemen odanın pervazlarını açıp odanın içini havalandırdı. Muradı öperek uyandırmaya çalıştıysa da Muradın gözleri sık sık kapanıyor ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
-Şimdi geçer bak söndürdüm. Buhurdanlıktan artık tütsü çıkmıyor sen her şeyi anladın?
-Sen kimsin?
-Kim olduğum önemli değil ben bir Hiristiyanım sense bir Müslümansın ortak noktamız eskilere dayanır.
Ne yapmak istiyorsun? Bana birşeyler oldu kalkamıyorum?
-Dinlen Murad sana demiştim bir gecede bu iş bitmez diye.
-Su verirmisin.
Cam sürahi içinde billur gibi bir bardağa su koydu ve Murad kana kana içince;
-Senin ismin neydi?
-Firuze demiştim unuttunmu?
-Seni tanımıyorum sen gerçekten insanmısın?
-Evet insanım ailem ve ben Hiristiyanız ve bu hanı gizledik hiç kimse bu kadar bana yakın olmadı ve hiç kimse yüzümü bile görmedi.
-Ben neden buradayım bana neden yakınlaştın?
-Yarın sabah hiç bir şeyin kalmaz,Kutsal Meryam Ananın buhurdanlığı bizim elimizde onu sadece çok özel anlar için bir kaç kere kullandım ve bu senin içinde özeldi biraz sakinleşince anlarsın her şeyi.
Muradın beyninin içindeki her şey biranda sanki silinmişti ne Medine Sultan nede arkadaşları ve çocukları kalmıştı aklında her şey biranda sonsuzluğa uçup gitmişti tıpkı İsa Mesih gibi...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
34.BÖLÜM
-Nedir imkansız olan Firuze, gelmek bizden göndermek sizden mi yoksa?
-Göndermemek isteyende kim, asıl sorun sizin gitmek istememenizden olacak Efem.
-Demek burası gerçek bir dinlenme ve eğlence yeri o zaman bizim için bu önemli değil asıl önemli olan çok acil dinlenip yola çıkmamız gerekecek. Hizmet ve göstereceğiniz ilgi için sağolun gerekli bahşişi fazlasıyla veririm bilesin.
-Bu gece benimle kalacaksın!
-Odamı göster pencereleri aç temiz hava girsin içeri atlarımıza ve arkadaşlarıma iyi bakılsın rahat etsinler başka hiç bir şey istemem.
Firuze kaş altından gülümseyip alaycı bir tavırla;
-Demek beni reddediyorsun ama sonra pişman olmayasın en güzel geceyi birlikte geçirmemizde ne gibi bir mahsur var?
-İyi ama bu gece dinlenmek için buraya geldik, iyice dinlenip Sahra Çölüne çıkacağız o yerlerden geçmek için kuvvetli ve dinç olmak lazım, senin ile başbaşa vakit geçirmeyi bende isterim ama bu doğanın kanunlarına göre zarar verir bedenime..
-Nelerde biliyorsun sen ilim tahsil yapmış birine benziyorsun, yoksa yanılıyormuyum?
-Hayat felsefem oldukça geniştir öyle böyle bir hayat sürerek çapulcular gibi amaçsız yaşamadım sana demiştim Arap Şeyhliğinin tek sahibesi Sultanla evliyim.
-Ne çok cariyeleriniz vardır kimbilir sizinle olmak isteyenlerin sayısı ne kadar çoktur ama siz sadece Sultan hanımlamı yetiniyorsunuz yoksa?
-Şimdi sayarsam evlendiğim kadınlarımı sabah olur en iyisi sen şu odayı bir güzel havalandır ve yemeğimide getir bir an önce yatıp dinlenmek istiyorum.
-Yemekten önce hamama gireceksin misler gibi yun yıkan ve temizlen bende size güzel bir kese atayım, Çölde yıkanma fırsatın olmayacaktır, Prensesine misler gibi kokular sürünüp çıkarsın.
-Biz aynı hamamı kullanabiliriz ayrı ayrı zahmet etmeyin dört erkek girer yıkanırız hem birbirimizede kendimiz kese atabiliriz..
-Uff be adam çok kabasın benim gibi güzel bir kızı neden yanında görmek istemezsin yoksaa?
-Evet istemem nedeni ise bu güne kadar hangi kadınla tanıştıysam o handan evlenip çıktım artık buna bir dur deme zamanı geldi.
-Bu böyle olmayacak gibi en iyisi sen hemen yemeğini zıklanda çek başına yorganı uyu...!
-Şimdi de sen kabalaştın peki dediğin olsun hadi bakalım önce hamamı hazırla sonrada yemeğimi...
-Diğer arkadaşlarınada aynı muamele edilsinmi?
-Ayrı gayri olmaz ama sadece biri var adı Ali o Türk tür diğer iki siyahi olan ise Araptır kendilerinin rızası olursa olur olmazsa zorlamayın hatta hiç duyurmayın yemeklerini yedikten sonra hemen yatıp dinlensinler onlar benim kadar Çöle dayanıklı değillerdir..
-Tamam Efem ben çıkıyorum sen önce buraya bir yerleş ben az sonra dönerim.
Kapı üç kere tıkırdadı, Firuze kapıdan içeri süzülürken Muradın hayretten ağzı açık kalakalmıştı.
Bu ne böyle... aman Allahımmm...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
12.BÖLÜM
Fatma atına atladığı gibi handan yukarı doğru giden yola sürdü. Çok geçmeden köye varmıştı zaten köyde han için uzak sayılmaz sadece köy çıkışına kurulmuş bir yerdi.
"Bu kızı bilse bile Hacer Karısı bilir"
Doğruca atını köyde laf ebeliği yapan oğlanlara kız ayarlayan çocuğu olmayanlara büyü yapan her şeyden haberdar olan Hacerin evine sürdü.
Çok geçmeden çift kanatlı eski pancurlu evin kapısı gıcırdayarak açıldı.
-Hacer abla!
-Ne oldu kız?
-Ablam benim çok önemli bir şey soracağım sana.
Fatma kız ben parasız iş yapmam bilesin.
-Tamam ablam eğer istediklerini bulursan beş mecidiye verecekler sana.
-Peşin peşin alırım bak ona göre.
-Tamam Hacer abla şu bizim hanı satan kızlardan hangisi burada?
Hatcenin ölümüne sebep oldu hınzır kız o burada şu senin Deli Yusufun oğlu varya akıldan noksan onunla evlendi.Dediklerine göre, tövbe tövbe..
Adı Melike değilmiydi?
-He ya Melike ne olacak neden arıyorlar o şıllığı?
-Bilmem abla ama hana bir yiğit er kişi geldi ilk sorduğu onlar oldu galiba Hatçe ve Melike ile dost hayatı yaşamış.
-Kız zenginmi bu adam?
-Zenginlikte sözmü ama seni alacak değil gencecik adam.
-Onu demek istemedim cahil bu kız eğer onun yanında gıymatlıysa çok para verir.
-İki altın dedi han ücretide zaar içinde.
-Birisini alırım değilse yemin olsun yerini demem.
-Denin bile Deli Yusufun oğlunun evini bulmak o kadar zor değil.
-Kız ver şu beş mecidiyeyi sözünde dur bak sonra bir daha bana işin düşerse şu kapıdan giremezsin.
-Dur Hacer abla ses verme hemen ben ağzını bir arayayım bakalım ne kadar çok koparırsam sanada çok vereceğim söz. Sen şimdi benden haber bekle bu arada Deli Yusufun oğlunuda iyice bir araştır Melikeyle arası nasıl eğer iyi ise gönüllü gelmez araları bozuksa koşa koşa gelir değilmi?
-Get kız o kafası sakatı ne için aldığını söylesem küçük dilini yutarsın kim ne etsin sümüğünü silemeyen oğlanı.
-Bilmem ama neden almış çok güzel dersin Melikeden için?
-Söylenenlere bakılırsa Deli Yusuf buralarda yaşamış zengin bir ermeninin altınlarını çalmış ama sakladığı yeri unutmuş bir türlü bulamadılar Melike size hanı sattıktan sonra bacısı fazla yaşamadı kızı ince ağrıya uğratmış dediklerine göre hanı çalıştırırken çok eziyet etmiş kıza şu aşağı köyün ebesinden çocuk düşürmek için ilaç almış bacısı bebeği düşürmüş ama bu arada çok vermiş ilacı kız yataktan birdaha kalkamamış sonra tek başına başedemeyip sattı size o hanı.
-He ya sattılar ikiside parmak bastılar muhtarın yazdığı şeye.
--Kırk altın bu kızım yedirirmi fettan kız allem edip kallem edip Hatceyi bile bile öldürdü.
-İyi ama bunu duyarsa adam çok kızacak.
-Sende deme,dilin kemiği yokya.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
4.BÖLÜM
Yeni gelin Ayşe tam bir Yörük kanı taşıyordu. Ateşliydi, Muradın başını döndürecek kadar güzelleşmiş her gün yunup yıkanıp saçlarını tarayıp kokular süründüğü gibi azıcık vakit buldu mu ata atladığı gibi yaylalarda sağım yapan kadınların yardımına koşuyordu. Bütün köy halkı Ayşe’yi çok sevmişti Ayşe’yi Emine de sevmiş asla kuma gözü ile bakmamış iki bacı gibi anlaşıyorlardı.
Murad köyde pek durmuyor ara sıra dağlara çıkıp hem avlanıyor hem de köyün selameti için Ali ile sık sık bir araya gelip köy okulu köy camisi ve köye gelen suyun dağıtımı ile yakından ilgileniyordu.
Muhtar her şeyi Murada sorar onun onayı olmadan fazla bir iş tutmazdı. Murad bir gün Muhtara;
-Muhtar emmi ben bugün varım yarın yokum diyeceksin ki bende yaşlıyım bugün varım yarın yokum. Evet Devlet baki toprak baki bizler gelir geçeriz sende yapacağın işlerde fazla danışma bana kendi iradeni kullan her zaman kendin ve ihtiyar heyeti karar veresiniz ben belki bir gün çeker bir başka yere giderim.
-Aman oğlum ne dersin sen geldin geleli köye huzur geldi ipsiz sapsızların tefi geçti her kez edebinde evinde erinde çocuğunda aşında işinde böyle bir düzeni ben bu yaşa geldim görmedim senin sayende her şey çok güzel oldu.
-Bende bu minval üzere derim ki bütün bu yapılan iyi işlerde senin onayın olsun ve artık halkımız bunu böyle bilsin ben sıkılıyorum sana defalarca söyledim asıl nikahlı eşim Medine Arap Emirliğinde oğlum ve kızımda orada artık onları da ziyaret etmek istiyorum yokluğumu inşallah aratmazsın.
-Aman oğul ne gitmesi sen gidersen ben ne yaparım.
-Gerekli harcamalar için para ve altın var sandığımızda bunu da sen idare ediyorsun köy sandığı sana emanet gerektiği yerde kullanırsın.
-Sen olmadan elimi sürmem.
-Yok be Muhtar emmi öyle deme köy bakidir baki kalacak sende olmasan bende olmasam bu köy yaşayacaktır.
-İnşallah oğul inşallah ama yine de sen gelmeden önce ne tertip vardı nede düzen sen geldin her şey yerli yerine oturdu.
-Laf oldukça uzadı Muhtar ben kalkayım Ayşe Gelin atla yaylaya gitmişti gelip gelmediğine bir bakayım.
-Allah tutuğunuzu altın etsin oğlum gelinde pek maharetli maşallah.
-Nede olsa Yörük Kızı emmi.
-He ya Yörük kızı emme bizimkilere taş çıkartır maşallahı var.
Sağıma giden kadınlar eşeklerini hızlı sürmek için kullandıkları değneğin ters tarafı ile hayvanları ikide bir vurup biran önce köye Murada olup biteni anlatmak için gayret ediyorlardı.
Murad Muhtarın yanından ayrılırken köy girişindeki yoldan çığlık üstüne çığlıklar geliyordu.
-Murad Efemmm!
-Yetişşş!
"Allah Allah ne oldu bu kadınlara kötü bir şeymi var yoksa"
En önde eşeğini at gibi koşturan kadın Muradı görür görmez kendini atarcasına eşeğinden inip;
-Ağam yetiş yetiş!
-Ne oldu bacı bir şeymi oldu nedir bu telaşın?
-Neler olmadı ki ağam neler olmadı.
-De hele de vakit kaybettirme.
Kadın saçlarını yolarak anlatmaya başlayınca diğer kadınlarda yetişip bağırıp çağırmaya saçlarını yolarak ağlamaya başlamışlardı.
-Ayşe Gelin gittiiii...!
-Ne oldu Ayşe’ye nereye gitti...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
8.BÖLÜM
Emine ve Ayşe birbirlerine sarmaş dolaş olurken Murad koynundan Medinenin gönderdiği mektubun mührünü söküp içinden okumaya başladı.Mektup Arapça yazılmıştı, kimsenin dikkatini çekmedi ama okudukça Muradın nevli değişiyor sinirden yumruklarını sıkarak yeniden yeniden bir daha okuyordu.
Yazılan Namenin içeriği şöyle yazılmıştı:
Sevgili Emirim
Yalnız Efem Murad Hanım.
"" Hz.Muhammet ve Habip otuz beş nefer sahabinin duası ve sevgisi üzerine olsun
Ben Mahbuben Medine Sultan
Çok naçar ve biçaresiz durumdayım.Ne asker ne Ulema nede en büyük Din aAlimleri çözemediler sorunumu.
Sana başvurmak durumunda kaldım, en tabi hakkın bunları bilmek zaten senden başkası bu beladan bizi kurtaramaz.
Oğlumuz Poyraz ve Kızımız Sahra Sultan kaçırıldı.
Ne bir gören ne bir duyan nede belirgin bir iz bile yok, çocuklarla yeni bir dadı ilgileniyordu çok iyi bir kızdı bütün aramalarımıza rağmen kızda ortadan kayboldu.Çok bilgili her dili rahatça konuşabilen güzeller güzeli bir kızdı.
Karış karış Arap Yarımadasını aradılar Sahra çölünü taradılar hiç bir yerde izlerine bile rastlanılmadı.
Ey Mahbubem; Beş adamım ile bu nağmeyi sana gönderiyorum alır almaz elin kanda da olsa hemen buraya avdet etmeni dilerim""
Mahbuben
Medine Sultan
Emirliğin tuğrası vurulu mektubu okuduktan sonra Muradın kolları yanıbaşına düşüvermişti.
Emine koluna girip:
Murad kötü bir habermi gedi?
-Evet Eminem haberki ne haber keşke orada bırakmasaydım yavrularımı.
-Murad korkutuyorsun beni ne oldu kuzularımıza?
-Kaçırılmış Eminem, kaçırılmış Medine orduyu seferber etmiş ama kimse ne görmüş nede nerede olduğunu bilen birisi çıkmış.
-Yaa! Sahra ve Poyraz Han şimdi kayıplarmı?
-Mektupta öyle diyor ben sabah hemen yola çıkacağım gerekli tedarike başlayın.
-Kiminle gideceksin koskoca ordu bulamamış sen nasıl bulacaksın Murad burada da ben yapayalnız ne yaparım oğlun Yavuz baksana beş yaşında aklı her bir şeye eriyor baba diye seni özlemeyecekmi?
-Hayır Eminem hayır ben çocuklarımın uğruna ölürüm Yavuz şimdilik burada emniyette
gidip kızımla küçük oğlumu kurtarmam lazım Medine biçere, birde onu düşün iki yavrusu kayıp durumda kimbilir şimdi nasıl acı çekiyordur.
-Bizi götürmeyeceksen Ali Kardeşimi al yanına yapayalnız o çöllerde bir başına ölsen ölünü bulan olmaz can yoldaşın olur onuda al yanına inat etme kurban olayım.
Ali yalvaran gözlerle Murada bakarak;
Abi; Ne olur benide yanına al anca beraber kanca beraber Emine Bacımna Ayşe Bacıma Yavuza ve GülFigana Muhtar emmi göz kulak olur gözümüz arkada değil.
-Peki Ali hadi git bu geceyi Gülfiganla birlikte geçir sabah güneş doğmadan birlikte iki yoldaşıda yanımıza alarak çıkalım.
Emine boynuna sarılıp "Ben hemen temiz çamaşır ve yolluk hazırlayayım"
İçin rahat etsin Emine Ayşe geline ve Gülfigana yavuzumuza göz kulak ol.
Şafak yakındı Murad yıkandı temiz giysilerini gıydi en iyi mavzerini kınından çıkardı yağladı ve diğer altıpatlar ve kamasını kıratın heybesine yerleştirdi ve İki Arap ve Aliyi de yanına alarak atlarını Toroslardan Arap topraklarına doğru sürdüler...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
7.BÖLÜM
Ali ve onunla birlikte olan arkadaşları hemen atlarını geri köye sürdüler.Mutlaka bu haydutlar köy girişindeki Kuş Geçmez mağaralarında saklanıp Murada Arapın birini göndererek tuzak kuracaklarını düşünmüştü Ali. Alinin düşündükleri doğru çıkmıştı,haydutlar önce sağım yapılan yaylanın obalarının bulunduğu yere varmışlar sonra Ayşeyi sıkıştırıp Muradı buraya Arabın birini göndererek getirtmek için plan kurmuşlardı.
-Atlarından inmeden pis kılıklı Üse denen adam:
-Durun şimdi şu kadını yaklaştırın bana.
Hemen Ayşenin atını Üsenin atının yanına getirdiler.
-Baka kadın şimdi kocan olacak adam köyde ise seni ona teslim edelim emme önce istediklerimizi vereceksin şu Araplardan birini salıp çağırt gelsin gelirken senin vaadettiğin bir teneke dolusu altınıda getirmeyi ihmal etmesin, ver bakalım şu yaşmağını da iyice inansın senin olduğuna.
Ayşe yaşmağını gönülsüzde olsa çıkarıp uzattı. Sen Uzun Karaoğlan şimdi git kimden ne getirdiysen bizim elimizde olduğunu söyle ve deki bir teneke dolusu altın isterler oldukça kalabalıklar kadınında ellerinde tutuluyor sakın adam toplayıp gelmesin yoksa karısını ve buradaki şu arkadaşını tavşan gibi vurup gebertiriz. Anladın mı eğer anladınsa hadi hızlıca git ve güneş batarken buraya tek başına gelsin sen yanında ol ve obada beklediğimizi söyle.
Sahip denen Arap yaşmağı koynuna koyup Ayşenin tarif ettiği yoldan aşağıya sürdü atını.
-Hadi arkadaşlar ne olur ne olmaz biz buradan çıkalım bakın şu yamaçta bir dağ var eteklerinde de siper alınacak küçük mağara kapıları görünüyor oraya yerleşelim bakarsınız kalabalık gelmeye kalkarlar çalarız kurşunu daha olmadı arka taraftan dolanır kaçarız.
-Hiç çekinmen Murad Efe yalınız gelecek ve sizin istediğiniz altınları verecektir o hiç bir zaman kadınını başkasının elinde koymaz.
-Göreceğiz güzel kadın dediğin gibi olsun değilse pekte tazeymişsin erine doyamadan buradakilerin birisinin avradı oluverirsin.
Ayşe okkalı bir tükürük savurdu yere;
-Ölürüm de saçımın kılına dahi değdirtmem ben koskoca bu dağların Yalnız Efesi Muradın kadını ve Kara çadırın Yörük Ağası Derman Beyin kızı olurum, ne haddinize bana ilişmek dünyayı başınıza yıkarım sonra.
Oradakiler kasıklarına basa basa güldüler;
-Emmede yüksekten uçtun be eksik etek demek hepimizin hakkından gelirsin öylemi.
Ayşe sustu, kafilede karşı dağın yamaçlarındaki küçük mağaramsı oluşmuş yere doğru hareket etti. Burası gerçekten korunaklı bir yerdi sırtlarını mağaraya dayadılar mı aşağıdan kim gelirse gelsin keklik gibi avlanabilirdi. Kuş Uçmaz tepeleri zaten eşkiyaların Murad gelmeden önceki yayla evleri gibi bir yerdi, yayladan koyun keçi tavuk yağ yumurta gibi yiyecekleri alıp burada bir kaç gün kalırlar sonra yine Toros Dağlarına çıkarlardı.
Murad köye eşkiyalardan yarım gün önce dönmüş hemen Muhtarı bulup durumu anlatmış,
Muhtar hemen bekçiye ve köydeki eli silah tutan bir kaç genci de görevlendirip Emine ve Yavuzun emniyeti için evi gözetim altına aldırtmıştı.
Arap köye girerken etrafını silahlı bir kaç genç çevirmişti.
-Dur bakalım ahbap destursuz nereye gidiyorsun?
-Murad Efeyi bulacağım çok önemlidir.
-Ne yapacaksın Murad Efeyi görüp de?
-Karısından haber getirdim hemen beni ona götürün.
-İyi o zaman hemen sür atını şu Muhtarlığın oraya biz Efeye haber ederiz.
Arap atından inerken gürültüyü duyan Murad dışarı fırlamıştı.
-Ne oluyor kimmiş bu Arap?
-Seni arıyor Murad Efe Ayşe bacımızdan haber getirmiş.
-Gel içeri gir de konuş neden kaçırdınız karımı?
-Biz kaçırmadık ya Emir Hazretleri.
-Siz Medine nin ülkesinden mi geliyorsunuz?
-Evet Emir Hazretleri.
Murada Medine nin yanında bütün Arap Halki Emir diye saygıyla anarlardı O zaten Medinenin istemiyle Emirliğin başına getirilmiş ama Murad kabul etmemişti.
-Siz dışarı çıkın çocuklar tamam ben bu Arap arkadaşı biliyorum Medine Sultanın yanından geliyor ama Ayşe ile ne ilgisi var onunla yalınız konuşacağım. Ayak üstü soru yağmuruna tutmuştu Arap gencini.
Sahip adındaki Arap koynundan Ayşenin yaşmağını çıkarıp uzattı.
Hareminizin kadını bu eşkiyaların elinde bu yaşmağı verdiler inanmanız için.
Siz kaç kişiydiniz Medine Sultan neden gönderdi sizi?
-Eşkiyaların eline geçti Medine Sultanımızın yazdığı name.
-Ne yazıyordu peki?
-Ne yazdığını bilmiyoruz Emirimiz ağzı mühürlüydü şimdi eşkiyaların elinde bulunuyor.
-Sizi bu eşkiyalarmı yakaladı?
-Evet,beş arkadaştık üçümüz Sahra çölünde saldırıya uğradı ve sizlere ömür şehit düştüler biz zor kurtulduk ama buraya çok yakınlaşmışken bir su başında bu eşkiyaların arkadan saldırısı ile yenik düştük Sizin adınızı verip;
-Bizi Murad Efenin yanına götürün sizi ödüllendirecektir vaadi ile buraya kadar getirecektik fakat yayla obasındaki süt sağan kadınlardan yiyecek almak için yakınlaştılar zevceniz Orada bu eşkiyalara karşı koymak istedi ama silahlılardı ve köpekleri öldürdükten sonra bir kaç çobanı da etkisiz hale getirip zevcenizi sizi çekmek için kaçırdılar.
-Sonra ne oldu?
Bir handa mola verdiler, zevceniz bizi kaçırmakla elinize ne geçecek geri beni köyüme götürün size ziyadesiyle altın bahşiş edeceğim deyince ikna olup geri döndüler.
-Kaç kişiler bunlar,nereden gelmişler?
-Beş kişiler tepeden tırnağa silahli hepsi ayı gibi mağara kaçkını zebani gibiler.
-Şimdi tamda neredeler?
-Oba dediğiniz yerde tam zevcenizi kaçırdıkları yerde seni ve beni bekliyorlar bir teneke altın ile.
-Anlaşıldı hazırlasınlar bir teneke altını hemen gidelim.
Sahip şaşkın şaşkın Murada bakarak:
-Emir hazretleri gerçekten bir teneke altın verecekmisiniz bu haydutlara.
-Haydutlara vermeyeceğim haydutların zarar vermesi halinde kaç teneke altın verseler ne eşimi nede Medine Sultandan gelen ulağın canını geri alabilirim.
-Ey Emir Hazretleri affet bu kadar ulvi bir düşünce karşısında şaşkına döndüm, boynum kıldan incedir, siz zevcenizi kurtarın bizi düşünmeyin.
-Hiç korkma ne zevceme nede size hiç bir zarar veremeyecekler,istedikleri altınsa veririm.
-Muhtar sen Amineye bir zahmet bir iki adam gönderde heybeye bir teneke altın koyup hemen versin.
Deli Duranın altınları zaten kan kokuyor verelimde eşkiyanın kazandığı eşkiyalara gitsin.
-Nurad oğlum bu çok değerli bir hazine değil mi nasıl şimdi eşkiyalar dan korktuk mu da bir teneke altın vereceğiz.
Muhtar bunlar hayvandan farksız iplerini koparmış insanlıktan nasiplenmemiş yobazlardır, hiç bir dilden anlamazlar eğer altın demişlerse kolay altını görmeden ölürler de vazgeçmezler.
Muhtar hemen kapı arkasında bekleyen iki kişiyi Emine ye gönderip Muradın dediklerini yerine getirmeleri için görevlendirdi.
Murad hemen yay gibi yerinden kalkıp konağın bir başka köşesinde keyifle kişneyen kıratını eliyle eğerleyip yanınadaki Sahap isimli Arap genci ile obaya doğru atlarını sürdüler.
-Silah almadınız bari yanınıza bir kaç güçlü kuvvetli adam alsaydınız Emirim.
-Yok ne dedilerse onu tutacağız,adamlar en küçük bir işkilenmede Ayşeyi boğazlarlar,yanındaki Arkadaşıyında gözünün yaşına bakmazlar derhal infaz ederler ben bu asker kaçıklarını iyi tanırım.
Sahap düşünceliydi "Nasıl hemen ikna olmuştu,denilen kadar cesur ve kuvvetli değilmiy di Medine Sultanımız yanlış ermi seçmişti" gibi düşünceklere dalıp dalıp ikide bir gözleri ile Muradı tarıyor ne diyeceğini kestiremiyordu.
-Ya Emirim adamlar hiç telkin değiller ya altını aldıktan sonra Zevcenizi serbest koymazlarda bizi vururlarsa ne olacak?
-Düşünme sen bunları Allah büyük,hem benim boynumda benim koruyucu meleğim var her dardan her zordan Allahın inayeti ile korumuştur,yine koruyacaktır.
Yaylağa varmışlar ama adamlar görünürlerde yoktu.
-Demek karşı mağaralara çekilmişler,senin her söylediğin doğrudur ama sakın belli etme,şimdi şu değneğe beyaz bir çevre bağla ve atını mağaralara doğru sür.
-Bunlar biz daha mağaraya varmadan kurşuna dizerler Emirim.
-Altını görmeden elleri silaha gitmez.
Mağaraya yüz adım kala eli silahlı ayı kılıklı zebani gibi bir adam kayaların başına çıkarak seslendi.
-Bu Efe dedikleri kadının eri senmisin?
-Evet benim.
-Başka adam var mı yok mu? olduğunuz yerde bekleyin ben gelinceye kadar.
-Başka adam yok altınlar atımın heybesindedir gelip bakabilirsin.
-Elleriniz kaldırın ve atınızdan inin eğer bir kancıklık edecek olursanız döşünüzü kurşunla doldururum bilesiniz demedi demeyin sonra.
Atından in Sahip ve sakın hareket etme her şeyi sen bana bırak.
-Tamam Emirim siz ne derseniz benim canım yolunuza kurban olsun.
-Korkma.
İri kıyım şişko göbekli adam mavzerin kolunu çekip mermiyi namluya sürdükten sonra yavaş adımlarla Murad la Sahip in yanına kadar gelip:
-Sakın silahlı olmayasınız şimdi şu sırtınızdakileri soyunup şuraya atın,don gömlek kalana kadar.
-Tamam ağa merak etme hiç bir şey almadık üzerimize hem zevcem elinizde onu kurtarmaktır amacım istediğiniz bir teneke altın değil mi istersen atın terkisindeki heybeye bir göz atıver.
Adam ikisini de soymadan adım atmıyordu Murad la Arap don gömlek kalana kadar soyunup attılar üstlerindekini.
-Hah şimdi oldu siz şöyle atlardan beş adım geriye çıkın ben heybeyi kontrol edeyim.
-Adam usulca Muradın atına yaklaşmış ve heybeye göz atmasıyla çığlık atması bir olmuştu.
-Altınnnnnn! Altınnnn!...
-Dur bağırma hepsi de gerçekten çil çil altınlardır ve hepside senin olacak.
-Benim mi benim nasıl olacak biz beş kişiyiz birde reis var benim hisseme on altın düşmez ki.
Adam aptallaşmış altınları görünce gözleri kamaşmıştı.
-Baka arkadaş senin adın nedir?
Deli Bekir derler.
-Bak Bekir eğer bu altınların hepsi senin olacaksa bize yardım et al atına yükle çek git illa da Reisinize gitmek zorunda değilsin gider bir başka yerde sende zengin olup koskoca bir ordu bile kurabilirsin.
-Ne yapmamı istiyorsunuz.
-Bizi burada vursan bile arkadaşların gelip altınları alacaklar değil mi?
-Bu doğru ama ne yapabilirim ben?
Altınların gerçek olduğunu söyle arkadaşlarına birer birer gelip baksınlar sonra mağarada altınları paylaşın
-Hani hepsi benim olacaktı neden paylaşacağız.
-Orasını da sen düşün onlar altınla sarhoş olacaklar sende bize gizlice bir tabanca ayarla ve dört kişiyi gafil avlayalım al altınları çek git.
-Sakın bir kalleşlik yapmayın yoksa sizide vururum.
Benim derdim eşimi kurtarmak onu alır giderim ha hepiniz altınları almış ha biriniz beni ilgilendirmez ben ağayım ve çok zenginim bu kadarcık altın benim diş çöpüm olur sağ selim eşimi kurtarırsan bir bu kadar daha vereceğim.
-Tamam bu andan itibaren sizin dediğinizi yapacağım, siz buraya silahsız ve altınlarla geldiniz bende bunu gördüm ya inandım gidip haber edeyim tek tek gelip baksınlar altınları görsünler sen paylaştıracağım dersen Reise gitmek istemezler bende işlerini bitiririm merak etmeyin eşinizi alıp gidersiniz.
-Tamam sen bize silah verme istersen tek başına onlar altına saldırır saldırmaz basarsın kurşunu biz bunun hesabını yaparız endişe etme bu kadar altının olduktan sonra hepsi senin emir kulun olurlar çekersin silahı ve durun diye bağırırsın kimse tık demeden silahları toplar adamların elini bağlarız olur biter.
Göbekli Deli Bekir bir avuç altın alarak bağıra çığıra mağaraya doğru koşuyordu.
-Gerçekten ne yapacalsın Emirim doğrusu merak ettim.
-Ses etme Sahip bak bunların ateşi altındır ellerini süreni yakar birbirlerini ateşe atarlar hiç merak etme.
Bir avuç altınla mağaraya koşa koşa giren Deli Bekire;
-Ne oldu gerçekten altın varmı?
-Hem de bir çuval dolusu baksanıza şunlara..
İnanmayan gidip gözü ile görsün adamları donlarına kadar soydum silah silahları yok başka adamlarıda yok.-Yaşlı eşkiya Deli Bekirin elindeki altınları kontrol ederken adamlardan ikisi birden dışarı fırladı.
-Bizde görelim bakalım doğrumu.
Tazı gibi gelip aynı tuzağa onlarda düştüler altınların hayali ve sahiplenmek insanları afyon yemiş gibi uyuşturmuştu.
-Başlarındaki en yaşlı eşkiya:
-Siz durun bende gidip bir bakayım bu işin içinde bir iş olmasın sonra!
Üç kişi birer avuç altını adeta yemek istercesine saklayıp diğer iki kişiye vermek istemiyordu.
Üse dedikleri aklı başında olan eşkiya bu işin içinde bir iş var diye diye elinde mavzer Muradla Sahipin soru dolu gözlerine bakarak:
-Ne tasarladın sende eski eşkiyalardanmışsın Karın namını çok övdü,sonra Efe olmuşsun ama bizimkilerin gözü altını görünce kamaşmış.
-Ben eşkiya olmadım Efe olduğum doğru ama elimi eteğimi bu işlerden çektim köyde hayır hasenat işleri yaparak vakit geçiriyorum.
-Bu Arabın anlattıkları doğrumu?
-Doğru; Sultan Medinenin de eşi olurum.
Üse eğilip altınlara bakınca az daha küçük dilini yutacaktı.
-Bu kadar zengin olduğunu bilmiyorduk.
-Bak arkadaş sen yol yordam görmüş gerçekte her nasıl girdiysen bu işe hiç yakışmamış bilge bir kişiye benzersin diğerleri gibi aç gözlü olmadığın belli Benim bu altınlardan daha sandık sandık doluları var ben bir define bulmuştum onu hiç kullanmadım Koskoca Arap Şeyhinin kızı ile evlendim mal mülk sayamam hele hazinelerin başında kimse yok hepsi bir yerde gömülü kaldı ancak senin gibi aklı başında tok gözlü birine bu güne kadar rastlamadım gel eşimi bize sağ salim verin altınları alıp gidin istersen benim yanımda çalış tek başına bütün bu altınları al senin olsun.
-Olmaz diğerleri de gördüler sonra vururlar bizi.
-Sen aklı başında birisisin bir punduna getirip üstesinden gelirsin istersen.
-Sana nasıl inanayım?
-Karım elinizde silahım da yok bak don gömlek bekliyoruz şu elbisemizi giyinelim de altınları alıp mağaraya varalım.
-Hadi giyin esvaplarınızı, ve çekin atları mağaraya götürelim.
Muradla Sahip birbirlerine bakarak, hemen giyinip atlarının yularından çekerek mağaraya kadar geldiler.
-Çocuklar gelin şu heybeyi attan indirin mağaranın ortasına dökün de paylaşalım.
-Reise götürmeyeceğiz değil mi?
-Hayır beşe pay edelim kadını ve şu Arabı da salıverelim bu Efe eski eşkiyalardanmış iyi bir zengin olmuş hal biliyor bizim bibi çulsuzları görünce acıdı.
Altını attan indirip orta yere döktüler,hepsini gözü fal taşı gibi açılmıştı.Murad hemen Ayşe ile Arabı mağaradan dişarı çıkartıp:
Üse ağa biz gidiyoruz iki ata birlikte bineriz diğer iki at sizin olsun altınları taşırsın.
-Hiç laf eden olmadı bile koynundan çıkardığı mühürlü nağmeyi Mara da uzatırken;
En kısa zamanda sizi ziyaret edeceğim Efem siz gidin...
Murad Ayşe ve iki Arap genci daha yüz adım atmadan silahlar patlamaya başlamıştı.
Murad kıkır kıkır gülerek;
-Ben sana demedim mi Sahip altın kimseye uğur getirmez hepsini tek tek yakar diye.
Tamda o anda silah sesini duyan Ali ve yanındaki gençlerde Hızır gibi yetişip:
-Ayşe bacımız kurtulmuş ama bu silah sesleri de necidir diye birbirlerine bakarken:
-Sabret Ali az sonra kim kaldıysa dışarı çıkar merak etme.
Murad Efenin dediği gibi sürüne sürüne mağaranın kapısından aşağıya seslenen Üse den başkası değildi.
-Murad Efe vuruldum yardım et!
Ali ve yanındaki üç genç silahlarını çekerek mağaraya vardıklarında;
Üse nin ağzından burnundan kan geliyor du toz toprak içinde yatan dört ceset daha vardı paylaşmak niyetinde olmayanlar Muradın dediğini tutmuşlar birbirlerine silah çekince biranda olan olmuştu.
-Murad Ağam burada adamlar telef olmuşlar altınlar ortalığa saçılmış.
-Ali sen aynı torbaya doldur onları da köye dönelim.
Ali ve gençler altınları atın heybesine doldurup cesetleri kurda kuşa yem olmasın diye mağaranın önündeki çukurun içine gömdükten sonra atlarına atlayıp uzaklaştılar.
Sahip ve ellerinden sağ sağlim kurtulan genç Arap Murad Efeye bakıp bakıp gülümsüyorlar kendi kendilerince Arapça olarak:
-Gerçekten müthiş bir adam gerçek Emirimiz olduğunu aklıyla ispat etti elini kana boyamadan yağdan kıl çeker gibi kurtardı eşini ve Medine Sultanımızın nağmesini...
Köyde sevinçle karşılandılar her kez birbirine sarılıp Ayşe Gelinin kurtulmasını kutluyorlardı.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
5.BÖLÜM
Murat Efem Ayşeyi nerden geldiklerini bilmediğimiz atlılar alıp götürdüler.
-Çobanlar yokmuydu köpekler nasıl koydu obanın içine yabancıları.
Köpekleri silahla vurdular ağam Ayşe Gelin karşı koymaya kalktı onuda kıskıvrak bağlayıp bir şeyler konuştuktan sonra hızla uzaklaştılar,çobanlar silaha karşı ne yapsınlar hepsini yere yatırdılar sadece arap yüzlü uzun boylu 2 kişi sesizce seyrettiler olup biteni.
-Nereye gittiler peki?
-Uzun Yaylanın tepelere giden eski yolundan Ayşeyi ve atınıda alıp hızla uzaklaştılar.
-İyide Ayşeden ne isterlerdi?
-Ne biliriz ağam belki Ayşe Gelin bizi obamızı korumak istemiştir,bir şeyler sordular sonra yakalayıp ellerini bağlayıp;"Bizim aradığımıza bunun sayesinde daha kolay ulaşırız gibi sözler konuşarak gittiler.
-Böyle yolunup çırpınmayın biriniz koşup Aliyi bulsun hemen silahlansın Ali, benim atıda hazır etsinler koşun durmayın...!
Çok geçmeden Ali ve Murad atlarına atlayıp Uzun Yayla denen yolun dik yamaçlarına doğru hızla at sürdüler.
Medinenin gönderdiği iki ulak şaşkındı bu eşkiyalar kadın kız gelin demeden önlerine gelene çok kötü davranıyor,kadınların gözü önünde erkeklerine hakaret ederek aşağılıyorlardı,nasıl insanlardı bir türlü anlamış değillerdi.
-Kim olabilir bunlar Ali buralarda böyle bir eşkiyanın dolaştığını hiç duydunmu?
-Yok abi ne eşkiyası bularada senden izinsiz kuş uçmaz,eşkiya nasıl cesaret edecekki.
-Peki Ayşe Gelini benim eşim olduğunu bilerekmi kaçırdılar yoksa bizden fidyemi almak isterler?
-Ne fidyesi abi buna kim cesaret eder buralardan değiller belliki gelip geçici eşkiya bozuntularıdır ama nasılsa buluruz merak etme bir güzelde ders verir gelini kurtarırız.
-Ona şüphem yokda çoktan beri ne obaya ne köye bir helel gelmedi herkez mutluydu ne oldu birdenbire anlamadım gitti.
-Bu dağlarda it çakal bitermi abi biri gider biri çıkar gelir belliki Torosların her bir yanında hala kötü insanlar var.
-Haklısın Ali bunların kökü kazınmadıkça kötülük de bitmez.
-Abi; Kadınların ifadesi ile bu yoldan gittikleri doğrumu sence, başka başka yollarda var, hem eğer gerçek birer eşkiya ise bunlar hileninde kırk çeşidini bilmezlermi?
-Sen iyi düşün Ali benim bunları düşünecek halim yok Ayşe ellerinde ne diye kaçırdıklarınıda bilmiyoruz ya kötü bir şey yaparlarsa o zaman neler olur şimdi beynim durdu düşünemiyorum.
-Diğre kadınlara bir şey yapmadıklarına göre bunların amacı Ayşe Yenge ile sana ulaşmak olmasın Abi.
-Olabilir ama neden sağımdan dönen kadınları takip edip köye inmediler dersin?
-Bütün bu olup bitenleri elbet anlarız ama vakit kaybetmeden Ayşe Yengeyi kurtarmamız lazım, bana kalırsa sen köye dön ve gerekli tedbirleri al bakarsın köye bir başka yoldan gelebilirler yok kadın kaldırmak gibi adi bir şerefsizlik yaptılarsa ben gece gündüz demez arar bulurum.
-Sana bir şey yaparlar diye korkarım Alim seninde bekleyenin var anca beraber kanca beraber birlikte hareket etmeliyiz ama şimdi şu aşağı yoldan sapıp köye geri varalım Muhtar ve köyün diğer gençlerine telkinde bulunalım elleri tetikte beklesinler.
-Sağımdan dönen kadınlar mutlaka bunları söylediler Abi şimdi herkez diken üstünde duruyordur Muhtar emmide gerekli hazırlığı yapmıştır bunları daha önce sen bir bir tembihlemiştin bu gün işte o gündür.
-Yinede içim rahat değil, Emine Yavuz ve Gülfigan her an tehlikeyle karşı karşıya kalabilirler onları daha emniyetli bir yere almak lazım, hadi dönelim biz kestirmeden gidersek fazla zaman kaybetmeyiz bu şekilde kaçak bulunmaz.
-Tamam Abi sen ne diyorsan onu yapalım.
Murad ve Ali çok geçmeden köye dönüp gerekli tedbirlerin alındığını görünce Muhtara sıkı sıkı tembihleyip kadınlara çocuklara dikkat etmeleri gerektiğini söyledikten sonra zaman kaybetmeden Ali de yanına üç genç daha alıp aynı yoldan Ayşeyi kaçıranları bulmak için köyden çıktılar.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
18.BÖLÜM
-Ben sözümde durdum Muradım, şimdi sözünde durma sırası senin.
-Ne sözüymüş bu ben hiç bir söz vermedim.
-Verdin, verdin ama şimdi unuttum deme sakın, ben gaynatam olacak bu deliyi sana getirip altınların yerini söylemesinde yardımcı olacağım dedim mi, dedim. Eee sende bunun karşılığında bana bir şey vermez misin ?
-Kız deli deli konuşma aradan iki yıl geçmesine rağmen hiç olgunlaşmamışsın aynı sap aynı baltasın, senin ne halt yemek istediğini bilirim emme bu bana yakışmaz, hem aşağıda Ali senin enişten olur ya bir görse yada duysa sonra bırak Ali bacın ne der hiç düşünmez misin! Gerçi sen nerden bileceksin bu kadar ince fikirliliği bırak düşünmeyi doğrudan doğruya kendi küçük kardeşinin katili sinin benim zürriyetimden olacak bir bebeği hiç gözünü kırpmadan zayi ettir din o zaman bilseydim çarmıha gererdim seni. Hatice zavallı kız; çocuğunu düşürdü bunu sen yaptığını bilmiyordu sonradan öğrendi o zamanda bile bile onu ölüme gönderdin. Şimdi defol git bu ihtiyar da senden çektiği yeter ikide bir sümüklü oğlunu kullanarak her gün altınlar nerede, yerini söyle diye işkence yapma.
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
29.BÖLÜM
Asude eline aldığı bir avuç kumu birşeyler fısıldadıktan sonra Medine Sultanın ayaklarının dibine serpiverdi.
Ay tepelerin ardından yavaş yavaş yükselirken çölün kızgın kumlarıda soğumaya başlamış gündüz kavrulan kumlar sanki Medinenin bakışlarını biranda üşütmüştü
Kum tepelerinin ardından iki atlı hızla yakalaşıyordu, önce gözlerine inanamadı ama bu gelenlerden birisi Muradına benziyordu.
Asude Medinenin bakışlarını kontrol ediyor arasıra fısıltılı bir sesle talimat veriyordu.
-Kim bu gelen Sultan Medine tanıdınmı?
Medine olduğu yerden eli ile siper edip uzaktan gelen iki atlının yaklaşmasını nefes nefese takip ediyordu.-İyi bak az sonra şu vahanın yanında atlarından inip su içecekler.
-Kim bunlar ?
-Sıkı dur Prenses bu gelen atlının erkeği senin eşin Murad Efe.
-Yanındaki kim peki?
-Oda sensin...
-Benmiiii!? Nasıl olur ben ne zaman gittim Muradın yanınada geri döneyim uzun zaman oldu kocamı görmedim, hayır sen yalan söylüyorsun.
-Ben yalan söylemem, o gelen kadın kızkardeşim Veldan dır.
-Neden sen dedin peki?
-Senin ruhunu ele geçirecek güçte birisi Veldan ablam şimdi Muradı senin ile kandırıp geceyi başbaşa geçirecekler seyretmeye devam edebilecekmisin sonra çığlık atıp bayılayım deme...
-Bak şimdi nöbetçileri çağırıp seni tutuklatacağım ne cesaretle bütün bu büyüleri yapmaya cesaret ediyorsun emrimde bir düzüne çelik yürekli savaşcı yiğitlerim var bir işaretim ile seni paramparça ederler, buna ne dersin?
-Bir düzine değil bir ordu gelse yerimden kımıldamam ama sen ne yapacaksın çok merak ediyorum az sonra sularını içip atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra döşek gibi yeşermiş vahanın çayırları arasında kendini çırılçıplak Muradın kollarında görünce sende çok eğleneceksin.
-Aman Allahım bu nasıl bir şey aklıma muhayet olmalıyım .
Medine iyice yaklaşan iki atlının atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra kuyu başında sularını içtiklerini ayan beyan görüyordu. Demek az sonra burada hiç olmamış bir aşk sahnesi yaşanacak olması tüyleri diken diken etmiş ağzındaki dili kuruyan dudaklarını ıslatamaz olmuştu.
-Allah rızası için bunu bana gösterme...!
-Bunu bana ablam emretti bu benim elimde değil artık o sen sen değil Veldanın Medine Sultan olmuş hali belki senin ruhunu tümden alıp kendisine resmedecek ve ölümsüz olup sevdiği erkekle sonsuza dek yaşayıp aşk yapacaktır.
-Hayır! Murad bunu asla yapmaz onun şeytan olduğunu anlayacaktır.
-O biraz zor nasıl anlayacak ki o sensin senin her şeyini kendine ram etti oğlun Poyraz Kızın Sahra yı bile o kaçırmıştı bunudamı anlamadın.
-Sakın onlara bir şey yapmasın inan bu Sahra Çölünün her bir kumtanesi kadar ordu yığarım buraya neye mal olursa olsun taş üstünde taç bırakmam...
-Gülünç olma Medine Sultan eğer iyilik ile ablama boyun eğmezsen seni hiç bir güç kurtaramaz istersen al şu kılıcı elinede benim kalbime sapla bakalım kanım akacakmı..
Bir kaç adım ötede hiç bir şey olmamış gibi gidip gelen nöbetçiye baktı adamın kartal gibi yanan gözleri karşısındaki genç kızı görmediğine göre bu kızın söyledikleri gerçek olacaktı.
-Tamam anlaşmak istiyorum ne isterseniz onu vermeğe hazırım yeterki Murada tecavüz etmesin Veldan.
-O tecavüz etmeyecek senin kocan can atıyor biran önce koynuna almak için
-Ama o gerçekten onu ben zannediyor aksi olsa asla dediğini yapmazdı.
-Haksızlık etme bir zamanlar babam çok uğraştı hatta insanoğlu olduğu için bir ottan yaptığı zehiri onun üzerinde denedi ama tam son denemesini yaparken Veldan isyan edip onu ölümsüz kılacak ilacı içirmekten vazgeçti eğer o ilacı içmiş olsaydı şimdi bizim liderimiz olacaktı ama bunu Veldan kabul etmedi ve kendini Ulu Yezid den affetmesi için ateşe atılmayı göze aldı.
-Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştık bu çöle girmeyecek ve kervanlarımıza sizde dokunmayacaktınız sözünde durmayan Ulu Yezid olmadımı?
Ulu Yezid sözünde durdu ama aşk sözünde duramadı Veldan ablam sanki bir asır geçmiş gibi yemeden içmeden kesildi her gün her gece Murad diye sayıkladı sonunda babam Ulu Yezidin divanına çıkıp kızımı affet o bir insanoğlu sevdi ve acısı çok ağır oldu diğer dört kızım senin emrine girsin ben deve çobanı olarak sonsuza dek sana biat edeceğim ama Veldanımı affet bir kere aşk çok yeni ve çöl çöl olalı böyle bir aşka tanık olmadı,, diye günlerce yalvarmasına dayanamayan Yezid Veldan ablama istediği gibi aşkını yaşaması için ruhsat verdi.
-Demek anlaşmamız bozuldu öylemi?
-Bak bakkk nasıl da yan yana uzanıverdiler Medine Sultan soyunmaya başladı bile...
Medine sultan gözlerini kapatmak istiyor ama dişleri dilini koparacak gibi sıktıkça dudakları titriyordu.
-Yapma Muradddddd!!!!
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
30.BÖLÜM
Medine öyle bir an geldiki iki dizi üzerine çöküverdi
ayın ışığı medinenin göğsüne dökülen saçlarını çöl kumunun rengine boyamış sanki yıldızlar yeryüzüne inmişti
diri göğüsleri sanki aşk için susamış muradın eli değdikçe büyüdükçe büyüyor,
dudakları aşk için dileniyordu.
Murad daha fazla dayanamadı medineyi kartal gibi kavrayıp şah damarını sıkararak sanki boğazlayıp kanını içecek kadar hırslanmıştı
yarı yarıya kuma batmış iki diri ve genç vucut biranda çöl yangınına dönüşüp alevlenmiş her şey ay ışığı altında tıpkı gerçek bir aşk sahnesine dönüşmüştü.
Medine Sultan daha fazla dayanamadı ve Muradı bu çirkin oyundan vazgeçirmek için eline yanında hiç bir şeyden habersiz duran nöbetçinin elindeki kargısını kaptığı gibi fırlatıverdi.
Şuh bir kahkaha atan kız;
-Medine sultan hani sen bu sahnelere alışıktın ne oldu kıskandınmı?
-Allah belanızı versinnn!
Asude yerden tekrar bir avuç kum alıp bu sefer Medine Sultanın başından aşağıya savurunca;
Medine sultan biranda sevişenlerin yanında buluverdi kendini...
-Heyyy Murad hemen giyin bu ne hal altındaki kızın canı çıkacak az daha yüklensen kumun içinde kaybolacak bu yaptığım düpedüz ahlaksızlık...
Hiç aldırış eden yoktu alt alta üst üste öyle bir sevişme sahnesine şahitlik ediyorduki Medine az daha Muradın altında seviştiği Medineyi tekmeleyip kendisi soyunacaktı
-Heyyy bu ne terbiyesizlik yanında ben varım o kız medine değil o Veldan şeytan anlamadınmı kalk artık üstünden çek şu elini kızdan
-Aman Allahım bunlar çıldırmış olmalı adam sanki kırk yıl kadınsız kalmış gibi aç kurttan beter saldırıyor kızda ondan geri kalmayıp gecenin sessizliği içinde çölü inletiyordu.
-Aşkımmm bu anı bir ömür bekledim seni içimde hissetmek istiyorum daha çok sık kır kemiklerimi bu vaha bu çöl artık bizim aşk yuvamız olacak senden çocuk istiyorum hemde boy boyy...
Medine titremeye başlamıştı bunun bir şeytan işi olduğunu biliyor ama Muradın kendisini görmemesine hiç bir mana veremiyordu.Aklına şeytana taş çıkartacak bir fikir geldi ve hemen cesaretle soyunup iki sevişen gencin arasına uzanıverdi
-Ben buradayım Muradım burada gerçek aşkın Medine kollarında bırak o şeytanı beni sev bende en az senin kadar özledim seniii.
Murad tıpkı rüya görür gibi bir türlü uyanamıyordu Veldan bütün şeytani duygularını Muradın üzerinde tatmin olmak için uygulamaktan çekinmiyordu Bir erkek nasıl baştan çıkartılır nesıl kendine çekip her şeyi ile içinde taa can alıcı noktalırında hissetmenin nasıl olduğunu biliyor ve uygulamaya devam ediyordu Medinenin çabası ve çırpınışı orada bulunan askerlerin hepsinin birden gelmesine sebep olmuştu onlar gece çöl sihrinin Prensseslerini fena etkilediğini sanıp hemen üstünü örtüp kucakladıkları gibi çadırına götürmeleri ve hekim başının ateşler içinde sayıklayan Medine Sultana soğuk şerbet içirmesi ile sabah olmuştu. Güneşin kum tepeleri üzerinden doğmasıyla ne vaha ne atlar nede gece sevişen çift ortada kalmamıştı. Medine titreye titreye kalkıp koluna giren hekimin yardımıyla korkulu gözler ile gece gördüğü sevişme sahnesinin yerine bakıyor ama kumların bir tekinin bile yerinden oynamadığını anlıyordu.Aceba kötü bir düşmü gördüm dedi ama yok yok bu düş değil Veldanın oynadığı bir oyundu bu oyun her gece yaşanacaksa buna Medine Sultan nasıl katlanacaktı, bu imkansız dı ve hemen elini yüzünü yıkayıp kendine iyice gelince askerlerine emir verip; -Bir daha durmak uyumak ve gecelemek yok her ne pahasına olursa olsun bu Çöl hiç dinlenilmeden geçilecektir dedikten sonra atına atlayı arkasına bakmadan kafileyi çölün içine doğru sürdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
21.BÖLÜM
Veldanın kurgulamış olduğu plan tamda istediği gibi gitmemişti.Murad bir türlü Sahra Çölüne ulaşamamış, çocukların kaçırılma işide Veldanı zora sokmuştu.Medine her tarafı didik didik aratıyor ülke içi ve Sahra çölü kum gibi asker kaynıyordu.Konseyin haberi olmadan girişilen bu çocuk kaçırma olayına diğer kızkardeşler ve aile şiddetle karşı çıkmıştı.Veldan olay duyulur duyulmaz Muradın kuş olup ucarak geleceğini düşünmş ama bu gerçek olmamıştı. Melike sanki şeytanında üstüne çıkarak Muradı tesadüf olarak yakaladığı handa oldukça oyalamayı başarmıştı, araya birde altın hikayesi girince Murad birazda bunun için Melike ile handa sanki çocukları unutmuş gibi davranması Veldanın gözlemleri ile ters düşmüş Veldan yeni bir plan yapma gereği duymuştu.
Sahra ile Poyrazı bir sabah sanki hiç kaybolmamışlar gibi eliyle bulup Medineye götürdü.
Medine çılgınlar gibi çocuklarına sarılıp dadıları bildiği sahte Veldana binlerce teşekkür edip dileği ne ise derhal yerine getirilmesi için emirler yağdırmıştı.
Veldan;
-Benim hiç bir şeyden haberim yok prensesim bende günlerce çocuklar ile iki kadın tarafından alıkondum.Bütün yalvarmalarıma yakarmalarıma hatta sizin adınıza oldukça yüklü bir dünyalık vaad etmeme rağmen bir türlü ikna edemedim.
-Sonra nasıl olduda kurtuldunuz aman Allahım her taşın altına bakıldı ülke ve Sahra çölü bile karış karış tarandı ama hiç bir ize rastgelinmedi.
-Haklısın prensesim inanın nerede nasıl alıkonduğumuzu bende bilmiyorum her sabah keçi sütü ve hurma ile çocuklara çok iyi bakıldığı için mutluydum.
-Sence neresi bu alıkonduğunuz yer?
-Çok uzaklarda bir yedi Prensesim konuştukları dili bile anlamıyordum çoğu kez Arapça dışında bir lisan kullanıyorlardı.
-Nasıl yani bu dil sence hangi ırka ait olabilir?
-Horasanda ilim tahsil yaptım ama inanın bu dili ben hiç bir yerde duymadım.
-Mesela böylemi konuşuyorlardı iyice bir düşün?
-Nasıl yani?
Medine Türkçe Osmanlıca Farsca kelimelerden oluşan Esperanto bir dil ile konuşmayı deneyince;
-Evet Prensesim ara sıra sizin sözlerinize yatkın bir dil ile hitap ettiklerini duymuştum ama ben hiç bir şey anlamıyordum sadece Sahra arasıra bu dile yatkın sorular soruyordu.
-Sahra babası Murad dan Türkçe öğrendiği için bu konuşmaları anlamış olmalı.
-Bu mümkün kaldığımız yerlerde bize çok yabancı gelmişti yüksek kale gibi duvarları olan ve demir kapıdan başka çıkış yeri olmayan çok geniş taş yapılardan meydana gelmiş çok odalı yerlerdi.
-Tamam burası bir Türk Han ı olmalı, oldukça uzak bir yere kaçırmışlar.
-Allaha şükürler olsun ki oraya bir gün iki kişi geldi gizlice bir gece yattıkları yerin kapısını çalıp durumu anlattım adamlar altın karşılığı yardım edeceklerini söyleyip ertesi gün gittiler.Gerekli yardım alıp geri geleceklerini o zamana kadar dikkatli davranmamızı tembihlemişlerdi.
Bizi kaçıran iki kadın meğerse kadın değilmiş,kadın kılığına girip bizi kaçırmışlar daha sonra anladım izbandut gibi erkeklerdi.
-Sen bu hanı bana tarif et bizzt ben gidip hesap soracağım,Murad demekki gönderdiğim ulaklar ile buluşamadı eğer çocukların kaybolduğunu öğrense dağları deler Sahrayı kum gibi eler yetişirdi.
Veldan "için için gülerek"Hiç düşündüğün gibi olmadı Melike benden de sendende üste çıkıp Muradı günlerce oyalamayı başardı"
-Haklısın Prensesim birlikte hareket edersek ben bizim alıkonduğumuz yerleri görünce tanırım.
-Peki sizi o yardım alıp gelen adamlarmı kurtardı şimdi neredeler onlarıda ödüllendirelim?
-Bizi onlar kurtarmadı Prensesim daha doğrusu adamlar beş kişi ile geldiler ve benden yüz altın talep ettiler,bende burada bu kadar altını nasıl bulacağım bulmam imkansız ama sağselim bizi saraya ulaştırın yüz değil Prensesisim sizi altına boğar bir hazine bile verir dedim.
-İnandılarmı?
-Önce güldüler sonra aralarında tartıştılar ama anlaşamadılar.
-Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bizi kurtaracak adamlar inanmayıp doğrudan gidip bizi kaçıran kadın kılıklı adamlar ile görüşüp handan hemen ayrıldılar.Kadın kılıklı iki eşkiya adamlara birer altın verip bu işe karışmayın bu kadın yalan söylüyor asıl biz bu çocukları Osmanlı payitaht sahibi hünkarın eşine götürmekle görevliyiz bu uğurda canımızı veririz ve bizi öldürmekle kendinizi kurtaramazsınız demişler,bana bunları daha sonra oraya gelen genç bir erkekmi kadınmı bilmediğimiz biri söyledi.
-O kişimi kurtardı sizi?
-Evet Medine Prensesim o genç kurtadı.
-Nasıl oldu peki?
-İnanın nasıl olduğunu bizde anlamadık iki adamı bir anda yere yatırıp kıskıvrak bağladı ve sakın peşimize düşmeyin aksi halde canınızdan olursunuz deyince;Adamlar"Aman biz ettik siz etmeyin diye yalvardılar"
Üç gün gece gündüz yol katettikten sonra sarayın yakınına kadar getirip;
"Artık siz kendi başınızın çaresine bakın benim görevim burada sona erdi" dedi ve gözden kaybolup gitti.
-Kimmiş bu yiğit adını söylemedimi?
-İsmim Veldan beni sen tanımazsın ama ben çocukları,Prensesi ve babaları Murad Efeyi iyi tanırım dedi ve ayrıldı bizden...
-Veldan mı!?
Evet Sultanım genç ve ince dalan tığ gibi bir delikanlıydı.
-O erkek değil!
-Hiç bir şey anlamadık o kadar güçlü kuvvetliydiki iki çam yarması adamı bir anda yere yatırıp aman dilendirdi.
-O bir Şeytan!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
17.BÖLÜM
-Avratmı dedin aldım aldım da heç biride döl tutmadı ilk avrattan olmayınca üstüne üç kere evlendim en son avrat bir oğlan doğurdu ama yaş yetmiş o bendenmi kimden bilmem zaten salağın teki şu benim gelin ne diye aldı onu bilmem donunu çekmekten aciz, tevekkeli benden deel avrat civa gibi yeni gelin ben yetmişine dayandım olurmu sence.
-Eski topraksın Bekir ağa neden olmasın değil yetmiş seksen olsanda erkek erkektir derler bizim oralarda..
-Çocuk yok kimim kimsemde yok işi deliliğe vurduk dağda gezmek adam soymak o zaman delilikmiş banada Deli Bekir dediler emmee, o altınları diyenler görse güççük dillerini yutarlar çil çil sarılira elin Rumu yememiş içmemiş altın biriktirmiş.
-Neredeydi bu altın Bekir Ağa.
-Ver bakayım şu ırahı tasını ağzım kurudu evlat.
-Afiyet olsun emmi ne kadar içersen iç maşallah yıkılmadın nede olsa eski toprak bir başka oluyor.
-He ya, ata binip kuş gibi uçasım geliyor o altınları sana göstereceğim.
-KOyduğun yerden heçmi almadın emmi.
-Orası çok korunaklı hatta tılsımlı bir yer gibi heç kimse yaklaşamaz en derim hocaya tılsımlı bir muska yazdırdım onun ile birlikte sakladım heç kimse bulamaz.
-Çok uzaktamı?
Deli Bekir kalaylı tastan rakıyı bir dikişte bitirdikten sonra yavaş yavaş sarsılmaya başlamıştı.Murad az sonra konuşmadan uyumasa bari diye tasalanıp:
-Hadi emmi kuş gibi gidip bakıp gelelim sen olursan tılsım tesir etmez hemi?
-He ya etmez o tılsımlı muskaya tam on altın verdim.
-İstersen bırakalım yerinde dursun belkide şimdiye kadar birisi çalmış olabilir.
-Nee! Kim çalacak o mezarın yanından bile geçemezsin korkudan altına kaçırır orayı gören.
-Evet o mezar korkunç ama ben olsam rahatça korkmadan giderim.
-Heç bir babayiğit o mezarın içene girmeye cesaret edemez çünkü iki kat firavun mezarı sende giremezsin ben hocanın tılsımı ile bir cesarete gelip kemikleri topladım bir torbaya altınları koydum ve yanıbaşına koydum üstündeki taşı manila ile zor kıpırdatırsın deli kuvveti vardı bende o zaman bu zaman orada durur sende giremezsin evlat şu kuşağımın arasında dur bulayımda bak tılsımlı muskaya bu olmadan oraya imkanı yok yaklaşılmaz bile.
-Yaklaşılırsa ne olur ağa?
-Valla hoca demişti bu muska olmadan o altınların değil fravunun bekçiliğini yapan cinler varmış insan oğluna asla izin verilmez çarparlarmış.
Bakayım gerçekten merak ettim şu muskaya?
Kat kat şalın arasına sarılmış muşamba içindeki gizli muskayı zor zar çıkarıp uzattı.
-Bah bakalım sen anlarmısın muskadan tılsımdan?
-He ya anlarım ben eyi Arapça yazar okurum.
-Aman içini açma tılsım uçar gider sonra.
-Eyi dersin sen yine çıkardığın şalın içindeki yere sakla kimseyede sakın gösterme bir daha su uyur düşman uyumaz emmi.
-Bah oğul kanım sana ısındı ben çok yaşlandım istersen birlikte çıkartalım sen gözcü ol.
-Olur emmide altınları çıkarınca ne edeceksin?
-Heç düşünmedim yerim desem olmaz yenmez dağıtırım desem önce bei öldürürler geline salak oğlana bıraksam bir boka yaramazlar sence ne edilir oğul sen aklı başında bir yiğitsin sözüne güvenirim.
-Bana sorarsan yeni kurulmuş devleti ala onlar harpten çıktılar darphane bomboş sikke yerine mecidiye mecidiyede kalkacakmış Mustafa Kemal Paşa adına resimlenip yeni para basılacakmış.
_Duydum bu adı emme kendini heç görmedim.
Allah Yolunda Din Yolunda İnsanlık yolunda Devletimize bağışla derim emme heç kimseye bir tanesini bile vermeden olduğu gibi Müddü Umumiye Başkanına teslim edelim derim hem böylece sende günahlarından arınıp hayır hasanet işi sayesinde doğruca Cennete girersin.
-Hay dilini seveyim oğul bende sandım ki hepsini birlikte paylaşıp yeyelim içelim diyeceksin.
-Baka emmi ben Arabistanda bir Şeyh Prensesi ile evliyim.Buralarda meşhur Deli Duranın kızı ile evliyim onlar o kadar çok zenginler ama bir tek kör kuruşlarına elimi sürmem ban sana bu define hikayesini anlatsam roman olur bulduğumuz en büyük defineyi Devletimize götürüp elimle teslim ettim sende gel bu sevaptan yararlan her bir altınla bir silah bir mermi bir top bir insan canı kurtarılır okul hastahane yol su ve her türlü ekim dikim araları satın alınır,sen hele he de de yarın sabah Devleti Alanın baş sorumlusunu davet edelim senin içinde bir madalya verilir bunu gururla boynuna takarsın o üfürükçü hocaların verdiği muska değil sadece seni dolandırmak cesaretlendirmek için anlamadığın bir yazı ile neyi belirsiz karalamadan başka heç bir şey değildir.
-Öldü o hoca öyle deme oğul o muska sayesinde her sene bir kere altınlar yerinde dururmu diye girerim.
-Eyi bari o hoca öldü ise senden başka yerinide bilen heç kalmdı demektir.
-He ya bu gelin var ya şu buraya beni getiren.
-Eyi tanırım ne olmuş ona?
-Çok cindir haa beni anlamaz sanır ama ben her bir şeyin farkındayım her gün beni sorguya çeker altınlar nerede diye ama söylemem eğer söylesem bizi affedersin bokumuzun üstünde öldürüp alır altınları kaçar. Oğlandan bir halt çıkmaz onu almakla beni kandıracaktı ama ben yemem, kaçın kurasıyız biz değilmi?
-Doğru dersin Emmi ama bak bu altınları sen Devletimize ver heç kimse karışamaz tek laf edemez hem sana Devlet nişane verip en iyi yedirir içirir giydirip en güzel yerlerde yaşatır ben kefilim bunlara...
-Ne zaman gidelim almaya?
-Heç belli etme sakın ağzından bir şey kaçırma kuzu kızarması gelsi bir güzel yiyip üstüne ırahımızı içtikmi şuraya sızar yatarız gün ola hayırlar ola derim.
Kapı çalındı;
-Ağam her bir şey tastamam hazır ama size maliyeti bir altınmış ona göre iki kuzu kestik birini aşağıdaki arkadaşlarınıza diğerini de size nar gibi kızartıp getirdim.
-Tamam Fatma getirebilirsin.
Deli Bekir daha fazla dayanamayıp olduğu yere dönüverdi.
-Şuraya tutun kızlar adamın üstünü de bir iyice kavice örtün üşütmesin Fatma sende şu ocağın altına biraz daha meşe ekle burası soğudu uyuyan insan hasta olabilir.
Fatma Muradın dediklerini harfiyen yerine getirdikten sonra izin alıp aşağıya yatmaya gider gitmez;
Melike...?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
33.BÖLÜM
Günlerdir gece gündüz dinlenmeden yol alan Murad ve yanındakiler Sahra çölüne girmişlerdi.
-Abi bu yol bizi nereye götürür?
Şu karşı dağların son bulduğu yer uçsuz bucaksız kum çölünün başladığı yerdir.
Arapça konuşan asker Murada eli ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
-Sahap kendi dilinde konuş ben Arapça biliyorum.
Sahap bu yolun tekin olmadığını arkadaşlarından üçünün bu yolda can verdiğini Murada anlatıyordu.
-Başka yol yok eğer İpek Yolunu tercih etseydik aylarca at sırtında yolculuk yapacaktık, bu şekilde kestirme Çöl Yolu bizi kısa zamanda Arap Yarımadasına götürecektir.
Ali; Biraz dinlenelim Abi üç gün oldu gece gündüz at sırtındayız sanırım Melike bizi takip etse bile yetişemez.
-Melikedenmi kaçıyoruz sandın sen yok öyle bir şey Melike olsa olsa sinirinden hancı kızın saçını başını yolmuştur.
-Bu Araplar bilmiyorlar değilmi abi senin Melike ile olan ilişkini.
-Hayır Ali nereden bilecekler onların gözleri görsede dilimizi anlamadıkları için hiç bir şeyden şüphe duymazlar.
-Medine Sultana varınca hesap verecekler ve Medine Yenge her şeyi didik didik soracak ve anlayacaktır ama..
-Önemli değil Ali hele ben çocuklarımı bir bulayımda gerisi kolay.
Abi şurada konaklayalımda geceyi geçirelim sanırım en son handa burası değilmi?
-Olur Ali söyle Sahap ve arkadaşınada atlarını ara yola sürsünler ben önden gidip nasıl bir yer olduğuna bakayım bakarsın başımıza yeni bir iş alırızda zaman kaybederiz.
-Ali, Sahapla konuşarak atlarının gemini ters istikametteki ara yol çevirdiler bu arada Murad Hana varmıştı bile.
Han metruk bir yerdi belliki burası birisi tarafından işletilmiyorduki bakımı yapılmamış kapının girişi yüksek ot ve çalılarla kaplanmıştı.
Murad atından inip kapıya yöneldi ama kapı yıllardır hiç açılmadığı için örümcek ağının içinde sanki kaybolmuştu.
Demek burası han olarak kullanılmıyor baksana her taraf örümcek ağı ile kaplı içeri girmekte bir hayli zor bu demir kapı şimdi paslıdır ve kolay kolay açılmaz.
Geri dönüp Ali ve iki Arap askerine "boş yere heveslenmeyin burada ne in nede cin var yıllar önce terkedilmiş eski bir hana benziyor kapıyı bile açamayız" demek için atına bindi ama o anda da kapı gıcırtı ile açılınca şaşkınlıkla;
-Demek burada birisi var öylemi, bizde geri gidecektik han metruk bir yer diye.
-Kimsiniz neden geldiniz buraya?
Murad kapının aralığına gizlenmiş ay parçası gibi güzel bir kızdan işitmişti bu sözleri.
-Yolcuyuz bacı bu geceyi handa geçirmek için geldik benden başka üç atlı arkadaşım daha var.
-Burası çok özel bir yerdir bayım her gelene açılmaz sizde altın varmı burada gecelemek çok pahalıdır.
-Altın var ama neden çok pahalı neden çok özel burası bunu anlamadım.
-Adam başı bir altın ödersiniz ve her adam başına da bir kız veririz.
-Ne yapacağız biz kızı bize sıcak bir tas çorba atımıza bir kırma arpa verseniz rahat ve temiz bir döşeğe razıyız yinede dört altını istersen peşin vereyim.
-Siz bilirsiniz bizim buraya gelenler bakire ve en güzel kızlarımızla bir gece yatmak için kesenin ağzını sonuna kadar açarlar.
-Yok biz o özel yolculardan değiliz Arap yarımadasına gidiyoruz ve Çöle girmeden biraz dinlenip güç depolamamız lazım.
-İşte arkadaşlarınızda geldiler isterseniz içeri geçin ve önce güzel bir yıkanın sonra her birinize birer oda ve birer kadın verilecektir ister gönül işini isterseniz hizmet işinizi yapsınlar bu burada mutlaka uygulanır.
-Tamam sorun yok şu atları alın ahırada bizde hamama gidip yunalım yıkanalım sonra güzel bir sofra donatırsınız.
-Olmaz!
Neden?
Olmaz dedim altın versenizde her kişinin yattığı yere bir kadın verilir eğer kız isterseniz on altın vermeniz gerekir yemekler kaldığın odaya yapılır ayrı ayrı.
-Demek o kadar içerde çok kadın kız ve yardımcınız var ama anlamadığım neden burası bu kadar bakımsız bırakılmış?
-Hele geçin içeri odalarınızı göstereyim de görürsünüz ne kadar güzel bir yer olduğunu.
-Hadi Ali Sahap ve diğer askerin atı ile benimkinide alıp ahıra götürün bu hanım kız da odalarımızı göstersin.
Gerçekten girdikleri hanın içi dışı ile ters tezatta bir görünümdeydi.Her tarafta rengarenk çiçekler ağaçlar ve küçük küçük havuzlar vardı Murad gördüklerine inanamıyordu sanki burası küçük bir cennet görünümündeydi.
-Sizin adınız ne, hanın sahibisiniz sanırım?
-Han abana ait değil bende burada hizmet görürüm ama benim geceliğim diğerlerinden farklıdır.
-Neden farklı diğerleri dahamı güzel?
-Burada onlarca kız ve kadın var hepside birbirinden güzel ama benim geceliğim yirmi altın her masraf bunun içinde.
-Çok fazla kim yitirmiş bu altınıda biz bulalım bu kadarını.
-Görünüşe bakılırsa bu yolu tercih ettiğinize göre siz kaçakçısınız ve çok yüklü mücevher altın veya kehribar almak için gidiyorsunuz.
-Hayır biz onlardan birisi değiliz ben Arap Şeyhi Prenses Medine Sultanın eşiyim, ayrıca bunlarda o sizin söylediğiniz eşkiya falan değil.
-O zaman sen beni tercik edersin Prensimize layık bir gece geçirmesi için benden hünerlisi yok.
-Yirmi altını yolda bulmadım ama madem ısrar ediyorsun iki altın verebilirim sizin için.
-Olsun ben altın için size hizmet etmeyeceğim, bir prensesin eşi olan erkek Prens tir buda her kadına kısmet olmaz.
-İyi o zaman göster bakalım kalacağımız yerleride biraz dinlenip sonra yemeklerimizi yiyelim.
-İsmim size önemlimi?
-Hiç önemli değil ama atımında bir ismi var nasıl hitap edeceğimi söylermisin.
-Bana Firuze derseniz yeterlidir.
-Her müşteriye ayrı bir isimmi verirsin Firuze?
-En beğendiğim ismi sana verdim peki yiğidim senin adın ne?
-Benim adım Murad, bizim Anadoluda Yalnız Efe diye bilinir.
-O zaman bende size Efem diye hitap ederim. Kaç gün kalacaksınız Efem?
-Geceyi rahatça dinlenerek geçirelim yeter sabah yola revan olmalıyız.
-Sadece bu gecemi, bu imkansız...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
42.BÖLÜM
Muradı sana bırakıyorum sadece 3 günlüğüne sonra kesinlikle Murat’ı rahatsız etmeyeceksin O benimdir ve hep benim sevgilim olarak kalacak Medine’de avucunu yalasın çünkü Murat artık 3’ü de denek olacak başararakar şeytanları en büyük lideri olacak bunu Sahra çölü’nde deve çobanlığı yapan babam çok istiyorum Hadi şimdi abinin yanına git ve onu tatlı dille ikna et önce o iki arabanın yanından çıkar Sonra en güzel köfte götür artık sen dişiliğini kullanarak ağına düşür. Çıkar çıkmaz güzel kız kokular süründü Soluğu Ali’nin yattığı odada aldı annenin kulağına eğildi tatlı tatlı Hey kalkar mısın Bak Yanında kim var Ali önce bir şey anlamadı sonra ısrarla kulağına eğleni sesi duyup;
- kim var orada Neden rahatsız ediyorsun beni?
- güzel kadının var artık uyku zamanı değil kalk giyin seni en güzel nereye götüreceğim.
- Rahat bırak beni yarın sabah erkenden yola çıkacağız.
- yarım çıkmayacaksın 3 gün 3 gece daha buradasın,
- Sen ne demek istiyorsun kimsin?
- Ben Asude bu Han’ın sahibiyim sana cenneti yaşatmak için altın aldım, bunun için buradayım.
- Kim verdi sana o altınları?
-Murat verdi.
- Murat abim şimdi nerede?
- odasında mışıl mışıl uyuyor.
- yarın sabah buradan ayrılacağız o bilmiyor mu bunu?
- ama uzun ettin de Aç gözünü Bak şimdi şu şamdanı yapıyorum beni bir gör sonra karar verirsin.
kız şamdanı yaktı, Güzel kokular sürünmüş Sanki gece bir anda gündüz olmuştu ay gibi parlayan Asude Ali’nin gözünde tıpkı bir peri kızı gibi görünüyordu.
- Aman Allah’ım bu ne güzellik sen ne yapıyorsun burada?
- sana geldim senin olmaya Bunun için de 2 altın aldım. hiç altın değil mi altın bile sana helal olsun Ali doğruluk kalktı ve hemen giyindi.
benim adım Ali Senin ismin ne?
- ismim Asude buharlı çalıştırıyorum Burası Cennet Hanım sana Cennetten bir gece geçirmek için Emir aldım.
- Emir’le mi iş yapıyorsun, yoksa işin içinde başka bir şey mi var?
- Seni Kendime yakın buldum genç Güçlü kuvvetli çelik gibi kolları olan aşk için yaratılmış bir erkek örneği.
- vay canına ben neymişim de bilmiyormuşum, şimdi Sen ne yapmak istiyorsun?
- Seninle biraz Ay Işığında dolaşalım sana cennetin gizli köşelerini göstereyim.
Asude kendi ay Billur gibi akan suyun başında buldular gece olmasına rağmen seni gibi parlıyor Çağlayan suyun altında yıkanan balıkların göz kırpan güzelliklerine Nilifer Çiçeklerinin kokusu karışıyordu.
-Yıkanmak istermisin Ali?
-Su soğuk değilmi?
-Hayır tam senin sevdiğin sıcaklıkta bir su.
-Ne biliyorsun benim sevdiğim suyu?
-Toroslardan geldiğinizi biliyorum Murad abin söyledi.
-Torosların suyu yazın bile soğuk olur bunuda söyledimi?
-Evet her şeyi bir bir anlattı.
-Hayret ettim Abim pek bu işlerile ilgilenmezdi ama Toroslar dediğine göre gerçek olmalı.
-Sen girmeyeceksen ben gireyim şu balıkların arasında yüzerim sen olsaydın daha cazibeli olurdu sanırım.
Biranda üzerindekileri sıyırıp atmıştı Asude tıpkı su altında kıvrıla kıvrıla ihtişamlı bir şekilde yüzen balıklar gibi teni ay ışığı altında tıpkı bir peri kızı görünümündeydi usulca suya kendini bırakıp yüzmeye başladı.Alinin biranda arzuları tavan yapmıştı bu kadar güzel bir kızı ilk defa tanımış oluyorum diye düşündü Gülfigan bu kadar güzel olamazdı evet helali ve karısıydı ama bir türlüde çocuk verememişti Ali ye.
-Dur bekle çıkma sudan bende geliyorum.
-Hadi ama su gerçekten soğumaya başlamış fazla kalamayız hemen soyun.
Ali kendini Asudenin kollarında buluvermişti iki gencin ateşli vucutları sanki suyun sertkiğini kırıp ılıtıvermişti. Göğüsleri suyun dışında bir çift turunç gibi ay ışığında suya değip sanki ayna gibi Alinin gözünü kamaştırıyordu.
-Sevişmek istermisin Ali ama bunun karşılığında 2 altın alırım.
-Demek sen fahişesin bizim oralarda bu işi para karşılığı fahişeler yaparlar.
-Yok adet yerini bulsun diye istedim istersen hiç verme zaten Murad Abin verdi peşin han parasını.
Ali kendini sıkıyor balık gibi yüzen kızı tutup sıkmak geçiyordu içinden Ali onun kadar yüzme bilmediği için hayıflandı.
-İstersen çıkalım ve odamıza gidelim.
-Seni bizim köşk odasına davet edeyim de gözün gönlün açılsın.
-Ne var o köşk odasında?
Hadi giyin bende çıkıyorum arkanı dön ve oraya varınca göreceksin neler olup olmadığını.
KÖşk odasının kapısı kendiliğinden açılınca Ali açan kim diye biraz tedirgin oldu.
-Bu kapılar böyle açılır sakın çekinme yiğidim.
-Allah allah hiç böylesinide görmemiştim.
-Daha neler göreceksin neler.
-Burası Cennetmi demiştin?
-Evet Cennet.
-Ben öldümmü şimdi de Cennete geldim sende huri kadar güzelsin aceba bu bir rüya olmasın.
Asude gülerek Aliye bir çimdik atıp;
- Şİmdi anladınmı gerçekten bir Cennette olduğunu.
-Evet rüya değil bu gerçek bak senin elini tutuyorum.
El ele değince iki vucut istemeden birbirine dönüverdi iki dudak birbirine kapanınca soluksuz bir aşk sahnesi yaşanmaya başlamıştı bile.
-Aliii ileri gitme ben kızım ama..
-Anlamadım, sen altın karşılığı bu işi yapıyorum dememişmiydin?
-O latifeydi canım inandın hemen ama ben beni gerçekten sevecek erkeğe teslim edeceğim kendimi sen ise hoşlandım ve eğlenceli bir gece geçirmek için tercih ettim hepsi bu sevişelim ama bir yere kadar sonra durmasını bilmelisin ben her şeyi idare ederim sen aldırış etme buna .
-Nasıl istersen ama beni hiç bir kuvvet artık durduramaz benim olacaksın...
-Ayyyyyyyyyy!!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
43.BÖLÜM
Çelik gibi kollarıyla Asudeyi kavradığı gibi ipekten yapılmış kuş tüyü yatağa çekiverdi.
-Ayyyy! Bu ne ya!!! Sen tıpkı bizim azgın aygırlara benziyorsun burası han değil adeta Cennet burada bunlar bize yasak yapmasan iyi olur senden iki altın almaktan vazgeçtim.
Ali böyle bir güzellik karşısında zabdolmaz bir güçle sarmaş dolaş olup Asudenin söylediğini duymuyordu bile.
Asude ilk tanıdığı insanoğlunun aşkına neredeyse yenik düşecekti, Muradla geçireceği geceyi düşünmemiş olsaydı Aliyle arzu dolu bir aşkın girdabında kaybolup gidecekti.
Gerçek bir insan ile dişi bir şeytanın sevişmesi o kadar ilginçti ki eğer bu aşk sahnesini bir şeytan görse veya insan seyretse kalpleri asla dayanmaz orada bayılıverirlerdi.Asude de Aliden farksız kement gibi sarılıp sıkıyor adeta azgın bir çöl yılanı gibi çırılçıplak Alinin göğsünde dansediyordu.
Ali istediğini almak için gerilmiş ancak Asude her seferinde engel olarak uzaklaştırmıştı.
-Ali sana demiştim yapma bunu bende istiyorum ama olmaz hem siz nikahsız dünya evine girmezsiniz sonra zina işlemiş olacaksın?
-Öyle güzelsinki günlerdir at sırtında her yerimin ağrısı biranda geçti çok arzu ediyorum ne olur bir kere izin ver benim ol daha sonra nikahlım olursun...
-Olmaz, ben başkasına sözlüyüm böyle küçük kaçamakla yetinmeye çalışıyorum bende yetişkin bir kız olarak arzu doluyum ve şuracıkta bulutlara çıkmak isterim ama dedim sana bu gece olmaz...
Ali hiç bir şeyi umursamadan elini Asudenin gizlemeye çalıştığı yerlere değer değmez kız öyle bir çığlık koparıyorduki mecburen o el oradan uzaklaşıveriyordu.Bu güne kadar sevdiği kadın olsun kız olsun Aliye asla karşı koymamıştı bu işte bir iş var demeye kalmadı kapı vurulmaya başlayınca iki genç soluksuz birbirlerine bakarak...?
-Kim o?
-Kapıyı açın.!
-Kimsin sen burası hanın özel köşk odası öyle herkeze açılmaz.
-Bende bu handa görevli muhafızım, hakkınızda şikayet ver.
-Ne şikayeti be adam sana ne oluyor burada ben istediğim gibi sevişemiyecekmiyim, benim kim olduğumu biliyormusun peki sen?
Veldan nın emriyle geldim buraya sizide iyi biliyorum Asude hanımsın.
-Veldanınmı!
-Evet.
Ali hemen giyinivermişti zaten bu işte bir iş var diye kendi kendine sorarken Veldanın adını duyar duymaz bu kızında bir Şeytan olduğunu anlamakta gecikmedi.
-Veldanı tanırmısın?
-Ablam olur.
-Ablanmı! Hayret demek sende Şeytansın!
-Evet ama bizde sizin gibi olmak için bu yola baş koyduk, ablam Veldan abi dediğin Muradla evlenmedimi?
-Evet ama o yıllar önceydi aradan iki yıla yakın zaman geçti unutmuştuk biz Veldanı.
-Sen git ben ablama söylerim aramızda hiç bir şey yok sadece sohbet ediyoruz.
Muhafız homurtulu bir ses çıkararak uzaklaşıp gitmişti.
-Demek sen Şeytansın neden bunu bana daha önce söylemedin Allaha sığınırım ya senin ile birleşseydim ne olacaktı!
-Abin ablamı sevdi de ne oldu yine aynı Murad değilmi sende aynı Ali olarak kalacaktın, üstelik buna ben müsaade etmedim eğer etseydim şimdi senin nikahsız eşin olmazmıydım.
Ali elini tahtaya vurup;Allah korudu ben abim gibi değilim ne yaptın bana bilmem ama öyle aklımı başımdan aldınki bir anda sana sahip olmak için az daha kendimi parçalayacaktım oysa ben uçkuruma sahibim.
-Belli ne kadar sahip olduüun, hadi çıkar bakalım şu giydiklerini de görelim uçkurun sıkımı?
-Veldan bunu istemiyor belliki muhafızını gönderdiğine göre o bizim ilişkimizi gözetlemiş olması lazım.
-O çok üstün yeteneklere sahip oldu her şeyi bilir görür ve emreder.
-Abim gördümü Veldanı?
-Hayır.
Neden asıl o hasret kalmış olması lazım abimin aşkını tadan bir daha vazgeçemez.
-Vazgeçmedi ama senin bilmediğin şeyler var,,,
-Ne gibi söylermisin?
-Murad benim olacak ilk erkeğim...
Neeeeeeeee!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
14.BÖLÜM
-Muradddd! Aşkım nereden çıktın,nasıl geldin, Allahım gerçekten senmisin?
-Edebin ile otur Melike ben senin hiç bir zaman aşkın olmadım bunuda nereden çıkardın?
-Sen ne çok değişmişsin Muradım beni yani Melikeni nasıl unutursun?
-Senden sormalı nasıl unuttuğumu, muradına erdin altın uğruna, kendi zevlerin uğruna bacın Haticeyi mahvettin, kadın dayanamayıp ölmüş öylemi!
-Pek öyle sayılmaz Murad, o eceli ile öldü ben ne yaptım ki kim ne dedi sana bilmem ama o zaten ince ağrı hastasıydı hanı sattıktan sonra zoruna gitti sende gitmiştin ne yapsaydı zavallı.
-Sen o zaman ucuz kurtuldun elimden ama artık öyle ucuz kurtulamazsın bilesin.
-Neden çağırdın o zaman beni? Ben evli bir kadınım sana ayıp değilmi.
-Ne olursan ol "İtin kuyruğunu kalıba kırk gün koysan çıkınca yine aynı şekli alırmış" derler ya sende tıpkı öylesin asla bildiğin pis işlerin peşini bırakmazsın.
-Sen nereden öğreniverdin bütün bunları?
-Burayı satan senmişsin Fatma kız her şeyi bir bir anlattı, bu yüzden seninle konuşmak istedim, başka şeymi bekliyordun yoksa?
-Ben bilirim senin güzel kadından hoşlandığını azmı güzel anlarımız olmuştu çılgınlar gibi sevişmekten yorgun düşerdik hatırlasana...
-Sahra çölününe gitmem gerekiyor, çocuklarımı kaçırmışlar öncelikle onları bulmam lazım anneleri derin üzüntü içindeyken ben seninle aşk hayatı yaşayamam.
-Medinemi üzüntü içinde ben onu iyi tanırım oda benim gibidir sensizliğe nasıl tahammül etti bilmiyorum.
-Dürüst konuş o benim nikahlı iki yavrumun annesidir, dikkat et konuşmana.
-Ben evlendim Murad kocam olacak adam sakat aptalın birisi zaten soyu sopuda pek musmul değil "Deli Bekir" derlermiş babasına.
Murad başka gün olsa kahkaha atmakta beis görmezdi ama kendini sıkarak;
-Kaz gelecek yerden tavuk esirgemezsin var bunun bir sebebi mutlaka, yoksa burayı kırk altına satmışsın bu parayı gidip de Deli Bekirin sakat oğlunamı yedirecektin?
-*Şu fatma denen orospumu anlattı bütün bunları sana, evet çıkarım olmasa neden elin sümüklüsüne para yedireyim.
-Fatma anlattı ama asıl şimdi gerçeği sen anlatacaksın,benim olan bir defineyi kaçırıp Gayzerli bezirgan ile yemeğe çalışmadınmı?
-Ama onu bulup geri almasını bildin, sen olmasan o hazine bizimdi senden başkası başaramazdı.
-Deli Bekirin çaldığı altın çokmuydu?
-Çokmu demek az demektir bir teneke dolusu olduğunu gözleriyle görmüş bizim sümüklü herif.
-Ne olmuş peki pekte yabana atılır bir miktar değilmiş.
-Ne olduğunu bir bilsem hepsini ateşe verirdim ama bulamadım kırk göz damı var adam çala çala her çaldığını bir köşeye saklamış.
-Senin burnun iyi koku alırdı ne oldu,o kırk köşeyi kırk sefer aramışsındır.
-Bizim sümüklü bir boktan anlamaz da gayınbaba oldukça yaşlı bunağın teki ya beni hesaba alıp gerçeği anlatmıyor yada kafayı altınla yedi bitirdi, her sorduğumda altın hikayesini değişik bir yalanla anlatıyor.
-Birde ben konuşsam bu adamla.
-Şartımı yerine getirirsen bu işi sana havele ederim aksi taktirde avucunu yalarsın.
-Neymiş şartın?
-Beni alacaksın, Urumada gitsen Şama da gitsen hep yanında olmalıyım.
-Ben Arap Yarımadasına gidiyorum buraya varmak içinde Sahra Çölünden geçmem lazım sen nasıl geleceksin buralara, dayanabilirmisin.
-Benim ne kadar dayanıklı ve iyi ata bindiğimi sen bilirsin, ne olur Muradım al beni yanına da, Deli Bekiri alıp geleyim buraya.
-Yanıma aldım desem ne yaparsın?
-Yerim seni yerim,o bir teneke dolusu altını bulman için varımı yoğumu önüne sererim hatta kırk altının birine bile dokunmadım oda senin olur yeterki evet de.
-Yerim derken neyi yersin ne demek istedin?
-Kadının olmak benim için en büyük mükafat olur istersen yol boyunca sana yoldaş olurum daha ne olsun sen beni gökte ararken yerde buldun anlasana.
-O işler eskilerde kaldı artık sağlam bir uçkurum var unutma...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
28.BÖLÜM
-Kim olduğum çok önemli değil asıl sen benim mıntıkam olan çölde ne arıyorsun Medine Sultan!
-Nöbetçi!
-Buyur Sultanım emredin.
Burada birisi var uyuyormusun görmedinmi?
-Dediğiniz yerdeyim Sultanım burada hiç kimse yok.
--Nasıl yok şimdi ben onunla konuştum.
-Ben ne gördüm nede duydum Sultanım en iyisi siz çadırınıza dönün, hiç kimse buraya gelmeye cesaret edemez.
Şuh bir kadın kahkahası duyuldu;
-Bu ses kime ait peki?
-Ne sesi Sultanım siz sakın ayakta rüya görmeyesiniz ne olur çadırınıza dönün ben ses mes duymadım.
Medine ile konuşulanları duyan diğer nöbetçilerde aynı anda olaya müdahale etmek için gelmişlerdi.
-Bakın üç nöbetçide hiç kimse görmedi hiç bir ses duymadı öylemi?
-Duymadık Sultanımız ne olur sakin olun buradan kuş uçurtmayız siz yatıp uyuyun.
-Tamam siz görev yerlerinize dönün ben biraz daha gezeceğim diğer yerleride kontrol edeyim içime bir kuşku girdi.
Nöbetçiler yerlerine giderken Medine Sultanda o gördüğü bir çift gözün olduğu yere doğru yürüdü.
-Neden geldin Medine Sultan?
-Kimsin sen nöbetçilerime görünmediğine göre insan değilsin.
-İyi bildin ben sizden biri değilim ben Veldanın en küçük kızkardeşi Asudeyim.
-Demek seni Veldan gönderdi?
-Evet bu bizim için her gün yaptığımız rutin kontrollerden biridir.Yabancıları kontrol eder niyetlerine göre davranırız, bu gün bu görev bana verildi.
-Beni tandın ama nereden anladın Medine Sultan olduğumu?
-Veldan’a sordum kendisi az önce buraya gelip gitti o söyledi tehlikeli değiller ama yinede burasının tekin olmadığını hatırlat diye.
-Yaa! Keşke kendisiyle görüşebilseydim onu da ilgilendirecek bir konu vardı.
Yarını beklemen lazım bu gece başka işi var buraya gelmesi mümkün değil.
-O kadar hızlısınızki istese anında burada olabilir.
-O şimdi çok heyecanlı, o yüzden gelemez çünkü sevgilisi ile buluşmaya kararlı.
-Veldanın sevgilisimi var?
-Neden olmasın genç güzel ve içimizde en cazibelimiz odur.
-Bilirim demek kendi ırkından bir sevgili buldu sonunda?
-Kendi ırkından değil Medine Sultan sizin ırktan hatta senin nikahlı eşin.
-Nee!
-Senin haberin yokmuydu bunu bilmiyordum değilse hiç konuşmazdım ama bekle bak...
-Nereye bakacağım?
Kocanla birlikteler görmek istermisin...!?
D.edecek
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
40.BÖLÜM
-İstersen sende burada yanımızda ol ve seyret de gör şimdi söylersem kıskanırsın belki.
-Bizde kardeşler arasında kıskanma olmaz bunu biliyorsun eğer böyle bir duygu ile yüklenmiş olsaydım Muradı üç gece senin koynunda değil yanında dahi bırakmazdım.
-Bende bu kıskançlık duygusu oluşmaya başladı bile artık nasıl vazgeçeceğim bilmiyorum bu benim için zor bir karar olacak.
-İstersen sen devreden çık Asude hiç karışma hiç bulaşma bak bu iş sonunda kardeş kavgasına dönerse sen kaybedersin benim güçlerim senin gücünden kat be kat üstün bu seni mahveder.
-Vazgeçmem, bunu ne söyle nede dene hiç bir şey yapamazsam çok sevdiğin Muradın ruhunu çalarım sen nasıl karşı koyacaksın peki buna?
-Onun ruhunu o hamaylı boynunda iken çalamazsın sonra onu çıkarırım alırım uzaklara fırlatırım diyede düşünme elini uzattığın an çok büyük bir acı ile kıvranırsın bunu bir kere Lucifer denedi de en sonunda aldığı an ağır ceza Çöl Yılanı olarak Sahra Çölünde yaşamak oldu.
-Korkutma beni bunları yapacak güç onlarda yok ben bütün insanoğlunu tepeden tırnağa tahlil ettim bu sahte cennette azmı görev yaptım onlarca bezirgan onlarca azılı haydur eşkiya ve deve kervanları ile ticaret yapanları ağırladım burada.
-Neden hiç birisine bu kadar ilgi duymadın da Murada gelince birden çıldırdın, sen hiç bir insan oğlu ile gerdeğe girmedin hala kızsın bunu ben iyi biliyorum bu konuda yalan söylemende doğru olmaz değilmi?
-Evet kızım ve bu zamana kadar hiç bir şeytan ve insan benimle cinsel temasta bulunmadı ne sevdim nede seviştim doğru bir rüzgar esmedi sevebileceğim birisi karşıma çıkmadı sadece senin emirlerini yerine getirip bu Cennet vari Hanı çalıştırmaktan başka bir şey düşünmedim.
-Senin yerinde olmak için can atan o kadar gönüllü kız ve kadınlar varki ben bunların arasından en güzellerini seçebilirdim ama seni tercih ettim iki göbek kızkardeşim olmanda buna etkendi tabi yakında Luciferide kurtarıp yine genç bir kız olarak buraya gelmesini sağlayacağım.
-Ona cezayı Yüce Yezid vermedimi?
-Evet Ulu Yezid verdi ama karar verme affetbe cezalandırma yetkilerinide sonradan bana devretti.
-Sen ne kadar güçlenmişsin abla, ne yaptında bu mertebeye yükseldin.
-İnsanoğlu ile dürüst ilişki kurdum sev dediler sevdim Muradın denemelerine ortak oldum gerektiğinde af diledim gerektiğinde karşı koydum ve bütün bunlara biraz da babam sebep oldu yıllarca deve çobanlığı yaparak ailemize baktı en önemliside Sahra Çölünden gelip geçen kervanlara göz kulak oldu onların selametle gelip geçmelerini sağladı gerektiğinde Ulu Yezide bilgi ve öşür götürdü senin bilmediğin otlardan ölümsüzlük iksiri yaptı yapacaktı ama Murad 3. deneye dayanamayacağını anladığım için karşı koydum buda beni ondan ayrılma sebebim oldu.
-Hala bu üçüncü denemeyi istermi Ulu Yezid?
-İster ama buna dayanacak hiç bir insanoğlu olmadı bunu ararda arar gerçekten yok buna dayanacak bir fani..
-Keşke ben Murada bunu denetebilseydim..
-Hadi oradan ne yani benim başaramadığımı senmi başaracaksın buna müsaade edeceğimi sanıyorsun asla! Ben Murada her iki denemede de kurtarma iksirlerini babamdan alıp yanımda bulundurdum eğer ruhuna bir zarar gelseydi hiç düşünmeden iksiri içirip kurtaracaktım. Babamda üçüncü denemenin iksiri yok bunun için güvenemedim ve karşı koydum artık şunu bilki hiç bir canlı cansız ölümsüz değildir bir gün dağlar taşlar denizler çöller ve yaşayan her canlı ölümü elbet tadacaktır taki bu ölümsüzlük iksirini üzerinde deneyen kişi ruhunu teslim etmeyene kadar.
-Eğer bunu Murad başarsaydı ne olurdu sonu abla?
-Sonu ne olurdu onu deneyden sonra anlayacaktım sanırım Ulu Yezidin yerini alacaktı ve Yezid ona biat edecekti.
-Neden böyle bir şeye giriştiniz Ulu Yezid in haberi yokmuydu bütün bunlardan?
-Vardı ve bu deneyi asıl o önemli buluyordu Yezidin tek istediği şey "İnsanoğlu Irkımı yoksa Şeytan Irkınınmı yüce olduğunun kanıtını bulmaktı" Eğer insanoğlunun ruhu bizden yüce ise yezid de bizde bütün Şeytan ırkı İnsanoğlunun emrine girecek ve İnsanoğluna biat edecekti. Aksi halde bu başarısız olunca Şeytan Irkının üstünlüğü kanıtlanmış olacaktı.
-Hiç bir şey olmamış tamda yarıda kalmış neden bunu tamamlamak istemiyorsun artık o emir verme gücüde sende olduktan sonra.
-Göre göre Muradı tehlikeye atamam hala üçüncü ve son deneyin iksirini babam geliştiremedi bunun için gece gündüz deneyler yapıyor onca insanın ruhunu kaybetmesine vesile oluyor bu Çölde yaşamanın mükafatı bunlardır.
-Asıl kıskançlık sizde birde bana dersin ne yapacaksın insan güçlü olsa ne olur şeytan güçlü olsa ne olur?
-Nemi olur sen daha çocuk yaştasın bunu anlamazsın eğer bu gerçekleşseydi biz ateşten kurtulacak insanoğlu gibi cennete girecektik, şimdi anladınmı kuş beyinli kızkardeşim.
-Müthimiş gerçekten ama biz nasılolsa ateşten yaratılmadıkmı onlarsa topraktan yaratıldılar biz ateşe onlarda toprağa gidiyorlar zaten değilmi?
-Orası öyle ama İncilde ve Kuranda şöyle burulur;
-Biz İnsanoğlunu Rabbine secde ettiği için Yüce kıldık, bütün melekler secde ettiler tek secde etmeyen şeytan oldu ve Yüce Rab huzurundan kovuldu Yüce Rab şöyle buyurdu "Çıkın huzurumdan her zaman İnsanoğlu yanımda olacak siz ise onları baştan çıkarabilmek için kıyamete kadar ölümsüz olacaksınız varın dönün yeryüzüne birbirinize olan güveni bana ısbatlayın""
-Hepsi de döndüler mi yeryüzüne?
-Evet döndüler ama o gün bu gün milyarlarca asırdır Şeytan ile İnsan arasında kavga hiç bitmedi biz onları baştan çıkarmak için bütün silahlarımızı kullandık onlar Yüce Allaha karşı gelmemek için ona sığındılar ve kurtuldular.
-Murad neden seninle oldu peki?
-Dedim sana önce ben ona ram oldum Müslümanlığı kabul ettim ve ona şeytan olarak hizmet etmedim insan olarak hizmet ettim ta ki ondan ayrılıp Ulu Yezid beni cezalandırana kadar, sonra söz verdim Ulu Yezide ve babamın da araya girmesi ile affedilip üstün silahlarla donatıldım.
-Yine ona döndün ama?
-Evet bu aşkın önünde Ulu Yezid de duramadı sadece istediği bir tek şey var babam iksiri bulunca 2 deneyi başarı ile atlatan Murada üçüncü deneyi yapmam bende yapacağıma söz verdim ama sadece iksir bulunursa aksi olursa kıyamete kadar yanarımda Muradı riske atmam...
-Keşke babam penzehiri biran önce bulsa.
-Sen ne yapacaksın o penzehir bulunursa önce yanındaki yakın arkadaşlarını baştan çıkaracağım onların üzerinde denedikten sonra penzehiri Murad dan başkasına asla vermem o sadece Muradın ruhu içindir ve bunun için saklayacağım.
-Bu haksızlık abla onlar ölürlerse ne olacak?
-Bir bahane bulurum kimse anlamaz bile çölde her şey her an olabilir değil mi.
-Sıradaki ilk kurban kim?
Ali!!!!...
Cemil Ateş
Devem edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
44.BÖLÜM
Ali şaşkın şaşkın gözlerini açtı sağına soluna bakındı kimseler yoktu, demekki kötü bir düş görmüşüm ama nasıl bir düştü bu tıpkı yaşamıştıher şeyi, kızla sevişmişti o adam gelmeseydi aşkın girdabında olacaktı şimdi.
Hadi canım dedi baksana burada ne kız var ne in nede cin demekki rüya imiş, ben kimsenin karısında kızında değilim ki.
Murad abimin kadını Veldanın bacısıyım diye çığlık atan kız neden Murad benim olacak ilk erkeğim olsun dedi ki?
Allah korusun Keseğin hanında yaşamıştık bütün bu olan olayların bir tür çeşidini.Ali gülümsedi kalkıp şamdanın ateşini biraz çıkarınca kaldığı odanın güzelliği gözleri kamaştırıyordu.
Gülfidanla evliydim ama handa o kadat çok kara kışa esir kalmıştıkki aylarca dışarı çıkamadık yanında küçük köy vardı oraya bile güçlükle kızakla gidiliyordu, bu boşluktan sıkılan kızlar bana ve abime sulanmaya başlamışlardı.Ben handa Haticenin küçüğü ile düğün yapmıştım Murad Efe aynı gece Haticenin büyük kızkardeşi Melike rüyamda gördüğüm Veldanın bacısının yaptığının daha beterini yapıp Murada her şeyini teslim etmişti.
İyi ki rüya imiş değilse büyük bir günaha girecektim. Sabah olsunda şu handan biran önce çekip gidelim ben hiç hoşnut kalmadım.Bizim Arap askerleri ne alemde kimbilir Murat Efe şimdi derin uykudadır hiç kimseyi uyandırmadan erken kalkıp atlarımızı hazır edeyim.
Aynı rüyayı gören sadece Ali değildi Muradın da başı Asude ile derde girmişti.Alinin yanından ayrılan Asude şafak yıldızı sökmeden Muradın yanına varıp çırılçıplak soyunup ondan hebersiz koynuna giriverdi.Odaya yayılan nefis koku Muradı uyandırmamış günlerdir at sırtının verdiği yorgunluktan dolayı kız ne ederse etsin uykudan uyanmamıştı.
-Heyy koca aptal uyansana bak koynunda kim var?
-Hımm sen uyanmayacaksın demek ben bilirim şimdi sana yapacağımı...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
62.BÖLÜM
Sahranın aşılmaz olması, çöle aylarca yağmur düşmemesi ve sık sık oluşan kum fırtılarının yanında gece sıcaklığının ani düşüşler göstermesi yanında, insanı cezbeden güzellikleride oldukça fazladır. Gece ay doğunca bütün yıldızlar Sahranın kumları ile danseder sıcak kum yavaş yavaş soğumaya başlar ve bütün canlılar aşırı sıcağın bunaltıcı etkisinden kurtulur kurtulmaz avlanmak ve soylarını ikame edebilmek için sabaha kadar çöle sahip çıkarlar.
Sahra Çölünün kadim sahipleri arasında bedevi kabileleri ve Mavi Giyinenler olarak bilinen Tuaregler yaşamaktadır.
Milli kimliklerini binlerde yıldır sürdüren bu Bedevi kabilesi kadınlarına verdikleri değerle gizemli aynı zamanda özgün bir topluluk olarak dikkat çekmektedir.
Tavarıklar" olarak tanınan, Libya, Nijer, Çad, Cezayir, Mali ve Burkina Faso gibi ülkelere yayılmış Tuaregler, Sahra Çölü’nü kendilerine mesken edinmiş büyük bir kabile olarak tarihteki yerlerini almış saygın bir topluluktur.
Bedevi yaşam biçimini seçmiş olan bu insanların şehirlere yerleşenleri okuma yazmaya büyük önem vermişler gerici ve diğer bedeviler gibi petrole bağımlı kalmamışlardır.
Tuareglerin kendi alfabesi vardır. Sahra Çölü’ndeki kalıntılar bunun ispatıdır ki Tuaregler, uygarlık ve ilmi bir birikime sahip. Tifinag alfabesiyle yazılan yazılara, Sahra Çölü’nün her yerinde denk gelebilirsiniz. Belgeler, yazışmalar, taşların üzerine Tifinag alfabesiyle yazılmış el yazıları da bulunuyor. Binlerce yıldan bu yana bu bölge, tarihte en büyük açık hava müzesi olarak nitelendirilir. İnsanların pek bilmediği ama önemli olan bir başka konu da şudur ki: Tuareglerde anne, çocukları eğitme, okuma-yazma ve Tifinag harflerini öğretmekle yükümlü. Babanın ise avcılık gibi farklı görevleri vardır, bu yüzden bu kabilelerde kadın kutsaldır, kadının ailenin direği ve dayanağı olduğu saygı duyulduğu ilk toplumlardan sayılmaktadır.
İslamiyetin yayılmasında en büyük pay Tuareglerin olmuştur. Yazıtlarında bundan sık sık bahsedilerek "Bizler, İslamiyetin, Kuzey Afrika’dan Sahra altına yayılmasını sağlayan kabileyiz. Çünkü Sahra yolunu bir tek biz biliyorduk.
Bazı tarihçilere göre;
Sahra Çölü hak etmediği bir üne sahip olmuştur oysa binlerce yıl önce Yağmur Ormanlarından daha gür bir bitki topluluğuna sahip olduğu bilinmektedir öyleki dinazorların burada oldukça geniş bir alanda yaşaması bu günün petrol yataklarının oluşumunda etkin olmuştur.
Düşen büyük bir gök taşı Sahrayı cehenneme cevirmiş bütün canlılar kaybolmuştur, zamanla çıplak kalan bu topraklar çöle dönüşüp deniz ve nehirlerin kuruması nedeniyle oluşan büyük kum yatakları acımasız rüzgarlar sayesinde bütün Arap Yarımadasını kaplamıştır.
Yer yer küçük su birikintileri küçük bitki topluluğu insanların ve hayvanların yaşam kaynağıdır.Deve en ideal taşıma aracı olarak hala rağbet görmektedir.Sık sık deve çiftliklerine ve deve çobanlarına uğrayan Medine ve askerleri sayesinde Arapça konuşabilen Murad da buraları tanıma fırsatı yakaladığı için bu seyahatten oldukça memnun kalmış olmalı ki fazladan yol almayı atları yormamayı tercih ederek uzun çöl yolunun keyifli geçmesine vesile olmuştur.
Sahra Çölündeki yollardan ağır ağır gitmekte olan kafile her akşam güneş battıktan hemen sonra rastladıkları vahadaki bir su birikintisi yanında yer alan dev hurma ağaçlarının olduğu yerlere kara çadırlarını kurup Medine ve Muradın dinlenmesi için ihtimam gösteriyorlardı.
Baş başa yemeklerini yedikten sonra deve çobanlarınında katılımıyla şenlikler bile düzenleniyordu.Vahada yaşayan küçük kabileler Medine Sultanın gelişini kurbanlar keserek kutluyorlar bol bol kutsal sayılan hurma rakısıylada çılgınlar gibi içip eğleniyorlardı.
Murat bu rakıyı çok sevmiş olmalı ki her akşam müdavimi olmuş testi ile hurma rakısını içip kara çadırın içinde Medine ile aşk yaşamaya bile olanak bulmuştu.
Aşkını kıskanan Murad gözlerden ırak bir yerde tamda su kuyularının uzağına kurduruyordu çadırlarını.
-Bu gece nöbetçiler uzak dursunlar Medine tembihle emir subayına.
-Hımm senin aklında bir şey olmalı neden bu?
-Günlerdir yoldayız ayrıca yıllardır hasretim sana nasıl tuttum kendimi bilmiyorum senin onca badire atlatmandan sonra sana kavuşmamı bu gece kutlamak istiyorum.
-Bende sana hasretim Muradım ama çocuklarımıza bir kavuşalım ülkeme bir dönelim zaten ben senin hem dini hemde resmi eşinim yani anlayacağın ben tam teslim seninim...
-Bunları söyleyince iştahım bir filin iştahı gibi kabarıyor bak bu testi yine hurma rakısıyla dolu sen ondan ver hele de yavaş yavaş ısınalım.
-İlk tanıştığımız geceyi hatılıyormusun Murad?
-Hatırlamazmıyım Arap Prensesi öyle güzel ok atıyordun öyle güzel savaşıyordun ki Eminenin babası Deli Duranı bile okla vurarak ortadan kaldırmış otuziki pare köye rahat bir nefes aldırıp sevaplarını dualarını kazanmıştın.
-O başka Murad o anda nasıl bir dede ise torunu Yavuzu ateşe atacaktı işte o an kan beynime sıçramış sadaktan çekip oku fırlatmam an meselesi olmuştu.Bu yüzden belki Emine bana darılmış olacak ama yavrusu babasından hele hele öyle bütün köylere kan kusturan bir ağadan çok daha değerli olmalı değilmi?
-Haklısın baksana bizde yavrularımız için Sahranın ıssız çölünde her gün yol katediyoruz.
-Sen Veldan ile geçen maceramızı bir bilsen, ağzın açık kalır hatta bir ara seni ben boşamıştım bile...
-Neee?
-Hemen nikah tazele hülle yapmaya sen alıştın galiba.
-Yok yok bu sefer öyle olmadı tam boşayacaktım Boş Ol derken Veldan ben şahit olmam dedi ve gerçeği ben gözlerimle görünce seni affettim.
-Ben suçmu işledim ki neden affettin.
-İşte öyle sen bilmezsin benim ne çektiğimi eve varınca sana her şeyi ayan beyan anlatırım.
-Sen beni boşayacaktın öylemi? şimdi sana ceza verme sırası bana geldi ama ben boşamayacağım...
Derhal soyun...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
Bir mağaradayız.Burası Şeytanın gözü mağarası.Binlerce mil uzunluğundaki bu yerin oluşumu sır olmaktan öteye b,l,nmektedir. Çok çeşitli makalelerde buradan bahsedilir ama en önemli gözlem 1965 yılında uzay yolculuğu yapan Gemini 4 astronotları McDiwitt ve White tarafından keşfedilen Sahra’nın Gözü, daha sonra uzaya çıkan tüm astronotların yönlerini belirlemelerine yardım edebilecek kadar çarpıcı bir görüntüye sahip. İlk keşfedildiğinde meteor çarpması sonucu ortaya çıktığı varsayılan ilginç oluşum, aslında su ve rüzgar erozyonunun o bölgedeki taşlar üzerindeki etkisiyle meydana gelmiş.Göze benzeyen bu ilginç formdaki oluşumun, yan bölümleri tortul kayaçlardan ve kuvars taşlarından, ortasında bulunan ve göz bebeğini andıran yuvarlak kısım ise yeryüzünde 600 yıllık geçmişi olan bazalt ve volkanik taşlardan oluşuyor. Uzaydan bütün güzelliği ile gözlemlenen jeolojik oluşum, keşfedildiği günden bu yana adeta gemi kaptanlarına ışık tutan bir deniz feneri gibi astronotlara yol gösteriyor. Astronotlar Sahra’nın Gözü’nü odak kabul ederek seyir rotalarını belirliyorlar. Sahra’nın Gözü bu yönüyle NASA tarafından astronot feneri veya Dünya’nın Gözü isimleriyle de anılıyor. Olayın geçtiği yıllarda insanoğlu tarafından lanetli bir yer olarak adlandırılan bu yerler Şeytanların yaşadığı yerler olarak adlandırılıp Şeytanın gözü adını almıştır.
Asude Muradı ikna etmekte zorlanmadı yanlarındaki Medinenin subaylarını Şeytan Kayalıklarında Medine ile buluşmaları için bırakıp çölde birlikte ilerlediler.Murad biliyordu Medine kendini zimmen boamış Veldan ise ölümcül deney için denek olarak kendini kullanmak istiyordu.Bunu ısbatlayan Asude Muradın güvenini kazandıktan sonra;
-Burada kalmak tekin değil, çok geçmeden Medine ve adamlarıyla birlikte Veldan buraya geleceklerdir.Şeytan Kayalıklarında kendi adamları durumu anlatıp geri dönmeleri gerektiğini söylerselerde inanmazlar ama benim Veldandan üztün taraflarım olduğu için buna mecbur kalacaklar ve geri döneceklerdir.
-Senin üztün yanların nedir Asude?
-Murad ben bakire bir kızım bizde bakire kızlar dul kadınlardan daha rütbeli daha sözü geçerlidir bunu Veldan bildiği için gücünü benim için harcamayacak seni denek olarak kullanmaya saklayacaktır.Medine ise asla benimle baş edemez bunu ona Veldan anlatacaktır.
-Bakir kızmısın?
-Evet kızım eğer kızlığımı kaybedersem gücümüde kaybederim o zamanda Veldan benimle uğraşır.
-Veldan ablan değilmi neden uğraşsın?
-Sen anlamıyorsun Veldan üçüncü ve son deneyi senin ile başaracağına inanıyor eğer bu mümkün olursa sen ölümsüz olarak dünyanın sonuna kadar Veldan ile birlikte yaşayacaksın yani ölümsüz olacaksın.
-Bu mümkünmü, bunu sadece Allah bilirecel geldikten sonra kimse Azraile karşı duramaz.
-Senin hafsalan bunları almaz eğer bizim beynimiz sizde olsa dünyaya hükmederdiniz bizim beynimiz çok güçlüdür ama elimiz ayağımız bağlıyız bizim eksik yönlerimiz bu bunu çözmek için bu denemeyi yapmak için yıllardır uğraşıp durur Ulu Yezid.
-Veldanı bunun içinmi görevlendirdi?
-Evet daha önce onlarca erkeğimizi görevlendirmişti de hiç biri başaramayıp ateşte yakıldılar.
-Şimdi biraz dinlenelimmi?
-Evet sen nede olsa insansın ve yoruldun bak şu yamaçlarda bir mağara vardır orada sabahlarız.
Asude birden heyecanlanmıştı bütün bir gece Muradla başbaşa geçirecek ve aşkı deneyecekti artık hiç bir şey umurunda değildi nasılsa Şeytan Kayalıklarından çok uzaktalar ve Veldanın kendine karşı koymasının imkansız olduğunu anlamasıydı.Artık Muradı ben avuçlarımın içine alırım hem doya doya sevişirim hemde üçüncü deney için deneğimi elimde tutarım.
-Küçük kutu gibi bir mağaraya varmışlardı atlarını mağara girişindeki kurumuş ağacın dalına sıkı sıkı bağladıktan sonra Murad gece çölde ısının çok düşeceğini bildiği için kurmuş dalları toparlayıp mağaranın girişine küçük bir ateş yaktı biranda zaten gündüz sıcağını çekmiş kayalar ısınmaya başlayıvermişti.
-Açmısın Murad?
-Evet Asude açım sen acıkmadınmı iki gündür ağzımıza bir şey koymadık.
-Haklısın benim atın heybesinde her zaman bulundurduğum bir şeyler olacak hurma tayf eğmeği ve keçi sütünden yapılmış kaymak.
Kalkıp dışarı çıktı Sahra Çölü alabildiğine uzanıyor yıldızlar sanki kumların üzerinde dansediyorlardı.
Asudenin kurduğu sofradaki yiyeceklerden ikiside konuşa konuşa yediler.
-Burası çok ısındı Murad azıcık şunları çıkarsam derim.
-Sen bilirsin ama..
-Yk sen bana haram değilsin.
-Neden?
-Veldan ile evlenmedinmi dini nikahınızı imamlar kıymadımı?
-Evet ama seninle ne alakası var bu evliliğin.
-Var benim soyumdan her kim olursa olsun eğer birisi ile nikahlanırsa diğer kız ve kadınlarıda haremine almak yasak değildir ve hepimiz o erkeğin kadını (İsteyen) olmaktan çekinmeyiz.
-Şu halde sen bana düşersin öylemi?
-İyi anlatamadım galiba Veldanın yerine beni helal olarak koynuna alabilirsin bunda bir beis yok.
Hem konuşuyor hemde soyunuyordu Asude.
-Bu ne güzellik Asude senin saçların altın sarısı gibi halbuki Veldanın saçları üzüm karasıydı.
-Annelerimiz ayrı belki ondandır Murad ama ben ailenin en güzel kızıyım.
-İstersen kız olarak kal, ne ben günaha gireyim nede sen kızlığını kaybedip gücünden olasın.
-Hayır Murad mızıkçılık yok bu gece senin olacağım ne olursa olsun böyle bir fırsat bir daha asla elime geçmez.
Asude anadan üryan kalınca Muradın dizlerinine başını koyup iri gözlerini Muradın gözlerine dikerek;
-Hadi sev bak dudaklarım ateşinden kavruluyor ne olur onları soğuk bir pınardaymış gibi serinlet.
Bütün bu güzelliğin karşısında Murad da kendinden geçmişti.
_demek sen bana helalsin öyletse aldım kabul ettim aldım kabul ettim aldım kabul ettim diyerek dudaklarını dudaklarıyla kapatıverdi.
Kızıl ateş Şeytan dansı yaparken Murad üzerindekileri yırtarcasına sıyırıp atmış iki genç vucut adeta bu ateş dansına katkıda bulunmak istercesine kıvır kıvır kıvranmaya başlamıştı.
YUmuşak narin elleri vardi Asudenin tıpkı Veldan gibi aşkın her yönünü tattırıyordu erkeğine elleriyla Muradın tenini sıkarken tırnakları battığı yeri acıtıyor ama erkeği dahada çok çılgına çevirmeyi başarıyordu.
-Hadi Murad hadi al bemi yüreğine al taa en derinlereine al öyle istiyorumki seni birdaha asla nırakmayacağım ateşlere atılsamda senin için asla vazgeçmeyeceğim.
Mırad soluksuz öpüyordu genç ve tapteze bir kız ile sevişmeyeli yıllar olmuştu böyle arzulu bir dişi ile sevişmek onun aklını başından alıp götürmüş kızın kemikleri çıtırdamaya ağzından çıkan kelimeler anlaşılmamaya başlamıştı...
Mağara ilk defa iki ayrı cinsin sevişmesine belkide ev sahipliği etmenin gururu ile yanıp tutuşmuştu...
Asude çok geçmeden yeryüzüne inan yıldızlarıda koynuna alıp gök yüzüne yükselmenin mutluluğunu yaşarken
Kadın olmanın gururunu yaşıyordu ama hiç süşünmedikleri bir şey vardıki oda gerçekleşmiş Asude kadın olur olmaz kızlığını kaybettiği müjdesi bütün Şeytan aleminde duyulmuştu...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
56.BÖLÜM
-Beterin beterimi var daha ne göreceğim, ben göreceğimi gördüm ama Alinin yaşaması içinmi yoksa Asudenin cazibesimi Muradı birlikte olmaya eazı etti.
-Ne o nede Asude buna izin veren sen oldun!
-Benmi! Saçmalama ben nerdeyim ki bütün bunlara izin veren ben olayım.
-Unuttun galiba Sahra çölünden sağ selim çıktığınız günü hatırlasana, o gün Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştın.
-Hafizam beni yanıltmıyorsa o gün böyle bir anlaşma yapmadım ben.
-Yaptın Muradın, Ayşenin ve annesinin birlikte ülkelerine dönmesine sence kim izin vermişti?
-Kim?
-Ulu Yezidin verdiği yüksüğü sen Murada verdin oda Ayşenin annesini Sahra Çölündeki Şeytan kabilesinin elinden kurtarmıştı.
-Hatırladım o yüzüğü Murad kgösterip Ayşenin annesini kurtarmıştı ama bununla bunların ne ilgisi var hiç bir bağlantısı yok gibi.
-Senden Şeytan dilinde bir yazılım alfı sen okuyamadığın için buna evet dedin.
-Neydi bu yazılan anlaşma?
-Ayşenin annesi çok önemli değildi asıl önemli olan Muradın 3.ölüm denemesi için tam yetkiyi sen imzaladın.
-Aman Tanrım ben ne yapmışım, peki anlaşma bozulmadımı?
-Asude bozdu o cezasını çekecek ama Muradın mutlaka bu ölüm testinden geçmesi şart oldu.
-Bunun içinmi kaçırdı Muradla Aliyi Asude?
-İşin gerçeği o yerde şimdi ben olacaktım ve bu emir bana tevdi edilmişti ama Asude Murada aşık olunca işler karıştı şimdi bu tören Muradla Asudenin evlenme töreni ama sonu çok kötü bitecek bunu Asude kabul etti Murad ve Alinin yerine birlikte olmanın karşılığında ateşe girmeyi kabul etti buna itiraz eden Murad bütün şartları kabul etmek zorunda kaldı işte bunun sonucunda Asude kadın oldu.
-Şimdi ne olacak peki?
Ali ve Murad serbest kalacaklar Asude ateşe girecek ama Murad 3 deney için bana yönlendirilecek.
-Ölüm deneyi peki Murad bunudamı kabul etti?
-Zaten Ulu Yezidin en önemli şartı buydu.
-Şimdi sanamı teslim olacak Murad?
-Ali serbest kalacak ama Murad benimle birlikte Sahra Çölündeki babamın yaşadığı vahada kalacağız burada ben gerçekleştireceğim Ulu Yezide yalvarıp en azından iksirin babam tarafından bulunmasından sonra yapabilirim aksi olursa birlikte ateşe gideriz.
-Murad ateşe dayanamaz ama siz ateşten halk olduğunuz için ateş size zarar vermez.
-Senin bildiğin ateş değil bu bu Cehennem Ateşi öyle güçlü bir ateşki hiç bir canlı cansız bu ateşe girince asla kurtulamaz.
-Asude şimdi bu ateşemi girecek, kız daha yeni evlendi murad almayacaksa bu adaletmi sence?
-Anlaşma gereği bir geceliğine razı oldu değilse kız olarak yine aynı ateşe girecekti. Murad bunları bilmiyor Asude ile yaşamaya devam edeceği inancında.
-Muradı sen nasıl alacaksın?
-Bu görev bana verildiği için Murad istesede istemesede bana gelecektir.
-Ya gelmez ise?
-Gelecek Ulu Yezidin gözleri üzerimizde her an.
-Pekji Murad bu deneyden sağ selim çıkarsa Ulu Yezidin yerinemi geçecek?
-Evet o artık ölümsüz olacak ve Ulu Yezid Şeytan liderliğini kaybedecek.
-Bunu neden çok istiyor Yezid bile bile kendini yok ediyor neden?
-İncilde geçen bir ayet var, bu ayetin hulasasını yerine getirmek üzere atanmıştı Yezid.
-Hiç bir şey anlamıyorum neden size rastladı neden seninle ilişkiye girdi neden Asude ile evlendi neden ?
-Bunun nedenlerini az önce anlatmaya çalıştım hepsi bir üstten emir aldığı için emirleri uygulamakla görevlendirilmiştir.
-Bana daha ne gördün derken neyi kasdettin ne göreceğim?
-Düğünden sonrasını gösterecektim görmek istermisin?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
-Sen neden bana inanmıyorsun artık Murad İnsan Oğlu değil, her şeyi ile Asudenin çocuğu olduğu için bizim korumamız altında ve sadece Şeytan Irkına tabi olacaktır.
-Lanet olsun sizin ırkınıza da size de artık ben sadece Muradı görüp konuşmak istiyorum sana ihtiyacım yok ne gelecekten bahset nede geçmişi göster istemiyorum hatta kafilemden ayrılıp gidebilirsin ben bir başıma da Muradı elbet bulacağım.
-Keşke Alinin ateşe atılmasına rıza göstermiş olsaydı, belki onun için daha iyi olurdu.
-Göz göre göre hiç bir insan kardeşim dediği arkadaşını ateşte yanmasına rıza göstermez o bir insandır ve hep insan olarak kalacak.
-Peki çok sinirlisin gerçekleri görünce ne yapacaksın merak ediyorum.
-Defol Veldan seni istemiyorum gerekirse bütün ordularımı seferber eder yine de size karşı koyup Muradımı bulacağım.
-Tamam Medine Sultan şimdi ben gidiyorum en kısa zamanda Muradın yanında olacağım ama sende benimle geleceksin.
-Zorla mı götüreceksin gelmiyorum ne yaparsın?
-Kalıbını götürmeyeceğim sadece senin ruhunu alıp gideceğim bu senin elinde değil.
-Hiç bir şey yapamazsın ben imanı bütün bir liderim bana dokunan yanar sende bunu böyle bil.
Aynı anda sert bir rüzgar çıktı bütün askerler kumdan kendilerini sakınmak için peçelerini örtüp yere kapandılar.
-Ne oluyor kum fırtınası mı çıktı?
-Gidiyorum Medine gidiyorum bu rüzgar beni Ulu Yezidin makamına çıkaracak sen bana inanmamakta ısrar ettin seni mahvedeceğim...
-Ne halt edersin ne yaparsın ne yapacaksan yap ama asla teslim olmayacağım.
-Ali için Murad kendini Şeytan Irkına teslim etti bu çok değerli bir teslimiyetti ama sen kim için teslim olacaksın hiç düşünmedin mi!
-Bak Veldan şimdi kaybol ve bir daha benim gözüme gözükme hepiniz Şeytana tapan birer iblissiniz bana ve sevdiklerime bir şey olursa bu çölde kum üstünde kum bıraktırmam bunu da sen iyice aklına sok.
Medine gözlerini açtığında fırtına geçmiş Veldan da kaybolup gitmişti.
"Dedikleri doğrumu aceba benim ruhumu mu götürdü ben buradayım ve hiç bir yerim değişmediğine göre yalan söylemiştir.
Yanına yaklaşan emir subayına dönüp;
-Sizin burada ne işiniz var göreviniz çelik çomak oynamak mı derhal görevinin başına dön asker.
-Ama Sultanım sizi korumak için buradayız.
-Seni tanımıyorum sende kimsin elbiselerine bakılırsa basit bir askere benziyorsun.
-Ne oldu size Sultanım ben sizin en değerli subayınızım bunu unuttun mu?
-Çekil karşımdan askerlerini topla o zaman geldiğin yere dön!
-Siz ne yapacaksınız bir başınıza bu çölde Sultanım sana güneşmi çarptı aklınız gitmiş gibi.
-Aklım mı gitti aklım yerinde de inancımı kaybettim ruhumu çalıp gitti iblis.
-Hemen hekim başını çağıracağım siz çadırınıza geçin ve dinlenin siz fazla güneşte kaldınız.
İki asker hemen koşup Medine nin koluna girerek çadırına götürdüler Medine gerçekten aklını kaybetmiş gibi abuk sabuk konuşmaya devam ediyordu bu arada Veldan ın kahkahasını duyunca ruhunu çaldığını ancak o zaman fark etti.
-Veldannnn...
Cemil Ateş
ŞEYTANIN KIZI
116.BÖLÜM
Birdenbire,Murad’la Medine’nin arasına ince bir sis girdi ve Veldan’la birlikte Murad kayboldu.
Medine korkuyla seslendi!
"Murad,,,,!
"Veldan,,,,!
Kimseler yoktu,sağa baktı sola baktı sis yavaş yavaş dağılınca odada kimseciklerin olmadığı kanısına varıp;
"Ben rüyamı gördüm,az önce yanımdalar dı...
Bir anda Murad kendini;
Önce uğradığı bir kuyu başında buldu. Veldanla tanışmış aynı çadırda tedavi görmüştü.Hiç bir şey yabancı değildi sadece Kır Atı yoktu.
Veldana baktı,tıpkı ilk tanıştığı günlerdeki gibi nazik,kibar ve çok güzel bir kız olarak, ellerini tutup yüzüne bakarak gülümsüyordu.
-Neden geldik buraya Veldan?
-Baba ocağı burası,babam bu sahra çölünde deve otlatır,karşı taraftaki hurmalıkları hatırladınmı?
-Evet,
Tanıştığımız gün kadar güzelsin.
-Sende hiç bir şey olmamış gibi genç ve yakışıklısın.
-Neden buraya kadar geldik?
-Çok şey oldu Murad,senin bilmediğin çok şeyler var,bunu baş başa verip konuşarak çözmeliyiz.
-Ne gibi şeyler oldu?
-Anlatacağım ve senin yardımını isteyeceğim,şimdilik buraya geldiğimizi kimse bilmiyor.
-Merak ettim,şimdi biz Medine’nin sarayından çok uzaktayız ve baş başayız başka hiç kimse yok mu?
-Lucifer de burada,unuttun mu Sahra Çölünde bir sürüngen olarak yaşamına devam ediyor.
-Ne yapabilir ki?
-Çok şey,hala emir verme ve emirlerini yerine getirme yetkisinde olan ona tabi şeytanları var.
-Sen üç denemeyide bitirdinmi?
-Evet gözün aydın bitti ama henüz daha Ulu Yezidin yanına çıkmak için davet gelmedi.
-Gelirse nereden bileceğiz?
-Her yerde aynı anlık mesele sen bunları düşünme de benim kafama takılan asıl başka bir soru var.
-Nedir o soru dediğin şey?
-Sen kimin oğlusun Murad?
-Değirmenci Yakub un,neden sordun?
-Hala inanamıyorum senin baban Yakub Dede değilmiş!
-Ne dersin sen Veldan benden iyimi bileceksin!
-Evet Murad bunu sana isbat edebilirim,sen Ulu Yezid’in oğluymuşsun!
Ne!
"Bak,dinle bana Ulu Yezid söyledi,"Bir gün yolum Değirmen Dere Köyüne düşmüştü,misafir olarak Değirmenci Yakub un evine misafir olmuştum."
Eeee!
"Çok güzel bir karısı vardı,yeni evlenmiş,bende insan kılığında ve çok yakışıklı bir gezginci kıyafeti içindeydim,kadına aşık oldum ama o bana yüz vermedi"
-Sen ne dediğini biliyor musun!
-Dinle;
Bir gece Şeytani gücümü kullanıp onunla aşk yaşadım,hiç ummadığımız bir olay oldu ve kadın hamile kaldı.
Doğumuna kadar gizli gizli takip ettim ve Murad doğduğu gün onun sırtına bir işaret vurarak ayrıldım,sonra yaptığım bir sihirle onu her türlü tehlikeden korudum.
-Hayır beni asıl koruyan boynumdaki hamaylı .
-Bunu şimdi tartışmayalım asıl mühim olan şu;
Veldan üzüntülüydü,buda nereden çıktı der gibi sinirli sinirli anlatmaya devam etti.
-Ayşe şu an Yezidin kontrolü altında tutuluyor,eğer oğlu olarak kabul görürsen onunla evlenecek ve şeytan olan çocukların olacak,,,
-Bunu sen mi söyledin yoksa Yezid denen pezevenk mi!
-Bunu ispat ederse çok kötü şeyler olabilir Murad.
-Neymiş bunun ispatı?
-Sırtında bir haç işareti var mı?
-Bana kimse böyle bir işaretin olduğunu söylemedi,eğer olsaydı kamanın en ince tarafı ile söker atardım.
-Aç bakalım gerçek mi yoksa beni de mi aldattılar!
Murad gömleğini hızlıca çıkarıp attı,güçlü kollar ve iman tahtası üstünde aslan gibi kükremeye hazır bir baş çekik gözlerle tıpkı avına yaklaşan şahin gibi duruyordu.
Veldan hemen sırtına eğildi ve titizlikle haç işaretini araştırmaya başladı.
-Ne gördün?
-Hiç bir şey yok!
-Seni birileri aldatmış olmalı,ben halis ve halis Türküm ve Müslümanım elhamdülillah..
-Sahiden böyle bir işaret yok!
-Şİmdi anlaşıldı mı benim babamın atamın evladı olduğum!
-Bir şey daha var Murad iyice emin olmalıyım.
Nasıl emin olmak istiyorsan öyle yap,bak üçüncü denemeyi de başarılı bir şekilde geçtikten sonra bana çok şeyler vadedildi ama ortada şimdilik hiç bir şey yok!
-Ban şu kamayı verir misin.
Murad belinde taşıdığı iki uçlu çatal dilli yılan eğrisi kamasını kınından çıkarıp uzattı.
-Al ne yapacaksın bununla?
-Azıcık kan akıtacağım.
-Benim kanımdan mı?
-Evet!
-Neden peki?
-Eğer yeşil bir kan akarsa sen gerçekten Şeytansın,yok normal insan kanı akarsa beni de senide aldattılar,ama kim aldattı şimdi bunu araştırmak lazım.
-Hadi kes bileğimi de gör!
Çatal uçlu kamayı yavaşca Muradın bileğine batırır batırmaz;
Veldan öyle bir çığlık attı ki...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
-Hayır...!
-Neden hayır hiç bir kadın bu güne kadar bana hayır demedi.
-Şeytanlar bile sana evet dediler ama ben resmi nikahlı eşinim şimdi hayır diyorum bununda bir sebebi var düşün bakalım neden hayır diyorum?
-Medine düşünmenin ne yeri nede zamanı kaç gün oldu buram buram gözümde tütüyorsun öyle kaçamak öpücük vermekle, kırıtmakla olmaz şimdi soyun seni istiyorum...
-Avucunu yala, önce saraya varalım bir güzel nikah tazele boy abdesti al yun yıkan tövbe et sonra dile benden ..
-Sanki suçluymuşum gibi konuşmaya başladın yine.
-Tabiki evet suçlusun seni ben asıl boşayacaktım vede boşamalıydım ama düşündüm resmi nikahımız var bu benim ülkemde geçerli olmasada elbet bir gün senin ülkene döneceğiz o zaman geçerli olduğu için vazgeçtim.
-Bak bitanem yalvartma beni ne günahım var neden boşayacaktın ki?
-Veldan her şeyi bana gösterdi ya doğrusu buysa Veldan sonra Lucufer daha sonra en küçük bacısı Asude ile evlendin hepsiylede dünya evine girdin değilmi?
-Ben sadece Veldan ile mecburiyetten evlendim diğerleri zorladılar birlikte olmaya ama sadece bu Lucufer için geçerli sen birde Asudeden bahsediyorsun ben onu ne gördüm nede tanıdım.
-Belki sen haklısın demek benim gördüklerim sadece hayalden öte değil çok şükür bunu önce Veldan dan duydum sende tayit ettin artık inandım. Bir erkek muhtaç durumdayken karısına yalan söylemez bunu ısbatladın artık soyunacağım...
İki genç zaten istim üzerine tir tir titriyorlardı Medine Murada inanmış ve erkeğine sonsuz bir güvenle sarılıvermişti.
Sahra sahra olalı belkide böyle bir aşkı ne gördü ne duydu nede yaşamıştı.Kumlar bile dile gelip aşk karşısında gökyüzündeki yıldızlara gülümsüyorlardı.Ay berrak gökyüzü açık bulutlar saklanmışlar yıldızlar göz kırparak aşkın doğuşunu seyre dalmışlardı.
Onca zaman ayrı kalan Muradla Medine çok mutluydular sabah sanki onların düşmanı gibi hemen sökmeye çölden esen sabah yeli yavaş yavaş kumlarla oynamaya çoktan başlamıştı bile..
-Murad yarın saraya varabiliriz şimdi kalk giyin ve dışarı çık nöbetçiler çok uzaktalar haber et derhal yol hazırlığına baksınlar çocuklarımızı çok özledim artık biran önce onlara kavuşmak istiyorum.
Kafilenin hızlı hareketi ile gece olmadan saraya varılmıştı bütün halk sokaklara dökülmüş insanlarda görülmemiş bir sevinç görülmemiş bir coçku vardı Sultanları eşiyle birliklte dönmüş halkı ile Medine sarmaş dolaş olmuştu.
Emir subayı ve çocukların dadıları ön saflarda karşıladılar Sahra ve Poyraz koşıp annelerine babalarına öyle bir sarıldılarki orada bulunanlar sevinçten gözyaşına boğulmuşlardı.
-Anne neden bıraktın bizi neden haber vermeden gittin?
-Sahra kızım siz kaybolmuştunuz ben ve baban sizleri aramak için çöle çıktık.
-Hayır anne biz hep buradaydık asıl sen kayboldun.
-Demek sizlerin haberi yok bütn bu olup bitenlerden gerçekten ben kötü bir düşmü gördüm yoksa kısmen aklımımı kaybettim daha sonra bunun tedavisine bakacağım şimdi sadece sizlere kavuşmanın mutluluğu bana ve babanıza yetti.
Poyraz Sultanın kucağında Sahra Muradın kucağında saraydan içeri girip derin bir oh çektiler.
Medine ellerini göğe kaldırıp;
"Yarap bana bu günleri gösterdin çok şükür ülkede ne kadar muhtaç çocuk kadın çiftçi yetim dul ve düşkün varsa bütün hazinelerimi onların refah ve mutlulukları açin açacağım kurbanlar kesitirip ükemde ne kadar muhtaç varsa onlara günlerce hiç ara vermeden dağıttıracağım yenisini yerine koymak için eşimle birlikte son gücümüzle çalışacağım şükürler olsun sana hamdü senalar olsun.
Murad Medinenin sesli bir şekilde yaptığı bu dua ve vaadi gözlerinden inmeyen iki damla yaşla dinledi ve sonra karısının ıslak yanaklarından öpüp;
Bir gün hep birlikte kendi ülkemdeki çocuğum eşlerim ve dostlarımla birlikte olacağız ve aynı dileklerin bizim ülkemiz içinde geçerli olacaktır buna bende buradan şeref ve namus sözü veriyor herkeze sevgilerimi gönderiyorum...
S O N
Başka macera ve aşk romanlarımla sizleri unutmayacağım. Hepinizi saygı ve sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum...Sevgi ve saygılarımla
"Yazar Cemil Ateş"
30.10.2021
3.ciltte buluşmak dileklerimle
Cemil ATEŞ
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK 3. CİLT(ateşli aşklar ve şeytanın kızının devamıdır)
ROMAN
YAZAN
CEMİL ATEŞ
III.CİLT
1.BÖLÜM
İki atlı hayvanlarını çatlatırcasına sürüyorlardı hallerinden belli ki çok acil ve önemli bir haber götürüyorlar biran önce Murad Efenin kaldığı yere ulaşmak istiyorlardı.
İki atlıda uzun boylu geniş omuzlu sırtlarında siyah birer pelerin ve yanlarında da iki yedek at koşturuyorlardı.
Daha yaşlıca olanı yanı başında giden genç arkadaşına dönerek;
-Azıcık durup dinlenelim iki gün batımı atlar hiç dinlenmediler.
-At değiştirelim mi ya Sahip?
-Bu mümkün ama o atlarda aynı yolda aynı eziyeti çekerek koşuyorlar bence azıcık dinlensinler sen şu ağaçların altındaki pınara doğru götür atları bende inip abdest bozayım.
Genç süvari diğer üç atında yularlarını eline alarak su başına doğru hayvanları götürüp önce suladı sonra kara kıl torbalardan yapılmış yemlik dedikleri içi yulaf kırması dolu yiyecekleri hayvanların başına geçirip ayrı ayrı yularlarını meşe ağacına bağladıktan sonra yaşlı süvari gibi önce abdest bozdu sonra gelip elini yüzünü akan suyla bir güzel yıkayıp kana kana içerken arkadan usulca gelen kişiyi görmemişti.
-Kalk bakalım Arap! Ne ararsın bu topraklarda?
-Sahip neredesin?
-Arkadaşını arıyorsan çoktan öteki dünyayı boyladı eğer can vermedi ise az sonra gelir şimdi sen boşa bağırma!
-Ne istiyorsunuz bizden sadece Murad Efeye haber götürmek için gönderilmiş iki elçiyiz.
-Sen o yalanları başkasına anlat Murad Efeymiş kimmiş bu efe biz neden duymadık hiç adını?
-Arap Prensesi Medine Sultanın kocasıdır Murad Efe ona bir haber getirmekle görevliyiz Sahip ağama ne yaptınız?
-Az daha öteki tarafa yolcu edecektik ama seni gösterince biraz dinlenmesi için uyutuverdik.
Pis suratlı tıpkı ayılar gibi kıllı azman tipli adam elindeki mavzeri genç süvariden yana çevirip;
-Kalk bakalım çöz şu atları ve ne kadar üzerinizde ve atlarınızda altın varsa dökün şuraya canınızı bağışlayayım.
-Biz sadece Prensesimizin emriyle buralara geldik bizde altın ne gezer ama bizi Murad Efeye götürürsen o sizi memnun eder.
-Nerede bu Murad efe?
-Biz yola beş atlı çıktık ama yolda üçümüz telef olduk şu iki at da onlardan boşa çıktı sadece şimdi iki kişiyiz.
-Demek beş atlıydınız siz boş yere kalkıp uzaklardan buralara boş yere gelmezsiniz hele nedir bu mühim havadis?
-Biz bilmeyiz ağam aha bu namede yazılıdır her şey.
Genç atlı korka korka koynundan çıkardığı Medine Sultanın yazmış olduğu nameyi uzatırken;
-Ağam sakın bir hata yapma bize dokunma sonra Murad Efe o olmaz ise Medine Sultan sizi sağ koymaz.
-Dırlanma ben ne anlarım Arapça yazılmış bu name dediğin şeyden.
-Ben okuyayım mı?
-Kalk önce atları çöz ve arkadaşın eğer ayıldı ise onu da alıp bizim ile birlikte gel orada bu nağmeyi okuyacak birisi çıkacaktır kimmiş bu Medine Sultanın kocası olacak efe bir anlayalım.
-Aman ağam tövbe deyin Murad Efe Toroslara ve Arap Yarımadasında nam salmış yiğit er bir kişidir.
-Hadi dırlanma bak seninki de ayağa kalkmayı başarmış yalpalayarak geldiğine göre dipçik darbesi fazla tesir etmemiş gibi..
-Sahip ne oldu sana?
-Bu adam dipçikle arkadan gelip su dökerken başıma vurdu gözüm görmez oldu birden olduğum yere yığılmışım.
-Ne istersiniz bizden yapmayın ağam bırakın yolumuza gidelim, çok önemli bir haber götürmekle görevliyiz biz.
-Kalk lan deyyüs! düşün önüme alın atları yanınıza gece bastırmadan varalım.
Ayı kılıklı adamın dediğini yapmak zorundaydılar değilse ikisini de oracıkta kör kama ile doğrardı bu insan azmanı.
Güneş batarken inimiz dediği yere ulaşmışlardı, gelenlere karşıdan görüp koşarak gelenler hemen atları alarak götürdüler iki Arap itile kakıla geniş bir mağaranın içinde ateşin başında ayı postuna kurulmuş kara kuru sıska bir adamın yanına getirilip;
-Ağam dört at ile bu Arapları Çağlayan pınarın başında yakaladım alıp getirdim bir nağmeden bahsettiler Arapça yazılmış anlamadığım için bir şey yapmadım
Sararmış dişleri ile sırtlan gibi sırıtarak;
-Eyi bir iş çıkardın kısa günün karı dört at, hiçte fena değil.
-Asıl bunların dedikleri doğru ise bizi altına boğarlarmış ağam.
-Nasıl yani dur da bir anlayalım bakalım kimdir bunlar nereden gelip kime ne götürürlermiş...?
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
2.BÖLÜM
Veldan hıçkırıklar içinde;
"Elveda aşkım elveda,bana verilen ceza yok ama bir öğüt var,İnsan insanla Şeytan Şeytanla mutlu olur dedi Ulu Yezid,bunu yapmak zorundaydım,ileride bütün eşlerin ve çocukların bir şeytanla evlenmenden hoşnut kalmayacaklardı,seni üzeceklerdi,buna dayanamazdım ve Ulu Yezidin öğüdünü tutarak ilişkimize son verdim ...
Murad dan ayrılırken bunları söyleyen Şeytanın Kızı Veldan;
Günlerce yemeden içmeden gözyaşı döken Muraddan ayrılmanın acısına dayanamayarak onu elde etmek için yine kendi yöntemine başvurmak zorunda kalan Veldan dı.Yezidin öğüdü nede verdiği sözlere sadık kalamayarak Muradı yeniden elde etmenin yollarını aramaya başlamıştı.
Bu o kadar kolay olmayacaktı sebebine gelince Murada verdiği sözlerden dönmesi onun güvenini sarsacak ve asla erkeği olarak istediği gibi onunla birlikte aşk yaşayamıyacaktı. Bütün bunları düşünerek Muradı elde etmenin en anlamlı yolun onu Sahra Çölüne çekmek olmalıydı,bunu da başarmak için günlerce kafa yordu en sonunda müthiş bir plan yapıp uygulamaya koymaya karar verdi.
Veldan Muradın çocuklarının Medinenin yanında olduğunu biliyordu en iyi yol Medinenin yanına gitmek ve Poyraz ile Sahrayı kaçırıp,Medineyi çılgına çevirmekti.Medine çaresiz kalınca Muraddan yardım istemek zorunda kalacak,Murad ise canından çok sevdiği çocuklarını bulmak için Sahra Çölünden geçerek Medinenin yardımına koşacaktı.
Planı istediği gibi yönetmeye başlamış,çocukların bulunduğu saray da hizmetli olarak görev almıştı.Medine olsun çocukları olsun genç ve çok güzel bir kız olarak her şeyin üstesinden gelen Amineyi [Veldan] çok sevmişlerdi.
Her gün sarayın bahçesine oyun oynamaya inen çocukların gölgesi oluyor onların bir dediğini iki etmediği gibi olmadık oyunlar oynatarak sevgilerini kazanıyordu.
Amine giderek Medinenin de güvenine mashar olup saray içinde haremine kadar girip çıkar olmuştu. Çocukların dadılığına talip oldu ve Medine seve seve bu görevi Amineye tevdi ediverdi.
Günlerce sabrederek planını yavaş yavaş ama başarı ile yürütmüştü.
Sahra ve Poyraza yatarken binbirgece masalları anlatıyor,onlar uyuduktan sonrada Medine ile kırk yıllık dost gibi dertleşiyorlardı.Medine bir gün ona Muraddan bahsetmişti.
-Neden ayrıldınız Prensesim?
-Uzun hikaye Amine ama onu şimdi çok özlüyorum,keşke imkanı olsada çıkıp gelse.
-Nerede eşin Prensesim,eğer sizi üzmez ise söylermisiniz?
-Ahh Amine onu görseydin,ayrılmak ne haddine uğrunda kurban olurdun.
-Neden Prensesim, sizin gibi dünyalar güzeli hemide bir Prenses ki koskoca Arap Yarımadasında en büyük Emirliğin başı olmuş biri dünyalar güzeli bir kadını bırakıp gitti..
-O verdiği sözden canı pahasına olsun dönmezdi,Ayşe isimli bir Yörük Kızı girdi son olarak hayatına birde Veldan adlı bir kız vardı bu Sahra Çölünde çok şeyler oldu Amine sen bunları bilmezsin,Muradın birde oğlu var kendi ülkesinde ilk eşi Emineden olma, sana ne anlatayım anlatacaklarımı kırk gece dinlesen bitmez ki..
-Seni seve seve dinlerim Prensesim,hem sırdaş hem gardaş hemde dert ortağı olmak çok iyi gelir insana...
-Haklısın ama anlattıkça maziler canlanıyor özlemim daha çok artıyor Amine en iyisi unutmak,eğer verdiği sözde durmayacak birisi olsaydı mutlaka bana dönerdi...
-İnşallah belkide bir gün dönmek zorunda kalır Prensesim hiç üzülmeyin.
Medine Veldanın [Aminenin] ne demek istediğini anlamadan;
-"Amin" diyerek derin derin iç çekti..
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
3.BÖLÜM
-Sırtlan dişli ağa,Sahip adındaki Araba dik dik baktıktan sonra;
-Söyle bakalım ne götürüyorsunuz,kim bu dediğiniz efe?
-Ne dediğinizi anlamadım.
- İnsana benzeyen azman suratlı yarmaya dönerek;
-Ne demiştin,bu adam ne diyor?
-Bu değil ağam siz daha genç olan araba sorun o biraz başına yediği dipçiğin sersemliğinden hala kurtulamamış demekki.
-Sen söyle Arap genci ne götürüyorsunuz,bizi altına boğacak adam da kimmiş? doğruyu söyle aksi halde şuracıkta boğazlatırım sizi..
-Ağam bize verilen emri yerine getiriyoruz,Arabistan Emirinin tek varisi Prenses Medine kocasına bir mektup yazdı ve acele götürüp teslim etmemizi istedi,Prensesin eşi Türk Murad Efe adında bir yiğit.
-Nerede bu Murad Efe?
-Toroslarda birkaç köyün ismini belleti bize Prenses arayıp bulacağız.
-Verin bakalım o götüreceğiniz nameyi de anlayalım ne yazarmış içinde.
Koynundan ceylan derisine sarılı Prensesin tuğrası basılı nameyi koynundan çıkarıp vermek zorunda kalmıştı.
-Heyy bakın bakalım içinizde Arapca bilen varmı?
Orada bulunan erkekler bir birlerine baktılar ama hiç ses çıkmayınca;
-Bunu okuyacak birisi yok sen oku bakalım ne der!
-Okumamda beyis yok ağam ama bu nağme bozulmadan yerine ulaşırsa Prensesim dediki "Aklınızın alamayacığı kadar hem Murad Efe hemide Prensesiniz olarak ben sizi altına boğacağım" bizi ödüllendirecekti. bu nağmeyi sizin adamlarınızın yardımı ile yerine ulaştıralım ödüller sizin olsun,bizi öldürmekle elinize ne geçecek ki.
-Öyle ya içinde altın yok ya varın beş adamımla birlikte gidip bulun bu nağmeyi yerine ulaştırın eğer dilediğimiz kadar altın vermez ise hem sizi hemde o Efe dediğiniz admı öldürürüz bunuda unutmayın,kalleşliği asla affetmem.
-Sağolun ağam zaten bize sizin dilinizi Prensesimiz özellikle bellettiki bu işlerde kullanalım diye.
Bu gün burada yatın yarın sabah beş adamım sizi Toroslardaki hangi köyde kalıyorsa oraya götürecek,elindeki fermanı verin bizede bir teneke altın versin dediğiniz Efe, baksanıza koskoca Arap Emirliğinin Prensi ile evliymiş,kimde var başka bu kadar büyük servet, değilmi.
-Haklısın ağam sağolun yarın gideriz siz merak etmeyin bize tarif edilen yerleri elimizle koymuş gibi bulur istediğiniz altınlarıda adamlarınız alır gelirler.
-Sen ne dersin Sofu?
-Dibi görülmeyen kuyuya kova sarkıtılmaz derim,araştırmadan boş yere adamların canını tehlikeye atmayalım reis.
-Ne tehlikesi Sofu,göndereceğim adamlar çam yarması gibi bir kıçı kırık Efe bozuntusunamı yem olacaklar.
-İşin içinde altın varsa korkarım onları telef ederiz,güçlü olmaları bir şey ifade etmez bu araplar nasıl düştülerse buraya,bizimkilerde düşebilirler,iyi düşün doğru karar ver derim.
-Yok! Birşey olmaz,sen tasa etme.
-Karar senin ben fikrimi söyledim reis.
Kacaoğlan sen en iyi adamlarımızdan beş kişi ayarla silahla donat ve tilki gibi gidip,kurt gibi dönsünler,
Tilki gibi gitmek sessiz ve kurnazlığı,kurt gibi dönmekte cesaret ve gücü simgelerdi.
Bu çetenin bulunduğu yer Muradın kaldığı köye oldukça uzak Doğu Torosların en yüksek yamaçlarında kurulmuş,Rum asıllı kaçaklardan kalma doğal mağaraların bulunduğu küçük bir yerleşim alanıydı.Askerden kaçan,eşkiyaların,hırsızların ve gözü kanlı katillerin biraraya geldikleri,gelip geçen kervan ve bezirganların korkulu rüyaları olan Göde Reis isimli eşkiya başının topladığı başıboş insan azmanlarından oluşmuş bir yerdi.
-Tamam reis güneş doğmadan çıkarız yola.
-Gözünüz bu iki arabın üstünde olsun bunlar fırsat bulurlarsa yallah tabana kuvvet tazı gibi kaçarlar.
-Bizde ellerini bağlarız Reis tasalanma.
-Bağlamaya buralarda bağlayın da dedikleri adamın yanına varırken çözün ve tembihleyin,hep birlikte aynı yerden geliyoruz desinler,daha sonra bir punduna getirip Efe denen adamı sıkıştırıp altınları alın,vermek istemez ise sizde bu nameyi vermeyin.
-Tamam Reis sen heç meraklanma,ben o işleri eyi bilirim,çil çil altınlar ile döneriz.
-Tamam şimdi gidin ve hazırlık yapın sabah güneş çıkmadan ovaya inerek dedikleri yere doğru sürün atları,hemen bitirip işi kısa yollardan da ivedi dönün burada soygun yapacak fazla adam kalmayacak.
Onbeş yirmi kişi kadar eşkiyanın kaldığı mağaralardan sabah güneşi doğmadan beş atlı ve iki arap atlarına binerek uzaklaştılar.
6.BÖLÜM
Tan yeri ışırken Ayşeyi kaçıran haydutlar dinlenmek için küçük bir hana gelmişlerdi.
-Hancı bize sıcak çorba hazırla kurt gibi açız, elini çabuk tut aksi halde seni kızartıp yemeyelim.
Hancı tek kelime
etmeden hemen koşup ocağa çorba suyu koyup kaynattı çok geçmeden çorbalarını içen haydutların en yaşlısı;
-Bu kadınada bir tas ver oda can acıkmıştır.
-Ben istemem beni serbes koyun ben buraları iyi bilirim geri kendim köyüme dönebilirim.
-Döneceksin ama önce biraz seni arasınlar eğer değerli bir kadınsan seni bulmak için kocan buralara kadar gelecektir.
-Baka ağa ben Yiğit Murad Efenin karısıyım,aha babamda koskoca Karaçadır Yörüklerinin beyi olur eğer istediğiniz bir şey varsa bana açık edin ben size ne isterseniz veririmaltınmı istersiniz buğdaymı giysimi ne isterseniz isteyin yeterki beni ya bırakın yada köyüme birlikte gidelim siz istediklerinizi alır gidersiniz.
-Bu Araplar ne olacak peki?
-Ne Arabı neden bunlarıda gözetim altında tutuyorsunuz?
-Dediklerine göre bir name getirmişler Arap Emiri neydi adı haa! Medine Sultan varmış senin dediğin kocanında karısı oluyormuş bu Murad Efede emme çok evlenmiş haa,yaşlımı bu Efe?
-O Efe yedi Cihanın tek Yiğididir ağzına adını desturla al,nice savaşlara girmiş nice badireler atlatmıştır işte bu yüzden de Arap Emirinin tek kızı olan Medine ile izdivaç edip evlenmiştir, orasını siz fazla karıştırmayın eğer dileğiniz altınsa size onlarca yüzlerce altını ben vereceğim yeterki beni köye götürün siz saklanın eğer güvenmiyorsanız beni elinizde tutun şu Arabın birini gizlice köye gönderin kimi görse o hemen Efe ye haber verir sizde beni onunla değiş tokuş etme fırsatını yakalamış olursunuz aksi halde bu şekilde ne yapacaksınız beni kaçırıp?
-Homurdanma Üse! Doğrumu der bu kadın?
-Bence doğru der ağam, avı yakalamak için çıktık şimdi av olduk kaçıyoruz bu bizim şanımıza düşmez derim gidelim bu kadının erini şu rabın birisi ile ayağımıza çağıralım silahı kadının böğrüne dayadıkmı istediğimizi bal gibi verecektir hem başka bir niyetimiz yok alsın iki arabı alsın getirdikleri şu namemi ney ise onu versin bize bir urup altın kadınıda alır çeker gideriz bizi takip etme deriz sonra şu hana bırakıp doğruca Torosların ardından geri döneriz.
-Doğru der Üse bilge ağam.
-Hepiniz aynı fikirdemisiniz?
-Öyle ağam biz almaya geldik şimdi kaçıyoruz tamda işin tersini yaptık nasılsa elimizde bu Araplar veKadın üstelik birde Arap Emiri Sultandan gelen bir name var bunları değiş tokuş eder oldukça fazla altın alırız.
-Eyi o zaman hadi çorbalarınızı için de ters yüz geri gidip bir punduna getirip bu kadının kocasına haber edelim bakalım ne kadar altın verecek.
-Araplar için vermez ama onların getirdiği şey çok kıymetli olsa gerek ki beş atlı ile gelip üçü çölde telef olmuş anlattıklarına göre, hem bu güzel kadınıda boş yere telef etmese gerek bu denilen ağamı efemi her kim ise..
Ortak karar verilip handan ayrıldılar.
Onların ayrılmasından yarım gün sonra aynı hana Ali ve yanındaki köy delikanlıları gelmişti.
-Arkadaşlar şu hana birazcık uğrayıp kaçakları soralım belki uğramışlardır.
Hancı kapıyı açmamakta direniyor sabah gelenlerin tekrar geri geldiğini düşünüyordu.
-Baka Hancı biz sana bir şey sorup hemen gideceğiz, kalıcı değiliz.
Siz sabah erken geldiniz içtiniz yediniz zıklandınız üstelik beş para vermeden çekip gittiniz ne istiyorsunuz yine benden bu han öyle işlek bir han değil meteliğim yok canımdan başka.
-Baka Hancı biz ne senin canını nede paranı pulunu istemeyiz o sabah dediğin adamlar gerçekten kaç kişi idiler ve nereye gittiler söyle yeter içeri kapıyı açmazsan açma.
Hancı mazgal deliğinden iyice bakınca bu gelenlerin o haydutlara benzemediğini görmüş ve;
-Yanlarında genç bir kadın vardı ikide arap tamı tamına onlarla birlikte sekiz kişilerdi dooymak bilmedi öküz gibi yediler içtiler.
-Nereye gittiğinide söylersen senin masraflarını ben karşılayacağım bak bu bir altın şimdi senin olacak mazgaldan atıyorum içeri korkma bizden bizde o kadını kaçıran haydutları arıyoruz.
Hancı sevincinden zil takıp oynayacaktı az daha.
-Tamam yiğidim tamam her bir şeyi duydum size anlatacağım.
Kapı gıcırtıyla açıldı Ali atından atlayıp;
-Arkadaşlar siz inmeyin ben hancı ile konuşup yola devam edelim.
-Al şu altın anamın ak sütü gibi helal olsun ne dediler kimlermiş bir bir anlat.
-Hancı bir altına bakıyor birde Aliye, dilinin ucu kekelemeye başlamıştı.
-Şey kadın genç ve güzeldi.
-Evet onu biliyorum yeni gelindir daha.
-Yanlarında iki de Arap genci vardı her an silahla onlarıda attan indiriyor tekrar dikkatle takip ederek atlarına bindiriyorlardı.
-Beş kişi idiler kıllı göbekli eşkiyalardı galiba
-Nereye gittiler asıl onu de hele.
-Kadın onları ikna etti bir urup altın vadetti ve köye geri götürmelerini söyledi.
-Sonra ne oldu?
-Kabul ettiler hep birden ağız birliği ile kadının köyüne geri gideceklerdi ha birde Arabı köye salalım bu kadının kocasını dilediğimiz yere çağıralım sonra istediğimizi alır geri dönerken bu bizim hana bırakalım dediler.
-Amaçları altın almakmı sadece?
-Ağam birde Arap prensesinden bahsettiler güya o iki Arap bir yazılı şey getirmiş oranın başından.
-Kimmiş o baş duymadınmı?
-Arap Prensesi dediler ama adı aklımda kalmadı.
Anlaşıldı, gerçek değilmi söylediklerin bak eğer sende bizi baştan savma yapmaya çalıştıysan değil çorba parası bu hanı üstüne yıkarım ona göre.
-Aman beyzadem asla hilafım yok getireyim Kuranı el basayım.
-Tamam o zaman eğer kadını geri getirip buraya teslim ederlerse ona sahip çık mükafatın büyük olur...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
10.BÖLÜM
-Geceyi Torosların sonundaki Keseğin hanında geçirelim.
-Kimin hanıydı Abi hatırladın mı Keseğin Hanını?
Hatırlamam mı iyi ki kar yok değilse aylarca dışarı çıkamazdık değil mi?
Abi nasıl kar yağardı yer gök beyaza keser atın boyunu aşardı biriken kar eğer birde çığ düşerse baharı beklemekten başka yapacak hiç bir şey yoktu.
-Hayırlısı ile varalım bakalım kimler çalıştırır kimler kaldı kimler göç etti bilinmez.
-Bu han pek uğurlu bir yer değildi değil mi Abi?
-Senin evlendiğin han burası Melike şeytanı ne işler açmıştı başımıza Hatice ile evlenmiştim bende ama burnumuzdan getirmişti...
-Neler yaşanmıştı bu handa neler şimdi düşünüyorum da yaşamamız bile mucize gibi bir şey.
-Haklısın Ali neredeyse kendi öz bacısını zehirleyip öldürecekti Melike denen fettan. -Sende şahitsin Ali benim hiç suçum yoktu altın delisi eşkiya olan Eminenin babasıydı Ne oğlu nede Emineden başka çocuğu olmadığı halde gözünü toprak doyurası ki doyurdumu bilinmez, altında altın definede define der Rum asıllı yahudilere kan kustururdu. Yalnız Rumlar ve Yahudiler olsa neyse altın kimde güzel kadın kimde varsa o gece kaldırırdı dağa boşuna 32 pare köyü elde etmemişti.O gelirken koç değilde koskoca deve keserlermiş ayağına.
-İyiki Emine Yengem babasına çekmemiş onun yaptıklarını düşündükçe Emine Yengemden de korkardık ama o tam bir melek gibi herkesi koruyan kollayan aşını pay eden birisi çıkmıştı da rahatlamıştık.
Eee ne dersin Alim kıratın yanında duran ya huyundan yada suyundan etkilenir derler o benim yanımda yetişti sayılır alıp kaçtığımda henüz onyedi sinde bile yoktu yarı yarıya çocuk gibiydi giderek üzüm üzüme baka baka kararırmış oda benim gibi oldu.
-Haklısın Abi senin gibisi dünyada eşi az bulunur yüzün diye söylemiyorum ama senin yanında öyle mutlu öyle huzurluyum ki bunu kimse bilemez.
-Bende seni severim gerçek kardeşim olsa sanırım bu kadar olurdu Alim bende bir evin bir çocuğu olarak yetiştim Emine Yengende bir ağanın tek kızı olarak bana geldi kadere bakarmısın.
Sohbet tatlıydı atlar rafadan yürüyüşle güneş batarken Keseğin Hanına varmışlardı.
-yağmur bastırıverdi,
-Tam sırasında geldik Ali değilse ıslanacaktık.
-Kapıyı açın!
-Bu han eski bir han olmasına karşın sık sık el değiştirdiği için her çalıştıran birazda olsa bakım yaparak iyi bir şekilde ayakta kalmasını sağlamıştı.
Yaşlı bir adam açtı kapıyı saçlarına kar yağmış gibi beyazdı.
-Buyurun beyzadelerim yağmurda daha fazla ıslanmayın siz bana verin atları ben onları ahırlarına çeker yemlerim size kızım yer gösterip buyur eder.
-Sağ ol baba önce atlarımız yerlerine yerleşsinler biz nasılsa yatacak bir yer buluruz.
-Gündeliği bir mecidiye beyzadem adam başına bir yatak birde oda veriyoruz yerde yatıracak değiliz ya.
-Ben para için konuşmadım, hayvanlarımız uzak gidecekler başlarına bir şey gelsin istemem o yüzden atlarımız değerlidir.
-Tamam yiğidim siz merak etmeyin yaşlıyım ama daha şimdiki gençlere taş çıkartırım sizi şimdi kızım yukarı odalarınıza götürür merak etmen.
-Fatmaaa!
-Buyur baba yetiştim.
-Kızım beylerin kalacakları odaları göster eğer toplu yemek yerlerse büyük odaya buyursunlar dilerlerse ayrı ayrı odalarına servis yapın.
-Tamam baba sorarım kendilerine.
-Beyzadelerim eşyanız yok mu içeri alınacak.
-Fazla bir şeyimiz yok şu heybeyi münasip bir yere koy giderken lazım olacakları da sonra içine eklersiniz.
-Ekmek ve kuru et koymamı ister misiniz?
-Evet evet bir şeyler koy eksik ne varsa bak onu tamamla.
-Hadi şimdi sizin kalacağınız yerleri göstereyim.
Fatma çevik atmaca gibi bir kızdı haybeyi sırtına vurduğu gibi hemen kilere götürüp geri döndü.
Yan yana dört göz var istediğiniz gibi seçin anahtarları üzerindedir.
-Tamam şimdi biraz yorgunluk atalımda sonra yemeğe aşağıya ineriz.
Murat dinlenmek için uzandı ama rahat değildi hep aklı Medine ve çocuklarındaydı kendi kendine sorular soruyor ama cevabını bulamıyordu.
Kim kaçırmış olabilirdi aradan bu kadar zaman geçtiği halde neden fidye istemediler, bu işin içinde akıl almaz bir durum vardı ama inşallah sağ olarak kurtarırım diye teselli buluyordu.
Yemekte keşkek vardı mis gibide kokuverdi Ali ile göz göze gelen kız kara çömleğin içindeki keşkeği geniş ce bir çanağa döküverdi.
-Buyurun akşam yemeğimiz bu gün bu başka bir isteğiniz olursa han ücretinin dışındadır bilesiniz.
-Ne açık sözlü kızmışsın sen böyle.
-Ne kızı dedi yaşlı adamın karısı, o bu yaşta iki erden boşa düştü.
Orada bulunan 3 erkek ilk defa başlarını kaldırıp Fatma yı alıcı gözüyle süzmüşlerdi...
-Baka bacı Murad Efenin yemeğini kaldığı odasına götür hizmette kusur etme bahşişin bol olur bilesin.
-Nelerden hoşlanın bu Efe?
-Kendine sorarsın, o sana nelerden hoşlandığını söyler ama itiraz etme nazlanma bunlara pek alışık değil Murad Efe.
Eteğini beline toplayıp hızla odadan çıktı kilere gidip Murad için bir sini donatıp kapısını çaldı.
-Siz buraya istemişsiniz yemeğinizi Efem.
-Tamam buraya getirmeni ben söyledim.
-Bir mecidiye fazladan alırım ama.
Hele bırak siniyi de senin ile biraz sohbet edelim, bir mecidiye neki eğer hoşnut kalırsam bir altın veririm.
-Altın mı!...
CemSAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
31.BÖLÜM
Çölde deve ile yolculuk etmenin avantajları büyüktü at sırtında yol çabuk katedilsede zaman zaman mola verip hayvanların dinlendirilmesi ve sulanarak yemlik takılması şarttı.Medine Sultan adamlarına çölde durulmayacak emrini vermiş olsada insanın bir tahammül gücü olduğu için adamlar hoşnutsuzlaşmaya başlamış hayvanlar artık gemlerini çekerek ayak diremeye başlamışlardı. Medinenin doktoru ay ışığında ilerlemenin daha kolay olmasından dolayı Sultana mazeret bildirmemiş ama iki gün gece gündüz yol alınınca bunun insanın doğasına aykırı olduğunu söylemek zorunda kalmıştı.
Medine Sultanın korkusu ise Veldan veya kız kardeşi Asudenin yeniden bir plan kurarak kendisini huzursuz edeeceklerini bildiği için adamlarına bu konuda hiç bir açıklama yapmama kararı verdiği için biran önce çölden çıkmalarının gereğine inanıyordu.
-Sultanım affedin ama askerler ve hayvanlar çok bitkin düştüler bu sıcakta bu çölü at sırtında hiç dinlenmeden geçecek insanoğlu yoktur izin verinde hayvanlar ve askerlerimiz bir gece olsun dinlensinler yarın güneş batımı üç günlük yolu hiç durmadan geçmemizin olanağı bunu yaparsak mümkün olacaktır.
Medine tabipbaşının söylediklerine katılsada asıl korkusunu belli etmemek için sakin davranıp günlerce suskunluğunu bozarak;
-Tamam askerlere söyleyin güvenliği en üst seviyeye çıkarmak şartı ile bu gece bu vahada dinlensinler.
Emir duyulur duyulmaz askerlerin arasında sevinç nidaları yükselmişti.Çöl sanki insanlar için hazırlanmış sessiz bir ölüm aracı gibi uzanıp giderdi.
Kıl çadırlar denklerin içinden çıkartılıp ayrı ayrı vahanın hemen yanına kuruldu her bir çadırın önünde bir nöbetçi olacak şekilde de korumaya alındı. Askerlerin komutanı Ebu Salim Medine Sultanın neden çekindiği hakkında bir fikri olmadığı için bütün bu emniyet tedbirlerine gerek olmadığı kanısındaydı.
Hayvanları yalaklarına kuyudan çekilen suyla kana kana içirip Orta yere büyükçe bir ateş yakarak karınlarını doyurdular.
Medine Sultan huzursuzdu, gece yarısına kadar gözüne uyku girmedi, nöbet tutan askerlerin arasında dolaşıp durdu, yanına çok iyi kullandığı silahlarını kuşanmış tıpkı savaşa hazır cengaver gibi donanmıştı.
-Sultanım bizler askeriz uymasak dayanabiliriz bir kaç gün ama sizin mutlaka uyumanız lazım hem dinç olmanız bize moral verir hemde at sırtında daha kolay yol alırsınız.
-Sizin bilmediğiniz gizli varlıklar var burada ya Ebu Salim çok dikkat etmelisiniz size bir zarar verirlerse ben kahrolurum ama bu söylediğimi diğer cengaverlerime söyleme onlar bu varlıklardan din adına çekinir ve takıntılara inanarak korkarlar.
-Affedin Sultanım bu gizli varlıkların ismi nedir ve burada olmaları sadece tesadüfimidir?
-Bu vahaların olduğu yerler Sahra Çölünün bilinmeyen ırklarına aittir ve bunu bir kaç yıl önce yaptığımız bir anlaşma ile koruma altına almıştık ama bu akit bozulunca her şey karıştı.
-Affedin Sultanım ama bu anlaşmayı bizmi bozduk yoksa gizli güçler dediğin varlıklarmı bozdu?
-Karşılıklı bozuldu ama umarım yeniden anlaşabiliriz, hayırlısı ile şu çölü bir aşalım da.
-Yayla Köylerine daha çok uzun yolumuz varmı Sultanım?
Medine koynunda sakladığı kılıf içine yerleştirilmiş haritayı çıkartıp orta yere açtı ve komuta Ebu Salime tek tek izah ederek anlattı.
-Bu gidişle daha bir hafta yol almamız lazım ama sadece bir iki yerde mola verirsek.
-Mola vermek zorundayız askerlerimiz yorgunluğu açlığı susuzluğu kabul eder ama bindiğimiz hayvanların dinlenmesi lazım Sultanım.
-Doğru dersin Ebu Salim şimdi ben biraz dinleneyim sende nöbetçileri teftiş etmeye devam et sonra beni uyandır sen yat dinlen.
-Aman Sultanım oda ne demek sizin için dinlenmek neyimiz yolunuzda seve seve can veririz.
Medine gülümsedi ve çadırına doğru yürüdü.
Çölde sabahlar çok geç olur ve bunuda bütün gezginler çok iyi bilir bunun için gece yolculuğu tercih edilirdi.
Günlerin verdiği yorgunluk ile Medine baş edemedi ve daha başını döşeğin içine kor koymaz derin bir uykuya dalıverdi...
O kadar çok yorgun ve uykusuz olduğu halde hala aklından bir kaç gün önce Veldanın tertiplediği oyun çıkmamıştı.
Gece yarısını çoktan geçmişti Medine Sultan derin uykudan birden uyandı sanki bir el onu kalkması için uyarmıştı bu uyanış birazdan kabusa dönüşecek ve hiç gelin geldiğini bile görmediği duymadığı kuması Ayşe ile başbaşa kalacaktı.
Serin bir rüzgar esmeye yerdeki küçük kum taneleri ile oynamaya başlamıştı, giderek hızını artıran rüzgar belkide az sonra bir fırtınaya dönüşebilirdi.Medine doğruldu ama gözlerine inanamıyordu.
Kara çadırın içi dışardaki rüzgara karşı bir türlü koyamıyordu.
Gece ilerlemiş ay sini gibi yanıbaşlarına inmişti.Gözlerini sıktı yeniden oğuşturdu ama gördüklerine inanamıyordu bu tamamen gerçekti. Ayşe ve Murad başbaşa uzanıp sohbet ederken yavaş yavaş iki gencin içini tarifsiz bir aşk ateşi yakmaya başlamıştı.
Ayşenin gençliği ve körpeliği tıpkı ceylan gibi kıvraklığı ay ışığında belirgin nefis bir görselin oluşumunu yansıtırken Muradın kanı kaynamaya başlamıştı bile
Ani ve sert bir hareketle çadırın kapısını kapatıp ay ışığını içeriden kovması birazda Ayşeyi kıskanmasından kaynaklanmış olabilirdi.Şimdi Muradla Ayşenin seslerini duyuyor ama hiç bir anlam veremiyordu, en iyisi her şeyi oluruna bırakıp soğuk kanlılıkla takip etmeliyim diye düşündü.
****
- Ne zamandır başımız dertten kurtulmadı senin güzelliğin karşısında şu doğan dolunay bile sönük kalıyor hadi gel otur dizimin dibinede şu saçlarını doya doya koklayayım
Ayşe ilk defa aşkın büyüsünün bu kadar nefis bir meyveye dönüşeceğinden bihaber yavaşca muhlis bir kedi gibi üzerindeki kıvrak giysiyi sıyırıp gerdeğe girecek gelin gibi Muradın kollarına bırakıverdi kendini
Medine iç çeke çeke sessizce seyrediyordu.
Ayşenin sert ve dolgun göğüsleri ilk defa belirgin bir olgunlukta taze dalında olgunlaşmaya başlamış bir çift nar gibi alı kızıla çalan ten renginin ateşiyle kavrulurken soluksuz dudakları gezineye başlamıştı.
Dışarıda aydan başka onları gören duyan hiç bir varlığın olmadığını sanıp o anın tadını iki genç doya doya çıkarmaya başalarken Ayşenin soluğu kesilmeye çığlıkları etrafa saçılmaya Muradın ise pençeleri tuttuğu yeri koparmaya başlamıştı bile.Ayşe sanki bir çift gözün onları takip ettiği hissine kapılarak;
-Şu çırayı söndüreyim mi ?
-Söndürme ay kıskansın seni ben kıskanayım bu beyaz kar gibi teni gecenin karanlığı kıskansın aşkım Ay parçam benim...
Ayşe tıpkı ayın ondördü kadar güzel ışıl ışıl parlayan Yörük güzeli olduğu için Murad bütün kadınların üzerinde sevişmek istiyordu, bu sevişmeye en çok Medine Sultan karşı çıkacaktı belkide..
Eminesi döl tutmuştu Medinesi döl tutmuş hemde ikiz doğurmuştu neden Ayşesinden üçüz olmasındı, bunu çok istiyor ve helaline öyle tatlı tatlı aşk yaşatıyordu ki büyülü aşkın girdabına kapılan iki vucut şimdi çırılçıplak bulutlara yükselip duman gibi kaybolup gittiler, çıktıkları gökyüzünden de inmeye hiç niyetleri yoktu...
Kara çadır böyle bir aşk sahnesini kurulduğundan beri ilk defa yaşadığını efir efir esen sabah rüzgarına karşı koyarken onları sarmalamış ve tek vucut haline getirmişti.Güneş doğmuş çölden gelen çiçek kokuları sanki bu büyülü gecenin esrarına ortak olmutu...
Daha fazla bu sevişme sahnesine tahammül edemeyen Medine yumruklarını sıkıp çadırdan dışarıya fırladı ve nöbetçilere doğru;
-Baka siz nasıl askersiniz yanıbaşınızdaki çadırımın içinde aşk fırtınası esiyor ama sizin dünyadan haberiniz yok bu nasıl koruma nasıllll...?
Askerler kaskatı kesilmişler Ebu Salim Sultanın önünde diz çöküp;
-Sultanım siz düşmü gördünüz böyle bir olay ne oldu nede duyduk.
-İçinizde bunu duyan olmadımı?
Hayvanlar hariç orada bulunanlar korku ile Sultanın önünde diz çöküp;
-Affına sığınıyoruz Sultanımız ama biz böyle bir şey ne gördük nede duyduk,artık bir daha ölsekte atlarımız çatlasada mola vermeden ilerlemeye devam edelim.
Medine işin gerçeğini anlamaya başlamıştıki az öteden yükselen kadın kahkasıyla irkildi.
-Hoşlanmadınmı yoksa Medine Sultanım?
Askerlerine geri dönmeleri için emir verip;
-Herkez nöbete ve nöbet tutmayanlarda çadırlarına çekilip beni yalnız bırakın.Ebu Salim sana bahsetmiştim şimdi hiç bir şeyden bahsetmeden gerekli emirlerimi yerine getirin ve ben yalnız kalmak istiyorum bundan çekinmeyin ben kendimi çok daha iyi korurum.
Ebu Salim karşı çıksada Medine sultan eliyle sus işareti yaptıktan sonra o atılan tiz kadın sesinin geldiği yere doğru yürüdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
48.BÖLÜM
Sahra Çölü asırlardır tam anlamıyla keşfedilmiş değildir.
Dünyanın en geniş çölü olan ve Afrika’daki 10 ülke boyunca uzanan Sahra Çölü, yaşam şartları bakımından dünyanın en zorlu yerlerinden birisidir.Yağmurun hemen hemen hiç yağmadığı olur.
Sahra Çölü’nde yıllık ortalama yağış miktarı, sizin bir duş seansında kullandığınız su miktarıyla neredeyse aynı miktardadır.
Sahra Çölü’nde meydana gelen akılalmaz olaylar
Kimine göre sonsuz bir romantik kum havuzu, kimine göre de gereksiz bir toprak parçası. Dünyanın en geniş çölü olan bu yerler tamamen kum birikintisi ile adeta uçsuz bucaksız bir deniz görümünü andırır.
Günümüzde Sahra Çölü son derece kurak ve yaşanması neredeyse imkansız bir yer gibi görünebilir. Fakat bir zamanlar Sahra Çölü aslında Sahra Yağmur Ormanları’ydı desek yanlış olmaz.
Sahra Çölü, binlerce yıl boyunca yeşilin bol, suyun çok ve canlı çeşitliliğinin muazzam olduğu bir bölgeydi. Aniden bastıran muson yağmurları bir süre sonra Sahra Çölü’ndeki toprağı verimli hale getiriyor ve insanların bu bölgede tarım yapmasını sağlıyordu.
Yaklaşık 7300 ila 5500 yıl önce yağmurlar azaldı ve bölge daha kurak bir yer olmaya başladı. Oysa bu yerlere zaman zaman kar yağdığı bile olmaktadır..
Bir zamanlar tropikal bir cennet olan Sahra Çölü’nün Mısır tarafında dev otçul dinozorlar yaşıyordu.
Oldukça sıcak bir yer olsa da Sahra Çölü, aşırı derecede sıcakların görüldüğü bir yer değil. Bölgede bugüne dek ölçülmüş en yüksek ısı 50,7 C ile Batı Sahra’ya bağlı Semara kentinde yaşandı.
Kum fırtınaları neden meydana geliyor? Çöllerde zemini tutacak herhangi bir bitki kökü yoktur. Zemine baskı uygulayacak bir su kaynağı da olmayınca ve aşırı sıcak da bu koşullarla birleşince yer seviyesinde hava kararsız hale gelir. Kararsız hava çöl kumunu bir oraya bir buraya savurmaya başlar ve en sonunda dev bir kum fırtınası ortaya çıkar. Bu çok sık tekrar etmesede meydana geldiğinde tedbir alınmaz ise ölümcül sonuçlar doğurması kaçınılmaz olur.
Veldan;
Ceylan derisi ile kaplı siyah büyük bir kitaba yazılmış şeytani harflerden oluşan bütün bu bilgilere gördüğü ve ilginç bulduğu her şeyi kaydediyordu.Bu kitapta Murada uyguladığı iki deneyin bütün teferruatıda yer almış üçüncü deney için yer ve zemin belirtilmemişti.Veldanın bütün umudu babasının bu deney için elde edeceği penzehirin biran önce bulunması temennisiydi.
Medine at başı giderken Veldana dönüp;
-Buralarda bir vaha yokmu? Girdiğimiz yollarda ne bir vaha nede yeşermiş bir ot bile yok.
-Evet burası Sahranın gözü denilen yeridir.Burası kaç mefrsah olduğu bilinmiyor günlerce at sırtında gidilir ama ne ucu bulunur nede sonu.
-Allah korusun bir kum fırtınası çıkarsa hayvanlar telef olur sonra su yok güneş kavuruyor çok can kaybedebiliriz.İstersen çıkalım Sahranın Gözü dediğin bu yerden.
-Hayır Medine buradan çıkamayız Asudenin burada olma ihtimali çok yüksek babam Muradı tanır ve Asudeyi cezalandırır nedeni ise iki deneme yaptığımda penzehiri babam hazırlamış ve ikisindende başarı ile çıktığı için Muradı sevmişti.
-İnşallah biran önce sağ selim buluruz, benim yüzümden askerlerimin zor durumda kalmasına gönlüm razı olmuyor.
-Bak şimdi askerlerini düşünme Murada odaklan istersen .
-Her can benim için önemli ve kutsaldır bencillik edemem onlarda benim yanımda en az aradığımız Murad ve diğer iki subayım kadar önemlidirler.
-Sihir yapamıyorum eğer bunu yapmış olsaydım hemen Asudenin nerede sakladığını bulurduk.
-Bir kere yapsan ne olur böyle uçsuz bucaksız bir çölde gece gündüz kayıp aramakla bulunmaz.
-Haklısın ama Murada kötülük yapmış olacağım.
-Neden kötülük yapmış olacaksın, bulalım başlarına bir bela gelmeden.
Asudenin sihir gücü benim gücümü geçerse hiç iyi olmaz, istersen deneyelim, bulduktan sonra babamdan yardım isterim..
-Tamam hemen dene.
-Şu develerin su içtiği hurma ağacının olduğu yere sür atını önce biraz dinlenelim çadırları kursunlar gece yıldızlar çöl yüzüne inerler o zaman Muradın yerini görme fırsatım olur.
Çok geçmeden denkler çözüldü askerler küçük ama kullanışlı kara çadırları hemen kurdular küçük bir deve sürüsü su içiyordu develerin başında sırım gibi incecik genç bir çoban değneği elinde sağa sola koşturup develere ıhmaları için emirler veriyordu.
Atlar suyu görünce adeta şahlandılar develerin arasına girip kana kana sularını içerken askerlerde sabırsızca kuyudan çekilen suyu sırasıyla içmek için sıraya girmişlerdi.
-Bu su biraz bozuktur söyle askerlerine çok içmesinler.
-Nasıl, zararlımı?
-Hayır zararı yok ama biraz tuzlu.
-Ne gibi zararı olur
Gideceğimiz yerlerde daha çok suya ihtiyaçları olacak su istekleri dahada belirginleşebilir.
-Her şeyi nasıl biliyorsun Veldan?
-Her şey bu kara kaplı kitapta yazılı babam bütün bir ömür bu çölde deve çobanlığı yaparken her yeri karış karış dolaşıp yazıya dökmüş.
Medine Veldanın yanından hiç ayırmadığı deftere göz attı arapça yazılmamış sadece garip şekillerler ile karalanmıştı.
-Hangi dilde yazılmış bu kitap?
-Şeytan dili sen anlamazsın Medine Sultan ancak ben okuyabilirim.
-Muradı ne zaman göreceğiz?
-Gece dolunay doğar ve yıldızlar yeryüzüne iner o zaman Muradı ve diğerlerini görme fırsatımız olacak.
Vakit bir türlü geçmiyordu doluna doğsun diye dua eden Medineye Veldan bakıp gülümsedi.
-Bak gördünmü!
-Neredeler?
Asudenin koynunda...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
49.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
58.BÖLÜM
-Ne demek ben şimdi Şeytanmı olacağım Allah korusun kendimi atarım o ateşede şeytan olmam,lanet olsun sizin adınızada ırkınızada..
-Unutma Şeytan ırkı her zaman emirleri yerine getirir insanlar ne zaman birbirlerine düşer fitne fesat çıkarırlar, evliyken zina yaparlar erkekleriniz eşlerini bile bile aldatır işte o zaman bizim ırk devreye girer ve "İşte İnsan Oğlu bu der"
-Bunu yapanlar var ama yapmayanların günahı ne Allah bizi korur ve asla bu tür bir pisliğe meydan verdirmez.
-Tanrı sizi korumaz sadece sınar,,,
-Demek Şeytanda bunu fırsata çevirir.
-Doğru söyledin bizim görevimiz bu tür aymazlığa düşenleri belirleyip günah defterlerine işledikleri suçların yazılmasını sağlamak için şahitlik etmektir.
-Allahıma sığınırım asla ülke yöetimimde ve eşimle bu tür bir olayı yaşamadım aslada yaşamam...
-Büyük konuşma daha çok geçmedi boş ol boş ol boş ol diyen sen değilmiydin evet sendin ve gerçeği görünce hemen geri adım attın bu gerçeği yeryüzünde adalet dağıtanlar sağlar bizde ise canlı canlı gözlerinle aynaya bakar gibi gerisin geriye seyredersin işte o zaman anlarsın ki haklımıyım haksızmıyım.
-Doğru dersin eğer ben bunları görmemiş olsaydım Muradıma asla inanmayacak ve büyük bir hata yapacaktım.
-Bak Konsey yerini aldı şimdi sıra İnsan Oğlunda.
-Kim var bizimkilerden başka orada?
-Ali ve Murad var iki kişi olmaları önemli bütün şeytanların gözleri onların üzerinde olacak eğer kıskanırlarsa çok güç durumda kalabilirler keşke orada olsaydım...
-Veldan lütfen beni derhal oraya götür, ne yaparsan yap Muradı kıskanmayan erkemi var yer yüzünde, şimdi bütün şeytan ırkının kızlarının gözü onun üzerinde olacak.
-Haklısın Medine ama bu dediğin imkansız ancak Sahra Gözüne bir hafta gibi sizin takvimizle bir sürede gidebiliriz.
-Şimdi ne yapacaklar?
-Düğün için Muradı damat tayin etmişler Asude de gelin olacak ama bir tek şartla.
-Ne şartı bu, Murad hiç bir şartı asla kabul etmez.
-Keşke etmese ama edecektir mecbur kalır eğer kabul etmez ise önce Aliyi ateşe gönderirler.
-Allah Koruzun Ali benim kardeşim gibidir Murad buna asla müsaade etmez.
-O zaman askerlerin dinlenmeye çekilsinler biz düğünü izlemeye devam edelim eğer Murad çok güç durumda kalırsa Ulu Yezid e anlatırım her şeyi diğer Şeytan Liderleri karşı gelemezler.
-Nasıl anlatacaksın bu düğün bitmeden orada olamayız eğer bunun imkanı varsa gece gündüz hemen harekete geçelim ki düğün bitmeden yetişelim.
-Senin izlediğin yansımanın çok öncesi düğün bitmiş ve Murad her şeyi kabul etmiş görünüyor değilse Asude nasıl kadın oldu bunu bir düşün.
-Neyi kabul ettiğini söylermisin...
-İki şeyi kabul etmiş gibi bunlardan birincisi hemen düğünden sonra bana gelecek ve 3.deney yapılacak, ikincisi ise en korkuncu bunu senin bilmemen gerekiyor...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
45.BÖLÜM
Veldan bütün bu olup bitenlerden oldukça rahatsız olmuştu.."Şımarık kız artık bunun kulağını çekmek lazım ne demek eniştesinin koynuna gizlice izinsiz girmek, erkek aşka rıza gösterirse işin tadı tuzu olur değilse zoraki yapılan bir aşk tuzsuz aş olur" Veldan kapıyı açıp şamdanın ışığını yükseltip;
-Ne yapıyorsun Asude sen utanmadan uyuyan bir erkeğin koynuna nasıl girersin?
-Uyandırmaya kıyamadım ablam, ne olur izin verde uyanmasını bekleyeyim.
-Kalk giyin ve çık buradan, Muradın haberi olsaydı tokatı yemiştin o senin tanımak istediğin bir erkek tipi değil o istisna bir şahsiyet sana çok yüz verdim galiba artık işin bitti çık git çöle ve babamın develerine çobanlık et, bu hanı bir süreliğine kapatacağım.
-Bunca çalışanlar ne olacak?
-Bu senin sorumluluğunda olan bir şey değil buna ben karar veririm sen değil.
Asude suya düşmüş kedi yavrusu gibi tir tir titriyordu son defa yalvarmak için Veldanın gözlerine baktı ama hemen vazgeçti Veldanın gözleri ateşten bir kor gibi yanıyor sinirinden burnundan soluyordu.
Sessizce hemen giyinip kızgın bakışlarla Veldana bakıp;
-Bir gün bunu yaptığına pişman edeceğim seni. diye söylene söylene çıktı gitti.
Veldan Muradın yanıbaşına oturup uzun uzun uyuyan sevgilisine bakarken gözlerinden bir kaç damla insani yaş düşmüştü."Ne çok sevdim seni eğer senin aşkın olmasaydı şimdi ben burada olmazdım, neye mal olursa olsun senin olacağım ve kıyamete kadar seni yaşatacağım..."
Saçlarını okşayıp dudaklarının ateşini uyandırmamaya dikkat ederek erkeğinin göğsünde söndürüp kapıyı usulca kapatıp uzaklaştı.
Ülker Yıldızı doğarken Ali kalkıp dışarı çıktı gece olanlara hiç bir anlam verememiş en iyisi Murad uyanmadan atları hazır edip buradan gitsek iyi olur diye düşünmüştü. Biraz temiz hava ciğerlerine çektikten sonra sağına soluna bakınarak ahırların olduğu yere doğru ilerlemeye başladı. Şu bizi Arapları uyandırsam iyi olacak dört atı hazır etmek o kadar kolay olmaz dedi ve kararını verdi.
Gidip Sahip ve diğer Arabı(Ruban) uyandırmak için geri döndü.
İki Arap bir odada kalmayı tercih etmişlerdi Ali güneşin ucu kınından çıkarken kapılarını tıkırdattı:
-Hey arkadaşlar güneş çıkmaya başladı uyanın ve elinizi yüzünüzü yıkayında buradan ayrılalım.
Biraz bekledi içeriden çıt sesi çıkmayınca tekrar yüksek sesle seslendi, yıne ses çıkmayınca kapıyı zorlayarak açıp içeri girdi.
İki askerden başka her şey olduğu gibi duruyordu yatak ve çarşaflar bile dağınık değildi girdikleri gibi çıktıkları anlaşılıyor du.
Ali sağa sola baktı;
"Bunlar burada olmaları lazım,gözleimle görmüştüm buraya han sahibi kız getirip yerleştirmişti kendi yattığı odada bir kaç adım ileride olduğu için iyi geceler dileyerek ayrılmışlardı.
"Allah Allah bunlar buraya sanki hiç girmemişler gibi sanki.
Dışarı çıktı etrafa göz gezdirdi ne bir iz nede bir başka birisi vardı. Ahıra yöneldi aceba Murad uyuyomu diye düşündü bunlar böyle kaçıp gitmiş olamazlardı.
"Han sahibi nerede kalıyorsa en iyisi gidip onu bulup sormalıydı.
Güneş yavaş yavaş doğmaya başlamış hatta bir kavak boyu yükselmişti "Garip diye düşündü gece benim gördüğüm düş müydü peki Sahap ve Ruban nereye gitmişlerdi" dalgınlığı geçer geçmez hızlı adımlarla Muradın yattığı odaya doğru yöneldi "Murad Efe kessen bu saate kalmaz o çoktan kakıp aşağıya inmiştir diye düşündü ve sonra kapısını çalıp;
-Abi uyandınmı?
Ses yoktu, tekrar seslendi
-Murad abi kalktınmı?
-Yoksa Murad Efedemi kalkıp çıkmıştı dışarı ne Araplar vardı nede Efe.
"Ben yoksa hala rüyadamıyım yoksa uyur gezermi oldum diye düşünürken bir kadın sesi ile olduğu yerde donup kaldı;
-Ya Ali...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
37.BÖLÜM
-Veldanı görsen tanırmısın?
-Neden tanımayayım o benim helalim.
-Demek helalin ama o insan değil ki.
-Yeryüzündeki bir çok insandan daha insancıl onun kalbi sevgi dolu ben ve diğer aile üyelerim Veldanı çok sevdik.
-Ben İncilde okumuştum hiç bir Melek yüzündeki canlılara zarar vermezler sadece onlarında içinde İnsanlar gibi kötü kalpli olanları vardır.
-Nereden biliyorsun, çok imalı konuşuyorsun fal tutarım demek başka geçmişi geleceği bilmek başka, bütün bunlar senin varsayımındır geleceğimizi sadece Allah bilir.
-İnançlı ve mert bir insansın artık sana kim olduğumu söylemem lazım aksi olursa çok üzüleceğim.
-Adın Firuze, gerçekten çok güzelsin öyleki senin kadar güzellikte başka bir kadın görmedim neden çok sır gibi saklıyorsun kendini gerçek ne ise söyle tabi bana uyacaksın diye değil ama sen çok şey söyledin hepsinide kendi kendine yalanladın evet gerçekten önce kim olduğunu bilmem lazım.
-Ben Veldanın kızkardeşiyim. İsmim Asude seni bir kaç kere Medine sultan ile birlikte sevişmelerinizi seyretmiştim.Veldan Ablam bana çok ilginç bir görev vermişti bunu seve seve Medine Sultana izlettim ama bu arada senin ne kadar güçlü kuvvvetli bir erkek olduğunu görünce galiba hayaline aşık oluverdim şimdi günlerdir senin gelmeni bekledim ve gelir gelmez görsel cennetimize davet ettim.
Murad ağzı açık dinlemişti dünyalar güzeli kızı..
-Yinemi Şeytan! Allahım sana sığınırım benim aklıma mukayet ol bunlar her istediklerini yaptırıyorlar. Eli ile boynundaki hamaylısını kontrol etti Veldan çok etkilenmişti, kızkardeşide izinsiz yaklaşamayacaktı.
-Seni sağselim Sahra Çölünden geçmeni sağlarım bilirmisin bu Çöllerde ne çok tehlikeler vardır, soyguncular deve çobanları eşkiyalar hatta Ulu Yezidin emrinden kaçanlar bile var ve gözlerini kırpmadan insanı hemen öldürürler..
-Orasını bana bırak o söylediğin tehlikelerin içinden çok geldik geçtik Allahın inayetiyle hepsinin üstesinde geliriz evvelallah.
-Kendine çok güveniyorsun Murad bak ben senin ile sadece üç gece kalmak istiyorum sonra uzaklaşıp seni gizlice koruyacağım bu birazda Veldanın emrinden dolayıdır.
-Bir şey soracağım senin Veldanın kızkardeşin olduğu doğru değil, Veldan beş kızkardeşin en küçükleri olduğunu söylemişti sense Veldanın küçüğüyüm o ablam olur dersin bu yalan değilmi?
Asude gülümsedi;
-Babam onlarca kadın ile evlenmiş senin bildiğin sadece Veldan ve diğer dört ablam. Ben kaçıncı karısından oldum ben hiç düşünmedim bile.
-Birbirlerinize sadıksınız yani evet bu olasıdır benimde bir çok kadınım oldu bunların içinde Veldan da var ama Veldan Müslüman olup elini eteğini şeytani düşüncelerden çekmişti.
-Veldan Ulu Yezidden af dile tam gece gündüz 2 yıldız yılı yalvardı babamda Yezide secde edip affını istedi Ulu Yezid de onu affederek eski görevine dönmesini sağladı şimdi Veldan çok yükseldi ve emrinde onlarca şeytani güç var.
-Kaçıncı karısından olursan ol babanız birse öz kardeş sayılırsınız bizde karısının kızkardeşi ile birlikte olmak yakışık almaz hem nikahsız asla böyle bir şeyi benden isteme buna Veldan karar versede ben kabul etmem.
-Edeceksin...!
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
41.BÖLÜM
- Alimi? kim bu?
- Muradın en yakın arkadaşı şu anda Cennet Handaki odasında derin uykuya dalan genç.
-Genç mi oda Murad gibi güçlü kuvvetlimi bari?
- Evet Murad gibi güçlü kuvvetli üstelik onu koruyan tılsımıda yok.
-Onunla tanışayımmı abla benim için gece boş geçmez sadece eğleneceğim Murad uyusun bakalım sabah neler olacak.
-Olabilir istersen onunla yakınlaş ve hatta sevgili ol derim çok yakışıklı gözünü budaktan sakınmayan deli dolu ama oldukça gururlu birisidir üstelik güzel bir karısı var Gül Fidan isminde.
- O zaman çıkalım buradan Murad uyusun sen bana azıcık yardım et Ali ile biraz eğleneyim.
- Önce onu dışarı çıkar başka bir oda tahsis et sonra başbaşa kalın ama onu kolay kolay ikna edemezsin.
-Benim arzularım Murad için ona yan bakmam bile ama gece boş boş pineklemektense biraz eğlenmek hakkım değilmi.
-Sana kolay gelsin kardeşim başarırsın umarım eğer bir aksilik çıkarsa sakın şeytani güçlerini kullanmaya kalkma her şeyi berbat edersin sabah olur olmaz Murad senin bakalım başaracakmısın?
-Başaracağım ve o benim ilk erkeğim olacak.
-Çok kadını oldu ama senin ilk erkeğin olması önemli sakın kendini teslim ettikten sonra ona karşı aşırılık kullanma insanlar buna pek dayanamazlar ve zarar görürler.
-Şeytanlardan farkları nedir abla?
-Onlar yürekleri ile severler her bir tenin ayrı bir zevkle inler dudakların yanar öpmekten bıkmazlar elleriyle sevişirler temas ettikleri yerler öyle kolay kolay teslim olmayacak yerlerdir çığlık atarsın ürperirsin ve mutluluktan ağlarsın çok kere.
-Yaaa! Şahane bir aşk yaşayacağım desene.
-Bu aşk bazen çok aşırıya kaçarsa çıktığın bulutlardan inemezsen gözyaşın yağmur olur yağar artık asla iflah olamaz her şeyden nefret eder onu tekrar tekrar yaşamak için her türlü fedakarlığı yaparsın.
-Sen hiç şeytanla birlikte oldunmu abla onlar nasıl?
-Ablan oldu ama sonuda hüsran oldu bana anlattığına göre şeytan erkekleri çok soğuk ve duygusuz olurlarmış sadece görev saydıkları ilişkiyi tıpkı balıklar gibi yumurtlarlar ve çeker giderlermiş o gider bir başkası musallat olurmuş yani tiksindirici bir durum bunu bana daha çölde çok küçükken Nilifer anlatmıştı da o andan itibaren hiç bir şeytan erkeğine meyil etmemiştim birazda bu yüzden değişim yaşamak için İnsanoğlundan Muradı seçtim ama inanıyorum ondan başka hiç bir erkek beni mutlu edemezdi.
-Ne vardı onda?
-Anlamayacağın kadar cesur yürekli atılgan bir yiğit tutuğunu koparan onca şeytani ve insani güçlere karşı koyup savaşan her tuttuğu işten başarıyla ayrılan koskoca dağlarda efelik yapmış asla haydutlara ve eşkiyalara boyun bükmeyip onları dize getirmiş bir yiğit.O her şeyi bilir Şeytani güçlerle nasıl savaşıldığını bile benden çok şey öğrendi ve beni bu yüzden çok sevdi.
-Bak şimdi daha çok merak ediyorum eğer Muradı elde edersem bırakmayacağım.
-Sana Aliyi teklif ediyorum Muradı bana bırak!...
Cemil Ateş
Devam edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
38.BÖLÜM
-Veldan buna asla izin vermez, çok eşlilik kan değişimi ile oluşur bu nasıl bir inanış ki kızkardeşlerin tamamı bir kişi ile evlensin.
-Sana Luciferde aşık olmuş oda benim kızkardeşim Veldanla aynı anneden olmalar ama Ulu Yezide karşı gelince Sahra Çölünde yılan olarak yaşamına izin verilmiş belki bende aynı akibetin kurbanı olurum ama olsun sana aşık oldum ve seni istiyorum buna kararı ben veririm sen veremezsin!
-Yazık olacak bu güzellik hiç bir cinsinde yok gel inat etme ben senin bir şekilde enişten sayılırım kısa olsada Veldanla gönül ilişkimiz olmuş o Müslüman olduktan sonra birlikte olmuştuk şimdi sen neden böyle bir duygu ile hareket ediyorsun biraz dinlendikten sonra sabah ilk işimiz bu handan ayrılmak olacak odamdan çıkarmısın hiç bir şeyini istemiyorum sanada yirmi altını vereceğim beni rahat bırak.
-Ben sana bin altın vereyim ne sandın beni basit bir hancı çırağımı burası bizlerin cennetidir buraya gönüllü giren gönüllü çıkar benim izmim olmadan bu kapı açılmaz ve seni hiç bir güç buradan çıkarmaya kafi gelmez neden anlamıyorsun ben Şeytanım sense İnsan senin bilmediğini bilir görmediğini görürüm istersem Veldanıda buraya davet ederim onun yanında sana sarılıp aşk oyunları oynayabilirim buna Veldan karışamaz ve asla kıskanmaz...
-Çocuklarım kayıp onları bulmadan hiç bir kadınla aşk ilişkisi yaşamak istemiyorum, onlar benim canımın parçası onlar olmadan bu dünyada rahat nefes bile alamam neden anlayış göstermiyorsun önce çocuklarımı bulmam için yardım et sonra dile benden ne dilersen...
-Veldan ile konuşmam lazım ancak çocukların yerini o bilir ve bana o yardım edebilir. İstersen sen biraz dinlen ben ablamla konuşup yerlerini öğreneyim ona göre kurtarma pilanı yaparız.
-Her şeyi yaparım demiştin neden Veldana danışacaksın?
-Biz birbirimize çok saygılıyız eğer o bir şeyi kendisi için yapmışsa ben asla karışmam oda benim seninle sevişmeme karışmaz bunu anla artık..
-Çocukların kaybolmasında Veldanın parmağımı var demek istiyorsun?
-Sormam lazım beni Sahra Çölünde seni bulup buraya hapsetmem için emir verdiyse çocuklarını veya senin neden Sahra Çölüne geldiğinide biliyor demektir.
-Ben burada esirmiyim şimdi?
-Bir bakıma evet esirimsin Veldan gelip seni teslim alıncaya kadar ama sen yinede benim misafirim sayılırsın.
-Ali ve diğer iki askere ne oldu? Onlar böyle bir varlıktan haberleri yok.
-Onlar normal Han Odasında rahatlarına bakıyorlar her güzellik senin önüne serildi korkma hiç bir şey olmayacak onlara..
-Hiç kimseye olmasın ne gereği var öncelikle çocuklarımın bulunması lazım, Veldan gelsin onunla anlaşırım.
-Veldan benim davetimle buraya gelecek bense onu davet etmeden seninle üç gün üç gece başbaşa olmalıyım her ne kadar inat etsende sen benim olacaksın ...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
-Bu hal ne kız!
-Halimde ne varmış görmüyormusun su dökünüyorum.
-Anammm,sen burasını hamammı sandın leğen içinde heç yıkanılırmı.
Ali içeri bakmaya cesaret edemiyor utancından kapıdan iki adım geride elinde çuval ve urgan ile hancı kızla Melike arasında geçen konuşmayı korkulu gözlerle izliyordu.Bu kız çıldırmış olmalı dedi içinden Murad abi şimdi çıkıp gelirse ne der.
-Melike hadi şu entarini al ve hemen giy Murad abi gelmeden şu ortalığı toplayayım sonra ne der.
-Kız git başımdan sana nede çıkıp geldin ben anlaştım Murad ile heç nir şey demez ben yunup yıkanıp kokular süründükten sonra sabaha kadar birlikte kalacağız.
-Sen delisin anam ne bu hal heç böyle erkenden kapanıveren birini görmedim.
Elinde sıktığı iki altını Aliye doğru uzatıp;
-Al bunları abi bu kızı bu halde heç kimse ikna edemez bir erkek asla bu halde müdahale etmez baksana ben bile utandım kız cıbıl cıbıldak.
-Tamam Fatma sen o altını sok kuşağıyın arasına ve kapa kapıyı ve içeride onu ikna etmeye çalış.
-İkna etmekmi bu deli beni öldürür valla.
-Bir şey yapamaz ben dışarıda beklerim bir kavga çıkarsa salarım iki arabı yanına ne haltı varsa görsün onlar dilinden de anlamazlar zıpkın gibi tutup sokarlar çuvalın içine.
-Haramdır elin kadınına heç bu şekilde yaklaşamaz hiç bir erkek.
-Eyi ama biz yaklaşmayacağız, sen onu içerde tut ben kapıyı kitlerim ne sen çıkabilirsin nede Melike o zamanda biz atlara biner uzaklaşmış oluruz bir müddet sonra anan gelip açar kapıyı.
-Heç iyi fikir değil bu bu avradın gözü dönmüş bahsana çırılçıplak hala leğenin içinde su dökünüyor tövbe bana doğru durmaz saç baş yolar ben buna razı değilim.
Konuşmalar devam ederken Murad ağır adımlarla sofudan geçip odayı kontrol etmek için geldiğinde gözlerine inanamadı.
-Heyy ne oluyor burada? Melike bu ne hal hani yatakta olacaktın?
-Sana yunup yıkanıp tertemiz bir şekilde koynuna girmeyi hayal ettim bununda çaresi leğende seni beklerken yunup yıkanmak olacaktı ama bakıyorum bu hancı kız ve bizim enite ne yapmaya geldiler bilmem ama ne olursa olsun kim gelirse gelsin beni bu fikirden caydıramazlar.
-Tamam senin dediğin olsun, Ali sen hancı kızıda al ve ahıra git bizim arapları da yanına al ve atları hazırlayın ben çok geçmeden Melikeyi de yanımıza alıp yola çıkalım.
-Heyyyyyy! Ne diyorsun Muradım demek sonunda ikna oldun beni de götüreceksin değil mi.
-Evet Melike sen haklısın seni bir başına burada bırakmayacaktım zaten.
-Define ne olacak?
-Umurumda değil sonra gelip ararız şimdi çocuklarımı hemen bulmalıyım çok geç kaldık.
Melike leğendeki suyu çay evine hızla atıp hemen giyinmeye başlamıştı, içinden de bu iş burada böyle bitmemeliydi ama yanında olmam demem her gün sevişirim demektir bu bence daha iyi oldu.
-Hadi Ali siz dediğimi yapın bende alacaklarımı Melike giyinir giyinmez alıp çıkalım.
-Ama abi!
-Dediğimi yap Ali hancı kıza masraflarımızı ödemeyi ihmal etme helallik al ve Sahraya doğru hareket edelim.
Ali hiç bir şey anlamış değildi Melikenin Sahra Çölünde ne işi vardı o çölde bir kadının başlarına bela olacağını biliyordu, hiç tecrübesi olmayan bir kadın asla o çölü geçemezdi.
Ali ve Fatma kapıdan uzaklaşır uzaklaşmaz Murad içeri girip;
-Neden yapıyorsun Melike o kadar çok mu arzu ettin beni?
Melike yılışık kedi gibi Muradın yanına gelip boynuna el atıp sarılmak istedi.
-hala anlamadın mı ben acele edip gitmek isterim senin gözünse oynaşta her şeyin bir zamanı ve sırası var melike dur bana yardım et şu eşyalarımı hazırlayalım.
-Doya doya öpmek bile nasip olmadı o yollarda han var mı peki?
-Olmazmı hemide kaç tane günlerce han olmadan nasıl yer içer uyuruz.
-Bu iyi o zaman dediğini hemen yap o han odaları şimdiden gözümde tütmeye başladı bile...
-Aşağıdan hancı kızın sesi duyuldu.
-Beyzadem atlar hazır seni bekliyorlar.
-Tamam hemen iniyoruz siz kapıları açın...
Murad karmaşık duygular içindeydi gerçekten Melikeyi götürecek mi idi yoksa şu kapıyı üzerine kilitleyip burada kendi başına bırakması lazımdı. Melike evliydi ve kayın pederi şu anda içtiği onca alkolün tesiri ile yarı baygın hala aynı yerde yatıyor du. Altınlardan nasıl vazgeçecekti, Melike buna bir yol bulup Muradı tekrar tuzağa çekebilirdi ne olursa olsun bu kadından kurtulup yola devam etmesi gerekiyordu ve kararını verip dışarı çıkar çıkmaz kollu kilidin anahtarını Melikenin üstüne çevirmek olmuştu.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
Medine gözlerini kapadı, dizlerinin üzerine çöküverdi. İlk defa gördüğü manzara karşısında çaresizce korkuya kapılmıştı.
-Veldan bu gerçekmi?
-Evet gerçek, sen Muradı suçlamıştın hatta boş ol bile demekten kendini alamamıştın ama bak gör Murad Asude ile birlikte olmadan ne durumları yaşamış gördünmü.
-Ali için kabul etti onu kendi kardeşinden daha çok severdi.
-Ali gerçekten mert ve dürüst bir delikanlı eğer Murad olmasa Asude Aliyi bu duruma asla getirmez derhal yatağına alırdı.
-Burası Sahranın neresi?
-Sahranın gözüdür burası, hiç kimse buradan sağ çıkamaz ancak Asude gibi güçlü bir Şeytan başarır.
-Biz gidip kurtaralım Murad la Ali yi.
-Sen Muradın suçsuz olduğuna inan ferisini bana bırak, sen olsan aynı şeyi yapmazmıydın?
-Murad Alinin yerinde olsa derhal yapardım hatta o yanan ateşin içine atardım kendimi bu manzarayı görmemek için.
Veldan gülerek;
-Biliyorum Medine Sultan biliyorum gerçek aşk kadını yapar aynı şeyi bende yapardım seni ikna etmenin başka yolu olmadığı için sihrimden önemli bir güç kaybettim ama değdi değilmi sonuçta seni inandırıp kazandım.
Medine bütün güç ve kudresine rağmen tir tir titriyordu.
-Daha fazla bakamayacağım ne olur al bunu gözümün önünden başım dönmeye içim bulanmaya başladı ayağa zor kalkacağım bu gidişle.
-İşte gerçek bu Murad ne kadar masum ve suçsuz gözlerinle gördün değilmi.
-Evet, evet haklıynış bunları ben bilmiyordum ama sen en başından beri biliyordun değilmi?
-Doğru sen göremezsin ama ben her şeyi kaşımı kaldırıp gözlerimi diktimmi geceyi gündü ederim ve her şeyi bir bir izleyerek gerekli savunmamı alırım.
-Bütün hemcinslerin görürmü bu utanç manzarasını.
-Hayır sadece Asudenin kızkardeşleri görürler, sonunda eniştelerini tanıyıp ilerde onu almaya hak kazanırlar.
-Yandık desene şimdi senin kaç kızkardeşin varsa hepsi Murada talip olacaklar.
-Sırası gelince hak kazanırlar ama birlikte yaşadığı kadını bu izni vermesi lazım.
-Sen verdin o zaman Asudeye birlikte ol diye öylemi!
-Biraz öyle biraz öyle değil ama Asudenin işine geldiği için Cennet Hanında üç gün oyala üç gün senin olsun demiştim bu kadar ileri gitmesine karşı çıkarım tabiki.
-Askerler huzursuz, hiç bir şey görmedikleri için neden aynı noktaya baktığımızı merak ederle, gerçeği söylesmmi?
-Hayır Medine söyleme hiç bir asker Şeytan düğününe katılmak istemez.
-Bu şimdi düğünmü?
-Sana anlatayım düğünün asıl ilginç yanını daha göstermedim sana.
-Eğer bu düğünse Batsın sizin düğününüz.
-Zoraki düğün böyle olur ama asla iki şeytan evlenirken böyle bir düğün olmaz ancak eğer kız istemez veya gönüllü erkeğine yanaşmazsa bu düğün kurulur ve İnsanoğlu ile yapılan düğün dede bunlar uygulanır çünkü insanoğlu daha gerdeğe girmeden düşüp ölebilir korkudan sen bakma Murad alışık olduğu için dayanıklıdır Aliye baksan başı yere düşmüş görmemek için dişlerini kırıyor.
Medine başını salladı sadece, ben dayanamıyorum der gibi.
-Aç gözünü bak şimdi.
Korka korka açtı Medine gözünü sağına baktı soluna baktı geride bekleyen adamlarından başka kimsecikler yoktu.
-Anlatayım sana Muradın nedenli bir işkenceye tabi tutulduğunuda "Boş Ol" dediğin için pişman ol.
-O gördüğün yer Muradla Asudenin evlenmek için geldikleri Sahranın gözünde en sade ve seçkin Albızın Hanı dır.
Ortaya büyük bir ateş yakılır. Evlenecek erkek ki insanoğlu ise en değerli ipek şal ile giydirilip çiçekler ve güller arasındaki çimenliğe sofra kurulur.İnsan Sofrası adında ki bu yerde aklına ne gelirse kuşların sütü bile vardır.Bütün zevk veren içecekler billur sürahiler içinde Şeytan kızları tarafından sunulur sadece Ulu Yezid katılmaz bu düğüne ama rütbesi Asude gibi yüksek olan bir kız için ileri gelen üst konsey üyeleri içap ederler.
Üç gün değil kırk gün kırk gece yenip içilir en büyük gece denilen son gecede damatla gelin zifaf gecesi için ateşe girerler ve orada kız kendini erkeğine teslim eder.
-Aman Tanrım peki Murad şimdi bu zaman sonunda Ateşemi girecek.
-Hayır Murad için değil kendi ırkım için geçerli bu durum çünkü biz ateşten yaratıldık ateş bizi yakmaz en büyük mükafattır düğün gecesinin sonunda gerdek gecesi dediğiniz yatak yerine ateşte birleşmek.
-Ali Neden ateşin yanındaki direğe gözleri kapalı bağlanmış, Murad neden önüne gelene vuruyordu?
-Asude her ne kadar evlilik beyan etmiş olsada bunun için Yüksek Konsey Üyelerini davet etmiş olsada demekki Muradı ikna etmeden hazılanmış bir düğün olduğu için Aliye işkence yapılmaya ve ateşe atılma tehditi ile Muradı ikna etmeye çalışılıyor.Muradsa Ali için bırakın onun ne suçu var diye saldırıyor.
-Sonunda ne olacak peki?
-Sonu sence malum değilmi; Asude kadın oldu...
-Ali için kendini kurban etti sevgilim, onun önünde saygıyla eğileceğim ve sözümü geri alıyorum şahitim ol!
-Buna şahitlik ederim ama daha da ilginç olanını ne gördün nede duydun...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
61.BÖLÜM
-Seni duyuyorum Medine Sultan, sen çok inançlı ve dürüstsün bu bir deneme sınavıydı bende bunu sana yaşatıp tepkilerini öğrenmem istendi bu sınavı başarı ile atlattın artık her şey geçti bütün bunları Ulu Yezide rapor edeceğim yapılmış anlaşmayı bozmayacağından eminim Murat ve Ali kısa zamanda sana ulaşacaktır. Şunu iyi bil ki ne Muradın düğünü oldu nede Asudenin çocuğu oldu hepsi seni sınamak için Şeytani bir planlamaydı. Ruhunu da çalmam söz konusu değil azıcık sarsılacaksın ve bu kısa sürede geçecek sana mutlu bir yaşam diliyorum beni affet sana çok acı çektirdim ama inan benim elimde değildi.
Medine gözlerini kapamış Veldanın sesini sanki yanındaymış gibi duyuyordu.
Hekimler koşarak geldiler ve Medine ye özel yapılmış şerbetten içirip ateşini düşürdüler Medine uykudan uyanır gibi gözlerini açınca dışarıdan gelen sevinç nidaları ile yerinden doğruldu kapıdaki nöbetçi izinsiz içeri girip:
-Müjde Sultanım eşiniz geldi askerler bayram ediyorlar.
-Ne diyorsun gerçekten Veldan ın söyledikleri rüya değilmiş şimdi Murad burada mı?
-Evet Sultanım yanında Ali diye bahsettiğin yiğit er kişide var.
Medine hemen ayağa kalkıp kendine çeki düzen verdikten sonra Nöbetçiye seslendi;
-Neden gelmiyorlar yanıma ben iyiyim her şey geçti aklım bir ara sanki Veldan la birlikte uçup gitmişti.
Çadırın kapısı aralandı her zamanki gülen yüzle Murad içeri girip:
-Canım benim seni gökte ararken Sahra Çölünde buldum bu büyük bir tesadüf şükürler olsun.
Medine Murada sarılıp gözyaşı dökerken Alide selam verip içeri destur isteyerek girdi.
-Hoş geldiniz sizleri görmek ne kadar güzel bende bazı garip olaylar karşısında artık bir daha göremeyeceğim sanmıştım.
-Nasıl garip olaymış anlamadım biz günlerdir Sahrada at koşturuyoruz Çocuklar kaybolmuş bulmak için haber alır almaz Ali ile kuş olduk uçtuk ama Sahra bir türlü izin vermedi kum fırtınaları açlık susuzluk hayli yıprandık ve zaman kaybettik.
-Çok şükür kavuşturan Allahıma bu günleri yaşamak için canımı bile verecektim.
Biranda çadırın önü bayram yerine dönmüştü askerler şen şakrak halay çekip oyunlar oynuyorlardı.
Murad ve Medine başlarından geçen ilginç olayları sabaha kadar soluksuz birbirlerine anlatıp yıldızları seyrede seyrede Sahranın serin havasında birlikte dolaştılar. Çöl sanki Muradın gelmesiyle aydınlanmış ay ve yıldızlar kumları birer inci tanesi gibi pırıl pırıl yapmıştı.
-Çok korktum Murad Veldan yanımdaydı ve her şeyi gerçekmiş gibi bana naklediyordu güya sen Asude adındaki kız kardeşi ile evlenmişsin hatta birde çocuğun bile olmuş bunu bana gösterdi nasıl yapıyordu bilmem ama sanki rüya görür gibi hepsi sahiden korkunçtu.
-Aşkım kadınım Sultanım ben başkasına hele hele bir Şeytan kızına nasıl sahip olurum sen varken ben hayattayken bu mümkün olurmu hiç bak beni Şeytandan ve gizli güçlerden koruyan Amcamın hediyesi muska boynumda onu hiç ama hiç bir vakit buradan çıkarmadım o bana hep Allah ın verdiği en değerli armağandı kimse bana ilişmedi sen kötü bir düş görmüşsün.
-Bütün bu olup bitenler gerçekten bir rüya mıydı sanki gerçekti ve ben bunları Veldanın sayesinde gözlerimle gördüm.
-Veldan Şeytan onun yapamayacağı şey yok ama bana asla kimse ilişmedi ben bütün bunları ne gördüm nede yaşadım günlerce Ali ile birlikte yollardayız..
-Sana gönderdiğim ulaklarıma ne oldu?
-İkisi bana ulaştı yalınız gelirken çölde Sahap akrep tarafından sokuldu ve hayatını kaybetti diğer askerin bizimle birlikte geldi.
-Demek Sahap ı kaybettim, Allah günahlarını bağışlasın çok üzüldüm.
-Bende çok üzüldüm, bütün çabamıza rağmen zehri güçlü bir siyah akrep sokmuş yerini dağladımsa da zehri kana çabucak karıştı ve çok geçmeden ruhunu hakka teslim etti oracıkta güzel bir mezar kazıp üçümüz namazını kılarak çöle teslim ettik.
Çocuklardan bende haber alamadım ama bana Veldan onları saraya geri götürdüğünü söyledi ve çocuklar oynarken bana gösterdi.
-Çocukları Veldan mı kaçırmış?
-Evet sana ulaşmak amacıyla yapmış güya sen onları aramak için Sahraya geleceksin ve hep bana üçüncü denemeyi yapacağım diye söz etti durdu.
-Sabah olmadan burada ayrılalım Medine bu şeytanların ne yapacağı belli olmaz sağ selim seni ve yavrularımı bir arada görmek istiyorum.
-Emir Subayına gerekli talimatı ver hemen toparlansınlar sabah yıldızı kaybolmadan harekete geçelim.
-Tamam söylerim, bu yol bizi geldiğin yere götürürmü?
-Sen nasıl buldun bizi o zaman doğru yoldayız demektir Veldan Şeytan Mağaralarından Şeytan gözünden bahsetmişti ama bunlar gerçek değilmiş demektir. Artık her zamanki yolumuzu bile sensin geldiği gibi devam ederiz.
Şafak sökmeden Medinenin askerleri at başı yapıp Sahranın gerçek yolundan ilerlemek için talimat aldılar. Murad gereki emniyeti sağlandığına emin olduktan sonra atına atlayıp Medine ile birlikte ters yüz geldikleri yola revan oldular.
-Neden imkansız ben koskoca Arap Yarımadasının Şeyhliğinin Prensesiyim gerekirse bütün ordumu
SHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
Veldan sevinç çığlığı basıverdi;
-Asude artık kız değil Muradla aşk yaşamış ve Murada teslim olmuş, bu harika bir haber şimdi Muradı bulabiliriz.
Medine oldukça üzgün hatta bitkin bir vaziyette;
-Nasıl olacak bu, bıktım artık Muradın bu vurdumduymaz hareketlerinden evli barklı kaç tane kadını var hala gözü kızda kadında gözünü toprak doyursun baksana bu ikinci Şeytan eşi artık ondan bana hiç hayır yok ne haltı varsa yesin gerçekten tiksindim bu kadarıda fazla.
-Öyle deme Sultanım eğer Murad Asude ile birlikte olmamış olsaydı onu hiç bir zaman bulamayacaktık bu benim elimi güçlendirdi ama bundan haberi varda yaptı veya Asudenin cazibesine dayanamadı.
-Yeterki kız olsun onun gözü bir şey görmez yeterki fırsat eline geçsin kim olursa olsun ona göre Şeytan mış İnsanoğluymuş farketmez yeterki kanı kaynasın.
-İstersen vakit geçirmeden yerlerini tesbit edeyimde hareket edelim.
-Sen bilirsin ben gitmesemde geri dönsem daha iyi olacak hiç değilse çocuklarımın güvencesini sağlarım.
-İşin gerçeğini anlamadan karar verme önce kendisni bulalım sonra gereğini aranızda halledersiniz.
-Sen git bul ne yapacaksan yap ama Muradı görünce sende Asude gibi dayanamayıp koynuna girmek için can atacaksın.
-Ben Muradın masum olduğununa inanıyorum hiç bir erkek Asudenin elinden bakire çıkmaz en azından teslim olmayan erkeğin ruhuna sahip olur sonra ateşe atar.
-Bunu yapabilirmi sence o kadar güçlümü Murad ona boyun eğermi?
-Muradın gücü Asudeye yetmez
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
39.BÖLÜM
Murat uzanır uzanmaz gözleri kapanıverdi derin bir uykuya dalarken şeytani emellerine biran önce kavuşmak isteyen Asude ablası Veldana Muradın çocuklarının nerede olduğunu soruyordu.
-Abla Murad uyudu benimle sevişmeye pek gönüllü değil gibi onun tek istediği şey çocuklarını bulmak.
-Çocukları benim yanımda Medine Sultan da arıyor ama bir ordu gönderse bulamayacağını bilmiyor oysa ben istediğim an çocuklarına kavuşabilir.
-Abla bütün bunlardan Başkan Ulu Yezidin haberi varmı?
-Yezid bana olağan üstü güşler verdi ve mertebemi bir çok şeytandan daha üst düzeye çıkardı yani benim Ulu Yezidden emir almam gerekmiyor ben nasit işlerde emir veren durumundayım Yezid karışmaz.
-Ablacığım Muradı sahte cennetimizde ağırlama şerefini bana verdin onunla sevişmek benimde hakkım değilmi?
-Kendi soyumla kıskanma diye bir duygu bizde yok ama diğer kadınlar eğer insan ise onları kıskanırım ve asla müsaade etmem önce bu yetkiler bana verilmediği için Murad en son Ayşe diye bir Yörük kızı ile evlendi bunu bile içime attım ama artık yeter sadece sana izin vereceğim dilediğin gibi üç gün üç gece doyasıya seviş ama sakın aşık olayım deme sonra sanada zarar verebilirim.
-Üç günden sonra ne olacak abla?
-Beni çağıracaksın ben Muradı Sahra Çölünde karşılarım ve olası tehlikelere karşı korurum.
-Üç gün yetmeyebilir onu nasıl ikna edeceğimide söylermisin.
-Onun ikna olması için önce kelimei şahadet getirip Müslüman olman gerekiyor sonra iki şahit huzurunda han sahibinin dini nikah kıyması gerekiyor bunları ben ayarlarım sen merak etme.
-İyi ama gönülsüz olursa ben nasıl zevk alacağım asıl sorun burada onun beni arzulayarak sevmesini istiyorum.
-Dişiliğini kullan Murad güzel kadına zaafı var dayanamaz.
-Abla bana bakmıyor bile onun tek derdi çocuklarının bulunması istersen çocuklarının yerini söyle bana da ona gösterip inandırayım.
-Arap Şeyhi Medine Sultanın sarayında çocuklar bir havuz başında tavşanlarla oynarken gösterebilirsin ama sevişmenize bu vesile olmasın sonra apar topar kalkıp gider o zaman Muradı hiç bir kuvvet durduramaz.
-Buradan nasıl çıkacak, ben emir verdimmi kapılar açılmaz mecbur kalırsa belki o zaman benimle sevişir.
-Sen benim kadar tanıyamazsın, onun boynunda bizi rahatsız eden bir nesne var o Şeytani güçlere karşı koruyor bunu kullanırsa sen onun koynuna giremezsin.
-Off abla ya nasıl yapacağım ben onu çok istiyorum.
-Sonra ne olacak peki onsuz duramazsın ve çıldırırsın ben iki yıl ne kadar büyük ızdıraplar çektim senin haberin varmı?
-Sadece üç gün üç gece öylemi!
-Kardeşim eğer bu gerçekleşirse zaten Murad seni ihya eder buna razı olmalısın, şeytan olan bir erkek ile sonsuza kadar yaşamaktansa üç gün Muradla yaşayabilirsen mutluluktan çıldırısın...
-Çok istiyorum abla hemen başlayalım...
-Biraz dinlensizn günlerdir at sırtında daha dinç daha kendinde olursa daha arzulu sevişebilir.
-Abla sen çok şanslısın seni nekadar çok mutlu etmiş baksana anlatırken bile dalıp dalıp ona bakıyorsun..
-O benim her şeyim Asude sakın kılına zarar vereyim deme olurmu.
-Medine Sultana götürecekmisin?
-Ona karar vermem bana ait sen orasını düşünme sen sabah uyanınca girersin koynuna dediğim gibi öncelikle çok çekici ol ve dişiliğini en üst düzeyde kullan.
-Onu çok mutlu edeceğim senin bile blmediğin bir planım var..
-Neymiş planın?
Cemil Ateş
Devam Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
54.BÖLÜM
-Muradın gücü Asudeye yetmez ise benim gücüm yeter ona gösteririm gününü o Şeytan ise bende Allaha sığınmış bir Prensesim.
-O kadar büyük konuşmayın Medine Sultanım sen bizi o kadar iyi tanımıyorsun mesela benim gücüm o kadar büyük ki bunu Murada saklıyorum değilse şu anda Muradın koynunda Asude değil ben olurdum.
-Şeytan olmuşsunuz ama daha çok insanoğluna sığınıyorsunuz neden kendi ırkınızla evlilik yapıp bizimle uğraşmaktan vazgeçmiyorsunuz?
-Senin bunlara aklın ermez Sultanım bizim görevimiz zaten insanoğlunu baştan çıkarmak değilmidir.
-Bu nedenlemi iki kız kardeş bir erkekle oluyorda sen kıskanmıyorsun?
-Evet tabi buda en doğal hakkımız iki değil ben beş kızkardeşim var tabi diğer annelerden olanları saymıyorum ve Murad üçümüzle tanıştı içimizden sadece en büyük ablam Murada öyle bir tutulduki aramızdaki hukuku unuttuğu içinde Ulu Yezidin gazabına uğradı, şimdi Sahra Çölünde yılan olarak sürünmekte.
-İstersen hemen harekete geçip bulalım Muradla Asudeyide sen o vakit gör bakalım Medine Sultanın gücünü!
-İyi ama ben çekilirsem sen ömrünün sonuna kadar bu çölde Muradla Asudeyi arar durursun.
-Seninle ortak yanımız var ben senin Muradla evlenmene razı olmuştum şimdi bu çekilmede nereden çıktı, tabi sende yardım edeceksin ki biran önce bulalım, bakarsın Asude Murada çok büyük kötülük eder.
-Etmez, Asude sevdiği erkeğin uğruna can verir ve onu mutlu etmek için şimdi neler neler yapmaktadır.
-Desene Muradın fosilini bize bırakacak.
-O kadar da değil Asude değil bütün hemcinslerimiz her şeyi hukukumuza uygun bir şekilde yapar, yapmayan en büyük cezaya çarpılacağını bilir.
-Muradın boynunda Ayetel Kürsüyle donatılmış bir silah var bu silaha karşı sizler asla el uzatamazsınız, nasıl olduda Asude Murada ram oldu.
-Bu isteyerek olduğuna işarettir eğer Ayetül Kürsü boynunda ise Asude hayali ile sevişmiş demektirki bu imkansız, demekki onu Muradın boynundan uzaklaştırmış olmalı.
-Allaha sığınırım nasıl olurda Ayetül Kürsü yazılı bir hamaylıyı Asude onun boynundan çıkarmaya cesaret etti veya gizlice çıkarttı bu mümkünmü?
-Mümkün değil hiç bir Cin veya Şeytan ırkı ona karşı el uzatamaz.
-O zaman ne demek bu?
-Murad gönüllü çıkarmıştır vede Şeytan Irkını kabul etmiştir.
-Benim bildiğim Dağların Efesi Yanlız Efe asla böyle bir şey için imanını satmaz!
-Öyle güzellikler sunulurki çok defa ruhunu teslim edecek olan İnsanoğluna bir Şeytan tarafından çok güzel hediyeler teklif edilir mesela cam sürahi içinde billur bir su uzatılır ve imanını ver bu suyu vereyim, zaten can veren bir insanoğlu o kadar muhtaçtır ki suya hemen bu teklife kanar ve değiş tokuş gerçekleşir eline verilen su aslında deve sidiğinden başka bir şey değildir işte o zaman pişman olur ama geri alamaz Tanrının katına imansız gider buda Şeytan ırkının kazancı sayılır.
-İmanı bütün olan hiç bir İnsan Oğlunu kandıramazsınız, zaten günahkar olan bir kul ne yüzle çıkacak ki işte her şeyi çalıp çırpan haram yiyen kul hakkı ile gidenleri ancak kandırırsınız öyle değilmi?
-Doğru, mesela seni kandıramam ama kadın delisi olan Murad gibi birini kolay kandırabilirim, şehvetli bir kadın ve dünya güzeli bir vucutla yaklaşır ve hiç bir erkek hayır diyemez.
-Bütün erkekler imansızmı gider öteki dünyaya?
-Dediğim gibi haram yiyenler kul hakkı yiyenler halkına zulmedip aşağılayanlar zaten Tanrı katında cezasını çekecektir."(Ali İmran Suresi)" Birde imansız giderler ise artık kurtuluş bir mucizeye bağlıdır.
-Çok şey biliyorsun Veldan ama bir türlü gereğini yapmıyorsun, sende sahip oldun insanoğluna sende dinini değiştirip Müslüman oldun sonra tekrar küfre saptın bu tutarsızlık seni hiç etkilemezmi?
Veldan gülümserken bir avuç kumu yerden alıp Medine Sultanın üzerine savurdu, o an Medine gördüklerine inanamayıp;
-Aman Tanrım! Sana sığınıyorum bu gördüklerim gerçekmi!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
55.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
-Veldan demek korkmadan düğünü ve sonrasını izleme cesaretin var öylemi? Hiç bir İnsanoğlu bizim düğünlerimizi izleme cesaretinde bulunamaz eğer izlerler ise onlarda genç erkeklere[Oğlanlara] aşık olur ve evlenme hevesine kapılırlar.
-Benim erkeğim yiğit bir Türk üstelik Müslüman dahası da benim için iki yavrumun babası, değil genç sizin prensleriniz bile çıksa kılım kıpırdamaz asla kalbimden bir kıymık bile koparamazlar hadi göster ben senin bildiğin biri değilim ama sizler nerede yakışıklı genç bir İnsan Oğlu görseniz hemen aşık oluyorsunuz üstelik Cehennem Ateşinde yanma pahasına.
-Sen haklısın Medine Sultan ben ve kız kardeşlerim hiç bir nesneye ilgi duymamış olmamıza rağmen Muradı görünce her şeyi göze aldık yani buda şu demektir ki Murad yeryüzündeki en güzel en yakışıklı en değerli İnsan Oğlu.
-Sen anladın ama anlamayan o kadar çok Şeytan var ki bakarsın düğün gecesi Şeytanın güzel kızları ellerini elma soyar gibi keserlerse şaşırmam.
-Peki Medine şimdi sana düğün gününü göstereceğim ama sonra bana kızma kendini sıkı tut bayılayım deme...
Veldan; kumlardan bir avuç alıp Medine önünde elekten eler gibi yavaş yavaş yere boşalttı ardından da;
-Yum istersen gözlerini birden bakarsan Şeytan Işığı gözlerini kör edebilir.
Medine sıkı sıkı yumdu gözlerini bir yandan da eliyle kalbini bastırıyor acaba Veldanın dediği gibi tahammül edebilirmiyim diye içinden yorumluyordu.
-Aç artık ışık boğması geçti.
Medine korkmuyorum dese de o bir kadın, üstelik bir anne ve Murada aşık bir zevce olmanın verdiği çekince ile yavaş yavaş açtı gözlerini.
Ortalık günlük güneşlik görünüyordu ama birden gökten iplik iplik gibi yağmur yağmaya başladı.
Çöl güneş ışığına boğulmuş gibi parlıyor yağmur yağmasına karşın gökyüzündeki bütün yıldızlar pırıl pırıl parlıyorlardı. Her bir yıldız önce yağmurda yıkanıp sonra dans etmek için çöldeki kumların üzerine ışıklarını gönderiyordu.
-Nasıl bir şey çöle yağmur pek yağmaz, gece ise güneş görünmez.
Mahşeri bir kalabalık toplanmıştı ortaya koskoca dağ büyüklüğünde ateş yakılmış birbirinden güzel kızlar genç erkeklerle el ele tutuşup halay çekmeye başlamışlardı.
Medine ne güzel oynuyorlar bunun korkulacak neresi var.
Veldan gülümsedi tabi korkulacak bir şey yok çünkü burası bir çöl ve hiç bir insan oğlu yok.
-Demen o ki insanlar zaten bu düğüne gelmezler gelenler ise onlar imanını satmış kul hakkı yiyenlerdir, gelirler şeytanların havaya savurdukları altınlar ile ticaret yapıp mallarına mal servetlerine servet katıp haram yiyenlerdir.
Veldan konuşmadan gülümsedi;
-Yorumdan çok izle de gör.
-Şimdi neler oluyor neden hava karardı birden koskoca kara bir bulut çölü kapladı sanki.
-Korkma bu bir şey değil, Konsey Üyelerinin gelişini kutluyorlar.
-Murad la Ali neredeler Asudeyi de göremedim.
-Hah! İşte onların gelmesiyle kıyamet kopacak!
Yanan alevlerin sıcaklığını hissediyordu Medine bir an sanki ayaklarının altı yanmaya kumlardan ateş fışkırmaya başlamış gibi hissetti.
-Veldan burası yanacak her yer ısınmaya başladı birden
-Çöl tamamen yanacak Medine Sultan Yanacak...!
-Peki bu ateşe kim dayanabilir?
-Şeytan olanlar dayanır, sende kendini buna hazırlasan iyi olur iş işten geçmeden...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
22.BÖLÜM
Medine bütün gün ve gece düşündü ve sonunda bu işi aydınlatmak için Muradın yanına Sahra çölünü geçerek gitmeye karar verdi.Kararını Devlet büyüklerine açıkladığı zaman ise şiddetle itiraz sesleri yükseliverdi.
-"Sultanım Sahra çölünde son bir yıldır büyük bir olay çıkmamıştı, her ne kadar bu çöülü geçmek çok zor olsada deneyen kervanlar hiç bir tehlike ile karşılaşmadan çölü geçmişler ve böylece aylarca süren kervan yolculuğunu daha kısa bir zaman indirmeyi başarmışlardır."
-"Dahası var Prensesim sizin gitmeniz Emirliğimizin başında kimsenin olmaması demektir,Prens Poyraz Han daha çok küçük Emirliğin başında sizin soyunuzdan ve kanınızdan hiç kimse olmadığı için kısa zamanda halkımızın hoşnutsuzluğu belirecek ve istenmeyen ayaklanmalara fırsat vereceksiniz."
-"Siz burada başımızda kalın Medine Sultanımız biz gerekirse küçük bir müfreze ile gidip durumu yerinde inceleme yapalım."
- Sizi göz göre göre Sahra Çölüne yem yapamayız siz bizim ülkemizin başında olmanız lazım aksi halde yerinize geçecek veziriniz ülkeyi yönetemez ise Allah korusun çok kötü olaylar çıkabilir.
-Ağalar,Ulemalar,Hocalar; Ben gideceğim siz ne derseniz deyin mutlaka gitmem lazım tek endişem çocuklara tekrar bir zarar gelmesin,ben onun kimler tarafından kaçırılıp, kimler tarafından yine kurtarıldığını bilmek istiyorum.Eşim Murad bakın bir aydan fazla zaman oldu hala gelmedi belki gönderdiğim beş adam Sahrada kaybolmuş ve yazdığım name eline ulaşamamıştır.şu bize çok pahalıya mal olan konuşma araçlarıda bir işe yaramaz durumda çöl onları yuttu, kervan veya süvari birliği çok ağır hareket eder oysa benim gecikmeye hiç tahammülüm yok gidip biran önce işin aslını araştırıp öğrenmem lazım aksi halde size şunu yeminle söyleyebilirimki asıl ülkemizin,emirliğimizin geleceği gitmesem tehlike altına girecektir,düşünmedinizmi Sahra kızım ve Poyraz Han oğlum bulunmasaydı ülkeyi gelecekte kim yönetecekti.Onlar benim soy ağacımın en son yaşayanları ve yaşatacak olanları onların güvenliği ve ülkemizin selameti için benim hiç önemim yok önce bir ana sonra Emirliğimizin geleceği için onları korumak ve kollamak istiyorum sizin için burada kalını denilmesi doğal ve haklısınız ama ben bu çölde inanılmaz maceralar yaşadım her birinden Allahın izni ile sağselim kurtulmayı başardım yine başaracak güçte ve sağlıklıyım şimdi bana en güçlü beş yardımcı ve Sahrayı en iyi bilen bir kılavuz ve gerekli yol harcırahı için lazım olacak ağırlığı ve taşıma güçlüğü fazla olmayan bir iki denk atlı ile hazineden tevdi edilecek bir miktar altın ile hemen yarın şafakla birlikte hareket edeceğim.Sarayı ve Emirliği başta sizler olmak üzere hazineden sorumlu ve saraydan sorumlu vede ulema ve askerlerimden sorumlu paşaya ortak mührümü bırakacağım her gün birbirlerinden devir alarak ülke sorunu olursa ortak çözüm bulmaları ve çok fazla yokluğumu hissettirmeden bütün din ve devlet işlerini eskisinden daha düzenli olarak yerine getirmelerini istiyorum.Bu kararımı onlara acilen tevdi ediniz ve mührümü almak için üç alimi de bana gönderiniz.
Medine ertesi gün çocukları ile vedalaşıp Emirliğinden ayrıldı.
Sahra ve Poyraz Han her gün başlarından hiç eksik olmayacak saray muhafızları tarafından gözetlenecek ve dadılarının sayısı Saray bilgeleri tarafından belirlenerek sayıları artırılacaktı.
Medine beş yiğit delikanlı muhafız iki yük taşıyan atlı ve birde kılavuz ile toplamda sekiz askeri ile sabah erkenden yola koyuldu.İlk düşündüğü biran önce Sahra ve Poyrazı kaçıranların elinden kurtarıp dadıları ile geri getirilip kaybolan Veldana ulaşmaktı,diğer bir düşünceside çocukların dadısı olacak güzel kızı bir bahane ile saraydan uzaklaştırması olmuştu.Bunu neden yaptı bir mükafatmı yoksa bir endişemi bilen yoktu ama Medine eski yaşanan olayları etüt ettiğinde Veldanın her kılığa girdiğini düşünerek bu işin aydınlatılması için dadıya güvenmekle hata edebilirim vesvesesi ile onu bir gün sonra dinlenmesi için saraydan iyi bir bahşiş vererek uzaklaştırması olmuştu.Dadı (Veldan bu emre hiç itiraz etmemiş asıl amacı Medinenin Sahra çölüne gitmesini sağlamak olduğu için sessizce saraydan ayrılmıştı) Veldan için saraya girmek veya çölde Medineye refakat etmek istemesi çok basit bir işti. Gerekli olduğunda onunla irtibat kurmak için onun tanıdığı kişilerin kılık ve hüvviyetine bürünmek onun en sevdiği basit bir tiklemeyle gerçekleşirdi.
Veldanın asıl amacı Murada söz verdiği için onunla yüz yüze gelmeye çekiniyor olmasıydı, bu yüzden dolaylı yollardan Medineyi Muradın gözünden ve kalbinden uzaklaştırıp onunla sadece kendisinin sahip olacağı bir aşk hayayatını doya doya yaşamak hayaline kapılmış olmasından dolayı gözü hiç bir şey görmüyor konsey başkanı Ulu Yezid Veldanı insanoğlundan uzak durması için ikaz ve ihtiar etmiş olmasına rağmen Murad ile bir şeytanın sevişmesi ve aşık olması belkide yeryüzünde bir ilk olmasından dolayı Veldanın aklından çıkmayan bir sevginin oluşmasına sebep olmuştu.Ne Ulu Yezid ne Lucifer nede Deve Çobanı Babası Veldana engel olamayacaktı.O şeytanların en akıllı olanı mertebesine erişmiş kızkardeşlerinden çok çok öne geçmişti ama ne olursa olsun Muradla birlikte olduktan sonra ne tam şeytan nede tam bir insan olamamış sanki ikiye bölünmüş bir kalp taşımaya başlamıştı.Bir yanda bütün şeytanların lideri Ulu Yezid bir yanda her türlüğü pisiliği ve şerri biranda yapabilen Lucifer ve en kötüsüde kendinin verdiği sözdü.Bu yüzden Muradla şeytani bir birliktelik yaşamayı asla istemiyor Muradın onu başka dünyalara götürüp aşk kadını yapmasını istiyordu...
Cem
D.Edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
36.BÖLÜM
Derin derin içine çektiği koku sanki Cennet kokusu gibiydi, insanı mest ediyor tatlı bir heyecanla başlayan aşk ateşi yavaş yavaş damarlarına doluyordu.Firuze üzerindeki geceliğide sıyırıp atınca Murad bayılmamak için direnmeye başlamıştı.Tarifi imkansız bir güzellik, kar gibi beyaz tenin üzerine dökülmüş saçlar ve ceylan gibi kıvrak bel üstünde dimdik duran süt kokulu göğüsler, yer yüzünde değil Cennet Hurilerinde dahi böyle bir güzellik tasavvur edemiyordu. Yeryüzündeki tüm erkekleri baştan çıkartacak kadar güzellikte olan Firize yeni doğmuş ay parçası gibi ışıl ışıl parlıyordu.
-Hamama sonra girelim hadi şimdi beni sev...
-Muradın dili tutulmuş bu güzelliğin karşısında sanki küçük dilini yutmuştu..
-Ama ben seni...
-Biliyorum sen beni yeni tanıyorsun ama ben seni yıllarca tanıyor gibi arzuluyorum ilk erkeğim olma şerifini sana bahşediyorum şimdi geceliğime yirmi altınmı vereceksin yoksa iki altında kalacakmısın?
-Sana yeryüzündeki bütün hazineler feda olsun ben seni giysilerin içinden bu kadar güzellikte bir varlığın olacağını hiç düşünmemiştim.
-O zaman yirmi altın alırım ve üç gece başbaşa kalırız.
-Sen yirmi altına kendini pazarlayacakmısın?
-Eğer kendimi pazarlasaydım senden beş akçe bile istemezdim, o yirmi altının senin için ne anlama geldiğini bilmek istedim.
-Değerin ne altın ile nede akçe ile ölçülür ama ben zina yapmaktan Allaha sığınırım dokunma bana seni tanımadan nikahıma almadan asla yakınlaşmam...
-Neden korktun Murad beni tanımak mı istiyorsun eğer gerçekten tanısan yanına ve koynuna alacakmısın?
-Tanımak isterim lakin yinede haram olan bir ilişkiye giremem zira sen Hıristiyan ben Müslümanım, Kiliseyi bilirim sizler orada Papaz tarafından nikahlanırsınız bizde ise Dini Nikah Hoca tarafından kıyılır bu mümkün olmadığına göre otur yanıma uzun uzun anlat kendini belki ilerde kısmet olursa seni nikahıma alırım.
-Sen Sahra Çölüne gidiyorsun Arap Şeyhi olan Prenses Medine ile evli olduğunu söyledin doğru değilmi?
-Evet doğru ikide çocuğum var biri kız diğeri oğlan acelm ise çocuklarım kayıp biran önce gidip onları annesine kavuşturmalıyım.
-Sen fala inanırmısın Murad Efe?
-Fala değil gerçeğe inanırım neden sordun?
-Ben iyi bir falcıyım istersen geleceği okuyayım çocuklarını karını
görmek istemezmisin?
-Bunu sadece bir kadınım yapabilir?
-Kimmiş bu kadının?
-Veldan...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
59.BÖLÜM
-Ben Muradın resmi nikahlı eşiyim her şeyi bilmem hakkım yeter artık Veldan bu kadar kötülük yapma eğer sen Murad la bir ara da olduysan bu biraz da benim ihmalimden kaynaklandı keşke ülkenin yönetimini kabul etmeseydim de Murad la birlikte gidip mutlu bir hayat sürseydik ama Atam ölürken vasiyet edince mecbur kaldım değilse bir ülkeye değişmem çocuklarımın babasını yeter lütfen ona kavuşmak ve dilediği gibi huzurlu ve mutlu yaşamak istiyorum bakın çocuklar daha küçük şu anda anne ve baba hasretiyle çocukluklarını mutsuz şekilde yaşıyorlar, ne bir haber alıyorum nede sağlıkları hakkında bilgi sahibi değilim.
-Bu ne senin elinde nede benim elimde Medine Sultanım, sizde kadere inanılır ve kadercilik baskındır eğer buna inancın yoksa ne ala ama bu seferde hayra ve şerre inanmamak dinden çıkmaktır bunu neden düşünmüyorsun. Murada gelince senin bilmemen gereken şey o şimdi insan değil tamamen ruhunu Asudeye teslim etmek zorunda kaldı bu ne demektir bilsen, eğer bir insanoğlu Şeytan bir kızla ilişkiye isteyerek veya istemeyerek girerse gerdek gecesinden önce bir bardak su içer bu suyu içmek zorundadır kız gözünün içine bakarak suyu içmesini bekler aksi halde ilişkiye girmez.
-Murad ilişkiye girmemiştir zaten Asudede çok sevdiği için buna izin vermez değil mi?
-Nasıl kadın oldu dersin Meryem Ananız değil ki el sürmeden hamile kalsın.
-Hamilemi şimdi Asude!?
Ne yazık ki öyle hem de ilk gecede Asude hamile kaldı zaten Ulu Yezid bunun için son anda Asudenin ateşe gitmesine engel oldu bütün cin alemi ayaklarına döküldü "Ne olur Asudeyi bağışla o şimdi bir çocuk annesi olacak hem de bir insanoğlundan bu insanoğlu sıradan birisi değil eğer üçüncü deneyi başarı ile tamamlarsa ileride liderimiz olacak" diye
-Aman Allahım daha neler olmuş da haberimiz yok.
-Benim her şeyden haberim var Medine.
-Yazık bu bebek şimdi melez olacak ve insanlığın başına felaketler yağacak asla doğmamalı asla!!
-Siz tıpkı kendi nesliniz gibi algılıyorsun oysa şeytanlarında kendi yasa ve töreleri vardır siz bazen yasalara uymazsınız ve uymayanlar ceza alırlar bizde yasalarımıza uymazsak çok korkunç cezalar alırız.
-Bunu Murad yapmaz nasıl olurda Asude ilk gecede hamile kalır ve bu hamilelik hemen anlaşılır bu tamamen saçma ve yalandan ibarettir.
-Şeytan ırkında hamilelik sizin bildiğiniz dokuz ay on gün bekleyip de doğum yapması gibi değil, Tıpkı yumurtlayan türlerde olduğu gibidir yani o gece bir yumurta doğar ve buna bakacak olanda bir başka annedir Asudenin işinin kolaylaşması buna bağlı olduğu için sevinçle karşılanmıştır. Bundan Muradın hiç ama hiç haberi bile olmaz sadece yumurtayı dölleme görevini üstlenmiş olup işi bitmiştir.
-Peki nasıl olurda insanlar gibi cinsel birleşme gerçekleşip yumurta ile çocuk dünyaya geliyor?
-Tavukla horozu göz önüne al tıpkı öyle bir şey horozun görevi sadece yumurtayı bilmeyerek döllemesinden ibaret değil mi.
-Yani cinsel dürtüler tıpkı bizim gibimi?
-Sizinkinden kat be kat fazla o gece kadın sevdiği bir eş ise mutluluktan deliye döner ve günlerce bunun zevki ile inim inim inler...
-Başımıza ne gelirse çekeceğiz ama ben Muradın ruhunu teslim edip Şeytan Irkından yana olacağına asla inanmıyorum onu koruyan güçler, hadisler var boynunda.
-O gece su ve ateş şarap ve tuz bunlardan başka her iki birleşen vücut yanlarında hiç bir nesne bulundurmazlar.
-Ne demek bunlar neden bulunuyor?
-Kız tuz yalar, su içer erkek ateşe bakar şarap içer ve her şeyden vazgeçip sadece sevişmeye odaklanırlar..
Sizin adet ve kanunlarınızı da öğreniyorum belki ileride faydası olabilir değil mi?
-Eminim olur ama dilerim sen olma eğer sen olursan ülken Şeytanların eline geçer ve isyan çıkar buda Müslüman bir ülkenin tarihte tıpkı Babil soyu gibi kaybolup gitmesi ile sonuçlanır.
-Allah korusun artık şu Muradı bulalım da gerisi ne olacaksa olsun...
-Sabah olmadan çıkalım.
Medine ve askerleri Sahra Çölüne güneş ışıkları düşmeden at başı yapıp çölde Veldanın belirttiği istikamette hızla yol aldılar.
Öğleye doğru güneşin yakıcı etkisiyle kısa molalar vermek zorunda kalan küçük kafile gece olmadan ilerlemek zorundaydılar. Gece çölde yol almak o kadar kolay değildi hele de Ay yol göstermiyorsa her an yollarını kaybetme tehlikesi vardı.
-Daha çok mu yolumuz?
-Evet, bu hızla gidersek üç ay batımı sonunda Sahra Gözüne ulaşırız.
-Vardığımızda orada olacaklar mı?
-Umarım olurlar ama düğün çoktan bitmiş her kez görevine dönmüştür.
-Murad la Asude baş başa mı?
-Evet genç evli çift on ay batımı birlikte aşk yaşamak için ilk kaldıkları yerde kalırlar.
Murad bizi görecek mi?
-Beni görür ama seni görmeyecek.
-Şakamı bu o zaman bütün zorluklara ben neden katlanıyorum, nedeni nedir beni görmemesinin.?
-Neden mi? çünkü o artık bizimdir..
Neee!!!...
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
27.BÖLÜM
-Nemi yapıyorum! Sen seven bir şeytandan daha tehlikelisin senin yüzünden kaç gün kaybettim Allahın belası düş artık yakamdan, ne utanmaz arlanmaz bir kadınsın hiçmi ar namus haya yok sende, bağırsanda çağırsanda kendini aşağıya atsanda burada bu gece bir sabaha kadar kalacaksın. Senin yüzünden hayatımızı riske atarak gece at kaoşturacağız, anladınmı şimdi ne yaptığımı.
Murad hızlı adımlarla merdivenlerden inerken Melike köpekler gibi uluyordu.
-Baka Fatma al şu 2 altını önce hakkınızı helal edin sonra bu kadın bu gece sabaha kadar o odadan dışarı çıkmayacak eğer çıkarda peşimize takılırsa bunun hesabını sen verirsin bilmiş ol!
-Aman beyzadem siz yeterki emredin değil oradan çıkmak bu handan haberim olmadan kuş bile uçamaz siz merak etmeyin yolunuz açık olsun güle güle gidin...
-Ali her şey hazırmı ?
-Evet abi her şey tastamam hazır iki Arap atlarla birlikte kapının önünde bizi bekliyorlar.
-Güzel hadi davran bakalım nasıl olsa ay ışığında atlar yolu iyi bilirler.
Dört atlı handan çıkar çıkmaz atlarını tırısa kaldırıp gözden kaybolup gittiler.Melike kapıları tekmeliyor avazı çıktığı kadar yardım edin diye bağırıyordu.
***
Çölün bir ucunda Medine Sultan diğer ucunda Murad Ali ve iki asker birbirlerinden habersiz ilerliyorlardı.Medine çadırının önündeki nöbetçi ile sohbet ederken ay da tam batmak üzere kaybolup giderken,
-Sultanın gece yarısını çoktan geçti neden uyumuyorsun?
-İçimde bir sıkıntı var, sanki bu gece bir şeyler olacakmış gibi bu yüzden gözlerime uyku gelmiyor.
-Hiç bir şey olmaz Sultanım siz merak etmeyin sizin için canımızı kanımızı seve seve veririz bundan şüphe etmeyin.
-Bilmezmiyim eğer sizler olmasaydınız ben bu gün şehliğin varisi olmayı kabul etmezdim.Halkımın sevgisi beni buna mecbur bıraktı.
-Af buyurun Sultanım sormadan edemeyeceğim Ükenden daha çokmu sevmiştiniz eşinizi.
-Evet o eş değil sanki benim içimdeki kalbim ruhum kanım herşeyimdi ama sen anlamazsın bu sevgiyi ne kadar çok seversen o kadarda hassas oluyorsun.
-İnşallah sağ selim kavuşursun Sultanım sabah ola hayır ola.
Medine nöbetçi ile sohbeti bırakıp dışarı çıktı çadırların arasında gezerken sanki bir çift höz kendisini takip ediyordu, birden geri dönüp
yakut gibi parlayan göze doğru;
-Olduğun yerde dur sen kimsin?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
32.BÖLÜM
-Siz ne yapmak istiyorsunuz bütün bunları neden yapıyorsun biz insanız ve müslümanız dinimiz size karşı bizi Allaha sığınarak korur, siz lanetlenmiş şeytan ırkındansınız her ne kadar şimdi karşımda genç ve güzel bir kız olarak dursanda aslında her kılığa girebilen insanları aldatıp baştan çıkaran ve günah işlmemize vesile olan yaratıklarsınız.
-Ben sadece görevimi yapıyorum insanoğlusun ama senin kocan ablamı sevdi ve evlendi unuttunmu!
- Ben Veldanla konuşayım sen zahiri görüntüler icat edip askerimin ve benim moralimi bozmaktan vazgeç.
-Buna karar verecek olan Veldan sen değilsin.
-Ölsemde bütün askerlerimi kaybetsemde Muradla konuşarak bu rezilliğe bir son vereceğim beni hiç bir kuvvet yolundan döndüremez o kuzularımın babasıdır asla benden ve yavrularından vazgeçmez bunuda böyle bilesin...!
-Abla...
-Geldim kardeşim. Sen eve dön Asude.
-Hoşcakal Medine Sultan sen ile tanışmak güzeldi bana bariz aşk sahneleri izlettin teşekkür ederim.
-O aşk sahneleri gerçek değil Asude sakın benim düştüğüm sapkınlığın içine düşüp de bir insanoğluna gönül verme.
-Çok tatlı seviştin ama abla.
-Sana bunun sırrını bir gün söylerim seviştiğin erkek ne bizim erkekler gibi nede insanoğlunun erkeklerine benzer o bambaşka bir erkek eğer öyle olmasaydı ben kendimi ona teslim edermiydim.
-Haklısın abla eniştem gerçekten üstün bir ırkın temsilcisi gibi her yönü ile sana layıkmış bunu gördüm ve inandım.
-Medine bu konuşmaları duymadı bile şaşkın şaşkın bakarken birden Asudenin yerini Veldan almıştı.
-Neden çıktın Sahra Çölüne Medine Sultanım?
-Muradı merak ettim onu bulmalıyım gönderdiğim beş adamımdan haber alamayınca çok kötü oldum sen neden önüme çıktın Veldan.
-Sen Muradı bulup ne yapacaksın, Murad yeni evlendi haberin yokmu buradan kurtarıp götürdüğü Ayşeyi koynuna aldı.
-Bunu bu gece kardeşin ayan beyan gösterdi.
-O şimdi buraya geliyor bundan da haberin varmı?
-Bende ona gidiyorum inşallah bir handa karşı karşıya geliriz.
-Bu yüzdenmi seçtin Sahra Çölünü.
-Çöl yolu en az bir ay kısaltıyor ben bu yüzden seçtim Sahra çölünü Murad da bu yolu seçecektir çünkü çocuklarımız uzun bir müddet kayboldu ona haber gönderdim ama habercilerin ulaşıp ulaşmadığını bilmiyorum.
-Seninle açık konuşacağım ve bir tek şartım var kabul edeceksin ancak bu şekilde bu çölden çıkabilirsin.
-Ölürümde kabul etmem Veldan benim iki yavrum geri geldi ama hala endişe içindeyim.
-Bak Sultan eğer şartımı kabul etmezsen çocuklarını ve kocanı bir daha ilelebet görmeyeceksin.
-Beni tehditmi ediyorsun eğer böyle bir şey yaparsan taş üstünde taş bırakmam bütün Arap Yarımadasını buraya yığarım bilesin.
-Gülünç olma Sultaım istersen Osmanlı Ordusunuda al gel değişen hiç bir şey olmaz.
-Ben seni nasıl ve kimin değiştireceğini biliyorum Veldan kendine çok güveniyorsun demek.
-Beni sadece Ulu Yezit ve kocam Murad değiştirir sende bunu biliyormusun.
-Muradı bulacağım ve bütün bu çirkinlikleri anlatacağım.
-Bulacaksın elbet buna izin vereceğim ama bulduğun gece benim olacak ve bir daha koynumdan hiç çıkmayacak.
-Murad sana asla inanmaz bunu yapmak için iki yavrumu sakın pazarlık konusu yapayım deme.
-Çok iyi bildin ya çocukların yada Murad şimdi karar ver ve beni daha fazla kızdırma.
-Buna Murad karar versin onu bulmalıyım ve birlikte karar vermeliyiz bu senin dediğin gibi tektaraflı olmaz bana şimdi ruhsat ver yoluma devam edeyim ve Murada ulaşayım.
-Muradı bir handa hemde en yakın handa bulacaksın zaten oldukça oyalandı Keseğin Hanında senin eski kuman olacak birisi vardı yanında onunla gönül eğlemek isteseydi asla affetmeyecektim ama ona direndi ve en sonunda ona güzel bir ders verip handan ayrıldı.
-Kim o?
Haticenin büyük ablası Melike ile az oynaşmamıştı vaktiyle ama şimdi aynı handa birlikte olmaktan kaçındı.
-Murad harama bakmaz daha anlamadınmı sen.
-Evet ama sanırım çocuklarının kaybolması onu çok etkiledi de bu yüzden koskoca bir hazineyi bile gözardı edip Melikeden kurtuldu.
-Ne hazinesi bu yinemi altın işleri?
-Melike evlenmiş ve evlendiği sümsüğün babası gençken bir yerden oldukça yüklü altın aşırıp saklamış şimdi aşırı yaşlandığı içinde bunamış ve yerini birtürlü bilmiyor bunu koz olarak kullandı Melike ama başarılı olamadı.
-Odamı kendini Muradın koynuna girmek için bu yolları denedi.
-Evet denedi ama başarılı olamadı elini bile sürmediği için bende asla karışmadım.
-Çocuklarımın kaybolduğunu kimden öğrendi?
-Gönderdiği beş süvarinin üçü yolda telef oldular ikisinide ölümden Murad kurtardı uzun hikaye ama gönderdiğin nameyi Nurada ulaştırmayı başardılar.
-Demek Murad bunun için Sahra Çölünü tercih etti.
-Evet aynen bunun için geliyor ve çok kısa zamanda seninle birlikte olacak.
Buna çok sevindim sağol Veldan sen iyi bir kumasın şeytanda olsan sözünde duacaksın değilmi.
-Murad benim bunu aklına koy Ulu Yezid sizin zamanla iki yıldır çektiğim acının mükafatı olarak onun aşkını bana nübah kıldı.
-Senmi kaçırdın Sara ile Poyrazı?
-O dadı bendim ve sen bunu hiç anlamadın bu arada çocuklar ile çok iyi anlaştığım için hiç anlamadılar senden ayrı kaldıklarına.
-Ben ne büyük bir acı yaşadım hiç düşünmedinmi?
-Muradı ancak bu şekilde Sahra Çölüne çekebileceğimi biliyordum ve hazırladığım planda çök iyi gitti.
-Veldan çocuklarıma sakın bir daha hata yapma onlar benim bu dünyada en değerli varlıklarımdır.
-Biliyorum Medine biliyorum ama bende kadınım ve Muraddan bende çocuk istiyorum bunada sen sakın engel olayım deme.
-Murad asla kabul etmez.
-Göreceğiz Murad bana tıpış tıpış gelecektir hemde sonsuz dek..
-Yine sihir ve büyümü yapacaksın?
-Hayır ben büyü ve sihir yapmayacağım ona kavuştuktan sonra insanoğlu olmayı kabul edeceğim buda artık seni ve şeytanları rahatsız kılmayacak.
Şartın ne peki?
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
46.BÖLÜM
-Ali baksana bana.
-Veldan!
-Evet yengen Veldan, neden sabah sabah çok erken kalktın sen?
-Veldan senin ne işin var bu handa çok erken ama uyku tutmadı bütün gece sayıkladım galiba.
-Sayıklamadın Ya Ali sen gerçeği yaşadın.
-Demek düş diye avunduğum şeyler gerçekti öylemi?
-Çekinmene gerek yok ben senin yengenim eğer koynuna aldığın kızdan bahsediyorsan gerçek bir kız değildi o benim ikinci kuşak kızkardeşim Asude.
-İyi ama bütün bunlar neden niçin bu handa gerçekleşti, o kız demek sizin ırktan birisiydi az kalsın ram olacaktım Allaha sığınırım ki tam zamanında kız teslim olmayarak beni büyük bir günahtan korudu.
-Ali hepsi benim emrim altında oluştu korkacak bir şey yok onun gözü sende değil Murada idi.
-Bu ne demek? Hem kızkardeşim dedin hemde Muradla birlikte olmasına gözmü yumdun?
-Ali bizde kızkardeşler eşit özgürlüğe sahiptirler yani birisi diğerinin eşi ile münasebette bulunabilirler.
-Ne demek o senin eşin Murad, şimdi o kız yani kızkardeşin gelip Murad la tövbe tövbe...
Bende kendimi zor tuttum ama maalesef töre ve ananelerimizde eşit hakları paylaşmak vardır bu kocalar arasında olsa bile.
-Şeytan diye boşa dememişler lanetli bır ırkın temsilcisi olmandan dolayı sana acıyorum.
-Bunları bırak asıl şimdi Murad ve yanınızdaki iki asker ki onlar Medinenin kullarıydılar şimdi yoklar ortalıkta, onları bulmamız lazım.
-Nasıl olur kayıp olamazlar daha bu akşam birlikteydik.
-Sizi ayrı ayrı odalarda misafir eden kız var ya o hancı veya yardımcısı değil di o benim emirlerimi yerine getirecek olan kızkardeşim Asudeydi ama seninle birlikte olacağı yerde Muradıma göz dikince işler karıştı ve ben onu Sahra Çölüne babamın develerini gütmesi için uzaklaştırdım. Belliki Asude yine itaatsizlik etti ve iki askerle birlikte Muradı yollara düşürdü.
-Yani fitne ve fesat karıştırdı mı dersin?
-Evet tamda öyle, Ali yok buralardan gitmiş dedi ve onlarıda seni bulmaları için Sahra Çölüne gönderdi.
Ali ile Veldan konuşurken birden hanın içinde soğuk bir rüzgar oluşuverdi ve rüzgarın uğultusuna genç bir kızın kahkahaları karışınca Ali;
-Ne oluyor Veldan?
-Asude rüzgara binmiş ve emri altına almış, demek onun güçleri sandığımdan daha fazlaymış ki bunu yapan yani Askerleri ve Muradı kaçıranda Asude olduğu belli oldu.
-Ne yapabiliriz?
-Hiç bir şey yapma, ben sihir yapmak istemiyorum bütün sihir güçlerimi Muradımın 3. deneyine biriktiriyorum onu her iki dünya da da ölümsüz yapabilmek için en üst seviyeye çıkmam lazım, bunu yapmak için ya çok büyük kötülük yapmak yada çok büyük iyilik yaparak sihir kullanmadan belayı talukati yönetmem lazım.
-İyiylik tarafını seçtiğin için sağol ama şimdi Asude ne yapmaya çalışıyor ben karşı koyamazmıyım?
-Koyamazsın Ali, sen kulaklarını tıka ve gözlerini kapa ve buradan hemen uzaklaşalım sen koş ahırdaki atlardan ikisini eğerle ve kapıya getir ben Asudeyi oyalamaya çalışacağım.
Ali koşmaya çalışsada güçlü esen rüzgardan ilerlemekte zorlanıyordu.
-Asude ne yapmaya çalışıyorsun ben seni babanın yanına develeri gütmen için gönderdim ve böyle emir verdim, emrime karşımı geliyorsun?
-Evet Veldan karşı geliyorum senin emirlerin benim için bir önem taşımıyor en az bende senin kadar Muradı Sahra çölüne çekip 3.denemeyi yapmak istiyorum.
-Neee! sen çıldırdınmı bunu asla başaramazsın ben sana onunla birlikte olmana rıza gösterdim sense benden çaldığın şeylerle Ulu Yezide yaranmak, yükselmek için bütün bunları yapabileceğinimi sanıyorsun? Buna senin gücün yetmez hem babamın sözü Sahra Çölünde Yezid kadar geçerlidir sana ne o deneyin formüllerini verir nede herhangi bir tehlike karşısında kullanabileceğin bir alternatif söyler...
-Ben babamın 2. kuşak en küçük kızıyım beni çok sever ve beni asla kırmaz mutlaka Muradı Sahrada tutacağım ve istediğimi aldıktan sonra şu senin meşhur deneyi üzerinde babamında yardımı ile gerçekleştireceğim.
Bana bak Asude kötülük kartımı kullandırma bana ben Muradı ölümsüz kılmak için iyilik kartlarımla savaşacağım sen ise kötülük kartını aç dersen neye mal olursa olsun açarım ama bunun sonunu sen düşünemezsin taş üstünde taş bırakmam o "Sahra Çölünde Aşk" yapabileceğini sanıyorsan ilk işin mezarını şimdiden hazır etmelisin,...
Ali, iki atın yularını zor zabdediyordu birden azgınlaşan rüzgar atların ürkütüp Aliyi sürükleyerek kaçmaya başlamışlardı.Veldan çaresice seslendi;
-Yularlarını bırak Ali onları zabdedemezsin bırak bırak...!
Ali atların yularlarını zabdedemeyeceğini anlayınca Veldanında ikazı ile elinden bırakıverdi.İki avucundan kan sızıyordu belliki yularlar elini kesmiş olmalıydı.
-Veldan neden kaşı koymadın bak hayvanlar ürküp kaçtılar.
Asudenin sesi dahada yükselmişti;
-Şİmdi Muradı nasıl bulacaksın abla?
-Asude sabrımı zorlama bak;
Seni o rüzgar önünde sonsuza kadar bir kum tanesine çevirir ve Sahrada kaybolur gidersin, asla geride almam..
-Sende Muradı kaybedersin, yapabilirmisin Murada bu kötülüğü?
-Muradla askerleri hangi yöne gönderdin sen varya yater artık...
- Haaa hhaaa güleyimde araya gitmesin kendin remil atda görsene..
-Ulu Yezide gideceğim ben iyilik kartlarımı kullanacağıma ona söz vermiştim bu sözümü geri almak için önünde diz çökeceğim sen başka dileden anlamazsın.
-Bunu yapamazsın bütün kapıları kapattım sihirli sözü söylemeden açamazsın o zamanda sihir kullanmak zorunda kalacağın için gücünden kaybedeceksin Muradı ölümsüz yapmak için hani söz vermiştin.
-Göz göre göre kardeş kavgasına giriyorsun bunu pahalıya ödeteceğim,önce Muradı bulmam lazım sonra seninle her türlü şartlarda hesaplaşırım.
-Bana bak Veldan hiç boş yere uğraşma;Sen bulana dek ben onunla evlenirim, sevişirim baktım sen buldun o an ruhunu alırım,, bilesin...
-Şeytan!!!!...
25.BÖLÜM
Keseğin hanında Murad güç durumdaydı.Bir zamanlar baldızı olan daha sonra entrikalar üreterek koynuna girmeyi başaran Melike Muradı ikna etmek için soyunup dökünüyor Muradı verdiği sözde durması için yalvarıyordu.
"-Melike tamam seninle bu gece baş başa kalacağım bu adamların günahları yok boş yere dayak yemesinler belki dahada ileri giderler sonra silahlar konuşur,hadi ikna et adamlarıda çekilsinler."
-Neden verdiğin sözde durmuyorsun Muradım, ben senin için bak ne hallere düştüm altınları hazineyi bile senin ayaklarıyın altına attım ne olur bir kere olsun bu geceyi başbaşa geçirip aşkın zirvesine çıkalım.
-Melike sen soyun ve yatağa uzan ben azıcık dışarı çıkıp ortalığı kolaçan edeyim belki bizi bu vaziyette gören birileri baskın yapabilirler.
-İyi ama Ali ve iki hecin gibi Arap genci ne güne duruyor butaya gelen üç beş çapulcu ile başa çıkamazlarmı?
-Onların senin istemlerinden haberleri yok vurdular kafayı yatıp uyudular bir sen doğru durmayıp gece yarısını geçtiği halde zıbarıp yatmıyorsun.
-Aşkolsun Muradım bu vaziyette ben Melikenin gözüne uykumu girer üç gün üç gece sevişsek yinede uyku nedir asla gözüme girmez.
-Peki hazırlan bakalım ama bu son olacak ona göre!
-Yani bveni yanına almayacakmısın oysa koskoca bir defineyi elimle sana vermek için çaba gösteriyorum ne olur Muradım beni yanında götür.
-Melike ben Medinenin ülkesine gideceğim Medine Sultanın başı dertte kızım ve oğlum kaybolmuş bak kaç gün oldu burada vakit kaybettiriyorsun sen bana oysa derhal Sahra Çölünü aşıp Medinenin ülkesine ulaşmam lazım.
Murad kapıya doğru yürürken Melike aceleyle soyunup dükülmeye başlamıştı.
-Çırayı içine çek ben hemen dönerim sakın uyuma.
-Tamam çekeri ama neden uyuyacakmışım sakın yanlış yapma Muradım.
-Yok korkma ben vertdiğim her sözde duruurm beni iyi bilirsin sen.
-Tamam sana güveniyorum bak gözlerime ne derler biliyormusun?
-Ne derlermiş?
-Çok gecikme hemen gel diyorlar.
-Bekle beni dışarısını kolaçan edeceğim belki kırata da bakarım yarın yola çıkacağız hayvanı çok ihmal ettim.
Murad hızlı adımlarla sofunun arkasındaki odaların birinin kapısına doğru gitti.
Demir kapıyı bir iki kere tıklattıktan sonra;
Yavaşca açılan kapının arkasında elinde çırayla Ali belirmişti.
Ali biraz dışarı gelde konuşalım senin ile.
Elindeki çırayı yerine bırakan Ali dışarı çıkıp;
-Buyur Murad abi ne oldu yine bir olaymı var yoksa?
Olayın büyüğü şu anda başımda Alim Melike şeytani dürtülerin etkisinde asla baştan savamadım.
-Ne yapalım abi şimdi bize ne dersin?
-Kaldır şu bizim Arapları bu kızı ne yapar ne edersiniz bilmem ama bu handan hemen sessizce uzaklaştırn ve yarına kadar hiç sesi sedası çıkmasın kimseyle konuşmasın yine velveleye verebilir ortalığı.
-Melike senin odandamı abi?
-Evet aşk delisi şimdi çırılçıplak beni bekler yatağımda.
-Savabını alırdın be abi çok fazla bir şey istememiş bizim sabıkalı baldız.
-Dırdır etme Ali şimdi sırası değil bizim hemen bu handan uzaklaşmamız lazım unuttunmu çocuklarım kayıp.
-Şaka söyledim abi tabi nasıl istersen biz onu bir çuvala koyar hancı kızı uyandırır onu bir kaç gün bırakmayacak şekilde bir kaç altın karşılığında teslim ederiz.
-İyi ama onu bu halde Araplar görmesin ar namus haya derlerki Türkler böyle böyle..
- O zaman ben hancı kızı kaldırıp yalnız yaparım sen merak etme.
Çırayı yakmadan sessizce sokul ve hancı kızın verdiği çarşafa sar sonra sucuk gibi sıkı sıkı sarıp vur omuzuna hemen kimsenin haberi olmadan uzaklaştır.Kıza bir kaç altın ver ve bu emaneti ne pahasına olursa olsun biz buradan uzaklaşana kadar dışarı çıkmaması için sıkı sıkı tembihte bulun.
Ali hemen her akşam yenmek yedikleri sofunun yanındaki ahçı evinde kalan yere yöneldi ve hancı kızı uyandırıp;
-Baka bacı al şunları sana çok küçük ama kimsenin duymasını istemediğimiz bir iş vereceğim.
-Nedir beyzadem?
-Şu sizin hanın eski sahibesi Melike var ya,
-He burada olmadık yere milleti ayaklandırdı sonra Murad Efe onu ikna etmişti.
-He ya şimdi biz bu kızdan hemen kurtulmalıyız define altın falan derken iki gün boşa geçti senin yardımınla şimdi onu bir gizli odaya hapsedip kapıyı üzerine kilitleyelim biz sabah erken gideriz sen daha sonra salıverirsin.
-Şimdi nerede?
-Murad abinin odasında, sen bir çarşaf ve urgan al onu birlikte sarıp sarmayalım kimseye ses ettirmeden hazır ettiğin gizli bir odan vardır oraya kapatalım olsun bitsin.
Tama abi hemen hazırlarım sen azıcık bekle hele.
-Hancı kız avucundaki iki altına bakıp havalara uçuyordu bu kısmet nereden çıkmıştı böyle gece yarısı.
Ali ile birlikte Muradın odasına geldiklerinde gözlerine inanamadılar...
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
26.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
35.BÖLÜM
Altın kolyelerle süslü göğüsleri, boynunun üstüne dökülüvermiş ipek gibi göz kamaştıran altın sarısı saçları,, Altından yapılmış elmas taşlar ve pırlantalarla bezenmiş incecik belini saran şık kemeri, yerlerde sürünen ipekten daha parlak ince geceliği, arzuyla gülümseyen dudaklar ve pırlanta ile işlenmiş elmas yüzüklerle donanmış parmakları ile tıpkı bir peri kızını andırıyordu. Elindeki buhurdanlıktan öyle bir koku yayılıyordu ki Muradın ağzı açık kalmış ve "Bu ne böyle"... "Aman Allahımmm...!" demekten kendini alamamıştı.
-Firuze senmisin aman Tanrım gözlerime inanamıyorum bu ne güzellik böyle hayatımda hiç görmediğim nefis bir koku var odada... Nedir bütün bunların hikmeti?
-Ey Sevgili Murad Efe; Her şey senin için hazırlandı her bir zerremin senin olması için düzenlendi eğer sen kabul edersen senin helalin olarak sonsuza dek sana vereceğim kendimi ama bu elimdeki buhurdanlık sıradan bir buhurdanlık değil,...
Sana kim olduğumu söylemeden önce ben sınıf değiştireceğim.Doğrudan Müslüman olamıyorum beni hep böyle görecek ve hep böyle genç ve güzel bir kız olarak her gece koynuma gireceksin.
Ne dersin bu teklifime?
Elindeki buhurdanlığı düz bir sutun üzerine koyduktan sonra dili tutulan Muradın ellerini tutup;
-Hamam mı istersin yemekmi?
-Şeyy galiba ben hiç bir şey istemem sadece bütün bu olup bitenler karşısında şaşkınım her şeyi açıkça bana anlatırmısın.
-Anlatacağım ama önce söz ver bu gece ve bir kaç gece burada kalacağız hamama birlikte gidip yunup yıkanacağız ve kutsal suyla nikahımız kıyıldıktan sonra sana teslim olacağım.
Murad sanki her şeyi unutmuş biranda buhurdanlıktan yayılan dumanında etkisiyle sarhoş olmuştu.
Firuzenin mermer sutunun üstüne koyduğu buhurdanlıktan çıkan koku giderek Muradı başka başka duygulara sürüklemeye başlamıştı. Eliyle boynundaki hamaylısını tuttu ve "Allahım sana sığınırım bu insan değil" dediğini hatırlıyordu.
Firuze gülümseyerek Muradın dizinin dibine oturup ellerini eline alarak yalvarmaya ve öpüp koklamaya başlamıştı.
Sihirli bir duman çıkıyordu buhurdanlıktan, ateşin yandığı yerde bir çift göz sanki Muradı gözetliyor gibiydi...
Bakire Meryem Anayı tasvir eden bu kutsal Buhurdanın üstteki tutamacı tanrısallığa, küçük kubbesi gök kubbesine; yukarıdaki kubbeyi aşağıdaki ateşin bırakıldığı kısım ile bağlayan üç zincir de kutsal ruha işaret etmekteydi. Bu zincirlere bağlı olan dokuz ufak çıngırak ise meleklerin dokuz sınıfını sembolize ediyordu. Yukarıdaki kubbeyi, aşağıdaki kubbeye bağlayan ortadaki zincir ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’e işaret etmekteydi. Bu orta zincire bağlı olan üç küçük çıngırak ise gökten inerek tenleşen İsa Mesih’in aynı kökenden olduğunun bir göstergesidir. Ateşin bırakıldığı kısma gelince yanan kor ateş parçası İsa Mesih’i karnında taşıyan ve bundan etkilenmeyip yanmayan bakire Meryem Ana’ya işaret etmektedir. Ateşin üzerine konulan buhur ise kutsallığa, buhurun etrafa yaydığı güzel koku da İsa Mesih’in tanrısal öğretileriyle günahın kötü kokusunu yok ettiğine işarettir.
Bunu taşıyan Firuze İsanın göğe yükselmesini tasvir ettiği için bu kadar güzellikte ölümsüz bakire olarak vasıflandırılmıştı.
Bütün bunları Firuze bir bir anlattı ama Murad ne anlıyor nede konuşabiliyordu. Firuze daha fazla bekleyemedi hemen odanın pervazlarını açıp odanın içini havalandırdı. Muradı öperek uyandırmaya çalıştıysa da Muradın gözleri sık sık kapanıyor ne olduğunu bir türlü anlayamıyordu.
-Şimdi geçer bak söndürdüm. Buhurdanlıktan artık tütsü çıkmıyor sen her şeyi anladın?
-Sen kimsin?
-Kim olduğum önemli değil ben bir Hiristiyanım sense bir Müslümansın ortak noktamız eskilere dayanır.
Ne yapmak istiyorsun? Bana birşeyler oldu kalkamıyorum?
-Dinlen Murad sana demiştim bir gecede bu iş bitmez diye.
-Su verirmisin.
Cam sürahi içinde billur gibi bir bardağa su koydu ve Murad kana kana içince;
-Senin ismin neydi?
-Firuze demiştim unuttunmu?
-Seni tanımıyorum sen gerçekten insanmısın?
-Evet insanım ailem ve ben Hiristiyanız ve bu hanı gizledik hiç kimse bu kadar bana yakın olmadı ve hiç kimse yüzümü bile görmedi.
-Ben neden buradayım bana neden yakınlaştın?
-Yarın sabah hiç bir şeyin kalmaz,Kutsal Meryam Ananın buhurdanlığı bizim elimizde onu sadece çok özel anlar için bir kaç kere kullandım ve bu senin içinde özeldi biraz sakinleşince anlarsın her şeyi.
Muradın beyninin içindeki her şey biranda sanki silinmişti ne Medine Sultan nede arkadaşları ve çocukları kalmıştı aklında her şey biranda sonsuzluğa uçup gitmişti tıpkı İsa Mesih gibi...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
34.BÖLÜM
-Nedir imkansız olan Firuze, gelmek bizden göndermek sizden mi yoksa?
-Göndermemek isteyende kim, asıl sorun sizin gitmek istememenizden olacak Efem.
-Demek burası gerçek bir dinlenme ve eğlence yeri o zaman bizim için bu önemli değil asıl önemli olan çok acil dinlenip yola çıkmamız gerekecek. Hizmet ve göstereceğiniz ilgi için sağolun gerekli bahşişi fazlasıyla veririm bilesin.
-Bu gece benimle kalacaksın!
-Odamı göster pencereleri aç temiz hava girsin içeri atlarımıza ve arkadaşlarıma iyi bakılsın rahat etsinler başka hiç bir şey istemem.
Firuze kaş altından gülümseyip alaycı bir tavırla;
-Demek beni reddediyorsun ama sonra pişman olmayasın en güzel geceyi birlikte geçirmemizde ne gibi bir mahsur var?
-İyi ama bu gece dinlenmek için buraya geldik, iyice dinlenip Sahra Çölüne çıkacağız o yerlerden geçmek için kuvvetli ve dinç olmak lazım, senin ile başbaşa vakit geçirmeyi bende isterim ama bu doğanın kanunlarına göre zarar verir bedenime..
-Nelerde biliyorsun sen ilim tahsil yapmış birine benziyorsun, yoksa yanılıyormuyum?
-Hayat felsefem oldukça geniştir öyle böyle bir hayat sürerek çapulcular gibi amaçsız yaşamadım sana demiştim Arap Şeyhliğinin tek sahibesi Sultanla evliyim.
-Ne çok cariyeleriniz vardır kimbilir sizinle olmak isteyenlerin sayısı ne kadar çoktur ama siz sadece Sultan hanımlamı yetiniyorsunuz yoksa?
-Şimdi sayarsam evlendiğim kadınlarımı sabah olur en iyisi sen şu odayı bir güzel havalandır ve yemeğimide getir bir an önce yatıp dinlenmek istiyorum.
-Yemekten önce hamama gireceksin misler gibi yun yıkan ve temizlen bende size güzel bir kese atayım, Çölde yıkanma fırsatın olmayacaktır, Prensesine misler gibi kokular sürünüp çıkarsın.
-Biz aynı hamamı kullanabiliriz ayrı ayrı zahmet etmeyin dört erkek girer yıkanırız hem birbirimizede kendimiz kese atabiliriz..
-Uff be adam çok kabasın benim gibi güzel bir kızı neden yanında görmek istemezsin yoksaa?
-Evet istemem nedeni ise bu güne kadar hangi kadınla tanıştıysam o handan evlenip çıktım artık buna bir dur deme zamanı geldi.
-Bu böyle olmayacak gibi en iyisi sen hemen yemeğini zıklanda çek başına yorganı uyu...!
-Şimdi de sen kabalaştın peki dediğin olsun hadi bakalım önce hamamı hazırla sonrada yemeğimi...
-Diğer arkadaşlarınada aynı muamele edilsinmi?
-Ayrı gayri olmaz ama sadece biri var adı Ali o Türk tür diğer iki siyahi olan ise Araptır kendilerinin rızası olursa olur olmazsa zorlamayın hatta hiç duyurmayın yemeklerini yedikten sonra hemen yatıp dinlensinler onlar benim kadar Çöle dayanıklı değillerdir..
-Tamam Efem ben çıkıyorum sen önce buraya bir yerleş ben az sonra dönerim.
Kapı üç kere tıkırdadı, Firuze kapıdan içeri süzülürken Muradın hayretten ağzı açık kalakalmıştı.
Bu ne böyle... aman Allahımmm...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
12.BÖLÜM
Fatma atına atladığı gibi handan yukarı doğru giden yola sürdü. Çok geçmeden köye varmıştı zaten köyde han için uzak sayılmaz sadece köy çıkışına kurulmuş bir yerdi.
"Bu kızı bilse bile Hacer Karısı bilir"
Doğruca atını köyde laf ebeliği yapan oğlanlara kız ayarlayan çocuğu olmayanlara büyü yapan her şeyden haberdar olan Hacerin evine sürdü.
Çok geçmeden çift kanatlı eski pancurlu evin kapısı gıcırdayarak açıldı.
-Hacer abla!
-Ne oldu kız?
-Ablam benim çok önemli bir şey soracağım sana.
Fatma kız ben parasız iş yapmam bilesin.
-Tamam ablam eğer istediklerini bulursan beş mecidiye verecekler sana.
-Peşin peşin alırım bak ona göre.
-Tamam Hacer abla şu bizim hanı satan kızlardan hangisi burada?
Hatcenin ölümüne sebep oldu hınzır kız o burada şu senin Deli Yusufun oğlu varya akıldan noksan onunla evlendi.Dediklerine göre, tövbe tövbe..
Adı Melike değilmiydi?
-He ya Melike ne olacak neden arıyorlar o şıllığı?
-Bilmem abla ama hana bir yiğit er kişi geldi ilk sorduğu onlar oldu galiba Hatçe ve Melike ile dost hayatı yaşamış.
-Kız zenginmi bu adam?
-Zenginlikte sözmü ama seni alacak değil gencecik adam.
-Onu demek istemedim cahil bu kız eğer onun yanında gıymatlıysa çok para verir.
-İki altın dedi han ücretide zaar içinde.
-Birisini alırım değilse yemin olsun yerini demem.
-Denin bile Deli Yusufun oğlunun evini bulmak o kadar zor değil.
-Kız ver şu beş mecidiyeyi sözünde dur bak sonra bir daha bana işin düşerse şu kapıdan giremezsin.
-Dur Hacer abla ses verme hemen ben ağzını bir arayayım bakalım ne kadar çok koparırsam sanada çok vereceğim söz. Sen şimdi benden haber bekle bu arada Deli Yusufun oğlunuda iyice bir araştır Melikeyle arası nasıl eğer iyi ise gönüllü gelmez araları bozuksa koşa koşa gelir değilmi?
-Get kız o kafası sakatı ne için aldığını söylesem küçük dilini yutarsın kim ne etsin sümüğünü silemeyen oğlanı.
-Bilmem ama neden almış çok güzel dersin Melikeden için?
-Söylenenlere bakılırsa Deli Yusuf buralarda yaşamış zengin bir ermeninin altınlarını çalmış ama sakladığı yeri unutmuş bir türlü bulamadılar Melike size hanı sattıktan sonra bacısı fazla yaşamadı kızı ince ağrıya uğratmış dediklerine göre hanı çalıştırırken çok eziyet etmiş kıza şu aşağı köyün ebesinden çocuk düşürmek için ilaç almış bacısı bebeği düşürmüş ama bu arada çok vermiş ilacı kız yataktan birdaha kalkamamış sonra tek başına başedemeyip sattı size o hanı.
-He ya sattılar ikiside parmak bastılar muhtarın yazdığı şeye.
--Kırk altın bu kızım yedirirmi fettan kız allem edip kallem edip Hatceyi bile bile öldürdü.
-İyi ama bunu duyarsa adam çok kızacak.
-Sende deme,dilin kemiği yokya.
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
4.BÖLÜM
Yeni gelin Ayşe tam bir Yörük kanı taşıyordu. Ateşliydi, Muradın başını döndürecek kadar güzelleşmiş her gün yunup yıkanıp saçlarını tarayıp kokular süründüğü gibi azıcık vakit buldu mu ata atladığı gibi yaylalarda sağım yapan kadınların yardımına koşuyordu. Bütün köy halkı Ayşe’yi çok sevmişti Ayşe’yi Emine de sevmiş asla kuma gözü ile bakmamış iki bacı gibi anlaşıyorlardı.
Murad köyde pek durmuyor ara sıra dağlara çıkıp hem avlanıyor hem de köyün selameti için Ali ile sık sık bir araya gelip köy okulu köy camisi ve köye gelen suyun dağıtımı ile yakından ilgileniyordu.
Muhtar her şeyi Murada sorar onun onayı olmadan fazla bir iş tutmazdı. Murad bir gün Muhtara;
-Muhtar emmi ben bugün varım yarın yokum diyeceksin ki bende yaşlıyım bugün varım yarın yokum. Evet Devlet baki toprak baki bizler gelir geçeriz sende yapacağın işlerde fazla danışma bana kendi iradeni kullan her zaman kendin ve ihtiyar heyeti karar veresiniz ben belki bir gün çeker bir başka yere giderim.
-Aman oğlum ne dersin sen geldin geleli köye huzur geldi ipsiz sapsızların tefi geçti her kez edebinde evinde erinde çocuğunda aşında işinde böyle bir düzeni ben bu yaşa geldim görmedim senin sayende her şey çok güzel oldu.
-Bende bu minval üzere derim ki bütün bu yapılan iyi işlerde senin onayın olsun ve artık halkımız bunu böyle bilsin ben sıkılıyorum sana defalarca söyledim asıl nikahlı eşim Medine Arap Emirliğinde oğlum ve kızımda orada artık onları da ziyaret etmek istiyorum yokluğumu inşallah aratmazsın.
-Aman oğul ne gitmesi sen gidersen ben ne yaparım.
-Gerekli harcamalar için para ve altın var sandığımızda bunu da sen idare ediyorsun köy sandığı sana emanet gerektiği yerde kullanırsın.
-Sen olmadan elimi sürmem.
-Yok be Muhtar emmi öyle deme köy bakidir baki kalacak sende olmasan bende olmasam bu köy yaşayacaktır.
-İnşallah oğul inşallah ama yine de sen gelmeden önce ne tertip vardı nede düzen sen geldin her şey yerli yerine oturdu.
-Laf oldukça uzadı Muhtar ben kalkayım Ayşe Gelin atla yaylaya gitmişti gelip gelmediğine bir bakayım.
-Allah tutuğunuzu altın etsin oğlum gelinde pek maharetli maşallah.
-Nede olsa Yörük Kızı emmi.
-He ya Yörük kızı emme bizimkilere taş çıkartır maşallahı var.
Sağıma giden kadınlar eşeklerini hızlı sürmek için kullandıkları değneğin ters tarafı ile hayvanları ikide bir vurup biran önce köye Murada olup biteni anlatmak için gayret ediyorlardı.
Murad Muhtarın yanından ayrılırken köy girişindeki yoldan çığlık üstüne çığlıklar geliyordu.
-Murad Efemmm!
-Yetişşş!
"Allah Allah ne oldu bu kadınlara kötü bir şeymi var yoksa"
En önde eşeğini at gibi koşturan kadın Muradı görür görmez kendini atarcasına eşeğinden inip;
-Ağam yetiş yetiş!
-Ne oldu bacı bir şeymi oldu nedir bu telaşın?
-Neler olmadı ki ağam neler olmadı.
-De hele de vakit kaybettirme.
Kadın saçlarını yolarak anlatmaya başlayınca diğer kadınlarda yetişip bağırıp çağırmaya saçlarını yolarak ağlamaya başlamışlardı.
-Ayşe Gelin gittiiii...!
-Ne oldu Ayşe’ye nereye gitti...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
8.BÖLÜM
Emine ve Ayşe birbirlerine sarmaş dolaş olurken Murad koynundan Medinenin gönderdiği mektubun mührünü söküp içinden okumaya başladı.Mektup Arapça yazılmıştı, kimsenin dikkatini çekmedi ama okudukça Muradın nevli değişiyor sinirden yumruklarını sıkarak yeniden yeniden bir daha okuyordu.
Yazılan Namenin içeriği şöyle yazılmıştı:
Sevgili Emirim
Yalnız Efem Murad Hanım.
"" Hz.Muhammet ve Habip otuz beş nefer sahabinin duası ve sevgisi üzerine olsun
Ben Mahbuben Medine Sultan
Çok naçar ve biçaresiz durumdayım.Ne asker ne Ulema nede en büyük Din aAlimleri çözemediler sorunumu.
Sana başvurmak durumunda kaldım, en tabi hakkın bunları bilmek zaten senden başkası bu beladan bizi kurtaramaz.
Oğlumuz Poyraz ve Kızımız Sahra Sultan kaçırıldı.
Ne bir gören ne bir duyan nede belirgin bir iz bile yok, çocuklarla yeni bir dadı ilgileniyordu çok iyi bir kızdı bütün aramalarımıza rağmen kızda ortadan kayboldu.Çok bilgili her dili rahatça konuşabilen güzeller güzeli bir kızdı.
Karış karış Arap Yarımadasını aradılar Sahra çölünü taradılar hiç bir yerde izlerine bile rastlanılmadı.
Ey Mahbubem; Beş adamım ile bu nağmeyi sana gönderiyorum alır almaz elin kanda da olsa hemen buraya avdet etmeni dilerim""
Mahbuben
Medine Sultan
Emirliğin tuğrası vurulu mektubu okuduktan sonra Muradın kolları yanıbaşına düşüvermişti.
Emine koluna girip:
Murad kötü bir habermi gedi?
-Evet Eminem haberki ne haber keşke orada bırakmasaydım yavrularımı.
-Murad korkutuyorsun beni ne oldu kuzularımıza?
-Kaçırılmış Eminem, kaçırılmış Medine orduyu seferber etmiş ama kimse ne görmüş nede nerede olduğunu bilen birisi çıkmış.
-Yaa! Sahra ve Poyraz Han şimdi kayıplarmı?
-Mektupta öyle diyor ben sabah hemen yola çıkacağım gerekli tedarike başlayın.
-Kiminle gideceksin koskoca ordu bulamamış sen nasıl bulacaksın Murad burada da ben yapayalnız ne yaparım oğlun Yavuz baksana beş yaşında aklı her bir şeye eriyor baba diye seni özlemeyecekmi?
-Hayır Eminem hayır ben çocuklarımın uğruna ölürüm Yavuz şimdilik burada emniyette
gidip kızımla küçük oğlumu kurtarmam lazım Medine biçere, birde onu düşün iki yavrusu kayıp durumda kimbilir şimdi nasıl acı çekiyordur.
-Bizi götürmeyeceksen Ali Kardeşimi al yanına yapayalnız o çöllerde bir başına ölsen ölünü bulan olmaz can yoldaşın olur onuda al yanına inat etme kurban olayım.
Ali yalvaran gözlerle Murada bakarak;
Abi; Ne olur benide yanına al anca beraber kanca beraber Emine Bacımna Ayşe Bacıma Yavuza ve GülFigana Muhtar emmi göz kulak olur gözümüz arkada değil.
-Peki Ali hadi git bu geceyi Gülfiganla birlikte geçir sabah güneş doğmadan birlikte iki yoldaşıda yanımıza alarak çıkalım.
Emine boynuna sarılıp "Ben hemen temiz çamaşır ve yolluk hazırlayayım"
İçin rahat etsin Emine Ayşe geline ve Gülfigana yavuzumuza göz kulak ol.
Şafak yakındı Murad yıkandı temiz giysilerini gıydi en iyi mavzerini kınından çıkardı yağladı ve diğer altıpatlar ve kamasını kıratın heybesine yerleştirdi ve İki Arap ve Aliyi de yanına alarak atlarını Toroslardan Arap topraklarına doğru sürdüler...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
7.BÖLÜM
Ali ve onunla birlikte olan arkadaşları hemen atlarını geri köye sürdüler.Mutlaka bu haydutlar köy girişindeki Kuş Geçmez mağaralarında saklanıp Murada Arapın birini göndererek tuzak kuracaklarını düşünmüştü Ali. Alinin düşündükleri doğru çıkmıştı,haydutlar önce sağım yapılan yaylanın obalarının bulunduğu yere varmışlar sonra Ayşeyi sıkıştırıp Muradı buraya Arabın birini göndererek getirtmek için plan kurmuşlardı.
-Atlarından inmeden pis kılıklı Üse denen adam:
-Durun şimdi şu kadını yaklaştırın bana.
Hemen Ayşenin atını Üsenin atının yanına getirdiler.
-Baka kadın şimdi kocan olacak adam köyde ise seni ona teslim edelim emme önce istediklerimizi vereceksin şu Araplardan birini salıp çağırt gelsin gelirken senin vaadettiğin bir teneke dolusu altınıda getirmeyi ihmal etmesin, ver bakalım şu yaşmağını da iyice inansın senin olduğuna.
Ayşe yaşmağını gönülsüzde olsa çıkarıp uzattı. Sen Uzun Karaoğlan şimdi git kimden ne getirdiysen bizim elimizde olduğunu söyle ve deki bir teneke dolusu altın isterler oldukça kalabalıklar kadınında ellerinde tutuluyor sakın adam toplayıp gelmesin yoksa karısını ve buradaki şu arkadaşını tavşan gibi vurup gebertiriz. Anladın mı eğer anladınsa hadi hızlıca git ve güneş batarken buraya tek başına gelsin sen yanında ol ve obada beklediğimizi söyle.
Sahip denen Arap yaşmağı koynuna koyup Ayşenin tarif ettiği yoldan aşağıya sürdü atını.
-Hadi arkadaşlar ne olur ne olmaz biz buradan çıkalım bakın şu yamaçta bir dağ var eteklerinde de siper alınacak küçük mağara kapıları görünüyor oraya yerleşelim bakarsınız kalabalık gelmeye kalkarlar çalarız kurşunu daha olmadı arka taraftan dolanır kaçarız.
-Hiç çekinmen Murad Efe yalınız gelecek ve sizin istediğiniz altınları verecektir o hiç bir zaman kadınını başkasının elinde koymaz.
-Göreceğiz güzel kadın dediğin gibi olsun değilse pekte tazeymişsin erine doyamadan buradakilerin birisinin avradı oluverirsin.
Ayşe okkalı bir tükürük savurdu yere;
-Ölürüm de saçımın kılına dahi değdirtmem ben koskoca bu dağların Yalnız Efesi Muradın kadını ve Kara çadırın Yörük Ağası Derman Beyin kızı olurum, ne haddinize bana ilişmek dünyayı başınıza yıkarım sonra.
Oradakiler kasıklarına basa basa güldüler;
-Emmede yüksekten uçtun be eksik etek demek hepimizin hakkından gelirsin öylemi.
Ayşe sustu, kafilede karşı dağın yamaçlarındaki küçük mağaramsı oluşmuş yere doğru hareket etti. Burası gerçekten korunaklı bir yerdi sırtlarını mağaraya dayadılar mı aşağıdan kim gelirse gelsin keklik gibi avlanabilirdi. Kuş Uçmaz tepeleri zaten eşkiyaların Murad gelmeden önceki yayla evleri gibi bir yerdi, yayladan koyun keçi tavuk yağ yumurta gibi yiyecekleri alıp burada bir kaç gün kalırlar sonra yine Toros Dağlarına çıkarlardı.
Murad köye eşkiyalardan yarım gün önce dönmüş hemen Muhtarı bulup durumu anlatmış,
Muhtar hemen bekçiye ve köydeki eli silah tutan bir kaç genci de görevlendirip Emine ve Yavuzun emniyeti için evi gözetim altına aldırtmıştı.
Arap köye girerken etrafını silahlı bir kaç genç çevirmişti.
-Dur bakalım ahbap destursuz nereye gidiyorsun?
-Murad Efeyi bulacağım çok önemlidir.
-Ne yapacaksın Murad Efeyi görüp de?
-Karısından haber getirdim hemen beni ona götürün.
-İyi o zaman hemen sür atını şu Muhtarlığın oraya biz Efeye haber ederiz.
Arap atından inerken gürültüyü duyan Murad dışarı fırlamıştı.
-Ne oluyor kimmiş bu Arap?
-Seni arıyor Murad Efe Ayşe bacımızdan haber getirmiş.
-Gel içeri gir de konuş neden kaçırdınız karımı?
-Biz kaçırmadık ya Emir Hazretleri.
-Siz Medine nin ülkesinden mi geliyorsunuz?
-Evet Emir Hazretleri.
Murada Medine nin yanında bütün Arap Halki Emir diye saygıyla anarlardı O zaten Medinenin istemiyle Emirliğin başına getirilmiş ama Murad kabul etmemişti.
-Siz dışarı çıkın çocuklar tamam ben bu Arap arkadaşı biliyorum Medine Sultanın yanından geliyor ama Ayşe ile ne ilgisi var onunla yalınız konuşacağım. Ayak üstü soru yağmuruna tutmuştu Arap gencini.
Sahip adındaki Arap koynundan Ayşenin yaşmağını çıkarıp uzattı.
Hareminizin kadını bu eşkiyaların elinde bu yaşmağı verdiler inanmanız için.
Siz kaç kişiydiniz Medine Sultan neden gönderdi sizi?
-Eşkiyaların eline geçti Medine Sultanımızın yazdığı name.
-Ne yazıyordu peki?
-Ne yazdığını bilmiyoruz Emirimiz ağzı mühürlüydü şimdi eşkiyaların elinde bulunuyor.
-Sizi bu eşkiyalarmı yakaladı?
-Evet,beş arkadaştık üçümüz Sahra çölünde saldırıya uğradı ve sizlere ömür şehit düştüler biz zor kurtulduk ama buraya çok yakınlaşmışken bir su başında bu eşkiyaların arkadan saldırısı ile yenik düştük Sizin adınızı verip;
-Bizi Murad Efenin yanına götürün sizi ödüllendirecektir vaadi ile buraya kadar getirecektik fakat yayla obasındaki süt sağan kadınlardan yiyecek almak için yakınlaştılar zevceniz Orada bu eşkiyalara karşı koymak istedi ama silahlılardı ve köpekleri öldürdükten sonra bir kaç çobanı da etkisiz hale getirip zevcenizi sizi çekmek için kaçırdılar.
-Sonra ne oldu?
Bir handa mola verdiler, zevceniz bizi kaçırmakla elinize ne geçecek geri beni köyüme götürün size ziyadesiyle altın bahşiş edeceğim deyince ikna olup geri döndüler.
-Kaç kişiler bunlar,nereden gelmişler?
-Beş kişiler tepeden tırnağa silahli hepsi ayı gibi mağara kaçkını zebani gibiler.
-Şimdi tamda neredeler?
-Oba dediğiniz yerde tam zevcenizi kaçırdıkları yerde seni ve beni bekliyorlar bir teneke altın ile.
-Anlaşıldı hazırlasınlar bir teneke altını hemen gidelim.
Sahip şaşkın şaşkın Murada bakarak:
-Emir hazretleri gerçekten bir teneke altın verecekmisiniz bu haydutlara.
-Haydutlara vermeyeceğim haydutların zarar vermesi halinde kaç teneke altın verseler ne eşimi nede Medine Sultandan gelen ulağın canını geri alabilirim.
-Ey Emir Hazretleri affet bu kadar ulvi bir düşünce karşısında şaşkına döndüm, boynum kıldan incedir, siz zevcenizi kurtarın bizi düşünmeyin.
-Hiç korkma ne zevceme nede size hiç bir zarar veremeyecekler,istedikleri altınsa veririm.
-Muhtar sen Amineye bir zahmet bir iki adam gönderde heybeye bir teneke altın koyup hemen versin.
Deli Duranın altınları zaten kan kokuyor verelimde eşkiyanın kazandığı eşkiyalara gitsin.
-Nurad oğlum bu çok değerli bir hazine değil mi nasıl şimdi eşkiyalar dan korktuk mu da bir teneke altın vereceğiz.
Muhtar bunlar hayvandan farksız iplerini koparmış insanlıktan nasiplenmemiş yobazlardır, hiç bir dilden anlamazlar eğer altın demişlerse kolay altını görmeden ölürler de vazgeçmezler.
Muhtar hemen kapı arkasında bekleyen iki kişiyi Emine ye gönderip Muradın dediklerini yerine getirmeleri için görevlendirdi.
Murad hemen yay gibi yerinden kalkıp konağın bir başka köşesinde keyifle kişneyen kıratını eliyle eğerleyip yanınadaki Sahap isimli Arap genci ile obaya doğru atlarını sürdüler.
-Silah almadınız bari yanınıza bir kaç güçlü kuvvetli adam alsaydınız Emirim.
-Yok ne dedilerse onu tutacağız,adamlar en küçük bir işkilenmede Ayşeyi boğazlarlar,yanındaki Arkadaşıyında gözünün yaşına bakmazlar derhal infaz ederler ben bu asker kaçıklarını iyi tanırım.
Sahap düşünceliydi "Nasıl hemen ikna olmuştu,denilen kadar cesur ve kuvvetli değilmiy di Medine Sultanımız yanlış ermi seçmişti" gibi düşünceklere dalıp dalıp ikide bir gözleri ile Muradı tarıyor ne diyeceğini kestiremiyordu.
-Ya Emirim adamlar hiç telkin değiller ya altını aldıktan sonra Zevcenizi serbest koymazlarda bizi vururlarsa ne olacak?
-Düşünme sen bunları Allah büyük,hem benim boynumda benim koruyucu meleğim var her dardan her zordan Allahın inayeti ile korumuştur,yine koruyacaktır.
Yaylağa varmışlar ama adamlar görünürlerde yoktu.
-Demek karşı mağaralara çekilmişler,senin her söylediğin doğrudur ama sakın belli etme,şimdi şu değneğe beyaz bir çevre bağla ve atını mağaralara doğru sür.
-Bunlar biz daha mağaraya varmadan kurşuna dizerler Emirim.
-Altını görmeden elleri silaha gitmez.
Mağaraya yüz adım kala eli silahlı ayı kılıklı zebani gibi bir adam kayaların başına çıkarak seslendi.
-Bu Efe dedikleri kadının eri senmisin?
-Evet benim.
-Başka adam var mı yok mu? olduğunuz yerde bekleyin ben gelinceye kadar.
-Başka adam yok altınlar atımın heybesindedir gelip bakabilirsin.
-Elleriniz kaldırın ve atınızdan inin eğer bir kancıklık edecek olursanız döşünüzü kurşunla doldururum bilesiniz demedi demeyin sonra.
Atından in Sahip ve sakın hareket etme her şeyi sen bana bırak.
-Tamam Emirim siz ne derseniz benim canım yolunuza kurban olsun.
-Korkma.
İri kıyım şişko göbekli adam mavzerin kolunu çekip mermiyi namluya sürdükten sonra yavaş adımlarla Murad la Sahip in yanına kadar gelip:
-Sakın silahlı olmayasınız şimdi şu sırtınızdakileri soyunup şuraya atın,don gömlek kalana kadar.
-Tamam ağa merak etme hiç bir şey almadık üzerimize hem zevcem elinizde onu kurtarmaktır amacım istediğiniz bir teneke altın değil mi istersen atın terkisindeki heybeye bir göz atıver.
Adam ikisini de soymadan adım atmıyordu Murad la Arap don gömlek kalana kadar soyunup attılar üstlerindekini.
-Hah şimdi oldu siz şöyle atlardan beş adım geriye çıkın ben heybeyi kontrol edeyim.
-Adam usulca Muradın atına yaklaşmış ve heybeye göz atmasıyla çığlık atması bir olmuştu.
-Altınnnnnn! Altınnnn!...
-Dur bağırma hepsi de gerçekten çil çil altınlardır ve hepside senin olacak.
-Benim mi benim nasıl olacak biz beş kişiyiz birde reis var benim hisseme on altın düşmez ki.
Adam aptallaşmış altınları görünce gözleri kamaşmıştı.
-Baka arkadaş senin adın nedir?
Deli Bekir derler.
-Bak Bekir eğer bu altınların hepsi senin olacaksa bize yardım et al atına yükle çek git illa da Reisinize gitmek zorunda değilsin gider bir başka yerde sende zengin olup koskoca bir ordu bile kurabilirsin.
-Ne yapmamı istiyorsunuz.
-Bizi burada vursan bile arkadaşların gelip altınları alacaklar değil mi?
-Bu doğru ama ne yapabilirim ben?
Altınların gerçek olduğunu söyle arkadaşlarına birer birer gelip baksınlar sonra mağarada altınları paylaşın
-Hani hepsi benim olacaktı neden paylaşacağız.
-Orasını da sen düşün onlar altınla sarhoş olacaklar sende bize gizlice bir tabanca ayarla ve dört kişiyi gafil avlayalım al altınları çek git.
-Sakın bir kalleşlik yapmayın yoksa sizide vururum.
Benim derdim eşimi kurtarmak onu alır giderim ha hepiniz altınları almış ha biriniz beni ilgilendirmez ben ağayım ve çok zenginim bu kadarcık altın benim diş çöpüm olur sağ selim eşimi kurtarırsan bir bu kadar daha vereceğim.
-Tamam bu andan itibaren sizin dediğinizi yapacağım, siz buraya silahsız ve altınlarla geldiniz bende bunu gördüm ya inandım gidip haber edeyim tek tek gelip baksınlar altınları görsünler sen paylaştıracağım dersen Reise gitmek istemezler bende işlerini bitiririm merak etmeyin eşinizi alıp gidersiniz.
-Tamam sen bize silah verme istersen tek başına onlar altına saldırır saldırmaz basarsın kurşunu biz bunun hesabını yaparız endişe etme bu kadar altının olduktan sonra hepsi senin emir kulun olurlar çekersin silahı ve durun diye bağırırsın kimse tık demeden silahları toplar adamların elini bağlarız olur biter.
Göbekli Deli Bekir bir avuç altın alarak bağıra çığıra mağaraya doğru koşuyordu.
-Gerçekten ne yapacalsın Emirim doğrusu merak ettim.
-Ses etme Sahip bak bunların ateşi altındır ellerini süreni yakar birbirlerini ateşe atarlar hiç merak etme.
Bir avuç altınla mağaraya koşa koşa giren Deli Bekire;
-Ne oldu gerçekten altın varmı?
-Hem de bir çuval dolusu baksanıza şunlara..
İnanmayan gidip gözü ile görsün adamları donlarına kadar soydum silah silahları yok başka adamlarıda yok.-Yaşlı eşkiya Deli Bekirin elindeki altınları kontrol ederken adamlardan ikisi birden dışarı fırladı.
-Bizde görelim bakalım doğrumu.
Tazı gibi gelip aynı tuzağa onlarda düştüler altınların hayali ve sahiplenmek insanları afyon yemiş gibi uyuşturmuştu.
-Başlarındaki en yaşlı eşkiya:
-Siz durun bende gidip bir bakayım bu işin içinde bir iş olmasın sonra!
Üç kişi birer avuç altını adeta yemek istercesine saklayıp diğer iki kişiye vermek istemiyordu.
Üse dedikleri aklı başında olan eşkiya bu işin içinde bir iş var diye diye elinde mavzer Muradla Sahipin soru dolu gözlerine bakarak:
-Ne tasarladın sende eski eşkiyalardanmışsın Karın namını çok övdü,sonra Efe olmuşsun ama bizimkilerin gözü altını görünce kamaşmış.
-Ben eşkiya olmadım Efe olduğum doğru ama elimi eteğimi bu işlerden çektim köyde hayır hasenat işleri yaparak vakit geçiriyorum.
-Bu Arabın anlattıkları doğrumu?
-Doğru; Sultan Medinenin de eşi olurum.
Üse eğilip altınlara bakınca az daha küçük dilini yutacaktı.
-Bu kadar zengin olduğunu bilmiyorduk.
-Bak arkadaş sen yol yordam görmüş gerçekte her nasıl girdiysen bu işe hiç yakışmamış bilge bir kişiye benzersin diğerleri gibi aç gözlü olmadığın belli Benim bu altınlardan daha sandık sandık doluları var ben bir define bulmuştum onu hiç kullanmadım Koskoca Arap Şeyhinin kızı ile evlendim mal mülk sayamam hele hazinelerin başında kimse yok hepsi bir yerde gömülü kaldı ancak senin gibi aklı başında tok gözlü birine bu güne kadar rastlamadım gel eşimi bize sağ salim verin altınları alıp gidin istersen benim yanımda çalış tek başına bütün bu altınları al senin olsun.
-Olmaz diğerleri de gördüler sonra vururlar bizi.
-Sen aklı başında birisisin bir punduna getirip üstesinden gelirsin istersen.
-Sana nasıl inanayım?
-Karım elinizde silahım da yok bak don gömlek bekliyoruz şu elbisemizi giyinelim de altınları alıp mağaraya varalım.
-Hadi giyin esvaplarınızı, ve çekin atları mağaraya götürelim.
Muradla Sahip birbirlerine bakarak, hemen giyinip atlarının yularından çekerek mağaraya kadar geldiler.
-Çocuklar gelin şu heybeyi attan indirin mağaranın ortasına dökün de paylaşalım.
-Reise götürmeyeceğiz değil mi?
-Hayır beşe pay edelim kadını ve şu Arabı da salıverelim bu Efe eski eşkiyalardanmış iyi bir zengin olmuş hal biliyor bizim bibi çulsuzları görünce acıdı.
Altını attan indirip orta yere döktüler,hepsini gözü fal taşı gibi açılmıştı.Murad hemen Ayşe ile Arabı mağaradan dişarı çıkartıp:
Üse ağa biz gidiyoruz iki ata birlikte bineriz diğer iki at sizin olsun altınları taşırsın.
-Hiç laf eden olmadı bile koynundan çıkardığı mühürlü nağmeyi Mara da uzatırken;
En kısa zamanda sizi ziyaret edeceğim Efem siz gidin...
Murad Ayşe ve iki Arap genci daha yüz adım atmadan silahlar patlamaya başlamıştı.
Murad kıkır kıkır gülerek;
-Ben sana demedim mi Sahip altın kimseye uğur getirmez hepsini tek tek yakar diye.
Tamda o anda silah sesini duyan Ali ve yanındaki gençlerde Hızır gibi yetişip:
-Ayşe bacımız kurtulmuş ama bu silah sesleri de necidir diye birbirlerine bakarken:
-Sabret Ali az sonra kim kaldıysa dışarı çıkar merak etme.
Murad Efenin dediği gibi sürüne sürüne mağaranın kapısından aşağıya seslenen Üse den başkası değildi.
-Murad Efe vuruldum yardım et!
Ali ve yanındaki üç genç silahlarını çekerek mağaraya vardıklarında;
Üse nin ağzından burnundan kan geliyor du toz toprak içinde yatan dört ceset daha vardı paylaşmak niyetinde olmayanlar Muradın dediğini tutmuşlar birbirlerine silah çekince biranda olan olmuştu.
-Murad Ağam burada adamlar telef olmuşlar altınlar ortalığa saçılmış.
-Ali sen aynı torbaya doldur onları da köye dönelim.
Ali ve gençler altınları atın heybesine doldurup cesetleri kurda kuşa yem olmasın diye mağaranın önündeki çukurun içine gömdükten sonra atlarına atlayıp uzaklaştılar.
Sahip ve ellerinden sağ sağlim kurtulan genç Arap Murad Efeye bakıp bakıp gülümsüyorlar kendi kendilerince Arapça olarak:
-Gerçekten müthiş bir adam gerçek Emirimiz olduğunu aklıyla ispat etti elini kana boyamadan yağdan kıl çeker gibi kurtardı eşini ve Medine Sultanımızın nağmesini...
Köyde sevinçle karşılandılar her kez birbirine sarılıp Ayşe Gelinin kurtulmasını kutluyorlardı.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
5.BÖLÜM
Murat Efem Ayşeyi nerden geldiklerini bilmediğimiz atlılar alıp götürdüler.
-Çobanlar yokmuydu köpekler nasıl koydu obanın içine yabancıları.
Köpekleri silahla vurdular ağam Ayşe Gelin karşı koymaya kalktı onuda kıskıvrak bağlayıp bir şeyler konuştuktan sonra hızla uzaklaştılar,çobanlar silaha karşı ne yapsınlar hepsini yere yatırdılar sadece arap yüzlü uzun boylu 2 kişi sesizce seyrettiler olup biteni.
-Nereye gittiler peki?
-Uzun Yaylanın tepelere giden eski yolundan Ayşeyi ve atınıda alıp hızla uzaklaştılar.
-İyide Ayşeden ne isterlerdi?
-Ne biliriz ağam belki Ayşe Gelin bizi obamızı korumak istemiştir,bir şeyler sordular sonra yakalayıp ellerini bağlayıp;"Bizim aradığımıza bunun sayesinde daha kolay ulaşırız gibi sözler konuşarak gittiler.
-Böyle yolunup çırpınmayın biriniz koşup Aliyi bulsun hemen silahlansın Ali, benim atıda hazır etsinler koşun durmayın...!
Çok geçmeden Ali ve Murad atlarına atlayıp Uzun Yayla denen yolun dik yamaçlarına doğru hızla at sürdüler.
Medinenin gönderdiği iki ulak şaşkındı bu eşkiyalar kadın kız gelin demeden önlerine gelene çok kötü davranıyor,kadınların gözü önünde erkeklerine hakaret ederek aşağılıyorlardı,nasıl insanlardı bir türlü anlamış değillerdi.
-Kim olabilir bunlar Ali buralarda böyle bir eşkiyanın dolaştığını hiç duydunmu?
-Yok abi ne eşkiyası bularada senden izinsiz kuş uçmaz,eşkiya nasıl cesaret edecekki.
-Peki Ayşe Gelini benim eşim olduğunu bilerekmi kaçırdılar yoksa bizden fidyemi almak isterler?
-Ne fidyesi abi buna kim cesaret eder buralardan değiller belliki gelip geçici eşkiya bozuntularıdır ama nasılsa buluruz merak etme bir güzelde ders verir gelini kurtarırız.
-Ona şüphem yokda çoktan beri ne obaya ne köye bir helel gelmedi herkez mutluydu ne oldu birdenbire anlamadım gitti.
-Bu dağlarda it çakal bitermi abi biri gider biri çıkar gelir belliki Torosların her bir yanında hala kötü insanlar var.
-Haklısın Ali bunların kökü kazınmadıkça kötülük de bitmez.
-Abi; Kadınların ifadesi ile bu yoldan gittikleri doğrumu sence, başka başka yollarda var, hem eğer gerçek birer eşkiya ise bunlar hileninde kırk çeşidini bilmezlermi?
-Sen iyi düşün Ali benim bunları düşünecek halim yok Ayşe ellerinde ne diye kaçırdıklarınıda bilmiyoruz ya kötü bir şey yaparlarsa o zaman neler olur şimdi beynim durdu düşünemiyorum.
-Diğre kadınlara bir şey yapmadıklarına göre bunların amacı Ayşe Yenge ile sana ulaşmak olmasın Abi.
-Olabilir ama neden sağımdan dönen kadınları takip edip köye inmediler dersin?
-Bütün bu olup bitenleri elbet anlarız ama vakit kaybetmeden Ayşe Yengeyi kurtarmamız lazım, bana kalırsa sen köye dön ve gerekli tedbirleri al bakarsın köye bir başka yoldan gelebilirler yok kadın kaldırmak gibi adi bir şerefsizlik yaptılarsa ben gece gündüz demez arar bulurum.
-Sana bir şey yaparlar diye korkarım Alim seninde bekleyenin var anca beraber kanca beraber birlikte hareket etmeliyiz ama şimdi şu aşağı yoldan sapıp köye geri varalım Muhtar ve köyün diğer gençlerine telkinde bulunalım elleri tetikte beklesinler.
-Sağımdan dönen kadınlar mutlaka bunları söylediler Abi şimdi herkez diken üstünde duruyordur Muhtar emmide gerekli hazırlığı yapmıştır bunları daha önce sen bir bir tembihlemiştin bu gün işte o gündür.
-Yinede içim rahat değil, Emine Yavuz ve Gülfigan her an tehlikeyle karşı karşıya kalabilirler onları daha emniyetli bir yere almak lazım, hadi dönelim biz kestirmeden gidersek fazla zaman kaybetmeyiz bu şekilde kaçak bulunmaz.
-Tamam Abi sen ne diyorsan onu yapalım.
Murad ve Ali çok geçmeden köye dönüp gerekli tedbirlerin alındığını görünce Muhtara sıkı sıkı tembihleyip kadınlara çocuklara dikkat etmeleri gerektiğini söyledikten sonra zaman kaybetmeden Ali de yanına üç genç daha alıp aynı yoldan Ayşeyi kaçıranları bulmak için köyden çıktılar.
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
18.BÖLÜM
-Ben sözümde durdum Muradım, şimdi sözünde durma sırası senin.
-Ne sözüymüş bu ben hiç bir söz vermedim.
-Verdin, verdin ama şimdi unuttum deme sakın, ben gaynatam olacak bu deliyi sana getirip altınların yerini söylemesinde yardımcı olacağım dedim mi, dedim. Eee sende bunun karşılığında bana bir şey vermez misin ?
-Kız deli deli konuşma aradan iki yıl geçmesine rağmen hiç olgunlaşmamışsın aynı sap aynı baltasın, senin ne halt yemek istediğini bilirim emme bu bana yakışmaz, hem aşağıda Ali senin enişten olur ya bir görse yada duysa sonra bırak Ali bacın ne der hiç düşünmez misin! Gerçi sen nerden bileceksin bu kadar ince fikirliliği bırak düşünmeyi doğrudan doğruya kendi küçük kardeşinin katili sinin benim zürriyetimden olacak bir bebeği hiç gözünü kırpmadan zayi ettir din o zaman bilseydim çarmıha gererdim seni. Hatice zavallı kız; çocuğunu düşürdü bunu sen yaptığını bilmiyordu sonradan öğrendi o zamanda bile bile onu ölüme gönderdin. Şimdi defol git bu ihtiyar da senden çektiği yeter ikide bir sümüklü oğlunu kullanarak her gün altınlar nerede, yerini söyle diye işkence yapma.
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
29.BÖLÜM
Asude eline aldığı bir avuç kumu birşeyler fısıldadıktan sonra Medine Sultanın ayaklarının dibine serpiverdi.
Ay tepelerin ardından yavaş yavaş yükselirken çölün kızgın kumlarıda soğumaya başlamış gündüz kavrulan kumlar sanki Medinenin bakışlarını biranda üşütmüştü
Kum tepelerinin ardından iki atlı hızla yakalaşıyordu, önce gözlerine inanamadı ama bu gelenlerden birisi Muradına benziyordu.
Asude Medinenin bakışlarını kontrol ediyor arasıra fısıltılı bir sesle talimat veriyordu.
-Kim bu gelen Sultan Medine tanıdınmı?
Medine olduğu yerden eli ile siper edip uzaktan gelen iki atlının yaklaşmasını nefes nefese takip ediyordu.-İyi bak az sonra şu vahanın yanında atlarından inip su içecekler.
-Kim bunlar ?
-Sıkı dur Prenses bu gelen atlının erkeği senin eşin Murad Efe.
-Yanındaki kim peki?
-Oda sensin...
-Benmiiii!? Nasıl olur ben ne zaman gittim Muradın yanınada geri döneyim uzun zaman oldu kocamı görmedim, hayır sen yalan söylüyorsun.
-Ben yalan söylemem, o gelen kadın kızkardeşim Veldan dır.
-Neden sen dedin peki?
-Senin ruhunu ele geçirecek güçte birisi Veldan ablam şimdi Muradı senin ile kandırıp geceyi başbaşa geçirecekler seyretmeye devam edebilecekmisin sonra çığlık atıp bayılayım deme...
-Bak şimdi nöbetçileri çağırıp seni tutuklatacağım ne cesaretle bütün bu büyüleri yapmaya cesaret ediyorsun emrimde bir düzüne çelik yürekli savaşcı yiğitlerim var bir işaretim ile seni paramparça ederler, buna ne dersin?
-Bir düzine değil bir ordu gelse yerimden kımıldamam ama sen ne yapacaksın çok merak ediyorum az sonra sularını içip atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra döşek gibi yeşermiş vahanın çayırları arasında kendini çırılçıplak Muradın kollarında görünce sende çok eğleneceksin.
-Aman Allahım bu nasıl bir şey aklıma muhayet olmalıyım .
Medine iyice yaklaşan iki atlının atlarını hurma ağacına bağladıktan sonra kuyu başında sularını içtiklerini ayan beyan görüyordu. Demek az sonra burada hiç olmamış bir aşk sahnesi yaşanacak olması tüyleri diken diken etmiş ağzındaki dili kuruyan dudaklarını ıslatamaz olmuştu.
-Allah rızası için bunu bana gösterme...!
-Bunu bana ablam emretti bu benim elimde değil artık o sen sen değil Veldanın Medine Sultan olmuş hali belki senin ruhunu tümden alıp kendisine resmedecek ve ölümsüz olup sevdiği erkekle sonsuza dek yaşayıp aşk yapacaktır.
-Hayır! Murad bunu asla yapmaz onun şeytan olduğunu anlayacaktır.
-O biraz zor nasıl anlayacak ki o sensin senin her şeyini kendine ram etti oğlun Poyraz Kızın Sahra yı bile o kaçırmıştı bunudamı anlamadın.
-Sakın onlara bir şey yapmasın inan bu Sahra Çölünün her bir kumtanesi kadar ordu yığarım buraya neye mal olursa olsun taş üstünde taç bırakmam...
-Gülünç olma Medine Sultan eğer iyilik ile ablama boyun eğmezsen seni hiç bir güç kurtaramaz istersen al şu kılıcı elinede benim kalbime sapla bakalım kanım akacakmı..
Bir kaç adım ötede hiç bir şey olmamış gibi gidip gelen nöbetçiye baktı adamın kartal gibi yanan gözleri karşısındaki genç kızı görmediğine göre bu kızın söyledikleri gerçek olacaktı.
-Tamam anlaşmak istiyorum ne isterseniz onu vermeğe hazırım yeterki Murada tecavüz etmesin Veldan.
-O tecavüz etmeyecek senin kocan can atıyor biran önce koynuna almak için
-Ama o gerçekten onu ben zannediyor aksi olsa asla dediğini yapmazdı.
-Haksızlık etme bir zamanlar babam çok uğraştı hatta insanoğlu olduğu için bir ottan yaptığı zehiri onun üzerinde denedi ama tam son denemesini yaparken Veldan isyan edip onu ölümsüz kılacak ilacı içirmekten vazgeçti eğer o ilacı içmiş olsaydı şimdi bizim liderimiz olacaktı ama bunu Veldan kabul etmedi ve kendini Ulu Yezid den affetmesi için ateşe atılmayı göze aldı.
-Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştık bu çöle girmeyecek ve kervanlarımıza sizde dokunmayacaktınız sözünde durmayan Ulu Yezid olmadımı?
Ulu Yezid sözünde durdu ama aşk sözünde duramadı Veldan ablam sanki bir asır geçmiş gibi yemeden içmeden kesildi her gün her gece Murad diye sayıkladı sonunda babam Ulu Yezidin divanına çıkıp kızımı affet o bir insanoğlu sevdi ve acısı çok ağır oldu diğer dört kızım senin emrine girsin ben deve çobanı olarak sonsuza dek sana biat edeceğim ama Veldanımı affet bir kere aşk çok yeni ve çöl çöl olalı böyle bir aşka tanık olmadı,, diye günlerce yalvarmasına dayanamayan Yezid Veldan ablama istediği gibi aşkını yaşaması için ruhsat verdi.
-Demek anlaşmamız bozuldu öylemi?
-Bak bakkk nasıl da yan yana uzanıverdiler Medine Sultan soyunmaya başladı bile...
Medine sultan gözlerini kapatmak istiyor ama dişleri dilini koparacak gibi sıktıkça dudakları titriyordu.
-Yapma Muradddddd!!!!
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
30.BÖLÜM
Medine öyle bir an geldiki iki dizi üzerine çöküverdi
ayın ışığı medinenin göğsüne dökülen saçlarını çöl kumunun rengine boyamış sanki yıldızlar yeryüzüne inmişti
diri göğüsleri sanki aşk için susamış muradın eli değdikçe büyüdükçe büyüyor,
dudakları aşk için dileniyordu.
Murad daha fazla dayanamadı medineyi kartal gibi kavrayıp şah damarını sıkararak sanki boğazlayıp kanını içecek kadar hırslanmıştı
yarı yarıya kuma batmış iki diri ve genç vucut biranda çöl yangınına dönüşüp alevlenmiş her şey ay ışığı altında tıpkı gerçek bir aşk sahnesine dönüşmüştü.
Medine Sultan daha fazla dayanamadı ve Muradı bu çirkin oyundan vazgeçirmek için eline yanında hiç bir şeyden habersiz duran nöbetçinin elindeki kargısını kaptığı gibi fırlatıverdi.
Şuh bir kahkaha atan kız;
-Medine sultan hani sen bu sahnelere alışıktın ne oldu kıskandınmı?
-Allah belanızı versinnn!
Asude yerden tekrar bir avuç kum alıp bu sefer Medine Sultanın başından aşağıya savurunca;
Medine sultan biranda sevişenlerin yanında buluverdi kendini...
-Heyyy Murad hemen giyin bu ne hal altındaki kızın canı çıkacak az daha yüklensen kumun içinde kaybolacak bu yaptığım düpedüz ahlaksızlık...
Hiç aldırış eden yoktu alt alta üst üste öyle bir sevişme sahnesine şahitlik ediyorduki Medine az daha Muradın altında seviştiği Medineyi tekmeleyip kendisi soyunacaktı
-Heyyy bu ne terbiyesizlik yanında ben varım o kız medine değil o Veldan şeytan anlamadınmı kalk artık üstünden çek şu elini kızdan
-Aman Allahım bunlar çıldırmış olmalı adam sanki kırk yıl kadınsız kalmış gibi aç kurttan beter saldırıyor kızda ondan geri kalmayıp gecenin sessizliği içinde çölü inletiyordu.
-Aşkımmm bu anı bir ömür bekledim seni içimde hissetmek istiyorum daha çok sık kır kemiklerimi bu vaha bu çöl artık bizim aşk yuvamız olacak senden çocuk istiyorum hemde boy boyy...
Medine titremeye başlamıştı bunun bir şeytan işi olduğunu biliyor ama Muradın kendisini görmemesine hiç bir mana veremiyordu.Aklına şeytana taş çıkartacak bir fikir geldi ve hemen cesaretle soyunup iki sevişen gencin arasına uzanıverdi
-Ben buradayım Muradım burada gerçek aşkın Medine kollarında bırak o şeytanı beni sev bende en az senin kadar özledim seniii.
Murad tıpkı rüya görür gibi bir türlü uyanamıyordu Veldan bütün şeytani duygularını Muradın üzerinde tatmin olmak için uygulamaktan çekinmiyordu Bir erkek nasıl baştan çıkartılır nesıl kendine çekip her şeyi ile içinde taa can alıcı noktalırında hissetmenin nasıl olduğunu biliyor ve uygulamaya devam ediyordu Medinenin çabası ve çırpınışı orada bulunan askerlerin hepsinin birden gelmesine sebep olmuştu onlar gece çöl sihrinin Prensseslerini fena etkilediğini sanıp hemen üstünü örtüp kucakladıkları gibi çadırına götürmeleri ve hekim başının ateşler içinde sayıklayan Medine Sultana soğuk şerbet içirmesi ile sabah olmuştu. Güneşin kum tepeleri üzerinden doğmasıyla ne vaha ne atlar nede gece sevişen çift ortada kalmamıştı. Medine titreye titreye kalkıp koluna giren hekimin yardımıyla korkulu gözler ile gece gördüğü sevişme sahnesinin yerine bakıyor ama kumların bir tekinin bile yerinden oynamadığını anlıyordu.Aceba kötü bir düşmü gördüm dedi ama yok yok bu düş değil Veldanın oynadığı bir oyundu bu oyun her gece yaşanacaksa buna Medine Sultan nasıl katlanacaktı, bu imkansız dı ve hemen elini yüzünü yıkayıp kendine iyice gelince askerlerine emir verip; -Bir daha durmak uyumak ve gecelemek yok her ne pahasına olursa olsun bu Çöl hiç dinlenilmeden geçilecektir dedikten sonra atına atlayı arkasına bakmadan kafileyi çölün içine doğru sürdü...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
21.BÖLÜM
Veldanın kurgulamış olduğu plan tamda istediği gibi gitmemişti.Murad bir türlü Sahra Çölüne ulaşamamış, çocukların kaçırılma işide Veldanı zora sokmuştu.Medine her tarafı didik didik aratıyor ülke içi ve Sahra çölü kum gibi asker kaynıyordu.Konseyin haberi olmadan girişilen bu çocuk kaçırma olayına diğer kızkardeşler ve aile şiddetle karşı çıkmıştı.Veldan olay duyulur duyulmaz Muradın kuş olup ucarak geleceğini düşünmş ama bu gerçek olmamıştı. Melike sanki şeytanında üstüne çıkarak Muradı tesadüf olarak yakaladığı handa oldukça oyalamayı başarmıştı, araya birde altın hikayesi girince Murad birazda bunun için Melike ile handa sanki çocukları unutmuş gibi davranması Veldanın gözlemleri ile ters düşmüş Veldan yeni bir plan yapma gereği duymuştu.
Sahra ile Poyrazı bir sabah sanki hiç kaybolmamışlar gibi eliyle bulup Medineye götürdü.
Medine çılgınlar gibi çocuklarına sarılıp dadıları bildiği sahte Veldana binlerce teşekkür edip dileği ne ise derhal yerine getirilmesi için emirler yağdırmıştı.
Veldan;
-Benim hiç bir şeyden haberim yok prensesim bende günlerce çocuklar ile iki kadın tarafından alıkondum.Bütün yalvarmalarıma yakarmalarıma hatta sizin adınıza oldukça yüklü bir dünyalık vaad etmeme rağmen bir türlü ikna edemedim.
-Sonra nasıl olduda kurtuldunuz aman Allahım her taşın altına bakıldı ülke ve Sahra çölü bile karış karış tarandı ama hiç bir ize rastgelinmedi.
-Haklısın prensesim inanın nerede nasıl alıkonduğumuzu bende bilmiyorum her sabah keçi sütü ve hurma ile çocuklara çok iyi bakıldığı için mutluydum.
-Sence neresi bu alıkonduğunuz yer?
-Çok uzaklarda bir yedi Prensesim konuştukları dili bile anlamıyordum çoğu kez Arapça dışında bir lisan kullanıyorlardı.
-Nasıl yani bu dil sence hangi ırka ait olabilir?
-Horasanda ilim tahsil yaptım ama inanın bu dili ben hiç bir yerde duymadım.
-Mesela böylemi konuşuyorlardı iyice bir düşün?
-Nasıl yani?
Medine Türkçe Osmanlıca Farsca kelimelerden oluşan Esperanto bir dil ile konuşmayı deneyince;
-Evet Prensesim ara sıra sizin sözlerinize yatkın bir dil ile hitap ettiklerini duymuştum ama ben hiç bir şey anlamıyordum sadece Sahra arasıra bu dile yatkın sorular soruyordu.
-Sahra babası Murad dan Türkçe öğrendiği için bu konuşmaları anlamış olmalı.
-Bu mümkün kaldığımız yerlerde bize çok yabancı gelmişti yüksek kale gibi duvarları olan ve demir kapıdan başka çıkış yeri olmayan çok geniş taş yapılardan meydana gelmiş çok odalı yerlerdi.
-Tamam burası bir Türk Han ı olmalı, oldukça uzak bir yere kaçırmışlar.
-Allaha şükürler olsun ki oraya bir gün iki kişi geldi gizlice bir gece yattıkları yerin kapısını çalıp durumu anlattım adamlar altın karşılığı yardım edeceklerini söyleyip ertesi gün gittiler.Gerekli yardım alıp geri geleceklerini o zamana kadar dikkatli davranmamızı tembihlemişlerdi.
Bizi kaçıran iki kadın meğerse kadın değilmiş,kadın kılığına girip bizi kaçırmışlar daha sonra anladım izbandut gibi erkeklerdi.
-Sen bu hanı bana tarif et bizzt ben gidip hesap soracağım,Murad demekki gönderdiğim ulaklar ile buluşamadı eğer çocukların kaybolduğunu öğrense dağları deler Sahrayı kum gibi eler yetişirdi.
Veldan "için için gülerek"Hiç düşündüğün gibi olmadı Melike benden de sendende üste çıkıp Muradı günlerce oyalamayı başardı"
-Haklısın Prensesim birlikte hareket edersek ben bizim alıkonduğumuz yerleri görünce tanırım.
-Peki sizi o yardım alıp gelen adamlarmı kurtardı şimdi neredeler onlarıda ödüllendirelim?
-Bizi onlar kurtarmadı Prensesim daha doğrusu adamlar beş kişi ile geldiler ve benden yüz altın talep ettiler,bende burada bu kadar altını nasıl bulacağım bulmam imkansız ama sağselim bizi saraya ulaştırın yüz değil Prensesisim sizi altına boğar bir hazine bile verir dedim.
-İnandılarmı?
-Önce güldüler sonra aralarında tartıştılar ama anlaşamadılar.
-Sonra nasıl kurtuldunuz?
-Bizi kurtaracak adamlar inanmayıp doğrudan gidip bizi kaçıran kadın kılıklı adamlar ile görüşüp handan hemen ayrıldılar.Kadın kılıklı iki eşkiya adamlara birer altın verip bu işe karışmayın bu kadın yalan söylüyor asıl biz bu çocukları Osmanlı payitaht sahibi hünkarın eşine götürmekle görevliyiz bu uğurda canımızı veririz ve bizi öldürmekle kendinizi kurtaramazsınız demişler,bana bunları daha sonra oraya gelen genç bir erkekmi kadınmı bilmediğimiz biri söyledi.
-O kişimi kurtardı sizi?
-Evet Medine Prensesim o genç kurtadı.
-Nasıl oldu peki?
-İnanın nasıl olduğunu bizde anlamadık iki adamı bir anda yere yatırıp kıskıvrak bağladı ve sakın peşimize düşmeyin aksi halde canınızdan olursunuz deyince;Adamlar"Aman biz ettik siz etmeyin diye yalvardılar"
Üç gün gece gündüz yol katettikten sonra sarayın yakınına kadar getirip;
"Artık siz kendi başınızın çaresine bakın benim görevim burada sona erdi" dedi ve gözden kaybolup gitti.
-Kimmiş bu yiğit adını söylemedimi?
-İsmim Veldan beni sen tanımazsın ama ben çocukları,Prensesi ve babaları Murad Efeyi iyi tanırım dedi ve ayrıldı bizden...
-Veldan mı!?
Evet Sultanım genç ve ince dalan tığ gibi bir delikanlıydı.
-O erkek değil!
-Hiç bir şey anlamadık o kadar güçlü kuvvetliydiki iki çam yarması adamı bir anda yere yatırıp aman dilendirdi.
-O bir Şeytan!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
17.BÖLÜM
-Avratmı dedin aldım aldım da heç biride döl tutmadı ilk avrattan olmayınca üstüne üç kere evlendim en son avrat bir oğlan doğurdu ama yaş yetmiş o bendenmi kimden bilmem zaten salağın teki şu benim gelin ne diye aldı onu bilmem donunu çekmekten aciz, tevekkeli benden deel avrat civa gibi yeni gelin ben yetmişine dayandım olurmu sence.
-Eski topraksın Bekir ağa neden olmasın değil yetmiş seksen olsanda erkek erkektir derler bizim oralarda..
-Çocuk yok kimim kimsemde yok işi deliliğe vurduk dağda gezmek adam soymak o zaman delilikmiş banada Deli Bekir dediler emmee, o altınları diyenler görse güççük dillerini yutarlar çil çil sarılira elin Rumu yememiş içmemiş altın biriktirmiş.
-Neredeydi bu altın Bekir Ağa.
-Ver bakayım şu ırahı tasını ağzım kurudu evlat.
-Afiyet olsun emmi ne kadar içersen iç maşallah yıkılmadın nede olsa eski toprak bir başka oluyor.
-He ya, ata binip kuş gibi uçasım geliyor o altınları sana göstereceğim.
-KOyduğun yerden heçmi almadın emmi.
-Orası çok korunaklı hatta tılsımlı bir yer gibi heç kimse yaklaşamaz en derim hocaya tılsımlı bir muska yazdırdım onun ile birlikte sakladım heç kimse bulamaz.
-Çok uzaktamı?
Deli Bekir kalaylı tastan rakıyı bir dikişte bitirdikten sonra yavaş yavaş sarsılmaya başlamıştı.Murad az sonra konuşmadan uyumasa bari diye tasalanıp:
-Hadi emmi kuş gibi gidip bakıp gelelim sen olursan tılsım tesir etmez hemi?
-He ya etmez o tılsımlı muskaya tam on altın verdim.
-İstersen bırakalım yerinde dursun belkide şimdiye kadar birisi çalmış olabilir.
-Nee! Kim çalacak o mezarın yanından bile geçemezsin korkudan altına kaçırır orayı gören.
-Evet o mezar korkunç ama ben olsam rahatça korkmadan giderim.
-Heç bir babayiğit o mezarın içene girmeye cesaret edemez çünkü iki kat firavun mezarı sende giremezsin ben hocanın tılsımı ile bir cesarete gelip kemikleri topladım bir torbaya altınları koydum ve yanıbaşına koydum üstündeki taşı manila ile zor kıpırdatırsın deli kuvveti vardı bende o zaman bu zaman orada durur sende giremezsin evlat şu kuşağımın arasında dur bulayımda bak tılsımlı muskaya bu olmadan oraya imkanı yok yaklaşılmaz bile.
-Yaklaşılırsa ne olur ağa?
-Valla hoca demişti bu muska olmadan o altınların değil fravunun bekçiliğini yapan cinler varmış insan oğluna asla izin verilmez çarparlarmış.
Bakayım gerçekten merak ettim şu muskaya?
Kat kat şalın arasına sarılmış muşamba içindeki gizli muskayı zor zar çıkarıp uzattı.
-Bah bakalım sen anlarmısın muskadan tılsımdan?
-He ya anlarım ben eyi Arapça yazar okurum.
-Aman içini açma tılsım uçar gider sonra.
-Eyi dersin sen yine çıkardığın şalın içindeki yere sakla kimseyede sakın gösterme bir daha su uyur düşman uyumaz emmi.
-Bah oğul kanım sana ısındı ben çok yaşlandım istersen birlikte çıkartalım sen gözcü ol.
-Olur emmide altınları çıkarınca ne edeceksin?
-Heç düşünmedim yerim desem olmaz yenmez dağıtırım desem önce bei öldürürler geline salak oğlana bıraksam bir boka yaramazlar sence ne edilir oğul sen aklı başında bir yiğitsin sözüne güvenirim.
-Bana sorarsan yeni kurulmuş devleti ala onlar harpten çıktılar darphane bomboş sikke yerine mecidiye mecidiyede kalkacakmış Mustafa Kemal Paşa adına resimlenip yeni para basılacakmış.
_Duydum bu adı emme kendini heç görmedim.
Allah Yolunda Din Yolunda İnsanlık yolunda Devletimize bağışla derim emme heç kimseye bir tanesini bile vermeden olduğu gibi Müddü Umumiye Başkanına teslim edelim derim hem böylece sende günahlarından arınıp hayır hasanet işi sayesinde doğruca Cennete girersin.
-Hay dilini seveyim oğul bende sandım ki hepsini birlikte paylaşıp yeyelim içelim diyeceksin.
-Baka emmi ben Arabistanda bir Şeyh Prensesi ile evliyim.Buralarda meşhur Deli Duranın kızı ile evliyim onlar o kadar çok zenginler ama bir tek kör kuruşlarına elimi sürmem ban sana bu define hikayesini anlatsam roman olur bulduğumuz en büyük defineyi Devletimize götürüp elimle teslim ettim sende gel bu sevaptan yararlan her bir altınla bir silah bir mermi bir top bir insan canı kurtarılır okul hastahane yol su ve her türlü ekim dikim araları satın alınır,sen hele he de de yarın sabah Devleti Alanın baş sorumlusunu davet edelim senin içinde bir madalya verilir bunu gururla boynuna takarsın o üfürükçü hocaların verdiği muska değil sadece seni dolandırmak cesaretlendirmek için anlamadığın bir yazı ile neyi belirsiz karalamadan başka heç bir şey değildir.
-Öldü o hoca öyle deme oğul o muska sayesinde her sene bir kere altınlar yerinde dururmu diye girerim.
-Eyi bari o hoca öldü ise senden başka yerinide bilen heç kalmdı demektir.
-He ya bu gelin var ya şu buraya beni getiren.
-Eyi tanırım ne olmuş ona?
-Çok cindir haa beni anlamaz sanır ama ben her bir şeyin farkındayım her gün beni sorguya çeker altınlar nerede diye ama söylemem eğer söylesem bizi affedersin bokumuzun üstünde öldürüp alır altınları kaçar. Oğlandan bir halt çıkmaz onu almakla beni kandıracaktı ama ben yemem, kaçın kurasıyız biz değilmi?
-Doğru dersin Emmi ama bak bu altınları sen Devletimize ver heç kimse karışamaz tek laf edemez hem sana Devlet nişane verip en iyi yedirir içirir giydirip en güzel yerlerde yaşatır ben kefilim bunlara...
-Ne zaman gidelim almaya?
-Heç belli etme sakın ağzından bir şey kaçırma kuzu kızarması gelsi bir güzel yiyip üstüne ırahımızı içtikmi şuraya sızar yatarız gün ola hayırlar ola derim.
Kapı çalındı;
-Ağam her bir şey tastamam hazır ama size maliyeti bir altınmış ona göre iki kuzu kestik birini aşağıdaki arkadaşlarınıza diğerini de size nar gibi kızartıp getirdim.
-Tamam Fatma getirebilirsin.
Deli Bekir daha fazla dayanamayıp olduğu yere dönüverdi.
-Şuraya tutun kızlar adamın üstünü de bir iyice kavice örtün üşütmesin Fatma sende şu ocağın altına biraz daha meşe ekle burası soğudu uyuyan insan hasta olabilir.
Fatma Muradın dediklerini harfiyen yerine getirdikten sonra izin alıp aşağıya yatmaya gider gitmez;
Melike...?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
33.BÖLÜM
Günlerdir gece gündüz dinlenmeden yol alan Murad ve yanındakiler Sahra çölüne girmişlerdi.
-Abi bu yol bizi nereye götürür?
Şu karşı dağların son bulduğu yer uçsuz bucaksız kum çölünün başladığı yerdir.
Arapça konuşan asker Murada eli ile bir şeyler anlatmaya çalışıyordu.
-Sahap kendi dilinde konuş ben Arapça biliyorum.
Sahap bu yolun tekin olmadığını arkadaşlarından üçünün bu yolda can verdiğini Murada anlatıyordu.
-Başka yol yok eğer İpek Yolunu tercih etseydik aylarca at sırtında yolculuk yapacaktık, bu şekilde kestirme Çöl Yolu bizi kısa zamanda Arap Yarımadasına götürecektir.
Ali; Biraz dinlenelim Abi üç gün oldu gece gündüz at sırtındayız sanırım Melike bizi takip etse bile yetişemez.
-Melikedenmi kaçıyoruz sandın sen yok öyle bir şey Melike olsa olsa sinirinden hancı kızın saçını başını yolmuştur.
-Bu Araplar bilmiyorlar değilmi abi senin Melike ile olan ilişkini.
-Hayır Ali nereden bilecekler onların gözleri görsede dilimizi anlamadıkları için hiç bir şeyden şüphe duymazlar.
-Medine Sultana varınca hesap verecekler ve Medine Yenge her şeyi didik didik soracak ve anlayacaktır ama..
-Önemli değil Ali hele ben çocuklarımı bir bulayımda gerisi kolay.
Abi şurada konaklayalımda geceyi geçirelim sanırım en son handa burası değilmi?
-Olur Ali söyle Sahap ve arkadaşınada atlarını ara yola sürsünler ben önden gidip nasıl bir yer olduğuna bakayım bakarsın başımıza yeni bir iş alırızda zaman kaybederiz.
-Ali, Sahapla konuşarak atlarının gemini ters istikametteki ara yol çevirdiler bu arada Murad Hana varmıştı bile.
Han metruk bir yerdi belliki burası birisi tarafından işletilmiyorduki bakımı yapılmamış kapının girişi yüksek ot ve çalılarla kaplanmıştı.
Murad atından inip kapıya yöneldi ama kapı yıllardır hiç açılmadığı için örümcek ağının içinde sanki kaybolmuştu.
Demek burası han olarak kullanılmıyor baksana her taraf örümcek ağı ile kaplı içeri girmekte bir hayli zor bu demir kapı şimdi paslıdır ve kolay kolay açılmaz.
Geri dönüp Ali ve iki Arap askerine "boş yere heveslenmeyin burada ne in nede cin var yıllar önce terkedilmiş eski bir hana benziyor kapıyı bile açamayız" demek için atına bindi ama o anda da kapı gıcırtı ile açılınca şaşkınlıkla;
-Demek burada birisi var öylemi, bizde geri gidecektik han metruk bir yer diye.
-Kimsiniz neden geldiniz buraya?
Murad kapının aralığına gizlenmiş ay parçası gibi güzel bir kızdan işitmişti bu sözleri.
-Yolcuyuz bacı bu geceyi handa geçirmek için geldik benden başka üç atlı arkadaşım daha var.
-Burası çok özel bir yerdir bayım her gelene açılmaz sizde altın varmı burada gecelemek çok pahalıdır.
-Altın var ama neden çok pahalı neden çok özel burası bunu anlamadım.
-Adam başı bir altın ödersiniz ve her adam başına da bir kız veririz.
-Ne yapacağız biz kızı bize sıcak bir tas çorba atımıza bir kırma arpa verseniz rahat ve temiz bir döşeğe razıyız yinede dört altını istersen peşin vereyim.
-Siz bilirsiniz bizim buraya gelenler bakire ve en güzel kızlarımızla bir gece yatmak için kesenin ağzını sonuna kadar açarlar.
-Yok biz o özel yolculardan değiliz Arap yarımadasına gidiyoruz ve Çöle girmeden biraz dinlenip güç depolamamız lazım.
-İşte arkadaşlarınızda geldiler isterseniz içeri geçin ve önce güzel bir yıkanın sonra her birinize birer oda ve birer kadın verilecektir ister gönül işini isterseniz hizmet işinizi yapsınlar bu burada mutlaka uygulanır.
-Tamam sorun yok şu atları alın ahırada bizde hamama gidip yunalım yıkanalım sonra güzel bir sofra donatırsınız.
-Olmaz!
Neden?
Olmaz dedim altın versenizde her kişinin yattığı yere bir kadın verilir eğer kız isterseniz on altın vermeniz gerekir yemekler kaldığın odaya yapılır ayrı ayrı.
-Demek o kadar içerde çok kadın kız ve yardımcınız var ama anlamadığım neden burası bu kadar bakımsız bırakılmış?
-Hele geçin içeri odalarınızı göstereyim de görürsünüz ne kadar güzel bir yer olduğunu.
-Hadi Ali Sahap ve diğer askerin atı ile benimkinide alıp ahıra götürün bu hanım kız da odalarımızı göstersin.
Gerçekten girdikleri hanın içi dışı ile ters tezatta bir görünümdeydi.Her tarafta rengarenk çiçekler ağaçlar ve küçük küçük havuzlar vardı Murad gördüklerine inanamıyordu sanki burası küçük bir cennet görünümündeydi.
-Sizin adınız ne, hanın sahibisiniz sanırım?
-Han abana ait değil bende burada hizmet görürüm ama benim geceliğim diğerlerinden farklıdır.
-Neden farklı diğerleri dahamı güzel?
-Burada onlarca kız ve kadın var hepside birbirinden güzel ama benim geceliğim yirmi altın her masraf bunun içinde.
-Çok fazla kim yitirmiş bu altınıda biz bulalım bu kadarını.
-Görünüşe bakılırsa bu yolu tercih ettiğinize göre siz kaçakçısınız ve çok yüklü mücevher altın veya kehribar almak için gidiyorsunuz.
-Hayır biz onlardan birisi değiliz ben Arap Şeyhi Prenses Medine Sultanın eşiyim, ayrıca bunlarda o sizin söylediğiniz eşkiya falan değil.
-O zaman sen beni tercik edersin Prensimize layık bir gece geçirmesi için benden hünerlisi yok.
-Yirmi altını yolda bulmadım ama madem ısrar ediyorsun iki altın verebilirim sizin için.
-Olsun ben altın için size hizmet etmeyeceğim, bir prensesin eşi olan erkek Prens tir buda her kadına kısmet olmaz.
-İyi o zaman göster bakalım kalacağımız yerleride biraz dinlenip sonra yemeklerimizi yiyelim.
-İsmim size önemlimi?
-Hiç önemli değil ama atımında bir ismi var nasıl hitap edeceğimi söylermisin.
-Bana Firuze derseniz yeterlidir.
-Her müşteriye ayrı bir isimmi verirsin Firuze?
-En beğendiğim ismi sana verdim peki yiğidim senin adın ne?
-Benim adım Murad, bizim Anadoluda Yalnız Efe diye bilinir.
-O zaman bende size Efem diye hitap ederim. Kaç gün kalacaksınız Efem?
-Geceyi rahatça dinlenerek geçirelim yeter sabah yola revan olmalıyız.
-Sadece bu gecemi, bu imkansız...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
42.BÖLÜM
Muradı sana bırakıyorum sadece 3 günlüğüne sonra kesinlikle Murat’ı rahatsız etmeyeceksin O benimdir ve hep benim sevgilim olarak kalacak Medine’de avucunu yalasın çünkü Murat artık 3’ü de denek olacak başararakar şeytanları en büyük lideri olacak bunu Sahra çölü’nde deve çobanlığı yapan babam çok istiyorum Hadi şimdi abinin yanına git ve onu tatlı dille ikna et önce o iki arabanın yanından çıkar Sonra en güzel köfte götür artık sen dişiliğini kullanarak ağına düşür. Çıkar çıkmaz güzel kız kokular süründü Soluğu Ali’nin yattığı odada aldı annenin kulağına eğildi tatlı tatlı Hey kalkar mısın Bak Yanında kim var Ali önce bir şey anlamadı sonra ısrarla kulağına eğleni sesi duyup;
- kim var orada Neden rahatsız ediyorsun beni?
- güzel kadının var artık uyku zamanı değil kalk giyin seni en güzel nereye götüreceğim.
- Rahat bırak beni yarın sabah erkenden yola çıkacağız.
- yarım çıkmayacaksın 3 gün 3 gece daha buradasın,
- Sen ne demek istiyorsun kimsin?
- Ben Asude bu Han’ın sahibiyim sana cenneti yaşatmak için altın aldım, bunun için buradayım.
- Kim verdi sana o altınları?
-Murat verdi.
- Murat abim şimdi nerede?
- odasında mışıl mışıl uyuyor.
- yarın sabah buradan ayrılacağız o bilmiyor mu bunu?
- ama uzun ettin de Aç gözünü Bak şimdi şu şamdanı yapıyorum beni bir gör sonra karar verirsin.
kız şamdanı yaktı, Güzel kokular sürünmüş Sanki gece bir anda gündüz olmuştu ay gibi parlayan Asude Ali’nin gözünde tıpkı bir peri kızı gibi görünüyordu.
- Aman Allah’ım bu ne güzellik sen ne yapıyorsun burada?
- sana geldim senin olmaya Bunun için de 2 altın aldım. hiç altın değil mi altın bile sana helal olsun Ali doğruluk kalktı ve hemen giyindi.
benim adım Ali Senin ismin ne?
- ismim Asude buharlı çalıştırıyorum Burası Cennet Hanım sana Cennetten bir gece geçirmek için Emir aldım.
- Emir’le mi iş yapıyorsun, yoksa işin içinde başka bir şey mi var?
- Seni Kendime yakın buldum genç Güçlü kuvvetli çelik gibi kolları olan aşk için yaratılmış bir erkek örneği.
- vay canına ben neymişim de bilmiyormuşum, şimdi Sen ne yapmak istiyorsun?
- Seninle biraz Ay Işığında dolaşalım sana cennetin gizli köşelerini göstereyim.
Asude kendi ay Billur gibi akan suyun başında buldular gece olmasına rağmen seni gibi parlıyor Çağlayan suyun altında yıkanan balıkların göz kırpan güzelliklerine Nilifer Çiçeklerinin kokusu karışıyordu.
-Yıkanmak istermisin Ali?
-Su soğuk değilmi?
-Hayır tam senin sevdiğin sıcaklıkta bir su.
-Ne biliyorsun benim sevdiğim suyu?
-Toroslardan geldiğinizi biliyorum Murad abin söyledi.
-Torosların suyu yazın bile soğuk olur bunuda söyledimi?
-Evet her şeyi bir bir anlattı.
-Hayret ettim Abim pek bu işlerile ilgilenmezdi ama Toroslar dediğine göre gerçek olmalı.
-Sen girmeyeceksen ben gireyim şu balıkların arasında yüzerim sen olsaydın daha cazibeli olurdu sanırım.
Biranda üzerindekileri sıyırıp atmıştı Asude tıpkı su altında kıvrıla kıvrıla ihtişamlı bir şekilde yüzen balıklar gibi teni ay ışığı altında tıpkı bir peri kızı görünümündeydi usulca suya kendini bırakıp yüzmeye başladı.Alinin biranda arzuları tavan yapmıştı bu kadar güzel bir kızı ilk defa tanımış oluyorum diye düşündü Gülfigan bu kadar güzel olamazdı evet helali ve karısıydı ama bir türlüde çocuk verememişti Ali ye.
-Dur bekle çıkma sudan bende geliyorum.
-Hadi ama su gerçekten soğumaya başlamış fazla kalamayız hemen soyun.
Ali kendini Asudenin kollarında buluvermişti iki gencin ateşli vucutları sanki suyun sertkiğini kırıp ılıtıvermişti. Göğüsleri suyun dışında bir çift turunç gibi ay ışığında suya değip sanki ayna gibi Alinin gözünü kamaştırıyordu.
-Sevişmek istermisin Ali ama bunun karşılığında 2 altın alırım.
-Demek sen fahişesin bizim oralarda bu işi para karşılığı fahişeler yaparlar.
-Yok adet yerini bulsun diye istedim istersen hiç verme zaten Murad Abin verdi peşin han parasını.
Ali kendini sıkıyor balık gibi yüzen kızı tutup sıkmak geçiyordu içinden Ali onun kadar yüzme bilmediği için hayıflandı.
-İstersen çıkalım ve odamıza gidelim.
-Seni bizim köşk odasına davet edeyim de gözün gönlün açılsın.
-Ne var o köşk odasında?
Hadi giyin bende çıkıyorum arkanı dön ve oraya varınca göreceksin neler olup olmadığını.
KÖşk odasının kapısı kendiliğinden açılınca Ali açan kim diye biraz tedirgin oldu.
-Bu kapılar böyle açılır sakın çekinme yiğidim.
-Allah allah hiç böylesinide görmemiştim.
-Daha neler göreceksin neler.
-Burası Cennetmi demiştin?
-Evet Cennet.
-Ben öldümmü şimdi de Cennete geldim sende huri kadar güzelsin aceba bu bir rüya olmasın.
Asude gülerek Aliye bir çimdik atıp;
- Şİmdi anladınmı gerçekten bir Cennette olduğunu.
-Evet rüya değil bu gerçek bak senin elini tutuyorum.
El ele değince iki vucut istemeden birbirine dönüverdi iki dudak birbirine kapanınca soluksuz bir aşk sahnesi yaşanmaya başlamıştı bile.
-Aliii ileri gitme ben kızım ama..
-Anlamadım, sen altın karşılığı bu işi yapıyorum dememişmiydin?
-O latifeydi canım inandın hemen ama ben beni gerçekten sevecek erkeğe teslim edeceğim kendimi sen ise hoşlandım ve eğlenceli bir gece geçirmek için tercih ettim hepsi bu sevişelim ama bir yere kadar sonra durmasını bilmelisin ben her şeyi idare ederim sen aldırış etme buna .
-Nasıl istersen ama beni hiç bir kuvvet artık durduramaz benim olacaksın...
-Ayyyyyyyyyy!!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
43.BÖLÜM
Çelik gibi kollarıyla Asudeyi kavradığı gibi ipekten yapılmış kuş tüyü yatağa çekiverdi.
-Ayyyy! Bu ne ya!!! Sen tıpkı bizim azgın aygırlara benziyorsun burası han değil adeta Cennet burada bunlar bize yasak yapmasan iyi olur senden iki altın almaktan vazgeçtim.
Ali böyle bir güzellik karşısında zabdolmaz bir güçle sarmaş dolaş olup Asudenin söylediğini duymuyordu bile.
Asude ilk tanıdığı insanoğlunun aşkına neredeyse yenik düşecekti, Muradla geçireceği geceyi düşünmemiş olsaydı Aliyle arzu dolu bir aşkın girdabında kaybolup gidecekti.
Gerçek bir insan ile dişi bir şeytanın sevişmesi o kadar ilginçti ki eğer bu aşk sahnesini bir şeytan görse veya insan seyretse kalpleri asla dayanmaz orada bayılıverirlerdi.Asude de Aliden farksız kement gibi sarılıp sıkıyor adeta azgın bir çöl yılanı gibi çırılçıplak Alinin göğsünde dansediyordu.
Ali istediğini almak için gerilmiş ancak Asude her seferinde engel olarak uzaklaştırmıştı.
-Ali sana demiştim yapma bunu bende istiyorum ama olmaz hem siz nikahsız dünya evine girmezsiniz sonra zina işlemiş olacaksın?
-Öyle güzelsinki günlerdir at sırtında her yerimin ağrısı biranda geçti çok arzu ediyorum ne olur bir kere izin ver benim ol daha sonra nikahlım olursun...
-Olmaz, ben başkasına sözlüyüm böyle küçük kaçamakla yetinmeye çalışıyorum bende yetişkin bir kız olarak arzu doluyum ve şuracıkta bulutlara çıkmak isterim ama dedim sana bu gece olmaz...
Ali hiç bir şeyi umursamadan elini Asudenin gizlemeye çalıştığı yerlere değer değmez kız öyle bir çığlık koparıyorduki mecburen o el oradan uzaklaşıveriyordu.Bu güne kadar sevdiği kadın olsun kız olsun Aliye asla karşı koymamıştı bu işte bir iş var demeye kalmadı kapı vurulmaya başlayınca iki genç soluksuz birbirlerine bakarak...?
-Kim o?
-Kapıyı açın.!
-Kimsin sen burası hanın özel köşk odası öyle herkeze açılmaz.
-Bende bu handa görevli muhafızım, hakkınızda şikayet ver.
-Ne şikayeti be adam sana ne oluyor burada ben istediğim gibi sevişemiyecekmiyim, benim kim olduğumu biliyormusun peki sen?
Veldan nın emriyle geldim buraya sizide iyi biliyorum Asude hanımsın.
-Veldanınmı!
-Evet.
Ali hemen giyinivermişti zaten bu işte bir iş var diye kendi kendine sorarken Veldanın adını duyar duymaz bu kızında bir Şeytan olduğunu anlamakta gecikmedi.
-Veldanı tanırmısın?
-Ablam olur.
-Ablanmı! Hayret demek sende Şeytansın!
-Evet ama bizde sizin gibi olmak için bu yola baş koyduk, ablam Veldan abi dediğin Muradla evlenmedimi?
-Evet ama o yıllar önceydi aradan iki yıla yakın zaman geçti unutmuştuk biz Veldanı.
-Sen git ben ablama söylerim aramızda hiç bir şey yok sadece sohbet ediyoruz.
Muhafız homurtulu bir ses çıkararak uzaklaşıp gitmişti.
-Demek sen Şeytansın neden bunu bana daha önce söylemedin Allaha sığınırım ya senin ile birleşseydim ne olacaktı!
-Abin ablamı sevdi de ne oldu yine aynı Murad değilmi sende aynı Ali olarak kalacaktın, üstelik buna ben müsaade etmedim eğer etseydim şimdi senin nikahsız eşin olmazmıydım.
Ali elini tahtaya vurup;Allah korudu ben abim gibi değilim ne yaptın bana bilmem ama öyle aklımı başımdan aldınki bir anda sana sahip olmak için az daha kendimi parçalayacaktım oysa ben uçkuruma sahibim.
-Belli ne kadar sahip olduüun, hadi çıkar bakalım şu giydiklerini de görelim uçkurun sıkımı?
-Veldan bunu istemiyor belliki muhafızını gönderdiğine göre o bizim ilişkimizi gözetlemiş olması lazım.
-O çok üstün yeteneklere sahip oldu her şeyi bilir görür ve emreder.
-Abim gördümü Veldanı?
-Hayır.
Neden asıl o hasret kalmış olması lazım abimin aşkını tadan bir daha vazgeçemez.
-Vazgeçmedi ama senin bilmediğin şeyler var,,,
-Ne gibi söylermisin?
-Murad benim olacak ilk erkeğim...
Neeeeeeeee!!!!!...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
14.BÖLÜM
-Muradddd! Aşkım nereden çıktın,nasıl geldin, Allahım gerçekten senmisin?
-Edebin ile otur Melike ben senin hiç bir zaman aşkın olmadım bunuda nereden çıkardın?
-Sen ne çok değişmişsin Muradım beni yani Melikeni nasıl unutursun?
-Senden sormalı nasıl unuttuğumu, muradına erdin altın uğruna, kendi zevlerin uğruna bacın Haticeyi mahvettin, kadın dayanamayıp ölmüş öylemi!
-Pek öyle sayılmaz Murad, o eceli ile öldü ben ne yaptım ki kim ne dedi sana bilmem ama o zaten ince ağrı hastasıydı hanı sattıktan sonra zoruna gitti sende gitmiştin ne yapsaydı zavallı.
-Sen o zaman ucuz kurtuldun elimden ama artık öyle ucuz kurtulamazsın bilesin.
-Neden çağırdın o zaman beni? Ben evli bir kadınım sana ayıp değilmi.
-Ne olursan ol "İtin kuyruğunu kalıba kırk gün koysan çıkınca yine aynı şekli alırmış" derler ya sende tıpkı öylesin asla bildiğin pis işlerin peşini bırakmazsın.
-Sen nereden öğreniverdin bütün bunları?
-Burayı satan senmişsin Fatma kız her şeyi bir bir anlattı, bu yüzden seninle konuşmak istedim, başka şeymi bekliyordun yoksa?
-Ben bilirim senin güzel kadından hoşlandığını azmı güzel anlarımız olmuştu çılgınlar gibi sevişmekten yorgun düşerdik hatırlasana...
-Sahra çölününe gitmem gerekiyor, çocuklarımı kaçırmışlar öncelikle onları bulmam lazım anneleri derin üzüntü içindeyken ben seninle aşk hayatı yaşayamam.
-Medinemi üzüntü içinde ben onu iyi tanırım oda benim gibidir sensizliğe nasıl tahammül etti bilmiyorum.
-Dürüst konuş o benim nikahlı iki yavrumun annesidir, dikkat et konuşmana.
-Ben evlendim Murad kocam olacak adam sakat aptalın birisi zaten soyu sopuda pek musmul değil "Deli Bekir" derlermiş babasına.
Murad başka gün olsa kahkaha atmakta beis görmezdi ama kendini sıkarak;
-Kaz gelecek yerden tavuk esirgemezsin var bunun bir sebebi mutlaka, yoksa burayı kırk altına satmışsın bu parayı gidip de Deli Bekirin sakat oğlunamı yedirecektin?
-*Şu fatma denen orospumu anlattı bütün bunları sana, evet çıkarım olmasa neden elin sümüklüsüne para yedireyim.
-Fatma anlattı ama asıl şimdi gerçeği sen anlatacaksın,benim olan bir defineyi kaçırıp Gayzerli bezirgan ile yemeğe çalışmadınmı?
-Ama onu bulup geri almasını bildin, sen olmasan o hazine bizimdi senden başkası başaramazdı.
-Deli Bekirin çaldığı altın çokmuydu?
-Çokmu demek az demektir bir teneke dolusu olduğunu gözleriyle görmüş bizim sümüklü herif.
-Ne olmuş peki pekte yabana atılır bir miktar değilmiş.
-Ne olduğunu bir bilsem hepsini ateşe verirdim ama bulamadım kırk göz damı var adam çala çala her çaldığını bir köşeye saklamış.
-Senin burnun iyi koku alırdı ne oldu,o kırk köşeyi kırk sefer aramışsındır.
-Bizim sümüklü bir boktan anlamaz da gayınbaba oldukça yaşlı bunağın teki ya beni hesaba alıp gerçeği anlatmıyor yada kafayı altınla yedi bitirdi, her sorduğumda altın hikayesini değişik bir yalanla anlatıyor.
-Birde ben konuşsam bu adamla.
-Şartımı yerine getirirsen bu işi sana havele ederim aksi taktirde avucunu yalarsın.
-Neymiş şartın?
-Beni alacaksın, Urumada gitsen Şama da gitsen hep yanında olmalıyım.
-Ben Arap Yarımadasına gidiyorum buraya varmak içinde Sahra Çölünden geçmem lazım sen nasıl geleceksin buralara, dayanabilirmisin.
-Benim ne kadar dayanıklı ve iyi ata bindiğimi sen bilirsin, ne olur Muradım al beni yanına da, Deli Bekiri alıp geleyim buraya.
-Yanıma aldım desem ne yaparsın?
-Yerim seni yerim,o bir teneke dolusu altını bulman için varımı yoğumu önüne sererim hatta kırk altının birine bile dokunmadım oda senin olur yeterki evet de.
-Yerim derken neyi yersin ne demek istedin?
-Kadının olmak benim için en büyük mükafat olur istersen yol boyunca sana yoldaş olurum daha ne olsun sen beni gökte ararken yerde buldun anlasana.
-O işler eskilerde kaldı artık sağlam bir uçkurum var unutma...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
28.BÖLÜM
-Kim olduğum çok önemli değil asıl sen benim mıntıkam olan çölde ne arıyorsun Medine Sultan!
-Nöbetçi!
-Buyur Sultanım emredin.
Burada birisi var uyuyormusun görmedinmi?
-Dediğiniz yerdeyim Sultanım burada hiç kimse yok.
--Nasıl yok şimdi ben onunla konuştum.
-Ben ne gördüm nede duydum Sultanım en iyisi siz çadırınıza dönün, hiç kimse buraya gelmeye cesaret edemez.
Şuh bir kadın kahkahası duyuldu;
-Bu ses kime ait peki?
-Ne sesi Sultanım siz sakın ayakta rüya görmeyesiniz ne olur çadırınıza dönün ben ses mes duymadım.
Medine ile konuşulanları duyan diğer nöbetçilerde aynı anda olaya müdahale etmek için gelmişlerdi.
-Bakın üç nöbetçide hiç kimse görmedi hiç bir ses duymadı öylemi?
-Duymadık Sultanımız ne olur sakin olun buradan kuş uçurtmayız siz yatıp uyuyun.
-Tamam siz görev yerlerinize dönün ben biraz daha gezeceğim diğer yerleride kontrol edeyim içime bir kuşku girdi.
Nöbetçiler yerlerine giderken Medine Sultanda o gördüğü bir çift gözün olduğu yere doğru yürüdü.
-Neden geldin Medine Sultan?
-Kimsin sen nöbetçilerime görünmediğine göre insan değilsin.
-İyi bildin ben sizden biri değilim ben Veldanın en küçük kızkardeşi Asudeyim.
-Demek seni Veldan gönderdi?
-Evet bu bizim için her gün yaptığımız rutin kontrollerden biridir.Yabancıları kontrol eder niyetlerine göre davranırız, bu gün bu görev bana verildi.
-Beni tandın ama nereden anladın Medine Sultan olduğumu?
-Veldan’a sordum kendisi az önce buraya gelip gitti o söyledi tehlikeli değiller ama yinede burasının tekin olmadığını hatırlat diye.
-Yaa! Keşke kendisiyle görüşebilseydim onu da ilgilendirecek bir konu vardı.
Yarını beklemen lazım bu gece başka işi var buraya gelmesi mümkün değil.
-O kadar hızlısınızki istese anında burada olabilir.
-O şimdi çok heyecanlı, o yüzden gelemez çünkü sevgilisi ile buluşmaya kararlı.
-Veldanın sevgilisimi var?
-Neden olmasın genç güzel ve içimizde en cazibelimiz odur.
-Bilirim demek kendi ırkından bir sevgili buldu sonunda?
-Kendi ırkından değil Medine Sultan sizin ırktan hatta senin nikahlı eşin.
-Nee!
-Senin haberin yokmuydu bunu bilmiyordum değilse hiç konuşmazdım ama bekle bak...
-Nereye bakacağım?
Kocanla birlikteler görmek istermisin...!?
D.edecek
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
40.BÖLÜM
-İstersen sende burada yanımızda ol ve seyret de gör şimdi söylersem kıskanırsın belki.
-Bizde kardeşler arasında kıskanma olmaz bunu biliyorsun eğer böyle bir duygu ile yüklenmiş olsaydım Muradı üç gece senin koynunda değil yanında dahi bırakmazdım.
-Bende bu kıskançlık duygusu oluşmaya başladı bile artık nasıl vazgeçeceğim bilmiyorum bu benim için zor bir karar olacak.
-İstersen sen devreden çık Asude hiç karışma hiç bulaşma bak bu iş sonunda kardeş kavgasına dönerse sen kaybedersin benim güçlerim senin gücünden kat be kat üstün bu seni mahveder.
-Vazgeçmem, bunu ne söyle nede dene hiç bir şey yapamazsam çok sevdiğin Muradın ruhunu çalarım sen nasıl karşı koyacaksın peki buna?
-Onun ruhunu o hamaylı boynunda iken çalamazsın sonra onu çıkarırım alırım uzaklara fırlatırım diyede düşünme elini uzattığın an çok büyük bir acı ile kıvranırsın bunu bir kere Lucifer denedi de en sonunda aldığı an ağır ceza Çöl Yılanı olarak Sahra Çölünde yaşamak oldu.
-Korkutma beni bunları yapacak güç onlarda yok ben bütün insanoğlunu tepeden tırnağa tahlil ettim bu sahte cennette azmı görev yaptım onlarca bezirgan onlarca azılı haydur eşkiya ve deve kervanları ile ticaret yapanları ağırladım burada.
-Neden hiç birisine bu kadar ilgi duymadın da Murada gelince birden çıldırdın, sen hiç bir insan oğlu ile gerdeğe girmedin hala kızsın bunu ben iyi biliyorum bu konuda yalan söylemende doğru olmaz değilmi?
-Evet kızım ve bu zamana kadar hiç bir şeytan ve insan benimle cinsel temasta bulunmadı ne sevdim nede seviştim doğru bir rüzgar esmedi sevebileceğim birisi karşıma çıkmadı sadece senin emirlerini yerine getirip bu Cennet vari Hanı çalıştırmaktan başka bir şey düşünmedim.
-Senin yerinde olmak için can atan o kadar gönüllü kız ve kadınlar varki ben bunların arasından en güzellerini seçebilirdim ama seni tercih ettim iki göbek kızkardeşim olmanda buna etkendi tabi yakında Luciferide kurtarıp yine genç bir kız olarak buraya gelmesini sağlayacağım.
-Ona cezayı Yüce Yezid vermedimi?
-Evet Ulu Yezid verdi ama karar verme affetbe cezalandırma yetkilerinide sonradan bana devretti.
-Sen ne kadar güçlenmişsin abla, ne yaptında bu mertebeye yükseldin.
-İnsanoğlu ile dürüst ilişki kurdum sev dediler sevdim Muradın denemelerine ortak oldum gerektiğinde af diledim gerektiğinde karşı koydum ve bütün bunlara biraz da babam sebep oldu yıllarca deve çobanlığı yaparak ailemize baktı en önemliside Sahra Çölünden gelip geçen kervanlara göz kulak oldu onların selametle gelip geçmelerini sağladı gerektiğinde Ulu Yezide bilgi ve öşür götürdü senin bilmediğin otlardan ölümsüzlük iksiri yaptı yapacaktı ama Murad 3. deneye dayanamayacağını anladığım için karşı koydum buda beni ondan ayrılma sebebim oldu.
-Hala bu üçüncü denemeyi istermi Ulu Yezid?
-İster ama buna dayanacak hiç bir insanoğlu olmadı bunu ararda arar gerçekten yok buna dayanacak bir fani..
-Keşke ben Murada bunu denetebilseydim..
-Hadi oradan ne yani benim başaramadığımı senmi başaracaksın buna müsaade edeceğimi sanıyorsun asla! Ben Murada her iki denemede de kurtarma iksirlerini babamdan alıp yanımda bulundurdum eğer ruhuna bir zarar gelseydi hiç düşünmeden iksiri içirip kurtaracaktım. Babamda üçüncü denemenin iksiri yok bunun için güvenemedim ve karşı koydum artık şunu bilki hiç bir canlı cansız ölümsüz değildir bir gün dağlar taşlar denizler çöller ve yaşayan her canlı ölümü elbet tadacaktır taki bu ölümsüzlük iksirini üzerinde deneyen kişi ruhunu teslim etmeyene kadar.
-Eğer bunu Murad başarsaydı ne olurdu sonu abla?
-Sonu ne olurdu onu deneyden sonra anlayacaktım sanırım Ulu Yezidin yerini alacaktı ve Yezid ona biat edecekti.
-Neden böyle bir şeye giriştiniz Ulu Yezid in haberi yokmuydu bütün bunlardan?
-Vardı ve bu deneyi asıl o önemli buluyordu Yezidin tek istediği şey "İnsanoğlu Irkımı yoksa Şeytan Irkınınmı yüce olduğunun kanıtını bulmaktı" Eğer insanoğlunun ruhu bizden yüce ise yezid de bizde bütün Şeytan ırkı İnsanoğlunun emrine girecek ve İnsanoğluna biat edecekti. Aksi halde bu başarısız olunca Şeytan Irkının üstünlüğü kanıtlanmış olacaktı.
-Hiç bir şey olmamış tamda yarıda kalmış neden bunu tamamlamak istemiyorsun artık o emir verme gücüde sende olduktan sonra.
-Göre göre Muradı tehlikeye atamam hala üçüncü ve son deneyin iksirini babam geliştiremedi bunun için gece gündüz deneyler yapıyor onca insanın ruhunu kaybetmesine vesile oluyor bu Çölde yaşamanın mükafatı bunlardır.
-Asıl kıskançlık sizde birde bana dersin ne yapacaksın insan güçlü olsa ne olur şeytan güçlü olsa ne olur?
-Nemi olur sen daha çocuk yaştasın bunu anlamazsın eğer bu gerçekleşseydi biz ateşten kurtulacak insanoğlu gibi cennete girecektik, şimdi anladınmı kuş beyinli kızkardeşim.
-Müthimiş gerçekten ama biz nasılolsa ateşten yaratılmadıkmı onlarsa topraktan yaratıldılar biz ateşe onlarda toprağa gidiyorlar zaten değilmi?
-Orası öyle ama İncilde ve Kuranda şöyle burulur;
-Biz İnsanoğlunu Rabbine secde ettiği için Yüce kıldık, bütün melekler secde ettiler tek secde etmeyen şeytan oldu ve Yüce Rab huzurundan kovuldu Yüce Rab şöyle buyurdu "Çıkın huzurumdan her zaman İnsanoğlu yanımda olacak siz ise onları baştan çıkarabilmek için kıyamete kadar ölümsüz olacaksınız varın dönün yeryüzüne birbirinize olan güveni bana ısbatlayın""
-Hepsi de döndüler mi yeryüzüne?
-Evet döndüler ama o gün bu gün milyarlarca asırdır Şeytan ile İnsan arasında kavga hiç bitmedi biz onları baştan çıkarmak için bütün silahlarımızı kullandık onlar Yüce Allaha karşı gelmemek için ona sığındılar ve kurtuldular.
-Murad neden seninle oldu peki?
-Dedim sana önce ben ona ram oldum Müslümanlığı kabul ettim ve ona şeytan olarak hizmet etmedim insan olarak hizmet ettim ta ki ondan ayrılıp Ulu Yezid beni cezalandırana kadar, sonra söz verdim Ulu Yezide ve babamın da araya girmesi ile affedilip üstün silahlarla donatıldım.
-Yine ona döndün ama?
-Evet bu aşkın önünde Ulu Yezid de duramadı sadece istediği bir tek şey var babam iksiri bulunca 2 deneyi başarı ile atlatan Murada üçüncü deneyi yapmam bende yapacağıma söz verdim ama sadece iksir bulunursa aksi olursa kıyamete kadar yanarımda Muradı riske atmam...
-Keşke babam penzehiri biran önce bulsa.
-Sen ne yapacaksın o penzehir bulunursa önce yanındaki yakın arkadaşlarını baştan çıkaracağım onların üzerinde denedikten sonra penzehiri Murad dan başkasına asla vermem o sadece Muradın ruhu içindir ve bunun için saklayacağım.
-Bu haksızlık abla onlar ölürlerse ne olacak?
-Bir bahane bulurum kimse anlamaz bile çölde her şey her an olabilir değil mi.
-Sıradaki ilk kurban kim?
Ali!!!!...
Cemil Ateş
Devem edecek
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
44.BÖLÜM
Ali şaşkın şaşkın gözlerini açtı sağına soluna bakındı kimseler yoktu, demekki kötü bir düş görmüşüm ama nasıl bir düştü bu tıpkı yaşamıştıher şeyi, kızla sevişmişti o adam gelmeseydi aşkın girdabında olacaktı şimdi.
Hadi canım dedi baksana burada ne kız var ne in nede cin demekki rüya imiş, ben kimsenin karısında kızında değilim ki.
Murad abimin kadını Veldanın bacısıyım diye çığlık atan kız neden Murad benim olacak ilk erkeğim olsun dedi ki?
Allah korusun Keseğin hanında yaşamıştık bütün bu olan olayların bir tür çeşidini.Ali gülümsedi kalkıp şamdanın ateşini biraz çıkarınca kaldığı odanın güzelliği gözleri kamaştırıyordu.
Gülfidanla evliydim ama handa o kadat çok kara kışa esir kalmıştıkki aylarca dışarı çıkamadık yanında küçük köy vardı oraya bile güçlükle kızakla gidiliyordu, bu boşluktan sıkılan kızlar bana ve abime sulanmaya başlamışlardı.Ben handa Haticenin küçüğü ile düğün yapmıştım Murad Efe aynı gece Haticenin büyük kızkardeşi Melike rüyamda gördüğüm Veldanın bacısının yaptığının daha beterini yapıp Murada her şeyini teslim etmişti.
İyi ki rüya imiş değilse büyük bir günaha girecektim. Sabah olsunda şu handan biran önce çekip gidelim ben hiç hoşnut kalmadım.Bizim Arap askerleri ne alemde kimbilir Murat Efe şimdi derin uykudadır hiç kimseyi uyandırmadan erken kalkıp atlarımızı hazır edeyim.
Aynı rüyayı gören sadece Ali değildi Muradın da başı Asude ile derde girmişti.Alinin yanından ayrılan Asude şafak yıldızı sökmeden Muradın yanına varıp çırılçıplak soyunup ondan hebersiz koynuna giriverdi.Odaya yayılan nefis koku Muradı uyandırmamış günlerdir at sırtının verdiği yorgunluktan dolayı kız ne ederse etsin uykudan uyanmamıştı.
-Heyy koca aptal uyansana bak koynunda kim var?
-Hımm sen uyanmayacaksın demek ben bilirim şimdi sana yapacağımı...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
62.BÖLÜM
Sahranın aşılmaz olması, çöle aylarca yağmur düşmemesi ve sık sık oluşan kum fırtılarının yanında gece sıcaklığının ani düşüşler göstermesi yanında, insanı cezbeden güzellikleride oldukça fazladır. Gece ay doğunca bütün yıldızlar Sahranın kumları ile danseder sıcak kum yavaş yavaş soğumaya başlar ve bütün canlılar aşırı sıcağın bunaltıcı etkisinden kurtulur kurtulmaz avlanmak ve soylarını ikame edebilmek için sabaha kadar çöle sahip çıkarlar.
Sahra Çölünün kadim sahipleri arasında bedevi kabileleri ve Mavi Giyinenler olarak bilinen Tuaregler yaşamaktadır.
Milli kimliklerini binlerde yıldır sürdüren bu Bedevi kabilesi kadınlarına verdikleri değerle gizemli aynı zamanda özgün bir topluluk olarak dikkat çekmektedir.
Tavarıklar" olarak tanınan, Libya, Nijer, Çad, Cezayir, Mali ve Burkina Faso gibi ülkelere yayılmış Tuaregler, Sahra Çölü’nü kendilerine mesken edinmiş büyük bir kabile olarak tarihteki yerlerini almış saygın bir topluluktur.
Bedevi yaşam biçimini seçmiş olan bu insanların şehirlere yerleşenleri okuma yazmaya büyük önem vermişler gerici ve diğer bedeviler gibi petrole bağımlı kalmamışlardır.
Tuareglerin kendi alfabesi vardır. Sahra Çölü’ndeki kalıntılar bunun ispatıdır ki Tuaregler, uygarlık ve ilmi bir birikime sahip. Tifinag alfabesiyle yazılan yazılara, Sahra Çölü’nün her yerinde denk gelebilirsiniz. Belgeler, yazışmalar, taşların üzerine Tifinag alfabesiyle yazılmış el yazıları da bulunuyor. Binlerce yıldan bu yana bu bölge, tarihte en büyük açık hava müzesi olarak nitelendirilir. İnsanların pek bilmediği ama önemli olan bir başka konu da şudur ki: Tuareglerde anne, çocukları eğitme, okuma-yazma ve Tifinag harflerini öğretmekle yükümlü. Babanın ise avcılık gibi farklı görevleri vardır, bu yüzden bu kabilelerde kadın kutsaldır, kadının ailenin direği ve dayanağı olduğu saygı duyulduğu ilk toplumlardan sayılmaktadır.
İslamiyetin yayılmasında en büyük pay Tuareglerin olmuştur. Yazıtlarında bundan sık sık bahsedilerek "Bizler, İslamiyetin, Kuzey Afrika’dan Sahra altına yayılmasını sağlayan kabileyiz. Çünkü Sahra yolunu bir tek biz biliyorduk.
Bazı tarihçilere göre;
Sahra Çölü hak etmediği bir üne sahip olmuştur oysa binlerce yıl önce Yağmur Ormanlarından daha gür bir bitki topluluğuna sahip olduğu bilinmektedir öyleki dinazorların burada oldukça geniş bir alanda yaşaması bu günün petrol yataklarının oluşumunda etkin olmuştur.
Düşen büyük bir gök taşı Sahrayı cehenneme cevirmiş bütün canlılar kaybolmuştur, zamanla çıplak kalan bu topraklar çöle dönüşüp deniz ve nehirlerin kuruması nedeniyle oluşan büyük kum yatakları acımasız rüzgarlar sayesinde bütün Arap Yarımadasını kaplamıştır.
Yer yer küçük su birikintileri küçük bitki topluluğu insanların ve hayvanların yaşam kaynağıdır.Deve en ideal taşıma aracı olarak hala rağbet görmektedir.Sık sık deve çiftliklerine ve deve çobanlarına uğrayan Medine ve askerleri sayesinde Arapça konuşabilen Murad da buraları tanıma fırsatı yakaladığı için bu seyahatten oldukça memnun kalmış olmalı ki fazladan yol almayı atları yormamayı tercih ederek uzun çöl yolunun keyifli geçmesine vesile olmuştur.
Sahra Çölündeki yollardan ağır ağır gitmekte olan kafile her akşam güneş battıktan hemen sonra rastladıkları vahadaki bir su birikintisi yanında yer alan dev hurma ağaçlarının olduğu yerlere kara çadırlarını kurup Medine ve Muradın dinlenmesi için ihtimam gösteriyorlardı.
Baş başa yemeklerini yedikten sonra deve çobanlarınında katılımıyla şenlikler bile düzenleniyordu.Vahada yaşayan küçük kabileler Medine Sultanın gelişini kurbanlar keserek kutluyorlar bol bol kutsal sayılan hurma rakısıylada çılgınlar gibi içip eğleniyorlardı.
Murat bu rakıyı çok sevmiş olmalı ki her akşam müdavimi olmuş testi ile hurma rakısını içip kara çadırın içinde Medine ile aşk yaşamaya bile olanak bulmuştu.
Aşkını kıskanan Murad gözlerden ırak bir yerde tamda su kuyularının uzağına kurduruyordu çadırlarını.
-Bu gece nöbetçiler uzak dursunlar Medine tembihle emir subayına.
-Hımm senin aklında bir şey olmalı neden bu?
-Günlerdir yoldayız ayrıca yıllardır hasretim sana nasıl tuttum kendimi bilmiyorum senin onca badire atlatmandan sonra sana kavuşmamı bu gece kutlamak istiyorum.
-Bende sana hasretim Muradım ama çocuklarımıza bir kavuşalım ülkeme bir dönelim zaten ben senin hem dini hemde resmi eşinim yani anlayacağın ben tam teslim seninim...
-Bunları söyleyince iştahım bir filin iştahı gibi kabarıyor bak bu testi yine hurma rakısıyla dolu sen ondan ver hele de yavaş yavaş ısınalım.
-İlk tanıştığımız geceyi hatılıyormusun Murad?
-Hatırlamazmıyım Arap Prensesi öyle güzel ok atıyordun öyle güzel savaşıyordun ki Eminenin babası Deli Duranı bile okla vurarak ortadan kaldırmış otuziki pare köye rahat bir nefes aldırıp sevaplarını dualarını kazanmıştın.
-O başka Murad o anda nasıl bir dede ise torunu Yavuzu ateşe atacaktı işte o an kan beynime sıçramış sadaktan çekip oku fırlatmam an meselesi olmuştu.Bu yüzden belki Emine bana darılmış olacak ama yavrusu babasından hele hele öyle bütün köylere kan kusturan bir ağadan çok daha değerli olmalı değilmi?
-Haklısın baksana bizde yavrularımız için Sahranın ıssız çölünde her gün yol katediyoruz.
-Sen Veldan ile geçen maceramızı bir bilsen, ağzın açık kalır hatta bir ara seni ben boşamıştım bile...
-Neee?
-Hemen nikah tazele hülle yapmaya sen alıştın galiba.
-Yok yok bu sefer öyle olmadı tam boşayacaktım Boş Ol derken Veldan ben şahit olmam dedi ve gerçeği ben gözlerimle görünce seni affettim.
-Ben suçmu işledim ki neden affettin.
-İşte öyle sen bilmezsin benim ne çektiğimi eve varınca sana her şeyi ayan beyan anlatırım.
-Sen beni boşayacaktın öylemi? şimdi sana ceza verme sırası bana geldi ama ben boşamayacağım...
Derhal soyun...!
Cem
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
52.BÖLÜM
Bir mağaradayız.Burası Şeytanın gözü mağarası.Binlerce mil uzunluğundaki bu yerin oluşumu sır olmaktan öteye b,l,nmektedir. Çok çeşitli makalelerde buradan bahsedilir ama en önemli gözlem 1965 yılında uzay yolculuğu yapan Gemini 4 astronotları McDiwitt ve White tarafından keşfedilen Sahra’nın Gözü, daha sonra uzaya çıkan tüm astronotların yönlerini belirlemelerine yardım edebilecek kadar çarpıcı bir görüntüye sahip. İlk keşfedildiğinde meteor çarpması sonucu ortaya çıktığı varsayılan ilginç oluşum, aslında su ve rüzgar erozyonunun o bölgedeki taşlar üzerindeki etkisiyle meydana gelmiş.Göze benzeyen bu ilginç formdaki oluşumun, yan bölümleri tortul kayaçlardan ve kuvars taşlarından, ortasında bulunan ve göz bebeğini andıran yuvarlak kısım ise yeryüzünde 600 yıllık geçmişi olan bazalt ve volkanik taşlardan oluşuyor. Uzaydan bütün güzelliği ile gözlemlenen jeolojik oluşum, keşfedildiği günden bu yana adeta gemi kaptanlarına ışık tutan bir deniz feneri gibi astronotlara yol gösteriyor. Astronotlar Sahra’nın Gözü’nü odak kabul ederek seyir rotalarını belirliyorlar. Sahra’nın Gözü bu yönüyle NASA tarafından astronot feneri veya Dünya’nın Gözü isimleriyle de anılıyor. Olayın geçtiği yıllarda insanoğlu tarafından lanetli bir yer olarak adlandırılan bu yerler Şeytanların yaşadığı yerler olarak adlandırılıp Şeytanın gözü adını almıştır.
Asude Muradı ikna etmekte zorlanmadı yanlarındaki Medinenin subaylarını Şeytan Kayalıklarında Medine ile buluşmaları için bırakıp çölde birlikte ilerlediler.Murad biliyordu Medine kendini zimmen boamış Veldan ise ölümcül deney için denek olarak kendini kullanmak istiyordu.Bunu ısbatlayan Asude Muradın güvenini kazandıktan sonra;
-Burada kalmak tekin değil, çok geçmeden Medine ve adamlarıyla birlikte Veldan buraya geleceklerdir.Şeytan Kayalıklarında kendi adamları durumu anlatıp geri dönmeleri gerektiğini söylerselerde inanmazlar ama benim Veldandan üztün taraflarım olduğu için buna mecbur kalacaklar ve geri döneceklerdir.
-Senin üztün yanların nedir Asude?
-Murad ben bakire bir kızım bizde bakire kızlar dul kadınlardan daha rütbeli daha sözü geçerlidir bunu Veldan bildiği için gücünü benim için harcamayacak seni denek olarak kullanmaya saklayacaktır.Medine ise asla benimle baş edemez bunu ona Veldan anlatacaktır.
-Bakir kızmısın?
-Evet kızım eğer kızlığımı kaybedersem gücümüde kaybederim o zamanda Veldan benimle uğraşır.
-Veldan ablan değilmi neden uğraşsın?
-Sen anlamıyorsun Veldan üçüncü ve son deneyi senin ile başaracağına inanıyor eğer bu mümkün olursa sen ölümsüz olarak dünyanın sonuna kadar Veldan ile birlikte yaşayacaksın yani ölümsüz olacaksın.
-Bu mümkünmü, bunu sadece Allah bilirecel geldikten sonra kimse Azraile karşı duramaz.
-Senin hafsalan bunları almaz eğer bizim beynimiz sizde olsa dünyaya hükmederdiniz bizim beynimiz çok güçlüdür ama elimiz ayağımız bağlıyız bizim eksik yönlerimiz bu bunu çözmek için bu denemeyi yapmak için yıllardır uğraşıp durur Ulu Yezid.
-Veldanı bunun içinmi görevlendirdi?
-Evet daha önce onlarca erkeğimizi görevlendirmişti de hiç biri başaramayıp ateşte yakıldılar.
-Şimdi biraz dinlenelimmi?
-Evet sen nede olsa insansın ve yoruldun bak şu yamaçlarda bir mağara vardır orada sabahlarız.
Asude birden heyecanlanmıştı bütün bir gece Muradla başbaşa geçirecek ve aşkı deneyecekti artık hiç bir şey umurunda değildi nasılsa Şeytan Kayalıklarından çok uzaktalar ve Veldanın kendine karşı koymasının imkansız olduğunu anlamasıydı.Artık Muradı ben avuçlarımın içine alırım hem doya doya sevişirim hemde üçüncü deney için deneğimi elimde tutarım.
-Küçük kutu gibi bir mağaraya varmışlardı atlarını mağara girişindeki kurumuş ağacın dalına sıkı sıkı bağladıktan sonra Murad gece çölde ısının çok düşeceğini bildiği için kurmuş dalları toparlayıp mağaranın girişine küçük bir ateş yaktı biranda zaten gündüz sıcağını çekmiş kayalar ısınmaya başlayıvermişti.
-Açmısın Murad?
-Evet Asude açım sen acıkmadınmı iki gündür ağzımıza bir şey koymadık.
-Haklısın benim atın heybesinde her zaman bulundurduğum bir şeyler olacak hurma tayf eğmeği ve keçi sütünden yapılmış kaymak.
Kalkıp dışarı çıktı Sahra Çölü alabildiğine uzanıyor yıldızlar sanki kumların üzerinde dansediyorlardı.
Asudenin kurduğu sofradaki yiyeceklerden ikiside konuşa konuşa yediler.
-Burası çok ısındı Murad azıcık şunları çıkarsam derim.
-Sen bilirsin ama..
-Yk sen bana haram değilsin.
-Neden?
-Veldan ile evlenmedinmi dini nikahınızı imamlar kıymadımı?
-Evet ama seninle ne alakası var bu evliliğin.
-Var benim soyumdan her kim olursa olsun eğer birisi ile nikahlanırsa diğer kız ve kadınlarıda haremine almak yasak değildir ve hepimiz o erkeğin kadını (İsteyen) olmaktan çekinmeyiz.
-Şu halde sen bana düşersin öylemi?
-İyi anlatamadım galiba Veldanın yerine beni helal olarak koynuna alabilirsin bunda bir beis yok.
Hem konuşuyor hemde soyunuyordu Asude.
-Bu ne güzellik Asude senin saçların altın sarısı gibi halbuki Veldanın saçları üzüm karasıydı.
-Annelerimiz ayrı belki ondandır Murad ama ben ailenin en güzel kızıyım.
-İstersen kız olarak kal, ne ben günaha gireyim nede sen kızlığını kaybedip gücünden olasın.
-Hayır Murad mızıkçılık yok bu gece senin olacağım ne olursa olsun böyle bir fırsat bir daha asla elime geçmez.
Asude anadan üryan kalınca Muradın dizlerinine başını koyup iri gözlerini Muradın gözlerine dikerek;
-Hadi sev bak dudaklarım ateşinden kavruluyor ne olur onları soğuk bir pınardaymış gibi serinlet.
Bütün bu güzelliğin karşısında Murad da kendinden geçmişti.
_demek sen bana helalsin öyletse aldım kabul ettim aldım kabul ettim aldım kabul ettim diyerek dudaklarını dudaklarıyla kapatıverdi.
Kızıl ateş Şeytan dansı yaparken Murad üzerindekileri yırtarcasına sıyırıp atmış iki genç vucut adeta bu ateş dansına katkıda bulunmak istercesine kıvır kıvır kıvranmaya başlamıştı.
YUmuşak narin elleri vardi Asudenin tıpkı Veldan gibi aşkın her yönünü tattırıyordu erkeğine elleriyla Muradın tenini sıkarken tırnakları battığı yeri acıtıyor ama erkeği dahada çok çılgına çevirmeyi başarıyordu.
-Hadi Murad hadi al bemi yüreğine al taa en derinlereine al öyle istiyorumki seni birdaha asla nırakmayacağım ateşlere atılsamda senin için asla vazgeçmeyeceğim.
Mırad soluksuz öpüyordu genç ve tapteze bir kız ile sevişmeyeli yıllar olmuştu böyle arzulu bir dişi ile sevişmek onun aklını başından alıp götürmüş kızın kemikleri çıtırdamaya ağzından çıkan kelimeler anlaşılmamaya başlamıştı...
Mağara ilk defa iki ayrı cinsin sevişmesine belkide ev sahipliği etmenin gururu ile yanıp tutuşmuştu...
Asude çok geçmeden yeryüzüne inan yıldızlarıda koynuna alıp gök yüzüne yükselmenin mutluluğunu yaşarken
Kadın olmanın gururunu yaşıyordu ama hiç süşünmedikleri bir şey vardıki oda gerçekleşmiş Asude kadın olur olmaz kızlığını kaybettiği müjdesi bütün Şeytan aleminde duyulmuştu...
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
56.BÖLÜM
-Beterin beterimi var daha ne göreceğim, ben göreceğimi gördüm ama Alinin yaşaması içinmi yoksa Asudenin cazibesimi Muradı birlikte olmaya eazı etti.
-Ne o nede Asude buna izin veren sen oldun!
-Benmi! Saçmalama ben nerdeyim ki bütün bunlara izin veren ben olayım.
-Unuttun galiba Sahra çölünden sağ selim çıktığınız günü hatırlasana, o gün Ulu Yezid ile bir anlaşma yapmıştın.
-Hafizam beni yanıltmıyorsa o gün böyle bir anlaşma yapmadım ben.
-Yaptın Muradın, Ayşenin ve annesinin birlikte ülkelerine dönmesine sence kim izin vermişti?
-Kim?
-Ulu Yezidin verdiği yüksüğü sen Murada verdin oda Ayşenin annesini Sahra Çölündeki Şeytan kabilesinin elinden kurtarmıştı.
-Hatırladım o yüzüğü Murad kgösterip Ayşenin annesini kurtarmıştı ama bununla bunların ne ilgisi var hiç bir bağlantısı yok gibi.
-Senden Şeytan dilinde bir yazılım alfı sen okuyamadığın için buna evet dedin.
-Neydi bu yazılan anlaşma?
-Ayşenin annesi çok önemli değildi asıl önemli olan Muradın 3.ölüm denemesi için tam yetkiyi sen imzaladın.
-Aman Tanrım ben ne yapmışım, peki anlaşma bozulmadımı?
-Asude bozdu o cezasını çekecek ama Muradın mutlaka bu ölüm testinden geçmesi şart oldu.
-Bunun içinmi kaçırdı Muradla Aliyi Asude?
-İşin gerçeği o yerde şimdi ben olacaktım ve bu emir bana tevdi edilmişti ama Asude Murada aşık olunca işler karıştı şimdi bu tören Muradla Asudenin evlenme töreni ama sonu çok kötü bitecek bunu Asude kabul etti Murad ve Alinin yerine birlikte olmanın karşılığında ateşe girmeyi kabul etti buna itiraz eden Murad bütün şartları kabul etmek zorunda kaldı işte bunun sonucunda Asude kadın oldu.
-Şimdi ne olacak peki?
Ali ve Murad serbest kalacaklar Asude ateşe girecek ama Murad 3 deney için bana yönlendirilecek.
-Ölüm deneyi peki Murad bunudamı kabul etti?
-Zaten Ulu Yezidin en önemli şartı buydu.
-Şimdi sanamı teslim olacak Murad?
-Ali serbest kalacak ama Murad benimle birlikte Sahra Çölündeki babamın yaşadığı vahada kalacağız burada ben gerçekleştireceğim Ulu Yezide yalvarıp en azından iksirin babam tarafından bulunmasından sonra yapabilirim aksi olursa birlikte ateşe gideriz.
-Murad ateşe dayanamaz ama siz ateşten halk olduğunuz için ateş size zarar vermez.
-Senin bildiğin ateş değil bu bu Cehennem Ateşi öyle güçlü bir ateşki hiç bir canlı cansız bu ateşe girince asla kurtulamaz.
-Asude şimdi bu ateşemi girecek, kız daha yeni evlendi murad almayacaksa bu adaletmi sence?
-Anlaşma gereği bir geceliğine razı oldu değilse kız olarak yine aynı ateşe girecekti. Murad bunları bilmiyor Asude ile yaşamaya devam edeceği inancında.
-Muradı sen nasıl alacaksın?
-Bu görev bana verildiği için Murad istesede istemesede bana gelecektir.
-Ya gelmez ise?
-Gelecek Ulu Yezidin gözleri üzerimizde her an.
-Pekji Murad bu deneyden sağ selim çıkarsa Ulu Yezidin yerinemi geçecek?
-Evet o artık ölümsüz olacak ve Ulu Yezid Şeytan liderliğini kaybedecek.
-Bunu neden çok istiyor Yezid bile bile kendini yok ediyor neden?
-İncilde geçen bir ayet var, bu ayetin hulasasını yerine getirmek üzere atanmıştı Yezid.
-Hiç bir şey anlamıyorum neden size rastladı neden seninle ilişkiye girdi neden Asude ile evlendi neden ?
-Bunun nedenlerini az önce anlatmaya çalıştım hepsi bir üstten emir aldığı için emirleri uygulamakla görevlendirilmiştir.
-Bana daha ne gördün derken neyi kasdettin ne göreceğim?
-Düğünden sonrasını gösterecektim görmek istermisin?
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
57.BÖLÜM
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
60.BÖLÜM
-Sen neden bana inanmıyorsun artık Murad İnsan Oğlu değil, her şeyi ile Asudenin çocuğu olduğu için bizim korumamız altında ve sadece Şeytan Irkına tabi olacaktır.
-Lanet olsun sizin ırkınıza da size de artık ben sadece Muradı görüp konuşmak istiyorum sana ihtiyacım yok ne gelecekten bahset nede geçmişi göster istemiyorum hatta kafilemden ayrılıp gidebilirsin ben bir başıma da Muradı elbet bulacağım.
-Keşke Alinin ateşe atılmasına rıza göstermiş olsaydı, belki onun için daha iyi olurdu.
-Göz göre göre hiç bir insan kardeşim dediği arkadaşını ateşte yanmasına rıza göstermez o bir insandır ve hep insan olarak kalacak.
-Peki çok sinirlisin gerçekleri görünce ne yapacaksın merak ediyorum.
-Defol Veldan seni istemiyorum gerekirse bütün ordularımı seferber eder yine de size karşı koyup Muradımı bulacağım.
-Tamam Medine Sultan şimdi ben gidiyorum en kısa zamanda Muradın yanında olacağım ama sende benimle geleceksin.
-Zorla mı götüreceksin gelmiyorum ne yaparsın?
-Kalıbını götürmeyeceğim sadece senin ruhunu alıp gideceğim bu senin elinde değil.
-Hiç bir şey yapamazsın ben imanı bütün bir liderim bana dokunan yanar sende bunu böyle bil.
Aynı anda sert bir rüzgar çıktı bütün askerler kumdan kendilerini sakınmak için peçelerini örtüp yere kapandılar.
-Ne oluyor kum fırtınası mı çıktı?
-Gidiyorum Medine gidiyorum bu rüzgar beni Ulu Yezidin makamına çıkaracak sen bana inanmamakta ısrar ettin seni mahvedeceğim...
-Ne halt edersin ne yaparsın ne yapacaksan yap ama asla teslim olmayacağım.
-Ali için Murad kendini Şeytan Irkına teslim etti bu çok değerli bir teslimiyetti ama sen kim için teslim olacaksın hiç düşünmedin mi!
-Bak Veldan şimdi kaybol ve bir daha benim gözüme gözükme hepiniz Şeytana tapan birer iblissiniz bana ve sevdiklerime bir şey olursa bu çölde kum üstünde kum bıraktırmam bunu da sen iyice aklına sok.
Medine gözlerini açtığında fırtına geçmiş Veldan da kaybolup gitmişti.
"Dedikleri doğrumu aceba benim ruhumu mu götürdü ben buradayım ve hiç bir yerim değişmediğine göre yalan söylemiştir.
Yanına yaklaşan emir subayına dönüp;
-Sizin burada ne işiniz var göreviniz çelik çomak oynamak mı derhal görevinin başına dön asker.
-Ama Sultanım sizi korumak için buradayız.
-Seni tanımıyorum sende kimsin elbiselerine bakılırsa basit bir askere benziyorsun.
-Ne oldu size Sultanım ben sizin en değerli subayınızım bunu unuttun mu?
-Çekil karşımdan askerlerini topla o zaman geldiğin yere dön!
-Siz ne yapacaksınız bir başınıza bu çölde Sultanım sana güneşmi çarptı aklınız gitmiş gibi.
-Aklım mı gitti aklım yerinde de inancımı kaybettim ruhumu çalıp gitti iblis.
-Hemen hekim başını çağıracağım siz çadırınıza geçin ve dinlenin siz fazla güneşte kaldınız.
İki asker hemen koşup Medine nin koluna girerek çadırına götürdüler Medine gerçekten aklını kaybetmiş gibi abuk sabuk konuşmaya devam ediyordu bu arada Veldan ın kahkahasını duyunca ruhunu çaldığını ancak o zaman fark etti.
-Veldannnn...
Cemil Ateş
ŞEYTANIN KIZI
116.BÖLÜM
Birdenbire,Murad’la Medine’nin arasına ince bir sis girdi ve Veldan’la birlikte Murad kayboldu.
Medine korkuyla seslendi!
"Murad,,,,!
"Veldan,,,,!
Kimseler yoktu,sağa baktı sola baktı sis yavaş yavaş dağılınca odada kimseciklerin olmadığı kanısına varıp;
"Ben rüyamı gördüm,az önce yanımdalar dı...
Bir anda Murad kendini;
Önce uğradığı bir kuyu başında buldu. Veldanla tanışmış aynı çadırda tedavi görmüştü.Hiç bir şey yabancı değildi sadece Kır Atı yoktu.
Veldana baktı,tıpkı ilk tanıştığı günlerdeki gibi nazik,kibar ve çok güzel bir kız olarak, ellerini tutup yüzüne bakarak gülümsüyordu.
-Neden geldik buraya Veldan?
-Baba ocağı burası,babam bu sahra çölünde deve otlatır,karşı taraftaki hurmalıkları hatırladınmı?
-Evet,
Tanıştığımız gün kadar güzelsin.
-Sende hiç bir şey olmamış gibi genç ve yakışıklısın.
-Neden buraya kadar geldik?
-Çok şey oldu Murad,senin bilmediğin çok şeyler var,bunu baş başa verip konuşarak çözmeliyiz.
-Ne gibi şeyler oldu?
-Anlatacağım ve senin yardımını isteyeceğim,şimdilik buraya geldiğimizi kimse bilmiyor.
-Merak ettim,şimdi biz Medine’nin sarayından çok uzaktayız ve baş başayız başka hiç kimse yok mu?
-Lucifer de burada,unuttun mu Sahra Çölünde bir sürüngen olarak yaşamına devam ediyor.
-Ne yapabilir ki?
-Çok şey,hala emir verme ve emirlerini yerine getirme yetkisinde olan ona tabi şeytanları var.
-Sen üç denemeyide bitirdinmi?
-Evet gözün aydın bitti ama henüz daha Ulu Yezidin yanına çıkmak için davet gelmedi.
-Gelirse nereden bileceğiz?
-Her yerde aynı anlık mesele sen bunları düşünme de benim kafama takılan asıl başka bir soru var.
-Nedir o soru dediğin şey?
-Sen kimin oğlusun Murad?
-Değirmenci Yakub un,neden sordun?
-Hala inanamıyorum senin baban Yakub Dede değilmiş!
-Ne dersin sen Veldan benden iyimi bileceksin!
-Evet Murad bunu sana isbat edebilirim,sen Ulu Yezid’in oğluymuşsun!
Ne!
"Bak,dinle bana Ulu Yezid söyledi,"Bir gün yolum Değirmen Dere Köyüne düşmüştü,misafir olarak Değirmenci Yakub un evine misafir olmuştum."
Eeee!
"Çok güzel bir karısı vardı,yeni evlenmiş,bende insan kılığında ve çok yakışıklı bir gezginci kıyafeti içindeydim,kadına aşık oldum ama o bana yüz vermedi"
-Sen ne dediğini biliyor musun!
-Dinle;
Bir gece Şeytani gücümü kullanıp onunla aşk yaşadım,hiç ummadığımız bir olay oldu ve kadın hamile kaldı.
Doğumuna kadar gizli gizli takip ettim ve Murad doğduğu gün onun sırtına bir işaret vurarak ayrıldım,sonra yaptığım bir sihirle onu her türlü tehlikeden korudum.
-Hayır beni asıl koruyan boynumdaki hamaylı .
-Bunu şimdi tartışmayalım asıl mühim olan şu;
Veldan üzüntülüydü,buda nereden çıktı der gibi sinirli sinirli anlatmaya devam etti.
-Ayşe şu an Yezidin kontrolü altında tutuluyor,eğer oğlu olarak kabul görürsen onunla evlenecek ve şeytan olan çocukların olacak,,,
-Bunu sen mi söyledin yoksa Yezid denen pezevenk mi!
-Bunu ispat ederse çok kötü şeyler olabilir Murad.
-Neymiş bunun ispatı?
-Sırtında bir haç işareti var mı?
-Bana kimse böyle bir işaretin olduğunu söylemedi,eğer olsaydı kamanın en ince tarafı ile söker atardım.
-Aç bakalım gerçek mi yoksa beni de mi aldattılar!
Murad gömleğini hızlıca çıkarıp attı,güçlü kollar ve iman tahtası üstünde aslan gibi kükremeye hazır bir baş çekik gözlerle tıpkı avına yaklaşan şahin gibi duruyordu.
Veldan hemen sırtına eğildi ve titizlikle haç işaretini araştırmaya başladı.
-Ne gördün?
-Hiç bir şey yok!
-Seni birileri aldatmış olmalı,ben halis ve halis Türküm ve Müslümanım elhamdülillah..
-Sahiden böyle bir işaret yok!
-Şİmdi anlaşıldı mı benim babamın atamın evladı olduğum!
-Bir şey daha var Murad iyice emin olmalıyım.
Nasıl emin olmak istiyorsan öyle yap,bak üçüncü denemeyi de başarılı bir şekilde geçtikten sonra bana çok şeyler vadedildi ama ortada şimdilik hiç bir şey yok!
-Ban şu kamayı verir misin.
Murad belinde taşıdığı iki uçlu çatal dilli yılan eğrisi kamasını kınından çıkarıp uzattı.
-Al ne yapacaksın bununla?
-Azıcık kan akıtacağım.
-Benim kanımdan mı?
-Evet!
-Neden peki?
-Eğer yeşil bir kan akarsa sen gerçekten Şeytansın,yok normal insan kanı akarsa beni de senide aldattılar,ama kim aldattı şimdi bunu araştırmak lazım.
-Hadi kes bileğimi de gör!
Çatal uçlu kamayı yavaşca Muradın bileğine batırır batırmaz;
Veldan öyle bir çığlık attı ki...!
Cemil Ateş
SAHRA ÇÖLÜNDE AŞK
63.BÖLÜM
-Hayır...!
-Neden hayır hiç bir kadın bu güne kadar bana hayır demedi.
-Şeytanlar bile sana evet dediler ama ben resmi nikahlı eşinim şimdi hayır diyorum bununda bir sebebi var düşün bakalım neden hayır diyorum?
-Medine düşünmenin ne yeri nede zamanı kaç gün oldu buram buram gözümde tütüyorsun öyle kaçamak öpücük vermekle, kırıtmakla olmaz şimdi soyun seni istiyorum...
-Avucunu yala, önce saraya varalım bir güzel nikah tazele boy abdesti al yun yıkan tövbe et sonra dile benden ..
-Sanki suçluymuşum gibi konuşmaya başladın yine.
-Tabiki evet suçlusun seni ben asıl boşayacaktım vede boşamalıydım ama düşündüm resmi nikahımız var bu benim ülkemde geçerli olmasada elbet bir gün senin ülkene döneceğiz o zaman geçerli olduğu için vazgeçtim.
-Bak bitanem yalvartma beni ne günahım var neden boşayacaktın ki?
-Veldan her şeyi bana gösterdi ya doğrusu buysa Veldan sonra Lucufer daha sonra en küçük bacısı Asude ile evlendin hepsiylede dünya evine girdin değilmi?
-Ben sadece Veldan ile mecburiyetten evlendim diğerleri zorladılar birlikte olmaya ama sadece bu Lucufer için geçerli sen birde Asudeden bahsediyorsun ben onu ne gördüm nede tanıdım.
-Belki sen haklısın demek benim gördüklerim sadece hayalden öte değil çok şükür bunu önce Veldan dan duydum sende tayit ettin artık inandım. Bir erkek muhtaç durumdayken karısına yalan söylemez bunu ısbatladın artık soyunacağım...
İki genç zaten istim üzerine tir tir titriyorlardı Medine Murada inanmış ve erkeğine sonsuz bir güvenle sarılıvermişti.
Sahra sahra olalı belkide böyle bir aşkı ne gördü ne duydu nede yaşamıştı.Kumlar bile dile gelip aşk karşısında gökyüzündeki yıldızlara gülümsüyorlardı.Ay berrak gökyüzü açık bulutlar saklanmışlar yıldızlar göz kırparak aşkın doğuşunu seyre dalmışlardı.
Onca zaman ayrı kalan Muradla Medine çok mutluydular sabah sanki onların düşmanı gibi hemen sökmeye çölden esen sabah yeli yavaş yavaş kumlarla oynamaya çoktan başlamıştı bile..
-Murad yarın saraya varabiliriz şimdi kalk giyin ve dışarı çık nöbetçiler çok uzaktalar haber et derhal yol hazırlığına baksınlar çocuklarımızı çok özledim artık biran önce onlara kavuşmak istiyorum.
Kafilenin hızlı hareketi ile gece olmadan saraya varılmıştı bütün halk sokaklara dökülmüş insanlarda görülmemiş bir sevinç görülmemiş bir coçku vardı Sultanları eşiyle birliklte dönmüş halkı ile Medine sarmaş dolaş olmuştu.
Emir subayı ve çocukların dadıları ön saflarda karşıladılar Sahra ve Poyraz koşıp annelerine babalarına öyle bir sarıldılarki orada bulunanlar sevinçten gözyaşına boğulmuşlardı.
-Anne neden bıraktın bizi neden haber vermeden gittin?
-Sahra kızım siz kaybolmuştunuz ben ve baban sizleri aramak için çöle çıktık.
-Hayır anne biz hep buradaydık asıl sen kayboldun.
-Demek sizlerin haberi yok bütn bu olup bitenlerden gerçekten ben kötü bir düşmü gördüm yoksa kısmen aklımımı kaybettim daha sonra bunun tedavisine bakacağım şimdi sadece sizlere kavuşmanın mutluluğu bana ve babanıza yetti.
Poyraz Sultanın kucağında Sahra Muradın kucağında saraydan içeri girip derin bir oh çektiler.
Medine ellerini göğe kaldırıp;
"Yarap bana bu günleri gösterdin çok şükür ülkede ne kadar muhtaç çocuk kadın çiftçi yetim dul ve düşkün varsa bütün hazinelerimi onların refah ve mutlulukları açin açacağım kurbanlar kesitirip ükemde ne kadar muhtaç varsa onlara günlerce hiç ara vermeden dağıttıracağım yenisini yerine koymak için eşimle birlikte son gücümüzle çalışacağım şükürler olsun sana hamdü senalar olsun.
Murad Medinenin sesli bir şekilde yaptığı bu dua ve vaadi gözlerinden inmeyen iki damla yaşla dinledi ve sonra karısının ıslak yanaklarından öpüp;
Bir gün hep birlikte kendi ülkemdeki çocuğum eşlerim ve dostlarımla birlikte olacağız ve aynı dileklerin bizim ülkemiz içinde geçerli olacaktır buna bende buradan şeref ve namus sözü veriyor herkeze sevgilerimi gönderiyorum...
S O N
Başka macera ve aşk romanlarımla sizleri unutmayacağım. Hepinizi saygı ve sevgiyle, muhabbetle selamlıyorum...Sevgi ve saygılarımla
"Yazar Cemil Ateş"
30.10.2021
3.ciltte buluşmak dileklerimle
Cemil ATEŞ
.
.
.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.