- 43 Okunma
- 0 Yorum
- 1 Beğeni
HAYAT BİR SAHNE İSE VE BAŞROL BENDE Bölüm- 2
YOLCULUK BAŞLIYOR
Susurluk’taki evimizin avlusunda tıka basa eşyalarla yüklü bir at arabası ve arabanın etrafında burnundan soluyarak dört dönen babam annemle yaptığı kavgadan sonra hırsını zavallı höt marka gaz ocağından çıkartmak için, ocağı arabadan kaptığı gibi yere fırlattı ve üzerinde tepinmeye başladı. Benim için yolculuk biraz daha eğlenceli olmaya başlamıştı. Babamı hiç böyle kızgın görmemiştim. At arabası avlunun büyük
kapısından ağır, ağır çıkarken hiç geri dönmeyecekmiş gibi son defa arkama dönüp doğup bu yaşa geldiğim evimize baktım. Babaanneme baktım, ağlayan halama baktım ve içimden yemin ettim. Vallahi de geri geleceğim. Billahi de geri geleceğim. Evet, sözümü tuttum geri döndüm yıllar
sonra ne bağ kalmıştı ne bahçe, ne at kalmıştı nede araba. Göçten son hatırladığım sahne İstanbul’da bundan sonra yaşamımızı sürdüreceğimiz sokaktı. Geniş bahçeli bir evden sokağı en az yarım metre çamur olan tek odalı bir eve terfi etmiştik. Bir İlkbahar günü yeni evimize yerleştik. Şehremini semtinde İbrahim Çavuş Mahallesi Ayık Sokak x Numaralı iki katlı ahşap bir bina idi. Giriş katında biz oturacaktık üst katta ev sahiplerimiz. Birbirimize çok çabuk kaynaştık. Çocukları olmuyormuş onun için isimlerinin başına anne ve baba kelimesini ekleyerek hitap etmeye başladık Süheyla anne, Salih baba. Eğer yaşıyorlarsa Allah uzun ömür versin. Ama vefat ettilerse Allah rahmet eylesin demekten başka elimizden bir şey gelmez. Evimiz tek odadan ibaret Daha da komiği ikinci kata mutfaktan geçilerek çıkılıyor. Gözlerinizi bir an için kapatın. Sokak kapısını açıp içeri girdiniz, karşınıza kocaman bir hol çıkacak. Sağ tarafınız duvar boyu mutfak. Sol tarafa yanaşırsanız yegâne odamıza girersiniz. Üst kata çıkacağım derseniz merdivenler sizi üst kata çıkarır. Odamıza girdiğimizde Tam ortadan enlemesine bir gerili olduğunu ve bu İpe bir çarşaf asılı olduğunu göreceksiniz. Odanın bir tarafı annemle babama ait diğer tarafı gündüz oturma gece ise kardeşimle benim yatak odamdı. Bu sokakta ve bu evde 1959 dan 1964 kadar iyi ve kötü günlerimizle yaşadık.
Birazda yeni komşularımızdan bahsedeyim Hemen yanı başımızdaki binanın giriş katında Abdullah amca yaşıyordu. Daima sokağa bakan pencerenin önünde otururdu bana pulculuğu sevdiren ilk olarak Abdullah amca oldu. Sonra sokağımızın hemen başında bakkalımız Önder amca. Onun karşısında köşede mahallemizin kalaycı dükkânı vardı ama ne yazık ki ismini şimdi hatırlayamıyorum. Şimdiki gençler kalaycılığın ne olduğunu bilmez. Hemen kalaycı dükkânının yanı başında oduncu Mehmet amcanın dükkânı vardı odun ve kömür satardı, tam karşımızda İhsan ablalar otururdu. Oğlu Nejat ve kızı gönül kocasını da hayal meyal hatırlıyorum ama ismi aklıma gelmiyor. Hemen onların evinin yanında iki katlı çok büyük bir ev vardı ve o evde ilk çocukluk aşkım Berrin’ler oturuyordu. ‘’Ah Berrin ah seni ne kadar çok sevmiştim ama bir kere bile bana dönüp
Bakmadın’’. Ve mahallemizin en güzel kadını Ayhan abla Bizim mahallenin Fahriye Ablası çok sevmiştik seni ama boşuna dememişler Allah’ın sevdiği kulları fazla yaşamaz diye en deli dolu çağında senide yanına aldı. Bir sokak ilerde sınıf arkadaşım rahmi oturuyordu. Gelelim düşmanlarıma Ahmet ve Kayacan kardeşler Ahmet değil ama Kayacan tam bir baş belamdı. Çocuk beni yakaladığı yerde kafamı yarıyordu. Ne bulursa taş sopa, her defasında kafamın bir tarafı balon gibi şişiyordu. Mahallemizde birde çitlembik ağacı vardı bana göre asırlık bir ağaçtı yazın gölgesinde oyun oynardık. Mahallemize yıllar sonra gittiğimde ne çitlembik ağacı vardı ne de gölgesi bulunduğu yere beton bir bina yerleştirmişlerdi o günden sonra bir daha o mahalleye gitmeme kararı aldım artık orası benim bıraktığım sokak değildi. Ve bayramlar bambaşka kutlanırdı ben ilk olarak okuldan evvel Atatürk sevgisini sokağımızda kazandım. Şimdi resmi bayramlarda kapımıza bayrak asmaya üşenen bizler o zaman bayrama iki gün kala Süheyla annemin öncülüğünde hazırlığa
Başlardık. Penceresinin tam altına Atatürk’ün resmini asardı Resmin etrafını grapon kâğıtları ile süslerdik. Evden eve aydınlatmalar çekerdik akşam oldu mu renk, renk lambalar yanardı. 23 Nisan çocuk bayramını, Cumhuriyet bayramını,19 Mayıs gençlik bayramını hatta Atamızın ölüm yıldönümlerinde anarken dahi üzüntüden çok devrimleriyle yâd ederdik. Ve ben kendi paramla ilk kitabımı şehremininde alıp okudum adı da Rapunzel’di hani şu kuleye hapsedilen kız. Semtimizin iki büyük parkı vardı biri Saray Meydanı diğeri ise Küçük Saray Meydanı. Salı günleri Pazar kurulurdu. Ben ilk olarak Salı pazarında su satarak para kazanmaya başladım. İlkokulu Şehremininde okudum Önce KaraahmetPaşa sonra ise İbrahim Alaattin Gövsa ilkokulunda. Karaahmetpaşa İlkokulunda okurken dörtlü tedrisat görüyorduk. Bu şu demekti ben sabahçıydım Hafta başında Pazartesi sabahı Okula gidiyordum bizden sonra öğlenciler derse giriyordu. Ertesi sabah başka bir gurup derse giriyor biz Pazartesi, Çarşamba ve cuma günleri sadece yarım gün öğretim görüyordu
Bunun adı ise dörtlü tedrisattı.
Devamı var
YORUMLAR
Henüz yorum yapılmamış.