- 119 Okunma
- 2 Yorum
- 3 Beğeni
Fazla ve fırıncı
Bir beldenin varoşlarında bir gariban yaşamaktadır. Aklı kıt ve beceriksizdir. Bir o kadar da alıngan ve duyarlıdır. Yol iz bilmez, patavatsız konuşur ve ölçüsüz hareket eder.
Tutarsızlıklarından dolayı adı fazla ya çıkmıştır.
Bizim fazla, tek cadde üzerinde bir şerit gibi uzayan çarşıda dolaşıp vitrinleri seyreder.
Vitrinlerde görüp beğendiği ama alamadığı çok şey vardır.
Onun için bu önemli değildir. Çünkü talepleri vitrinde, vitrindeki nimetlere değil, in’am a dır.
O yüzden gözleri tok gönlü zengindir.
Zaman böylece akıp gider.
Bizim fazla, giderek vitrinlerle yetinmeyip, dükkânlara girerek teşhir edilen malların marka ve kalitelerine bakmayı bir tutku haline getirir.
Eh, çarşı bu. Elbette ki fırınlar da vardır.
Ne var ki bizim fazla her gün taze ekmek yeme imkan ve şartlara sahip değildir. Evindeki bayat ekmeklerle yetinir.
Hergün bir fırının önünden geçerken sıcacık taze ekmek kokusundan adeta burnunun direği kırılır.
Bir gün çok acıkmıştır ve canı taze ekmeği çok çeker. Fırıncıdan ekmek istemeye karar verir. Fırının önünden bir geçer, iki geçer, bir türlü isteyemez.
Sonunda nefsine yenik düşer.
Yüzüm kara olacaksa da olsun deyip içeri girer.
Bizim fazla, fırıncının odunları dağdan, on u fabrikadan getirdiğinin bilincindedir. Ekmek pişirmek için ateşin karşısında kendisininde piştiğini, onca zahmeti çoluk çocuğunun nafakası için çektiğinin idrak ve şuuruna sahiptir.
Sonunda fırıncıya; bana ekmek verebilir misin, şayet verirsen, ben ancak kese kâğıdının parasını ödeye bilirim der.
Fırıncı _ sana ekmek veririm ama şartım var. Şu karşımda ki dört dükkâna görmeyeceksin diye şartını beyan eder.
Fazla için fırıncının dostluğu ekmekten daha değerlidir. Çünkü ekmek başka yerlerden temin edile bilir ama dostluk olası değildir.
Fazla kabul eder ama dükkanlarına girmeden vitrinlerinde bakabilirmiyim diye izin ister ve fırıncı kendisine bu izni verir.
Bir süre sonra fırıncı fazla ya, sen nankörsün, emeğimi inkâr ettin. O dükkânların önünde durarak bana ihanet ettin der. VESSELAM.
Şimdi bu yazımı okuyan arkadaşlara soruyorum.
Bizim fazla, fırıncının sevmediği vitrinlere bakarak fırıncıya nankörlük ve ihanetmi etti?.
Yoksa, fırıncı çok ağır bedel mi istedi.
Cevaplamanız dileğiyle.
// Yapmayın dostlarım. Nankörlük ve ihanet çok ağır bir suçlamadır//
YORUMLAR
Bir zamanlar ''Ekmek Teknesi''isminde bir dizi vardı.Filozoftu fırıncı.Her kıssanın sonunda aşılamayan soruların cevabını Fırıncı Nusret verirdi.Fazla'yı da Celali Bey'e benzettim.Ama nankör de değildi,ihanet de etmemişti kimseye izlediğim kadarıyla.Biraz saftı o kadar.Vereceği bir ekmek kendisinden değil ,askıdan versin bari fırıncı.Üstada Saygıyla.
Kiymetli üstadim kaleminize gönlünüze sağlık okurken Ömer Seyfettin'e ait DİYET adlı hikayesini okur gibi oldum duygunuza sağlık yazınıza gelince diyeceklerim Fırıncı, ekmek karşılığında Fazla'ya oldukça ağır bir şart. Vitrinlere bakmak ya da dükkânlara girmek, Fazla'nın kullanım zararları masum bir deneyimdir. Fırıncının bu koşulları, dostluk ve yardımlaşma kavramlarından ziyade, üzerinde bir tahakküm kurma arzusunu gösteriyor. İnsanlık, birinin ihtiyacını gidermekten çok, onlara saygı göstermek ve özgürlüklerini zedelememekle kayıtlıdır.
Fazla'nın fırıncıya ihanet ettiği söylenemez, çünkü o, kendisine sunulan şartlarda dürüstçe yerine getirilmeye çalışılmıştır. Ancak fırıncının ortaya koyduğu şart zaten insani olmayan ve dostluğun özüne aykırı bir taleptir. Fazlanın vitrinden bakması, fırıncıya bir zarar vermemekte, aksine onun yayılmasını almasına rağmen fırıncının ortaya koyduğu kurallar içinde hareket ettiğini göstermektedir.
Nankörlük ve ihanet çok ağır suçlamalardır ve bu hikâyede bu suçlamaların dayanağı yoktur. Dostluk, sevgi ve merhamet üzerine kurulmalı, şartlara ve ağır bedellere değil. Fırıncının Fazla'ya yaptığı bu suçlama, Fazla'nın dayanıklı duyarsız bir şekilde yalnızca kendi emeğini merkeze koymasındandır.
Bu nedenle, Fazla'nın yaptığı bir ihanet değil, alevlenenin gösterdiği dostluk değerlerine aykırı bir şekilde davranışlarızdır. İhtiyacı olan birine yardım ederken, yardımın bir ticarete dönüştürülmesi; bu da yardımın özünden uzaklaşmasına neden olur. Dostluk, karşılıklı anlayışlar ve şefkatle güçlenir; Cezalandırıcı koşullarla değil.selam saygı duamla hayırlı geceler dilerim inşallah