- 41 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
ŞAİR İBRAHİM TENEKECİ ÜZERİNE BİRKAÇ SÖZ
HAYATI:
90 kuşağı şairleri arasında gösterilen İbrahim Tenekeci, Kastamonu’nun Taşköprü ilçesinde dünyaya geldi (1970). Ailesinin İstanbul’a göç kararı alınca, çocukluğunun bir dönemini İstanbul, Kâğıthane’de geçiren şair, ilk ve orta tahsilini burada yaptı. Lise öğrenimini tamamlayamadan çeşitli işlerde çalıştı. 1997 çıkışlı Endülüs dergisi (7 sayı) yayın kurulunda yer almış, ayrıca Sağduyu gazetesinde kültür-sanat editörlüğü ve köşe yazarlığı yapmıştır (1997-1998). 1999-2010 yılları arasında Millî Gazete’de köşe yazarı ve düşünce sayfası editörü olarak görev yapan Tenekeci, yanı sıra aynı gazetenin günlük bulmacalarını Mehmet Vefa takma adıyla hazırlamıştır (2008-2010).
Dergiciliğe olan ilgisi hiç kesilmedi. Önce Hüseyin Akın’la birlikte ilk 8 sayısı Kırkayak ve daha sonra Kırklar adıyla bir dergi çıkarttı (2000-2005). Aynı yıllarda Birey ve Birun yayınlarında dizi editörü olarak görev aldı. Beş yıl kadar da Dergâh dergisinde, dergi redaktörü oldu. 2011 yılı içinde bir süre yayımını sürdüren Yeni Söz gazetesinde düşünce ve analiz editörlüğü görevini üstlendi. Tenekeci, günümüzde şiir editörlüğü, gazete köşe yazarlığı ve dergi genel yayın yönetmenliği gibi aynı zamanda birden fazla görevi sürdüren velut bir edebiyatçımızdır.
İbrahim Tenekeci, ilkokul yıllarında öğretmeninin de yönlendirmesiyle şiirler yazmış, İlk şiiri 1988’de bir mahallî gazetede yayımlanmıştır. Ayrıca bazı şiir ve yazıları Millî Gazete’nin ‘sizden gelenler’ köşesinde yer almıştır. Edebiyat çevrelerinin dikkatini çeken şiiri ise “Sandal” adını taşır. Kardelen dergisinde yayımlanan bu şiiri diğer dergilerin de kapısını açar. Özülke, Dergâh, Kırklar, Derkenar, Merdiven, Endülüs, Edebî Pankart, Düş Çınarı, İkindi Yağmuru, Kaşgar, Edebiyat Ortamı, Ayraç, Türk Edebiyatı, İtibar gibi birçok edebiyat, sanat dergilerinde çalışmaları yayımlanır.
Şairin ilk şiir kitabı “Üç Köpük” adıyla çıktı (1997). İkinci şiir kitabı ise “Peltek Vaiz” 1998’de neşredildi. 2000 yılında okurla buluşan üçüncü kitabı “Güzellik Uykusu” içindeki şiirlerinde de ilk iki kitabındaki lirik duyarlılığı imge zenginliği tamamlar. Ayrıca çağımız insanının artan huzursuzluğu, hayat karşısındaki itirazı şiirlerinde yer bulur. 2004’te yayımlanan dördüncü şiir kitabı “Giderken Söylenmiştir” adını taşır. Fani insanın ‘giderken söyledikleri, söylemek istedikleri’ şiirleştirilir. Çağdaşlık değerleriyle birlikte dünyada olmanın ruhu huzursuz kılan etkileri ve hayatın beyhudeliği üzerinde durulur. Beşinci şiir kitabı “Ağır Misafir” ise en dikkati çeken şiir kitabıdır. 2008 Türkiye Yazarlar Birliği tarafından ‘En İyi Şiir Ödülü’nü almıştır. Ağır Misafir, dünyayı hafifseyen alaycı bir faninin küskün, kırgın ama hassas ve naif iç sesiyle dile getirilen şiirlerden oluşur. 2012’de yayımlanan “Kimsenin Kalbi” adlı şiir kitabı ve 2016 yılı çıkışlı “Görmeden Ölmek” içindeki şiirlerde ise belirgin bir bezginlik ve kaçış duygusu ile insanın teselli arayışı ve hayatın keşmekeşinden uzaklaşma arzusu öne çıkar. Şair bu ruh hâlini artan bir kapalılık (müphemlik) ile örtmeye çalışır.
Deneme türünde de eserler veren Tenekeci’nin bu edebi türdeki ilk kitabı, “Uçuş Denemeleri” (2003) adını taşır. Gazete ve dergi yazılarından oluşan ikinci deneme kitabı “Son Düzlük” 2005’te neşredildi. Bu türdeki üçüncü kitabı ise, “Tüfeksiz Hareketler” ( 2010). Bunları sırasıyla Öbür Divan (2013), Sürekli Kayıp (2015) ve Geldik Sayılır (2017) adlı kitaplar izledi. Bu eserlerde hayatın acımasızlığı, insanların kötülük işleme potansiyeli, yoksulluğun kırılgan olumsuzlukları ile vicdani sorumluluktan kaçış ve ulvi değerlerin yitirilmesine bağlı yozlaşma üzerinde duruldu. Şair, günlük türündeki yazılarını “Üz-günlük” adıyla bir kitapta topladı (1999). “Deneme ve günlüklerinde ahlaktan, arkadaşlıktan, dostluktan, erdemden, iyilikten bahseden Tenekeci, insanın kendini bilmesi/tanıması, sorumluluklarının farkında olmasının gerekliliği üzerinde durdu.” (1)
SANATI:
Bedir Acar’a verdiği röportajda (2) sanata ve şiire yaklaşımını; “Şu veya bu şiirin değil, sadece iyi şiirin peşindeyim. Meziyet ve şahsiyet sahibi her şairi önemser, ciddiye alırım.” diyen İbrahim Tenekeci, şairlik işlevini de “Şair, günübirlik durumlardan, olaylardan ziyade kalıcı olanın peşindedir.” şeklinde belirtir. Şiirin hafızaya hitap etmesi gerektiğini düşünür. Bu anlayışın bir sonucu olarak da şiirlerini, ‘kalbinin kitabesi’ olarak tanımlar.
Şiirinde yer yer geleneğe ve dine yaslanan şair, insanca duyarlılığını iyilik ve güzellik üzerinden dile getirir. Yer yer benliğine ağır gelen durumlardan yakınır. İnsanca yaşamanın ve insan kalabilmenin hassasiyetini vurgular. Şiiri hayatının merkezine koyan şair, kendi hayat öyküsünden yansıyanları da şiirinde gizemli bir hava içinde işler. Mensubu olduğu uygarlık dairesinin eksiklerini ve ihtiyaçlarını; olması gereken yeri, kültürel bağlamda irdeler ve zaman zaman da eleştirir. “Acımasızlık, vicdansızlık, duyarsızlık, yalnızlık, yabancılaşma, modernite, maziye özlem, gelenek, tabiat, aşk, çocukluk, anne, kaygı, hüzün, üzüntü, ölüm, sevgi, Allah; ‘erdem, iyilik, güzellik, dostluk’ gibi ahlâkî değerler, şiir dünyasının kavram ve temalarıdır.”
Yalın söyleyişini yer yer imgelerle örülü hayata dair durum tespiti olan benzetme ve aktarmalarıyla tamamlar. Eleştirel bakışını zekice yakalanmış gülünç sahnelerle kuvvetlendirir. Şiirde kelimelere ayrı bir önem veren Tenekeci, bu yönden de seçici davranır. Bazı kelimelerin bazı şairlere özgü olduğu görüşündedir. Kelimeleri, bilindik anlam kalıplarının dışına çıkarak parlak ve çarpıcı imgeler üzerinden düzenler. Nitekim şairin duyarlılığı yüksek, etkili bir şiir dili kullandığına tanıklık ederiz. Günlük konuşma dilini şiirine gerektikçe ve vakarını bozmadan şaşırtıcı bir ustalıkta taşıdığı görülür. “Garip şiirinin günlük konuşma diline yaslanan tarzını farklı imgeler, çağrışımlar ve zengin bir hayal dünyasıyla sunan şair, Garip’in iddia ettiği fakat bir türlü yakalayamadığı “edayı” 2000’lerde yakaladığı” söylenebilir (3).”
ŞİİR DİLİYLE HAYATA DAİR ŞAŞIRTICI SAHNELER KURAR:
“Öksüz bir kitabe (mezar taşı) olmak,
“Bir merhaba gönder bana suratıma kan gelsin”,
“Kırılgan (ruh hâliyle) bir yokuşu çıkmak”,
“Tanrım kendine gel diyorsun; sana gelsem olmaz mı?”,
“Bizden biri yaptı sırtımızdaki hançeri ve terk etti bizi huzur denen sevgili, kalakaldık şaşkınlığın avuçlarında, billur bir kuş gibi”,
“Eline sağlık Tanrım, Leyla çok güzel olmuş! Tanrım eline sağlık dünya da güzel olmuş, keşke biraz ölmesem…”,
“Iskalıyor beni annemin duaları”,
“Yavru bir kuşun daha ilk denemesinde tutunmaya çalışması gibi göğe”,
“Ey adaşım olan İbrahim; odana çık, odana çık, kalbine!”,
“Yoksulken daha güzeldin, gel ey mahcubiyet saklan arkama!”,
“Herkes mahcuptur kalbine karşı”,
“Dünya küçük demişlerdi, neredesin?”,
“Dikkatim dağılıyor, Rabbim beni bağışla!”,
“İçimden dedim, gömülü bir ırmağın yalnızlığıdır bu; beraber yürüyelim olur mu?”,
“Alışmak geliyor, çıkmıştır yola, bıkmadan ölmek yok, insanlarından.”,
“Benim hüzne yetecek malzemem var; giderken bırakırım belirsiz bir nesne; yani gitmiş olmam.”,
“Yağmurda koşan bir çocuk olsam, vedalaşır gibi bildikleriyle.”,
“Kendinden mahrum kalır mı insan? Kalsam... Duralım burada, güzel esiyor!”,
“ Şu sıralar çiğnenmiş bir vasiyet gibi üzgünüm.”,
“Bütün ışıkları yanıyor üzüntümün.”,
“Bir hayat, mahcup ve duru... Tanrım, gülleri ve sessiz harfleri koru.”,
“Zar tutuyorsun ey hayat bu kaçıncı sevgili! Yanlış ata oynamışım gözlerim öyle dedi.”,
“Bir tutam gökkuşağı karıştı sevdamıza, kuşkanadı bir tutam bıraktık korkularımızı; uçtuk, gittik!”,
“Nereye kaçsam dile geliyor hemen, bana kalıyor rengi kaçan ne varsa.”,
“Ey dünya telaşesinin üstünü örttüğü şey! Ey konaklarda büyüyüp aslını inkâr eden! Adın her neyse bana da uğra! Uğra ki, şu adamın nesi var demesin kimse.”,
“Şaşkınlığımı gizleyecek bir yer bulamadım şiirden başka.”,
“Yanlışın en ağır olanı, -doğru- insana yapılandır.”,
“Kar tutmuyor artık şehirleri nedense, sesini teybe çekip sonra da beğenmeyen her kimse, ona benzetiyorum ben bu tuhaf ilişkiyi.”,
“Şehir, kaçak kat gibi çöküyor üstümüze.”,
“Hayata açılan bu kadar kapı, mahrem konular gibi birden kapandı.”,
“Yürüdükçe yoruyoruz seni yol; insanlık öldükçe nüfus artıyor.”,
“Eskiler pişermiş kısık ateşte, ayağa düştü şimdi büyümek bile.”,
“Soğuyor insan ve evler; geç ısınıyor, neden acaba?”,
“Sadece birini okudum ama dört kitapta yeri var; insan ölümlü. Ey ölüm, lafını unutma!”, “Çimenleri görür görmez ah dedim, bir toprak kalmış sesini yükseltmeyen.”,
“Ne giysem yakışmıyor, uçurumlardan başka, dağıtamıyor hiçbir güneş ruhumdaki sisi...”, “Ayağını kaldırıyor dünya, konuşurken benimle.”,
“Kızarmış ekmeğe tereyağı sürer gibi, çocuklar yetiştiriyoruz ölmesi için.”,
“Sözcük yapımında kullanılan bir şeydir senin gülüşün.”,
“Kusura kalma teselli hazretleri, sana layık bir mürit olamadım besbelli; büyük şehirlerin küçük içinde dansa kaldırılan utangaç bir kız gibi buldum bu dünyada kendimi.”,
“ Deli sizsiniz böyle bir çağda akıllı kaldığınız için.”
“Kıl payı kaçırılmış bir şeyin bıraktığı ardında neyse oyum ben.”,
“Nereye gidersem orası senin yurdun çünkü aklımdan çıkmıyorsun.”,
“Her yerden görülen bir şeyken dünya, sağa çekip ağaçları seyrettik.”
ŞİMDİLİK SON SÖZ:
“Acıyla gülümser İbrahim’in şiiri. Ne gösteriş ne riya. Onun şiiri, parıldayan bir diş, buluttan sıyrılan güneş, kabuğu kalkmış yara, bir günahtan arta kalan pişmanlık, dumanı üstünde bir bardak çay, ne varsa yani kendiliğinden ve açık, işte öyle. Onun şiirlerini okurken aniden sesler kesiliyor, ortalığı derin ve hüzünlü bir sükût kaplıyor.” Mustafa Kutlu
......
(1) Bkz. Dr. Yaşar ŞİMŞEK, Türk Edebiyatı İsimler Sözlüğü / TEİS, Ahmet Yesevi Ünv.
(2) Bkz. Acar, Bedir (2012). “İbrahim Tenekeci ile Röportajı: Osmanlı’dan Geriye Camiler, Padişahlar ve Şairler Kaldı”, Star, 17 Ocak
(3) Bkz. Yılmaz, Mehmet (2017). İbrahim Tenekeci Şiirinde Dünyayı Görmeden Ölmek, Türk Dili. 784: 82-91.
Abdurrahman GÜNAY
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.