- 129 Okunma
- 2 Yorum
- 2 Beğeni
Atatürk İlkeleri ve Günümüzde CHP
Normalde siyaset yapmayı sevmem. Kimseyi de eleştirmem saygı duyarım. Ama son yıllarda ülkemiz siyaseti o kadar fecaat bir hal aldı ki, içimdekileri tutamıyorum. Sırtıma yük oluyor. Ülkemin haline, bizi yönettiğini sananlar adına üzülüyorum. Ama elden bir şey gelmiyor.
Bu yazımda Atatürk İlkelerini kısaca özetlemek istedim. Birileri okusun, yorum yapsın, eleştirsin vb. gibi bir derdim yok. Tek derdim tarihe not düşmek. Çünkü gün gelecek bizler her şeyi unutsak da tarih asla unutmayacak.
Ülkemizin kurtarıcısı Atatürk’ün kurduğu, ülkeninde kurucu partisi olan CHP’nin 6 oku neyi simgeler?
Laiklik
Milliyetçilik
Cumhuriyetçilik
Halkçılık
Devrimcilik
Devletçilik
Bunları kısaca inceleyip, Atatürk’ün sözde askerleri olan CHP ile kısaca karşılaştıralım.
LAİKLİK
Laikliği, resmi politikası dinsizlik olan rejimlerden kesinlikle ayrı tutmak gerekir. O tür rejimlerde devlet dine karşıdır. Vatandaşın dinsiz olarak yetişmesi için gereken her türlü tedbiri alır. Atatürkçü laiklikte ise, devlet işlerine karıştırılmaması koşulu ile tam bir din ve inanç özgürlüğü vardır.
Tam bir din ve inanç özgürlüğü olan Atatürk laikçiliğinde; CHP her zaman İslam karşıtlığı yapmış ve müslüman kesimi ikinci veya alt sınıf görerek, müslümanları yobaz, gerici vb. kimliklere bürümüşlerdir. Bu durum hala günümüzde de devam etmektedir. Yıllarca başörtüsüne düşmanlık ettikleri gibi hala saldırılarına devam etmektedirler. Camilerin ahıra çevrilmesi, depo olarak kullanılması gibi mevzulara da girmiyorum.
MİLLİYETÇİLİK
Ait olduğu milletin varlığını sürdürmesi ve yüceltmesi için diğer bireylerle birlikte çalışmaya, bu çalışmayı ve bilinci, diğer kuşaklara da yansıtmaya "milliyetçilik" denilir. Şu tanıma göre milliyetçiliğin en önemli öğesi "millet" olmaktır.
Atatürk’ün askeri olduğu savunan bir kesim, kısaca göz attığımızda Yüce Türk Milletinin örf ve adetleriyle uzaktan yakından alakalarının olmadığı görülür. Kendi milletlerini aşağıda gören, kendi geçmişini yok sayan, kendi ecdadına utanmadan küfürler ve iftiralar atan bu kesim, ahlaksızlığın başkenti Avrupa’ya özenir. Kendi ülkelerini, kendi iç işlerini gider Avrupaya şikayet eder. (Avrupa kim ise?) Geçmiş dönemlerde Yunan ile kol kola gezenlerin torunları günümüzde de Türk harici herkesten medet ummaktadır.
CUMHURİYETÇİLİK
Türk İnkılâbının siyasal görünüşüdür. Cumhuriyetçilik devlet yönetiminde ve düzeninde millet iradesinin egemen olmasıdır. Devletin biçimini belirleyen yönetim tarzıdır şeklinde de tanımlanabilir. Bu açıdan devlet hayatında kişisel otorite ve keyfiliği önlemenin güvencesini oluşturur.
Kısaca; millet iradesinin egemen olduğu Cumhuriyette, sadece parti isminde Cumhuriyet geçen bu kesim, millet iradesine her zaman karşı çıkmış, her dönem milletine uzak kalmış ve hükümeti seçen millete güvenmemiştir. Günümüzde de iktidarda olan hükümete oy veren seçmene, yani ülkenin yarısına “koyun” demekten hicap duymamıştır.
HALKÇILIK
Halkçılık ise millet içindeki çeşitli insan gruplarının çıkarına ve yararına bir siyaset izlenmesi, halkın kendi kendini yönetmeye alıştırılmasıdır. Halkçılık, cumhuriyetçiliğin doğal bir sonucudur denildi ki, bu çok doğrudur. Cumhuriyet, halkın kendi yöneticilerini kendi içinden seçmesi anlamına gelmektedir.
CHP’nin halkçılığı da göz yaşartan seviyededir. Kendi milletini her zaman aşağılayan, ülkede küçük bir kesimi ülkenin sahibi gören bu zihniyetin oyu ile bir çobanın oyu tabiki bir olamaz!
DEVRİMCİLİK
Devrimcilik veya revolüsyonizm, bir devrimi gerçekleştirmeye adanmış belirli bir toplumsal hareket türüdür. Charles Tilly, onu "devletin veya onun bir bölümünün kontrolü için özel rekabet iddialarını geliştiren bir toplumsal hareket" olarak tanımlar.
Söz konusu bu kesim, Atatürk’ün yaptığı devrimlerin tersine; devrimi, hükümet devirmek, ortalığı karıştırmak olarak algılarlar. Gezi olaylarında ülkeye ve esnafa verdikleri zarar ortadadır. Bu arkadaşlar gezi olaylarında, Atatürk ile katil Apo’nun posterlerini yan yana getirerek büyük bir devrim gerçekleştirmişlerdir.
DEVLETÇİLİK
Devletçilik, devletin ekonomiyi veya sosyal hayatı ya da her ikisini de belirli bir dereceye kadar kontrol etmesi gerektiği inancıdır. Bu anlamıyla devletçilik, anarşizmin tersidir.
Anarşinin tersi olan devletçilik kavramını tam olarak kavrayamayan CHP, çoğu dönemde kendi devletini Avrupa devletlerine şikayet etme konusunda çok maharetlidirler. Bu çoğu dönemde yaşanmıştır. Medet umdukları kendi devletleri ve kendi milletleri olmamış, her dönem Avrupa devletlerinden ve halklarından medet ummuşlardır.
Sonuç olarak; Cumhuriyet Halk Partisi, ne Atatürk’ün ilkelerine sahip çıkabilmiş ne de halk ile buluşabilmiştir. Bu ülkenin sahibi olduklarını düşünen küçük grup, Avrupa’nın kuyruğuna takılmaktan başka bir işe yaramamışlardır. Ülkeyi muasır medeniyetler seviyesine çıkarmak için çaba göstermedikleri gibi, muasır medeniyet kelimesini de; soyunmak, eğlence, heykel, dans gibi etkinlikler olduğunu sanmışlardır. Maalesef ülkenin kurucu partisi olan CHP’de; Türk kültürü ve ananelerine karşı bir belirti, iz, emare görünmemektedir.
Şimdi sorum şu; Atatürk kalksa ve sözde mirasçılarını görse acaba ne yapardı?
YORUMLAR
Sorunuza net cevabım : Devrim mahkemelerini kurar ve çok baş sallanırdı. Muhalefet görünümlü batı yandaşı parti kesimi dahil. Atatürk devrimleri zaten ki unutuldu. Bu çok açık. Ilımlı şeriat ülkesi olduğumuzu bilmeyen mi var. İnsanların kültürel yaşamı dahi bir Afganistan toplumu hatta daha aşağısı. Benim de bu yüzden hem yaşadığım şehirde hem de ülke açısından boğulmuş hissimin de temel gerekçesi. Ülke adım adım ılımlı şeriata gidiyor ve AZİZ NESİN'in dediği gibi: yobazlığın dozunu öyle bir verdiler ki halka. Daha da bağnazlık istiyor. Siz bu şartlarda aynı Osmanlı son dönemiyle aynı şartlar ve Sevr koşulları da şuan aynı. Tapular verildi biliyorsunuz. Geçmişlerde bir bakan babalar gibi veriyorum dedi ve sonra kısa sürede o verdiği topraklardan sonra nedense kanser yüzünden fazladır yaşamadı. Ne ilginç bir rastlantı...