misal
şu cümleleri yazdığım günü o kadar net hatırlıyorum ki...
’’ Bazı balkonlarda masalar kahvaltı tabaklarıyla donatılmayı beklerken yan tarafta genç bir kadın güneşin gözlerini almasıyla üst üste hapşırdı.
Sonra eğildi, sepetin içinde kalan son parçayı çıkarıp nazikçe silkeledi. Bir adım öne attı. Balkonda gerili ipe sol eliyle yerleştirdiği çamaşırın ucuna, avcunda gizlediği mandalı sabitledi. Bir ucu aşağıya sarkmış elbiseyi yukarı doğru kaldırırken söğüt ağacının gövdesine sırtını yaslayarak oturan Komşu Anneyi fark etti. Dudaklarının arasına sıkıştırdığı diğer mandalı çıkarıp yerine sıcacık bir gülüş yerleştirirken
’’Günaydın, Komşu Anne’’ diye seslendi.’’
...
iki katlı evimin çatı katında portakal nergisi başlıklı öykümün taslak çalışmasını yaparken üzerinde uzunca bir zaman uğraştığım cümleler. okumak çok kolay ne var ki.. üstelik çok sıradan görünüyor. ancak işin aslı öyle değil.
gecenin sessizliğine bırakmak için kalemimi epeyce bir beklemiştim. bizim ailede genetik sanırım geç uyumak. biri uyusa diğerleri uyumuyor. ve bu uyanıklık hali bir aradalığı beraberinde getiriyor.
nihayet el ayak bir süre sonra çekilince bana da gün doğuyor. yazmak büyük bir tutku. ve ben bu konuda çok hevesliyim. orijinal bir şeyler üretmek, yeni yeni karakterler oluşturup onlarla sohbet etmek bilseniz nasıl heyecan verici...
öyküleri kurgularken en çok giriş kısmı yorar beni. zemin iyi ve sağlam olmalı ki üzerini rahatça işleyip örebileyim.
yukarıdaki metin epey zorlamıştı beni yazarken. orada genç bir kadın çamaşır asıyordu. ee asıyordu da nasıl asıyordu. ana karakterle bu genç kadını bir şekilde birbirine bağlamam lazımdı. ancak bu basit bir söylemle de olamazdı. aklımda gel gitler... aman ne ki assın işte o arada da günaydınlaşsınlar komşu anneyle. yok ...yazıyorum olmuyor.. bir şeyler eksik... içime sinmiyor yani anlatmak istediğim.
kapalı bir ortamdaydım. üstelik bir balkonumda yok. şu çamaşır asma işi tasvirle anlatılmalı ama nasıl. ben rukiyyenin yerinde olsaydım nasıl asardım. evde bir çamaşır ipim bile yok. eksiklikler.. benim yazmama engel olamazlar.. varsın olmasın balkon... olmasın çamaşır ipi... hımm.. mandal sen de eksik ol... önemli değil... kurgu ya zaten... bir çamaşır asacak kadar hayal gücüm de mi yok.
iki sandalyenin sırt kısmını birbirinden 1 metre kadar aralıkla odanın ortasına yerleştirdim. kazaklarımdan birini aldım. boşlukta çamaşır asar gibi yaptım. olmadı! o an aklıma şey geldi. kemal sunalın bir filminde altılı ganyan mı ne bir oyun at yarışı gibi bir şeyler çok bilmiyorum anlamıyorum da. sadece aklımda kalan sahne bir minübüs, balıklı adam, çok konuşan bir kadın... kemal sunal eksik bir şeyler var diye tutturamamıştı bahsi. hah. işte ben de de öyle bir şey..
çok ses yaparak evdekileri uyandırmak istemiyordum. ortalığı fazla karıştırmadan bir oklava buldum. bu benim ipim. iki sandalye üzerine bıraktım.. hopppp... yuvarlanıp kaymasın mı... paldır küldür sesler... manevi kızım uyandı yanıma geldi.. ne oluyor dedi... galiba o an deli gibi görünüyordum. yok bir şey kızım çamaşır asacağım dedim... tabi ortam iyice kendini aştı.. şaşkın gözleri arasında öyküm için yahu dedim... sıkıntı yok sen uyu... allem ettim kallem ettim o gün o hayali çamaşırı astım.
peki sadece anlatacaklarım titizlikle işlemeye çalıştığım öykülerimin derdi bu kadarcık mı...
asla değil... neyse...
yani demem o ki... basit gibi görünen cümlelerin alt yapısında bile ne kadar emek ne kadar uğraşı var...
bunu da ancak yazan kalemin sahibi bilir.
not: bu yazı anlık olarak direkt buraya yazılmıştır. edebi değeri yoktur. sadece emeğe saygı adına içimi dökmek istedim.
EbRuAsya//
YORUMLAR
Biz gördük Hocam çalanı da sunanı da! Siz müsterih olun, O şahsa münhasırdır söylemim, çok iyi anlamıştır da!
Yüreğinize sağlık güzel anlattınız anlayana…
Selam ve saygılarımla…
‘’Özün Özü
Sırlanmış bir fanus içiydi dışarıya kapalı. Karanlık kuyusuna ışık sızmayan aydınlığa gömülmüştü, çalıntı sözlerin ırzına geçip
namussuzluğunu örtmeye çalışıyordu; ta ki ‘’Anne gibi yar olmaz’’ Ahmaklığına erene kadar. ‘’Küf dağına ermek’’ idiyse gayen başardın…
Bir akşamın çok arifesinde gün bayram olacak diye umuyordu… Kelimelerin kırık tınısında aranıyordu. Ruhsuz yazıtlar tarihin derininden çıkan hiyeroglifler gibi anlaşılması zor sanıyordu. Anne, O yüce varlığın emel edildiği gayeye saygımdan ar eder de yine de sövemem… Yapaydan beslenilen nemalanmış kelâmın kaleminden hangi fikir tiksinmez? Üstüne birde çalıntılar eklenip mahlasında hoyratça sergilenirken… Hiç mi kimse göremez!
Sağar sayfaların incisi, yorumlarda sarhoş mısraların kesiti…
Kanmak ne; kandırılmak ne? Dil zerkinden şadan müstevli!
Kaç doyumluk nasırsın, kiran düşse can atında hurufsun!
Bağlan ki mahrecimde düğümlenir harfler, tarifin okunmaz rahlede dizilse cevşen…
Dijital zekâlı, kalın etten kafalı! Seni anlatamaz bende ki zihnin kaf ötesi yüklenmiş cimali!
Velev ki çok kaşınırsan ismini ayan etmekten çekinmem. Var git kendi ötende eğlen… Varsa ilhamın yaz, yoksa sus! Kimsenin hakkına eğilerek kendini bükme… ‘’
Rû //
sonuç itibariyle söz konusu durum ortadan kaldırıldı
ancak palimpsest yazımda da belirttiğim gibi '' her şey siliniyor ama hiçbir şey tamamen kaybolmuyor''
ilginize çok teşekkür ediyorum
saygı selamlarımla
Aren-
Selam ve saygıyla Hocam...
Sevgili Ebru !
"not: bu yazı anlık olarak direkt buraya yazılmıştır. edebi değeri yoktur. sadece emeğe saygı adına içimi dökmek istedim."
Katılmıyorum bu görüşüne.
Öykü yazmanın öyküsüydü bu.
Ve... çok ta güzeldi.
Ancak yazında bir şey dikkatimi çekti.
Sesli sesli:
"Sende mi Ebru bacım sende mi?" Dedim.
Sitemizde cambul cumbul mahlaslı bir yazar var.
Bir yazısı güne gelmişti. Ancak bütün yazısında noktadan sonra küçük harfle başlamıştı. Ben bu uygulamayı etik bulmamıştım.
"Kural kuraldır. Her kural deneyimler sonunda kesinlik kazanır" demiş kendisiyle
yazışarak tartışmıştım.
Şimdi aynı şeyi senin bu yazında da görünce şaşırdım.
Merak ediyorum.
Noktadan sonra küçük harfle başlamak bir akım mı?
Yenilik mi?
Klavye hatası mı?
Bilerek yapılan bir uygulama mı?
Ben senin için ne kadar değerliysem sen de benim için öylesin.
Bu konuda beni bilgilendirirsen çok mutlu olacağım.
Selam ve sevgiyle bacım benim...
Rû //
öykünün öyküsü konusundaki düşünceleriniz sizin tasarrufunuzda...
bu konuda bir şey diyemeyeceğim...
küçük harfle yazma konusunda ise siz baştan sona kadar çok haklısınız
3-4 dakika içinde yazdığım bu paylaşımı yaparken özensiz davrandım.
bundan sonra daha dikkatli olurum. ( bu konuda sözüme güvenebilirsiniz)
yazıyı düzenlemeyeyim ve yorumunuz da burada öylece kalsın...
okuyan olursa yazı içindeki hatalı yazılımlar örnek teşkil etsin.
bazen birçok doğru tek bir yanlışla öğrenilir abi
ve siz değerli kalemlerden öğreneceğimiz çok şey var
teşekkür ediyorum katılım için
her daim saygı ve selamlarımla
Bedri Tokul
Selam ve saygılar.
Bacım benim.
Deriiin bi sessizlik
Yapayalnızlık olmayan bi yalnızlık
Bi kalem
Bi de kocaman bi heves... heyecan.
Eee... Bunlar bi arada olunca ilham fırsatı kaçırir mı?
Tabi ki koşaaa koşa gelir.
Naz biter
haz başlar.
Şekilde görüldüğü gibi yani.
Tebrik eder hayırlı günler dilerim.
Selam ve saygılar.
Rû //
çok teşekkür ediyorum
selam ve saygılarımla
Rû //
ve size de sevgili neneh çok teşekkür ederim
sevgilerimle
...
Ne kadar zahmet/o kadar rahmet
Ne kadar emek/ o kadar hakediş..İlahi nizamda icabeti vardır, gayretiniz daim olsun, bosuna değil var bunların karşılığı yakın olsun insallah.
Selamlar.
Rû //
zahmet olmadan rahmet olmuyor
teşekkür ederim denginaz
selam ve sevgiyle