- 35 Okunma
- 1 Yorum
- 2 Beğeni
Hesaplaşma
Gün geçtikçe yalnızlaşıyor, yalnızlaştıkça içime kapanıyor, kendimle hesaplaşıyorum. Gerçi bir insan ne kadar yalnızım dese de, esasında yalnız değildir. Her şeyden evvel insanı yoktan var eden Allah azze ve celle hazretleri kulunun her halini görmekte ve bilmektedir. Bir başka deyişle kul daima Allah’ın mürakabesi altındadır. Yine yalnız kaldığını hisseden insanın yanında ona doğru yolu telkin eden, yardımcı olan melekler vardır. Buna ilaveten onu saptırmak isteyen şeytan ve avaneleri de bu gibi durumları kollamaktadır. Bütün bunlara ilaveten insana sürekli kötülüğü emreden nefs-i emmare de vardır.
Benim yalnızlaşıyorum dememdeki muradım, çevremde dost, arkadaş, akraba olarak tanıdığım insanlarla yabancılaştığımı ifade etmekten gayri bir mana taşımamaktadır.
Küçüklüğümüzde benden iki yaş kadar büyük olan ağabeyim: “Oğlum sen hayal aleminde yaşıyorsun” derdi. Haksız değilmiş. Benim içimde büyüttüğüm dünyamda riyakarlığa, aldatıcılığa, yalancılığa, düşmanlığa, kindarlığa yer yoktu.
Benim dünyamda insanlar canlarından önce cananlarını düşünürlerdi. Bir başlarına yemek yemekten utanır, haya ederlerdi. Dolayısıyla her yemek vakti gelip çattığında “ah keşke soframızı bir misafir şereflendirse” temennisinde bulunurlardı. Bu niyetlerine mukabil Allah’ta onların hanelerinden Halil İbrahim (a.s) bereketini eksik etmezdi.
Benim dünyamda birisine sevdalanıldımı ayrılık diye bir şey asla hatıra gelmez, ölüm dahi ayrılık sayılmaz, olsa olsa hakiki vuslata açılan bir kapı niteliği taşırdı.
Benim dünyamda büyüğün küçüğe şefkati, sevgisi ulu dağlardan daha yüce, küçüğün büyüğe saygısı ve muhabbeti müridin mürşidine bağlılığı gibi içten ve samimiydi.
Benim dünyamda fakir yoktu. Çünkü herkes paylaşmasını severdi; tıpkı Ensar’ın Muhacirin ile varını yoğunu paylaşması gibi...
Benim dünyamda ilimdi önce gelen. Maddiyat, sadece ilmin yaygınlaşabilmesi için lazım olan vasıtaların temininde kullanılan basit bir metadan ibaretti.
Kısacası benim dünyamda hakim olan yegane kanun, alemleri yoktan var eden Yüce Rabb’imizin koyduğu kanunlar ve o kanunları bize tam manasıyla tebliğ eden alemlere rahmet nebi, peygamberler peygamberi, bizim peygamberimiz Hazreti Muhammed Musatafa (s.a.v)’nın fem-i saadetlerinden dökülen incilerdi.
Gerçek dünya (!) ile tanışmaya başladığımda -tabiri caizse- sudan çıkmış balığa döndüm. Ne kadar anlatırsam anlatayım, çevremdeki insanları değiştiremeyeceğimi iyi öğrendim diyebilirim. “Mum dibini ışıtmaz” atasözümüzün manasını çok iyi kavramış durumdayım. Öküzün altında buzağı arayanlarla harcayacağım vakti bundan gayri zayi addediyorum. Bu saatten sonra ilim meraklıları samimi bir şekilde gelip, öğrenmek istedikleri mevzuları sormadıkları sürece, susma hakkıımı kullanma taraftarıyım.
Elimden geldiğince dışarıdaki dünyanın varlığını da unutmadan kendi dünyamda dolu dizgin yaşamaya devam ededeceğim. Gerçek manada huzuru yakaladığım yerde bulunmaktan mutluyum.
Mutluluk ve huzur dolu bir dünyanız olsun her zaman….
yusuf akkaya