- 87 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Bitmeyen Senfoni
Bitmeyen Senfoni
Uyumluluk! Müzikte bir arada olup uyumlu sesler çıkarmak. Genellikle orkestralar için bestelenmiş uzun müzik yapıtıdır. "Senfoni" belirli bir biçimi ifade etmez.
Bir arada olarak uyumlu sesler çıkarmak bir müzik sanatıysa, insanlar da bir arada yaşıyorlar ancak uyumlu sesler çıkaramıyor, uyumlu davranamıyorlar. Neden acaba? Göstermemiz gereken güzel duruşların, davranışların ve düşüncelerin hepsi “Yaşam Senfonisi” değil midir? Esasında hepsi de yaşam ilkeleri değil midir? Bu ilkeler değil midir insanları barışa, huzura ve güvene götüren? İnsanlar, nasıl davranıyor, nasıl konuşuyor ve nasıl düşünüyorlarsa karşılığını o nispette alırlar. Şu atasözleri ne güzedir: “Ne ekersen onu biçersin.” “Kendim ettim, kendim buldum” ve “etme bulma dünyası.”
İnsan denilen mahlûk; doğar, büyür ve ölür. Üç aşamalı hayatta insan yeteri kadar bilgiye, tecrübeye sahip olur. Doğup büyüdüğü bölgenin de kültüründen nasiplenir ve kendi kişiliğini geliştirir. Yaratılıştan gelen özelliklerine uymayan kültürel farklılıkları reddeder. Bulunduğu bölgede ve başka bölgelerde ölüm vaktine kadar kendi kişiliğini sürekli geliştirir.
Her insan çocukluk evresinden geçer. Çocuksu duyguların ne kadar temiz, arı ve sade olduğunu bilir. Kin, öfke, kötülük ve fitne nedir tam olarak bilemez. Saftır çünkü. İşlenmemiş cevherlere benzerler. Hayat bu cevheri işler, parlatır ve kişisine göre ya bir pırlantaya çevirir, ya da bir tenekeye. Çocukluk evresinde insanlar kazanacaklarını kazanırlar: Yalan söylemenin, kalleşliğin, hırsızlığın, dolandırıcılığın, açgözlülüğün, ihanetin, cinayetin, taciz ve tecavüzlerin ağır bedelleri olduğunu bilerek yaşarlar. Saygının, sevginin, empatinin ve alçak gönüllülüğün karşılığını hayat insanlara sunmaktadır. Hayat serüvenimizde ilahi adalet daima böyle tecelli eder.
İç huzura koşmak:
Hayat mücadele alanıdır. Ömürleri yer ve bitirir ancak mücadele bitmez. Yardımseverlik, güler yüzlü olabilmek, gönül alabilmek insanda tarifi imkânsız bir mutluluk kaynağına dönüşür. Mal, mülk, saltanat, çok para insanoğluna mutluluk vermez. Korkuları, endişeleri ve doyumsuzlukları vardır çünkü. Sahip olduğu bu değerlerin bir gün elinden uçup gitmesinden dolayı endişeli bir hayat yaşar o görkemli şatolarında! Paylaşım kaygıları ve riskleri vardır önlerinde. Bu sebeple, günleri zehir olmaktadır. Parmağında sıralı halde pırlantalarla bezenmiş yüzüklü bir kişi evlense ne olur? O evlilikte mutluluk ve huzur olmadıktan sonra. Böyle bir yüzük yerine, sade bir yüzük ve kafa dengi bir eş ile mütevazı bir evde yaşamak daha değerli değil midir?
İnsanların iç dünyaları, iyi ve kötü huyların çatışmalarına sahne olmaktadır. İç dünyalarında kötülüğe yer açıp, pekiştiren kişilere hayat daima hüsran, gözyaşı ve ölüm ikram etmiştir. Kendini iyi yetiştiren, ilkeleriyle uyumlu yaşayan insanlar hüsran, gözyaşı ve yıkım yaşamazlar. Doğal olarak bu ilkeler insana huzur kapılarını açmaktadır. Böyle bir hazineyi kim kaybetmek ister ki? İnsani huyları ilke edinen kişiler, maddiyata ve gösterişe yaslanan bir hayatı kabul etmezler. Çünkü dünya malı dünyada kalmaktadır. Mal, mülk, saltanat ve saraylar insan ruhunu daraltan, mutluluk kapılarına kilit vuran geçici eğlenceliklerdir.
İnsanlar, büyüklerle de konuşur, tartışır ve fikir alış-verişlerinde bulunurlar. Eksiği var ise tamamlar, gördüğü yanlışı var ise düzeltir. Karşısındaki büyüğü yanlış düşünüyorsa bunu fark eder ve tedbirini alır. Yeri gelir büyüklerin tecrübelerinden faydalanır ve kişiliğine katar ve yaşayarak pekiştirir. İnsanlar, yeri geldiğinde bilge insanlarla da temas kurar. Kitaplarını okur. Bilge insanların verdiği mesajları çok iyi anlar ve hayatına katar; yaşayarak pekiştirir. Gerektiğinde öğütlerini dinler, kendindeki eksikliği ve gereksiz fazlalığı görür ve hayatından söküp atar. Çünkü olumsuzluklar her zaman ahengi bozar. Senfonik yaşamayı zora sokar.
Güzel huyların her biri senfonik bir uyumdur. Bu uyumluluk, insan hayatına yansıyarak mutluluk kaynağına dönüşür. İç huzuru yakalayan insanlar hastalık ve ölüm olmadıktan sonra hüsran ve gözyaşı yaşamazlar. Korkuları ve endişeleri olmaz. Çünkü sadeliğe ve samimiyete dayanan uyumluluk iksiri vardır gönülle-rinde. Ömür bitse de hayat senfonisi hep devam edecek…
YORUMLAR
İnsandır bu...
Doğanın en mükemmel yaratığı...
Aklı var...
Ama bunun yanında karşı koyamadığı nefsi var.
Ne garip ki, akıl denilen bu mükemmel unsuru insanlığın değil kendi refahı için kullanıyor.
Kendisinden başkasının zararına...
Çünkü karşı koyamıyor içindeki şeytana...
Hep düşünürüm...
Binlerce, onbinlerce kelime biliriz...
Ama anlaşamayız...
Köpek "hav" der, kedi "miyav" der. Kuş "cik" der...
Bildikleri tek kelimeyle anlaşırlar...
Biraz onlara bakıp utanmak gerekmiyor mu?
Saygılar...
Halit Durucan
" ahlak" denileni her şeyden soyutlayarak " insan" olmanın tek erdemine saydığım doğrudur ustam.,
kötü örnek örnek sayılmasa da
bunca kötünün aynı söylem altında fakirliğimizi kutsala sayması yezitlik
ve meğer az önce öğrendim bunun kutsal olduğunu , derken...
insan ve erdemine saydığım değerli yazınız ve sizi saygıya yazdım.
eyvallah.