- 460 Okunma
- 10 Yorum
- 19 Beğeni
ÇALIKUŞU (BU GERÇEK BİR YAŞAM HİKAYESİDİR)
Okuduğunuz yazı Günün Yazısı olarak seçilmiştir.
Gürültülü bir sağanak şehri esir alan ve sözcüklerden işlediğim atlas yorganımın altındayım az sonra kalkıp hazırlanmaya başlamalıyım hani ne de olsa yolum uzun: hani, neresinden baksanız üç vasıta değiştiriyorum ve iki saate yakın bir zamanda varıyorum çalıştığım okula.
Her yerim sözcüklerle çevrili ve sayılarla ve kümelerle ve fizik formülleriyle: eh, dile kolay koca okulun hem İngilizce derslerine giriyorum hem de sayısal derslerin asil öğretmeni olmadığı için bol keseden bilgi ve coşkumu sunuyorum öğrencilerime.
Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi: sen tut, atamanın yapılmasını bekle derken bakanlıktan geri dönsün evrakların sonrası mı?
Elbet kocaman bir hayal kırıklığı aslında suç bende: kim dedi ki terk o rahat koltuğunu da düş yola bir eğitim neferi olarak?
Kim diyecek elbet içimdeki hayalperest çocuk. Tabii, o çocuğun tuzu kuru ne de olsa bir eli yağda bir eli balda geçti hayatı sonra da bol sıfırlı bir maaş bordrosuyla kuruldum çalıştığım bankanın koltuğuna elbet zaman içerisinde rahat battı bir o kadar para da battı madem bir güzel imzamı da attım mı istifa dilekçemin dibine?
Ne abartıdır yazdıklarım ne de inkâr edebileceğim tek cümle var üstüne üstük eksiği var fazlası yok.
Bol bol ağladım hani geri dönen evraklarımın yasını tutup sonra ne yaptım ne ettim İstanbul’da Anadolu yakasındaki okulları tek tek tuşladım:
‘’Müdürle görüşebilir miyim?’’
‘’Konu neydi, efendim?’’
‘’Ben İngilizce öğretmeniyim ve okulunuzda boşluk varsa ücretli olarak çalışmaya gönüllüyüm.’’
İşte sihirli kelime: gönüllü öğretmenlik.
Eh, asil öğretmen olamadım madem…
‘’Üzgünüm, kadromuz dolu.’’
Sayısız okulun numarasını sevgili 118’den öğrenip de üşenmeden günlerce istişare ettiğim santral ve şükür ki görüşebildiğim okul müdürleri de oldu ama açığı olan hiçbir okul bulamadım uzun bir zaman hayli ter döküp ta ki…
Çok sevdiğimiz bir aile dostumuzun çalıştığı okulda yabancı dil öğretmeni ihtiyaçları olduğunu duyunda sevinçten deliye döndüm, efendim ve çok net: yirmili yaşlarımın ikinci yarısındaydım ve acemi bir öğretmen adayı iken tüm coşkumla okulun yolunu tuttum elbet en şık iş kıyafetim ve gözü kör olasıca topuklu ayakkabılarım ne de olsa ilk intiba çok önemlidir…
O günü asla unutamam. Okul Kartal’daydı ve yolun bu kadar uzun süreceği aklımdan geçmemişti ama gözüm görür mü her hangi bir olumsuzluğu? Üç vasıta değiştirdim ve indim ki minibüsten elbet okulu karşımda bulamadım. Esnafa sordum okulun nerede olduğunu ve hayatımda ilk defa bunca çamurun içinde bata çıka ama şarkılar söyleye söyleye vardım okula.
Her şeye razıydım. Çamur ne ki? Ki ücra bir yere atamamın yapılmasına razıyken ve anladım ki; ben bu okula aitim.
O kadar sevimli bir binaydı ki ve ufacık bir bahçesi olan ve çok ihmal edilmiş bir okul ama ben cennete düşmüştüm işte. Çocukların başını okşaya okşaya müdür odasını sonunda buldum ve gördüm ki; tek ben değildim bu okulu cennet bilen ve cennete dönüştüren.
Kaç defa onca sınava ve mülakata girip de yüzümün akıyla çıkmışken heyecanıma yenik düştüğüm nasıl da aşikardı. Allah razı olsun, babacan bir insana rast gelmiştim ve ben bir çırpıda anlattım her şeyi.
Bir yandan da üstümü başımı çekiştiriyordum en azından üstüm başım düzgündü de çamurlu ayakkabılarımı fark etmedi okulun müdürü ve o da hemen yanıtladı sorumu:
‘’O halde hayırlı olsun ilk göreviniz.’’
Cennet-i ala buydu işte ve ben İstanbul’un göbeğinde Çalıkuşu unvanını çoktan geçirmiştim sırtıma.
Elbet bu mutluluğu tüm sevdiklerimle paylaştım tek tek ve herkes bana delirmiş gözüyle bakıyordu ki okulun müdürü net konuşmuştu ki çok kısıtlı idi okulun bütçesi ama ben üste para verecek kadar uçuyordum havalarda ve bu mutluluğu asla değişmezdim de dünyanın her hangi bir nimeti ile.
Soğuk bir sonbahardı o sene İstanbul’u esir alan ve bol bol da yağmurdan nasipleniyordu şehir bu yüzden trafikte çok zaman harcıyordum ama okuluma gidip de o güleç yüzlerini ışıltı gözlerini gördüm mü her şeyi unutuyordum.
Nerede ise tüm sınıfların İngilizce dersine giriyordum ek olarak matematik ve fen dersine de girdiğim için tüm öğrenciler beni bir günde zihinlerine yerleştirmişti ve anladım ki onlar aynı zamanda yüreklerine de kazımışlar beni.
Akaretlerim asla olmamıştı sonuçta öğretmen kızıydım ama şükür ki kimseye de muhtaç değildik ailecek ama maddi anlamda bayağı sarsılmıştım geçen sürede ve harcamalarımı kısıtladım mı her şey kolaylıkla oturmuştu rayına ve kendimi kandırdığımı çok zaman geçmeden anladım ne de olsa ekstra bir bütçe gerekiyordu öncelikle yol parasını aya vurdum mu bir de ek olarak okuldaki çocuklara imkanım yettiği kadar maddi anlamda destek olmayı görev bilmiştim.
İhtiyaç sahibi olan nerede ise tüm okulun öğrencileri idi ve bu kısacık sürede güzel Rabbim bana cenneti yaşattı yeryüzünde.
Ders çıkışı minibüs durağına gidene kadar hemen hemen her gün öğrencilerim bana eşlik ediyordu ve bizler artık müthiş bir diyalog geliştirmiştik.
Çok ayrıntı vardır o günlere dair. Misal mi…
Okula plastik ev terliği ile gelen çocuklarım vardı benim ve yüreğim nasıl dayanır ve bulup buluşturduğum giysi, ayakkabı ve okul gereci her gün sırtlanıp uçarak gidiyordum okuluma.
İçselleştirmiştik artık her şeyi.
İlk dersine girdiğim sınıf ki çok yaramaz bir sınıftı bir de sınıfın elebaşı vardı ki: cin gibi bir oğlan çocuğu ve ben şifreyi ilk günden çözmüştüm.
Çocuklar sadece anlayış ve sevgi bekliyorlardı öğretmenlerinden ve başka bir sınıfta bir çocuğum daha inanılmaz enerjik ve çalçeneydi ki…
Hiç unutmam. Kürsüden kalkıp sırasına gittim bir de eli alçıda değil mi?
Elimi uzattım başını okşamak için ve kendimi o kadar kötü hissetmiştim ki o gün…
Çocukcağız nasıl kaçtı benden ve kafasını geri çekti sonra sıranın altına gizlendi çünkü benim onu döveceğime inanmış ve kendini korumaya almıştı.
Bir çocuğa el kalkar mıydı peki? İhtimal vermediğim bir şey aslında hayatın gerçeği idi ve öğrencim artık nasıl bir deneyim yaşamış ki ona vuracağıma inandırmıştı kendini ve usulca yeniden uzattım elimi ve alçılı kolunu sevdim:
‘’Geçmiş olsun canım. Adın ne senin?’’
O bakış o bakış bilin ki hala beni terk etmedi: ona uzattığım el de boş kalmadı ve çok iyi iki arkadaş olduk o gün itibari ile. Ve diğer sınıftaki elebaşı.
Büyük ihtimalle yabancı dilden haz etmeyen biraz da haşarı oldu mu öğrencim ve beni mat etmekti amacı ama cıvıl cıvıl gözlerinde okuduğum ve gördüğüm o sessizlik ve sevgi ışıltısı yok mu.
Diğer iki sınıfı da kattım bu sınıfa o gün sonuçta öğrencisi azdı sınıfların ve ancak birkaç sınıf bir arada iken bir sınıfa denk düşüyordu öğrencilerimi bir arada topladım mı bu sorun giderilmişti işte ve o gün a’dan başladım her şeye. Sayıları şarkı eşliğinde öğretiyordum bir yandan da tüm sınıf el çırpıyorduk ve işte kanatlarımın altına almıştı yaramaz elebaşını ve biliyordum artık doğru yerde olduğumu ve Rabbim dualarımı kabul etmişti.
Mutluluk.
Kısa süreceğini en azından bu kadar kısa süreceğini hiç aklıma getirmemiştim.
Neticede ücretli öğretmendim daha doğrusu gönüllü ama öğretiyordum ve öğreniyordum da onların güzel cennet dünyalarını.
Su gibi aktı gitti zaman.
Ve o sabah: yağmurlu bir güne uyandığım ve bir gün evvelinden haber vermişti okulun müdürü:
‘’Üzüleceksiniz ama söylemek zorundayım.’’
Tahmin etmiştim yine de içimden yanılmayı diliyordum.
‘’Ataması yapıldı İngilizce öğretmenimizin.’’
Demek oluyor ki; son kez gidecektim o gün okuluma ve tüm öğrencilerimle vedalaşacaktım.
Benim açımdan kabullenmek zor olmuştu ama öğrencilerimin bu denli üzüleceğini tahmin etmemiştim.
Nerede ise tüm okulun derslerine giriyordum ve o gün tek tek izah ettim dersine girdiğim sınıflara.
Bu kadar sevilmek mi?
Rüyamda görsem inanmazdım.
Koca günü kah ağlayarak kah gülerek geçirdik ve ne kadar marifetleri varsa sergiledi canım öğrencilerim.
Artık aklınıza ne gelirse…
Piyesler oynandı.
Halay çekildi.
Şarkılar söyledik.
Birbirimize sıkı sıkı sarıldık ve son dersimi de verdikten sonra adeta Fareli Köyün Kavalcısı gibi düştüm yola ve onlarca öğrencim beni yolcu etti durağa gelene kadar.
Bir de ufacık harçlıkları ile neler almışlardı bana kimi en sevdiği eşyasını vermek istedi.
Kimi tokasını verdi.
Kimi defter yaprağına yazdığı şiirini sundu bana.
Hayatımda hiç bu kadar sevildiğim olmamıştı ve sevdiğimden fazlasını karşılık vermişlerdi üstelik karşılıktan ziyade onların beni yüreklerine aldığının göstergesiydi.
Bir metropol ve İstanbul’da saklanmış bir köy okulu idi adeta.
Kaloriferleri yanmayan ve oldukça eksiği olan bir devlet okulu ve işte anladım ki; ben devletime ben insanıma borcumu asla ödeyemeyeceğim.
Paraya bir kez daha lanet okudum okuldan eve geldiğimde.
Tüm birikimimi harcamıştım işte.
Şaşalı mesleğimi bırakmış öğretmenliğe soyunmuştum ve bendim aptallığımdan sorumlu olan çünkü atanmak adına geciktirmiştim başvurumu ve kanundaki ani bir madde değişikliği yüzünden tanınan haktan yararlanamamıştım.
Sonra birkaç okulda daha çalıştım yine gönüllü öğretmen olarak.
Kadrolar da doldukça artık çalışacağım okul bulamadım sonra bir süre dershanede yabancı dil öğretmeni olarak çalıştım ve devamını getirmek istemedim çünkü devlet okullarında bulduğum tadı ve atmosferi özel sektörde yakalayamamıştım.
Devamı var mı peki?
Olmaz mı? Yaşadığım sürece hikâyemin elbet devamı olacak elbet kader söyleyecek ben yazacağım.
Yağmurlu bir İstanbul sabahı yola düştüğüm okul yolu.
İçine düştüğüm o büyük aşk elbet öğretmenliğin gücünü aldığı elbet çocukların o müthiş ve masum dünyası.
Ve yine yağmura uyandığım bir gün hikâyemin sona erdiği en azından oradaki vazifemi hakkıyla yapıp içime sinen her şey her çocuk her bilgi her yürek.
Aylardan Kasımdı: asla çıkmaz zihnimden.
Tebeşir tozu bulaşması üstüne insanın harika bir duygu ve öğrenciliğim boyunca hep de sevdiğim tebeşir tozu ve kıyısından köşesinden nasiplendiğim öğretmenlik ve tebeşire bulaşmış üstümü başımı temizleme ihtiyacı bile hissetmediğim.
Elbet şimdi akıllı tahtalar var ve gelişen teknoloji ile her şey üst seviyede ve tanınan imkanlar sayesinde ne güzel de yol aldı okullarımız ama ben tebeşir tozunu hiçbir şeye değişmem.
Ne afili bir dolmakaleme ki elimden attığım ve tebeşire dokunduğum…
Hiçbir mesleğe de değişmem öğretmenliği hele ki öğrencilerimden bana aslında tüm öğretmenlere yansıyan o güzellikleri ben bir daha nerede bulurum?
Mademki öğretmenlik buraya kadarmış ben de yeniden üstüme geçirdim öğrenci cüppemi ve işte yazmaya başladığım ilk günden beri bu okulun öğrencisiyim bu sefer bu anlamda her gün bana çok şey katan hocalarıma nasıl müteşekkirim…
Ya tebeşir ya kalem…
İkisini de çok seviyorum.
Öğretmenlik bir yanım öğrencilik ise hayatımın geneline yayılmış iken…
Sevgilerimle, sevgili okurum.
Teşekkür ederim canım öğrencilerim.
Teşekkür ederim canım Türkiye’m, canım devletim ve ben hakkını asla ödeyemem bende emeği geçen ülkemin ve tüm öğretmenlerimin tüm öğretmenlerimizin…
YORUMLAR
Sevginiz o kadar büyük ki maşallah size harika bir yazı olmuş , keyifle okudum. Yüreğinizdeki güzellik hayatınıza yansımış, paraya verilen değer çağımızın hastalığın haline gelmiş, bir çok insan sevdiği değil hangi iş daha çok para getiriyor üniversiteyi bile o şekilde seçiyor, haliyle sevmediği işi yapan bir sürü insan ortaya çıkıyor.
Yüreğinizdeki öğretme aşkı, öğretmenlik aşkı, bunu çocuklarınıza geçirmeniz bize de geçti, tebrik ediyorum sizi .Çalıkuşu benim en çok sevdiğim romandır, bir roman olsam çalıkuşu olurdum.
Ben de ilk üniversitesi bitirdiğimde benzer bir deneyim yaşamıştım beni o günlere götürdünüz, benim küçükken olmak istediğim meslek öğretmenlikti ama işletme okudum, üni bitince ücretli öğretmenlik için başvurdum ve kabul edildi, bir yıl ücretli öğretmenlik yaptım biraz matematik biraz sınıf öğretmenliği, 5 sınıf bir arada olan bir köyde öğretmenlik yaptım, hayatımıda yaşadığım en güzel duyguydu, onların sevgisi bakışları, birlikte hareket etmemiz, neler neler yaptık birlikte , soba yakmak , temizlik, bahçe kurmak , oyunlar oynamak, hele bir 23 nisan kutlayışımız vardı dillere destan, içimdeki öğretmenlik sevgisini hevesini bu şekilde yaşamıştım, tabi gerçek öğretmen gelince gitmek gerekince çok çok zor ve üzücü olmuştu, kuzucuklarım sonrasında da hep ziyaretime geldiler şehir merkezine geldikçe beni ziyaret ederlerdi, türkü söyleyen bir hasanım vardı, çok severdim ,sevgilisini anlatan, beni kendine yakın gören tertemiz duygusu , kalbi berrak güzellikler, onlarla arkadaş olmaktan büyüklerle vakit geçirmek istemezdim, okuldan sonra evime gelirlerdi , hiç unutmayacağım harika günlerimdi, ilk heyecanım, ilk mesleğim, içimdeki öğretmenlik aşkını bu şekilde yaşayabilmiştim, beni o günlere götürdünüz , günün yazısıdır, yüreğinize sağlık, bu güzel aşk dolu yürek solmasın, saygılar selamlar.
Gülüm Çamlısoy
Herkes ya da hiç bir şey de değil hani olup biten.
Sözcüklerle olan dansım şimdi de aşkın ta kendisi yeter ki insan ümidini ve yaşama sevincini kaybetmesin...
Seviyorum çok seviyorum farklı duraklarda mola almayı bilgiyi de seviyorum sözcükleri de ve içimde sönmek bilmeyen bir ateş.
Nice de anı biriktirdim hani ve de biriktirmeye devam ediyorum.
Demem o ki:
Farklı duraklar farklı heyecanlar yaşamalı yaşatmalı insan ve de her durakta illa ki kendini sorgulamalı...
Dün dünde kaldı gün ise bu gündür.
İçten ve sevgi dolu bir yüreği de pay etmek adına insanlarla...
Ve işte şimdi sahibesi olduğum bir mecra adına ''edebiyat'' denilen.
Bu sayede edindiğim nice deneyim ve de edineceğim.
Her insan farklı hikayelere konu olabilmekte ve işte İLHAM ile el ele verip yürüdüğüm bu ışıklı yol...
Daha da yapacağım daha da yazacağım o kadar çok şey o kadar çok öykü var ki...
Teşekkür ederim.
Saygılarımla
Eğitimci olmak tamamıyla gönülle yapılan bir meslek, evrakların resmiyetinden önce yüreğin sıcaklığını gerektiren... o kadar kalpten hissettirdi ki bu yazdıklarınız yüreğinizin sicagini duydum..
Bir dönem bireysel olarak bir kaç öğrencim olmuştu...Hala gözlerim dolar, aramizda kurulan o hesaplayamadigim bağa...kaldı ki koca bir okul dolusu gelecek ışığı saçan çocuklara dokunmak ha...
Kalpten kutluyorum ama yazıdan önce bu pırlanta kalbi...
Çok sevindim denk gelişime...
Kalpten sevgimle Gülüm Hanım..
Gülüm Çamlısoy
Ve de benim hikayem asıl şimdi başlıyor:
Hayal ve umut ve tüm duygular düşünceleri de şekillendiren.
Sevgiler
Eğitimci olmak tamamıyla gönülle yapılan bir meslek, evrakların resmiyetinden önce yüreğin sıcaklığını gerektiren... o kadar kalpten hissettirdi ki bu yazdıklarınız yüreğinizin sicagini duydum..
Bir dönem bireysel olarak bir kaç öğrencim olmuştu...Hala gözlerim dolar, aramizda kurulan o hesaplayamadigim bağa...kaldı ki koca bir okul dolusu gelecek ışığı saçan çocuklara dokunmak ha...
Kalpten kutluyorum ama yazıdan önce bu pırlanta kalbi...
Çok sevindim denk gelişime...
Kalpten sevgimle Gülüm Hanım..
Yazı başlığına , içeriğine, verdiği sükunete bayıldım. Okurken aynı yağmurda ben de ıslandım... Ben de öğretmen çocuğuyum ve satırlara aşinalık sanırım bir de bu yüzden. Yıllarca okul yolları arşınladım ve ne mutlu ki hep çalıkuşu gibi her yönden donanımlıydılar. Tabi yaaa bu yüzden böyle şiirler demleyip içiriyorsun bize. Sadece işini sevmek yetmez, tebeşirlerle dans etmek te lazım. Ahh güzel çalıkuşu, sana, şiirlerine yağmur da çok yakışıyor bilesin. Güne ve gönüle düşen yazını kutluyorum bir de sımsıkı kucaklıyorum.
Gülüm Çamlısoy
Yaşam bir armağan içinde nice sürpriz saklı.
Hayaller ve rotamız...
Sözcüklerse yerleşkesi ruhun ve işte yazıyor olabilmenin mutluluk ve coşkusu.
Her çocuk saklı bir hazine.
Her insan başka bir boyut.
Dürüstlük ve doğrular ve tüm değerler ve işte bizi biz yapan.
Teşekkür ederim canım arkadaşım
Mutlu seneler diliyorum.
Selam sevgimle her dem
Yeğenim de öğretmen lâkin 28 yaşına geldi kızcağız bir türlü atanamadığı için mesleğini yapamıyor. Bindelik farkla işsiz senelerdir. Çok üzücü.
Polis, ressam, doktor, avukat mesleklerinden birini seçmeme babam mani olmuştu. Muhasebeciliği tercih ettirmişti bana. Mesleğim sonradan çok sevmiştim ben de. Babama hep dua ettim. Meğer benim için en doğrusunu seçmiş. Nur içinde yatsın.
İnsan ne ister, kader nereye sürükler işte!
Sevgi ve selamlarımla Gülüm hanımcığım.
Gülüm Çamlısoy
Benim de babam asla öğretmen olmamı istemedi zaten ilk tercihim de hukuktu.
Popüler mesleklerin başında ise İşletme bölümü geliyordu.
Aldığım eğitim doğrultusunda hayatımı şekillendirmek idi mademki payıma düşen gelin görün ki mizacıma da uygun olmayan.
Her ne olursa olsun hem öğretmen hem öğrenci kimliğimi hep korudum.
Nurlar içinde yatsın babam ve elbet kader başım gözüm üstüne.
Pişmanlık duymuyorum yaptığım hiç bir işten sonuçta gelişim süreci aralıksız eşlik ediyor insana.
Mademki hayat bir öğretmen o zaman devam yola.
Hayallerime de sahip çıktığım müddetçe sırtım yere gelmeyecek İnşallah.
Teşekkür ederim.
Selam sevgimle
Tevfik Tekmen
Mücella Pakdemir
Bu sayfa Gülüm Hanımın sayfası.
Biz burada misafiriz.
Edebimizle gelip gitmek zorundayız.
Hanımefendiyi rahatsız etmeye hakkınız yok.
Cevap beklemiyorum kesinlikle.
Bir öğretmen olarak yazdığınız her cümle içimde o kadar güzel anıları canladırdı ki anlatamam. Bu mesleğin güzelliğini ve onurunu ancak onu icra eden bilir. Kaleminiz o kadar güzel noktalara değinmiş ki artık fazlasını yazmaya gerek yok. Günün yazısı olmayı fazlasıyla hak etmiş.
Nice güzel şiir ve yazılara üstadım.
Oktay Güvener tarafından 1.1.2025 15:12:14 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Bu mesleğin bir mensubu olmak bahşedilen bir ayrıcalık her ne kadar an itibari ile öğretmenlik yapmıyor olsam da ama yüreğim her dem de o heyecan ile atmakta.
Çok teşekkür ederim.
İçten selam saygılarımla Oktay Hocam
HEREKESE MERHABA...
SEVGİLİ EDEBİYAT DEFTERİ AİLEMİN VE TÜM HOCALARIMIN KALEM DOSTLARIMIN YENİ YILINI CAN-I GÖNÜLDEN KUTLARIM.
PAYLAŞMANIN TADI VE UMUDUN TÜM RENKLERİ TÜM HAZNESİ BİZLERLE SİZLERLE OLSUN.
TÜM SIKINTILAR VE DERTLER VE DÜNYANIN VE ÇOCUKLARIN KADINLARIN GÖRDÜĞÜ ZULÜM VE İNSAFSIZLIK ESKİ YILDA KALSIN.
VE DE DEĞERLİ SEÇKİ KURULUNA YÜREK DOLUSU TEŞEKKÜR VE ŞÜKRANLARIMI SUNUYORUM...
NİCE NİCE YILLARA ERİŞMEK ADINA...
SELAM SEVGİ SAYGILARIMLA
Neyzen Tevfîk günlerdir aç. Bir câmi şadırvanında bekliyor. Görgülü bir ailenin çocuğu yardım edecek, çekiniyor. Cüzdanından çıkardığı parayı yere atıyor. Omzundan dokunuyor, “efendim paranızı düşürmüşsünüz” diyor. Neyzen, “ah be evladım o düşen sizin pırlanta kalbinizdir” diyor.:
Tebeşir tozu yutmuş, pırlanta kalbi olan, vatan sever öğrenciler yetiştiren öğretmenlerimiz çoğalsın diliyorum.🤲
Günün yazısı ve yazarına kocaman tebriklerimi bırakıyorum.
Sevgilerimle.
Gülüm Çamlısoy
Mutlu yıllar diliyorum.
En asil renk beyaz ve en asil yürek sevgiyi umudu içinde taşıyan.
Teşekkür ederim canım arkadaşım.
İçten sevgilerimle
Gülüm Çamlısoy hanımefendi
Uzun zamandır yorum yapmamıştım yazı ve şiirlerinize
Öyle bir yazı yazdınız kiiii :)
Büyük bir hazla okuduğum yazınızı kendimde yaşadım tüm samimiyetimle
Makine Mühendisi olmam hasebiyle sayısalcılığım üst düzey de idi
Üniversite üçüncü sınıfta iken cumartesi ve pazar günleri öğlene kadar dört saat üniversiteye hazırlık için matematik dersi vermiştim KÜÇÜK BİR PENCERESİ OLAN YER DE YEŞİL HALIFLEKS KAPLI ODA DA SIRASI BİLE OLMAYAN YERE OTURARAK DERSLERİME KATILAN 15 ÖĞRENCİM OLMUŞTU
Diğer verdiğim kurslarımı yazmıyorum bile
Bu 15 öğrencimden 2 si aynı okulu kazanıp İnşaat Mühendisi oldular
Dönem dönem görüşürüz kendileri ile
Biri serbest mühendislik yapıyor proje çiziyor
Bir gün ziyaretine gittiğimde konudan konuya geçtik ve bana dedi ki 'senden öğrendiğim matematik dersleriyle üniversiteyi kazandım ve o temelle üniversiteyi bitirdim
İnsan onur duyuyor bu cümlelerden
Diğeri de bir devlet kurumunda bir bölümün müdürü
Onu da ziyarete gitmiştim o sırada çalışanlar odasına geldiklerinde beni gördüklerinde müdürüm kusura bakmayın bilmiyorduk misafiriniz olduğunu dediler
Gelin dedi çalışan arkadaşlarına ve ilave etti üniversite kazanmama çok katkısı olmuştu Mehmet abimin matematik kurslarından öğrendiğim bilgilerle diyerek onurlandırmıştı beni
Yazınızla o günlerimi yaşadım
Yılın son gününde öyle bir yazı yazdınız ki Gülüm Çamlısoy hanımefendi sizi hangi kelimelerle cümleler kurup takdir ve tebrik etsem bilemedim
En kalbi sevgi sevgilerimle efendim
Mehmet İmran Sevinç tarafından 31.12.2024 20:41:03 zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet İmran Sevinç tarafından 1.1.2025 22:20:19 zamanında düzenlenmiştir.
Mehmet İmran Sevinç tarafından 1.1.2025 22:21:10 zamanında düzenlenmiştir.
Gülüm Çamlısoy
Sözcükler benim zaferim.
Öncemde rakamlarla aram çok iyi iken ve işte yanlış bir meslek seçiminin kurbanı olduğum nerede ise tüm hayatımı tetikleyen.
Güzel günlerdi güzel zamanlardı hala da tadı damağımda.
Çok iş değiştirdim çok meslek değiştirdim ve işte şimdi son durağım: EDEBİYAT...
Çok çok teşekkür ederim.
Yeni yıl kapıda ve dilerim ki en başta güzel ülkemin güzel insanları akabinde tüm dünya için barış dolu ve mutlulukla örülü ve de hayırlı sağlıklı bir sene nasip eder yüce Rabbim İnşallah.
Engin yüreğiniz dert görmesin.
İçten selam saygılarımla...
ELBET SEVGİLİ EDEBİYAT DEFTERİ AİLEMİN DE YENİ YILINI EN İÇTEN DİLEKLERİMLE KUTLARIM...
ÇOCUKLAR AĞLAMASIN ANNELER ÜZÜLMESİN TÜM EVREN TÜM CİHAN NİCE GÜZELLİKLERE DE NAİL OLSUN İNŞALLAH