- 197 Okunma
- 7 Yorum
- 9 Beğeni
İnce Memed
Ben yerli roman okumayı seviyorum. Özellikle köy romanlarını. Didik didik arayarak bulup alıyorum. Fakir Baykurt’un, Talip Apaydın, Abbas Sayar, Kemal Bilbaşar, Mahmut Makal, Dursun Akçam gibi yazarların bütün kitaplarını okudum.
Yaşar Kemal’i okumak apayrı bir şeydir. O betimlemeleri falan. Dolu kamyonla Pozantı yokuşunu çıkmak gibidir. Ama işin tadı da oradadır işte. Tadı damağınızda kalır.
Yaşar Kemal kitapları ikişer, üçer, dörder seriliktir. Bir Ada Hikayesi, Dağın Öte Yüzü, Akçasazın Ağaları, İnce Memed gibi. Hepsini okudum.
İnce Memed’i çoğunuz okumuşsunuzdur.
Ben de yıllar önce İnce Memed 1, 2’yi almış, okumuştum.
Aklımda birkaç kırıntıdan başka bir şey kalmamıştı. Eylül ayında falan İnce Memed 1’den başlayarak tekrar okumaya başladım. Bende olmayan 3 ve 4’ü aldım, yeni baştan özümseyerek okudum.
Adam ne yazmış ama!
Birincisi kim uydurmuş bilemem “İnce Memed’de ‘VE’ kullanılmamış” derler. Kullanılmış, var. İnce Memed 1’de bile var. İki yerde hem de. Diğerlerinde ise Yaşar Kemal sanki bu söylenenleri yıkmak istercesine -olmazsa da olur yerlerde- kullanmış. Sanki özellikle kullanmış.
En kritik, en içinden çıkılmaz durumlarda çok basite kaçan noktalar var elbet. Ama kitap okumanın tadına varıyorsunuz. Hani Mimar Sinan Şehzade Camisine çıraklık, Süleymaniye’ye kalfalık, Selimiye’ye ustalık eserim demiş ya, Yaşar Kemal’de de bu durum açıkça görülüyor. İnce Memed 4’ün tadı bambaşka.
Anlatım bir sinema sahnesinin önünde oturmuş birinin gördüklerini en ince ayrıntısına kadar anlatması gibi. Resmen yaşıyor, yaşatıyor.
Yabancılar “Yaşar Kemal çağımızın en büyük anlatıcılarındandır!” der.
Daha önce okumuş olsanız bile İnce Memed’i yeni baştan okuyun. Toplam 2163 sayfalık bir şölene buyurun!
Sindirerek.
İyi Yıllar.
Suat Zobu
YORUMLAR
Dayımın yaklaşık on sene önce söylemiş olduğu bir sözünü hiç unutmuyorum. Yine böyle bir yılbaşı günüydü ve bir aradaydık. Demişti ki:
"Hayatında İnce Memed'i hiç okumamış insan kitap okuyorum demesin bana!" Ve hatta "Bu kitabı okumadan ölmeyin, ölürseniz de 'yaşadım' demeyin!" gibi çok iddialı ve keskin konuşmuştu. Bu seriyi en çok da dayım için, dayımın hatrına ve onunla kitap üzerine söyleşiler yapmak için aldım dersem abartmış olmam.
Yaşar Kemal ve İnce Memed denilince aklıma hep bu söz gelir. Hatta bana da sormuş ve utanarak "hayır henüz okumadım" demiştim ve "nasıl okumazsın? mutlaka oku!" diye uyarmıştı.
Okudum mu? Hayır hãlã okumadım. Serinin ilk iki kitabını almış ve geri kalanı kitapçılarda ya bulamadığımdan ya da bi kerede yüklü geldiğinden yarım kalmış ve tamamlayamamıştım. Geçen sene bütün ciltleri toparladım ama okuma sırası onlara gelmiyor bi türlü...Kitapları okuma önceliğini ruh halime göre belirliyorum. "Bu kitap bana iyi gelir! Şimdi tam zamanı" dediğim anda kitabı elime alıyorum. Ciltlik kitaplar ara verilmeden arka arkaya okunmalı yoksa o ara hep uzun sürüyor.
Benim arkasına saklandığım bahanelerim bunlar...mesela Nilgün Marmara, Sylvia Plath, Cesare Pavese kitaplarını okumaya cesaretim yok denecek kadar az ve derinden sarsılacağımı bildiğim için ertelediğim yazarlardır hep...ama kitaplığımda ayrı bi yer tutarlar.
Kendimle yüzleştiğim, sorguladığım bir yazı yazmışsınız.
Teşekkürler Suat Bey...
Gule tarafından 2.1.2025 14:06:02 zamanında düzenlenmiştir.
Suat Zobu
Ben o kadar çok yabancı yazar okudum ki bir gün jeton düştü. Baktım aklımda kalan sıfır, bana verdiği sıfır. Konu bizden değil, yerler bizden değil, karakterler bizden değil.
Bir katil var. Sonunda yakalanıyor. O çok popüler olanlar da kişiler zamanla iyiler-kötüler olarak iki gruba ayrılıyor. İyi kötü mücadelesi ve iyilerin kazanması. Alacağın her yabancı kitabın özetini tek cümlede söyleyebilirim.
Dayınız haklıymış. Büyüklerin sözünü dinleyin :)
Fakir Baykurt, Talip Apaydın, Abbas Sayar, Kemal Bilbaşar, Mahmut Makal, Dursun Akçam bunları da okuyun lütfen.
Sadece Ted Dekker'ın 4 kitaplık Çember serisini okumanızı öneririm. Bakın bakalım neyle örtüşüyor!
Selam ve saygılar.
Güzel yorumunuz için teşekkürler.
Gule
Yabancı Klasikler kadar bizim yazarları da okuyorum tabi ki:)
Saygı ve selamlar.
Saygıdeğer üstâdım,
Yazdığınız şairlerle birlikte özellikle güzel dilimiz Türkçe'yi en iyi kullanan Yaşar Kemal ile ilgili düşüncelerinize tamamen katılıyorum.
Sizi hâlâ okuma hevesiniz devam ettiği için gönülden kutluyorum tebrikler.
Ayrıca Orhan Pamuk' un neden ödül aldığı da açıkça belli, bilgilendirdiğiniz için sağolun varolun.
Yeni yılın sevdiklerinizle birlikte sağlık, mutluluk ve huzur içinde geçmesini Cenab-ı Hak'tan diliyorum.
En kalbî selam, sevgi ve saygılarımla.
Çocukluğumda ve gençlik dönemimde okumuştum. Dediğin gibi, kırıntılardan başka bir şey kalmamış aklımda.
Bizim köyde evimizde bir kitaplığımız vardı. O dönem kitapçılarda bile bulamayacağınız karar çeşitli yerli ve yabancı yazarlara ait kitaplar. Rahmetli babam her kış döneminde en az yarısını tekrar tekrar okurdu. Bir dönem kitap okumak bende de sevda halini almıştı adeta. Uzun bir aradan sonra elime aldığım kitabın birkaç sayfasını zar zor okuyabiliyorum şimdi. Göz ve baş ağrısının yanı sıra Vertigo izin vermiyor artık. Şiir kitaplarını bile birkaç günde ancak okuyabiliyorum.
Edebiyat defterine yakışır türden, insanları teşvik edici değerli bir konuyu işlemiş yine abim. Yazıyı okuyunca, bir an durumumu unutup, bende okuyayım diye heyecanlandım işte.
Yüreğine, kalemine sağlık abim.
Tebrikler, teşekkürler, selam ve saygılar kardeşinden...
Suat Zobu
Bizde ise, -bunu yazmıştım- sanırım ilkokul 2-3 te falandım. Elimize bir "Battal Gazi" kitabı geçti. Ağabeyim de, ben de okuduk. Ama kitap yarımdı. Yarısı yırtılmış, devamı yok! Kitap çok hoşumuza gitti.
İskilip'teki iki kitapçıda da okuduğumuz Battal Gazi'yi bulamadık. Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun Battal Gazi'sini alıp okuduk ama bizim yarım kitap tadı yok. Sonra Abdullah Ziya Kozanoğlu'nun neredeyse tüm kitaplarını alıp okuduk. Sonra başka yazarlar falan.
Ben her gün mutlaka kitap okuyorum.
Senin durumuna üzüldüm. Geçmiş olsun kardeşim. O vertigonun değişik bir tedavi şekli varış. Yatık döner gibi çevirme olayı. Onu denedin mi?
Geçmiş olsun kardeşim.
Selam ve sevgiler.
Al benden de o kadar saydığın yazarların hepsini de ben çok severim. İlave olarak ta Orhan Kemal'i ekleyebilirim. Fırsat bulursan onun MÜFETTİŞLER MÜFETTİŞİ ve devamı ÜÇ KAĞITCI romanlarını da oku seveceğinden eminim.
Gelelim İNCE MEMED'e. Bende 1 ve 2 var. Her ikisini de defalarca okudum. 1 de Abdi ağayı, 2 de Sefa beyi öldürüyor. 1 de yanan evden Abdi Ağanın kaçırılmasını anlatıyor. O bölüm bana mantıksız gelmişti. Hatta o kısımla ilgili bir eleştiri de yazmıştım Edebiyat Defterinde.
Nerede okumuştum hatırlamıyorum. Şöyle bir kural varmış:
"Romanlarda bazı küçük hatalar kabul edilebilir ancak hikaye hatayı kabul etmez "
deniliyor.
Okumak gibisi var mı. Hele yazdığın yazarları...
Biz o yazarları niye seviyoruz biliyor musun Suat ?
Onların yazdıkları yaşadıklarımıza benziyor da ondan.
Ben de senin, senin şahsında tüm EDEBİYAT DEFTERİ yazarlarının, şairlerinin yeni
yıllarını kutlar evinli yazılar, duygulu şiirlerde buluşmayı dilerim.
GARDAŞIM BENİM...
Suat Zobu
3 Kemaller diyorlar Kemal Tahiri de katarak. Kemal Tahir köylü değil. Çorum ve Çankırı cezaevinde yatmış Oradaki köylü mahkumlardan dinledikleriyle köy romanı yazan biri.
Kemal Bilbaşar ondan iyi bence.
Evet onların yazdıkları bizim yaşadıklarımız.
O özlem.
Var ol ağabeyim.
Selam ve saygılar.
Kel'den öptüm.
Ben yurtdışında görevli olduğum yıllarda kitapçılarda ve kütüphanedeTürk yazar ve şairlerini sorduğumda her zaman Yaşar kemal ve Nazım Hikmet çıktı karşıma. "İnce Mehmed'i" çocukluğumda okumuştum. Orada Fransızcasını okudum her serinin. "Binboğalar Efsanesini" de okudum. Türk Edebiyatı'nda Türkçemizi en güzel şekilde kullanan yazardır Yaşar Kemal . Anlatımındaki destansı yönün tadına doyum olmaz. Nobel ödülüne çoktan hak etmiştir. Bir Orhan Pamuğu okuyun- eğer okuyabilirseniz- bir de Yaşar Kemal'i...Yaşar Kemal bir okyanustur, yüce bir dağdır, engin ovadır.
,
Suat Zobu
ORHAN PAMUK'UN GERÇEK YÜZÜ
Ahmet Taner Kışlalı'nın kaleminden okuyoruz:
"Önce, bir romancımızın son kitabının 50 bin adet basıldığı yazıldı. Arkasından kısa sürede 100 binlik bir satışın gerçekleştiği açıklandı.
Derken, kitabın çıktığı günden beri ikinci Cumhuriyetçi çizgisini korumaya özen gösteren Aktüel dergisi, romancıyı Türkiye'nin "bir numaralı aydını" ilan etti.
Bu romancımızın adı Orhan Pamuk'tu!
Ben bu "büyük" (!) yazarımızın bir romanını okumayı denemiştim.
Başladığım şeyi bitirme konusundaki tüm inatçılığıma karşın, o romanını bitirememiştim.
Ama "Kara Kitap" basında öylesine övüldü ki, ikinci bir deneye girişmekten kendimi alamadım. Ve o çabamda da, daha yarıya gelmeden havlu atmak durumunda kaldım.
Tahsin Yücel ve Emin Özdemir gibi, çok saydığım isimlerin bu yazarla ilgili oldukça ağır eleştirilerini anımsadım.
Ama beğenenlerin de "beğenme hakkı"na saygı duydum.
Ta ki... Bir okurum "Kara Kitap"ta gizlenmiş bir bölüme dikkatimi çekinceye kadar...
"Çocukluğunda kız kardeşi ile tarlada karga kovalayan sapık bir padişah..." gibi bir anlatım vardı bu bölümde!
Prof. Çetin Yetkin yönetiminde,
"Müdafaa-i Hukuk" adlı çok değerli aylık bir dergi çıkıyor. İlginç bir rastlantı olarak, derginin Aralık 1998 sayısında, Prof. Fahir İz'in bir incelemesi yayımlandı:
"Orhan Pamuk'taki Atatürk Anlayışı..."
Meğer benim artık okumayı denemediğim kitaplarında daha neler varmış! İşte birkaç örnek :
"Sonra kasaba alanına dolanır. Atatürk heykellerine sıçan güvercinleri ayıplar..."
"Atatürk kendini içkiye vermiş meyhane kalabalığına, Cumhuriyeti emanet etmiş olmanın güveniyle gülümsüyordu..."
"Atatürk'ün leblebi zevkinin ülkemiz için ne büyük felaket olduğunu..."
"Sonra bir Cumhuriyet, Atatürk, damga pulu havasına girdiğimizi hatırlıyoruz..."
Sayın İz, 275 sayfalık bir kitapta, tam sekiz yerde ve "hiç gerekmediği halde" Atatürk'e sataşıldığını saptamış.
Şöyle diyor :
"Bunlar kitaptan çıkarılsa hiçbir şey değişmez. Yalnız yazarın kimi ruhsal gereksinimleri tatmin edilmemiş olur!"
Kimbilir, belki de Orhan Pamuk'un "en birinci aydın" ilan edilmesinde, bu incelemenin de büyük katkısı olmuştur!
Ben, inandıklarını açıkça savunanlara hep saygı duymuşumdur. O düşüncelere karşı olsam bile.
Ama o yürekliliği gösteremeyip de bunu sinsice yapmaya çalışanlara, oraya buraya "bityeniği" sokuşturanlara, hep tiksinerek bakmışımdır.
Bunu hep zayıf bir kişiliğin, zavallı bir ruh halinin yansıması olarak görmüşümdür.
Oyun maskesiz oynanmalıdır! Çirkinlikleri gizleyen maskelerin indirilmesini de tüm "gerçek aydınlar" görev saymalıdır!
Ve de Pamuk adlı yazarı, isteyen okumalı, isteyen sevmelidir...
Ama ne olduğunu, kim olduğunu bilerek! Maskenin arkasındaki gerçek yüzü görerek!..."
Ahmet Taner Kışlalı
------------
Muhteşem yorumunuzla sayfama değer kattınız çok teşekkür ederim.
Selam ve saygılarımla İYİ YILLAR diliyorum