- 44 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Erkekler de Ağlar " Mucize - Kırkdokuz Doksan"
Üniversiteden yeni mezun olduğum yıl -ki bu hemen herkes için bir geçiş aşamasıdır- garip birşey yaşadım. Biraz da tedirgin edici diyebiliriz.
Babamın "para lazım mı" sorusuna utanarak "param var" dedikten sonra dışarıya çıkmıştım. Oysaki cebimde yalnızca 3 TL bozuk para vardı. Genç bir delikanlı olarak artık ailem bile olsa birilerinden para almakta zorlanıyordum.
Şehremin’e doğru uzunca bir yürümeden sonra yiyecek mi alsam yoksa içecek mi yahut paramı cebimde mi tutsam diye düşünürken rüzgardan sürüklenerek önüme bir kâğıt para düştü. Refleks olarak üzerine bastım. Etrafı da süzdükten sonra kimseye çaktırmadan cebime attım. Bir boşluğunu bulup kontrol ettim.
50 TL..
Bu parayı almak önce idealist kişiliğime ters gelse de ileride fazlasıyla bir yardımda bulunurum diye kendimi avutarak cebime geri koydum. Belki yirmi adım ya yürüdüm ya yürümedim..
Bir kaldırım kenarında altı yedi yaşlarında bir kız çocuğu mızıka çalıyordu.
Barış Manço "Can Bedenden Çıkmayınca"..
Belki rahmetliyi çok sevdiğimden.. belki o çocuğa üzüldüğümden.. yahut yapılan müziği sevdiğimden.. ama en çok da az önceki günahımdan ötürü cebimdeki 3 TL’yi kendisine uzattım.
- Ağabey ben para istemiyorum..
- Peki ya ne istiyorsun?
- Bak karşı kaldırımda duran benim annem. Kucağındaki de benim kardeşim. Ona süt alabilir misin?
Hakikaten de başımı çevirdiğimde simsiyah bir örtünün altında kaç yaşında olduğu bile belirsiz bir kadın ve kucağında bir bebek vardı. Çocuğa geri döndüm.
- Alırım!
Hemen az ötedeki markete girdik. Ona süt haricinde daha başka neye ihtiyacı varsa almasını söyledim. O zamanlar 50 TL gerçekten güzel paraydı. Kızcağız ilk başta çekindiyse de sonrasında çok da abartmadan süt, mama, bez vs.. alışverişini tamamladı.
Herşey iyi güzel de ya kasada miktar 50 TL’yi geçerse..
Ya kimlik bırakırım, ya birkaç ürünü iade ederim diye düşünürken kasiyerin sözüyle irkildim.
- 49.90 TL efendim..
Şaşkın bir halde ödemeyi yapıp o kız çocuğunun minnet dolu gülen yüzüyle ve..
"Allah bu hayrınla bir derdine deva olsun"
..diye garip bir duasıyla vedalaştıktan sonra cebimdeki 3 TL’yi birbirine vura vura hayatıma devam ettim.
5 yıl sonra..
Hayatım düzene girmişti. Bir işim ve krediyle de alınmış olsa bir evim ve mutlu bir evliliğim vardı. Hatta kızımın doğumuna yakın mütevazi bir araba bile almıştım.
Uzun zamandır anneme küsüm. Belki iki yılı aşkın vaziyettir iletişimi kesmiştim. İçim buruk olsa da hayatıma devam ediyordum.
Bir sonraki gün eşimle doğuma gidecektik. Sezeryan olduğu için herşeye hazırdık. Oysa ne onun ne de benim ailemden kimse olmayacaktı. Açıkçası onların rızası olmadan evlendiğimiz için araya büyük bir mesafe girmişti.
Bir bakıcı ile anlaşmıştım. Ayrıca eve bir de temizlikçi kadın gelecekti. Elimden geldiğince herşey güzel olsun istiyordum. Oysa o gece saat 02:00 civarı uyandığımda eşimi salonda sessizce ağlarken bulacaktım.
- N’oldu neyin var?
- Herşey yolunda ama keşke ya senin ya benim annem yanımızda olsaydı..
Eşimi bir şekilde teselli edip uyuttuktan sonra normalde hiç yapmadığım bir şekilde -hatta belki de akıl başa geldiğinden beri ilk kez- tamamen refleks olarak ben de ağlamaya başladım. Saat 03:00 civarı içimden birşey geçti.
"Yarabbi.. Benim belki bir hatrım yoktur ama varsa senin nazarında tek bir sevabım sen doğacak çocuğumun hatrına bana yardım et"
Gözümün önüne o 5 yıl önceki kız çocuğu geldi..
Çınnnnnnn...
Saat 03:30 gecenin bir yarısı kapı çaldı. 4. Kat balkonumuzdan dışarı baktım. Gecenin bir yarısı bu ürkütücü birşeydi. Aşağıda annem duruyordu. Oysa annem İstanbul’da ve biz Erdek-Balıkesirdeydik. Annem merdivenlerden yukarı çıktı. Kapıyı açtığımda şaşkınlıktan konuşamadım. Oysa annem kendinden emindi.
- Ne o.. Doğumda sizi yalnız bırakacağımı mı sandın!
Anneme bile anlatamadım ama hala bu mucizeyi düşünürüm..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.