- 69 Okunma
- 0 Yorum
- 2 Beğeni
Günün Sonunda "Yasak Elma - İlk Günah"
"Yasak elmayla başlayan bu hikaye bakalım günün sonunda hangi ağacın dibinde sonlanacak"
Ruhumuza bu günahın tohumları işlendiğinden beri hastayız. Oysa zaman zaman karşımızda vücut bulan doktorlar bize bu gerçeği hatırlatmaktan geri durmayacaklardı.
"İlk taşı en günahsız olanıniz atsın"
..ve işte bu gerçekle başbaşa kaldığımız o an içimizi o büyük korku saracaktı.
Ölüm.. ölümden sonrası..
Kızılay’a kan verdiğim günlerden birisinde.. ki bunu hem birilerine faydam dokunsun hem kendi sağlığım için yaparım.. "burda bile bir menfaat var" zaten öyle değil midir.. insan iyilik yaparken bile verdiği o huzuru hesaplar.
Neyse.. bu ayrı bir mesele..
Kan verdim vermesine ya gece iş nöbetinden çıktığım için biraz halsizleştim. Oysa ki sormuştu karşımdaki asistan. "Tok musunuz, uykusuz değilsiniz değil mi vs.." bir daha boş vakit bulamam diye "iyiyim" dedim. Bünyeme güveniyordum.
Kadıköy’den semtime otobüse binince ayakta olarak bir köşeye sığındım. Trafikten dolayı yol uzadıkça gözlerim kararmaya başladı. Olabildiğince kendimi tutuyorum ama birden elim ayağım boşalmış. "Mış" diyorum çünkü geri kalanı sadece birkaç ses..
Bir kadın sesi..
"Biri bayıldı, yer verelim, birisi su versin, kolanya yok mu.."
Gözlerimi açtığımda ilk aklıma gelen utanma duygusu oldu. Henüz genç sayılabilecek bir yaşta başka birisinin yerine oturmuştum. İneceğim yere kadar başımı demire yaslayıp açıkçası kafamı kaldıramadan dinlendim.
Beykoz Paşabahçe durağında inince kendimi meydandaki parkta bir banka attım. Kimseyi arayıp telaşlandırmak istemediğimden boylu boyunca uzandım. Üzerime ağırlık çökmüştü ve vücudumun yatay vaziyette kalması gerektiğini düşündüm.
Neyseki birkaç dakika sonra kendime geldim. Tabi o arada biraz içim geçmiş. Uyuklar vaziyette iken birden başucumdaki genç kızı görünce doğruldum.
- İyi misiniz?
- İyiyim. Bugün kan verdim de tansiyonum düştü galiba.
- Burdan geçiyordum. Cüzdanınız yere düşmüş. Onun için bekledim. Buyrun..
- Teşekkürler. İşiniz gücünüz rast gitsin.
- Hepimizin.. Geçmiş olsun. iyi günler.
Bir barda kapıda güvenlik görevlisiyim. O gece yine üst aramasıyle içeriye aldığımız misafirlerin birisi olay çıkarmaya kalkışınca artık bu işten sıkıldığımı anlayıp ani bir kararla istifa ettim. Patron biraz ısrarcıydi..
- Oğlum gecede en az 3000 TL bahşişin var. Maaşı söylemiyorum bile. Akılı ol..
- Kesin kararlıyım.
Bir kitapçıda işe başladım. "Hoşgeldiniz" barkot kontrolü vs.. derken çok daha az parayla ama çok daha mutlu çalışıyordum. Birgün yine kapıda barkot kontrolü yaparken o göründü..
- Siz..
- Evet benim. Tekrar teşekkür ederim o gün için. Bir isteğiniz olursa ben burdayım. N’olur çekinmeyin.
Gece kitapçı kapaninca ekstra mesai olsun diye güvenlik işi haricinde yeni gelen kitapları yerleştirme işine de bakıyordum. Dolayısıyla her kitap elimden geçiyordu.
- Aslında bir kitap arıyordum ama ne aradığımı da bilmiyorum.
- Bir tavsiyem olabilir.
- Nedir ismi?
- Eski bir kitap. Simyacı.. Santiago..
- Yazarı Paul...
- Yok ben kahramanın ismini söyledim.
- Peki. O olsun..
Kitabın uzatıp geri çekildim.. oysa o ilk günahı işlemiştim.
Kitabın arasına yazdığım bir not kâğıdına telefon numaramı iliştirmiştim. Oysa o güzellik ne bir arama yahut mesaj ne de tekrar buraya gelmişti.
Aradan haftalar geçti. Bir gün iş çıkışında onu kapıda beklerken gördüm. Çok utanmıştım. Hiç böyle olacağını düşünmemiştim.
- Santiago aradığı hazine için çok uzaklarda çok uzun zaman çok emek harcadı. Oysa hazine kendi evindeydi!
Denizle hikayemiz böyle başlayacaktı..
Uzun yıllar sonra yine Beykoz’da bir ıhlamur ağacının altında ona birşey itirat etmek için söze girdim.
- Deniz. Biliyor musun daha o gün bankta sen bana iyilik yapmaya çalışırken ben sana başka bir gözle bakmıştım. Günün sonunda bu hikaye güzel bitse de o ilk günah için özür dilerim.
Oysa Deniz gülüyordu.
- Merak etme, o ilk günahı Kadiköy Beykoz otobüsünde ben işledim..
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.