- 45 Okunma
- 0 Yorum
- 0 Beğeni
Gökkuşağında Güzel Bir Dünya
Gökkuşağında Güzel Bir Dünya
Fırtına ve yağmurun dinmesi sonrası gökyüzünde rengârenk gökkuşağı * belirir. Hengâmenin, curcunanın, patırtının arkasındaki durgunluğu, dinginliği ve münzevi zamanları çağırır. Tabiat, yağmurla birlikte kuşağını giyinmiştir artık. Sanki intifadaların sonunda yeni bir güne uyanılmıştır. Yunus’un, benim yüzüm yerde gerek dediği bir kabulleniş ve boyun eğiş hali vardır. Doğum sonrası gerçekleşen sevinç gibidir. Özellikle kendi yalnızlığında olan insanın ruhuna etkili bir dokunuştur.
Gökkuşağının oluşumunda yağmur damlalarıyla beraber güneşin raksını da görmekteyiz. Aynı parmak izi gibi her gökkuşağı her insana ayrı gözükür. Çünkü fiziki olmayan bu görüntü, optik bir yansımadır. Her görüşteki açı farklılıkları, ayrı görüntüleri beslemektedir. Renkli bir spektrum eşliğinde göz kamaştırıcı bir ışık tayfıdır. Madden bu böyledir ama manen, dünyamızdan cennete giden bir yol gibi görülür. “Gökkuşağının bittiği yerde altın bulunur” anlayışı da bu beklentinin bir sonucu olsa gerek. Bütün bu oluşumlar, “Düzen, kâinatın ilk kanunudur” bakışını destekler. Renkler, ebat ve şekil farklı farklı görüntülerle temaşa edilir. Hatta renklerin olmadığı beyaz gökkuşağı görüntüsünü de bunlara dâhil edebiliriz. Tüm hayatın, bir gökkuşağı geçiciliğinde olduğunu biliriz de mücadelelerimizden de hiç vazgeçmeyiz. Bütün güzellikler yanımızdayken dahi hayat birazda gökkuşağının kayıp sekizinci rengini arama üzerinedir. “Gözlerde yaş yoksa ruh gökkuşağına sahip olmaz” diyen Kızılderili sözüyle beraber “Gözler yaşarmadıkça gönüllerde gökkuşağı oluşmaz” denen bizim anlayışımızdaki gökkuşağı bizleri durup düşünmeye sevk eder.
Gökkuşağının şekli ve yapısıyla alakalı bilimsel tespitler bütün söylencelerle de iç içedir. Tüm dünya mitolojilerde, söylencelerin de ve anlatımlarında gökkuşağı yerini almıştır. Bir Şaman için gökkuşağı, göğe çıkılan bir köprüdür. Anadolu’da ebemkuşağı, eleğim sağma, ala’im-i sema ve Fatma Ana’nın kuşağı olarak bilinir. Birçok Türk devletinde ve toplumunda gökkuşağı farklı farklı anlamlarda ve inanışlarda kendisine yer bulmaktadır. Hz. Musa’nın, Tur Dağı’nda bir gökkuşağı tarafından korunduğuna inanılır. Afrika mitolojisinde gökkuşağı, Tanrı’nın görüntülerinden biri olarak görülür. Kültürümüz dışında başka bir örnek, Yunan mitolojisinde İris, gökkuşağı ile isimlendirilir. Öyle ki İris üzerine yapılan birçok sanat eserinde gökkuşağına da yer verilmiştir. Hatta İris, sürahisine su toplayarak gökkuşağı oluşturmaktadır. Gökkuşağının altından geçince cinsiyet değişeceği türünden oldukça çeşitli inanışlarla da karşılaşmaktayız.
Adına hayat içinde hayal derler, ufuklar onun içinde, bulutlar onun içinde, gökkuşağı onun içinde... Hayal gücümüzün en güzel sembolü olan gökkuşağı, umutlarımızı da yeşertmektedir. Hale ve taç ile beraber, gökyüzünün ve ufkun alınlığında hep dünyamızı süslemektedir. Duyularımızda vazgeçilmeyen bir hissediş olarak… Öyle ki temaşa edemeyen görme engeli birisine dahi diğer hissiyatlarında enerjisini göndermektedir. Her gökkuşağı gönlümüzün cezvesini taşırıp güzellikleri yansıtmaktadır. Sonuçta gökkuşağı gibi bütün güzellikleri yüreklerde soldurmayıp iyiliklere teşne, mutluluklara müzahir kılmak gerekiyor.
* Gökkuşağı, güneş ışınlarının yağmur veya sis bulutları içinden geçerken kırılmaya uğrayarak yansımaları ve yay şeklinde renkli olarak görülmesine verilen isimdir. Gökkuşağı içinde,-dıştan içe doğru- kırmızı, turuncu, sarı, yeşil, mavi, lacivert ve mor renkli görülür.
İlkay Coşkun
Kültür Ajanda Dergisi
Aralık 2024, sayı 133
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.