- 26 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Yazı yazmaya dair
Ağaçlarınızın ve bitkilerinizin sağlıklı gelişebilmesi için ağaç kabuğuna çok az bir miktarda sıvı, kalem mürekkebi değdirin. Algısı en açık olan çiçeklerdir. Onlara gerekmez. İnsanoğlu yazılarla düşünüp konuşur. Mürekkeple ağaca insan düşüncesinin kaynağını yüklemiş oluyoruz. Bu, ağaçlarla metafizik iletişim şeklimizdir.
Bilgi varlığa geçmek için yazılmaya ihtiyaç duyar. Yazının yüceliği, cümleden haberi olmayan birine, karşılaştığında, aynı şeyleri söyletmesidir. Yazı yazmak olmasaydı insanlar birbirinden korkardı. İletişim sınırlı olacağı için anlaşmazlıklar hep şiddetle içerirdi.
Biz Türkiye vatandaşıyız. Ama vatandaş oluşumuz gerçek kimliğimizi yeterince açıklamıyor. İnsanın kimliği ruhunun dayandığı yerdir. Daha derinlere inersek, ben bakıyorum, bana biri baktırıyor, ona başka biri baktırıyor. Bu sürüp gidişin ucu daha da soyutlaşır. Yani Gözlerimizden bakan o kişinin kimliği, kalemle yazılmış birkaç cümlenin soyut anlamına kadar ulaşır. Bu durumda gözlerimizden bakanın yükü olur mu. Yükü bir kaç cümlenin ağırlığı kadardır. O bir kaç cümle çok önemli. Biri bizi yazmış ve bizi sürekli okuyor. Bu yüzden var olmaya devam ediyoruz. O cümle şöyle olabilir "İyiki varsın. Nice sene beraberiz." Bu yazı kimseyi yargılamıyor. Bir şeyin durumunu belirliyor.
Kusursuz cümle kuruluşu, cümle içinde ve takibinde kelime tekrarı yapmamakla oluşur. Roman yazarken bir cümle yanlışlığında mantıklı ve düzgün bir anlam çıkıyorsa değiştirmemek sonraki cümleleri o kısma uydurmak gerekir. Buradaki espri yanlış gibi gördüklerimizin insanlık tarihi boyunca hep düzeltildiği, zihnimizin değerlendirme kısmını kullanmadığımızdır.
Düşünce, bilginin paketlendiği, sıcak ve şekerli çay renginde, kırmızı, ışık zerreciğidir. Öz ruhumuzun sonsuz küçük derinliklerinde bir girdap döner. Bu girdapta ’Kapoxi’ denen bir yapı, bilginin paketlendiği ışık zerreciğini yakalar, zihnimize yollar ve düşünce oluşur.
Düşünce bulunduğu ortama, görünmez ve gizli bir ışıma yapar. Aradan iki milyon yıl geçse bile bu ışıma, kusursuz bir şekilde okunabilir.
Dolanıklık mekaniğine göre düşünce denen şeyi kendimizden yapmıyoruz. Karşıdaki şey bize izin verdiği için, o şeye, nüfuz edip düşünüyoruz.
Kitabın içinde, harflerin, kelimelerin, cümlelerin, kendi aralarında anlam alışverişi yaparlar.
Kalem aldığına sevinen, yazı yazacağına da sevinir. Öğretmenler yanında bir tane kalem taşır. Yazarlar yanında iki tane kalem taşır. Memurlar yanında üç tane kalem taşır. Zenginler yanında dört tane kalem taşır. Tedbirliler yanında beş tane kalem taşır. Cahiller yanında altı tane kalem taşır. Düşmanlar yanında yedi tane kalem taşır. Kaşifler yanında sekiz tane kalem taşır. Liderler yanında dokuz tane kalem taşır.
Tuna M. Yaşar
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.