- 141 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
Samimiyet Testi
SAMİMİYET TESTİ
Umut hoca, dersten çıkmıştı ki, yanına gelen öğrencisi Yalçın’ı fark etmedi. Yalçın hocasına “Hocam biraz konuşabilir miiz ?” dedi..
Umut hoca, Yalçın’a dik dik baktıktan sonra bu her şeyi bildiğini zanneden, arkadaşlarına psikolojik analizler yapan ama kendi psikolojisinden habersiz öğrencisine “Pekala gel çay alıp bahçeye çıkalım” dedi.
Kantinden çaylarını alıp da okul bahçesinin kuytu bir köşesinde banka oturdular. Hava güneşliydi. Bir ilkbahar erken yazı vardı.İnsanın içini ısıtan ama yakmayan bir güneş. Umut Hoca biraz kırgın olduğu öğrencisi Yalçın’a ” “hadi anlat bakalım” der gibi baktı.
Yalçın hocasının yüzüne bakamıyordu. Kem küm ettikten sonra tüm cesaretini toplayarak “Hocam siz eskiden bana çok ilgi gösteriyor, bana kalem, defter ve kitaplar, dergiler veriyordunuz. Artık benim yüzüme bile bakmıyorsunuz” dedi. Bunu söylerken suçlu psikolojisi ile yere bakıyordu.
Umut Hoca böyle öğrencisi ile çok karşılaşmıştı. Köyden gelen öğrencilerde genelde köylü kurnazlığı ile “ rabbena hep bana “mantığı vardı. Hoca gene de öğrenclerşne kolay tavır takınmazdı. Ama iki şeye tahammül edemezdi Umut Hoca, yalan ve emanet. Çünkü Yalan ve emanet tüm dinlerin, ahklaki felsefelerin yasakladığı insana yakışmayan iki alışkanlık ya da davranıştı. Bunlara riayet etmeyeni kolay affetmezdi Umut Hoca.
Yalçın”a “biraz yüzüme bak” dedi. Yalçın utana sıklıa hocasının yüzüne baktığında Umut Hoca “Hala anlamadın mı sana tavrımı? “dedi.
Yalçın hocasının yüzüne bakan gözlerini tekrar yere kaydırmıştı. Gözler, sözlerden daha konuşuyordu. Mahçup, ezilmiş ve suçlu psikolojisini beden dili ile bakışları ile gözleri ile gösteriyordu Yalçın.
Umut Hoca imalı İmalı bakarak dedi ki “ Çevrene bakarak bana psikolojik analizler yapıyordun geçmişte. Biraz da kendi psikolojini analiz etsen iyi olurdu Yalçın” deyince ,Yalçın yere bakan gözlerini kaldırarak hocasına baktı. Yeşil gözlerinde hesap soran bir bakış vardı sanki. Adeta ben ne yaptım ki, diyen bakıştı. “Hocam , benim psikolojimde ne var ki *” dedi.
Umut Hoca Yalçın’ın zayıf yönlerini bilerek bunu söylemişti. Amacı da öğrencisinin yüzüne bakmasını sağlamaktı. Bunu başarınca “Yalçın kardeşim benim iki konuya dikkat ettiğimi bilirsin yalan ve emanet. Bu hassasiyetlerim konusunda sen ne yanlış yapmış olabilirsin?” Yalçın hocanın hassasiyetini bildiği halde, bir süre yeniden yere bakmaya başladı. Ne cevap vereceğini bilemiyordu. Yalanlarına devam etsin mi? Yoksa gerçeği söyleyerek hocasına dürüst mü davransın bilemedi. Çayından bir yudum daha aldı. Hocasına baktı. Hocasının da kendine baktığını görüyordu. En sonunda dürüst davranmaya karar verdi. Samimi olacaktı.
Çaylarını içerek bitirdiler. Kağıt bardakları yakındaki çöp kutusuna attı Yalçın.
Yalçın Hocanın yanına oturunca Umut Hoca “ konuşmamı kesmeden dikkatle dinle o zaman . Ben sana başta samimi davrandım. En sevdiğim kitapları verdim. 3 kere okuduğunu söyledin. Baktım davranışlarına yansımıyor o kitapta anlatılanlar. Anladım ki, anlayarak değil bana verdiğin sözde durmak için hızlıca okumuşsun ve sonra daha okumamışsın. Okusan bana karşı dürüst olurdun ve asla yalana başvurmazdın. Sana verdiğim dergi ve kitapları bir süre geri getirdin ve sonrasında aldığın hiçbir şeyi geri getirmedin. Bana da her seferinde “getireceğim” dedin. Belli ki bi kenara atarak unuttun gitti kayboldu. Bana gelerek dürüstçe “kaybettim” diyemedin de “getireceğim” dedin benim ısrarla soracağımı bildiğinden benim yanıma da daha gelmedin. Kalem verdim o kalemler kolay kolay bitmez ama üç gün sonra yeni kalem defter istedin. Belli ki sana verdiklerimi kız arkadaşına verdin” Yalçın’ın yüzü kızardı .İçİnden “ Bu umut hocanında bu yaşlı hali ile gözünden hiçbir şey de kaçmıyor yahu” dedi. Senden kalem isteyene “umut Hoca verdi sizde isteyebilirsiniz “diyebilirdin Yalçın. O verdiğim kitapları geri getirmeden başka kitaplar istemeye başlayınca bende artık senle ilgilenmenin mantıklı ve anlamlı olmadığını anladım. Ben sana samimiyet testi yapmıştım ve bu testi sen kaybettin. Altın yumurtalayan tavuğu kesen köylü gibi sana kitaplar ve dergiler aktaran bir hazineyi daha doğrusu gür akan bir nehri yalanlarınla kestin. Şimdi bana neden ilgilenmiyorsun hocam diyorsun”
Umut Hoca “konuşmam bundan ibadet” der gibi sustu. Yalçın yere bakıyordu. Sonra yeniden Hocasının yüzüne baktı. “Hocam özür dilerim ukalalık ettim” deyiverdi. Umut Hoca Yalçın’ın yüzüne bakınca “ Hocam evet kitapları ve dergileri kaybettim. Siz ısrarla isteyince sizin yanınıza gelmeye yüzüm kalmadı. Doğruyu söylememekte büyük hata ettim. Biliyorum o dergi ve kitapları size geri getirsem başkaları da faydalanacaktı. Ben başkalarının psikolojik analizini uzman psikolog edası ile yaparken kendimi unutmuşum. Bu bana hayat dersi oldu. Çok özür dilerim.“
Umut Hoca “ Evladım sana verdiğim hatta verdiğim değil istediğin ama vermediğim seninde ben yokkan masadan alıp götürdüğün kityap piyasada yok. “ Yalçın “ Hocam nereden biliyorsunuz o kitabnı sizden habersiz aldığımı ? “. Umut Hoca gözlerine baktı öğrencisinin “Ben hissederim Yalçın, 30 sene öğretmenlik yaptım, senin yaşının iki misli tecrübem var. Ama seni yalancı çıkarmamak için söylemedim. Çevrene “ Hoca fark etmeden kitabı aldım” diye söyleyen ben miyim ?
Yalçın’ın tekrar kıpkırmızı oldu yüzü. Bir tecrübeyi hafife almanın, yalan söylemenin , emanete hiyanet etmenin utancıydı bu. Bir de hocasına giderek” benle neden ilgilenmiyorsun” demişti yüzsüzce. Ne büyük hata etmişti. Bu davranışını mesela kardeşi ona yapsa kızardı hatta kardeşini döverdi.
İki gün sonra, Umut Hoca Yalçın’ın dersine girdiğinde masasında Yalçın’a verdiği kitapları buldu. Hiçbir şey olmamış gibi dersi işledi. Arada Yalçın’a baktı. Umut Hocanın gözlerine bakamıyordu.
Dersten çıkınca Umut Hoca Yalçın”ı bahçeye davet ederek “Gençlikte olur böyle şeyler Yalçın, sana hayat boyunca yalan söylememeni tavsiye ederim., Yalan söyleyince bazılarını aldattğını düşünebilirsin ama yalan mutlaka döner seni bulur. Emanete hiyanet tek bir dergi kitap olsa bile gerçekten çok kötü huy. Gerçek kitap okuyan kitabı aldığında geri verir. Okul olsun, arkadaş olsun kütüphane olsun. Kitabı ödünç aldığında zamanında vereceksin. Kaybedersen de bunu açıkça söyleyeceksin aldığın yere. Kitabı çalan , alınca geri getirmeyen okumuyor, okuyor görünüyordur. Bu ülkenin okuyor görünen sahtekarlara değil okuyan, uygulayan ve kendisine hediye verildiğinde gücü oranında daha güzel hediye ile karşılık verendir. Öyle Rabbena Rabbena hep bana hep bana diyenler hayat boyu doymaz ve huzur da bulamazlar” dedi. Sonra Yalçın’ın konuşmasına fırsat vermeden hızlıca öğretmenler odasına gitti.
Yalçın hocasının “samimiyet testi”nden geçememiş bir öğrenci olarak bir daha Umut Hocanın yüzüne bakamadı. Ama aldığı her kitabı , bir kalemi bile bundan sonra sahibine teslim etmeyi yalan söylememeyi ve emanete hiyanet etmemeyi güzel bir hocasını kaybetmiş olmanın bedeli ile öğrenmiş oldu. Umut Hoca’nın başka öğrencilerine kitap hediye etmesini gıptayla izledi. Aç gözlülük yaparken suyun kaynağını kesmişti. Altın yumurtlayan tavuğu kesmişti yani.
Yalçın, arada samimiyet testini kendine yapıyor, o zaman Umut Hocayı daha iyi anlıyordu. Herkesin bir “samimiyet testi yapan bir Hocası olsa hayatta ” diye içinden geçiriyordu.
Yalçın bir süre sonra baktı ki, derslerinde daha başarılı ve daha sosyal , Psikolog edası ile gezmeyen ,okuduklarından ders çıkaran öğrenciye evrildiğini gördü. Başkalarına tepeden bakmayan her şeyden ders çıkaran öğrenci olmuştu.. Ama Umut hoca eskisi gibi olmadı. Gerçi arada sohbet etti Yalçın ile ama gönülsüzce. “ Yalçın arada hocasına kızsa da ” ben Hoca olsam eski Yalçın gibi öğrenciye bende öyle davranırdım. Ama ben Yeni Yalçın olarak hocama kızamam ” diye içinden geçirmeden edemedi. Bilmem okuyan bu hisseden kıssa alabildi mi ?
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.