- 102 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Yönetim ve Millet İlişkisi
Urfa’da bir köylü Ağa’nın sürüsüne 100 toklu katıp Sezonluk emanet ediyor.
Aradan bir altı ay geçiyor tabii.
Köylü bir kova yoğurdu hediye etmek için alıp ağanın Ziyaretine varıyor.
Daha selam vermeden;
-Ağam bizim toklular ne alemde diyor.
Ağa;
-Valla uçurumdan atladı Baş toklu peşinden atladı beş toklu.
-Yağmur yağdı şimşek çaktı Doksan toklunun ödü patladı.
-Birini verdik kasaba onu katma hesaba.
-Birini verdik Çoban’a ne sana verir ne bana.
-Birini kurt yedi, birini (kendini gösteriyor) Kürt yedi.
Adam kızıyor tabii, yoğurt kovasını alıp ağanın başından aşağı döküyor.
Ağa elini yüzüne sürüp;
-Yarabbi çok şükür Yüzümüzün akı ile Tokluluların da hesabını verdik demiş.
Bir köylü ile Ağa arasında geçen, basit bir köy anekdotu gibi görünen bu fıkra, aslında toplumdaki iktidar ilişkilerinin derin bir yansımasını sunmaktadır. Yönetimlerin toplumlardan aldıklarını kullanma ve aklama biçimlerine dair bir metafor oluşturan bu hikâye üzerinden, yönetim ve millet arasındaki ilişkiyi tüm toplumsal birimler ve sistemler üzerinden ele alalım...
Fıkranın Özü-Güven, Manipülasyon ve Hesap Verme
Urfa’daki köylü, Ağa’ya sürüsündeki 100 tokluyu emanet eder. Ancak 6 ay sonra köylü, tokluların akıbetini öğrenmeye gittiğinde, Ağa çeşitli gerekçeler ve hikâyelerle sürüdeki kayıpları doğal göstermeye çalışır. Sonunda da yüzüne dökülen yoğurdu bir onur nişanı gibi yorumlar ve “Yüzümüzün akıyla hesabı verdik” diyerek, olan biteni bir başarı gibi sunar.
Bu fıkra, şunları ima eder:
Sorumluluğun Devrinde Güven: Millet, emanet ettiği değerlerin (kaynaklar, haklar, vergiler, emeği) iyi bir şekilde korunacağını varsayar. Ancak Ağa, bu güvenin istismarını temsil eder.
Manipülasyon ve Hikâye Üretimi: Gerçek sorumlulukları yerine getiremeyen yönetimlerin, kayıplarını örtmek veya meşru göstermek için çeşitli bahaneler ve hikâyeler üretmesine benzer.
Hesap Verme Kültürünün Yetersizliği: En sonunda, yüzüne dökülen yoğurt gibi bir durumu dahi avantaja çevirebilme çabası, hesap verme anlayışının eksikliğine işaret eder.
Bu noktaları, modern yönetim anlayışı ve toplumsal yaşamın tüm katmanlarını ele alarak değerlendirelim.
1. Yönetim ve Millet-Toplumsal Güvenin Dinamiği
Yönetim sistemlerinin varlığı, halkın gücünü devredip kendi yerine işler kılması ile anlam kazanır. Burada temel mesele, güven ilişkisinin nasıl kurulduğudur. Ancak tarih boyunca birçok yönetim:
Gücü tekelleştirmiş,
Kaynakları keyfi şekilde harcamış,
Halkın temel ihtiyaçlarını göz ardı ederek savurganlık göstermiştir.
Bu tür davranışlar, halkın refahı için kurulan sistemlerin, yönetimlerin kendi iktidarlarının sürdürülmesi için araçsallaştığını göstermektedir. Ağa’nın sürü üzerindeki tavrı, yöneticilerin toplumdan aldıkları kaynaklara karşı sergiledikleri “Bu benim hakkım” anlayışını temsil eder.
Soru: Bir yönetim sistemi, halktan aldığı vergileri nasıl kullanıyor? Bunun hesabı şeffaf bir şekilde millete verilebiliyor mu, yoksa üstü örtülmeye çalışılan bir hikâye mi yaratılıyor?
2. Savurganlık ve Kaynak Yönetimi
Fıkrada, Ağa 100 toklunun akıbetini anlatırken birbiriyle ilgisiz bahaneler sunar:
Doğal afet (şimşek, yağmur),
İnsan hataları (çobanın hırsızlığı, kasap için verilenler),
Hayvanların doğal ölüm süreçleri (uçurumdan düşme, korkudan ölme),
Ve en nihayetinde “kendi çıkarını koruma” (birini Kürt’ün yemesi).
Bu, aslında kaynakların harcanışına yönelik kamuoyunda oluşturulan kafa karışıklığına benzetilebilir:
Doğal felaketler, ekonomik krizler bahanesiyle savurganlıkların aklanması,
Bürokrasinin hantallığından doğan israf,
Bazı bireylerin veya grupların kişisel menfaatlerini toplumun çıkarlarından üstün tutması.
Modern sistemlerde devlet, bireyden çok daha büyük bir sermaye ve kaynak yönetimi gücüne haizdir. Ancak bu gücün suistimali, hem maddi hem de manevi kayıplar yaratır.
Soru: Toplum, yönetimlerin savurganlıklarını nasıl sorgulamalı? Kayıpların hangi kısmı gerçekten kaçınılmaz, hangisi manipülasyonla meşru kılınıyor?
3. Manipülasyon ve Halkın Algı Yönetimi
Fıkranın doruk noktasında, Ağa kendine dökülen yoğurtla yüzünü silerken “Yüzümüzün akıyla hesabı verdik” der. Bu, yöneticilerin, hesap verme gerekliliğini bir başarı gibi göstermesine benzer. Gerçekte yaşananlar, her ne kadar hesap verememeyi kanıtlasa da halkın algısının yönetilmesiyle bu durum bir erdem gibi sunulabilir.
Tarihsel Örnekler:
Krallar ve Mutlakiyet Dönemleri: Kralın “Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi” olduğu inancı, onun hatalarını örtmede etkili bir argüman oldu.
Modern Politik Manipülasyonlar: Demokratik rejimlerde dahi propaganda teknikleri, medya kontrolü ve bilgi asimetrisi yoluyla benzer bir algı yönetimi sürdürülmektedir.
Soru: Halk, algı yönetimini nasıl fark edebilir? Gerçek hesap verme mekanizmaları nasıl oluşturulmalıdır?
4. Toplumsal Yaşamın Bütünsel Birimleri
Bir toplumun bütünsel sağlığı, sadece yönetimlerin değil, bireylerin, toplulukların ve kurumların da adil ve hesap verebilir şekilde davranmasına bağlıdır. Fıkradaki diğer unsurları toplumsal birimler olarak ele alırsak:
Toklular: Halkın bir bölümünü temsil eder. Çoğu kez sessiz ve edilgen bir şekilde sürece dahil edilir.
Köylü: Hakkını sorgulayan bilinçli bir vatandaşı temsil eder.
Çoban: Gücünü kötüye kullanma potansiyeli taşıyan aracı kurum veya bireylerdir.
Ağa: İktidarın odağıdır; hem yönlendirici hem de manipülatördür.
Bu birimler arasında sağlıklı bir işleyiş kurulmadığında, toplumun genel işleyişinde aksaklıklar ortaya çıkar.
Soru: Yönetim, kurumlar ve bireyler arasında karşılıklı denetim nasıl sağlanabilir? Tüm tarafların sorumluluklarını yerine getirdiği bir toplumu nasıl inşa edebiliriz?
Yönetim ile Milletin Hesaplaşması
Fıkra, basit gibi görünmekle birlikte, toplumsal yapıya dair önemli sorular sormamızı sağlıyor. Yönetimler:
Toplumun emanetini nasıl koruyacak?
Kaynakları savurmadan adaletli bir şekilde nasıl kullanacak?
Hesap verme mekanizmasını meşru ve şeffaf şekilde nasıl kuracak?
Aynı şekilde halk da sorgulayıcı bir bilinç geliştirmeli; manipülasyonları fark edip gerçek hesap verme kültürünün yerleşmesini sağlamalıdır. Ağa’nın yüzüne yoğurdu döken köylü, belki de bu hesaplaşma sürecinde olması gereken ilk adımdır: Hak aramak, hesabı sormak ve göz boyamalara kanmamak.
Son Söz: İster Ağa olun, ister köylü, herkesin bu dünyadaki sorumluluğu adalet terazisinde sınanacaktır. Yüz akı, yalnızca hakka uygun davrananların sahip olacağı bir erdemdir.
Bahadır Hataylı/27.12.2024/Sancaktepe/İST
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.