- 345 Okunma
- 7 Yorum
- 18 Beğeni
Bir Doppelganger
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Karanlık bir kuyuya düşüyorum. Bir yolun hemen başında da olabilirim. Gelip geçtiğim tüm coğrafyaların topraklarını avuçluyorum özlemle. Buram buram toprak kokluyorum. Ağaçlarla, otlarla, yolda karşılaştığım karıncalarla selamlaşıyorum. Buralarda Allah’ın selamı geçiyor hala. Kuş sürüleri eşlik ediyor ağustosun tenimi kavuran sıcağına. Sürüyle geçiyorlar üstümden saçlarımı yalayarak, sürüyle!
Yukarıda olmadığımı biliyorum ama aşağı bakmaya da korkuyorum. Uzun bir yolculuğun hemen başında ya da karanlık bir kuyuya iniyorumdur esefle. Nerenin tam olarak neresindeyim, henüz fark edemiyorum. Belki de en iyi bildiğim şey buydu. Lakin bundan da emin olamıyorum. “Nedir,” diye soruyor içimde bir şeyleri bilme arzusu taşıyan canavar, o vahşi, o ben ve benden bir o kadar uzak yabancı şeytan kişi.
Güneydoğuda, taze gelinlerin utangaç gülüşleri takılıyor aklıma. Aklım, top tüfek gürültüsünden saklanmaya çalışan bir Gazzeli, bir Diyarbakırlı çocuğun ellerinin titremesine kayıyor. Bir mavzerin, memelerinden oluk oluk süt akan annelerin göğsünü delip geçmesine, memesindeki sütün mütemadiyen boşalıp toprağı emzirmesine takılıyor.
Sonra metropol canavarlarını düşünüyor içimdeki doppelganger. Onları kaleme alıp, yazıp yazıp vicdan kasıp, ceplerini ve itibarlarını besledikleri şiirlerine… kafamın içinde onulmaz yaralar açıp, gün yüzü görmemiş küfürler savuruyor. Beni ve dünyayı, olan ve olacak olan tüm savaşlardan mesul tutuyor, tüm kıyımlardan, tüm soykırımlardan. Karanlığa doğru bir adım daha ilerliyorum. Az sonra kuyunun dibine düşeceğim belki, bilmiyorum.
Çok oldu. Sus!
Susunca susmuyor ki kimyasal silahlar.
Ben susunca, susmuyor dünya, o kötülük, o açlık, o kalabalık.
Ben susunca susmuyor!
“Olsun! Sen yine de sus,” diyor içimdeki o aşağılık.
Ne kadar uğraşırsam uğraşayım, şeytani bir şeylere hep yenik düşüyor en iyi yanım.
Fısıldasam da olur. Fısıldıyorum.
Susmakla konuşmak arası bir şey diyordu annem fısıltı için. “Kimse ispatlayamaz konuştuğunu.”
Fısılda.
Fısılda.
Fısılda.
Fısıltılar çığlığa dönüşür zamanla.
YORUMLAR
Hepimizin izini süren, bazende karşısına dikilen bir doppelganger'esi var. Hissiyatı güçlüdür! Düşünceyi tarumar eder, cesaret edemediğimizin üzerine yürür ve kimileyin de uyarır, isyan eder olgular karşısında. Yani savaş halindeyiz onunla. Çünkü ne söz dinler, ne de korku bilir. Kendi başına buyruk bir "içsel" gölge yani...
İyi tasvir etmişsiniz düşünce ile ruh arasındaki git-gelleri.
Çok kutlarım, Zeynep hanım,
Selam ile.
Fikirlerimin suyuna hikayemin geçmişini bandırıp, kendimin gerisine koşmaktı. Yukarıda dizili cümlelerin resmiyet telaşı saatlerin bu kadar yakından çınladığı, zar kopuğu, çan yongası diye adlandırmalarla büyüyüp küçülen zaman aralıklarının hiçbirinde adımın yansımaması ışıkların kusuru değil
zamanın ehlileştirilip evcimen bir yaka kasabasına ikamet etmesiyle dinginleşmesiydi.
sizce de tuhaf değil mi? Ama bir suyun diğer yakasından tutup diğer yakasında ıslanmakla kendimi bağışlamak zorunda kaldım
yoksa oydu buydu derken yeniden yenileyerek kendimi bağışlamaya fırsatım olmayacak diye korkuyordum.
kendi birikintilerimden taşmayalı çok fazla olmamışken daha onca yorgun cümleyi nasıl silerim yüzümden diye aynaları siyaha boyayan bir ülke gibi karardım. Kendime hıncımın iplerini bağlayıp, bağcımdan koptum. ama rüzgârın inancına sığındığımı da hatırlıyorum.
ya bir tebessümle yıkılacaktı karanlık
ya bir yüz asımına mahkum kalacaktı bütün aydınlıklar
kutlarım
mürekkebiniz bol olsun
Bir düğmesi var mı şu karanlığın , içimizin karanlığıyla eşleşik .Elimizi şaklatınca kapansın ,
bir sihir de olabilir , mesela iyilik iksiri , empati tozu karışımlı bir şey , herkese günde çok öğün
vermeli , çoook...
Kutlarım Zeynep Hanım .
Sevgiler.
Zeynep Perçin
Teşekkür ederim değerli yorumunuz için, sevgiler! 🍀
"Doppelgänger"hepimizin içinde var olan bazen farkında bazen de farkında olmama pahasına suslarımızın arasında bizimle didişen biri o...
Okudukça satırlar arasında aslında dünyanın bu gidişatına hiç bir şekilde engel olamayasımızın o derin acısını sadece kendisini hırpalayarak çıkarmaya çalışan o kadını gördüm duydum ben..
O derin kuyulara düşmenin,sesini duyuramamanın çığlıklarını dökmüşsünüz kelimelere,,,
Doppelgängerler bazen uyum sağlamaz , içinizde ki fısıltılar uğultuya dönüşebilir ,aklınızı,kalbinizi koruma altına almak zorundasınız...
Çünkü Kadınların,annelerin,kız çocuklarının aslında dünyanın sağlam kalabilen güçlü ,direnen insanlara ihtiyacı var
"Gelecek" dediğimiz o zaman birimi hızla üzerimize gelirken her türlü kötülüğe karşı ancak böyle koyabiliriz
Yazınızı hem beğeni ile hem de içim ezilerek okudum...
Neyi değiştirebiliriz bilmiyorum , bildiğim umudun kaybolmadığı güzel yarınlar gelecek nesiller için hayal olmaktan çıkar ,gerçek olur..
Kaleminize,gönlünüze selam ve sevgiyle...
YILDIZ