A D A L E T Ö L D Ü
Hak Hukuk ve Adalet kavramlarının öneminin sıkça vurgulandığı ve her kes için gerekliliği şart olduğu günümüzde toplumları ve medeniyetleri ileri taşıyan, tarihini unutturmayan en önemli unsurlar arasında gelenek ve göreneklerinde önemi unutulmamalıdır. Avrupa ülkeleri arasında “Avrupalılık” kimliğinin yaratılışında büyük rolü olan İngiltere’ nin bir kısım gelenekleri var ki unutulması mümkün değil.
Çok eski yıllarda İngiltere’de bir gelenek varmış.
Sıradan bir vatandaş öldüğünde kilisenin çanı bir kez çalınıp herkese duyurulurmuş.
Bir asil öldüğünde iki kez, kralın bir yakını öldüğünde üç kez, kral öldüğü takdirde ise dört kez çalınırmış.
Günün birinde, herkesin hak aramak için sığındığı mahkeme, bir vatandaşı haksız yere mahkûm etmiş.
Ve kilisenin çanı tam beş kez çalmış.
Ahali merak içinde kalıp papaza koşmuş:
“Ey papaz efendi, kraldan daha önemli biri var mı ki o ölünce çan beş kez çalınsın…”
Papaz yanıt vermiş:
“Kraldan daha önemli bir şey var! ADALET öldü.”
EŞ SATMA GELENEĞİ
Günümüzde bile Dünyanın birçok ülkesinde kadınlar kültürel geleneksellik veya kanuni olarak erkeğin mülkü olduğu görülüyor. Kadınla ilgili bir kararı kadının adına kocası, babası gibi başka birisi alıyorsa kadın sahip olunan bir mal olarak görülüyor demektir.
Toplumların yaşamında önemli yer tutan geleneklerin en korkuncu Medeniyetin beşiği olarak anılan Avrupa’nın en büyüyü İngiltere’deki erkeklerin eşlerini satması olarak bilinendir. “EŞ SATMA GELENEĞİ” Britanya topraklarında 17. Yüzyıl sonlarında görülen garip bir gelenektir.
Bu korkunç gelenek İngiliz kanunlarının kadını evlendiği andan itibaren erkeğin malı olarak görmesi ile başlıyordu. Evlenmiş kadınlar mülk sahibi olamıyor, çünkü kadın zaten kocalarının mülküydü.
Hâkim Sir William Blackstone ‘nun 1753’de yazdığına göre;
“kadının yasal varlığı evlilik sürecinde askıya alınmış olur, ya da en azından kocasına takviye olunur. Kocasının himayesi ve koruması altında her görevi yapar”.
İngiltere’de 15 yüzyılda çıkan evlilik yasaları boşanmayı ancak uzun bir bürokratik prosedürler ve masraflı işler sonrası parlamento onayıyla yapılabiliyordu. Boşanmayı zora sokan yasalar sonucu erkekler kendisini kanunen kadının sahibi gördüğünden şehir merkezlerinde kurulan pazarlarda eşlerini pazarları takip ederek satmaya başlamışlar.
Bu korkunç gelenek yıllarca devam etmiş olup, 1913 yılında bir kadının led polis mahkemesine başvurarak kocasının kendisini bir arkadaşına bir paunda satıldığını ifade etmesi ile meydana gelen olaylar bu çirkin geleneğin yok olmasını sağlamıştır.
İtalya ‘da MUSSOLİNİ kadınlara yüksekokulu okumayı yasaklamıştır.
Almanya ‘ da HİTLER ise kadınlar için 3/K uygulaması bilinmektedir
“ÜÇ – K” = KİNDER, KUCHE, KİRCHE
(KİNDER=ÇOCUK, KUCHE=MUTFAK, KİRCHE=KİLİSE)
Bu korkunç geleneği görünce BÜYÜK ÖNDER MUSTAFA KEMAL ATATÜRK VE YARATTIĞI TÜRKİYE ‘de kadınların durumunu Dünyaya örnek olmalıdır.
Büyük önder Mustafa Kemal Atatürk’ün liderliğinde Cumhuriyet’in ilanından sonra 4 Ekim 1926 da Türk Medeni Kanunun kabulü ile medeni haklarda kadın ve erkek, Türk vatandaşı olarak eşit sayıldı. Miras ve mülkiyet hakları bakımından eşitlik getirildi, tek kadınla evli olma ilkesi kabul edildi. Boşanmada kadına da söz hakkı tanındı.
Şuna inanmak lâzımdır ki, dünya yüzünde gördüğümüz her şey kadının eseridir. MUSTAFA KEMAL ATATÜRK
Kadınlar 3 Nisan 1930’da kabul edilen Belediye Kanunu ile ilk kez Belediye Seçimlerinde oy kullanma ve Belediye Meclislerine seçilme hakkını elde ettiler. 26 Ekim 1933’te ise 1924 tarihli Köy Kanunu’nun 20 ve 25 maddelerinde yapılan değişiklikle muhtar ve ihtiyar meclisi seçimlerinde oy kullanma ve seçilme hakkını elde eden kadınlar, 5 Aralık 1934’te Başbakanı İsmet İnönü ve 191 arkadaşının; 1924 tarihli Teşkilât-ı Esasiye Kanunu’nun 10 ve 11. maddelerini değiştirmesiyle milletvekili seçme ve seçilme hakkını kazandılar. Kadın, erkek her Türk’ün seçme yaşı 22, seçilme yaşı 30 olarak belirlenerek kadın ile erkek eşitsizliği ortadan kalktı.
Büyük Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün de isteği doğrultusunda 1934’te yapılan Anayasa değişikliği ile seçme ve seçilme hakkı konusunda kadını ve kadın milletvekilleri Türkiye Büyük Millet Meclisinde yerlerini almıştır. 5 Aralık 1934 tarihli kanunla milletvekili seçme ve seçilme hakkını elde etmişlerdir.
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.